TERÖRLE MÜCADELE YASA TASARISI İNCELEME RAPORU-2006

TERÖRLE MÜCADELE YASA TASARISI

-İNCELEME RAPORU-

Uzun bir aradan sonra yeniden Terörle mücadele Yasa tasarısı meclis gündemine taşınarak yasalaştırma çalışmaları başlatılmıştır.Yeni bir Terörle mücadele Yasa tasarısına ihtiyaç var mı ? Özgürlük mü yoksa güvenlik mi ? bu ve benzeri sorulara yanıt aradığımız çalışma aşağıdadır:

ÖZGÜRLÜK GÜVENLİK DENGESİ

Terörle mücadele , vatandaşın güvenliği elbetteki meşru şiddeti kullanma yetkisini elinde zaten barındıran devletin işidir. Ancak bu devasa gücün ciddi yasal sınırlamaları bizzat kendisine getirmemesi halinde bu güç, bizzat ihlal üreten bir canavara dönüşebilmektedir. İşte bu nokta da görevliler: "daha fazla yetkilerim olsun, serbest hareket edeyim" yerine "vatandaşın özgürlüğünü nasıl sağlar ve onu nasıl korurum." Diyebilmeliler.

AŞIRI YETKİLENDİRME:

Türkiye'de ve özellikle Güneydoğuda, terörle mücadele adına yapılan bazı hukuk dışı uygulama ve ağır ihlallerin özellikle AHİM tarafından tespitli, yaşam hakkı dahil insanın temel hak ve özgürlüklerinde yapılmış ihlaller, TMK taslağındaki aşırı yetkilerin kötüye kullanılacağı yönündeki kaygıları haklı çıkaracak niteliktedir. Endişemiz odur ki, terörle mücadele ederken olayla ilgisi olmayan insanların da fazlasıyla zarar görmesi kuvvetle muhtemeldir.

TERÖR ÖRGÜTÜNÜN AMACINA YÖNELİK FAALİYET:

Terör örgütlerinin gayri meşru amaçları ve bu amaçlara ulaşmak için şiddet, yaşam hakkı ihlali gibi ağır, haksız ve hukuk dışı fiilleri olduğu gibi, terör örgütü dahi olsa; hukuk düzeni tarafından karşılanmayan veya karşılanamamış meşru hak talepleri için örgütün şiddet içermeyen faaliyetleri de olabilmektedir. Sırf sivil bir vatandaşında aynı talep veya fiili yapması halinde "örgütün de amacına yönelik" olması gerekçesiyle mevcut yasaya göre fiil terör, fiili yapanda terörist sayılabilecektir. Kendisinin bir terörist olmadığını ispat edinceye kadar hangi tedbirlerle veya tutukluluk dahil hangi sıkıntı ve mağduriyetler yaşayacağı varın siz değerlendirin. Bu nedenlerle, fiilin meşru olmayan cebir şiddet kullanma halinde yasa kapsamına alınması , özgürlükleri koruma yönünde daha Adil olacaktır.

ŞİDDET UNSURU VE AĞIR CEZALAR:

Avrupa Konseyi, terör eylemi için "şiddeti" zorunlu bir suç unsuru olarak tanımlamaktadır. AHİM de kararlarında:"ne şiddete, ne silahlı direnişe, ne de ayaklanmaya teşvik etmeyen, düşmanca bir anlam verilemeyen eylemleri" düşünce ve ifade özgürlüğü sınırları içerisinde görmekte, aksi yorumları "Hakkın ihlali" saymaktadır.Yine AHİM, çarptırılan cezanın ağırlığını ve türünün, müdahale oranının ölçülü olmasını, yaptırımın hedeflenen amaca uyması ve demokratik bir toplumda gerekli olması temel ölçülerini de aramaktadır.Mevcut tasarımız, şiddetin dışındaki fiilleri de suç kapsamına almakta, AHİM kararındaki temel ölçüleri hiçe sayacak, kişiler ve basın için ağır hapis ve para cezaları getirmekte, ciddi ihlalleri barındırmaktadır.

