2000 İNSAN HAKLARI İHLALLERİ DEĞERLENDİRMESİ
İNSAN HAKLARI AÇISINDAN OCAK 2000



2000 yılının ilk ayı da ne yazık ki faili meçhul cinayetler ve kuşkulu ölümlerle geldi. İstanbul Eminönü'nde 5 gram eroinle yakalanan Somali uyruklu Muhammed Ali'nin, gözaltında tutulduğu İstanbul Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şube katındaki nezarethanenin tuvalet penceresinden atlayarak intihar ettiği ileri sürüldü. 14 Ocak'ta bu gözaltında ölüm olayı yaşanırken, 25 Ocak'ta da Konya'nın Akşehir ilçesinde İBDA-C'li birine ait olduğu iddia edilen eve baskın düzenleyen polis, aranan şahsın kardeşi Hakan Kilimci'yi "dur" ihtarına uymadığı gerekçesiyle öldürdü. Öte yandan Bayrampaşa Cezaevi D-Blok'ta tutulan Mehmet Dinçer'in, Af Yasası'nın çıkmamasını protesto amacıyla intihar ettiği bildirildi.

Avrupa'dan getirilen PKK üyesi Cevat Uysal'a yapılan işkencelerle ilgili olarak ağabeyi Ziya Soysal'ın şikayeti üzerine başlattığı soruşturmayı tamamlayan Ankara Cumhuriyet Savcısı Musa Türkay, Başbakanlığın MİT görevlileri için "kovuşturmaya yer olmadığına", polis için de "takibata yer olmadığına" karar verdiğini bildirdi.

Duruşmalara katılmadığı için düzenlenen operasyonla koğuşundan alınan Salih Mirzabeyoğlu, İstanbul DGM'de görülen duruşmasına saç ve sakalı kesilmiş, yüzünde darp izleri ve bitkin bir halde getirildi. Duruşmaya getirilen Sadettin Ustaosmanoğlu ile Mehmet Fazıl Aslantürk'ün de aynı işlemlere tabi tutuldukları gözlendi.



25 Eylül 1999'da Tunceli'nin Ovacık ilçesine bağlı Söğütlü köyünde dedesiyle koyun otlatırken bir askerin açtığı ateş sonucu ölen Ünal Cila (11)'nın ailesine diyet olarak, 10 koyun, 1 koç, 40 kilo kuru erzak, çay, şeker, sigara ve 750 milyon lira para verildi. Olayı, Tunceli Milletvekili Kamer Genç, TBMM gündemine taşıyarak, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'a soru yöneltti. Olayı doğrulayan Tantan, çocuğun "kaza sonucu yanlışlıkla" öldürüldüğünü açıkladı.

Düşünce ve ifade özgürlüğünü yasaklama bakımından da Türkiye 2000'e hızlı girdi. Sadece Ocak ayı içerisinde Ankara 1 Nolu DGM, YDP eski Genel Başkanı Hasan Celal Güzel ve gazeteci Recep İhsan Eliaçık'ı, 13 Haziran 1998 tarihinde gerçekleştirilen İnsan Hakları Mitingi'nde yaptıkları konuşmalarda, "Din farklılığı gözeterek halkı kin ve düşmanlığa açıkça tahrik ettikleri" gerekçesiyle 1'er yıl ağır hapis cezasına mahkum etti. Sanatçı Şanar Yurdatapan ve gazeteci Nevzat Onaran da, Genelkurmay Askeri Mahkemesi tarafından TCK 155. Maddesi gereğince 2'şer ay hapis cezasına mahkum edildiler. Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, Akit Gazetesi yazarları Abdurrahman Dilipak ve Adil Akkoyunlu ile İstanbul Üniversitesi öğrencilerinden Sezin Topçu da, geçtiğimiz yıl Malatya'da yapmış oldukları konuşmalar nedeniyle Malatya DGM tarafından TCK 312'den 1'er yıl hapis cezasına çarptırıldılar.

İnsan hakları ihlallerinden basın da payını aldı. RTÜK, denetimden geçerek sinemalarda 10 yıldır oynayan ve İskilipli Atıf Hoca'nın hayatını konu alan "Kelebekler Sonsuza Uçar" filmi nedeniyle Kanal 7 televizyonuna bir gün süreyle kapatma cezası aldı. Sözkonusu film daha önce de Kanal 7'de gösterilmiş ve herhangi bir ceza verilmemişti. 1997 yılında, Che'nin anısına düzenlenen bir müzik albümünü birkaç kez üstüste çalmaktan dolayı Demokrat Radyo'ya da 30 gün kapatma cezası verildi. Ocak ayında RTÜK, çeşitli radyo ve televizyonlara toplam 1131 gün kapatma cezası verdi.



Devlet Bakanı Mehmet Ali İrtemçelik tarafından hazırlanan ve İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu'nun İnsan Hakları Üst Kurulu'na dönüştürülmesi, İnsan Hakları Başkanlığı ve İnsan Hakları Danışma Kurulu oluşturulmasına ilişkin yasa tasarısı taslağı Başbakanlığa sunuldu. Başbakanlığın taslağın yasalaşmasını beklemeden insan hakları ihlallerini incelemek üzere heyetler kurulması için çalışma başlattığı belirtildi.

İNSAN HAKLARI AÇISINDAN ŞUBAT/2000



Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesinde Hizbullah üyesi olduğu iddia edilen Lütfü Bayol'un evine düzenlenen baskın sırasında çatışmaya girdiği öne sürülen baba Şeyho Bayol (65) öldürüldü.

Diyarbakır'ın Kulp ilçesi Nerçek köyü Nihek mezrasına baskın düzenleyen Hamzalı köyü korucuları, Mehmet Öztürk adlı şahsın ellerini bağlayarak 13 yaşındaki kızı Çiğdem'i kaçırdılar. Baba Öztürk'ün şikayeti üzerine jandarma küçük kızı koruculardan alırken, korucular hakkında hiçbir işlem yapılmadığı belirtildi.

Adana'da 4 çocuk annesi ve ev kadını 50 yaşındaki K.Ö.'ye, beş yıl önce evden kaçarak PKK'ya katılan kızı dolayısıyla evini basan polislerin copla defalarca tecavüz ettikleri belirtildi. Konu ile ilgili soru önergesini yanıtlayan İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, konunun başsavcılıkça soruşturulduğunu bildirdi.

İskenderun Emniyet Müdürlüğü'nde "coplu tecavüz" uğradığını öne süren Fatma Deniz Polattaş'ın (19) iddiasını inceleyen İskenderun Memurin Muhakematı Komisyonu, polisler hakkında dava açmaya yeterli kanıt bulunamadığı kararını aldı.

Aksaray merkez ilçeye bağlı Altınkaya beldesi Jandarma Karakolu'nda askerliğini yapan Mehmet Akay, denetleme öncesi apandisitten rahatsız olduğunu söyleyince, Astsubay Üstçavuş Mehmet Mansur Avcı tarafından "Sen nasıl bugün hastalanırsın" diye tekme tokat atılan dayak sonucu Akay'ın dalağının parçalandığı, iç kanama geçirdiği ve ciğerlerinin de darbe aldığı belirlendi.

İstanbul Esenyurt'ta gözaltına alınan Cafer Çiğdem ve İlker Yıldız adlı gençler, polisin isnat ettiği hırsızlık olaylarını kabul etmeyince, Gayrettepe Asayiş Şube Müdürlüğü'nde ters ve düz askı, elektrik ve kaba dayak gibi çeşitli işkencelere maruz kaldılar. İşkence gördüklerine dair rapor da alan şahıslar 18 ayrı hırsızlık suçlamasının sanığı konumuna düştüler.

İstanbul 6 Nolu DGM'de görülen MLKP davasında, bir önceki duruşmada tecavüze uğradığını belirterek, suç duyurusunda bulunan Muhabbet Kurt, cezaevi dış güvenlik sorumlularının kendisini tehdit ettiğini belirterek "Tahliye olan arkadaşlarıma Muhabbet'e selam söyleyin. Ona biz de tecavüz edeceğiz" dediklerini söyledi.

Ankara Ulucanlar Cezaevi'nde 26 Eylül 1999 tarihinde 10 mahkumun ölümü, 20'sinin de yaralanması ile sonuçlanan olaylar üzerine incelemelerde bulunan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeleri, 10 mahkumun cezaevindeki olaylardan sonra mermi yaraları ve ağır darbeler nedeniyle öldüklerini belirlediler. Ölen mahkumların fotoğrafları da Komisyon üyelerinden gizlendi. Cumhuriyet Savcıları Hikmet Önen, Ahmet Mutlu ve Gabbar Veziroğlu tarafından 1 Aralık 1999 tarihinde hazırlanan iddianamede, operasyonda yaralanan tek bir tutuklu olmadığı belirtilmesine karşın, 85 sanık arasında gösterilen Rahmi Eren ve Saime Örs'ün başka suçlardan yargılandıkları ve o tarihte tahliye edildikleri ortaya çıktı. Sanıkların bayan ve erkekler olarak iki bölümde yargılanmaları istenirken, Deniz Akkaş ve Duygu Mutlu adlı sanıklar erkek olmalarına rağmen, bayan tutuklular arasında sayıldılar. 85 Sanığın 100'er yılın üzerinde hapisle cezalandırılmaları istendi.

Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü, tutuklu ve hükümlülerin saç ve sakalı konusunda yeni düzenlemeler getirdi. Düzenlemeye göre, cezaevinde bulunan hiç kimsenin, saç ve sakal uzatmasına izin verilmeyecek. Kartal Cezaevi'nde tutuklu bulunan Adnan Oktar'ın saç ve sakalı zorla kesildi.



Genelkurmay Askeri Mahkemesi, sanatçı Şanar Yurdatapan ile gazeteci Nevzat Onaran'ı "halkı askerlikten soğutma yönünde yayın yaptıkları" gerekçesiyle 2'şer ay hapis cezasına; Ankara DGM de, Mücahede Dergisi'nde yayınlanan yazıları dolayısıyla Ramazan Yılmaz'a, iki ayrı davadan TCK 312'den toplam 3 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Erzurum Veyisefendi Camii İmamı Cemalettin Akyüz de, Cuma namazı öncesinde vermiş olduğu vaazda "Devlet idarecilerini alenen zayıf düşürme ve hakaret" niteliği sözler söylediği gerekçesiyle tutuklanarak cezaevine konuldu.

"Selefi örgütüne yardım ettikleri ve izinsiz patlayıcı ve bomba imal ettikleri" iddiasıyla, 12 sanığın Ankara 2 Nolu DGM'de yargılanmalarına başlandı. Salondakilere hitaben Mahkeme Başkanı Turgut Okyay, "Herkese söylüyorum size değil, rejimi beğenmeyen o tür insanların yaşadığı Suudi Arabistan'a, Taliban'a, İran'a gider. Özgürlük batıyor mu size?" dedi.

İstanbulspor'un Nijeryalı futbolcusu Francis Okwudili Aneke, AIDS'e yol açan HIV virüsü testi pozitif çıkınca sınırdışı edildi. Aneke'yi sınırdışı etmek üzere Lufthansa hava yollarına ait uçağa götüren polis, hava yolları yetkilerinin Aneke'yi biletli olmasına rağmen geri çevirmesi üzerine emniyete götürdüler. 7-8 havayolu şirketinin geri çevirmesi üzerine en son Hollanda Kraliyet Havayolları, Aneke'yi yolcu olarak götürmeyi kabul etti.



Uluslararası Gözaltında Kayıplarla Mücadele tarafından yapılan yazılı açıklamada, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okan'ın "Cumartesi Anneleri'nin yargısız infaz, gözaltında kayıp dediği olaylar aydınlatılmıştır" iddiasını hatırlatarak aydınlandığı iddia edilen isimlerin açıklanması istendi.

Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü yetkilileri, Mardin'de bir evde bulunan silahların balistik incelemeleri sonucu, Diyarbakır merkezinde gerçekleştirilen, 36 kişinin ölümü ve 36 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan 50 ayrı faili meçhul olayın aydınlatıldığını belirttiler.

İçişleri Bakanlığı 17 Ocak 2000 tarihinde başlayan ve 54 ilde sürdürülen operasyonlar neticesinde, 19 Şubat 2000 tarihi itibariyle 1757 kişinin gözaltına alındığını duyurdu. Bakanlığın yazılı açıklamasında, 192 kişinin sorgulamalarının devam ettiği belirtilirken, adliyeye sevk edilenlerden 855'inin tutuklandığı, 707'sinin de serbest bırakıldığı bildirildi. Operasyonlar kapsamında 7 militan ile 5 polisin öldüğü ve 59 cesedin bulunduğu kaydedildi.



Batman Valiliği tarafından ithal edilen silahların Hizbullah'ın elinde olduğu yönündeki tartışmalar üzerine, silahların jandarmada olduğunu, ancak dolaylı yollardan başka ellere geçmiş olabileceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, silahlara ödenen paraya ilişkin olarak bir gazetecinin "Para ödeme biçimi, normal devletin işleyiş mantığına ters gelmiyor mu?" sorusuna da Demirel, "Devlet, halin icabına göre hareket eder. Yani her zaman rutini takip etmek mecburiyetinde değildir. Devletin yüksek menfaatleri ki bunu takdir etmek hükümetlere aittir, icap ettirdiği zaman devlet rutinin dışına çıkabilir. Yani kanunsuzluk yapar manasına söylemiyorum. Rutinin dışına çıkma payı vardır." cevabını verdi.



Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Aczmendi lideri Müslüm Gündüz'e "terör örgütünün kurucusu ve yöneticisi olmaktan" Malatya DGM'nin vermiş olduğu 4 yıl 2 ay hapis cezasını onadı.



6 yıl önce yapımına başlanan ancak 3 yıl önce bazı yayın organlarının aleyhinde yayın yapmaları üzerine inşaatı durdurulan Fatih Hak ve Hizmet Vakfı'na ait Beykoz Çavuşbaşı'ndaki külliyeye eşyalarıyla birlikte el konarak Milli Emlak'a devredildi. İnşaatın kaçak olduğu ileri sürüldü. Ancak içerisinde cami ve Kur'an kursu da bulunan külliyenin arazisinin 11 yıl önce Halil Ekerel adındaki bir vatandaş tarafından yetkili merciler önünde Ahmet Ünlü (Cüppeli Ahmet Hoca)'ya devredildiği ve Ünlü'nün burayı Fatih Hak ve Hizmet Vakfı'na devrettiği belirtildi.



Hizbullah'a yönelik operasyonlar çerçevesinde bölgedeki dergah ve türbelere kısıtlamalar getirildi. Bitlis'in Hizan ve Güroymak, Diyarbakır'ın Kocaköy, Lice, Ergani, Dicle, Çınar, Silvan ve Bismil ilçeleri ile Batman ve Siirt'te bulunan ve çoğunluğunu Nakşibendi şeyhlerine ait ev ve dergahlara basın düzenlendi. Bitlis'te 5 dergah kapatılırken, buralarda cemaatla namaz kılma yasaklandı. Diyarbakır merkez ve ilçelerinde de imamlar karakollara çağrılarak, yatsı namazının ardından camilerin kapatılmasını istendi. Türbelere toplu olarak ziyaretler de yasaklandı.





Salih Şarman'ın Batman Valisi olduğu 1993-1997 yılları arasında 2 milyon 600 bin dolar silah alımı yaptığı ancak, bu silahların bir kısmının kaybolduğu belirtildi.



