BALIKESİR- AYVALIK İlçesinde Nuriye MEMİŞ ' e Hak Ettiği Ödülün Verilmemesi İle İlgili MAZLUMDER Gözlem Raporu

4 kasım 2008

Olay: Balıkesir/ayvalık ilçesinde düzenlenen 29 ekim cumhuriyet bayramı kutlama törenlerinde daha önce yapılan cumhuriyet koşusunda başarı elde eden sporculara madalyalarını vermek üzere davet edilen ilçe garnizon komutanı albay Gürsel IŞIK ikincilik ödülü alması gereken Nuriye MEMİŞ'in başörtüsü ile kürsüye çıkmasını gerekçe göstererek ödülü vermeyi reddetmiştir. Bunun üzerine derece elde eden diğer arkadaşları ile birlikte onurları rencide edilerek, hak ettikleri ödülleri kendilerine teslim edilmeden kürsüden indirilerek alandan çıkarılmışlardır. Yaşanan bu talihsiz olayla ilgili olarak MAZLUMDER Bursa Şubesi bir heyet oluşturarak olayın meydana geldiği ilçeye gidip incelemelerde bulunmuştur.

Amaç: Olayın tüm taraflarıyla görüşerek, yerinde incelemelerde bulunup, ödüle hak kazanmış kişilerin onurlarının rencide edilmesiyle sonuçlanan hak ihlali'nin nedenlerini araştırmak, kalabalık seyirci kitlesi karşısında yaşatılan bu ihlalin sporcular üzerinde meydana getirdiği maddi ve manevi tahribatı, gösterilen tepkileri ve bu tepkilerin etki boyutunu gözlemlemek.

Resmi makamların, Siyasi temsilcilerin ve Sivillerin varsa ihmal, kasıt ve tepkilerini tespit etmek. Yetkilileri demokratik sınırlar içinde kalmaya zorlayacak şekilde kamuoyu oluşturmak, toplumsal duyarlılığı artırmak yoluyla ağır mağduriyetlerin oluşmasına yol açacak bu tür insan hak ve hürriyetlerinin ihlal edilmesine engel olmak.

İnceleme heyeti: MAZLUMDER Bursa Şube Başkanı Hasan ÜNAL, Şube Başkan Yardımcısı Ahmet TİLCİ, Şube Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Mehmet IŞIK.

Yapılan görüşmeler:

