Türkiyede Devletin İnsan Hakları Mücadelesi Girişimi

Ankara, 13 Temmuz 2001

Türkiye'de Devletin "İnsan Hakları Mücadelesi" Girişimi

İNSAN HAKLARI İL VE İLÇE KURULLARI

Ömer EKŞİ

Genel Sekreter

Türkiye'nin, insan hak ve özgürlükleriyle resmi düzlemde tanışması, yaklaşık otuz yıl süren tek parti iktidarının sona erdiği günlere rastlar. 26 Haziran 1945 tarihinde, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu elli devletin imzaladığı Birleşmiş Milletler Antlaşması'nda yer alan "insan haklarına ve temel özgürlüklere evrensel saygıyı geliştirme ve özendirme" fikrine dönük ilk önemli adım, 10 Aralık 1948 tarihinde, BM Genel Kurulu'nda kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile olmuştur.

Türkiye'nin de bu metnin altına imza atması ve ardından dönemin Bakanlar Kurulu aracılığıyla söz konusu metinden esinlenerek pratiğe dönük birtakım kararlar alması uzun sürmemiştir. İnsan hakları hukukunu oluşturmaya dönük bu adımı diğerleri izlemiş ve Türkiye bunların çok büyük bir kısmını, -kağıt üzerinde bıraksa da- kabul etmekte bir sakınca görmemiştir. Buna karşı Türkiye'nin insan hakları ihlalleri tablosunda/sicilinde de bir şey değişmemiştir. Yöneticiler genellikle insan hakları ihlallerinin "münferit" olduğunu ve bunun da temelinde "eğitim eksikliği"nin bulunduğunu iddia ederek insan hakları sorunlarını inkar etmişlerdir.

1990'lı yıllara gelindiğinde ise, insan hakları mücadelesinin sivil topluma bırakılmayacak kadar stratejik bir öneme sahip olduğu fikri, devlet nazarında ağır basmaya başlamış ve konuyu kurulacak resmi oluşumlara "havale etme" politikasında karar kılmıştır. Bunun anlamı, "inkar" politikasının yerini "resmileştirme" politikasının almasıdır. Bu stratejik kararla birlikte, bizzat siyasal iktidarın yapılanmasından ve uygulamalarından kaynaklanan insan hakları sorunlarının muhatabı olacak bakanlık, komisyon, kurul veya başkanlık gibi bürokratik yönü baskın oluşumlar peş peşe devreye sokulmaya başlanmıştır. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanlığı, İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu, İnsan Hakları İl ve İlçe Kurulları, İnsan Hakları Başkanlığı ve son olarak Cezaevleri İzleme Kurulları gibi oluşumlar işte böyle bir sürecin sonunda ortaya çıkmıştır. Bu oluşumların ne kadar etkin bir işlev görebildikleri de bilinmektedir.

Ancak TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun işkence ve cezaevleri konusundaki çalışmaları, bu oluşumların, her türlü engelleme ve kısıtlamaya karşın, istendiğinde birşeyler yapabileceğini de kanıtlamıştır.

Kasım 2000'de Resmi Gazetede yayınlanan İnsan Hakları Kurullarının Görev, Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkındaki Yönetmeliğe göre bu kurulların amacı; "İnsan haklarının korunmasını sağlamak ve ihlallerini önlemek için gerekli inceleme ve araştırmaları yapmak ve bunların sonuçlarını yetkili mercilere bildirmek, toplumu ve uygulayıcıları eğitmek, bu konuda Başbakan tarafından görevlendirilen Devlet Bakanının verdiği görevleri yerine getirmek"tir.

İllerde vali veya görevlendireceği bir yardımcısının, ilçelerde de kaymakamın bizzat başkanlık görevine getirildiği İl ve İlçe Kurullarının görevlerini de şu şekilde özetlemek mümkün: İnsan hakları konusunda başta kurul üyeleri olmak üzere, uygulayıcılara ve vatandaşlara dönük bilinçlendirme çalışmaları yapmak; bakan, vali, kaymakam, muhtar ve bu birimlerin masaları aracılığıyla gündemlerine sunulan konuları değerlendirmek; vatandaşlara hoşgörü ve nezaketle yaklaşılması ve işkencenin önlenmesi için her türlü çalışmayı yapmak; personelin eğitilmesine dönük kurs, konferans, seminer vb. etkinlikler düzenlemek ve tüm bu çalışmaları üç ay arayla illerde bakanlığa, ilçelerde de valiliğe bildirmek.

