GERGERLİOĞLU'ndan "TÜRKİYE'DE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ" Sunumu

TÜRKİYE'DE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ

"Onlar ki sözü dinler ve en güzeline uyarlar" (Kur'an-ı Kerim)

"Senin görüşlerine katılmıyorum ama

senin düşüncelerini özgürce ifade edebilmen için canımı veririm." (Voltaire)

İfade özgürlüğü, insanın sırf insan olmasından kaynaklı olarak sahip olduğu temel haklardandır.

Düşünce özgürlüğü genel olarak bireylerin düşüncelerini özgür ve kısıntısız bir şekilde ifade etmeleri esasına dayanır. Bireylerin ve toplumların ilerlemeleri düşünce özgürlüğünün kısıntısız bir şekilde uygulanması ile doğru orantılıdır. Tarih boyunca düşünce özgürlüğünün tam anlamıyla serbest olduğu dönemlerin çok az olduğu söylenebilir. Örneğin Galile dünyanın döndüğünü iddia bile edememiştir.

Günümüzde ise yalın anlamda düşüncelerini ifade ettiği için yargılanan çok sayıda insan bulunmaktadır. Modern algılayış açısından düşünce özgürlüğü salt düşündüklerini ifade etme, yazma ya da yayınlamadan ibaret olarak görülmemektedir. Örgütlenme özgürlüğü de düşüncenin ifade edilişinin ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilmektedir. Çünkü problemlerin çözümü sadece düşünceyi ifade etmekle çözülecek bir olgu değildir. Bunun eyleme dönüşmesi, bu doğrultuda eylem gerçekleştirilmesi, mevcut düşüncenin yayılmasına çalışılması da gerekmektedir. Bu bağlamda modern dünya açısından sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler önemli bir yer tutmaktadır.

Düşünce özgürlüğünün kapsamını dört aşamada belirtebiliriz.

a- Düşünceyi oluşturabilmek için gerekli bilimsel ve düşünsel kaynaklara ulaşma

b- Vardığımız sonuçları tartışabilme

c- Her yolla düşünceyi açıklayabilme

d- Örgütlenme

YASAL DAYANAKLAR;

Anayasa'nın Düşünce ve kanaat hürriyeti, başlıklı 25. maddesinde;

n "Herkesin, düşünce ve kanaat hürriyetine sahip olduğu,

n Kimsenin, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağı;

n Düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamayacağı ve suçlanamayacağı, belirtilir.

AHİS'de İfade özgürlüğü 10/1 maddesinde;

"Her fert ifade ve izhar hakkına maliktir. Bu hak içtihat hürriyetini ve resmî makamların

müdahalesi ve memleket sınırları mevzuubahis olmaksızın, haber veya fikir almak veya vermek serbestisini ihtiva eder. Bu madde, devletlerin radyo, sinema veya televizyon işletmelerini bir müsaade rejimine tabi kılmalarına mâni değildir." Denilmektedir.

AİHS'nin 10/2 maddesinde ifade özgürlüğünün sınırlandırılabilmesi için:

-Demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olmalı,

-Ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması,

-Kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi,

-Sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması,

-Yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için sınırlandırılabilir.

İfade özgürlüğünü sınırlama ilkeleri;

1. Müdahalenin Hukuken Öngörülebilirliği:

(kolay ulaşılabilir ve açık bir hüküm olmalı)

2. Müdahalenin Meşruiyeti:

2.1. Milli Güvenlik ve Kamu Düzeni

2.2.Toplum Sağlığı ve Ahlakın Korunması (dinsel açıdan kutsal sayılan nesnelere yönelik gereksiz saldırıları önlemek için)

2.3 Başkalarının şeref ve haysiyetlerinin korunması:

2.4.Yargının etkinlik ve saygınlığının korunması:

3. Müdahalenin Demokratik bir toplumda gerekip gerekmediği:

4.Müdahale ölçülü olmalı

AHİM KARARLARINDAN BAZI ÖRNEKLER;

1-

n İfade de şiddet kullanımına,

n Silahlı kuvvetlere direnişe veya başkaldırmaya tahrik olarak görülemeyecek açıklamaların özgürlük kapsamında değerlendirilmesi gerektiği,.." belirtilmektedir.