İNSAN HAKLARI AÇISINDAN MART 2000



Mart ayında, Türkiye'de yaşama hakkının ne ölçüde güvence altında olduğuna; işkencenin sistematik mi münferit mi olduğuna ve işkence suçu işlediği öne sürülen kamu görevlilerinin nasıl korunduğuna ilişkin çarpıcı gelişmeler yaşandı. Örneğin Adana'da evine düzenlenen baskınla polisin "yanlışlıkla" öldürdüğü iddia edilen Murat Bektaş'ın eşi Kezban Bektaş, şikayetten vazgeçmeleri karşılığında Emniyet Müdürlüğü'nün ev ve iş teklif ettiğini öne sürerek, "Reddettim. Kocamın kanını satamazdım. Tek isteğim kocamın üzerindeki terörist damgasının silinmesi" dedi. Bektaş, "Emniyet Müdürü Şükrü Yetimoğlu çıksın televizyonlarda 'Terörist değil. Yanlışlıkla öldürüldü' desin, davamızdan vazgeçeceğiz" diye konuştu. "Gazi Olayları" davasının Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki 31. duruşmasında, tutuklu sanık Adem Albayrak, maktüller Dilek Sevinç, Reis Kopal, Sezgin Engin ve Fevzi Tunç'u öldürmek suçlarından önce ayrı ayrı 24'er yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı; daha sonra kendiliğinden teslim olması ve duruşmadaki hali de göz önünde bulundurularak, toplam 6 yıl 8 ay ağır hapse çarptırılmasına ve 4.5 ay süreyle de kamu hizmetlerinden geçici mahrumiyetine karar verildi. Diğer sanık Mehmet Gündoğan ise Zeynep Poyraz ve Mümtaz Kaya'yı öldürmek suçlarından ayrı ayrı önce 24'er yıl, daha sonra aynı gerekçelerle 3 yıl 4 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, Gündoğan'ın da 2 ay 15 gün süreyle kamu hizmetinden geçici mahrumiyetine karar verdi, diğer 18 polis ise beraat etti.

Tutuklu ve hükümlülerin, bazı karakollarda işkence yapıldığına ilişkin ihbarları üzerine harekete geçen TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyeleri, İstanbul'daki Küçükköy Karakolu'nda aralarında falakanın da bulunduğu çeşitli işkence aletlerini TBMM'ne getirdiler. Konuyla ilgili olarak TBMM'de düzenlenen basın toplantısında işkence aletleri, "Bütün polise mal edilir" gerekçesiyle basın mensuplarına gösterilmedi. Komisyon Başkanı Sema Pişkinsüt, yaptığı ikinci bir basın toplantısında, Adalet ve İçişleri Bakanlıkları arasında imzalanan protokol gereği savcıların üç ayda bir karakollarda inceleme yaptığını, ancak sözkonusu karakolda inceleme yapan savcının "her şey düzgün" diye rapor verdiğini belirtti. Pişkinsüt, savcıların "düzgün" olarak rapor verdikleri karakollarda ise "nezarethane defterlerinde kazıntılar, silintiler, değişiklikler" gördüklerini, doktor raporları bulunmadığını ve avukatlarla sanıkların görüştürülmediğini anlattı. Bu arada karakol amirleri, alınan işkence aletleriyle ilgili olarak "Bunu daha önce hiç görmedik, ne işe yarıyor bilmiyoruz" savunmasında bulundular. Emniyet Genel Müdürü Turan Genç, "Filistin askısı diye bir şey sözkonusu değil. Karakolun bir tanesinin deposunda eskiden kalma böyle bir şey bulunmuş. Eski mi, yeni mi müfettişler araştırıyor" dedi. İstanbul Valisi Erol Çakır da "Birisi bir sopa bulmuş ne olduğu bilinmiyor. Nerede kullanılmış, kime tatbik edilmiş bilinmiyor. Sözkonusu karakolda müfettişler daha önce defalarca denetlemeler yapmışlardı. O zaman hiçbir şey çıkmamıştı. Filistin askısı olduğu iddia ediliyor. İnceleme sonucu ne olup olmadığı saptanacak" diye konuştu. Daha sonra gelişmeler üzerine 4 emniyet görevlisi açığa alındı. Bu arada işkence aletlerinin bulunduğu Küçükköy Karakolu'nda görevli altı polisin 1998 yılında gözaltına alınan ve yaşları 18 yaşından küçük 4 çocuğa işkence yapmaktan yargılandıkları ortaya çıktı.

Düşünce özgürlüğüne yönelik ihlaller Mart ayında da sürdü. Eski Başbakanlardan Necmettin Erbakan, 1994 yılında Bingöl'de yaptığı konuşma nedeniyle TCK'nın 312. maddesinden 1 yıl; MÜSİAD Genel Başkanı Ali Bayramoğlu da 26 Haziran 1999 tarihinde Kayseri'de yaptığı bir konuşma nedeniyle TCK 312'den 1 yıl hapis, 1 milyon 500 bin lira da para cezasına çarptırıldı. Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesi ise, imam hatiplerin kapatılmasına tepki olarak Kayseri'nin Hunat Camii önünde sabah namazı vakti toplanarak dua okuyanlardan 12 kişiye, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefetten 1'er yıl 6'şar ay hapis cezası verdi. Mart ayı boyunca düşünce özgürlüğü kapsamında yeni açılan davalarda toplam 374 yıl hapis cezası istenirken; mahkemeler bu alanda toplam 88 yıl hapis cezasına hükmetti.

Basın özgürlüğü ihlalleri ve gazetecilere yönelik baskılar, ne yazık ki Mart ayında da sürdü. İstanbul'da Tabipler Odası'nın Tıp Bayramı etkinliklerini izleyen Yeni Şafak Gazetesi muhabiri Ümmühan Atak, başörtüsünden dolayı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Emin Darendelioğlu'nun gönderdiği görevli tarafından salondan çıkarılmak istendi. Aralarında Emniyet eski Genel Müdürü Necati Bilican'ın da bulunduğu 13 polisin "hizmet nedeniyle emniyeti suistimal" suçlamasıyla yargılandıkları davanın duruşmasına, kapıyı tutan koruma polisleri "hakimin gizlilik kararı" aldığını öne sürerek basın mensuplarını sokmadılar. Batman'da yerel 8 gazetenin Yazı İşleri Müdürleri hakkında, yazılarında "w" harfini kullandıkları için TCK 312'ye muhalefetten soruşturma başlatıldı. Bu olayın haberini yapan Özgür Bakış Gazetesi Batman Bürosu muhabiri Salih Erol hakkında da soruşturma başlatıldı.

Hukukun üstünlüğünün sağlanması ve insan haklarının korunmasında en önemli mekanizma yargıdır. Ama yargının bağımsızlığını gölgeleyen olaylar da hayatımızdan eksik olmamaktadır. Bunun çarpıcı bir örneği de Adana'da yaşanmaktadır. Adalet Bakanlığı, 12 Eylül darbesinin mimarı ve 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren hakkında idam istemli iddianame hazırlayan Adana Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu hakkında idari soruşturma başlattı. Kayasu, Evren hakkında "ihtilal yapmak ve ihtilale kalkışmak" suçuyla TCK'nın 146/1-2 ve 147. maddelerine muhalefetten iddianame hazırlamıştı.

Öğrenim özgürlüğü alanındaki hukuka aykırı skandallar ve hukuk tanımazlıklar önlenememektedir. Bursa İpekçilik Anadolu İHL öğrencileri velileri, Bursa Valiliği'nin başörtüsünü yasaklayan genelgesinin mahkeme kararıyla iptal edilmesine rağmen okul müdürü Fikret Okumuş'un mahkeme kararını, Milli Eğitim Müdürü Engin Özbek'in "Yargı kararlarını değil, benim genelgelerimi uygulayacaksın" talimatıyla uygulamaya koymaması üzerine, Okumuş ve Özbek hakkında görevlerini kötüye kullanmaktan savcılığa suç duyurusunda bulundular.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ün öncülüğünde 72 üniversite rektörünü Çankaya Köşkü'nde kabulü sırasında yaptığı konuşmada, üniversitelerin birinci görevinin cumhuriyete sahip çıkmak olduğunu kaydeden Demirel, "Cumhuriyete sahip çıkmanın önemini birçok kere sizlerle konuştum. Bu, siyasi bir mesele değildir, bu hayati bir meseledir" dedi. Demirel ayrıca, "Cumhuriyet üniversitesine musallat olmuş birtakım cereyanlara karşı" rektörlerin göstermiş oldukları "direnç ve cumhuriyet üniversitesini koruma şuurunu taktirle" karşıladığını da belirtti.

YÖK, Atatürk Üniversitesi Erzincan İlahiyat Meslek Yüksekokulu öğretim üyelerinden Doç. Dr. Şadi Eren'e, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e gönderdiği mektuplar yüzünden kamu görevinden çıkarma cezası verdi. Eren hakkında Denetleme Kurulu'nun raporunda "Anayasa'ya, cumhuriyetin temel niteliklerine ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun bazı maddelerine muhalif davrandığı, bunu neşir yoluyla alenen yaptığı, cumhurbaşkanı ve cumhurbaşkanlığı makamına, devlete ve devletin silahlı kuvvetlerine neşir yoluyla ağır hakaret, tahkir ve tezyif ettiği, halkın dini duygularını istismar ederek vatandaşlar arasında kin ve husumet yarattığı, halkı laikliğe karşı kışkırttığı" ifadelerine yer verilmişti. İhraç kararında bu ifadeler esas alındı.

Üniversitelerdeki başörtüsü yasağı yüzünden hak ihlaline uğrayan öğrencilerle ilgili bilgilere artık ulaşılamamaktadır. Çünkü artık hemen hemen hiçbir üniversitede başörtülü öğrenciler kampüse girmeyi dahi başaramamaktadırlar.

İNSAN HAKLARI AÇISINDAN NİSAN 2000



Yerinde infazlar, faili meçhul cinayetler ve şüpheli ölümler gibi insan haklarının temelini oluşturan yaşama hakkını ortadan kaldıran olaylar, Nisan ayında da devam etti. İzmir'in Balçova ilçesinde "dur" ihtarına uymadığı gerekçesiyle silahla yaralanan otomobil hırsızı Yaşar Yılmaz kaldırıldığı hastanede öldü. Yılmaz'ı öldüren polis memuru Özdemir Pesen ifadesinde, "İki el havaya ateş ettim. Başka bir sokağa girdiler. Karanlık olduğu için koşarken düştüm. Bu sırada silah yine ateş aldı. O zaman vurulmuş olabilir. Hedef gözetmedim" dedi.

Türkiye kamuoyu, yerinde infaz olaylarına karışan güvenlik görevlilerinin gördüğü himayenin çarpıcı örneklerine de bu ayda sıkça tanık oldu. Adana'da Murat Bektaş'ı evine düzenlenen baskınla "yanlışlıkla" öldürdükleri öne sürülen polislerden N.B., H.E. ve E.Y. ise, Emniyet Teşkilatı'nın 155. yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde takdirname ile ödüllendirildiler. Gazetecilerin, Adana Emniyet Müdürü Şükrü Yetimoğlu'nu soru yağmuruna tutmalarından sonra üç polisin de aralarında bulunduğu beş memurun ismi 378 kişilik taktir listesinden çıkarıldı.

İstanbul'da 1994 yılında Nevroz gösterilerine katıldığı iddiasıyla gözaltına aldığı Welathan Gülşenoğlu'nu kafasına kurşun sıkarak öldürmekten Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan polis memuru Abdullah Bozkurt hakkında 6 yıl aradan sonra nihayet tutuklama kararı verildi.

Afyon 1. Ağır Ceza Mahkemesi, gözaltında öldürülen gazeteci Metin Göktepe davasını sonuçlandırdı. Sanık Emniyet Amiri Seydi Battal Köse, 1 yıl 8 ay hapis, 5 ay süreyle memuriyetten men ve 375 bin lira ağır para cezasına çarptırıldı. Mahkeme heyeti, Yargıtay'ın bozma kararını usul ve yasaya uygun bularak, bu karara uyulmasına oy birliği ile karar verdi.
Öte yandan İstanbul Emniyet Müdürlüğü, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı ve Adli Tıp Kurumu Üyesi Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı hakkında suç duyurusunda bulundu. Milliyet Gazetesi'nin 13 Nisan 2000 tarihli sayısında yayımlanan röportajda "Şiddete maruz kalan hastayı muayene ederken polis silahını masaya koyup raporu yazmanızı istiyor" dediği hatırlatılan suç duyurusunda, Fincancı'nın bu iddiasının doğru olmadığı, konuyla ilgili olarak bugüne kadar hiçbir makama şikayet yapılmadığı ifade edildi.

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Cezaevleri Alt Komisyonu tarafından hazırlanan ve büyük tartışmalara neden olan Ulucanlar Cezaevi Raporunda, operasyonla ilgili kuşkulara dikkat çekilirken, güvenlik görevlilerine ve cezaevi yönetimine yönelik suçlamalar yer aldı.

Nisan ayında düşünce özgürlüğüne yönelik ihlaller de artarak sürdü. Düşünce açıklamaya 123 yıl 6 ay hapis cezası (+3xcum. Hakaret) istendi; 20 yıl da hapis cezası verildi.

Aralarında MAZLUMDER Genel Başkanı Yılmaz Ensaroğlu, İHD Genel Başkanı Hüsnü Öndül, TİHV Başkanı Yavuz Önen, TYS Genel Başkanı Cengiz Bektaş, TYB Genel Başkanı M. Atilla Maraş, HAK-İŞ Genel Başkanı Salim Uslu, DİSK Genel Başkanı Vahdettin Karabay, KESK Genel Başkanı Siyami Erdem, Matematikçi Ali Nesin, Gazeteci Etyen Mahcupyan, Ömer Madra, sinema oyuncuları Lale Mansur ve Zuhal Olcay ve müzisyen Şanar Yurdatapan'ın da aralarında bulunduğu 23 aydın, yasaklanan 1 kitap ve 60 makaleyi içeren "Düşünceye Özgürlük-2000" kitabına imza atarak, kendilerini İstanbul DGM Başsavcılığı'na ihbar etti ve bunun hemen ardından aydınlar hakkında soruşturma başlatıldı. İstanbul DGM'ye ifade vermeye giden bazı aydınların basın açıklaması yapmalarına polis izin vermedi.

