2005 TÜRKİYE İNSAN HAKLARI İHLALLERİ DEĞERLENDİRMESİ

03.01.2005

MAZLUMDER Genel Merkezinden Yapılan Yazılı Açıklamada 2005 Yılı İnsan Hakları İhlalleri Değerlendirildi.

2005 yılında uygulanmaya başlanan Ceza Yasası, Dernekler Yasası gibi bir çok düzenleme önemli iyileşmeleri beraberinde getirmiştir. Terörle Mücadele Yasasında geri adım niteliği taşıyacak adımların atılmamış olması umut vericidir. Fiziki iz bırakan ve gözaltı merkezlerinde gerçekleştirilen işkence vakalarındaki azalma 2005 yılında da devam etmiştir. Faili meçhul ve yargısız infaz vakalarında sayısal azalmaya rağmen, idari soruşturma mekanizmalarının yeterince işletilemiyor olması endişe vermeye devam etmektedir. Gerçekleşen iyileşmelerin, geçici ,göstermelik ve AB sürecine endeksli olduğu izlenimi vermesi, köklü bir değişimin kararlılıkla sahiplenilmesini engellemektedir. Sadece güvenlik görevlilerinin değil, hatta daha fazla, koruculardan, yargı mensuplarından, YÖK'ten kaynaklanan ihlaller 2005'te de devam etmiştir.

2005 yılı içerisinde çatışmaların devam etmesi çok sayıda güvenlik görevlisi ile birlikte sivilinde hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Özellikle mayın patlaması sonucu yaşama hakkı ihlal edilenlerin sayısal yüksekliği yanında, gösterilere müdahale sonucu hayatının kaybedenlerin olması önemli bir insan hakları sorunudur.

Mersin'de Ümit Gönültaş'ın gösteri sırasında yakın mesafeden göğsüne isabet eden tek kurşunla hayatını kaybetmesi, Şemdinli olaylarını protesto eden Yüksekova'da 3 göstericinin ateşli silahlarla öldürülmesi geçtiğimiz yılın dikkat çekici olaylarındandır. Adalet bakanlığına bombalı saldırı girişiminde infaz edilen Eyüp Beyaz'ın etkisiz hale getirilerek üzerindeki patlayıcıları kullanmasının engellenebileceği iddiaları tartışmalara neden olmuştur.

2005 yılına damgasına vuran önemli gelişmelerden birisi de Şemdinli'de meydana gelen patlamalardır. Daha önce yaşanan çok sayıda olaya rağmen kitabevinde meydana gelen patlamada güvenlik görevlilerinin dahili olduğu iddiaları, dikkatleri olağanüstü örgütlenmelere çekmiştir. Toplumsal infiale dönüşen olay sonrasında, üst düzey askeri yetkililerin yaptığı açıklamalar, olayların bütün boyutlarıyla açıklığa kavuşturulmayacağı endişelerini güçlendirmiştir. Bu olayla ilgili idari soruşturma mekanizmalarının sağlıklı işletilmeyip sadece yargısal soruşturmanın sürdürülmesi, uzun yıllar süren davaların devam ettiği hatırlanırsa endişe vericidir...

Uğur ve Ahmet Kaymaz davalarında gelinen nokta, 1991 yılında gözaltında hayatını kaybeden Birtan Altunbaş davasının devam ediyor olması bu endişeleri güçlendiren vakalardır.

2005 yılına damgasını vuran önemli bir başka gelişme ifade özgürlüğü ile ilgili yaşanan kısıtlama ve cezalandırmalardır. AB sürecinde gerçekleşen bir çok yasal düzenlemeye rağmen yaşananlar, ifade özgürlüğünün sadece dış dinamiklerle güvence altına alınamayacağını göstermiştir. Hatta yaşanan gelişmelere tepki olarak boy gösteren toplumsal linç olayları ve suç duyuruları AB sürecinin ifade özgürlüğüne negatif etkisi olarak değerlendirilebilir. Trabzon'da bildiri dağıtan TAYAD'lı 5 üniversite öğrencisine yönelik müdahale ve sonrasında Trabzon Valisinin açıklamaları, bildiri dağıtmak isteyenlerin "halkı ve polisi darp ve halkı güvenlik güçlerine karşı kışkırtma" suçlaması ile tutuklanmaları bir seri gelişmenin başlangıcı olmuştur. Benzer olaylar Samsun ve Rize'de yaşanmış, yerel yöneticiler ve siyasiler tarafından yaşanan linç girişimlerini mazur hatta meşru gören açıklamalar yapılmaya devam edilmiştir.