Her iki Kurulun da dikkat çeken en önemli yanı, üye profilidir. İllerde başkanlar hariç, belediye başkanlarından, üniversite temsilcilerine, il emniyet müdürlerinden il jandarma komutanlarına, baro temsilcilerinden ticaret ve sanayi odaları temsilcilerine kadar toplam 14 ayrı resmi veya sivil oluşumdan üye bulundurulması öngörülmektedir. İlçelerde ise yine başkan hariç, bu sayı 10'a düşmektedir. Ayrıca, vali veya kaymakam gerekli gördüğü durumlarda ilgili kamu veya özel kuruluş temsilcilerini de toplantılara çağırabilme yetkisine sahip kılınmıştır. Dolayısıyla kurullarda toplam kaç üyenin yer alacağı tam anlaşılamamaktadır. Kurullarda, insan hakları örgütlerinin üye bulundurmalarına dönük herhangi bir ifadenin yer almaması, daha en başından bu kurulların işlevlerini tartışmaya açmaktadır. Bu bağlamda kilit üyelik kategorisini "Sivil toplum kuruluşlarından vali/kaymakam tarafından çağrılacak üyeler" oluşturmaktadır.

Bu ifadelerle devletin "sivil topluma" dönük şüpheciliği resmen kabullenilmiş olmaktadır. Bazı üyelerin kimler olacağı yönetmelikle, bazıları bizzat başkan tarafından ve "basın kuruluşlarının kendi aralarından seçtiği bir temsilci" örneğinde olduğu gibi, bir kısmı da aynı işi yapan kuruluşlar tarafından belirlenirken; hangi sivil toplum kuruluşundan kimlerin üye olarak kurullarda yer alacağına devlet karar veriyor.

Kurulların hangi amaçlarla ayda bir toplanacaklarının sorgulanması gerekmektedir. Çünkü tüm başvurular mümkün olan en kısa zamanda ilgili kurul üyesine iletilerek sonuçlandırılması" öngörülmektedir. Eğer yapılan bir başvuru, örneğin bu haksız yere gözaltına alınma olabilir, masadaki görevlilerle "ilgili kurul üyesi" olan emniyet müdürü arasında sonuçlanacaksa, ay sonunda toplanacak diğer Kurul üyeleri neyi gündemlerine alacaklar? Yapılan başvuruya doğrudan müdahale edemeyen Kurul üyelerinin, izleyici/dinleyici statüsünde kalarak "İnsan haklarının korunması ve ihlallerinin önlenmesi" sürecinde nasıl aktif rol alacakları, doğrusu pek anlaşılamamaktadır.

Kurulların "Faaliyetleri"

İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanlığı'nın Nisan 2001 verilerine göre, yalnızca Van ve Ordu'da Kurullara ilişkin bir bilginin olmadığı görülmektedir. Diğer illerin tamamında "İl ve İlçe Kurullarının oluşturulmuş" olduğu kaydedilmektedir.

16 ilde "faaliyet" başlığı altında sadece "İl ve İlçe Kurullarının oluşturulmuş olduğu" ifadesi yer alırken, "başvuru" başlığı altında ise bu illerden yalnızca Adıyaman'da iki başvurunun yapıldığı ve sonuçlandırıldığı belirtilmektedir. Fakat bu başvuruların içeriği ve nasıl sonuçlandırıldıkları konusunda herhangi bir ifadeye rastlanmamaktadır. Bazı illerde ise, Nisan ayı itibariyle "faaliyet" konusunda, sadece kararlara rastlanmaktadır. Bunlardan Erzurum'da "toplantıların her ayın son Perşembe günü yapılacağı", Kırıkkale'de konferans planlandığı, Niğde'de "insan hakları il semineri" düzenleneceği haber verilmektedir. Çoğu ilde "konferans", "seminer", "panel" ya da "kurs" düzenlemeye özel bir önem verildiği görülmektedir. Belirtilen tarih itibariyle 38 ilde bu tür "faaliyetler"in yapıldığı veya yapılmaya karar verildiği kaydedilmektedir.