Nevroz'u "w" ile yazdıkları için Batman'daki altı gazete hakkında TCK 312'den soruşturma açılırken, HADEP Genel Başkanı Ahmet Turan Demir hakkında, bir gazetede yer alan "Anayasaya Kürt vardır, yazılmalı" sözleri nedeniyle bölücülük propagandası yapmaktan 4.5 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. 1992 yılında Konya'da düzenlenen bir programın konuşmacılarından yazar Mustafa İslamoğlu ile programı organize eden Rıza Haybatöz ve Mehmet Ali Sakman hakkında, "cumhuriyete hakaret" ettikleri iddiasıyla Konya Ağır Ceza Mahkemesi'nde toplam 18 yıl hapis cezası istemiyle; aynı konuşmalar nedeniyle Adana DGM'de de TCK 312/2'den toplam üçer yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Tüm-Yargı-Sen Genel Başkanı Tekin Yıldız hakkında, Ankara Ulucanlar Cezaevi'nde meydana gelen ölümler sonrasında Milliyet Gazetesi'nde yer alan görüşleri nedeniyle TCK'nın 482. maddesi gereğince 16 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Yazar Hüseyin Gazi Metin hakkında, "İnsan, Tanrı, Dinler ve Alevilik" kitabı nedeniyle Ankara DGM'de TCK 312/2'den 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Batman'ın HADEP'li Belediye Başkanı Abdullah Akın hakkında, Diyarbakır'da yaptığı bir konuşma nedeniyle TCK 312'den Diyarbakır DGM'de dava açıldı. Taksim Meydanına izinsiz cami yapmaya çalıştıkları iddiasıyla Taksim Camii Kültür ve Sanat Vakfı yöneticisi 14 kişi hakkında 5'er yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Demokrasi ve Barış Partisi (DBP) Genel Başkanı Yılmaz Çamlıbel, 1992 yılında yapmış olduğu bir konuşmadan dolayı TCK 312/2'den 1yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Devlet Bakanı Yüksel Yalova, THY uçaklarında yolculara Yeni Şafak ve Akit gazetelerinin ikram edilmemesini "yolcuların talebi" gerekçesiyle açıklarken, FP Konya Milletvekili Lütfi Yaman'ın Akit, Yeni Şafak ve Milli Gazete'nin TRT'nin sabah haberlerinde yer almamasına ilişkin soru önergesini yanıtlayan TRT'den Sorumlu Devlet Bakanı M. Ali İrtemçelik, programda her türden gazetenin okunduğunu "Ancak laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti'ne sürekli saldıran ve rejim aleyhtarı yayınlar yapan, ideolojik basın organlarına" yer verilmediğini belirtti. Kürtçe yayınlanan karikatür dergisi Pine ile Teze ve Deng dergilerinin OHAL kapsamında bulunan illere girişi yasaklandı. Bazı yayın organlarının "Alemdaroğlu kışlası" olarak nitelendirdikleri İstanbul Üniversitesi'ne Rektör Kemal Alemdaroğlu, İletişim Fakültesi öğrencileri dahil fotoğraf makinesiyle girilmesini yasakladı.

TBMM YÖK Araştırma Komisyonu'na bilgi veren İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu, başörtüsü yasağı ve ikna odalarını savunurken, "Başörtüsü ile ilgili TBMM bir yasal düzenleme yapsın" önerisinde bulundu. Alemdaroğlu, başörtüsü ile ilgili tartışmaların son yıllarda neden arttığının sorulması üzerine ise, "Üniversitenin bahçesine baktığımızda hep başörtülü görüyorduk; manzaramızı bozuyorlardı" dedi.

Emniyet Genel Müdürlüğü Araştırma Planlama ve Koordinasyon Dairesi Başkanı Nihat Dündar, Türk polis teşkilatının 2000'li yıllarda çok büyük değişiklikler göstererek, "Artık 'devlet polisi' yerine 'millet polisliği' egemen olacak" dedi. Dündar, "İnsanın ve bireyin devlet için değil, devletin insan ve birey için var olduğu" anlayışının egemen olacağını ileri sürdü.

Kayseri Valisi Nihat Canpolat, polis teşkilatının kuruluşunun yıldönümü dolayısıyla yaptığı konuşmada "Türk polisi sonuna kadar insan haklarına saygılıdır. Zaman zaman mutlaka ihlaller olacaktır. Ancak, insan hakları da insan olanlara gösterilecek bir haktır. İnsanlıktan çıkmış, devlet, millet, Atatürk düşmanlarına, toplumun huzurunu, birliğini ve dirliğini bozanlara, insan hakları çerçevesinde saygı göstermedin diye polisi suçlamak bize acı gelmektedir." dedi. Bu konuyu değerlendiren İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı M. Ali İrtemçelik ise, "Uygar toplumlarda, bunlar, hele kamu görevlileri tarafından, bazen var, bazen yok farz edilebilecek, keyfi değerlendirmelere tabi tutulabilecek, öfkeye kapıldığınızda sahibinden esirgeyebileceğiniz haklar değildir. İnsan hakları istisnasız bütün bireylerin bizatihi insan oluşlarıyla birlikte kazandıkları dokunulmaz nitelikteki haklardır. Hiç şüphesiz ki insan haklarına saygı, suçluların sığınağı olamaz. Ancak, hemen eklemek gerekir ki, insan haklarına saygı, çok önemli bir kamu hizmeti veren, bu hizmeti bazen fevkalade zor psikolojik koşullarda vermek durumunda kaldığını bildiğimiz polisimizin görevini layıkıyla yapabilmesine engel olarak da addedilmemelidir." dedi.

Emniyet Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliği'nden alınan bilgilere göre, geçen yıl polis memurundan emniyet müdürüne kadar polislerin karıştığı olaylara ilişkin 1465 soruşturma dosyası hazırlandı. Bu dosyalardan 1304'ü karara bağlandı. Soruşturma dosyaları kapsamında 1908 emniyet mensubu hakkında idari işlem yapıldı. Hakkında idari işlem yapılanların 332'sini emniyet müdürü, 131'ini emniyet amiri, 162'sini başkomiser, 62'sini komiser, 66'sını komiser yardımcısı, 994'ünü polis memuru, 161'ini de diğer emniyet hizmetleri sınıfına mensup personel oluşturuyor.

Muş'un Malazgirt ilçesi Nurettin köyündeki koruculuk baskıları üzerine 7 yıl önce İstanbul'a göç etmek zorunda kalan Kazım Özbek, 4 aydır kimliğine basılı "994011" numarayla dolaşıyor. Trafik kontrollerinde dahi gözaltına alındığını belirten Özbek, gözaltı sayısını hatırlamadığını belirtti. Özbek, evine sürekli baskın düzenlendiğini ve gözaltında gördüğü işkencelerde geçici felç dahi geçirdiğini söyledi. Polisin "Niye buradasınız?" diye sürekli taciz ettiğini belirten Özbek, gidecek yerlerinin olmadığını, köydeki evlerinin yakılıp yıkıldığını ileri sürdü.



İNSAN HAKLARI AÇISINDAN MAYIS 2000


Türkiye'nin, Birleşmiş Milletler "Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme"sini onaylarken koyduğu coğrafi çekinceden ötürü Türkiye'ye ya da Türkiye üzerinden bir başka ülkeye iltica etmek isteyen insanların yaşama hakları da ne yazık ki güvence altında değil. Bunun acı bir örneği Mayıs ayında yaşandı. Ağrı Doğubeyazıt yakınlarından Türkiye'ye geçiş yapmak isteyen mültecilerin üzerine jandarmanın ateş açması sonucu 9 Afganlı ölürken, 5'i de yaralandı. Kurşunlara rağmen Türkiye'ye geçen 138 kişi ile birlikte toplam 505 mülteci gözaltına alındı.

İskenderun Emniyet Müdürlüğü'nde gözaltındayken N.C.S. ve F.D.P'ın "copla tecavüz, cinsel taciz ve işkence" gördüğü ve hekimlerin bu durumu gizlediğine yönelik şikayeti soruşturarak rapor haline getiren Dr. Mehmet Serçe, Kütahya'ya sürgün edildi.

"Düşünceye Özgürlük 2000" kitabına yayıncı olarak imza atan MAZLUMDER Genel Başkanı Yılmaz Ensaroğlu, İHD Genel Başkanı Hüsnü Öndül, TİHV Başkanı Yavuz Önen, TYS Genel Başkanı Cengiz Bektaş, TYB Genel Başkanı M. Atilla Maraş, HAK-İŞ Genel Başkanı Salim Uslu, DİSK Genel Başkanı Vahdettin Karabay, KESK Genel Başkanı Siyami Erdem, Matematikçi Hüseyin Ali Nesin, Gazeteci Etyen Mahcupyan, Açık Radyo Yöneticisi Ömer Madra, sinema oyuncuları Ayşe Lale Mansur, Zuhal Olcay Bilginer, yayıncı Erdal Öz, müzisyen Mehmet Şanar Yurdatapan ve matbaacı Sadık Taşdöğen hakkında, "Kanunun cürüm saydığı neşriyatı nakletmek", "Terör örgütüne yardım ve yataklık etmek", "Halkı, sınıf, ırk, din, mezhep ve bölge farklılığı gözeterek, kin ve düşmanlığa yayın yoluyla açıkça tahrik etmek" suçlamasıyla 7'şer yıl yıldan 15.5 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Kitaba imza atan 8 kişi hakkında ise takipsizlik kararı verildi.

İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığı, "İslami Hareket Örgütü" davası duruşmasındaki sözleri nedeniyle avukat Abdurrahman Sarıoğlu hakkında "halkı; sınıf, ırk, din, mezhep farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik ettiği" gerekçesiyle TCK 312'den 4.5 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. Yeni Asya Gazetesi Sahibi Mehmet Kutlular, Said-i Nursi'nin ölümünün 39. yıldönümü nedeniyle Kocatepe Camiinde düzenlenen mevlidin ardından yaptığı açıklamada, "Halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik ettiği" gerekçesiyle, Ankara 1 Nolu DGM tarafından 2 yıl 1 gün hapis cezasına çarptırıldı. EMEP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara eski il Başkanı Haydar Kaya, 1997 yılında yapmış olduğu bir konuşma nedeniyle Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 1 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Aynı programdaki şarkıları dolayısıyla da Sinan Turgut, Hakan Aslan ve Barış Kaya adlı kişilere de 1'er yıl hapis cezası verildi. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Dökümantasyon Bölümü 2. Sınıf öğrencisi iken başörtüsü nedeniyle sınıftan zorla çıkartılan ve hakkında dava açılan Nuray Canan Bezirgan'a 3 yıl süren dava sonunda 6 ay hapis cezası verildi.

OHAL Bölge Valiliği, Yeni Evrensel, Azadiya Welat, Özgür Bakış ve Roja Teze gazeteleri ile Deng, Pine, Yaşamda Gençlik, Bir Adım Daha İleri, Duvarların Ardındaki Özgürlük, Yaşamda Özgür Kadın, Yeni Özgür Halk ile Özgürleşen ve Yurtseven Gençlik dergilerinin, OHAL kapsamındaki illere girişini yasakladı..

İmam Hatip Liselerindeki öğrenci sayısında 8 yıllık zorunlu kesintisiz eğitimle birlikte yüzde 95 oranında azalma oldu. 1996-1997 öğretim yılında bu okullardaki öğrenci sayısı 318 bin iken, 1997-1998 öğretim yılında bu sayı 213 bine, bir sonraki yıl ise 114 bine düştü. 2000-2001 öğretim yılında ise imam hatiplerde okuyan öğrenci sayısının 16.647 olduğu belirtildi.

Üç yıl kapalı kaldıktan sonra açılan ve F tipi cezaevleri konusunda yapmak istediği imza kampanyasına valiliğin izin vermemesi üzerine yapılan basın açıklaması nedeniyle İHD Diyarbakır Şubesi, valilik kararıyla üç ay süreyle kapatıldı; İHD Van Şubesi de süresiz olarak kapatıldı.

Şikayetçi sayısı 4 bine yaklaşan Türk hükümeti hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) kabul ettiği başvuru sayısı 2500'ü aştı. Bu rakamla 40 ülkeyi geride bırakarak birinci sırayı işgal eden Türkiye, 1500 dava ile ikinci sırada olan İtalya'ya bin davalık fark attı. Türkiye şimdiye kadar 48 davada mahkum oldu. Bunlar arasında, 15 mahkumiyet ile ifade özgürlüğü ihlali ilk sırada yer aldı.

Uğur Mumcu operasyonu kapsamında ülke genelinde gözaltına alınanlara ilişkin olarak Başbakan Bülent Ecevit ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan "katiller", "katiller yakalandı" ifadelerini kullanırken, soruşturmayı yürüten DGM Savcısı "Yazılanların yüzde 80'i yalan" dedi. Emniyetin talebiyle Mumcu suikastı operasyonuna "yayın yasağı" koyan DGM, yasağı ihlal eden yayın kuruluşları hakkında soruşturma başlattı. Soruşturma başlatıldıktan bir süre sonra da yasak kaldırıldı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ise, devam eden "Umut operasyonu" dolayısıyla İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ile Emniyet örgütünü bir mesajla kutladı. Sezer'in henüz soruşturma sona ermeden böyle bir davranışta bulunması dikkat çekerken, Sezer kutlamasında "Böylece devletimize duyulan güven artmış ve itibarı korunmuştur" dedi. Umut operasyonu kapsamında 259 İranlı gözaltına alınırken, İran, "150 vatandaşımız kayıp" dedi.

İNSAN HAKLARI AÇISINDAN HAZİRAN 2000



Türkiye'nin insan hakları sorunlarının başında, kuşkusuz yaşama hakkını yok eden uygulamalar gelmektedir. Bunların ilk sırasını da "faili meçhul cinayetler" işgal etmektedir. Türkiye'yi derinden etkileyen önemli faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasına dönük bir süreç Mayıs ayından itibaren yeniden başlatıldı ve bazı cinayetlerin failleri bir kez daha bulundu. Bu kişilerin gözaltına alınmalarından hemen sonra İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ve Başbakan Bülent Ecevit tarafından "Mumcu'nun katilleri" olarak kamuoyuna tanıtılan Yusuf Karakuş ve Abdülhamit Çelik'le ilgili olarak bir açıklama yapan Ankara Emniyet Müdürü Kemal İskender, sözkonusu şahısların suikastle ilgilerinin olmadığını söyledi. Tutuklananlardan Hasan Kılıç'ın kardeşi avukat Hüseyin Kılıç da, sorguda sanıklara "paket ifadeler" getirilip işkence ile imzalatıldığını ve daha sonra "bu olmadı" denilerek, diğer paket ifadeleri imzalamaları için tutuklu şahıslara işkence yapıldığını söyledi.



İtalya'dan Türkiye'ye getirilen Mehmet Ali Ağca, Gazeteci Abdi İpekçi'nin öldürülmesiyle ilgili olarak, "Ben, Abdi İpekçi'nin katili değilim. Ben sadece bir aktördüm" dedi.



PKK'dan koptuktan sonra güvenlik güçleri tarafından kullanılan, Güneydoğu'daki çok sayıda faili meçhul siyasi cinayetin sorumlusu Suriye asıllı "Mete" kod adlı İbrahim Babat'a, JİTEM'in "çatışmada öldü göstererek yeni kimlik verip infaz yaptırdığı" ortaya çıktı. Kendisine vaat edilen 7 yıl yerine 17 yıl hapis cezasına çarptırılan Babat, DGM ve Başbakanlık Teftiş Kurulu'na verdiği ifadede, JİTEM'in itirafçılara, PKK'yla bağlantısı tespit edilen herkesi infaz etme yetkisi verdiğini ve kendisine de bu yönde talimat aktarıldığını söyledi.



Ermenistan'dan Türkiye'ye geçmek isteyen bir Ermeni askeri, sınırda "dur" ihtarına uymadığı gerekçesiyle öldürülürken, araba lastiklerinden yaptıkları sallarla Henzil Çayı üzerinden Türkiye'ye geçmek isteyen üç Iraklıya askerlerin açtığı ateş sonucu bir kişi öldü, iki kişi de yaralandı. Sorumluları yargılanıp hakkettikleri cezalara çarptırılmayan bu tür olaylar, ne yazık ki artık kamuoyunda da yadırganmamaktadır.