Mersin'de "bayrak yakılmak istendiği" iddiası ile düzenlenen gösteriler, Bozöyük, Balıkesir-Ayvalık, İzmir-Seferhisar'da yaşanan olaylar toplumda Türk- Kürt gerilimini tırmandırarak çatışma ortamını hazırlayan endişe verici gelişmelerdir. Sorunun güvenlik görevlileri ile PKK arasındaki bir çatışmadan, toplumlararası çatışmaya dönüşmesi hem özgürlükler hem de güvenlik açısından önemi bir tehdit oluşturmaktadır.

Osmanlı Ermenileri konferansı, AGOS Gazetesi Hrant DİNK ve Orhan Pamuk davaları ile ilgili suç duyuruları, yürütmeyi durdurma ve soruşturma kararları adeta AB sürecine yönelik tepkilerin yargı mekanizmaları aracılığı ile ortaya konulması girişimleridir. Yazar Rahmi Yıldırım hakkında açılan davalarda eleştiri hakkı, ifade özgürlüğü eksenli karar alınırken karikatüristler Kemal Güler (Vakit), Musa Kart (Cumhuriyet), hakkında tazminat cezasına hükmedilmiştir.

Prof. Dr. Mustafa Erdoğan'ın Star Gazetesinde yayınlanan röportajı dolayısı ile Anayasa mahkemesi üyelerine hakaret iddiası belirleyici olurken, Danışma kurulu adına hazırlanan rapor dolayısı ile Prof. İbrahim Kabaoğlu ve Prof. Baskın Oran yargılanmıştır. 2005 yılında ifade özgürlüğü açısından ilginç bir başka gelişme ise Malatya'da Nevruz gösterilerine katılan kişilerden 14 tanesinin resimlerde ağızları açık olduğu için "yasadışı slogan atıldığı" iddiası ile soruşturma gerçekleştirilmesidir. İfade özgürlüğü ile ilgili kısıtlamalardan toplumun çok farklı kesimleri etkilenmiştir 2005 yılında.

Hanefi Avcı'nın bir dergideki röportajında "çeteler içindeki ki devlet görevlileri" ifadesi Emniyet Teşkilatı içinde yayınlanan birçok derginin yayınının durdurulmasına sebep olmuştur. Yine bildiri dağıttıkları ve cami önünde basın açıklaması yaptıkları için Hizbuttahir üyelerine yönelik gözaltı ve tutuklamalarda "terör örgütü" isnadı ile soruşturma yapılmıştır.

78'liler girişiminin "12 Eylül Darbecileri yargılansın" mitingine İstanbul Valiliğince izin verilmezken, Kadınlar Günü dolayısıyla göstericilere müdahalede aşırı güç kullanıldığı gerekçesi ile polisler hakkında yargı süreci başlatılmıştır. Daha önce hakkında kapatma kararı da alınarak tüzüğünü değiştirmek durumunda bırakılan Eğitim Sen'in öğretmenler gününde Ankara'da eylem yapma girişimi yasal sürece uygun davranılmadığı gerekçesi ile uzun süre engellenmiştir. Özgürlüklerin kullanımı açısından sıkıntılar yaşamış söz konusu sendikanın, meslek liseleri ile ilgili yönetmeliğin iptali için dava açması ise özgürlükler konusunda yaşanan gelişmelerin ironik boyutunu ortaya koymaktadır.

2005 yılında başta başörtüsü konusu olmak üzere dini özgürlükler konusunda ilginç kısıtlamalar devam etmiştir. Mardin Kabala'da kadrolu din görevlisi, aralarında çocuklarında bulunduğu 30 kişi ile birlikte izinsiz dini eğitim gerekçesi ile baskın düzenlenerek gözaltına alınmıştır.

Aksiyon muhabiri Tuba Özden ve Yeni Asya muhabiri Naciye Kaynak üniversite kampuslerindeki toplantılara başörtülü oldukları için alınmazken, İstanbul ve Süleyman Demirel üniversitelerinde başörtülü fotoğrafların bulunduğu yıllıklar toplatıldı. Atatürk Üniversitesinde mezuniyet törenine gelen veliler içeri alınmazken, Tokat GOP üniversitesinde "Misyonerlik Konferansına" başörtülü kadınlar alınmamış, Sütçü İmam Üniversitesinde peruk takan öğrenciye 15 gün uzaklaştırma cezası verilmiştir. Özel dershanelerle ilgili yönetmelikte başörtülü resme izin verilmemesi, ehliyet sınavlarında bile kıyafet düzenlemesine gidilmesi yasağın yaygınlaşması ile ilgili dikkat çekici olaydır. Başörtüsü yasağını protesto için Avrasya Maratonunda önlerine harflerle yazı yazan MAZLUMDER üyelerinin gözaltına alınması, yasağı eleştiren yazı dolayısıyla Özgür Girişim Dergisi sahibi Nagihan Cakar'ın cezaya çarptırılması 2005 yılının gelişmeleri arasında yer almıştır.