Bu 38 ilin çoğunda "konferans" türü "faaliyetler"in içeriğine/detayına değinilmese de, Bolu ve Uşak'da Kurul üyelerine konferans ve seminer verildiği, Tekirdağ'da "imamlara insan hakları konusunda seminer" verildiği, Şırnak'ta "Milli Eğitim, Emniyet ve Jandarmada konferanslar" düzenlendiği, Çankırı'da "jandarmada konferans verildiği" Nevşehir'de "jandarma için konferans" düzenlendiği, Muş'ta "Bölgenin özellikleri dikkate alınarak konferanslar ve seminerler" düzenlemeye karar verildiği, Yalova'da "öğretmenlere ve emniyet mensuplarına yönelik seminer" Çorum'da "kadın haklarına ilişkin konferans düzenlendiği" ifade edilmektedir. Bunlar içerisinde de yalnızca Tekirdağ'daki seminerden "sonuç" alındığı anlaşılmaktadır. Tekirdağ'da "insan hakları konusunda seminere" tabi tutulan imamların, konusu belirtilmemekle birlikte, "vaaz vermeleri"nin sağlandığı aktarılmaktadır.

Konferans türü etkinliklerin sıklığı, Türkiye'nin insan hakları sorununu "eğitime" bağlayan merkezi iradenin, bu konuda Kurullara yönelik telkinde bulunduğu ihtimalini akla getirmektedir. "Faaliyet" bahsinde zikredilenlere bakıldığında, Kurulların amaçları arasından "İnsan haklarının korunmasını sağlamak ve ihlallerini önlemek için gerekli inceleme ve araştırmalar" yapmanın fiilen çıkartılarak, "toplumu ve uygulayıcıları eğitme"nin tek amaç haline dönüştürüldüğü görülmektedir. "Faaliyet"te bulunan hemen her Kurulun da bu konuda fazlasıyla gayretli olduğunu teslim etmek gerekir.

Pratikte rotanın "eğitime" çevrilmiş olması münasebetiyle Kurullar, Nisan ayı itibariyle şu çalışmalarda bulunduklarını veya bulunacaklarını sıralamaktadırlar: "kamu kuruluşlarına insan hakları ile ilgili genelge" gönderilmesi (Adana), "emniyet ve jandarma personelinin eğitimi"nin planlanması (Afyon), "kitap, broşür ve mevzuatın Kurul üyelerine" dağıtılması (Ankara), "eğitim, bilinçlendirme ve rehabilitasyon çalışmaları" yapılması (Aydın), "kamu kurum ve kuruluşları ile muhtarlıklara insan hakları bildirgesi" gönderilmesi (Bartın), "Süleyman Demirel Üniversitesince eğitim programı" hazırlanması (Burdur), "hizmet içi eğitim" planlanması (Kırıkkale, Denizli ve Kırşehir),"bilgilendirme metinleri" hazırlanması (Düzce), "eğitim çalışmaları stratejik planı" hazırlanması (Edirne), "İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi"nin dağıtılması (Iğdır, Tekirdağ ve Muş), "TV programı" hazırlanması, "eğitim yönetmeliği" yayınlanması, "ilköğretim okulunda bilgilendirme toplantısı" yapılması (İçel), "eğitim programları" hazırlanması (İstanbul), "uygulayıcıların eğitilmeleri" çalışması (Karabük), "polis ve jandarmanın eğitimi için hazırlanan programın" uygulamaya konulması, "kamuda çalışanların eğitimi için çalışmalar" başlatılması (Kilis), "Milli Eğitim ve üniversite bünyesinde eğitim planlaması" yapılması (Kütahya), "eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarına" başlanılması (Malatya), "baro tarafından insan hakları TV programı yapılmasına" karar verilmesi, "halk eğitimi için çalışmalar" ile "Celal Bayar Üniversitesi tarafından insan hakları eğitimi planlamasına" karar verilmesi (Manisa), "eğitim planlaması" yapılması (Muş, Konya, Bolu, Elazığ, Bingöl, İzmir ve Samsun), "bilgilendirme ve çocuk hakları raporu" hazırlattırılması (Sakarya), "bilgilendirici broşür" hazırlanması (Şanlıurfa), "insan hakları konusunun okullarda en az ayda bir kez işlenmesi" (Tekirdağ).

Kurulların Kolluk Kuvvetleriyle İlişkisi

Kurullardan bazılarının polis veya jandarmayla "eğitim"in dışında, asli görevleri çerçevesinde ilişki içerisine girdikleri de gözlenmektedir. Afyon'da emniyet ve jandarma personelinin eğitimini programlayan Kurul, "polisler için 15 soru-cevap kitapçığı" dağıttığını, nezarethanelerin "standartlara uygun hale" getirildiğini ve Emniyet Genel Müdürlüğünde "Bilgi Bankası" kurulduğunun altını çizmektedir. Ardahan, Bilecik, Kırıkkale ve Kars'ta Kurulun jandarma ve polis teşkilatında denetimler yaptıkları anlaşılmaktadır.