Öte yandan Çankırı Valisi iken Vali Ayhan Çevik'e bombalı saldırıda bulunma suçlaması ile yargılanan Lale Açık, Ankara DGM'de, Tokat Emniyet Müdürlüğü'nde işkence gördüğünü ve iki polisin kendisine tecavüz ettiğini iddia etti. Elbette tecavüze uğramak için mutlaka gözaltına alınmak gerekmemektedir. Nitekim Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne, çocuğunun tahlillerini yaptırmak üzere giden Hatice Özen, hastanede görevli polis memuru Murat Çelik'in de aralarında bulunduğu üç kişinin tecavüzüne uğradı.



TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun kararlı çalışmalarına rağmen işkence olayları, Haziran'da da hızını kesmeden devam etti. Ankara Cebeci'deki bir karakolun çevresinde oturan bazı vatandaşların gece yarısı telefonla arayarak "içeriden çığlıklar yükseliyor, işkence yapılıyor, ne olur bir şey yapın"diye şikayette bulunması üzerine, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Sema Pişkinsüt, karakol yönetimini telefonla arayarak olaya müdahale etti. İşkence olaylarında kimi doktorların işkence suçuna isteyerek veya baskı altında kalarak ortak oldukları görülmektedir. İstanbul Küçükçekmece Emniyet Müdürlüğü'ne götürülen Serkan Aksoy, Kenan Ak ve Nurettin Aydaş'a yapılan işkencenin izleri herkes tarafından görülebilmesine rağmen sözkosunu şahıslara, "darp ve cebir izi yoktur" şeklinde doktor raporu düzenlendi. 20 Ocak'ta Kütahya Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri tarafından gözaltına alınan Tüm Yargı-Sen Kütahya Şube Başkanı Muharrem Akburak'a işkence yaptıkları iddiasıyla yargılanan üç polisin davasında, ilk muayene görevini yerine getiren doktor Feyzullah Macit Öztoprak'ın da "işkenceyi gizlediği" ortaya çıktı.



Başbakan Bülent Ecevit her ne kadar "Ben işkence sorununun büyük ölçüde aşıldığı kanısındayım. Hala eskiden kalma bazı araç gereç anlamında kalıntılar olabilir. 55, 56 ve 57. hükümet dönemlerinde işkenceden şikayetler son derece azalmıştır. Yakın zamanda bitecektir" diyorsa da işkence olaylarının yoğunluğundan ve yaygınlığından bir şey kaybetmediği bilinmektedir. İşkence suçluları ile kurbanlarının mahkemelerde yüzleştirilmesi, yıllar geçmesine rağmen hala gerçekleştirilememektedir. Resmi kurumlar, işkencecilerin sayısında bile anlaşamamaktadırlar. Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü, sadece 1997-1998 yıllarında işkence suçundan 165 kişinin ceza aldığını bildirirken, İçişleri Bakanlığı verilerine göre 1995-1999 yılları arasında sadece 10 kişi işkence suçundan ceza almıştır.



Cezaevlerindeki çok sayıda tutuklu ve hükümlünün ciddi sağlık sorunları çözümlenemezken, tüm cezaevlerinde F Tipi Cezaevleriyle ilgili tepkiler ve tedirginlikler devam etmektedir. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, "Açlık grevleri dahil her türlü tepki ve protestoyu göze aldık. Ne kadar tepki gösterirlerse göstersinler fayda etmez. F Tipi'ne mutlaka geçilecek ve bu sorun bitecek" derken, Kocaeli F Tipi Cezaevi'nde incelemelerde bulunan İstanbul Barosu, TMMOB ve TTB'ce oluşturulan heyet, cezaevinde insani noktaların gözardı edildiğini belirterek odaların hücreyi andırdığını söylediler. Öte yandan Kartal Özel Tip Kapalı Cezaevi'nde tutulduğu tek kişilik odada intihara teşebbüs eden ve Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne kaldırılan Salih Mirzabeyoğlu'nun gördüğü baskılar nedeniyle bunalıma girdiği belirtildi.



Ankara Bölge İdare Mahkemesi, Ulucanlar Cezaevi operasyonuna katılan 150 jandarma hakkında Ankara Valiliğinin verdiği "yargılanmalarına gerek yok" kararını kaldırarak, şahıslar hakkında soruşturma açılması gerektiğine karar verdi. Haziran ayı içerisinde 13 cezaevinde çeşitli olaylar meydana geldi ve dört kişi cezaevlerinde yaşamını yitirdi.



Geçtiğimiz yıl İnönü Üniversitesi'ndeki başörtüsü yasağı dolayısıyla yaşanan olayların anlatıldığı "Bir İdamlık Kent" adlı kitabın dağıtımı yasaklanırken, Özgür Gelecek Gazetesi'nin 23 Haziran tarihli sayısı ile Akit Gazetesinin "Hata Etmişiz" başlığıyla çıkan nüshası toplatıldı. Akit Gazetesi yöneticileri hakkında önce soruşturma açılmasına karar verildi. Soruşturmaya konu suç niteliğinin ise, soruşturmayı yapacak Basın Savcılığınca daha sonra belirleneceği ifade edildi. Evrensel, Azadiya Welat, Özgür Bakış, Roja Teze adlı gazeteler ile Deng, Yeni Özgür Halk, Pine, Yaşamda Gençlik Bir Adım İleri, Duvarların Ardındaki Özgürlük, Yaşamda Özgür Kadın, Özgürleşen ve Yurtseven Gençlik adlı dergilerin Olağanüstü Hal Bölgesine sokulmalarına ilişkin yasak devam etti. Haziran ayı boyunca 18 yayın ve etkinlik yasaklanırken, 81 sivil toplum örgütü de kapatıldı.


Haziran'da yargı üzerindeki baskıların da çarpıcı örnekleri yaşanmıştır. Samsun İdare Mahkemesi hakimleri Cafer Ergen, Recep Taş, Sıtkı Keleş, Rasul Çomoğlu ve Hasan Önal değişik yerlere sürgün edildiler. Bu hakimler, özellikle başörtüsü sorunu ile ilgili verdikleri kararlardan ötürü cezalandırıldılar. Hakim Fatih Terzi de "Ayrıca sosyal ve özel yaşantınız ve eşinizin kapalı ve başörtülü giyim tarzı itibariyle yarattığınız imaj nedeniyle çevrede dünya görüşünüzü kararlarınıza yansıttığınız yolunda bir intiba oluşmasına sebebiyet verdiğiniz ..." gerekçesiyle İçel Vergi Mahkemesi'ne geçici görevle sürgün edildi. Oysa 17 Ağustos depreminden sonra Samsun'a tayin olunan Terzi'nin, henüz hiçbir mahkeme kararının altında imzası bulunmuyordu ve Terzi'nin eşi başörtülü değildi ve öğretmenlik yapıyordu. Aynı şekilde birtakım savcılar da açtıkları soruşturmalardan veya yaptıkları suç duyurularından ötürü baskılara uğramaktan kurtulamadılar. Örneğin Kenan Evren hakkında, "ihtilal yaparak devletin anayasal ve temel nizamlarını bozduğu, Bakanlar Kurulunu devirdiği, çalışamaz hale getirdiği" iddiasıyla dava açan Adana Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu hakkında Adalet Bakanlığı'nca soruşturma açıldı ve Savcı Kayasu açığa alındı. Sadece bu örnekler bile, Türkiye'de yargının ne kadar bağımsız olduğunu ortaya koymaya yetmektedir.



Ankara 1 Nolu DGM, Sivas'ta 2 Temmuz 1993 günü Madımak Otelinin yakılması ve 37 kişinin ölümüyle ilgili olarak açılan 50 sanıklı davayı üçüncü kez karara bağladı. 33 sanık idam; 9 sanık 7 yıl 6'şar ay; 4 sanık 20'şer yıl; 1 sanık 15 yıl; 1 sanık 5 yıl ağır hapis cezasına çarptırılırken iki sanığın da dosyası ayrıldı.



Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini, kaybedilen Abdülvahap Timurtaş'ın ailesine 30 bin İngiliz Sterlini (yaklaşık 30 milyar TL); Agit Salman'ın işkence sonucu öldüğü gerekçesiyle 75 bin sterlin, Abdüllatif İlhan'ın da kafasına silahla vurulması nedeniyle önce travma sonra da kısmi felç geçirdiği için 122.600 sterlin; ifade özgürlüğü ihlal edilen Gazeteci Ümit Erdoğdu'ya 4 milyar 150 milyon lira tazminat ödemeye mahkum etti. AİHM 1995 yılında gözaltına alındığı İzmir Emniyet Müdürlüğü'nde işkence gördüğünü iddia eden Özgür Çavuşoğlu'nun başvurusuna "kabul edilebilirlik" kararı verdi.



AB kriterleri doğrultusunda yasal mevzuatta yapılacak düzenlemelere ilişkin olarak Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu (BİHKÜK) Sekreteryası tarafından Mayıs ayında hazırlanarak Başbakan Bülent Ecevit'e takdim edilen ve "yol haritası" niteliğindeki rapordan MGK Genel Sekreterliği'nin itirazı üzerine son anda Dışişleri Bakanlığı'nın "kapsayıcı anayasal vatandaşlık" ilkesinin Anayasa'da esas alınması; düşünceyi açıklamada dil yasağının kaldırılması gibi öneriler rapordan çıkarıldı. Bu raporu hazırlayan BİHKÜK Sekreteri Gürsel Demirok ise görevini bırakmak zorunda kaldı.

İNSAN HAKLARI AÇISINDAN TEMMUZ 2000



Yaşama hakkını ortadan kaldıran faili meçhul cinayetler, kuşkulu ölümler, yerinde infazlar ve gözaltında kayıplar Temmuz ayında da sürerken birtakım askerlerin intihar ettiklerine ilişkin iddialar, kuşkulu ölümler içerisinde önemli bir yer tutmaktadır. Bursa Kemalpaşa Jandarma Birliği'nde görev yapan Batman'lı Er Mehmet Yorga'nın cenazesi de, askerliğinin bitmesine beş ay kala 'intihar etti' denilerek ailesine teslim edildi.

Afyon Kapalı Cezaevi'nden tahliye edildiği 24 Kasım 1999 tarihinden beri kendisinden haber alınamayan Şafak Akbulut, cezaevinden jandarma tarafından alınarak Tokat Jandarma Komutanlığı'na götürüldüğünü ve bu zamana kadar Tokat Valiliği'nin giderlerini karşıladığı bir evde zorla tutulduğunu öne sürdü.

Cezaevlerindeki sorunlar bir türlü çözümlenemezken, Diyarbakır, Bayrampaşa, Ulucanlar'da yaşanan katliamlar yargıda kamu vicdanını rahatlatacak biçimde sonuçlanmadan 5 Temmuz günü de Burdur E Tipi Kapalı Cezaevi'ne yönelik kepçeli operasyonda 17'si hayati tehlike taşıyan boyutta 61 mahkum yaralandı. Yapılan muayeneler sonucu tutuklularda "darp, gaz zehirlenmesi, vücuttan parça kopma, taciz ve tecavüze maruz kalma, kafada travma" bulgularına rastlanıldığı belirtildi. Operasyon sırasında kullanılan kepçenin kopardığı Veli Saçılık'ın kolu, olaydan birkaç gün sonra, bir sokak köpeğinin ağzında bulundu. Adalet Bakanlığı, vahşetin sorumluları hakkında soruşturma başlattı. Öte yandan operasyon sonrasında yapılan işkencelerin fotoğraflarının basına yansıması üzerine de işkence kurbanları hem tehdit edildi, hem de haklarında soruşturma açıldı.
Her ay onlarca olayın yaşandığı cezaevlerinde Temmuz ayında 6 kişi öldü, 7 kişi yaralandı; yaklaşık 250 kişi de sadece F Tipi Cezaevlerini protesto ettikleri için gözaltına alındılar. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici'nin "Devlet hiçbir zaman taviz vermez, ancak makul teklifler değerlendirilerek, hareket edilir. Her eylemde devletin haysiyeti düşünülür" şeklindeki sözleri, cezaevleri politikalarının tespitinde devletin haysiyetinin ve hakimiyetinin hukuktan önce geldiğini ve cezaevlerindeki sorunların neden çözümlenemediğini bir kez daha ortaya koydu.

YDP eski genel başkanı Hasan Celal Güzel'in ve özellikle de eski Başbakan Necmettin Erbakan'ın yaptıkları konuşmalardan ötürü haklarında verilen hapis cezalarının kesinleşmesi, düşünce özgürlüğünün yeniden gündemin başına oturmasına neden oldu. Anlatım özgürlüğünü kısıtlayan yasaların düzeltilmesi için yapılan sivil itaatsizlik eylemlerinden birisi dolayısıyla bir yargı süreci daha başladı. İçinde 60 kadar suçlu(!?) yazıyı taşıyan "Düşünceye Özgürlük - 2000" adlı kitabın yayıncıları hakkında açılan davanın ilk duruşması, İstanbul 5 Nolu DGM'de yapıldı. Yargılanan sanıklar Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Cengiz Bektaş, MAZLUMDER Genel Başkanı Yılmaz Ensaroğlu, KESK Genel Başkanı Siyami Erdem, DİSK Genel Başkanı Vahdettin Karabay, Açık Radyo Yöneticisi Ömer Madra, Gazeteci Etyen Mahcupyan, Oyuncu Lale Mansur, Türkiye Yazarlar Birliği eski Başkanı M. Atilla Maraş, Prof. Dr. Ali Nesin, Oyuncu Zuhal Olcay, İHD Genel Başkanı Hüsnü Öndül, TİHV Başkanı Yavuz Önen, yazar ve yayıncı Erdal Öz, HAK-İŞ Genel Başkanı Salim Uslu, Müzisyen ve Düşünce Suçuna Karşı Girişim Sözcüsü Şanar Yurdatapan ile Berdan Matbaası sahibi Sadık Daşdöğen hakkında TCK 162, 169, 312; TCK 5 ve 8/2.maddeleri uyarınca 15'er yıl 6'şar ay hapis cezası istenmektedir.
Çeşitli üniversitelere atanacak rektörlerle ilgili olarak YÖK Genel Kurulu, üniversitelerde yapılan seçim sonuçlarını yine göz ardı etti ve seçim sonuçlarına tamamen aykırı listeleri Cumhurbaşkanı Sezer geri gönderdi. Kamuoyunda büyük umutlar yeşermesine yol açan bu gelişme, 4 üniversite dışında üniversitelerde en çok oy alanların rektör olarak atanmasıyla sonuçlandı.

Türkiye'de yargının insan hak ve özgürlüklerinin korunmasına ne ölçüde aracılık edebildiğinin çarpıcı örnekleri Temmuz ayında da yaşandı. Trakya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Nagihan Polat'a tecavüz edip öldürdüğü gerekçesiyle ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Orhan Dinç'in dava boyunca talep ettiği sperm testi, 6 yıl sonra kabul edildi ve Dinç'in suçsuz olduğu ortaya çıktı. Hizbullah Ana Davası'nda idamla yargılanan ve yedi aydır tutuklu bulunan örgütün üst düzey yöneticileri Cemal Tutar ve Edip Gümüş, birkaç gün cezaevine konulduktan sonra yeniden çıkarıldılar. Gümüş ve Tutar, hala Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünde tutulmaktadırlar.

