ERCÜMENT ÖZTÜRK RAPORU-Bursa/2000

MAZLUMDER BURSA ŞUBESİ

Yeşil cd.38/2 BURSA

Tel : 3266101

ERCÜMENT ÖZTÜRK RAPORU

YİNE YARGISIZ İNFAZ

YİNE FAİLİ MEÇHUL MÜ ?

KONU : 26.12.2000 günü Eskişehir Otogarı'nda kendilerini Terörle Mücadele Şubesi'nden(TEM) diye tanıtan üç kişi tarafından kaçırılan , daha sonra elleri ve ayakları tel ve iple bağlanmak suretiyle zorla zehir içirilerek ölüme terk edilen , Ercüment ÖZTÜRK hakkında Mazlumder Bursa Şubesi'nin hazırlamış olduğu rapordur .

26.12.2000 Günü Saat sekizde , Eskişehir Otogarında TEM den olduklarını söyleyen üç kişi Ercüment ÖZTÜRK' ü araçlarına götürmek isterler. Ercüment ÖZTÜRK tuvalet ihtiyacı olduğunu , bu nedenle otogara geldiğini söyler . Ercüment ÖZTÜRK'ün cep telefonu ve çantasını alarak tuvalete girmesine izin verirler . Ercüment'e tuvalet kapısına kadar birisi eşlik eder . Ercüment tuvalete girer girmez bir vatandaştan cep telefonunu ister ve ailesine telefon eder. Telefonda , eşine "- Hiç soru sormadan dinle , sivil polisler otogarda beni gözaltına aldılar ,cep telefonu ve çantama el koydular" der. Bunu fark eden kimliği belirsiz kişiler , derhal telefonu elinden alarak dışarıya çıkarır ve araçlarına bindirirler.

Haberi alan eşi , durumu , eşinin arkadaşlarına ve babasına bildirir . Mağdurun eşinin yakın arkadaşı Aydın IŞIK (Mazlumder üyesi ) , mağdurun eşiyle birlikte Emniyet Müdürlüğü'ne başvururlar ; kendilerine bilgi verilmeyince de C.Savcılığı'na dilekçe yazarlar ; ancak Nöbetçi C.Savcısı Coşkun Bey dilekçeyi önce almak istemez , ancak ısrar üzerine Emniyet Müdürlüğü'ne mühürsüz olarak havale eder. Dilekçeyle Emniyet Müdürlüğü'ne gelen mağdur yakınlarına böyle bir şahsın kendilerinde olmadığı söylenir. Ancak bu arada Aydın IŞIK 'ın oğlu Ensar ve mağdurun eşi Zehra ÖZTÜRK , arkalarından " - Bugün TEM'in Otogarda uygulaması vardı" sözünü duyarlar , arkalarını döndüklerinde kimseyi göremezler. Emniyet Müdürlüğü 'nde , dilekçeyi C.savcılığı'nın mührü olmadığı gerekçesiyle önce işleme koymak istemezler , ısrar üzerine işleme koyar , fakat evrak kayıt numarası vermezler.

Mazlumder Genel Merkezi de çeşitli girişimlerde bulunsa da bayram tatilinin başlamış olması nedeniyle Ankara ' da resmi makamlara ulaşmakta zorluk çeker . Eskişehir ' de şubesi olmadığı için durumu en yakın şube olan Bursa şubesine bildirerek olayla ilgilenmeleri talimatı verir.

Mazlumder Genel Merkezi ve Bursa Şubesi olayı bir çok sivil kuruluşa , milletvekillerine ve basına haber verir. Gece saat 24.00 den sonra Mazlumder Genel Başkanı Yılmaz ENSAROĞLU mağdurun evini arayarak araştırmaları sonucu Ercüment ÖZTÜRK'ÜN Eskişehir Emniyet Müdürlüğünde olduğunu söyler .Bu telefon görüşmesinin ardından Emniyet Müdürlüğü'nden isminin Tarık olduğunu söyleyen görevli tarafından aile , telefonla aranmış ve Ercüment'in mide bulantısı geçirdiği ve hastaneye kaldırıldığı söylenir.

Ertesi gün yeniden aile telefonla aranarak mağdurun babasına , mağdurun eşiyle birlikte saat 10.00 da Emniyet Müdürlüğü'ne gelmeleri ve görüşmek istediklerini söylerler. Fakat ailesi bu görüşme talebini yanlarında bir hukukçu olmadan gitmek istemez. Mağdurun Tıp Fakültesi Nöroloji kliniğinde olduğunu öğrenen aile tüm çabalarına rağmen hiçbir şekilde mağdurla görüştürülmez. Önce Nöroloji Kliniği'ne yatırılan mağdur ardından derhal yoğun bakım odasına alınır.

