Modern tarihi boyunca Türkiye, kolluk şiddetinden sürekli şikâyet edilen bir ülke olagelmiştir. Belli yaşın üzerindeki herkesin hafızasında, kolluk ile yaşanmış küçük veya büyük bir olumsuz tecrübe vardır.
AB’ye uyum süreci çerçevesinde 2004 yılında yapılan kapsamlı yasal değişiklikler, kolluk algısı ve kolluk şiddeti yönünden önemli bir dönüm noktası teşkil eder. O zamana kadar sadece filmlerde görülen; yakalanan kişiye haklarının okunması, işkence, cebir, tehdit, bedensel veya ruhsal müdahale ve kötü davranışın yasaklanması, ifade esnasında avukat bulundurulması, gözaltına alınan kişilerin nezarethaneye getiriliş anının, yapılan işlemlerin, ifade verme sürecinin ve diğer aşamaların kayıt altına alınması gibi uygulamalar Türkiye’de de uygulanmaya başlanmıştır. Kolluk-vatandaş ilişkisi yönünden cumhuriyet tarihinin en özgürlükçü ortamı oluşmuştur.
Fakat ne yazık ki bu dönem uzun sürmemiştir. 2004 Yılından sonra farklı dönemlerde birçok düzenleme yapılmış ve her yeni düzenleme güvenlik öncelikli değişiklikleri beraberinde getirmiştir. Henüz eskisiyle kıyaslanacak boyutta olmasa da, bugün yine güvenlik öncelikli politikaları ve kolluk şiddetini konuşuyoruz.
Güvenlik öncelikli politikaların toplumda önemli bir karşılığının olduğu açıktır. Bu politikalara dönük eleştiriler sosyal medyada derhal “vatana ihanet” muamelesi görmektedir. Ancak bu durum politikaların haklılığından değil, kendi başına gelmedikçe pek çok kişinin olup biteni takdir edememesinden kaynaklanmaktadır.
Bir insan hakları kuruluşu olarak MAZLUMDER, son zamanlarda artışa geçen ve sonucu bütün vatandaşları etkileyecek olan kolluk şiddeti hakkında bir rapor çalışması yapmıştır. Bu raporda kolluk birimlerine biçilen yanlış rol ve bu rolü yerine getirmesiyle ortaya çıkan hak ihlalleri değerlendirilmektedir.
RAPORUN PDF DOSYASINA ULAŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ.