2007 TÜRKIYE INSAN HAKLARI DEGERLENDIRME RAPORU

12.01.2008

2007 MAZLUMDER TÜRKİYE İNSAN HAKLARI DEĞERLENDIRME RAPORU

Insan haklari alaninda 2007'de Türkiye'nin fotografina baktigimiz zaman olumsuz gelismelerin agirlikli oldugunu gözlemliyoruz. Türkiye'de yillardir toplumu, siyaseti gerginlige sürükleyen insan haklari sorunlari vardir. Sorunlarin temelinde sorunlari köklü ve sahici tedbirlerle çözmeye yanasmayan bürokratik, siyasi irade vardir. Sorunlarin çözümü için ihlallerin en büyük faili olan Devlet aygitinin kalici ve hakiki girisimlerde bulunmasi gerekmektedir. Büyüyen sorunlar Ülkenin gelismesi ve refahini etkiledigi gibi toplumsal huzurun bozulmasina da yol açmaktadir. Yillardir ihlal takibi yapan bir insan haklari dernegi olarak sorunlari tespit, teshis etmekle kalmayip gereken uyarilari net verilerle yapmak için bu degerlendirmeyi kamuoyuna sunuyoruz.

Türkiye'de din ve vicdan özgürlüg ü alanindaki sorunlari ve Kürt sorunu'nu uzun yillardir zirvedeki yerini koruyan en önemli insan haklari sorunlari olarak gözlemlemekteyiz. 2007 yilinda da bu özellik devam etmistir. Bahsedilen alanlardaki sorunlarin halen yakici hak ihlalleri dogurdugu belirgin bir gerçektir.

Halkinin çogu Müslüman olan bir Ülkede dini yasamin sosyal hayatta görünürlüg ü ne yönelik önemli kisitlamalar getirildigini gözlemliyoruz.2007 yili içinde de siyaset ve toplumu sarsan önemli olaylar ve ihlaller yasanmistir. Dini emirleri yerine getirmek isteyen kisi ve kuruluslar çesitli gerekçeler ileri sürülerek agir bir baski altinda tutulmustur. Devlet dini kontrol altinda tutulmasi gereken bir alan olarak gördüg ü için siyasi nedenlerle din özgürlüg ü nü belirgin bir sekilde kisitlamistir.

Kürt sorunu ise halen devam eden ve adini ne oldugu alaninda tartismalarin yasanmasinin bile sorunun çözümü yolundaki engelleri apaçik ortaya çikardigi çok önemli bir insan haklari sorunudur. Sorunun adinin kaçamak ve utangaç bir yolla farkli isimlerle telaffuz edilmesinin çözüm yolundaki en önemli engel oldugunu dü sü nüyoruz. 40 bin kisinin ölümüne yol açtigi ileri sürülen sorun 2007 yili içinde de birçok kisinin hayatini kaybetmesine neden olmustur. Sorun farkli adlandirmalardan kurtulamadigi gibi aslinda sadece terör sorunu olarak da gösterilmeye çalisilmistir. Insan haklari kavraminin Devlet görevlileri ve halk tarafindan yeterince bilinmedigi bir toplumda olusan çatisma ortaminin insan haklari sorunlarini derinlestirecegi açiktir. Sorunun nedenine, kökenine yönelik dogru tespit ve teshisler yapilmadigi sürece askeri tedbirlerin yeterli olamayacagi bellidir. Sorunun yasandigi bölgede halki ikna edecek demokratiklesme adimlarinin konjonktürel olmayan kalici adimlar seklinde atilmasi gerekmektedir. Aslinda sadece bölgeyi degil en uzak bölgeleri ve kisileri de siddetle etkiledigi gözden kaçirilamayacak bir gerçektir. Herhangi bir insan haklari sorununun zamanla tüm bünyeyi etkilemesi sosyolojik bir gerçekliktir.

YASAM HAKKI

2007 Yilinda yasam hakki alaninda önemli ihlaller yasandigini gözlemledik. Faili meçhul cinayetler/süpheli ölümler.385 olay, 376 ölüm. Faili meçhul ölümlerin azalma göstermedigi dikkat çekmektedir. Yasam hakkinin en temel insan hakki oldugu ortadadir. Devlet'in tüm gücü ve etkinligi ile fail'i meçhul ölümlerin çözümüne odaklanmasi gerekir. Kolluk kuvvetleri ve yarginin zaaf içinde olmasi fail'i meçhullerin ortaya çikarilmasinda temel etkendir. Devlet ve siyasi iktidar topluma yargisiz infazlari hos gösteren hukuk disi yollarla adalet aranmasina prim veren tüm araçlari kontrol altina almali ve insan haklari standartlarina göre yönlendirilmesini saglamalidir. Ayrimcilik üreten Toplumsal anlayis varligi, hukuk disi çözümleri hos gösteren popüler dizi filmler, devam eden çatisma ortami yargisiz infazlar ve fail'i meçhullerden dogan yasam hakki ihlallerini mesru gösterebilir. Ancak Devlet, saglamasi gereken bu en büyük hak konusunda evrensel hukuk ilkelerinden vazgeçmemeli ve gereken tedbirleri almalidir.