BİR SUÇLU ÖVÜLÜRSE:

"Terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde suç işlemeye alenen teşvik, işlenmiş olan suçları ve suçlularını övme veya terör örgütünün propagandası niteliğinde olan içeriğe sahip yayınlar , pankart asma, bayrak açma, slogan atma vs. bu maddeler, düşünce ve ifade özgürlüğündeki kazanımları çok ani olarak kaldıracak ve AB süreci öncesinde başladığımız noktaya tekrar geri döndürecektir. Örneğin TMK'nın "bölünmez bütünlük aleyhine propaganda" konulu 8. maddesi neden 2003 yılında kaldırıldı. Düşünceyi kısıtlayan bu ve benzeri maddelerin kaldırılması ile Türkiye'de her bireyin özgürce düşündüklerini ifade edebildiği, konuşamadıklarını konuşabildiği bir gün oluştu. Elbette şiddete çağırmak, şiddet uygulamak suç olmalı ama, bir düşünceyi beğenmezsek dahi onun birisi tarafından İfade edilmesi, şiddet öngörmüyorsa, ne zararı verebilir. Konuşmalarla yetkin devlet nasıl bir zarar görür.

YASAYA İHTİYAÇ VE "BAZILARI ZATEN RUTİN DIŞINDA":

Özellikle son şiddet olaylarına binaen sert tedbirlerin öngörmesi neyi çözebilecek.Örneğin Diyarbakır ilinde hangi şiddet olayı uygulanan tedbirlerle tamamen engellenebildi.Yurt dışında örneğin TMK'yı örnek aldığımız İngiltere'de kendi vatandaşlarına değil yabancılara o da bir yıllık süre sınırıyla ağır tedbirleri uyguladığı halde ülkesindeki bombalama eylemleri önleyebildi mi?Yasasını hala yürürlükte tutuyor mu?Hayır.Ülkemizde, TMK Yasası kabul edilmediği halde aşırı güç kullanılması, 11 vatandaşın ölümü, yüzlerce yaralı, yüzlerce gözaltı ve kötü muamele ile işkence iddiaları doruğa çıkmış, toplumsal olayları temelden çözmeden aşırı yetki ve şiddetle bastırma kapısının nasıl sonuçlar verdiği ortadadır. Daha ağırı yapıldı ise, bunu yapanların hangisi yasa uygulanıp görevden el çektirildi veya tutuklandı. Kaldı ki, Türk ceza kanunu, Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkındaki kanun, Ceza muhakemesi kanunlarında terör suçları ve suçluları için zaten ağır maddeler bulunmaktadır. Üstelik koşulları ayrımcı olarak ağırlaştıran Terörle Mücadele kanunumuzda yürürlüktedir. Geçmiş yıllarda Türkiye'de çok etkin silahlı mücadele yapan yasadışı örgütler dahi mevcut bu yasalar ile yargılanmış ve tasfiye sürecine itilmişlerdir. Devlet erkinin "en güçlü yapılanma" olduğu gerçeği, devlete, temel hak ve hürriyetleri kısıtlamadan da "terörle mücadele" edebilme görevi yüklemektedir.

MEVCUT YASALAR YETERLİ Mİ:

Mevcut mevzuatta;

-Yasadışı örgüt üyelerinin adam öldürme vb. ağır örgütsel suçları işlemleri halinde (TCK) Türk ceza kanununa göre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları zaten verilebilmekte,(TCK 302, 309 md)

-Ağır fiillere karışmamış örgüt kurucu ve yöneticilerine 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası ,

örgüt üyesi olanlara da 5 yıl ağır hapis cezası verilebilmektedir. .(TCK 314.md)

Ayrıca yetersiz görülen mevcut TMK ile de bu ceza, ayrımcı bir uygulama ile doğrudan yarı oranında arttırılmaktadır.(TMK 5.md)

-Örgüte yardım yataklık edenlerde TCK gereği eskisinden daha ağır bir şekilde cezalandırılabilmektedir.