a) Mağdur ve Ailesiyle yapılan görüşmeler

b) Mağdur sporcunun Antrenörü ile yapılan görüşme

c) Resmi makamlarla yapılan görüşmeler

d) Siyasi Parti Temsilcileriyle yapılan görüşmeler

Mağdur Nuriye MEMİŞ ile yapılan görüşme: "Balıkesir İmam Hatip mezunuyum. Ailemle birlikte Ayvalık'ta ikamet ediyorum. Ayvalık gücü belediye spor Antrenörü Sabahattin TATAR'ın gözetimi altında ve onun onayıyla cumhuriyet koşusuna katıldım ve ikinci oldum. 29 Ekim cumhuriyet bayramı törenlerinde ödüllerimizin verileceği söylendi. Ödülü almak için tören günü arkadaşlarımla birlikte tören alanına gittik. Kürsüye çıkmamız söylendi, çıktık. Ödülümüzü vermek için albay çağırıldı. Ancak ödülü vermeden geri döndü. Sonra alkış sesleri duydum. Önce ne olduğunu hiç anlamadım. Sonra müdür olduğunu sandığım biri gelerek "kürsüye başörtü ile çıktın, çok kötü yaptın. Seni değil, Albayın sana ödül vermemesini alkışlıyorlar" dedi. O zaman anladım, ne olduğunu. Sonra bizi kürsüden indirdiler. İnsanlar suçluymuşum gibi bakıyorlardı. Gazeteciler gelip fotoğrafımı çekip, ne düşündüğümü sordular. Bende yapılanlar "çok saçma" dedim. Ertesi gün gazeteler yazdı olayı. Başörtülü olduğum için ödülümün verilmediğini yazıyorlardı. Bunu bilerek yaptığım söyleniyordu. Beni, kimin yönlendirdiği soruluyordu. Kim bu şekilde çıkmamı istedi? Kim izin verdi? Oysa kimse bana bir şey söylemedi. Alana girerken bir polis "nereye" diye sordu, bende "ödülümü almaya" dedim. Bir şey demedi. Kenarda çok bekledik. Kimse bir şey demedi. Sonra da bunu kasıtlı yaptığımı söylediler. Ama söyleselerdi katılmazdım. Dönerdim geri. Beni çok zor durumda bıraktılar. Çok üzüldüm. Arkadaşlarımın ödüllerini de vermediler. Beni hedef haline getirdiler. Çarşıda pazarda yolumu kesip benimle çok tartışmak isteyenler oldu. Sürekli aynı şeyleri söylüyorlardı. "Bunu neden yaptın? Askere karşı yanlış yaptın" diyorlardı. Büyük rahatsızlık duydum. Devamlı taciz edildim. Şimdi serbestçe dışarı çıkamıyorum. Ruhsal durumum bozuldu. Başörtülü olmadığımı, o gün kasıtlı olarak başörtüsü ile geldiğimi bile iddia ettiler. Şortla denize girdiğimi, antrenmanlara şapka ile katıldığımı söylediler. Ben her zaman baş örtülüydüm. Bir ara antrenmanlara şapka ile katıldığım ve yarışmaya şapka ile katıldığım doğru. Ama bir ara yüz felci tehlikesi geçirdim ve doktor koşarken boğazımın kapalı olmaması gerektiğini, bu nedenle başörtüsüyle koşmamam gerektiğini söyledi. Bu yüzden geniş bir şapka ile katıldım. Diğer zamanlarda antrenmanlarımı başörtümle yaptım."

"Lisanslı sporcu olup olmadığını, herhangi bir spor kulübü bünyesinde yer alıp almadığını sorduğumuzda ise "Belediye salonunda çalışıyorduk. Ayvalık gücü belediye spor kulübünün antrenörü Sebahattin TATAR hocamız bizi çalıştırıyordu. Başörtü ile çalışmam hiç sorun olmadı. Hatta belediye spor forması bile giydik. Belediyeden malzeme desteği alıyordum. Lisansım için gerekli evrakları hoca istemişti. İmza edilecekti. Sonra bu olay oldu. Dosya iptal edildi. Bu olay olmasaydı belki lisansım imza edilecekti. Çünkü imza için gönderileceği söylenmişti."

Olaydan sonra kimsenin olayla ilgili olarak kendisiyle görüşüp görüşmediğini sorduk. "Gazeteciler geldi, ne oldu, ne hissediyorsun diye." "Resmi hiçbir görevli gelmedi. " ne oldu, niye oldu kimse sormadı. nasılsın diyen çıkmadı. herkes eleştirdi, beni suçladılar. Kimse benim durumumu düşünmedi." "Ödülün ne oldu, verildi mi?" sorumuza ise "hayır" diyor, "sadece ben değil, diğer arkadaşlarımın da ödülü verilmedi" cevabını veriyor.

Nuriye MEMİŞ'in ağabeyi: "Bizde çok etkilendik. Günlerce uyuyamadım. "Sadece o gün kürsüde kasıtlı olarak başörtüsü taktı" diye iftira attılar. Kardeşimi, suçlu gibi kaymakamlıktan ifadeye bile çağırdılar. Çok zorumuza gitti. Özellikle de, bir gazetede yayınlanan bir fotoğrafında kardeşimin gözlerine Suçlu gibi bant çekilmişti. Olacak şey mi? Bunu bile yapabildiler. Yok milli eğitim müdürü mü söyledi, yok sizi kim yönlendirdi falan dediler. Halbuki kimse bir şey dememiş. Söyleselerdi zaten çıkmazdım diyor kendisi. Kardeşimin sinirleri bozuldu. Dışarı çıktığında rahatsız ediliyor. Laf atıp taciz ediyorlar. "Neden yaptın" diye sorguya çekmek istiyorlar. Ödülü verilmeyen, haksızlığa uğrayan biziz. Rencide olan biziz ama suçlayan onlar" beyanında bulunuyor.