ÇATISMALARDA ÖLÜMLER

Çatismalarda ölen ve yaralananlar ciddi bir sayi olusturmaktadir. 203 olay, 515 ölü, 170 yarali. Çatismalarin agirlikli olarak Dogu ve Güneydogu Anadolu bölgesinde toplandigi gözlenmistir. Silahli çatismalarin yasandigi bölgede insan hayatinin degersizlestigini, artarak devam eden sivillerin magdur oldugu mayin patlamalari olaylari ile de görüyoruz. Bomba/mayin patlamasi 268 olay, 100 ölü, 476 yarali. Resmi raporlarda, Türkiye'de topraga dö s eli toplam yaklasik 1 milyon, stoklarda ise 3 milyon adet anti-personel karamayini bulundugu açiklanmaktadir. Türkiye'nin 2003 yi linda taraf oldugu anti-personel kara mayi nlarinin kullanimini yasaklayan Ottowa Sözlesmesi'ne göre, stoklarindaki mayinlari 2007 yilina kadar temizlemesi gerekmekte idi. Toprak altindakileri ise 2013 yilina kadar temizlemesi gerekiyor. Mayi nlarin temizlenmesi Devlet'in görevidir. Bu konudaki ihmallerin can kayiplarina ve kalici sakatliklara neden oldugu bir gerçektir. En temel hak olan yasam hakkinin eksiksiz saglanmasi için konun un önemine, ciddiyetine en ba sta Devlet görevlileri inanmal i dir.

KÜRT SORUNU

Kürt sorunu en önemli insan haklari sorunlarindan biri olmaya devam etmistir. Sorunun çözümsüz birakilmasi ve devam eden siddet olaylari önemli hak ihlalleri olusmasina yol açmaktadir. 2007 yilinda Kürt sorunu konusunda eski Kara Kuvvetleri komutani Aytaç Yalman'in "sorunun kendilerine yanlis ögretildigini, Kürt yoktur diye egitildiklerini, Kürtlerin kimlik haklari baglaminda devletin anlayissizliginin sorunu içinden çikilmaz hale getirdigini" açiklamasi yillardir reddedilen hatalarin itirafi olmasi açisindan önemlidir. Insan haklari alaninda yillardir raporlar düzenleyen bizler için bu itiraflarin yetkili agizlardan teslim edilmesi olumlu bir gelismedir. Genelkurmay Baskani Yasar Büyükanit'in insan haklari söylemini ellerinden kaçirdiklarini beyan etmesini önemli buluyoruz. Evrensel bir deger olan insan haklari kavramini araçsallastirma düzleminde hayiflanarak elden kaçirildiginin açiklanmasi aslinda sorunun kökenine dair ipuçlari vermektedir. Hiçbir kaygidan etkilenmeden insan haklari sorunlari ile yüzlesilmeli ve tatminkâr adimlar atilmalidir. Bu itiraflarin insan haklari sorunlarinda yapilan hatalarin düzeltilmemesi ile sonuçlanmasi hayal kirikligi olusturacaktir. Israrla parmak bastigimiz hak ihlallerinin de bir gün kabullenilecegini tahmin edebiliyoruz. Bu itiraflarin milyonlarca kisinin magdur olmasindan önce yapilmasi ise hayati öneme sahipti.

Bölgeye sadece ekonomik yardim ve tesvikler ile degil, kimlik haklari alanindaki sorunlarin giderilmesine yönelik çalismalarin da yapilmasi gerektigi ortadadir. Sorunun çözümü için tüm vatandaslarin esit haklara sahip oldugu en temel insan haklarinin ayrimsiz herkes için oldugu bir idare tarzi Devlet ve siyasi iktidar tarafindan ortaya konulmalidir. Sorun sadece terör sorunu olarak lanse edilmemeli sorunun çözümüne yönelik çok yönlü adimlar atilmalidir.

Bosaltilan yakilan köy vakalarinin önceki yillara göre azaldigi gözlenmistir.1 olay. Zorunlu göçe tabi tutulan kisilerin bir an evvel köylerine dönmeleri saglanmalidir.Zorunlu göç nedeniyle dengesi bozulan sosyal dokunun iyilestirilmesi için çaba sarf edilmelidir.