Bingöl'de ise "asker hastaların durumu", "memur eylemlerinde gözaltına alınanlar" ile "gıda kontrolleri konularında çalışmalar" yapılmıştır. Ki, Bingöl'de yapılan"gıda kontrolü"nün bu kurula düşmesi ilginçtir.

"Filistin askısı"nın bulunmasından sonra işkencenin "münferit" bir uygulama olmadığının ispatlandığı İstanbul karakol ve nezarethanelerinin de, Kurul tarafından "denetlendiği" belirtilmektedir. Fakat, "Filistin askısı"nda olduğu gibi, Kurul "denetimi"ne de en net cevap yine işkencecilerden gelmiştir. MAZLUMDER İstanbul Şubesi, Kurulun "denetimleri" ile tespit edemediği/önleyemediği bir işkence vakasını (Döndü Erdoğan) gündemlerine getirerek, işkencenin İstanbul karakol ve nezarethanelerinin hala bir "parçası" olduğunu hatırlatmıştır.

Sonuç olarak gerek "nezarethaneleri denetleyen", gerekse "polis ve jandarmada incelemelerde bulunan" bu dokuz Kuruldan hiçbirinin yaptıkları işten pek birşey anlamadıkları görülmektedir. Çünkü ortada sonuç namına hiçbir ifade bulunmuyor. O nedenle, "denetimler yapılmış, bazı ilçelerdeki jandarma nezarethanesinin iyi olmadığı görülmüştür" yargısını rapor eden Rize'yi, bu dokuz Kurulun dışında değerlendirmek gerekir.

Kurulların "Tereddütleri"

Kurullarda görev alan insanlar -özellikle kamu görevlileri- "Kurul çalışmalarında ele alınacak konularda tereddüt" içerisinde bulunmaktadırlar.

Nisan ayı itibariyle dört toplantı yapan Antalya İl ve İlçe Kurulları'nın "faaliyet" hanesinde ilk sırayı "Kurul çalışmalarında ele alınacak konularda tereddüt olduğundan Bakanlık açıklamasının yararlı olacağı" kararı yer alıyor. Diğer konu başlıkları, yaşanan "tereddütü" özetliyor. Kurul, Çocuk Mahkemeleri, Huzurevleri sorunları, gayri meşru ve kimsesiz çocuklara koruyucu aileler bulunması, orta dereceli okullarda kompozisyon ve resim yarışması düzenlenmesi, faaliyetlerin medyaya duyurulması ve seminerler düzenlenmesi konularının, bu dört toplantıda tartışıldığını haber veriyor. Bu arada yapılan üç başvurunun incelenerek "Kurula getirilecek nitelikte görülmediği" de aktarılan bilgiler arasında.

Bu bağlamda tereddütleri bulunan bir diğer il de Yozgat'tır. Fakat Yozgat'taki Kurul üyeleri, daha "ölçülü" bir tercihte bulunarak"Kurulun görev, yetki ve sorumluluklarının sorulmasına karar" vermişlerdir. İlgili merciden o dönem için bir cevap alamamış olmalılar ki, ne başka bir karar almışlar, ne de herhangi bir girişimde bulunmuşlardır.

Diğer Kurulların faaliyetlerine baktığımızda, "kafa karışıklığı"nın çok daha renkli motiflere neden olduğu görülmektedir. "Fransız Ermeni tasarısı ile ilgili duyuru" yapılması (Aksaray), "hastanelerdeki ve bankalardaki kuyrukların azaltılması için çalışmalar" başlatılması (Kırşehir), "ruh hastalarının tespiti ve tedavilerine yardımcı olunması" ve "kamu sosyal tesislerinin oluşturduğu haksız rekabet konularında çalışmalar" başlatılması (Amasya), "sokak çocukları, atari salonları ve internet cafeler için çalışma grupları" oluşturulması (Erzincan), "resmi nikah konusunda çalışma" yapılması ve "nikahsız kadınlar ve kadın istismarı konularında rapor" hazırlanması (Nevşehir) gibi örnekler bu bağlamda sıralanabilir.

Bunlara bir de, Burdur'daki Kurulun "Uygar İnsan Programı"nı eklemekte fayda var. Bu Kurulun verdiği bilgilere göre, "Uygar İnsan Programı çerçevesinde; yolların ve parkların gözden geçirilmesi, kaldırımların düzenlenmesi, kamu kurum ve kuruluş binalarının denetimleri, özürlülere yönelik düzenlemeler yapılması kararlaştırılmıştır."