Antrenör Sebahattin TATAR: Milli sporcu olarak, Atletizmde Avrupa üçüncüsü olmuş bir kişiyim. İlçede teknik destek istenildiği zaman her kim olursa yardımcı oluyorum. her türlü desteği veriyorum. Ayvalık gücü belediye sporun antrenörüyüm. Nuriye MEMİŞ'i ben çalıştırdım. Yetenekli biri. Kendisinde yeterlilik gördüğüm için yarışmaya girmesini ben söyledim. Nuriye'yi asıl Türkiye yürüyüş yarışmasına hazırlıyordum. Lisans için başvuruda bulunduğunu ancak imza aşamasında kaldığını, lisanslı sporcu olmadığını fakat belediye salonunda çalışmalara katıldığını" söylüyor. Buna rağmen lisans başvurusu düşünen Nuriye MEMİŞ'le ilgili kulüpte yada herhangi bir yerde sporcu olduğuyla ilgili bir belge yada kayıt olup olmadığını sorduğumuzda; "hayır yok" cevabını veriyor. "Nuriye başarılı biri. Evet başörtülü olarak katılıyordu. Bunu hiçbir zaman sorun yapmadım. Ben onun kılık kıyafetine değil başarısına ve yeteneğine baktım. Ödül için çıktığı kürsü dışında başörtü takmadığı iddia edildi. Onu ben çalıştırdım. O hep başörtülüydü. Hatta bende çok eski fotoğrafları var, arkadaşları ile beraber çekilen fotoğrafları da var. Orada da hep başörtülü. Gösterebilirim diyor." (çekildiği tarih kaydıyla birlikte arkadaşlarıyla birlikte ve yalnız çekilmiş başörtülü fotoğrafları gösteriyor).

Olay sonrasında bir baskı görüp görmediğini, Nuriye ile ilgili kayıtların gizlenmesi hakkında herhangi bir telkin alıp almadığını sorduğumuzda ise "Hayır" diyor. "Kimse aramadı. Hiç bir telkin yada baskı ile karşılaşmadım. Kimse de işime karışmadı. Kaymakamlığın soruşturma açtığı bilgisi üzerine kendim gidip bilgilendirdim onları. Kızımızın başarısıyla değerlendirilmesi gerektiğini söyledim. O gün Tören alanında yoktum. Tören alanından kim sorumluydu bilmiyorum. Başörtüsü ile girişine hiçbir engel çıkmadığını söylüyor. Nuriye'nin şortla gezdiği yalan. Aileyi tanıyorum. Yok böyle bir şey. Arkadaşları da Nuriye'yi çok severler. Ben bundan sonra da onu çalıştırmaya devam edeceğim.

Bölgesel Sözcü Gazetesi muhabiri Nilgün KAYA: "Olay günü oradaydım. Gazeteme haberi ben geçtim. Haberim "türban krizi" manşetiyle çıktı." Ödül vermeyi reddeden albayın Gazeteciler tarafından alkışlandığı iddiası var, bu doğru mu?" diye soruyoruz. "Evet bir grup gazeteci albayı bu tutumu nedeniyle alkışladı. Ama ben alkışta bulunmadım yalnızca gazetecilik görevimi yaptım" açıklamasında bulunuyor.

Sözcü Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ve Anadolu Ajansı muhabiri Emrah ELMAS: "Halktan çok az sayıda kişinin ve bir grup gazetecinin alkışladığı doğru. Bu tepki normal karşılanmalı. Ayvalık solun güçlü merkezlerinden biri. İnsanlar kızımızın yönlendirildiğini, bunun "başörtüsü" değil "türban" sorunu olduğunu düşündüler. Tepkileri bunaydı. Cihan Haber ajansı ile temas kurulması ve haberin Zaman Gazetesinde çıkması da tepkiyle karşılandı. Olayın bir kurgu olduğu düşünüldü. Milli eğitimin başörtülü çıkmasına izin verdiği söyleniyor. Askerin tavrını haklı buluyorum. Ancak "Çocuk suçsuz" diye de ekliyor.