2007'de Türkçe disindaki dillerin kullanimi ile ilgili kisitlamalar, medya, yerel yönetimler ve siyasi parti etkinliklerinde yogun biçimde gözlenmis, davetiyelerde Kürtçe ifadelere yer verilmesi bile dava konusu yapilmistir. Ana dilde ögrenim hakki farkli her dili konusan kesime taninmalidir.

KISI ÖZGÜRLÜGÜ

Iskence/iskence iddiasi ve kötü muamele

Iskence/iskence iddiasi ve kötü muamele 163 olayda gözlenmistir. Eski Cumhurbaskani Kenen Evren, iktidarda oldugu yillardaki icraat ve dü sü ncelerine iliskin degerlendirmeler yaparken sarf ettigi "...Sanki iskence, 12 Eylül'den önce karakollarda yok muydu? Bütün karakollarda vardi. Yani karakola dü s tün mü, kötü muamele yapiliyordu. 12 Eylül'de biz polisi serbest biraktik, rahat çalissin diye. Onlar yine yaptilar bunu...." biçimindeki ifadeleri ile önemli itiraflarda bulunmustur.Sorumlu yetkililer tarafindan memurlarin uygulamalarina izin verildiginin beyan edilmesi cüretkar bir açiklama oldugu kadar yargiya intikal etmesi gereken bir itiraftir.

Iskencenin toplum arasinda destek bulmasini saglamak için iskenceciler "Iskence yapilmazsa suçlular bulunamaz" iddiasini ileri sürmekte, adi suçlarin artmasi karsisinda ise "CMK çikti böyle oldu" savunmasini yapmaktadirlar. Böyle bir iddianin ne kadar kabul edilemez oldugu ortadadir. Hiç kimse kanunla kendisine verilmeyen bir görev ihdas edemez. Temel haklar arasinda istisnasi olmayan tek kurum iskenceden masuniyettir. Savas hali dahil her ne sebeple olursa olsun iskenceye geçit verilemez, mazur görülemez.

Siddet olaylari sonucu yürürlüge konulan PVSK daki degisikliklerin belirgin yasam hakki ihlalleri olusturdugunu gözlemledik. Yasanin degistirilmesi sonrasinda keyfi davranislar ve can kayiplari olabilecegine dair önemli itirazlarimizin medyaya yansiyan olaylarla gerçeklestigini gözlemlemek son derece üzücüdür. 2007 yilinin son 6 ayi içinde yaralanma veya ölüm ile sonuçlanan 15 olay tespit ettik.Istanbul'da polis darbesi ile ölen Feyzullah Ete ve Izmir'de dur ihtarina uymadigi için polis kursunu ile öldürülen Baran Tursun olaylari belirgin bir artis gösteren vakalarin göze çarpan son örnekleridir. Sinirsiz durdurma yetkisi ile durdurulan kisiler sorgulanmis ve kimi zaman darb edilmis, üstüne bir de memura mukavemet ettikleri iddiasi ile haklarinda suç duyurusunda bulunulmustur. Istanbul'da Muammer Öz isimli bir avukat dahi bu tür muamelelerin magduru olmustur.

PVSK da bir an önce insan haklarinin gelistirilmesine ve güvenlik güçlerinin orantisiz güç kullanimina yol açacak davranislarina engel olunacak düzenlemeler yapilmalidir. Zira olusan can kayiplarinin ileride tekrar edilebilecek olmasini kabul edilemez buluyoruz.

Toplam gözalti sayisi 17.194 kisi tutuklamalar ise 639 kisi olarsak tespit edilmistir. Aradaki farkin büyük olmasi haksiz yere vatandaslarin gözaltina alinabildigi kuskusunu gündeme getirmektedir. Gözaltinda ölüm'ün 2 ayri vakada 2 ölüm olarak tespit edilmesi gözaltinda kötü muamele iddialarini maalesef güçlendirmektedir. Bu sorunun engellenmesi için kolluk kuvvetlerinin yaygin insan haklari egitimimden geçmesi gerektigini dü sü nüyoruz.Bu egitimlerin sonuçlarinin idareciler tarafindan takibi ve kolluk kuvvetleri arasinda insan haklari söyleminin ve eyleminin içsellestirilmesine çalisilmalidir.