(Yaşar Kemal Gökçeli v. Türkiye 27215/95 03.05.2001)

2-

n "İfade özgürlüğü,

n Siyasi konulardaki eleştiri ve

n Resmi görevlileri eleştiriyi de içermekte olup,

n Eleştiri birey dışında hükümete yönelik olduğu zaman daha geniş bir koruma alanı söz konusudur"

(Aksoy/Türkiye; Castells/İspanya Kararları).

3-

n "Terörle mücadele eden Türk ordusunu "faşist" "ölüm timi" ve "Emperyalizmin kiralık katilleri" şeklinde tanımlayan ve Türk ordusunu katliam yapmakla itham eden yazılara yer verdiğinden,

n "Kini ve Şiddeti tahrik ettiği" gerekçesiyle sözleşmenin 10.maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir.

(Sürek--Türkiye davası kararı)

4-

n Türkiye'nin Kürt sorunu hakkındaki politikaları konusunda eleştirel bir değerlendirmeden ibaret beyanlarda,

n Ağır dille yazılmış paragrafların Türk Devleti'ne ilişkin çok olumsuz bir resim çizmesine ve bu şekilde makaleye düşmanca bir ton katmasına rağmen

n Şiddeti, silahlı direnişi veya ayaklanmayı teşvik etmedikleri ve bir nefret konuşması teşkil etmedikleri "tedbirin gerekliliği" kapsamında olmadığına karar vermiştir.

(Dicle --Türkiye davası kararı)

TÜRKİYEDE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ BAĞLAMINDA DİKKAT ÇEKEN BAZI GENEL UYGULAMALAR:

1-Anayasa da değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez madde bulunması:

1982 tarihli askeri darbe sonrası askerlere hazırlattırılan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının;

1. maddesi, "Devletin şekli"

2.maddesi. "Cumhuriyetin nitelikleri"

3.maddesi, " Devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, milli marşı ve başkenti" başlıklı maddeleri "değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez" maddeler olup,.Anayasanın 4.maddesi bu korumayı yasal yolla sağladığından, yasa yoluyla ifade özgürlüğü sınırlandırılarak ihlal edilmektedir.

2-Siyasi partiler mevzuatında ifade özgürlüğünü ihlal eden maddeler bulunması:

DÖRDÜNCÜ KISIM: Siyasi Partilerle İlgili Yasaklar

"Demokratik Devlet düzeninin korunması ile ilgili yasaklar (78.md.)

Bağımsızlığın korunması: (79.md.)

Devletin tekliği ilkesinin korunması (80md.)

Azınlık yaratılmasının önlenmesi (81.md.)

Bölgecilik yasağı (82.md.)

Atatürk ilke ve inkılaplarının korunması (84.md.)

Atatürk'e saygı (85.md.)

Laiklik ilkesinin korunması ve halifeliğin istenemeyeceği (86.md.)

Din ve dince kutsal sayılan şeyleri istismar yasağı (87.md.)

Dini gösteri yasağı (88.md.)

Diyanet İşleri Başkanlığının yerinin korunması (89.md.)" hususlarında siyasi partinin ifade özgürlüğü kapsamında kalacak beyanları partinin kapatılması cezasına almasına sebep olabilecektir. İfade özgürlüğü ihlali yasa yoluyla oluşmaktadır.

3-Dini özgürlük alanında Laiklik ve din tebliği/ misyonerlik:

Yüksek yargı organı olan Anayasa.mahkemesinin Refah partisi ve diğer bazı kapatma davası kararlarında bizzat beyanları ifade özgürlüğü bağlamında ihlal oluşturmaktadır ;

* Laikliğin din-devlet işleri ayrılığı biçiminde daraltılamayacağı,

n Lâik düzende dinin, sadece Tanrı-insan arasında, vicdanlarında kalması gerektiği

n Türkiye'de lâiklik ilkesinin bize özgü olduğu,

n Din; politikaya, hukuksal düzenlemelere, hatta dünya işlerine kesinlikle karıştırılamaz.

n Mabedin ve din insanlarının özerkliği, bağımsızlığının olmaması gerektiği,

n Dini alanda düzenleme yapılabileceği,

n Karşı eylemlerin demokratik bir hak olduğunun savunulamayacağı,

Laiklik ilkesinin "özgürlüklere kıydırılmasına olanak tanınamayacağı" denilmektedir. Laiklik ilkesi her halükarda dışlama içermektedir.