Leyla Şahin davasında AİHM Türkiye Hükümetinin savunması doğrultusunda karar verirken İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRN) yasağı ve kararı eleştirmiştir. "Başörtülü öğrencilerin yükseköğrenim kurumlarına girebilmesi için yasal düzenleme yapılmayacağı" şeklindeki değerlendirmeleri dolayısı ile Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin "yasama organının görev ve yetki alanına müdahale ettiği gerekçesi ile" "eleştirildi.

2005 yılında halkı askerlikten soğutmak suçundan dolayı yargılanan vicdani retçi Mehmet Tahran'a verilen 4 yıl hapis cezası Yargıtay tarafından bozuldu. İstanbul GOP'da 66. Zırhlı Tugay Komutanlığı çöpünden hurda toplayan çocukların patlayan atıklardan yaralanması sonrasında hastane masrafları ailelerinden talep edilmiştir. 9. Kolordu Komutanı Korgeneral Hayri Kıvrıkoğlu'nun okullarda yardım dağıtma sırasında Kürtçe konuşan kadına , "önce devletin resmi dilini öğrensin" şeklindeki tepkisi İnsan Hakları Örgütleri tarafından eleştirilmiştir.

PKK tarafından kaçırılan Er Coşkun Kırandi'nin serbest bırakılması için girişimde bulunan insan hakları savunucuları hakkında "örgütün propagandasını yapmak" suçu ile gözaltına alınmaları, gözaltında hayatını kaybeden Süleyman Yeter davasına raporlarında yer veren İHD, TİHV, ÇHD, TTB gibi kurumların MLKP örgütünün uzantısı olarak tanımlanması ise 2005 yılının insan hakları savunucularına yönelik dikkat çekici yansımalarıdır.

Telefon izlemelerle ilgili Emniyet Genel Müdürlüğü ve İstihbarat Daire Başkanlığının Hakim kararı olmaksızın yetkili kılınması yanında bu yönde bir yargı kararının 2004 yılında çıkmış olması özel hayatın gizliliği ile ilgili önemli gelişmelerdir. 2005 yılında dikkat çeken başka bir yargı kararı Sincan'da Atatürk heykelini boyamaya teşebbüs eden Murat Vural'a üst sınır olan 22 yıl 30 gün ağır hapis cezası verilmesidir.

Mültecilere yönelik sayısal açıdan yüksek gözaltı vakaları ve kaçak yollardan girişlerde yaşanan ölüm olayları 2005 yılında kendini göstermiştir. Uluslar arası Zihinsel Engellilik ve Psikiyatri de insan hakları isimli kuruluşun Türkiye deki Rehabilitasyon Merkezleri ile ilgili raporunda dikkat çektiği uygulamalara "ödenek eksikliği" mazereti ile cevap verilmiştir. Urla Barboros Çocuk Yuvasında çoğu kız 12 çocuğa tecavüz iddiası CHP heyetinin raporu ile yalanlanmıştır. Malatya Çocuk Yuvasında yaşanan olayların bir kez daha Sosyal Hizmet kurumlarına dikkatleri çektiği 2005 yılında Ağrı Doğubeyazıt ve Malatya'da yaşanan ishal vakaları gündemde önemli yer bulmuştur.

2005 yılında yasama ve yürütme organlarından çok yargının insan haklarını etkileyen gelişmelerde belirleyici rol üstlendiği ifade edilebilir.

AİHM'in 10 yıl önce yaşanan Gazi Mahallesi olaylarında 17 kişinin ölümü dolayısı ile Türkiye'yi 510 Bin EURO tazminata mahkum etmesine rağmen Samsun'da görülmekte olan bir tapu davası 45. yılını tamamlamasına rağmen 2005'te de bitirilememiştir. Yaşanan bir çok olayda "yargının bağımsızlığı" iddiasının arkasına saklanarak insan hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınamayacağı 2005 yılında da görülmüştür.

Başta Anayasa olmak üzere, seçim, siyasi partiler ve yeni yapılmasına rağmen ceza yasasındaki önemli sorunlar giderilememiştir. Bu durum sivil siyasete güvensizliği artıracak önemli tehdit olmaya devam etmektedir.

YAYIN BİLGİLERİKategori Adı Yurt İçi RaporlarTarih 2006-12-30
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4644976