CEZAEVLERI

Ceza evleri'nde 5 ayri olayda 5 ölüm tespit edilmesi Devlet güvencesi altinda tutulan mahkûmlarin can emniyeti açisindan gereken tedbirlerin yeterli ölçüde alinip alinmadigi sorusunu akillara getirmektedir. Cezaevleri sadece ceza uygulama mekânlari degil mahkûmlarin rehabilite edilmesi ve topluma kazandirilmasi gereken yerler olmalidir. Cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlüler yasalara göre yargilanan ya da cezalandirilmis insanlardir. Suçlu ya da sanik olmalari sahip olduklari bir takim haklari ortadan kaldirmaz. Insanlik onuru ile bagdasir sekilde yasama hakki, haberlesme hakki, istedigi dili konusma hakki, spor yapma hakki, saglik hakki, hijyenik bir ortamda bulunma hakki, sikayet hakki, dilekçe hakki gibi haklar tutuklu ve hükümlülerin de sahip olmasi gereken haklardir. Bu haklarin kisitlanmamasina özen gösterilmelidir.

F tipi cezaevleri yapilari itibariyle insan onurunu zedeler niteliktedir. Insan haklari savunuculari bu tip cezaevlerinin yapimina karsi olduklarini, bunun insan onurunu zedeleyecek nitelige bürünebilecegini israrla vurgulamislardir.. Yil içinde F tipi cezaevlerinin kosullarinda bazi iyilestirmeler yapilmissa da bu iyilestirmelerin bazi cezaevi müdürleri tarafindan keyfi olarak uygulanmadigi gözlemlenmistir. Ayrica mahkumlara farkli uygulamada bulunuldugu da tespit edilmistir. F tipi cezaevleri için kesin çözüm insanlik onurunu daha fazla zedelemeden bu tip cezaevlerinin derhal kapatilmasidir.

DÜSÜNCE ÖZGÜRLÜGÜ

Düsünce özgürlüg ü alaninda 324 vakanin bulunmasi 735 yil hapis cezasi 1 kisiye müebbet hapis cezasi 154.976 YTL para cezasi verilmesi ürkütücü boyuttadir. Cezaevine giren dü sü nce suçlusu 9 kisidir. Bu rakamlar insan haklari kavraminin en önemli ögelerinden biri olan dü sü nce özgürlüg ü adina son derece üzücüdür. Demokratiklesme adimlarinin atildigi iddia edilmesinin sonucu olarak bu rakamlarda dü süs yasanmasi gerekirken önemli derecedeki rakamlarla karsilasmamiz dikkat çekicidir. Bunun en önemli nedenlerinden birisi Ülkemizde dü sü nce özgürlüg ü önünde büyük bir engel teskil eden 301.maddenin halen yürürlükte olmasidir.301. maddenin tümden iptal edilmesi gerekmektedir. Bu maddeyi iptal yerine tatminkar olmaktan çok uzak iyilestirme girisimlerini samimiyetten uzak çabalar olarak degerlendirmekteyiz. Sok edici dü sü nce açiklamalarini dahi dü sü nce ve ifade özgürlüg ü sinirlari içinde degerlendiren uluslararasi insan haklari standartlarinin ve ülkemizi de baglayan AIHM içtihatlarinin siyasi mülahazalarla igdis edilmemesi gerekir.301. maddenin devam etmesini saglayanlar bu maddeden yargilanmaktan dolayi katledilen ve halen hedef gösterilen kisilerin yasam hakkini gasp ettiklerini unutmamalidir.

BASIN ÖZGÜRLÜGÜ

Basin özgürlügü alaninda kapatilan/toplatilan/yasaklanan yayin ve etkinlik 23 olaydir. Gazeteci ve yayin organlarina yönelik baskilar/kisitlamalar 85 olaydir. Gözaltina alinan gazeteciler 27 olayda, 38'dir. Bu sonuçlar halkin haber alma özgürlüg ü alaninda resmi anlayisin disindaki muhalif basin'a yönelik kisitlamalarin devam ettigini göstermektedir. Ayrica Askeri birimlerin çesitli etkinlik ve brifinglerde akredite, akredite olmayan seklinde basini ikiye bölmesi basin özgürlügü alaninda ayrimciligin devam ettiginin belirgin göstergelerindendir.

Basin'in yol açtigi ihlallerin ise 68 olarak tespit edilmesi basin özgürlügünün kisi ve kurumlar karsisinda güç ve statü teminine yol açabildigine dair bir göstergedir. Basin özgürlügünün istismarinin önüne geçilmesi objektif kriterlerle saglanmalidir.