"Çocuk oraya(kürsüye) çıkıncaya kadar bir yığın sorumlu silsilesi var. Bu kadar sorumlu nasıl uyarmadı. Askerle karşı karşıya getirilmiş oldu. Bu olayda askerde, sporcuda mağdurdur. Olayda bir tırmandırma yok aslında. Fakat hakkında konuşuldukça olay büyüyor. Siyasi bir ranta dönüştürüldü.Genel kanaat şu; Bayram alanı "kamusal alan"dır. Bununla ilgili kurallara da uyulmalıdır. Hala basında haberler çıkıyor. Kimse bu kızımızın kırılan gururunu düşünmüyor. Herkes bunun faturasını genç kıza kesiyor. Bu gencimizin geçirdiği travma kimsenin umurunda değil. Bu konuda ilgilileri uyardım, hatta gazetemde bunları yazdım. Devlet olarak Kıza sahip çıkılması, doğruların gösterilmesi, Kızın yaşadığı incinmeden kurtulması gerekiyor." Dediğini beyan ediyor. Nuriye MEMİŞ'in gazetede çıkan fotoğraflarında gözlerine bant çekilmiş olmasını nasıl yorumladığını soruyoruz. " Göze bant çekilmesini, gazeteci etiğinde biz suçluya yaparız" cevabını veriyor.

BBP ilçe başkanı: "Hadiseden büyük üzüntü duyduk. Bu kızımız Ayvalık Belediye Gücü sporcusudur. Sporcu amatörde de olsa profesyonelde de olsa kulübünü temsilen kürsüye çıkar. Sorumluluk Milli Eğitim müdürüne yıkılmaya çalışılıyor. Tek suçlu ilçe milli eğitim müdürü olamaz. Bu kızımıza ödülünü vermesi için neden albayımız davet ediliyor. Bu bir provokasyondur. Bu tür basitliklerle iştigal edenler rozet Atatürkçüleridir, sözde Atatürkçülerdir" açıklamasında bulunuyor.

AKPARTİ ilçe başkanı melih ÇAKIRCA: Şehir dışında olduğu için yüz yüze görüşmeyi kabul edemeyeceğini söylüyor. Bu çocuk öğrenci değil. Belediyenin sporcusudur. Bizi ilgilendirmiyor. Biz gerekeni söyledik. Çocukla görüşmedim, gerek de görmedim. Başkanlıkta yeniyim. Fazla konuşmak istemiyorum."diyerek bitiriyor konuşmasını.

Ayvalık İlçe Garnizon Komutanı Sayın Gürsel IŞIK: Garnizon nizamiyesi nöbetçi subayı aracılığıyla randevu talebinde bulunduğumuz Albay Gürsel IŞIK, toplantısı olduğu gerekçesiyle görüşme talebimizi geri çevirmiştir.

Ayvalık Kaymakamı Sayın Nihat NALBANT'LA görüşme talebimiz şehir dışında olduğunu söylediği için gerçekleştirilemedi.

İlçe Milli Eğitim Müdürü Sayın Latif KORKMAZ; Telefonla ulaşıp görüşme talebimizi ilettiğimizde, bu konuda kesinlikle görüşmek istemediğini, devam eden bir soruşturmanın söz konusu olduğunu belirtip görüşme talebimizi reddetmiştir.

İlçe Gençlik ve Spor Müdürü Sayın Ahmet Şaban SUAKAR: Randevu talebimizi müsait olmadığını beyan ederek reddetti, özür dileyerek konuyla ilgili hiçbir soruya cevap veremeyeceğini belirtti. Özellikle adı geçen sporcunun lisanslı olup olmadığıyla ilgili ısrarlı sorumuza cevap vermeyi kabul etmedi.