Olayı yerinde araştırmak ve girişimlerde bulunmak üzere Mazlumder Bursa Şube Başkanı Rifat BAKAN ve Şube Başkan Yardımcısı Av. Yusuf ÇETİNKAYA Eskişehir'e giderler .Evvela Tıp fakültesine uğrayıp yakınları ve arkadaşı Aydın IŞIK'tan bilgi alırlar. Mağduru görmek üzere yoğun bakım kliniğine gittiklerinde iki jandarmanın beklediğini , hasta yakınları dahil hiç kimsenin görüşmesine izin vermediklerini öğrenirler . Bu durumun doğru olmadığını en azından yakınlarının hastalarını teşhis etmek ve sağlık durumu hakkında bilgilendirilmesinin yasal hakları olduğu , Mazlumder yöneticileri tarafından kapıdaki jandarmalara söylenir. Onlar bunun komutanın emri olduğunu söylerler . Rifat BAKAN'ın ısrarla bunun yanlış olduğunu komutana bildirilmesini , ayrıca basının bu konuda açıklama beklediğini , birazdan konuyu edindiği bilgiler çerçevesinde basına anlatacağını , yanlış bilgilendirme yapmak istemediğini belirtir . Bunun üzerine jandarma , komutanı ile

yaptığı görüşme üzerine komutanın birazdan hastaneye geleceğini ve beklemelerini söyler . Bu arada Mazlumder yöneticileri hastane kaydının olup olmadığını araştırırlar .

Hastane kaydında " 26.12.2000 günü saat 14.00 de Seyitgazi Asri Mezarlığı karşısında zorla zehir içmek suretiyle ölüme sebebiyet verme" şeklinde not düşüldüğünü tespit ederler. Hastane görevlileri ayrıca Ercüment ÖZTÜRK'ün hastaneye yarı baygın elleri ve ayakları hem telle hem de urganla ; ayrıca ağzından boynuna urganla gerdirilerek bağlı olarak geldiğini , bağları doktorların çözdüğünü belirtirler.

Bu arada hastaneye gelen komutana , Rifat BAKAN kendilerini tanıtarak konuyla ilgili merak ettikleri bazı soruları , olaydan jandarmanın nasıl haberdar olduğunu , mağduru ne şekilde bulunduğunu sorar . Komutan , mağduru vatandaşların gördüğünü ve hastaneye ulaştırdığını , kötü durumda geldiğini , iki saat daha gecikilse yaşamını yitirebileciğini söyler. Mağdurla ailesinin görüştürülmesi talebinde ısrar edilince babası ve eşinin birkaç dakika görüşmelerine izin verilir.

Hastaneden çıkarken hastayla , polis dahil hiç kimsenin görüştürülmemesi için emir verir . Daha sonra mağdurun eşi ,babası ve Av.Yusuf ÇETİNKAYA'nın , kendisiyle birlikte İl Jandarma Komutanlığı'na kadar gelmeleri ve olayla ilgili bilgi/ifade vermeleri istenir. Mağdurun babası , ifadesinde , İzmir 'de ikamet ettiği için gelişmelerden gelinin haberdar etmesi üzerine haberi olduğunu , konuyla ilgili fazla malumatının olmadığını , oğlunun hiçbir adli probleminin bulunmadığını , herhangi bir husumetinin de olmadığını söyler ve bu fiili işleyenlerden şikayetçi olduğunu , faillerin bir an önce bulunmasını istediğini söyler. Aynı mahiyette ifade veren eşi Zehra ÖZTÜRK sadece İstanbul'da ikamet ettikleri dönemde oğlunun devam ettiği spor kulübünden tanıdığı ve halen Eskişehir Cezaevinde tutuklu bulunan Mehmet Ali TEKİN 'in ailesine cezaevi ziyaretlerinde eşinin yardımcı olması sebebiyle bir çok defa ikaz edildiğini belirtir . Bunun dışında herhangi bir olayının olmadığını söyler .

Jandarmadaki ifade/şikayet yaklaşık beş saat sürer . Mazlumder yöneticileri ve mağdurun ailesi daha sonra Nöbetçi C.Savcısı ile görüşmek isterler. C.Savcısını makamında bulamayınca görevli memura telefonla bu talebi iletmesini söylerler . C.Savcısı dosyanın Jandarmada bulunduğu , bu sebeple görüşmek istemediğini görevli memur vasıtasıyla telefonla iletir.