DIN VE VICDAN ÖZGÜRLÜGÜ

Din özgürlüg ü alaninda belirgin ihlallerin devam ettigi gözlenmistir. Din ve vicdan özgürlüg ü alaninda belirgin bir gerileme gözlenmistir. Egitim ögretim ve çalisma hayatinda uygulanan basörtüsü yasaginin daha da akil almaz boyutlara vardigi gözlenmistir. Resmi bayramlarda çesitli illerde protokolde basörtülü bayanlarin bulunmasindan dolayi töreni protesto edip ayrilan askeri erkanin tavrinin organize bir davranis oldugu kanaati olusmustur. Kocaeli'nde yarismalarda dereceye giren ve bu yüzden Çanakkale gezisiyle ödüllendirilen ögrencilerin bir kisminin basörtülü olduklari gerekçesiyle sivil kiyafetlerle yapilan bir geziye katilmalarinin Milli egitim müdürlüg ü görevlileri araciligi ile engellendigi gözlenmistir. Adana Kozan'da ödül almak için sahneye çikan bir ögrencinin sahneden salonda bulunan askeri bir yetkili tarafindan indirilmesi görüntülerinin medyada sergilenmesi toplumda büyük bir infiale sebep olmustur.Ekranlara yansimayan benzer magduriyet tablolarinin varligi ise gözden kaçirilamayacak boyutlardadir. TÜBITAK' i n düzenledigi 15. Ulusal Bilim Olimpiyatlari ve 12. Ulusal Ilkögretim Matematik Olimpiyati ödül töreninde dereceye giren Istanbul Özel Sefkat Lisesi ögrencisi Elif Büsra Dogan' i n sahneye basörtüsü ile çikmasi nedeniyle yetkililer hakkinda sorusturma açan Bakan Hüseyin Çelik'in hukuk disi uygulamalari sahiplenmesi ve devam ettirmesi büyük tepki toplamistir.Basörtüsü alanindaki kisitlamalarin bu sene içinde arttirilarak yayginlastigi göze çarpmaktadir.

Halkin sorununa duyarlilik göstermede TBMM ve Hükümet iyi bir sinav vermemistir. Hiçbir mazeret yasak sürdürmenin bahanesi olamaz. Hükümetin ilk günlerde olmasini istedigi toplumsal mutabakat vardir. Bu anlasildiktan sonra kurumsal mutabakat aranmaya baslamistir. Bu söylemin hukuk devleti ve demokrasi ile ilgisi yoktur. Aslolan halkin talepleridir. Kurumlar halkin islerini kolaylastirmak için vardir. Halkin isteginin disinda davranan ve direnen kurumlarin islahi demokrasinin geregidir. Basörtüsü'ne özgürlük talep eden Kocaeli, Sakarya, Ankara, Van, Akyazi, Konya, Kayseri, Izmir ve Antalya'da rekor sayiya ulasan haftalik veya aylik periyodik sivil toplum gösterileri toplumun israrli talebinin görünürlüg ü açisindan dikkat çekmektedir.

Farkli dinden kisilere yönelik ihlaller ve baskilarda dikkat çekici bir unsurdur. Azinlik haklari/kültürel haklar alaninda 78 olay tespitimiz var. 2006'da islenmis olan rahip cinayetlerine çesitli saldiri olaylari ile devam edilmistir. Malatya'da misyonerlik yaptiklari gerekçesi ile 3 kisi öldürülmü s tür. 301. Maddeden defalarca yargilanmis Ermeni yazar Hrant Dink kiskirtilan etnik ayrimciliktan dolayi gazetesinin önünde öldürülmü s tür. Etnik ayrimciligin bir baska göstergesi ise PKK'nin yaptigi Daglica baskinindan sonra yasanmistir. Bir çok ilde Kürt kökenli vatandasimiza yönelik çesitli tacizler yasanmistir. Hatta Bursa'da Kürt kökenli bir vatandasin isyerinin camlari kirilmis ve yagmalanmistir.Etnik ayrimciligin bizzat resmi yetkililer tarafindan tesvik edildigini Genelkurmay Baskani Orgeneral Yasar Büyükanit'in halki "kitlesel karsi koyma refleksine" çagirdigi kamuoyuna yansiyan bir çagri yaptigi bilinmektedir.Toplumda dini ve etnik ayrimciligin demokratiklesme çabalarini baltalamaya yönelik olarak yapildigini görmek üzüntü vericidir.Olusan gergin ortama ragmen farkli irklar ve kesimler arasinda fiili çatisma çikmamasi ise sevindirici gelismelerdir.Ancak her an alevlendirilebilecek etnik ayrimcilik potansiyeli mevcuttur.Devletin ve siyasi iktidarin görevi etnik ve dini ayrimciligin son derece hassas bir konu oldugunu unutmayip ayrimciligi körükleyen yayinlara, söylemlere ve eylemlere karsi gereken önlemleri almasidir.