Ayvalık Belediye Başkanı Hasan Bülent TÜRKÖZEN: kendisine telefonla ulaştığımızda görüşme talebimizi özellikle "görüşecek bir şey yok" diyerek reddediyor. Konuyu kaşıdığımız iddiasında bulunuyor. "Niye soruşturduğumuzu" soruyor. Bir soruşturma yapmadığımızı konu ile ilgili bilgi ve düşüncelerini almak istediğimizi söyleyince de "O halde kimsiniz, basın mısınız diyor. İnsan hakları alanında faaliyet gösteren bir dernek olduğumuzu, konuyla ilgili bir gözlem raporu hazırladığımızı, bunun bir Soruşturma olmadığını, esasen böyle bir yetkimizin de olmadığını tekrarlamak durumunda kalıyoruz. "Söylemem gerekenleri söyledim, sorumlular bunun hesabını verecek. Sorumluluk milli eğitimindir. Bu çocuk bizim sporcumuz değil, lisanslı sporcu da değil. Burası kamusal alandır. Başörtüsü ile katılamaz. Kurallara uyulacak. Kanunlar böyle söylüyorsa uyacaklar." Başörtüsünü yasaklayan bir kanun olup olmadığı sorduğumuzda ise " kamusal alanla ilgili kurallar var" şeklinde cevap vermekle yetiniyor. Yüz yüze görüşmekten neden kaçındığını sorduğumuzda "şehir dışındayım" cevabını veriyor.

CHP ilçe başkanı Hüsnü EROL: Hüsnü beye telefonla ulaşıp konuyu ve amacımızı özetleyip görüşme talebinde bulunuyoruz. Şehir dışında olduğunu söylüyor, telefonda bilgi alıyoruz. "Çocuğu oraya çıkaranlar suçludur. Bunun hesabını verecekler, bu maksatlı yapılmıştır." Beyanında bulunmuştur.

TESPİTLER:

1) Nuriye MEMİŞ'in tam anlamıyla bir hak ihlaline uğradığı/uğratıldığı, bu ihlalin kendisinde psikolojik travma yarattığı,

2) Hak ihlaline sebebiyet veren olay, Albay Gürsel IŞIK'ın başörtüsüne karşı tavrından kaynaklanmakla birlikte, resmi kurumların olayı nitelendirme biçimi, yaklaşımı ve bazı basın organlarının sorumsuz yayınları ile bunu derinleştirdiği, bunun yanında kasıtlı hareket ettiği iddia edilen Nuriye MEMİŞ'in istenildiği taktirde törene katılmaktan feragat etmeye hazır bulunduğunu ifade ettiğini, dolayısıyla iddiaların yersiz olduğu,

3) İhlalin Nuriye MEMİŞ ile sınırlı kalmadığı, zira yarışmada dereceye giren diğer sporculara da hiçbir gerekçe gösterilmeksizin ödüllerinin verilmeyip mağdur edildiği ve mağduriyetin giderilmesi yönünde de hiçbir çabanın gösterilmediği,

4) Resmi kurum temsilcilerinin, yaşanan olayı askere karşı yapılan bir saygısızlık olarak nitelendirip sorumluların bulunup cezalandırılması yönünde hareket ettikleri, sporculara reva görülen işlemi bir hak ihlali olarak değerlendirmedikleri, temel bir hak olan inanç özgürlüğünün hiç önemsenmeyip mağdur sporcuyu suçlu ilan ettikleri ve bunu meşru gösterme gayreti içinde oldukları,

5) Yerel siyasi parti temsilcileri ve sivil toplum kuruluşlarının gerekli duyarlılığı göstermediği hatta mağdurun yanında gözükmekten çekindikleri, buna mukabil "Genç Siviller" ve 'ÖNDER" gibi ülke çapında etkinliği olan sivil toplum kuruluşlarının bu konuda duyarlı davranıp mağdurla irtibata geçtikleri, verdikleri destekle mağduru psikolojik yönden kısmen rahatlattıkları,

6) Kamusal alan kavramının ve tanımının, resmi, sivil kurum temsilcileri ile halkta kafa karışıklığı yarattığı,

7) Ayvalık belediyesinin Nuriye MEMİŞ'in belediyeye ait spor kulübünde yaklaşık 5-6 aydır antrenman yapmasına izin verdiği, ona malzeme desteğinde bulunduğu, antrenörünün sporcuyu "cumhuriyet" koşusu ve Türkiye "yürüyüş" yarışmasına hazırladığı, bu maksatla hazırlanan ve imza aşamasına gelen lisans başvuru dosyasını, olay sonrasında sporcunun belediye spor kulübü ile olan ilişkisini gizlemek için iptal ettirdiği ve açıklamalarıyla olayı ajite ederek halkı belirli bir şekilde yönlendirmeye ve dolayısıyla oluşan gerilimden siyasi rant elde etmeye çalıştığı tespit edilmiştir.