-Ceza Muhakemesi Kanunu ile kollukta gözaltı süresi normalde 24 saat iken , örgütsel suçlar için 72 saate kadar çıkarılabilmektedir.(CMK 91.md)

-Örgütsel suçları işleyenler almış oldukları hapis cezalarını adi suç işleyenlerden fazla yatmaktalar. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlar 30 yerine 36 yıl, müebbet hapis cezası alanlar 24 yerine 30 yıl, diğer hallerde ise 3/5'i yerine cezanın ¾ ünü yani daha fazlasını yatmak zorundalar.(CGTİK 107- E-4)

-Örgütsel suçları işleyenler, almış oldukları hapis cezalarını yüksek güvenlikli cezaevlerinde, 1-3 kişilik koğuşlarda mahkum hakları en dar şekilde uygulanarak ağır bir ceza infaz rejimine tabi tutulmaktadırlar.(Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı hakkında kanun hükümleri )

-Yasadışı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü yapanlar ile yasadışı örgüt ve topluluklara ait amblem ve işaret taşıyanlar, kimliklerini gizlemek amacıyla yüzlerini tamamen veya kısmen bez vesair unsurlarla örterek toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılanlar , kanunların suç saydığı nitelik taşıyan afiş, pankart, döviz, resim, levha, araç ve gereçler taşınarak veya bu nitelikte sloganlar söyleyenler ağır bir şekilde cezalandırılabilmektedir. (2911 sayılı kanun md:23)

YASAYLA KEYFİ CEZA ARTTIRIMI:

Terörle mücadele gerekçesiyle, suçlar için temel ceza yasası olan TCK'da öngörülen cezaların üst sınırlarının "Aşılabileceği" nin öngörülmesi, yasa yoluyla ancak yasada da geçmeyen keyfi ceza artırımlarına olanak sağlayacaktır.Keyfi ceza, mevcut yasadaki eşitsizliği derinleştirip, hukuka aykırılığı kural haline getirmeyi sağlayacaktır.

STK'LAR VE BARIŞÇIL FAALİYETLER:

Bu tasarı ile, Sivil toplum kuruluşları ve sivil inisiyatiflerin barışçıl faaliyetleri, meşru muhalefetleri, silahlı grupların faaliyetleri bahanesiyle susturulup, sivil iradenin var olma hakkı engellenebilir.

SİLAH KULLANMA YETKİSİ:

Kolluk kuvvetleri, "teslim ol" emrine itaat edilmeyerek silah kullanmaya teşebbüs edilmesi halinde doğrudan ve duraksamadan hedefe karşı silah kullanılması yetkisi, Anayasa Mahkemesinin 06.01.1999 tarih ve E: 1996/68, K: 1999/1 sayılı kararına aykırıdır .Bu kararda aynı hüküm 3713 sayılı TMK'nun Ek Madde: 2 olarak düzenlenmiş ve iptal edilmişti.Yeniden düzenlenen bu maddenin iptal gerekçesi "...kimi olaylarda faillerin, can güvenliğini daha az tehlikeye sokan yöntemlerle de etkisiz hale getirilmeleri olanaklı olabilir, ve olayların özelliğine göre, bu yöntemlere başvurulmaksızın doğruca ve duraksamadan hedefe karşı ateşli silâh kullanılması yaşama hakkının zedelenmesi sonucunu doğurur. Anılan nedenle, Anayasa Mahkemesi, ilgili hükmü Anayasa m. 17 ye aykırı bulmuştur."Bu hükmü görmezlikten gelmek, kolluk kuvvetlerine tanınan aşırı bir yetki olup, yargısız infazların artarak devam etmesinin kapısını tam olarak açacaktır.

SUÇ İŞLEYEN KAMU GÖREVLİLERİNE AYRIMCI MUAMELE:

Terörle mücadele eden bir kamu görevlisi yeni yasadan güç alarak; "Ben şerefliyim, terörün kokusunu aldığım kişi veya yeri kurutur, arada infazımı da görevimi (suçumu) de yaparım. Devlet avukatımı da tutar, devletin parasıyla , kaldı ki vatandaşa bir, bana üç istediğim avukatı tutturur, parasını da en yüksek bedelden devletin kasasından ödettiririm, üstelik en ağır suçu da işlesem adamda öldürsem, tutuklanmadan basit bir adli kontrolle süre sınırı da olmadan sıyırırım. Zaten yargıda benim gibi düşünen ağabeylerim var, zamanaşımı dahil, bir yardımını mı esirgeyecek, onca iş yaptık. Hani deymeyin keyfime ..." der mi bilinmez ama bu yetkilere bakıldığında yasayı hükümet mi, kolluk mu çıkarıyor diye düşünüyor insan...Yukarıda bildirilen tüm yetkilere sahip olan mahkemede işlediği suç iddiası ciddi bulunan görevlinin bu kadar korunması, vatandaşında bir o kadar temel haklarının alınması, "Devlet mi vatandaş işin var yoksa bizler mi devlet için varız" sorusuna sordurmaktadır.