ASKERI VESAYET

Askeri vesayet sistemi belirgin bir sorun olmaya devam etmektedir.2007 Nisan ayinda toplumda büyük gerginliklere yol açan Cumhurbaskanligi seçimlerinde askeri vesayet sisteminin gölgesi hissedilmistir. Toplanti yeter sayisi olarak Anayasa mahkemesinin 367 sayisinda karar kilmasi ise gerilimi arttiran önemli bir unsurdur.27 Nisan gecesi Genelkurmay baskanliginin internet sitesine konulan ve e-muhtira olarak adlandirilan bildirinin sivil siyasete müdahale eden ve askeri vesayet sistemini su yüzüne çikaran somut bir olay oldugu açiktir.Bu yilin insan haklari alanindaki en olumsuz gelismesi olarak 27 Nisan muhtirasini görüyoruz.

YARGI

Yargi alaninda da hayal kirikligi olusturan gelismeler yasanmistir. 2006 yilindan beri büyük tartismalara neden olan ve davanin savcisinin görevinden uzaklastirilmasina neden olan Semdinli davasinda saniklarin tahliye edilmesi büyük hayal kirikligi olusturmustur. TESEV'in 2007'de yaptirmis oldugu ''Kurumsal Algi ve Zihniyet Yapilari'' arastirmasinin yargi konusundaki gelismeleri bizzat yasayanlara bakarak bir mülakat çalismasi yapildigi bölümünde çikan sonuçlar devletten ve hükümetlerden bagimsiz olmasi gereken yargi açisindan dikkat çekicidir. Rapora göre, ''Devlet çikarlari mi, adaletin gerekleri mi? Demokrasi mi, güvenlik mi?'' baslikli bölümde ''Hakim ve savcilar arasinda yargilama faaliyeti sirasinda adalet ile devletin çikari veya demokrasi ile devletin güvenligi arasinda bir karsitlik çikabilecegi ve bu durumda devletin çikarlarinin korunmasi gerektigi kanisinin yaygin oldugunu gördük''sonucunun çikmasi manidardir. Yarginin çift basli olmasi Semdinli davasindaki adalet beklentilerini kesintiye ugratan ana unsurlardandir. Askeri yargi iptal edilmelidir.

Uluslararasi Ceza mahkemesi'ne Türkiye halen taraf olmamistir.Uluslararasi Ceza mahkemesi Uluslararasi toplumu ilgilendiren en ciddi suçlari isleyen kisiler üzerinde yargi yetkisine sahiptir. Basbakan Erdogan, 2004 yilinda Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde yaptigi konusmada, Türkiye'nin kisa sürede bu anlasmayi onaylayacagini bildirm esine ragmen bu konuda hiçbir adim atilmamistir..Hiç bir kaygi adaletin, hukukun üstünlügünün önüne geçmemelidir.

ÖGRENIM ÖZGÜRLÜGÜ

Ögrenim özgürlüg ü alaninda 120 olay tespit edilmistir. Hukukla bagdasmayan meslek liselerine yönelik katsayi adaletsizligi halen devam etmektedir. Haksizlik mesrulastirilmaya çalisilmaktadir. Siyasi yaklasimlar ile tek tiplestirici bir egitim sistemi sürdürülmektedir.

12 Eylül darbe düzeninin kurumlarindan YÖK devam ediyor ve ögrencilere son derece dar bir alan birakiyor.2007 yilinda YÖK'ün baskici otoriter bir egitim anlayisini Üniversitelerde uyguladigini gözlemledik. Bilimsel ve katilimci bir egitimi engelleyen ve üniversitenin özgürlesmesini imkansizlastiran YÖK kaldirilmali, yetkileri daraltilmis ve sadece koordinasyon görevi bulunan bir kurul olusturulmalidir.

Okulda Siddet/Ögrenci olaylari 29 olaydir. Okuldan Uzaklastirma 314 olay, Okulda Sorusturma 547 olay, 52 ögrenciye okuldan atma18 ögrenciye kinama cezasi verilmistir. Orta ögrenimde artan siddet olaylari dikkat çekmektedir. Ögrencilerin Uyusturucu kullaniminin arttigina dair verilerde artis vardir. Ders kitaplarinda insan haklari ilkelerine aykiri bilgiler ayiklanmalidir.

ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜGÜ

Örgütlenme özgürlüg ü ile ilgili 342 sivil toplum örgütlerine yönelik baskilar/saldirilar ile ilgili olarak 46 olay tespit edilmis olmasi dü sü ndürücüdür. Demokrasi'nin vazgeçilmez unsuru olan vatandaslarin birliktelik olusturarak yönetime katilmasi olgusuna yönelik önemli engellemelerin halen devam ediyor olmasi üzücüdür. Demokratik bir toplumda örgütlenme özgürlüg ü nün saglanmasi yönünde Devlet aygitina çok is dü s mesi gerekirken engelleyici rol üstlenilmesi kabul edilemezdir.2911 No'lu toplanti ve gösteri yürüyü sü kanunu'nun uygulanmasinda kolluk kuvvetlerinin keyfi davranislar sergiledigi siklikla gözlenmistir. Örgütlenme özgürlüg ü mücadele edilmesi gereken rakip bir unsur gibi görülmemeli aksine sivil siyasal katilimin en önemli ögesi olarak korunmali ve gelistirilmelidir.