Sonuç;

1) Sporcular ödüllerini alamamış, ayrıca Nuriye MEMİŞ'in lisans başvuru dosyası işlemden kaldırılmıştır.

2) Başörtüsü nedeniyle, Nuriye MEMİŞ'e hak ettiği ödülün verilmeden arkadaşları ile birlikte tören alanından çıkarılmasıyla halk cumhuriyetten dışlanmıştır.

3) Albayın ödül vermeyi reddetmesinden sonra Nuriye MEMİŞ ve arkadaşlarının hak ettikleri ödülleri alamamış olmalarından dolayı başta kaymakam olmak üzere tüm diğer devlet görevlileri idari acziyet sergilemiş, suç işlemişlerdir.

4) Ayvalıkta yaşanan olay münferit olmayıp hemen her değişik yer ve zamanda toplumu zorlayan, birbirini tekrarlayan ve birbirini tetikleyen vaka-ı adiyeden haberlere dönüşmüştür.

5) Haksız uygulama nedeniyle ruhsal çöküntüye sürüklenen Nuriye memiş'in uğradığı psikolojik tahribatının giderilmesi konusunda hiçbir psikolojik destek sağlamayan devlet, sosyal devlet ilkesi görevini yerine getirmemiştir.

6) Özgürlük yanlısı olması gereken basın bu olayda kışkırtıcı rol üstlenmiştir.

Öneriler:

1) Öncelikle sporcuların hak etmiş oldukları ödüller kendilerine bir an önce törenle takdim edilmeli ve olayın sorumluları sporculardan özür dilemelidirler.

2) Tanımı belirsiz kamusal alan kavramının yol açtığı karmaşa bir an önce sona erdirilmelidir.

3) Din ve vicdan hürriyetinin gereği başörtüsüne getirilen her türlü yasak ve kısıtlamalar derhal kaldırılmalı, keyfi tutum ve davranışlara fırsat verilmemelidir.

4) Savcılık makamı, olaydan zarar gören, Nuriye MEMİŞ'in tören alanında maddi ve manevi mağduriyetine neden olanlar ve sonrasında lisans başvurusunun iptal edilmesine sebep olanlar hakkında gecikmeksizin gerekli yasal takibi başlatmalıdır.

5) Başörtüsü üzerinden sürdürülen katı laikçilik anlayışının toplumda yarattığı gerilim ve çatışma görülmeli, toplumsal huzurun korunması açısından bu tür dayatmalardan vazgeçilmelidir.

6) İnsan haklarının tatbikinde devlet organları arasında sürekli yaşanan bu tür idari zafiyetler giderilmeli, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının devletin sivil yapısını ve demokratik işleyişini denetleyici güç ve donanıma sahip kılınması sağlanmalıdır.

7) Son olarak demokratik hakların kullanımında gerekli titizliği göstermeyen/gösteremeyen, vatandaşına telafisi mümkün olmayan ağır bedellerin yaşanmasına sebebiyet veren başta belediye olmak üzere diğer sorumlular hakkında MAZLUMDER olarak suç duyurusunda bulunacağımızı ve bunun takipçisi olacağımızı beyan ediyoruz.

Hasan ÜNAL

MAZLUMDER Bursa Şube Başkanı

Ahmet TİLCİ

MAZLUMDER Bursa Şube Başkan Yardımcısı

Av. Mehmet IŞIK

MAZLUMDER Bursa Şube Yönetim Kurulu Üyesi

YAYIN BİLGİLERİKategori Adı Yurt İçi RaporlarTarih 2008-11-12
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4643641