Tüm bunlara rağmen Kurulların, yönetmelikte öngörülen "insan haklarının korunmasını sağlamak ve ihlallerini önlemek" amacıyla girişimleri de yok değil. Bunları genel olarak şöyle sıralamak mümkün; "Alo İnsan Hakları Telefonu" kurulması (Aydın, Denizli ve Kastamonu), "köy ilköğretim okullarının açılması" (Bingöl), "memur-vatandaş ilişkilerinin izlenmesi amacıyla değişik kamu kurumlarında izlemeler" yapılması (İçel), "dilek ve şikayet kutuları" konulması ve "kamu kurum ve kuruluşlarında danışma büroları" oluşturulması (Karaman), "hasta hakları yönetmeliğinin sağlık kuruluşlarına asılması" (Manisa), "elli öğrencinin Kurul toplantısına katılması"nın kararlaştırılması (Nevşehir).

Kurullara Yapılan Başvurular

Nisan 2001 itibariyle, 81 ilin 79'unda oluşturulan "İnsan Hakları İl ve İlçe Kurullarına" yapılan başvuru sayısı sadece 63'tür. Bunların 39'unun hangi konularda olduğu belirtilmiyor. Bu içeriği belirsiz başvurulardan yalnızca Adıyaman ve Konya'dakilerin sonuçlandırıldığı belirtilirken, Antalya ve Trabzon'dan yapılan dört başvuru ise "Kurula getirilecek nitelikte" dahi görülmemiştir. Şanlıurfa'daki iki başvurudaysa daha garip bir yöntem izlenerek, başvurular "ilgili kuruluşlara gönderilmiştir."

İçeriği belli olan başvuruların toplamı ise 24'tür. Bunlar; "afet evlerinden konut tahsis edilmemesi" (Adana), "İmam Hatip Lisesi kız öğrencilerinin başörtüsüne ilişkin" başvuruları (Bartın), "belediyenin davranışları" ile ilgili başvuru (Bolu), "kılık-kıyafetle ilgili" dört başvuru (Çankırı), "tutuklu Siyavuş Pala'nın hastalığı" ile ilgili başvuru (Hakkari), "gece gürültü ve çevre temizliği" ile ilgili bir başvuru (Hatay), "bir transseksüel, polisçe dövüldüğünü iddia eden, arsasına gecekondu yapılan, emniyetteki fazla çalışmadan yakınan, Arabistanlı nişanlısı sınırdışı edilen, arsasına imar izni verilmeyen, büyücülük yaparken baskına uğrayan, sorgulamada kötü muamele gördüğünü iddia eden kişilerce yapılan 9 başvuru" (İzmir), "işyeri kapatılması ile ilgili" bir başvuru (Kahramanmaraş), "gazi maaşı ve Emeğin Partisi il yöneticisinin tehdit iddiası" ile ilgili iki başvuru (Kocaeli), "Zile ilçesinde bir emniyet personeli" hakkında ve "bir çocuğun durumuna" ilişkin iki başvuru (Tokat) ve "bir tutuklunun cezaevi koşullarıyla" ilgili başvurusu (Uşak).

Bartın, Çankırı ve Hakkari'den yapılan başvuruları ise Kurullar kendi yöntemleri ile halletmişlerdir. Bartın'da "İmam Hatip Lisesi kız öğrencilerinin başörtüsüne ilişkin" başvurularına Kurul, "okul idaresinin yasaları uyguladığına" karar verirken, Çankırı'da daha "kökten" bir çözüme giden Kurul,"kılık-kıyafetle" ilgili dört başvuruyu "işlem yapılacak nitelikte" bile görmeyerek sahiplerine iade etmiştir (MAZLUMDER'e ulaşan bilgilere göre, Trabzon'da, "Kurula getirilecek nitelikte" görülmeyen dört başvurunun muhatapları da başörtüsü mağduru öğretmen ve öğrencilerden oluşuyor). Hakkari'deki Kurulun "çözdüğü" sorun ise Siyavuş Pala adlı tutuklunun hastalığı ile ilgili başvurusu. Kurulun bu olaya ilişkin cümleleri aynen şöyle: "Tutuklu Siyavuş Pala'nın hastalığı ile ilgili başvurusu incelendi ve başvurudan vazgeçtiği anlaşıldı".

YAYIN BİLGİLERİKategori Adı MakalelerTarih 2001-07-13
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4890854