Türkiye'de Laiklik ilkesi kutsallaştırılmıştır. Anayasaya göre değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez nitelikte olduğundan ve yukarıdaki yüksek mahkeme kararına göre bir "dogma" ve neredeyse yeni bir inanç, din dayatılmaktadır. İfade özgürlüğünü daraltan ve yer yer yok eden bu laiklik tanım ve uygulaması ihlal oluşturmaktadır.

Din tebliği ve misyonerlik faaliyetleri, din özgürlüğüyle ilgili olduğu gibi, dinin diğer insanlara anlatılması ve tartışılması anlamında da ifade özgürlüğünü doğrudan ilgilendirmektedir. Bunların tamamen serbest olması gerekirken, kötüye kullanılacağına dair endişe veya kuşkuculuk, ifade özgürlüğünü engellemenin gerekçesi olamaz. Din tebliği ifade özgürlüğü içindedir.

4- Kürt meselesinin boyutlarını tartışabilme ihtiyacında ifade özgürlüğü:

Türkiye'de Kürt meselesi yaklaşık 40.000 insanımızın ölüyle sonuçlanmış, milyonlarca insanımızın yerinden edilme/ ettirilme, 3700 civarı yerleşim yerinin boşaltılması ve binlerce faili meçhul saldırı ve cinayeti kapsayan ciddi mağduriyetler oluşturan meseledir. Kürtler homojen bir topluluk değildir. İçlerinde; demokratik cumhuriyet, yönetimsel özerklik, federasyon, bağımsız Kürdistan kurulması veya hiçbir talepte bulunmayan Kürt kimliğini sahiplenen veya sahiplenmeyen Kürtler bulunmaktadır. İnsan hakları savunucuları açısından, yukarıda sayılan tüm taleplerin, şiddetin bir yöntem olarak kullanılmaması, sadece ifade ve örgütlenme özgürlüğü çerçevesinde konuşulup ısrarlı şekilde istenip kamuoyu oluşturmasını ifade özgürlüğü kapsamında görmekteyiz. İnkar edilen Kürt kimliğini ağırlıklı olarak programına alan bir dizi siyasi parti de 1990 lı yıllardan sonra kapatılmıştır. 1990 yılında kurulan Halkın Emek Partisi 1993 yılında kapatılmış ve bunun yerine aynı yıl Demokrasi Partisi kurulmuştur. 1994 yılında bu partini de kapatılması üzerine daha parti kapatılmadan aynı çevre tarafından bu kez küçük isim değişikleri ile Halkın Demokrasi Partisi kurulmuştur(HADEP). HADEP ve sonrasındaki DEHAP deneyimlerinden sonra kurulan DTP isimli parti hakkında da açılan kapatma davası henüz sonuçlanmış değildir.

İfade özgürlüğü alanında bazı örnekler manidardır. Örneğin Diyarbakır ve Ankara'da kurulan Kürt-Der isimli dernek sırf Kürt arşivi ve Kürt kütüphanesi oluşturma talebi nedeniyle kapatılmıştır. Bunun gibi Diyarbakır Sur Belediye Başkanı Abdullah DEMİRBAŞ 5 ayrı dilde broşür bastırdığı için yargılanmış ve Belediye başkanlığı görevinden alınmıştır.