MÜLTECI HAKLARI

Siginma hakkina yönelik ihlaller 222 olayda gözlenmistir. 10.548 kisinin insan ticareti ögesi olarak kullanildigi anlasilmistir. Yilin son ayinda ardarda meydana gelen Ege Denizindeki tekne facialari mültecilerin dramini su yüzüne çikarmissa da hala etkin önlemler alinmamistir.

Mülteci haklari genellikle toplumun gündeminde olmasa da artan bir oranda belirgin bir insan haklari sorunu olmaya devam etmektedir. Türkiye iltica ve siginma hukuku ile ilgili özel yasalari hayata geçirememis ve AB üyelik sürecinde yerel mevzuatta yapmayi taahhüt ettigi düzenlemeler konusunda bir ilerleme saglayamamistir. Türkiye'nin ilticada geçis merkezi olmasindan dolayi insan ticaretinin tüm yüz kizartici örnekleri meydana çikmistir. Türkiye'de çesitli kamplarda yasayan mülteciler belirsizlikten kurtarilip gayri insani yasam kosullarindan kurtarilmalidir. Tabiiyeti altindaki Devlet'in olasi ölüm cezasi ihtimali göz ardi edilerek birçok mültecinin Ülkelerine iade edildigini gözlemliyoruz. Yetkili çevreleri mültecilerin can güvenlikleri basta olmak üzere temel haklarini koruma altina almaya, ayni zamanda insan kaçakçiligi ile daha fazla mücadele etmeye çagiriyoruz. Siginma hakkinin yeni anayasada mutlaka ayri bir maddede düzenlenmesini, özel iltica yasasinin biran önce çikarilmasini ve uluslararasi çerçeve sözlesmedeki cografi çekincenin kaldirilmasini talep etmekteyiz.

ÇALISMA YASAMI

Çalisma yasamina yönelik ihlaller 451 olay olarak ortaya çikmistir. Ölenler 239 kisidir. Yaralananlar 1698 kisidir. Isten atilanlar 3974 kisidir. Çalisma yasamina yönelik ihlallerin yüksek bir sayi arzetmesi sosyal güvenlik sisteminin daha siki denetlenmesi gerektigini göstermektedir. Çalisma yasaminda is emniyeti ve güvenliginin yeterince saglanmadigina dair bulgular göze çarpmaktadir. Ayrica toksik atiklarini halka zarar vermeyecek bir sekilde atmasi gereken birçok Fabrika'nin gereken islemleri yapmadigi gerçegi ortaya çikmaktadir. Devletin Ilgili birimlerinin konuyu titizlikle takip etmesi gerektigi ortadadir.Her geçen gün büyüyen çevre kirliliginin temelinde etkin önlemleri almayan idarecilerin suçu büyüktür.

SAGLIK HAKLARI

Saglik haklari alaninda 149 olay tespit edilmistir. Hasta haklari alaninda hastanelerde hasta haklari kurullarinin varligini olumlu buluyoruz. Ancak sivil toplum kuruluslarinin bu kurullara katiliminin azligi dikkat çekmektedir. Bu kurullar insan haklarina uygun bir saglik politikasinin gelistirilmesine önayak olmalidir. Hastanelerin insanlar hasta olacagi için kuruldugu unutulmamali ve idari tüm islemlerde hasta haklari ön planda tutulmalidir.

KADIN HAKLARI

Kadin haklari alaninda 167 olay dikkat çekmektedir.Kadin'in sosyal hayata etkin bir sekilde katilimi önündeki engellerin çesitli sekillerde devam ettigini gözlemliyoruz.

Cinsel taciz ve tecavüz olaylarindaki artis dikkati çekmektedir. Sayi 39.

2007 yilinin son günü Taksim'de yilbasi kutlamalari sirasinda turistlere yönelik taciz olayinin ekranlara yansimasi olayin medyatik yüzü ise de olgunun genel hali açisindan dikkat çekicidir. Taciz olaylarinin ortaya çikmasina yol açan etkenler objektif degerlendirmelerle ortaya çikarilmalidir.Kadin'in reklam vb. konularda istismar araci olarak kullanilmasinin önüne geçilmelidir.