EBEVEYNLER VE BİLEREK İŞTİRAK:

Yetkililerin, suça karıştığı iddia edilen çocukların ebeveynlerini hedef alarak "bilerek ve isteyerek suç işleyenler "çocuklarını alıkoyamayanlar ifadesi ile suçla ilgisi olmayanlarında işin içine çekilmesini, suçların şahsiliği ilkesini ihlal kapısını aralayacaktır.Küçük bir çocuğun örgütün derin amaçlarını analiz etmesi ve bunu bir yaşam felsefesi ve pratiğine dökmesi ne derece doğrulanabilir. Uzun bir yargılamayı gerektiren yoruma dayalı bu ve benzeri fiillerden yargılanacaklar, bizdeki uygulamaya göre, masum olduğunu bizzat kendisi ispat edinceye kadar, terör suçlusu ve terörist olarak katagorize edilecek, fişlenmesi, tutuklanması ve diğer en temel haklarının gaspı işin cabası olacaktır.Bütün bunların sonucunda "yanlışlık oldu" denildiğinde hesabı kim, nasıl verecek?

YAKINLARA HABER VERMEME:

Gözaltına alınan kişinin, hiçbir yakınına haber verilmeme yetkisinin getirilmek istenmesi, Şüphelilerin en temel haklarından biri olan bu hakkın ortadan kaldırılması, yıllarca ülkenin gündeminden düşmeyen gözaltında kayıp ve işkence gibi uygulamaların oluşması için uygun bir ortam yaratmaktadır.Kişi ve ailesi için gözdağı verdiren bu uygulama hukuk dışılığa davetiye niteliğindedir.

SAVUNMA HAKKI AŞIRI AKISITLANMAKTA:

Tasarıda , özellikle şüpheli/sanık ile avukatı arasında savunma hakkı ve görevi aşırı bir şekilde kısıtlanmakta, avukatı suçlunun ortağı olarak görme mantığının hakim olduğu söylenebilir. şüphelinin 24 saat boyunca müdafiden yararlanma (avukat) hakkından mahrum bırakılabilmesi, yakalanma sonrasında yakınlara bildirme hakkı engellenebilmesi, sadece 1 müdafii sınırı ile savunma hakkının kısıtlanabilmesi, müdafiinin görmediği bir dosya hakkında sanığa hukuki yardımda bulunmasının istenmesi, avukat ile müdafiinin görüşmesi esnasında kolluk görevlilerinin de hazır olabilmesi ve müdafiye sanık tarafından verilen belgelerin incelenebilmesi gibi sanık hakları ve savunma hakkını kısmen veya tamamen kaldırabilecek hükümler getirilecektir.

HAKİM GÜVENCESİ UYGULAMADA YETERİNCE ETKİLİ Mİ:

Tasarıda, hak ve özgürlüklerin koruma güvenceleri arasında "Hakim kontrolü" geçmekte ise de, uygulamadaki tecrübeler, bu yolunda çokta etkili olmadığını göstermektedir. Çünkü, mahkemeye sunulacak olan, mecburen çok genel olacak olan, istihbarat bilgilerinin doğruluğu ve nasıl elde edildiği mahkemede tartışılamayacaktır. Tartışılsa bile, bu bilgilerin doğruluğu veya yanlışlığı ispat edilemeyecektir. Ayrıca, tasarıdaki savcılığa tanınan 24 saat, Hakimliğe tanınan 48 saatlik sürede kişinin uğrayabileceği mağduriyetler ve yine basın yayın organlarında yayına uygulanan durdurma vb. tedbirler nedeniyle mağduriyete sebebiyet verecektir.Bu sürelerin "hemen" kaydıyla mümkün olan en kısa sürede keyfiliğe mahal verilmemesi açısından uygulanması daha faydalı olacaktır.