28.12.2000 (üçüncü ) günü , Jandarmaya , mağdurun ailesi ile görüştürülmemesinin ve dilediği bir başka kurumda tedavi edilmesinin engellenmesinin , fiili alıkoyma ve hasta haklarına aykırı olduğu belirtilir. Olumsuz cevap alınınca durum C.Savcısına dilekçe ile bildirilir. C.Savcısı hasta yakını ve Av. Gürkan BİÇEN'in muvafakatı ve sorumluluğu üstlenmesi ile taburcu edilmesine müsaade eder.

30.12.2000 (Beşinci) günü Mazlumder Bursa Şubesi Başkanı Rifat BAKAN ve Başkan Yardımcısı Av.Yusuf ÇETİNKAYA olayı , taburcu edilen mağdur Ercüment ÖZTÜRK'ten dinlemek üzere yeniden Eskişehir'e giderek aşağıdaki bilgileri alırlar:

" Beni 26.12.2000 Çarşamba günü saat 08.00 ila 09.00 arası Eskişehir Otogarı'nda kendilerinin terörle Mücadele Şubesi'nden olduğunun söyleyen üç kişi göz altına almak istediklerini belirttiler .Cep telefonuma ve çantama el koyarak araçlarına götürmek istediler. Bende tuvalet ihtiyacımın olduğunu , bu nedenle orada olduğumu belirttim. Bunun üzerine tuvalete girmeme izin verdiler. Ben tuvalete girer girmez oradakilerden cep telefonu istedim , birisi verdi. Hemen eşimi arayarak sormadan beni dinlemesini otogarda kendilerini TEM den diye tanıtan üç kişinin beni göz altına almak istediğini , eşyalarıma el konduğunu söyledim . Bunu fark eden faillerden birisi derhal müdahale ederek telefonu elimden aldı , bej rengi , eski model, reno, binek otomobile bindirdiler .

Araçta sürekli olarak mahkum yakınları ile niçin ilgilendiğimi , yoksa hizbullah örgütünden mi olduğumu sordular . Bende hiçbir örgüte mensup olmadığımı , sadece tutukluları eskiden tanıdığımı , sözkonusu tutukluların suçlarının sabit olmadığını ,davalarının sürdüğünü , insani bir görev olarak yakınlarına yardımcı olduğumu söyledim . Onlar ise benim gibi insanların vatan haini olduğunu , cezalandırılmam gerektiğini söyleyerek yarım saat kadar şehir içinde gezdirdikten sonra , Seyitgazi Asri Mezarlığı karşısındaki dikenli telle çevrili ormanlık alana soktular . Burada yere yatırmak istediklerinde karşı koyup içlerinden birisinin yakamı tutması üzerine kendisini iteledim . Böyle beklemedikleri bir tepki üzerine bu kez üçü birden üzerime çullanarak yere yatırdılar , önce ellerimi ve ayaklarımı urganla bağladılar , ayrıca araçtan getirdikleri tellerle tekrar sıkıca bağladılar. Daha sonra "- Vatan Haini ! Seni böcek gibi öldüreceğiz." dediler Bu defa ağzıma kalınca bir ip geçirip boynumdan gerdirerek ,bağladılar , dolayısıyla ağzım açık kaldı . Araçtan getirdikleri tarım ilacı olduğunu sandığım zehiri , ağzıma doğru getirip götürmeye başladı. Ben mukavemet ettim, tam o sırada ağzıma tamamen boşalttılar . Ancak içlerinden birisi "-Ne yaptın diye bağırdı." Zehiri boğazıma akıttıklarında müthiş bir yanma hissettim , ağzım köpürmeye başladı , kendimi kaybettim .