İstanbul Dolapdere'de kapkaççılık yaptığı iddia edilen Eda Tanrısevergil'i öldüren Murat Erol isimli polisin, bu suçtan 1 milyon TL para cezasına çarptırılmasının ardından, bu kez Tanrısevergil'in mirasçılarına karşı dava açıldı. Beyoğlu 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan davada, Erol'un elinin olay sırasında jiletle hafif yaralandığı iddiasıyla Tanrısevergil'in ailesinden 947 milyon 625 bin lira isteniyor. Türkiye Kalkınma Bankası eski Genel Müdürü Özal Baysal, "Bankayı 80.376.606.098.- TL zarara uğratarak görevini kötüye kullandığı" gerekçesiyle yargılandığı davada, 1.633.333.-TL ağır para cezasına mahkum edildi. Baysal'ın bu cezası da, "geçmişteki hali ve bir daha suç işlemeyeceği yolunda mahkemeye kanaat geldiğinden" ertelendi.

İstanbul 3 Nolu DGM'de 7.5 yıldır devam etmekte olan İslami Hareket Davası sonuçlandı. Aralarında, gözaltına alındığında gördüğü işkence ve aldığı darbeler nedeniyle kafatası kırılan, ilk duruşmasına sedyeyle çıkarılan, yargılanma süresince felçli olduğundan konuşamayan ve savunmasını yapamayan Cengiz Sarıkaya'nın da bulunduğu 6 kişi hakkında idam cezası verildi.

Dışişleri Bakanlığı'nın verilerine göre, Türkiye aleyhine AİHM'ne Kıbrıs Rum kesiminden 2.250, kamulaştırma bedellerinin geç ödenmesi nedeniyle 455, köy yakma ve boşaltma nedeniyle 418, işkence ve gözaltı süresinin uzunluğu nedeniyle 350, kayıp ve faili meçhul olaylar nedeniyle 134, düşünce ve ifade özgürlüğünün engellenmesi nedeniyle 75, adil yargılama yapılmaması nedeniyle 94, YAŞ kararları nedeniyle 62, mülteciler tarafından 22, sendika hakkı ve parti kapatma nedeniyle 13, devlet tarafından 2, yürürlükte olmayan kanun uygulaması nedeniyle 2, aile hayatı ve konut dokunulmazlığı nedeniyle de 3 olmak üzere toplam 3.880 başvuru yapıldı.

AİHM Türkiye'yi, Metin Dikme'nin işkence suçlamasıyla açtığı davada 18 milyar lira; "Haberde, Yorumda Gerçek Dergisi" Yazı İşleri Müdürü Pelin Şener'in, ifade özgürlüğünün ihlal edildiği gerekçesiyle açtığı davada 3.6 milyar lira tazminat ödemeye mahkum etti. Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ise, yayınladığı bir genelgeyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türkiye aleyhine verdiği kararlardan, eksik soruşturma yürüten savcıları sorumlu tuttu.

55. Hükümetin TBMM'ne sevkettiği "irticayla mücadele paketinde" olmasına rağmen bir türlü çıkartılamayan"Dahiliye Memurları Kanunu, Devlet Memurları Kanunu, Hakimler ve Savcılar Kanunu ile 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname" Cumhurbaşkanlığına sunuldu. Kararname, "irticai" ve "bölücü" faaliyetlere karışan memurlar ile hakim ve savcıları iki müfettiş raporu ile meslekten çıkarmayı öngörüyor. Gazetecilerin soruları üzerine birçok Bakan, boş kağıda imza attıklarını, böyle bir kararnameden haberleri olmadıklarını vurgularken, gazetecilerin sorularını yanıtlayan İçişleri Bakanı ile Başbakan da önce KHK'den habersiz olduklarını söylediler. Aradan birkaç gün geçtikten sonra KHK'yi Cumhurbaşkanı Ahmet N. Sezer'e sunduklarını açıklayan Başbakan, "Düzenleme, 28 Şubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararlarına dayanıyor" dedi. Başbakan, Kararnamenin Cumhurbaşkanına ne zaman sunulduğu sorusuna ise "Ne zaman sunulduğunu bilmiyorum, ama Köşk'te olduğunu biliyorum" diye cevap verdi. Kararnamenin onaylanmasıyla birlikte 28 Şubat sonrası kurulan ve il, ilçe, belde ve köy ölçeğinde de örgütlenen Başbakanlık Takip Kurulu (BTK)'nun daha etkin çalışacağı belirtiliyor. Söz konusu Kurul, ordu içinde yine 28 Şubat sonrası kurulan Batı Çalışma Grubu (BÇG)'nun sivil uzantısı olarak kurulmuştu ve kamu çalışanlarını "yıkıcı, bölücü ve irticai" faaliyetler açısından yakın takibe alarak raporlar tutmaya başlamıştı. Kararnamenin onaylanması halinde bu raporların kamu çalışanlarının atılmasında en etkin "delil" olacağı belirtiliyor. Nitekim Türkiye; 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri sonrasında da "kamu personeli temizliği"ne şahit olmuştu.

İNSAN HAKLARI AÇISINDAN AĞUSTOS 2000



Ağırlıklı olarak "kutsal devlet"in "irticacı" ve "bölücü" memurlardan mahkeme kararı olmaksızın temizlenmesini öngören KHK tartışmalarına sahne olan Ağustos ayında tüm dünya, hükümetin, Cumhurbaşkanı Ahmet N. Sezer'i, hukuka karşın "rejimle" tehdit etmesine tanık oldu. KHK konusunda son nokta Sezer'in başkanlığındaki MGK toplantısında konulduysa da uzun bir aradan sonra Türkiye ilk kez "devlet"in isteklerine "hayır" denilebileceğine tanık oldu. Bu arada bir diğer sevindirici gelişme ise, BM çerçevesinde hazırlanan "Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi" ile "Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi"nin imzalanması oldu. Şimdi yapılması gereken, bu sözleşmeler çerçevesinde iç hukukun yeniden düzenlenmesidir. Ne var ki, mevcut siyasi irade bunun tersi bir tutum içerisinde bulunmaktadır. Bir aylık KHK macerası, nasıl bir siyasi irade ile karşı karşıya olduğumuzu göstermeye yetmektedir.



Bürokrasi güdümlü bu siyasi iradenin nasıl bir zihniyetin peşinde olduğunu görebilmek için Milli Eğitim Bakanı'nın icraatlarını izlemek yeterlidir. Bir müftüyü "Atatürk'lü" dua okumadığı için azarlayan Milli Eğitim Bakanı, okullardan sonra özel dershaneleri de başörtüsü yasağı ile boğma kararlılığındadır.



1994 yılında bir gece yarısı, Mardin'in Kızıltepe ilçesindeki evine düzenlenen baskınla gözaltına alınan H.D., o gece 4 özel tim elamanının tecavüzüne maruz kaldığını 6 yıl sonra Almanya'da açıkladı.



DSP İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı'nın soru önergesini yanıtlayan İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Manisa'da liseli gençlere işkence yapmaktan sanık Van Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görev yapan Komiser Atilla Gürbüz'ün, görülen son altı duruşmadan ikisine operasyonda olması, dördüne de yıllık ve mazeret izninde olması nedeniyle katılmadığını bildirdi.



Basın mensuplarıyla birlikte Lice ve Kulp'a gitmek isteyen DSP Diyarbakır Milletvekili A. Samet Turgut'un Lice'ye girmesine, Duru Karakolu'ndaki görevliler tarafından izin verilmedi.



Burdur Cezaevi'ndeki işkenceleri görüntüleyen 8 hükümlü ve tutukluya 15'er gün hücre hapsi cezası verildi.


12 Eylül darbesini yapan generaller hakkında "idam" talebiyle iddianame hazırladıktan sonra "Yetkilerini kişisel duygularına kapılarak keyfi amaçlı kullandığı" gerekçesiyle, Adalet Bakanlığı tarafından hakkında disiplin soruşturması başlatılan ve "tedbiren" görevinden uzaklaştırılan Adana Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu hakkında 9 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Adalet Bakanlığı müfettişlerinin hazırladığı ön raporu inceleyen Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığı, Kayasu hakkında, TCK'nin 159. maddesinde yer alan ve 6 yıla kadar ağır hapsi öngören "TSK'nın manevi şahsiyetine hakaret" suçu ile TCK'nin 240. maddesindeki ve 3 yıla kadar ağır hapis cezasını öngören "görevi kötüye kullanma" suçlarından dava açtı.



Ağustos ayı başında toplanan Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarıyla 44 subay ve astsubay ordudan ihraç edildi. YAŞ kararlarında bu kişilerin atılma gerekçesi "disiplinsizlik" olarak geçerken, gerek iç yazışmalarda ve gerekse kamuoyuna yansıyan bilgilerden bu insanların atılma gerekçesi olarak namaz kılmaları, yakınlarının başörtülü olmaları gibi hususlar gösteriliyor.



Başörtülü oldukları gerekçesiyle Düzce'de Zehra Korkmaz (stajer), Konya'da Hatice Çetin, Samsun'da İngilizce öğretmeni Güzin Aktaş (emekliliğine 6 ay kalmıştı) ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni Nurşen Gök, Bursa'da Saadet Karataş, Nadiye Bulut Işık, Emine Baykara, Nimet Çötenbay, Yıldız Ünlü, Zehra Bilir ve Servet Tunçel, Kocaeli'de Saliha Şahin, Nurten Örs, Tülay Ölmez, Ümmühan Şevli, Füsun Arslan ve Hatice Deniz adlı öğretmenler, başörtülü oldukları gerekçesiyle mahkeme kararı olmaksızın müfettiş raporu ve bakanlığın oluruyla memuriyetten uzaklaştırıldılar. YÖK de, Atatürk Üniversitesi Hemşirelik Meslek Yüksekokulu'nda görev yapan Gülşen Doğan Dağdaş adlı hemşireyi, başörtüsünü çıkarmadığı ve bu nedenle kurumun huzur ve çalışma düzenini bozarak ideolojik eylem yaptığı gerekçesiyle meslekten ihraç etti.



OHAL Valiliği tarafından verilen üç aylık kapatma cezası biten İHD Diyarbakır Şubesi, açıldıktan yarım saat sonra yeniden üç ay süreyle kapatıldı. Kapatma kararının "genel asayiş ve kamu güvenliğini sağlamayı" kapsayan OHAL Kanunu'nun 11. maddesine dayandırıldığı belirtildi. Aynı uygulama, Mayıs ayında üç ay kapatma cezası verilen Dicle Üniversitesi Öğrenci Derneği için de uygulandı.



Kuzey Irak'ın Lolan bölgesinde meydana gelen bombalama olayını yerinde incelemek üzere bölgeye gitmek isteyen MAZLUMDER, İHD, ÇHD, TİHV temsilcilerinden oluşan heyet, OHAL Valiliği'nin kararıyla Habur Sınır Kapısı'ndan geri çevrildi.



Ankara 2 Nolu DGM, DGM Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel'in, Fethullah Gülen'in gıyabi tutuklama istemini reddeden yedek hakimlik kararına yaptığı itirazı yerinde görerek, Gülen'in gıyabi tutuklanmasına karar verdi. Gülen'in "laik devlet düzenini yıkarak şeriat esaslarına dayalı bir devlet kurma amacını taşıyan bir örgüt kurmak ve faaliyette bulunmak" gerekçesiyle tutuklanmasına oybirliği ile karar verildi. Gülen'in avukatlarının itirazını değerlendiren İstanbul 2 Nolu DGM, suçun delillerinin oluşmadığı gerekçesiyle gıyabi tutuklama kararını kaldırdı.



Gelecek ay yürürlüğe girecek olan "Düğün sahibinin riayet edeceği hususlar" başlıklı bir yönetmelikle, orduevlerinin düğün salonlarına "özel anlaşma şartları" adıyla yeni düzenlemeler getirildi. Buna göre şu kişiler orduevlerine giremeyecekler: "Yaşının ilerlemesi nedeniyle dini inançlarına uygun olarak sade bir şekilde sakal bırakmış kişiler ile yaşlı annelerden yüzü açık olacak şekilde eşarplı olanlar dışında, sakallı, cüppeli, sarıklı, türbanlı, ve benzeri çağdaş olmayan kıyafetlerle gelenler", "Günlük sakal traşı olmamış ütüsüz ve kirli elbiselerle gelenler", "Yabancı uyruklu kişiler."


30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla verdiği resepsiyonda gazetecilerle görüşen Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun sert açıklamaları basına "30 Ağustos Muhtırası" olarak yansıdı. Genelkurmay Başkanının konuşmasına muhalefet partileri tepki gösterirken, hükümet ortağı partiler susmayı tercih ettiler. Siyasilerin ve hukukçuların da tepki gösterdiği konuşmasında Kıvrıkoğlu tartışmalara ve Cumhurbaşkanı ile hükümet arasında gerilime yol açan Kanun Hükmünde Kararname ile ilgili olarak "Bu konu 28 Şubat kararları içindedir. Nasıl çıkarılacağının önemi yok, bizim için sonuç önemli. İster kanun hükmünde kararname olarak çıkarsınlar, isterse kanun olarak. Artık bu konu hükümetin prestiji haline geldi. Grup kararı alırlarsa çıkarırlar. Yoksa 5 + 5 gibi olur. İsterlerse çıkarırlar. 8 yılllık eğitimi nasıl çıkardılarsa, bunu da grup kararları alarak çıkarırlar. Kararname olur, kanun olur; önemli olan uygulamadır. Uygulayacak insanların buna inanmaları ve samimiyetle uygulamalarıdır. Kanun çıkar ama uygulanmaz. O zaman önemi kalmaz." dedi. Gazetecilerin Fethullah Gülen ile ilgili Ankara 2 Nolu DGM tarafından verilen gıyabi tutuklama kararının İstanbul DGM tarafından kaldırılması ile ilgili sorularını cevaplandıran Kıvrıkoğlu'nun, "İki farklı mahkeme kararı oldu. İstanbul tutuklama kararını kaldırdı ama nöbetçi İstanbul olmasaydı Ankara baksaydı belki farklı olurdu. Yine de dava sürüyor. Bizim Türk Silahlı Kuvvetleri'nden çıkardığımız personel arasında en fazla Fethullahçı var. 46 kişiden 11 Fethullahçı. Süleymancılar da var. En büyük grup Fethullahçılar. Biz saptayınca gereğini yapıyoruz. O zaman Türk Silahlı Kuvvetleri övülüyor, dinamik ve başarılı bulunuyor. Gerekli düzenleme yapılsa ve uygulayıcılar inanarak bunu uygulasa diğer kurumlarda da yapılabilir." şeklindeki sözleri hem yargıya, hem de siyasete ve TBMM'ye müdahale olarak değerlendirildi.



KHK tartışmaları ile başlayan Ağustos ayı, Genelkurmay Başkanının, muhtıra olarak tanımlanan bu sözlerini doğrulayan Danıştay Başkanı Erol Çırakman'ın belli bir görüşe angaje olmuş kişilerin hakim ve savcı olamayacağı, KHK ile hedeflenen "temizliğin" zor yapılacağı yolundaki açıklamaları ile bitti. Bir yargı organı başkanının bu yaklaşımları, Türkiye'de yargının ne kadar siyasallaştığına ve insan haklarını korumaktan çok, ihlallere aracılık eder hale geldiğine ilişkin iddiaların bir kez daha kanıtlanması olarak değerlendirildi.