MEVCUT YASALARDA OLAN GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN TASARIYLA BİRLEŞMESİ HALİNDE OLAĞANÜSTÜ HAL UYGULAMALARINI BAŞLATMASI:

Güvenlik tedbirlerine, tedbirin niteliğine göre, tedbirin uygulanacağı yerdeki en büyük mülkî amir, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile karar verilirken bazı tedbirler içinde ağır ceza mahkemesi üyesi, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı kararı aranmaktadır.

Dolayısıyla, vali, kaymakam, emniyet müdürü, jandarma komutanı gibi makam ve merciler, istihbarat bilgilerine dayanarak, ileride suç işleyebilir düşüncesi ile, hiçbir şüphe şartı aramadan, varlıkları ile ileride ülke için tehlike oluşturabilir gerekçesi ile, kişilerin,

-Belirtilen gün ve zaman dilimi ile sınırlı olmak koşuluyla yerleşim yerine veya belli bir bölgeye giriş ve çıkışların kısıtlanması, (İdare)

-Yerleşim yerini, konutunu veya işyerini kullanmasına izin verdiği kişilerle ilgili kısıtlamalar getirilmesini, (Hâkim)

-Seyahatin kısıtlanması, (İdare)

-Kişinin sahip olduğu pasaport, sürücü belgesi ve buna benzer her türlü ruhsat veya belgeye geçici olarak el konulması, (İdare)

-Kişi hakkında suç soruşturma ve kovuşturmasında kullanılması koşuluyla kişinin fizik kimliğini belirlemeye yarayacak fotoğraf, parmak izi veya DNA örneğinin alınması, (Hâkim)

-Kişinin suç işlenmesinde kullanmaya elverişli bazı madde veya malzemenin edinilmesinin veya kullanılmasının yasaklanması, (İdare)

-Belli bazı hizmetlerin veya tesislerin kullanımının ya da bazı faaliyetlerin kişi tarafından yapılmasının yasaklanması, (Hâkim)

-Bir meslek veya sanatın yerine getirilmesinin kısıtlanması, (Hâkim)

-Suçun işleneceği şüphelenilen yerle sınırlı ve orantılı olmak üzere, bölgesel olarak iletişim ve haberleşme olanaklarının sınırlandırılması, (Hâkim)

-Kişinin, bölgesel veya yerel olarak, belirli bir zaman dilimi içerisinde kalmak koşuluyla, bir yerleşim yerinde veya bir yerde bulunmasının engellenmesi, (İdare)

- Belirlenecek gün veya saatlerde yerel kolluk makamlarına bilgi verilmesinin zorunlu tutulması, planlanmış hareketleri ile faaliyetleri hakkında önceden bilgi vermesi, (İdare)

İHLAL ALANLARI:

TMK Tasarısı ile hak ve özgürlüklere keyfi olarak müdahalenin yolunu açılacak, Anayasa'da yer alan, "insan haklarına saygı", "masumluk karinesi/suçluluğu ispat edilen herkes suçsuzdur", "adil yargılanma hakkı ", "kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı", "özel hayata saygı duyulmasını isteme hakkı" "avukat hakkından faydalanma" "savunma hakkı", "mülkiyet hakkı", "seyahat özgürlüğü" ve diğer hak talepleri ihlale uğrayacaktır.

ANTİ DEMOKRATİK YASALARIN BİRGÜN SAHİPLERİNİ BULABİLMESİ:

Tarih göstermiştir ki, anti demokratik yasalara evet diyenler birgün bizzat bu yasalar eliyle tasfiye sürecine itilmekte, mağduriyetin sıcaklığını kendileri veya çevreleri hissedebilmektedirler. Konjönktürel olarak birkaç "yapay" olay ve şiddet hareketi gösterilip Temel hak ve özgürlüklerin rafa kaldırılması, birilerine değil her kesime süre yayılarak uygulanacak başka haksızlıkların habercisi olmaktadır.

SONUÇ :MAZLUMDER olarak , temel hak ve hürriyetlerde aşırı kısıtlamaya giden, tasarı haliyle bizzat "ihlal" niteliğinde maddelerin yoğun olduğu bu yasaya ihtiyaç bulunmamaktadır.

MAZLUMDER GYK Üyesi Av. Nesip YILDIRIM

YAYIN BİLGİLERİKategori Adı Yurt İçi RaporlarTarih 2008-04-10
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4890812