ÖĞRENİM ÖZGÜRLÜĞÜ

ÖĞRENİM ÖZGÜRLÜĞÜ

23 Mayıs 2003 KÜTAHYA

Yılmaz ENSAROĞLU

MAZLUMDER Genel Başkanı

Değerli Misafirler;

MAZLUMDER adına hepinize hoş geldiniz diyor, saygılarımı sunuyorum.

Ülkemizde eğitim, ne yazık ki yıllardan beri tek tip birey oluşturmak için kullanılan bir ideolojik beyin yıkama aracı olarak algılanmaktadır.

Hep yoğun tartışmalar eşliğinde düzenlenmiş ve topluma adeta dayatılmış eğitim mevzuatı, aslında genç kuşakların öğrenim özgürlüğünü kısıtlamakta ve ana-babanın, çocuğun eğitimi üzerindeki haklarını gasbetmektedir.

Çünkü bilinmektedir ki Türkiye'de bu alanla ilgili yasal düzenlemeler, ülkemizdeki eğitimin kalitesini yükseltmeyi amaçlamış değildir. Yine herkes tarafından bilinmektedir ki bu mevzuatla amaçlanan; genç kuşakların ana babaları tarafından değil, devlet tarafından yönlendirilmesidir.

İnsan hakları savunucuları olarak bizler, halkımızın kendi çocuklarının eğitim-öğretimleri üzerindeki haklarını sınırlamaya yönelik düzenlemeleri, insan haklarına aykırı buluyoruz. Nitekim İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ne göre de, "Ana-babalar, çocuklarına verilecek eğitimi seçmede öncelikle hak sahibidir."

BM Ekonomik, Toplumsal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi'ne göre de "Bu Sözleşmeye Taraf Devletler, ana-babaların ya da -kimi durumlarda- yasal vasilerin, Devlet tarafından kurulanların dışında Devletçe konmuş ya da onanmış belli eğitim ölçülerine uyan okullar seçme özgürlüklerine saygı göstermeyi ve çocuklarının kendi inançları doğrultusunda ahlak ve din eğitimi görmelerini sağlamayı üstlenir."

Yine BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme şu hükümleri içermektedir: "Taraf Devletler, çocuğun düşünce, vicdan ve din özgürlükleri hakkına saygı gösterirler. Taraf Devletler, ana-babanın ve gerekiyorsa yasal vasilerin; çocuğun yeteneklerinin gelişmesiyle bağdaşır biçimde haklarının kullanılmasında çocuğa yol gösterme konusundaki hak ve ödevlerine saygı gösterirler." Yine bu sözleşme, taraf devletlerin çocuk eğitiminin insan haklarına ve temel özgürlüklere, Birleşmiş Milletler Antlaşmasında benimsenen ilkelere saygısının geliştirilmesi amacına yönelik olmasını kabul ettiklerini hükme bağlamaktadır.

Değerli Misafirler,

Ülkemizde yüksek öğretimin amacı da "Öğrencilerini; Atatürk inkılapları ve ilkeleri doğrultusunda Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini taşıyan, Türk olmanın şeref ve mutluluğunu duyan, Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getiren" kişiler yetiştirmektir.

Yükseköğretimden, bilindiği gibi Yükseköğretim Kurulu (YÖK) sorumlu bulunmaktadır. 12 Eylül Askeri Konseyi'nin, Danışma Meclisi'ni de devre dışı bırakarak 6 Kasım 1981'de 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nu çıkarmasının ardından yine Milli Güvenlik Konseyi'nin emriyle bir grup "akademisyen"e kurdurulmuş bir anayasal kurumdur. İlk günden beri "12 Eylül askeri darbesinin üniversitelere mirası" olarak değerlendirilen Yükseköğretim Kurulu, bugün, 7'si Cumhurbaşkanı, 7'si Bakanlar Kurulu, 7'si Üniversitelerarası Kurul ve 1'i de Genelkurmay Başkanlığı kontenjanından olmak üzere toplam 22 üyeden oluşmaktadır.