İNSAN HAKLARI AÇISINDAN EYLÜL/2000



Eylül ayı içerisinde ifade özgürlüğü alanında yeni mahkumiyet kararları verildi. Hz. Muhammed ve arkadaşları hakkında konuşan Gülhane Askeri Tıp Akademisi Diştabibi Tuğgeneral Yalçın Işımer'i eleştiren bir yazısından ötürü Gazeteci Nurettin Şirin'e, İstanbul 2 Nolu DGM tarafından 3 yıl hapis, 120 milyon lira da para cezası verildi. Atatürkçü Düşünce Derneği yöneticilerinden Ahmet Saltuk, Samsun eski Valisi Metin İlyas Aksoy'a "Maskeli Atatürkçü" diyerek "görevinden dolayı hakaret ettiği" gerekçesiyle 3 ay 15 gün; Milliyet Gazetesi yazarı Meral Tamer de, iki ayrı yazısında eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e hakaret ettiği gerekçesiyle bir yıl dört ay hapis cezasına çarptırıldı.

Cezaevi'nde İBDA/C'lilerin karıştığı olayları, cezaevindeki bir tutuklu ile kurduğu telefon bağlantısıyla CNN Türk'te canlı olarak aktaran M. Ali Birand hakkında "İBDA/C'ye yardım ve yataklık etmek" suçlamasıyla; Mardin Kızıltepe'nin HADEP'li Belediye Başkanı Cihan Sincar hakkında da, bir İsveç gazetesinde Güneydoğu Anadolu bölgesine "Kürdistan" diyerek "devletin bölünmez bütünlüğü aleyhine propaganda yapmak" suçlamasıyla dava açıldı.

Yazar Emine Özkan Şenlikoğlu'nun on yıl önce yazdığı ve 25 baskı yapan "Burası Cezaevi" kitabı ile beş yıl önce yazdığı ve altıncı kez basılan "Ben Kimin Kurbanıyım" adlı kitabı, İstanbul 6 Nolu DGM tarafından TCK 312/2 maddesi uyarınca toplatıldı. Fırat'ta Yaşam Gazetesi'nin yayını da, imtiyaz sahibi Hasan Buran'ın yürürlükte olmayan TCK'nın 141/5'ten aldığı ceza gerekçesiyle durdurulurken beş dergi de toplatıldı. Onbeş günlük mizah dergisi Pine'nin ardından Sator Dergisinin de olağanüstü hal kapsamındaki illere girmesi yasaklandı. Bu arada Milli Eğitim Bakanlığı, Atatürkçülük ve laiklik karşıtı olduğunu öne sürdüğü 69 kitabı daha yasakladı.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun verilerine göre bugüne kadar ulusal, bölgesel ve yerel düzeydeki yayın kuruluşlarından 75'i "irticai", 67'si ise "bölücü" yayınları nedeniyle ceza aldı. "Bölücü" yayın yaptıkları gerekçesiyle 23 radyoya toplam 7764 gün, "irticai" yayın yaptıkları gerekçesiyle de bazı radyo kuruluşlarına toplam 1590 gün kapatma cezası verildi. Eylül ayında yedi televizyona on iki gün ekran karartma cezası veren RTÜK, değişik kentlerdeki dört radyonun yayınını da toplam 36 gün süreyle durdurdu. Bunlardan Kanal 6'nın yayını, Adapazarı'ndaki depremzedelerin gösterilerine müdahale eden polisin göstericilere yönelik hareketlerini yavaşlatarak tekrar tekrar 5 dk. 42 sn. süreyle haber olarak verdiği için durduruldu.

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanan bir yönetmelikle özel okullarda çalışan müstahdemlere de başörtüsü yasağı getirilirken YÖK Başkanı Kemal Gürüz, başörtüsü konusunda üniversitelerden taviz vermemeleri isteğini yineledi ve akademik personelin eşlerinin de kılık kıyafet konusunda öğrencilere örnek olması gerektiğini söyledi.

Başbakan Bülent Ecevit, üniversitelerde ve kamu kuruluşlarında uygulanan başörtü yasağını 'kurallara uymak lazım' sözleriyle savunurken, aynı yasağın sürücü kurslarında da uygulanmasına tepki gösterdi. Bu yasaktan daha önce haberi olmadığını vurgulayan Ecevit konuyla ilgileneceğini bildirdi. Sürücü kurslarındaki yasak kapsamında, birçok ilde başörtülülere ehliyet verilmemektedir.

Gebze Belediyesi'ni teftiş eden İçişleri Bakanlığı Müfettişleri, belediyede çalışan başörtülü işçilerin atılması talimatını verdi ve bunun üzerine bütün başörtülü çalışanlar derhal işten atıldı, görev yapan iki memur da başörtülerini çıkarmak zorunda bırakıldılar. Ayrıca değişik yerlerde görev yapan ve çoğunluğu öğretim görevlisi ve öğretmen olan 28 başörtülü kamu görevlisinin işine son verildi.

Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı'na "son altı ay içinde çekilmiş, başı ve boynu açık bir fotoğraf yapıştırılacak ve başvuru formu kılavuzda belirtilen kurallara göre doldurulacak" denilerek başörtülülerin bu sınavdan yararlanamayacakları duyuruldu.

Geçtiğimiz yılda olduğu gibi bu öğretim dönemine de üniversiteler öğretim yılına başörtüsü yasağı ile başladılar. Yetmişi aşkın resmi ve özel üniversiteye başörtülü öğrenciler yine alınmadı; başörtülü öğrencilerin kayıtları yapılmadı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'ne, ilk gün, başörtülü öğrencilerin yanısıra küpeli, uzun saçlı-sakallı erkek öğrenciler de alınmadı; öğrencilerin ortak tepkisi üzerine hemen geri adım atıldı ve yasak, başörtüsüyle sınırlandırıldı. Marmara Üniversitesi örneğinde olduğu gibi, geçtiğimiz yıl başörtüsünü çıkartarak şapka, bere vb. takan öğrenciler, yeni öğretim yılında bunların yasaklanmasına da tanık oldular. Yeni öğretim yılına İlahiyat Fakülteleri de başörtüsü yasağı ile girdiler. İzmir Dokuz Eylül, Samsun 19 Mayıs, Erzurum Atatürk ve Adana Çukurova üniversitelerindeki İlahiyat Fakültelerinde de başörtülü öğrenciler okullarına alınmadılar. Birçok üniversite önünde yasağa direnen başörtülü öğrenciler biraraya gelerek, protesto gösterilerinde bulundular.

İstanbul Üniversitesi yönetimi, üniversitedeki başörtüsü yasağını protesto etmek için 2 yıl önce eylem yapan ve bu sırada gözaltına alınan 22 başörtülü öğrenci ile onlara destek olan 2 erkek öğrenciyi iki yıl aradan sonra, üstelik öğrenci affına başvurma süresinin dolumundan bir gün sonra okuldan attı.

Geçtiğimiz yıllar bazı iller ve derslerle sınırlı tutulan İHL'lerdeki başörtüsü yasağı, yeni öğretim yılının açılmasıyla birlikte başta büyük kentler olmak üzere aşama aşama yurt geneline yayılmaya başladı. İstanbul'da Kazımkarabekir, Güngören, Bakırköy, Gaziosmanpaşa Eyüp Anadolu, Bakırköy, Konya'da Mahmut Sami Ramazan, Ankara'da Tevfik İleri, Mamak, Keçiören, Hacıbayram, Polatlı imam hatip liseleri, başörtüsü yasağının yoğun olarak uygulandığı okulların başında yeraldı. Bu okulların birçoğunda yasak, polis zoruyla sürdürüldü. Özellikle İstanbul Kazım Karabekir İHL'deki uygulamalar şiddete dönüştü. Burada okulun etrafını panzer ve keskin nişancılarla kuşatan polis, öğrenci ve öğrenci velilerine zor kullandı. Okul idaresi de öğrencileri okula hapsederek, velileriyle irtibatını kesmeye ve "ikna" etmeye çalıştı. Yasağın uygulanması sırasında onlarca kişi gözaltına alınırken, baskılara dayanamayan Ayşe Sulu ve Meryem Fırfır adlı öğrenciler bayılarak hastaneye kaldırıldılar.

Ortaöğretimde sürdürdüğü başörtüsü yasağı dolayısıyla Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'na "dinsiz Bakan başörtüsünden elini çek" diye pankartlı tepki gösteren Neslihan Dönmez adlı öğrenci, tutuklanarak Karabük Cezaevi'ne konuldu.

YÖK Disiplin Kurulu, cumhuriyetin temel ilkelerine aykırı davrandığı gerekçesiyle Kırıkkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyelerinden Yard. Doç. Dr. Alev Erkilet Başer'in; derste Alevilere hakaret ettiği gerekçesiyle de Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Saim Arı'nın görevine son verdi.

Herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın, Vakıflardan Sorumlu Devlet Bakanı'nın isteği doğrultusunda Milli Gençlik Vakfı'nın açık olan toplam 61 şubesi kapatıldı. Helsinki Yurttaşlar Derneği'nin Çanakkale'de düzenlemek istediği uluslararası yaz okulu, iki gün faaliyet gösterdikten sonra İçişleri Bakanlığı tarafından kapatıldı. İstanbul'da çeşitli kuruluşların gerçekleştirmek istedikleri "Barış ve Demokrasi İçin El Ele Mitingi"ne; Tutuklu Aileleri ile Dayanışma Derneği'nin düzenlemek istediği pikniğe ve sergiye izin verilmedi. İstanbul Bağcılar'daki Karanfiller Kültür Sanat Merkezi'ne; MKM'nin merkez binası ve Tarlabaşı şubesine polis baskın düzenledi.

AİHM'de kayda geçmiş toplam şikayet başvuruları sıralamasında Türkiye'nin ilk sırada yer aldığı bildirildi. AİHM tarafından yapılan yazılı açıklamaya göre, Türkiye'den kayda geçmiş toplam dosya sayısı 2661'e ulaştı. Türkiye'yi 1933 dosya ile İtalya, 1365 dosya ile Fransa izliyor. Rusya, 1064 dosya ile dördüncü sırada gelirken, 824 dosya ile Romanya beşinci sırada yer alıyor. Mahkemenin kayda geçirdiği toplam dava sayısının ise 15.107 olduğu belirtildi.

Cizreli Cemal Güven adlı şahıs, rızası dışında Rojda isimli 6 yaşındaki kızına Güneş, Berivan adlı 11 yaşındaki kızına da Perihan adının takıldığını belirterek, "Nüfus müdürüne "Berivan'ın sakıncası varsa her TV'de niye şarkısı çalınıyor" diyerek tepki gösterdi.

Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan bir genelgeyle, polis ve jandarmanın gözaltına alınan kişilerin doktor muayene odasına girmesi yasaklandı. Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu tarafından onaylanan genelgenin valiliklere gönderileceği açıklandı.

Başbakanlık Takip Kurulu(BTK) son toplantısında, "irticai" ve "bölücü" faaliyette bulundukları iddia edilen memurların durumunu ele aldı ve Kanun Hükmündeki Kararnamenin kapsadığı yasal düzenleme gerçekleşene kadar alınacak önlemleri belirledi. BTK'da haklarında irticai faaliyetlerde bulunduklarına ilişkin istihbarat raporları bulunan memurların kanun çıkana kadar etkin olmayan görevlere atanması veya kızağa çekilmelerinin de gündeme geldiği belirtildi. Bu kapsamda özellikle vatandaşlar ile doğrudan temasta bulunan öğretmen, imam, vakıf çalışanları ve emniyet mensubu gibi devlet görevlileri il ve ilçelerdeki mülki amirlerce yakın izlemeye alınacağı bildirildi.

ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, askerlerin 28 Şubat kararlarının yaşama geçirilmesi konusunda kararlı olduklarını ve her MGK toplantısında konuyu takip ettiklerini söyledi. Kararname krizinin yaşanmasına neden olan "irticacı" memurlarla ilgili düzenlemeler ve "irticayla mücadele" yasalarının TBMM'den mutlaka çıkacağını vurgulayan Yılmaz "Sivillerle askerlerin çatışmaması için, askerlere 'irtica ve bölücülük konusunda gerekeni yapıyoruz' moralini vermemiz lazım" diye konuştu.

ABD'de kongreye sunulan "Uluslararası Dini Özgürlükler" raporunun Türkiye bölümünde, Türkiye'de Anayasa ve yasaların din özgürlüğünü garanti altına almasına rağmen uygulamada baskıların söz konusu olduğu belirtildi ve bunlara örnek verildi. Raporun Türkiye bölümünde imam hatip liselerinin kapatılması, başörtüsü yasağı, Türkiye'deki dini azınlıkların sorunları, üniversite ve kamu kurumlarındaki kısıtlamalar gibi inanç ve fikir özgürlüğüne ilişkin baskılara yer verildi. "Müslümanların kamu kurumlarında ve üniversitelerde kılık kıyafet konusunda ateşli bir tartışmanın odağında" olduğuna değinen raporda, devletin siyasi liderlere, iş adamlarına ve aydınlara karşı yürüttüğü kampanyalara işaret edildi. Türkiye'deki dini azınlıklara kısıtlamalar yapıldığına dair iddiaların ağırlıkta olduğu raporda, "raporun hazırlandığı dönemde, ülkedeki laik elitin desteğiyle ordu ve yargı Müslümanlara karşı gizli ve açık savaşına devam etti" denildi. "Türkiye'nin başörtüsüne yönelik 50 yıllık yasakları uygulamaya devam ettiği bildirilen raporda, bu yasak yüzünden üniversitelerde ve kamu kurumlarındaki çok sayıdaki insanın mağdur olduğuna; öğrencilerin okullardan, öğretmenlerin işlerinden atıldığına ve başörtülü kızların üniversitelere kayıt yaptıramadıklarına yer verildi.

Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, Adli Yıl'ın açılış töreninde yaptığı konuşmada yazılı hukukta hala düşünce özgürlüğünü tehdit eden, Türkiye'yi uluslararası alanda ve AB düzleminde zor durumlara sokan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde bir günde 11 kez hüküm giyebilmesine neden olan düzenlemeler bulunduğunu söyledi. "Hukukumuzda kötülük çiçekleri gibi duran kötü huylu maddeler var" diyen Selçuk, yasada olmayan suçtan kimseye ceza verilemeyeceğini ve yasalara göre insanların hangi eyleminin suç sayıldığını bilmesi gerektiğini hatırlattı.

İNSAN HAKLARI AÇISINDAN EKİM 2000


Hakkari'de, 1993 yılında boşaltmak zorunda kaldıkları, merkeze bağlı Marunis (Yoncalı) köyüne, Hakkari Merkez Jandarma Karakolu'ndan izin alarak, 19 Ekim'de ceviz toplamaya giden Mehmet Kurt, Cevher Orhan ve Salih Orhan adlı köylüler, askerlerin açtığı ateş sonucu öldü. Açılan ateş sonucu Kemal Tekin adlı köylü de yaralandı. Olay üzerine Kemal Tekin adlı şahıs gözaltına alınırken, bölgeye giriş çıkış askerlerce yasaklandı ve cesetler bir süre ailelerine teslim edilmedi. Bir grup köylüyle olay yerine giden ANAP Hakkari Milletvekili Macit Piruzbeyoğlu'na da cesetler verilmedi. Piruzbeyoğlu, askerlerin köylüleri öldürmesini doğrularken, Hakkari Valisi Orhan Işın, bölgeye gönderilen askeri birliklerin kan izine rastlayamadığını söyleyerek, "bunun yanısıra öldükleri iddia edilen kişilerin cesetleri de henüz bulunamadı. Olay, operasyon sonunda netlik kazanacak" dedi. FP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu, olayı TBMM gündemine taşıdı.