Kendime geldiğimde sanırım oruçlu olmam nedeniyle midem kabul etmedi , kusmaya başladım .Sonrasında yuvarlanar yola ulaşmaya çalıştım , bazen baygın bazen uyanık , ne kadar sürdü hatırlamıyorum . Tel örgüye ulaştığımda çukur ve geçilebilecek bir yerde uzun süre uğraştım , geçtim. Ancak yol yukarıdaydı ve çıkamıyordum .Tam çıkacakken tekrar aşağıya yuvarlanıyordum .Yol kenarında geçen araçların dikkatini çekmeye çalışıyordum .Bir tanesi ilerde durdu , zincirlerine baktı , devam etti. Daha sonra yine bir başkası durdu , zincirlerine baktı , içlerinden biri beni fark etti , bana doğru çekinerek geldi, "-Ya bunun elleri ayakları da bağlıymış; amca sen ne yapıyorsun ? Kim sana bunu yaptı " dedi . Ben , beni acilen hastaneye götürün dedim

Karşıdaki mezarlıktan birilerine seslendi ve bir cenaze aracına ellerim ve ayaklarım bağlı olarak beni hastaneye götürdüler. Beni cenaze aracına bindirenler , sanıyorum öbürlerini tanıyorlardı .İsmiyle şoföre hitap ederek gerekirse kendilerini şahit olarak yazdırabileceğini söylediklerini işetebildim. Mağdur hastaneye elleri ve ayakları bağlı olarak getirildiğini bağları doktorların çözdüğünü "söyledi.

Daha sonra Jandarmadaki görüşmede , olay yerinde bulunan suç delilleri ip , tel , elbise ve zehir kutusunun ambalajı ve yırtılmış vaziyetteki kimliğinin karların arasında toplanarak kriminale gönderildiği belirtilmiştir. Ayrıca Mazlumder yöneticileri de olay yeri incelemesi yapmak için sözkonusu yere gitmişler , dördüncü günü olmasına rağmen karların üzerinde hala ayak izlerinin bulunduğunu , tel örgülerinden kırk metre kadar yoldan görülmeyecek şekilde içeriye götürüldüğünü , ayrıca yol kenarı ve tel örgü arasında yaklaşık bir buçuk metrelik dik yükseklik olduğunu tespit etmişlerdir .Sanığın kendi ifadesinde de o gün yolun kalabalık olduğu ve yolun karşısında mezarlığın görüldüğü belirtilmiştir.

Tespitler Sorular

1- Bu olay daha önce bezerleri yaşanmış olan faili meçhul cinayetleri hatırlatan yarım kalmış bir yargısız infaz girişimidir

2- Faillerin , kendilerini gizleme ihtiyacı bile duymamaları kendilerine ve yaslandıkları güç odağına çokça güven duyduklarını göstermektedir.

3- Daha önce de mağdurun tutuklu yakınları ile ilgilenmesi nedeniyle tehditler aldığı , faillerin de bu nedenle infaz girişiminde bulunduklarını belirttikleri göz önüne alınırsa ortaya çıkan tablonun ülkenin geleceği açısında oldukça endişe verici bir durumla karşı karşıya olduğunu göstermektedir.

4-Olayı , sivil kuruluşlara haber veren ve ailesinin resmi girişimlerde bulunmasına yardımcı olan Mazlumder üyesi ve aynı zamanda bir insan hakları savunucusu olan mağdurun arkadaşı Aydın IŞIK , olaydan sonra telefonla aranarak tehdit edilmiş ; ertesi gün aracına hasar verilerek keçeli kalemle de tehditler yazılmak suretiyle taciz edilmiştir.

5-Mağdurun saat 14.00 de hastaneye giriş yaptığı , kayda alındığı halde bilgilendirmenin on bir saat sonra yapılması manidardır.

6- Otogar gibi kalabalık bir mekanda , güpegündüz , bir insanın nasıl olup da rahatlıkla alınıp ormana kaldırıldığı ve vahşice bir infaza tabi tutulduğu ve bundan kimsenin haberinin olmamasının toplumda ciddi güvenlik endişesi yaratacağı kesindir.

5-Faillerin bulunmaması , güvenlik güçlerini maalesef töhmet altında bırakacak ve korkunç şüphenin sürmesine sebep olacaktır. Failler mutlaka en kısa sürede bulunmalı ve hukuk devletinin bir gereği olarak cezalandırılmalıdır.

6- Jandarmanın olayı titizlikle incelediği , olay hakkında geniş kapsamlı ve duyarlı araştırma yaptığı gözlenmiştir.

7- Bayram Tatili olmasına rağmen sivil kuruluşların İnsan Hakları Derneği , Türk Tabipler Birliği , milletvekilleri , basın mensupları ve aydınların olaya gösterdikleri duyarlılık ve olayın kamuoyuna mal edilmesi konusundaki çabaları da belirtilmelidir.

Rıfat BAKAN-Av. Yusuf ÇETİNKAYA

MAZLUMDER BURSA ŞUBESİ

YAYIN BİLGİLERİKategori Adı Yurt İçi RaporlarTarih 2000-11-04
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4645328