12 Eylül sonrasında kurulan siyasi partilerin ve hükümetlerin programlarında, YÖK'ün, kaldırılması veya yetkilerinin daraltılması öngörüldüğü halde hiçbir hükümet buna cesaret edememiştir.

1402'liklerin uğradığı kıyıma seyirci kalan YÖK, 28 Şubat 1997 tarihinde yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında alınan ve birçok alanda insan haklarının kısıtlanmasını isteyen kararları tavizsiz uygulamaya da öncülük etmiştir.

YÖK'ün 1998 yılı raporu yaşanan ihlalleri çok açık biçimde ortaya koymuştur. Rapora göre 1998 yılında kılık-kıyafet genelgesine (başörtüsü yasağı olarak okunmalı) uymadığı gerekçesiyle 101'i bir veya iki yarıyıl olmak üzere toplam 637 öğrenci okuldan uzaklaştırıldı. 1579 öğrenciye uyarı, 1017 öğrenciye de kınama cezası verildi. Halen 1006 öğrenci hakkında soruşturma devam ederken (bunlara 99 yılı içerisinde çeşitli cezalar verildi), üniversitelerde disiplin yönetmeliğine aykırı davrandığı gerekçesiyle de 25 öğretim görevlisi ve idari personel, üniversite öğretim üyeliği mesleğinden veya kamu görevinden çıkarıldı. 91 üniversite görevlisine aylıktan kesme, 140'ına kınama, 216'sına uyarma, 9'una da kademe ilerleme cezası verildi. Disiplin yönetmeliğine aykırı davrandığı gerekçesiyle 57 üniversite personeli hakkında açılan soruşturma da 99 yılına sarktı.

Öğrencilerin ardından öğretim üye ve görevlilerinin aile bireylerinin kılık kıyafetlerini de düzenlemeye çalışan YÖK'ün baskı ve dayatmalarından öğrenciler, öğretim üyeleri ve görevlileri, idareciler, yurt dışında yüksek öğrenimlerini tamamlamış, denklik almış ve yıllarca öğretmenlik yapmış kişilere varıncaya kadar geniş bir yelpaze etkilendiler. YÖK'ün, Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği'nde Kasım 98'de yaptığı değişiklik, "tehlike"nin artık herkesin kapısını çalabileceğini bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur.

Çünkü bu düzenlemelerle YÖK, Cumhuriyetin niteliklerinden herhangi birini değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya yönelik eylem yapmak, ideolojik, siyasi, ... amaçlarla eylemlerde bulunmak veya bu eylemleri desteklemek suretiyle ... işi yavaşlatma ve grev gibi eylemlere katılmak ... bunları tahrik ve teşvik etmek, yardımda bulunmak; yasaklanmış her türlü yayını veya siyasi veya ideolojik amaçlı bildiri, ... ve benzerlerini basmak, çoğaltmak, ... işyerindeki eşya üzerine yazmak, ... teşhir etmek veya sözlü ideolojik propaganda yapmak; siyasi ve ideolojik eylemlerden arananları görev mahallinde gizlemek; 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanuna aykırı fiilleri işlemek gibi pek suçu kararlı bir biçimde cezalandırmaktadır.

Bu nedenle, "bilim namusunu", aydın onurunu önemseyen; hukuku, insan hak ve özgürlüklerini savunmayı ve korumayı temel ilke edinen bireylerin; kurulu yükseköğretim düzenine "dur" demeden, özgür ve özerk üniversiteye kavuşulamayacağını; düşünce özgürlüğü, bilim ve sanat özgürlüğü, din özgürlüğü başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması hatta yer yer yok edilmesi amacıyla üretilen ve kullanılan resmi ideolojinin üniversitelerden temizlenemeyeceğini görmek gerekiyor. Ben bu panelin buna katkı sağlamasını diliyorum.

YAYIN BİLGİLERİKategori Adı MakalelerTarih 2003-05-23
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4645296