Şırnak'ın Uludere ilçesi Polatbaşı köyünde, yola gömülü mayına basan Ahmet ve Salih Tonk adlı şahıslar hayatlarını kaybettiler. Aydın'ın Söke ilçesi Maden Ocakları mevkiine atık kömür toplamaya giden Ayhan Öymen (8) ve Cendar Demir (7) adlı çocuklar, buldukları fünyelerin patlaması sonucu yaralandılar.



25 Ekim tarihinde Mersin'in Tarsus ilçesinde Azadiya Welat Gazetesi dağıtımı yaparken gözaltına alınan Sabahat Demir, götürüldüğü Tarsus Emniyeti'nde polislerin cinsel tacizine maruz kaldığını ve tecavüzle tehdit edildiğini belirtti. Üç sivil polis tarafından gözaltına alınarak bir arabaya konulduğunu belirten Demir, "Gözlerimi bağlayarak, bir saat arabayla dolaştırdılar. Sürekli ağza alınmayacak küfür ediyorlar, başıma yumrukla vuruyorlardı. Daha sonra emniyete getirip hücreye attılar. Erkek polisler, arama adı altında bana elle dokunarak cinsel tacizde bulunuyorlardı. Bayan polislerin aramasına izin vermediler. Sürekli dövüyorlardı" dedi. Bir süre sonra hücreden alınıp Adli Tabipliğe götürüldüğünü kaydeden Demir, polislerin zorlaması sonucu, burada kendisine bekaret kontrolü yapıldığını söyledi. Doktorun yanında polislerden birinin kendisine Kürtçe ağza alınmayacak küfür ettiğini belirtti.

Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu'nun verilerine göre, gözaltında cinsel taciz ve tecavüz iddiasıyla yapılan suç duyurularına ilişkin olarak Fatih Cumhuriyet Savcısı Zekai Özbek'in 17 ayrı dosyanın tümüne takipsizlik kararı verdiği belirlendi. Özbek'in, yaklaşık üç ay önce de emekliye ayrıldığı kaydedilirken, Büroya son 3 yıl içinde toplam 126 taciz ve tecavüz başvurusunun olduğu ancak Türkiye'deki mahkemelerde mağdurların lehine sonuçlanan tek bir dosyanın bulunmadığı belirtildi. Mağdurlardan 24'ü, iç hukuk yollarının tükenmesi üzerine AİHM'ye başvurdu. Bunlardan 1'inden Türkiye mahkum oldu.



TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunca Küçükköy Polis Karakolu'nda bulunan "Filistin askısı"na ilişkin olarak yürütülen soruşturma, mağdur bulunamadığı için kilitlendi. Konuyla ilgili çalışmayı yürüten Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı, Komisyon'a bir yazı yazarak askı nedeniyle mağdur edilen şahısların adlarını istedi. Komisyon da mağdur isimlerinin kendilerinde bulunmadığını Başsavcılığa bildirdi. Başsavcılığın bu nedenle dosyayı bir süreliğine daha açık tutacağı, herhangi bir mağdurun ortaya çıkmaması halinde ise, takipsizlik kararı vereceği belirtildi.


"Köye dönüş projesi" kapsamında Diyarbakır'dan yeniden köylerine göç eden Şenlikköylülerin, 3 Ekim 2000 tarihinde, 'devletle işbirliği yapmadıkları' gerekçesiyle tekrar köylerinin yakılarak zorunlu göçe tabi tutuldukları belirtildi. Şenlikköy Akçapınar mezrası köylülerinin 1993 yılında boşlatmak zorunda kaldıkları köylerine, Haziran 2000'de Lice Karakolu'ndan aldıkları sözlü oturma izniyle döndükleri belirtildi. Olay günü, köylülere 48 saat süre verildiği, ancak köylülerin itirazı üzerine bu sürenin Lice Karakolu'ndaki görevliler tarafından 10 saate indirilerek köyün ve arazilerin yeniden yakıldığı belirtildi. Olaylar üzerine tekrar Diyarbakır'a göç eden köylülerin valiliğe yaptıkları başvuruların ise sonuçsuz kaldığı ileri sürüldü.

Tunceli'de 1994 yılından bu yana uygulanan gıda ambargosu valilik kararı ile kaldırılırken, il ve ilçelerin giriş-çıkışlarındaki jandarma güvenlik noktaları da polise devredildi. Mazgirt ilçesine bağlı Kavaktepe köyünün boşaltılması için Valilik tarafından köylülerin uyarıldığı bildirildi.

Hizbullah davasından Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan Kemal Furat'ın yakınları MAZLUMDER'e başvurarak, Kemal Furat'ın hakim kararı olmaksızın tutuklu bulunduğu cezaevinden alınarak kolluk kuvvetlerinin gözetiminde tutulduğunu haber verdiler.

İHD Mardin Şube Başkanı Cemil Aydoğan, Midyat Cezaevi'nde tutuklu bulunan Gülazer Akın adlı şahsın, son bir ay içinde hastalığı nedeniyle yaklaşık 10 kilo vermesine karşın tedavisinin yapılmadığını açıkladı.

Burdur Cezaevi olayları sırasında işkenceye maruz kaldıklarını fotoğraflarla belgeleyen altı tutuklu ve hükümlüye, izinsiz fotoğraf çekip cezaevinden çıkardıkları için 15'er gün hücre cezası verildi.

Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı, HADEP Genel Başkanı Ahmet Turan Demir ve 16 parti yöneticisi hakkında, 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde yayınladıkları "Özgürlük, Eşitlik ve Barış" adlı bildiride yer alan ifadelerle "Devletin bölünmezliği aleyhine propaganda yaptıkları" gerekçesiyle 3'er yıla kadar ağır hapis cezası istemiyle dava açtı. Kamuoyunda 'Cübbeli Ahmet Hoca' olarak tanınan Ahmet Mahmut Ünlü, Marmara depremine ilişkin değerlendirmelerde bulunduğu vaaz kasetinde 'halkı din ve mezhep farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik ettiği' gerekçesiyle 2 yıl 7 ay 3 gün hapis ve 177 milyon 450 bin lira ağır para cezasına çarptırıldı. Ünlü'nün yurtdışına çıkışına da yasak getirdi.

Yeni Evrensel Gazetesi, TCK 312'den 10 gün süreyle kapatıldı. İstanbul DGM Savcılığı, Haksöz Dergisi'nin Ağustos sayısındaki F tipi cezaevleriyle ilgili yayınları gerekçe göstererek, derginin toplatılmasına karar verdi. Savcılık, TCK 312/2'nin yanısıra 5680 sayılı yasanın Ek 2/1 maddesi gereğince de derginin kapatılması istemiyle dava açtı.

YÖK tarafından yayınlanan bir genelgeyle, kampus lojmanlarında kalan öğretim üyesi ve hizmetli yakınlarına da başörtüsü yasağı getirildi. Aynı uygulama, geçtiğimiz yıllarda TSK mensuplarının yakınlarına da askeri lojmanlar için getirilmişti. Özel Kreş ve Gündüz Bakımevleri ile Özel Çocuk Kulüpleri Kuruluş ve İşleyiş Esasları Hakkında Yönetmelik'te yapılan bir değişiklikle özel çocuk kulüpleri sahipleri ile görev yapacak personele başörtüsü yasağı getirildi. ÖSYM, Öğrenci Seçme Sınavı'na (ÖSS) başörtülü resim yasağı getirdi. Önceki yıllarda başörtülü resimle başvuru yapabilen öğrenciler, bazı engellemelerin dışında sınava başörtüleriyle girebiliyorlardı. ÖSYM tarafından ilk kez uygulanan merkezi Daimi İşçi Sınavı'na başörtülü adaylar alınmadı.

Dokuz Eylül Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi, Samsun 19 Mayıs Üniversitesi ve Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültelerine de başörtülü öğrenciler alınmadı. Bu okullardaki toplam başörtülü öğrenci sayısının 1500'ün üzerinde olduğu tahmin ediliyor.

Okullardaki başörtüsü yasağı nedeniyle Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nu protesto ettiği için 41 gün hapis yatan 15 yaşındaki öğrenci Neslihan Dönmez, Karabük Eskipazar Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Diyarbakır'da Öğretmenler Gününü kutlamak amacıyla hazırladıkları davetiyelerde Kürtçe sözlere yer veren Eğitim-Sen üyesi 6 öğretmen, Valilik kararıyla görevden uzaklaştırıldı.

Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan emekli olan Reşat Petek, görevde iken yerel bir gazetede TSK'nın manevi şahsiyetine hakaret eden bir yazı hakkında, zamanında soruşturma başlatmayarak görevini ihmal ettiği gerekçesiyle Yargıtay'da yargılanıyor. Birinci sınıf hakim olduğu için Yargıtay'da yargılanan Petek, suçlamaları kabul etmeyerek, "kasten yapılmış bir işlemin bulunmadığını" söyledi. Dava Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nde görülüyor.

"Laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup, bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu" iddiasıyla hakkında 10 yıla kadar ağır hapis cezası istemiyle dava açılan Fethullah Gülen'in ilk duruşması Ankara 2 Nolu DGM'de görüldü. Duruşma sonunda Gülen'in "gıyabi tutukluluk" kararı kaldırıldı.

Türkiye, AİHM'de aynı gün karara bağlanan üç ayrı davada suçlu bulundu. HEP'in kapatılması, Zübeyir Akkoç'un öldürülmesi ve Buca Cezaevi'ndeki tutuklulara işkence yapılması ile ilgili davaları karara bağlayan AİHM, Türkiye'yi AİHS'nin, "yaşama hakkı", "işkence", "düşünce yasağı" ve "adil yargılanma hakkını" düzenleyen 2, 3, 10, 13. maddelerini ihlalden toplam 500 bin Alman Markı'na yakın para cezası ödemeye mahkum etti.

AİHM, Cengiz Büker isimli bir şahsın, Türkiye'de açtığı bir davayı kazanmasına rağmen, dava sonucunun uzun süre yerine getirilmemesi konusunda yaptığı şikayet başvurusunda, Sözleşme'nin 6'ncı maddesinin ihlal edildiği görüşüne vararak Türkiye'nin Büker'e beş bin frank maddi tazminat ödemesini kararlaştırdı.


İNSAN HAKLARI AÇISINDAN KASIM 2000



Kasım ayı içerisinde, İstanbul Eyüp'te bir börekçide çalışan Alican Kaynak (14) adlı çocuk ile Türkiye-İran sınırından geçmek isteyen üç mülteci, güvenlik güçlerinin açtığı ve uyarı ateşi olduğunu ileri sürdükleri ateş sonucu yaşamlarını yitirdiler.



İşkence iddiaları ve işkencecilerin korunması uygulamaları Kasım'da sürdü. Umut Davası sanıklarından Rüştü Aytufan, Ankara 2 Nolu DGM'de görülen duruşmasında yaptığı 9 sayfalık savunmada, emniyette ifadesinin işkence altında alındığını ifade ederek hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini söyledi.

Manisa'da DHKP-C üyesi oldukları iddiasıyla gözaltına alınan gençlere gözaltında ağır işkence yapan 10 polise Manisa Ağır Ceza Mahkemesi, toplam 85 yıl hapis cezası verdi. Savcı, başkomiser ve polis memurlarının ızdırap verici, bezdirici, fiziki ve manevi haysiyet kırıcı hareketlerde bulunduklarını, bunun gözlem raporları ve özellikle Yargıtay 8. Ceza Dairesi ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarıyla sabit olunduğunu ifade ederek, sanıkların TCK'nın 243/1 maddesi uyarınca cezalandırılmalarını talep etti. Mahkeme, polisler Levent Özvez'e 120 ay, Turgut Demirel'e 60 ay, Engin Erdoğan'a 110 ay, Fevzi Aydoğ'a 110 ay, Musa Geçer'e 110 ay, Mehmet Emin Dal'a 110 ay, Turgut Özcan'a 70 ay, Atilla Gürbüz'e 100 ay, Ramazan Kolat'a 110 ay, Başkomiser Halil Emir'a da 130 ay hapis cezası verdi.

"Sağlam" dediği mağdurların DGM Adli Tabipliği'nden işkence gördüklerine dair toplam 25 gün rapor alması sonrası Beyoğlu 9. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Nur Birgen'in cezalandırılması istendi. Tüm delillerin sanık Nur Birgen'in işkenceyi gizleyerek görevini kötüye kullandığını ortaya koyduğunu belirten savcı, mütalaasında "Suçu sabit olduğu anlaşılan sanığın cezalandırılmasını kamu adına talep ederim" dedi. Savcının 3 yıla kadar hapis istediği sanık Birgen'in vekiline son savunmasını yapması için süre verildi. Nur Birgen, 18 Temmuz 1995'te gözaltından çıkarılan Mahir Karaçam, Fikret Korkmaz, Barış Aslan, Tekin İnme, Gülsare Akkuş ve Asur Tavşan'ı muayene etmiş ve mağdurlara "Herhangi bir darp ve cebir izine rastlanmamıştır" şeklinde rapor vermişti. Daha sonra 19 Temmuz 1995'te DGM Tabipliği'ne sevk edilen mağdur 6 kişiye işkence gördüklerine dair rapor düzenlenmişti. Olay sonrası Av. Metin Narin, Birgen aleyhine İstanbul Tabip Odası ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na şikayet dilekçeleri vermişti. İstanbul Tabip Odası, yaptığı soruşturma sonucunda Nur Birgen'e "İşkence izlerini gizleyerek, meslek etiğine aykırı hareket etmek"ten 6 ay meslekten men cezası vermiş, bu ceza Türk Tabipler Birliği (TTB) Onur Kurulu tarafından onaylanmıştı. TTB'nin 31 Mayıs 1998'de verdiği men cezasını uygulamayan Adalet Bakanlığı, Beyoğlu Adli Tıp Şube Müdürü Nur Birgen'i terfi ettirerek Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu Başkanlığı'na atamıştı. TTB, meslekten men cezasını uygulatmayan Adalet Bakanlığı kararına iptal davası açmış, Ankara 9. İdare Mahkemesi isteği yerinde bularak kararı iptal etmişti. Bu kez Birgen çıkarılan Memur Sicil affı ile korunmuştu.

İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof Dr. Şebnem Korur Fincancı'ya bu kez de "Umut operasyonu" sanıklarına psikolojik rahatsızlık geçirdiği yönünde rapor verdiği için soruşturma açıldı. Umut operasyonu sanıklarından Ferhan Özmen ve Necdet Yüksel'in raporlarını yorumlayarak "travma sonrası stres bozukluğu" tespit edildiğini rapor eden Fincancı hakkında suç duyurusunda bulunuldu.
Kasım ayı içinde düşünce özgürlüğüne yönelik ihlallerde olağanüstü bir artış görüldü. Bu ay içinde düşünce açıklamaya tam 441 yıl 6 ay hapis cezası istendi. "Cinsel Taciz ve Tecavüze Hayır" kurultayını düzenleyen tertip komitesine ve konuşmacılara, Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından "Cumhuriyeti tahkir ve tezyif ettikleri", "Devletin , Cumhuriyetin asker muhafaza kuvvetlerine neşren tahkir ve tezyif" ettikleri iddiasıyla TCK'nın 159/1 inci maddesinden dava açıldı.