TÖRE CINAYETLERI

Töre cinayetleri 44 olay, 53 ölüm ile önemli bir sayi olusturmaktadir. Türkiye de kadin sorunlarindan en can yakici olanlarindan biriside töre cinayetleridir süphesiz. Töre veya namus adi altinda kadinlara herhangi bir erkekle bir sekilde iliskilerinin bulundugunun anlasilmasinin ardindan aile meclisinden birisinin yasamlarina son verme kararinin alinmasinin ardindan kadin ve kizlarin ölüm fermanlari veriliyor. Töre cinayetini isleyenlerin özellikle 18 yas altinda az ceza alabilecek kisiler olmasina dikkat ediliyor. Töre cinayetlerinin bir kismina intihar veya kaza süsü verilmesi veya çesitli sekillerde örtbas edilmesi, töre cinayetlerinin sayisinin saglikli bir biçimde belirlenmesini zorlastiriyor. Töre cinayetlerinin iki etkin sebebinde; birinci olarak feodal yapi, ikinci olarak ise egitimsizlik oldugunu belirtebiliriz. Sorunun çözümü noktasinda yerel yetkililere önemli görev dü s mektedir. Bununla birlikte egitimciler din adamlarinin katilimiyla ortak bir bilinçlendirme çalismasi yapilmalidir.

Töre cinayetlerinin kesintisiz bir sekilde devam etmesi egitim çalismalarinin arttirilmasi , siginma evi sayisi arttirilmasi, kadinin istismarinin hayatinin her alaninda önüne geçilmesi gerçegini tekrar gözler önüne sermektedir.

ÇOCUK HAKLARI

Çocuk haklari alaninda 203 olay tespit edilmistir. Çöplüklerden çikarilan bebek cesetleri, sokaga birakilan yeni dogmus bebeklerin her geçen gün artmasi, çocuk denecek yasta tecavüze ugrayan kadinlar çocuk haklari alaninda sorunun kökenine yönelik tematik çalismalarin önemini arttirmaktadir. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) verilerine göre, Türkiye'de her sene ortalama 500 bebek sokaga birakiliyor.Ana karnindaki bebegin de yeni dogan bir bebegin de anne babasi veya baskalarinin herhangi bir mazeretinin geçerli olamayacagi en temel hakkinin, yasam hakki oldugu her vasitayla anlatilmalidir.Aile- çocuk iliskisi titizlikle takip edilmelidir. Yasam hakkinin en önemli hak oldugunun anlasilmasi sahiplenilmek istenmeyen çocuklarin magduriyetini azaltabilir. Sosyal baski unsurlarinin hiçbirinin yasam hakkini çigneyemeyeceginin egitimi yaygin bir sekilde verilmelidir.

Sosyal Hizmet Kurumlarinda ve okullarda yasanmaya devam eden cinsel taciz ve dayak vakialari her geçen gün soruna somut ve sefkatli çözümler bulunmasini zorunlu hale getirmektedir. Sosyal Hizmet Kurumlarinda ve okullarda yasanmaya devam eden cinsel taciz ve dayak vakialari devlet kurumlarinin güvenilirligini her geçen gün biraz daha yitirmesine sebep olmaktadir. Sosyal hizmet kurumlari çaresizlige itilen kisilere yalniz olmadiklarini hatirlatici bir etkinlikte olmalidir Çocuk Haklari alaninda yasanan onca ihlale ragmen ülkede hala bir "Ülke-Çocuk Politikasi" gelistirmek mümkün olmamistir.

ENGELLI HAKLARI

Engelli haklari alaninda 13 olay tespitimiz vardir. Engelli vatandaslarimizin sorunlarina çözüm önerileri bulunulmaya çalisilsa da bu, engelsiz kisilerin farkina varamadigi bir çok eksikligin giderilemedigi gerçegini örtmemelidir.

AIHM

AIHM 'de Türkiye'nin ödemesi gereken tutar 3.801.926 € dur. AIHM'de en fazla dava edilen 3. Ülke olunmasi dikkat çekmektedir. Türkiye hakkinda açilan yaklasik 10 bin davanin büyük bölümü ifade ve örgütlenme özgürlüg ü ve adil yargilanma ile ilgilidir. AIHM'de Türkiye'nin ceza almasina yol açan Idari uygulamalari yapan idarecilerin ödemesi yerine bunun hazine'den yapilmasi idari mercilerin hatalarinin halka yükletildigini göstermektedir.

Yil içinde tartisilan yeni Anayasa çalismalarini olumlu bir gelisme olarak degerlendiriyoruz. Insan haklari sorunlari'nin çözümü konusunda somut demokratiklesme adimlari atilmasini bekliyoruz. Siyasi ve bürokratik kaygilarin insan haklarina dayanan bir anayasa yapilmasina engel teskil etmemesini diliyoruz.

MAZLUMDER Genel Başkanı

Ömer Faruk GERGERLİOĞLU

YAYIN BİLGİLERİKategori Adı Yurt İçi RaporlarTarih 2007-12-30
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4643459