İNSAN HAKLARI AÇISINDAN ARALIK 2000

Türkiye, 2000 yılını, yaşama hakkı ve kişi özgürlüğü alanında yaşanan son derece ağır ihlallerle bitirdi. 28 Şubat 1997 tarihinde Malatya'dan kaçırıldıktan sonra 1 Mart 1997 tarihinde Ankara'nın Kalecik ilçesinde boş bir arsada, yapılan işkence sonucu hafızasını kaybetmiş halde bulunan İslami Dayanışma Vakfı eski Başkanı İsmail Özer, yaklaşık üç yıl aradan sonra hayatını kaybetti. 20 Aralık 2000 tarihinde hava almak için çıktığı balkondan aşağı düşen Özer'in, yapılan otopsi sonucu düşmeden önce beyin kanaması geçirdiği anlaşıldı. Özer, kaçırılarak işkence edildikten sonra derin bir ruhi sarsıntı içinde hayatını sürdürmüş ve bir daha eski sağlığına kavuşamamıştı.

Eskişehir'in İmişehir köyünde ikamet eden Ercüment Öztürk, Eskişehir cezaevindeki bazı tutukluların ailelerini Eskişehir kent merkezinden cezaevine götürüp getirdiği için daha önce iki defa polis tarafından tehdit edilmişti. Öztürk, 26 Aralık günü Eskişehir Otogarında bir sivil ekip tarafından gözaltına alındı. Ailesinin ve MAZLUMDER'in başvurularına verilen cevaplarda gözaltında olmadığı belirtildi. Nihayet gece yarısından sonra Ercüment Öztürk'ün Eskişehir Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekiplerince alındığı öğrenilerek ailesine bildirildi. Bunun hemen ardından ailesini arayan Emniyet yetkilileri, Ercüment Öztürk'ün rahatsızlandığı için Tıp Fakültesi Hastanesine kaldırıldığını söylediler. Hastane yetkilileriyle yapılan görüşmelerde ise Ercüment Öztürk'ün elleri ve kolları bağlı vaziyette bir tarlada bulunduğu ve hastaneye getirildiği, kendisine öldürücü tarım ilaçları içirildiği öğrenildi. Kendi çabasıyla yuvarlanarak yol kenarına kadar gelebilen ve kendisini görenlerce hemen hastaneye kaldırılan Öztürk, yapılan tedavisinden sonra taburcu edildi, soruşturma henüz sürmekte ise de yakınları, yarım kalmış bu faili meçhul cinayetin faillerinin bulunabileceğinden yana pek umutlu değiller.
Aram Yayınevi, çalışanlarından Nergiz Ekinci'nin 20 Aralık'ta İstanbul'da gözaltına alındığını, ama gözaltında olduğunun kabul edilmediğini ve Ekinci'nin can güvenliğinden endişe duyduklarını açıkladı. İHD İstanbul Şubesi de, Bala Başta isimli üniversite öğrencisinin 19 Aralık günü Taksim'de yapılan eylemde gözaltına alındığını, ancak daha önce kabul etmelerine rağmen İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi yetkililerinin Başta'nın kendilerinde olmadığını söylediklerini belirtti.

Aralık ayında işkence olayları da sürdü. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Şube eski Müdürü Salih Güngör de, "tehdit" ve "haraç" iddiasıyla gözaltına alındığı Emniyet Müdürlüğü'nde işkence gördüğünü iddia ederek "Organize şubede tam bir gestapo yönetimi var" dedi. Evine düzenlenen baskında, iki misafiri ve beş kardeşiyle birlikte gözaltına alınan HADEP Sarıgazi Belde Başkanı Mehmet Buğur, gördüğü işkenceden dolayı 15 gün iş görmez raporu aldı.

17 Haziran 2000 akşamında, çöplükten kağıt toplarken bacanağı S.G ile birlikte oto hırsızlığı yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alınarak Ambarlı Polis Karakolu'na götürüldüklerini söyleyen B.S., burada çeşitli işkencelere maruz kaldıklarını açıkladı. 21 gün içeride kaldıktan sonra çıkarıldığı ilk duruşmada tahliye edilen B.S., Avukatı Ersin Dere aracılığıyla, Ambarlı Karakolu'nda görevli polisler Murat Çakıcı, Müjdat Arayan, Bircan Ballı, Rıza Köklü, İbrahim Murat Gazi ve Ömer Yiğit Doğan hakkında Silivri Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulundu.

Mardin Cumhuriyet Savcısı İsmail Zafer Kaya, Mardin Merkez Komutanlığı'nda görevli jandarma astsubayları Mustafa Kıraç, Naci Karahisar ile uzman çavuşlar Ali Çekül ve Ali İzi hakkında, PKK'ya üye olmaktan yargılanan Nusret Sülük ve Yusuf Çelik'e işkence yaptıkları iddiasıyla dava açtı.

Manisa'nın Akhisar ilçesinde dişini tedavi ettirip de arabasıyla evine dönerken bir kaza yaşayan Ferzende Ak adlı şahıs, kazaya neden olan şahsın hasarı karşılamasını istediği için götürüldüğü Şehit Ilgaz Polis Karakolu'nda işkence gördüğünü açıkladı.

DHKP/C üyesi oldukları iddiasıyla gözaltına aldıkları Ali Şahin Pütün, Alev Yıldız, Mustafa Tosun, Nazım Mercan ve Özcan Kumuz'a 12 gün boyunca işkence yapan polisler hakkında açılan ve İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava sanık polislerin, önce 10 ay ağır hapis cezasına çarptırılmaları, ardından da mahkeme heyetinde oluşan "Sanıkların bir daha suç işlemeyeceklerine dair kanaat" dolayısıyla verilen cezanın ertelenmesiyle sonuçlandı.

Tüm insan hakları ihlallerine rağmen Aralık ayına, cezaevlerine yönelik olarak yapılan ve toplam 31 kişinin ölümüyle sonuçlanan "Hayata Dönüş Operasyonu" damgasını vurdu. Operasyonlar boyunca, basın mensupları ve ilgili kişi ve kuruluşların temsilcileri cezaevlerine yaklaştırılmadılar. Cezaevlerinin tamamından dumanlar yükselirken, çeşitli iş makinaları duvarları delmekte kullanıldı. Operasyonlarda gaz bombaları da kullanıldı. İçişleri Bakanı Sadettin Tantan "Operasyona bir yıl önce karar verdik. Seçilmiş jandarma komando ekipleri oluşturuldu. Cezaevlerinin projeleri çıkarıldı, maketleri yapıldı. Komandolar bu maketler üzerinde bir yıldır özel eğitim alıyor. Öyle bir günde yapılmış bir şey değil. Kriz merkezimizi Müsteşar Saim Çotur başkanlığında bir hafta önce kurduk. Harekete geçmek için en uygun an tespiti yapıldı. Bir yılda planlandı, bir haftadır da uygulaması yapılıyor" diye konuşarak 19 Aralık operasyonunun arka planına önemli açıklık getirdi. Oysa Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, operasyonun ne zaman ve nasıl planlandığı ile ilgili olarak son güne kadar beklendiğini ifade etmişti. Adalet Bakanı'yla çelişen açıklamalarını F tipi cezaevlerine nakiller konusunda da sürdüren Tantan, hangi F tipi cezaevine kimlerin yerleştirileceğinin bile çok önceden belirlendiğini kaydetti.

Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, ölüm orucu ve açlık grevini sona erdirmek amacıyla yapılan "Hayata Dönüş" operasyonundan sonra toplam 2018 tutuklu ve hükümlünün ölüm orucu, açlık grevi ve dönüşümlü açlık grevi eylemini sürdürdüğünü açıkladı. Türk düzenlediği basın toplantısında, "Hayata Dönüş" operasyonunun F tipi cezaevlerine nakilleri zorunlu kıldığını ifade ederek, halen Edirne F tipi cezaevine 327, Kocaeli F tipi cezaevine 337 ve Sincan F Tipi Cezaevine de 5'i hastanede olmak üzere 341 tutuklu ve hükümlünün nakledildiğini belirtti.

Cezaevinde mahkumlarla Adalet Bakanı arasında görüşmeleri sürdüren FP Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu, TMMOB Genel Başkanı Kaya Güvenç, TTB 2'inci Başkanı Metin Bakkalcı ve İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk tarafından "kandırıldıklarını" açıkladılar. Kendilerini "mutabakat grubu" olarak adlandıran söz konusu 4 kişi, yaptıkları yazılı açıklamada, sorunun operasyon yapılmadan çözülebileceğini vurgulayarak, "Başlatılan operasyon ve hemen ardından kimi cezaevinden tutuklu ve hükümlülerin F tipi cezaevlerine nakledilmeleri, Adalet Bakanı'nın baştan itibaren şu ana kadar vermiş olduğu taahhütlerdeki içtenliği konusunda ciddi kuşkular oluşturmaktadır." dediler.

Operasyonlar sonrası toplanan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, cezaevleriyle ilgili alt komisyondan bilgi aldı. Toplantıdan sonra açıklama yapan Komisyon Başkanı Hüseyin Akgül, cezaevlerine yapılan müdahalenin insanın en kutsal hakkı olan yaşama hakkını korumak amacıyla yapıldığını belirterek "Müdahaleler, komisyonumuzca bir insan hakkı ihlali olarak değerlendirilmemiştir" dedi. Rahatsız olduğu için bu toplantıda bulunamayan ve çözüme dönük görüşmelerin tamamında bulunan FP Genel Başkan Yardımcısı ve Komisyon üyesi Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu, ertesi gün, bu açıklamayı "talihsizlik" olarak değerlendirdi. Bekaroğlu, Mecliste düzenlediği basın toplantısında "Bütün bunlar olmamalıydı ama oldu. Dahası var şimdi provokasyonlardan ve muhtemel bir kaostan korkuyoruz. Başbakana hak vermemek mümkün değil. Kuvvetle muhtemeldir ki birileri düğmeye bastı. Ülkede ciddi bir toplumsal krizin tüm işaretleri var" diye konuştu. Bekaroğlu üyesi bulunduğu TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun işlevini de sorgulayarak "Komisyonun görevi, devletin yaptığı operasyonları haklı çıkarmak değildir" dedi. Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı'nın "Çoğu zaman birbiriyle çelişen açıklamalarının kuşkuları daha da arttırdığını" söyleyen Bekaroğlu, "Gizlilik ve çelişkiler, yapılanın meşruluğunu tartışılır hale getirmektedir. Bu nedenle ayak üstü açıklamalar yerine kurulacak bir merkez aracılığıyla ölü ve yaralıların durumu düzenli açıklanmalıdır" dedi. Bekaroğlu, bir başka açıklamasında da operasyondan sonra altı mahkumun kayıp olduğunu söyledi.

Öte yandan Ulucanlar Cezaevi'nde 10 mahkumun öldürüldüğü operasyonla ilgili 86 sanıklı davanın duruşması yine olaylı geçti. Jandarma mahkumları ve avukatları tartakladı. Mahkeme heyeti avukatların reddi hakim taleplerini kabul ederek davadan çekildi.

Sekizinci Cumhurbaşkanı Kenan Evren hakkında iddianame hazırladığı için görevinden uzaklaştırılarak hakkında Yargıtay 9. Ceza tarafından TCK'nın 159. maddesi gereği "Türk Silahlı Kuvvetleri'ne hakaret" suçundan dava açılan Adana Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu, "Suç işlemedim, görevimi yaptım. Anayasayı ihlal ederek ihtilal yapan kişi hakkında dava açtım" dedi. Adana 1. Ağır Ceza Mahkemesi'de ifade veren Kayasu, 12 Eylül ihtilalini gerçekleştirenlerin, Anayasa'yı ihlal ettiklerini söyleyerek "Türk Silahlı Kuvvetleri'ne hakaret suçunu işlemedim" dedi.

HADEP Malatya İl Başkanı Mehmet Şahiner, HADEP İl Gençlik Kolları tarafından düzenlenen resim, şiir ve kompozisyon yarışmasının ödül töreninde kendilerine Kürtçe müzik yasağı getirildiğini açıkladı.

Bartın İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Gümüş, İmam Hatip Lisesinde kızı bulunan memurların isim listesini çıkartarak, valilikten işlem yapılmasını istedi. 37 kişilik bir memur listesi hazırlayan Gümüş, suç unsuru olarak gösterdiği başörtüsü konusunda "Bu tür olaylar sansasyona ve provokasyona açıktır. Laik Türkiye Cumhuriyeti düşmanları bunu fırsat bilip kamuoyunu provoke edebilirler." uyarısında bulundu. İl Milli Eğitim Müdürlüğü, müftülük görevlilerini bile kızlarına başörtüsü taktırdıkları gerekçesiyle suçlu ilan etti. 16 Kasım 2000 tarihinde valiliğe gönderilen dilekçede, şu ifadelere yer verildi: "Örtülü ve örgütlü bir şekilde başörtüsü takmada ısrar eden öğrenciler ve bu konuda baskı yapan velilerin, çocuklarını yasalara, okulun ilgili mevzuatına uymamaya yönlendirdiği ve cesaretlendirdiği görülmektedir. Öğrenci ve velilerin bu tutumu irticai faaliyetleri desteklemek olarak algılanmaktadır." Bu arada Bartın Lisesi Müdür Vekili Yaşar Doğan da, öğrencileri teker teker odasına çağırarak "Ya şimdi başınızı açarsınız ya da seni okuldan, babanı da memurluktan attırırım"diyerek tehdit ve şantajlarda bulundu.

Yüksek Askeri Şura, her hangi bir yargı kararı olmaksızın 'disiplinsizlik" gerekçesiyle 18 subay ve astsubayın daha görevine son verdi.

Dönüşümlü açlık grevlerinin yapıldığı İHD Van Şubesi, amaç dışı kullanıldığı gerekçesiyle kapatılırken, Malatya İHD de yasak yayın bulundurduğu gerekçesiyle kapatıldı.

MAZLUMDER Bursa Şubesi tarafından düzenlenen 'İnsan Hakları Küreselleşme ve Türkiye' konulu panel, Emniyet Müdürlüğü'nün izin vermemesi sonucu mahkeme kararı ile yapılabilirken, MAZLUMDER İstanbul Şubesi'nin Dünya İnsan Hakları Günü etkinlikleri çerçevesinde bir grup dağcının, işkencenin sembolü olan Filistin Askısını Yalova Çınarcık Şenköy'de bulunan dağa tırmanarak zirveye gömmesini de jandarma engelledi.

İHD İstanbul Şubesi, arama izni olmaksızın basılarak arandı. Baskın sırasında şubede bulunan 23 üye ve yönetici de gözaltına alındı.

Emek Platformu'nun aldığı karar gereği Eskişehir'de 1 Aralık günü maaş zammını protesto için iş bırakma eylemine katılan 2700 öğretmen hakkında Valilikçe soruşturma başlatıldı.






YAYIN BİLGİLERİKategori Adı Yurt İçi RaporlarTarih 2000-12-30
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4645240