Ayrıca;

Türkiye'de yukarıda sayılan ağır mağduriyetlerin bazılarının oluşumuna doğrudan veya dolaylı olarak sorumlu tutarak devlet, kolluk kuvvetleri hakkında beyanda bulunanlar cezalandırılabilmektedir. Oysa hatadan beri olmayan devlet kuvvetlerinin daha geniş bir eleştiriye açık olması gerekir. Devlet kuvvetlerinin kendi içinde suça karışanları tespit etmemesi, yargılamaması veya isteksiz davranması halinde açıkça suçlanmasının dahi ifade özgürlüğü kapsamında kalması gerekir

5.Diğer etnik kimliklerin sorunları

Türkiye'de siyasi parti anlamında etnik problemleri ağırlıklı olarak programına alan tek etnik grup Kürtlerdir. Ancak Sivil Toplum Örgütü alanında yelpaze genişlemekte ve Kürtlerin yanısıra Ermeniler, Lazlar, Çerkesler, Romanlar, Araplar ve Siyahilerin de örgütlendikleri görülmektedir. Bunlarında örgütlenme özgürlüğü alanında çeşitli boyutlarda sıkıntı yaşadıkları bilinmektedir.

Ermeniler'in uğradıkları etnik ayrımcılık üzerine kurulmuş her hangi bir Sivil Toplum Örgütleri bulunmamaktadır. Örneğin Van ilinde Ermenilerin yaptığı iddia edilen mezalimi kınamak ve anlatmak amacıyla kurulan bir dernek bulunmasına ve faaliyetlerini devlet desteğiyle yürütmesine karşın Ermenilere yapıldığı iddia edilen zulmü anlatmak ve kınamak amaçlı bir dernek kurmak bugün için imkansızdır. Hrant DİNK'in sırf düşüncelerinden dolayı öldürüldüğü bir ortamda Ermeniler'in ya da Ermeni olmayan birilerinin konuyla ilgili bir dernek kurmaları düşünülemez bile. Bunun yanında devletin bir İç İşleri Bakanı birilerini kınamak için açıkça Ermeni Dölü ifadesini rahatlıkla kullanabilmektedir.

Lazlar'ın İstanbul'da kurmuş oldukları Laz Kültür Derneği adlı bir dernekleri bulunmaktadır. Özellikle derneğin kuruluş aşamasında devlet tarafından gayri resmi bir şekilde tehdit edilmiş ve engellenmek, vaz geçirilmek istenmiştir.

6- Örgüt propagandası gerekçesiyle bazı yersiz cezalandırmalar:

Terörle mücadele kanununun 7.maddesi ile Türk ceza kanunun 220/ 8. maddesinde "örgütün amacının propagandası" gerekçesiyle sivil bireyler cezalandırılabilmektedir. Oysa örgütlerin bir çok haksız veya zulüm niteliğinde fiilleri olduğu gibi örneğin, PKK örgütünün "anadilde eğitim" talebi de bulunmaktadır. Sırf örgütünde anadil talebinin o dönemde bulunması nedeniyle kişiler cezalandırılabilmektedir. Ancak, "Anadil" zaten meşru bir insan hakkı olup, bu hakkın örgütçe de istenmesi, bu hakkın yurttaşlarca istenmesinden dolayı ceza verilmesini gerektirmez. Bu maddenin "örgütün şiddete yönelik faaliyetlerinin propagandasının yapılması" olarak değiştirilmesi, ancak bu halde orantılı bir yaptırımının olması gerekir.

Türkiye ve Etnik problemler açısından olay değerlendirilecek olursa düşünce ve örgütlenme özgürlüğü açısından durumun pek iç açıcı olduğu söylenemez. Özellikle TCK'nun 215 ve 216. maddeleri düşünce özgürlüğünü kısıtlayabilecek nitelikte suçlar olarak karşımıza çıkmaktadır. TCK'nun 215 ve 216. maddelerinden dolayı dava açılmış bulunmaktadır. Bu suçlar tamamen düşünceye yönelik suçlar olup düşünce özgürlüğünü kısıtlamaktadır.

" ... PKK'nın geldiği nokta ve Devletin PKK'yı dışlayarak bir çözüm düşünmenin tam anlamıyla bir çözümsüzlük olduğunu düşünüyorum. İçinde PKK'nın olmadığı bir çözüm nasıl gelişebilir ki. PKK bunu kabul etmez. Çünkü Öcalan'ın durumunun düzeltilmesini ve muhatap alınmayı şart koşuyor. ..." Bu cümleyi yerel bir gazetede dillendiren bir insan hakları savunucusu hakkında suçu ve suçluyu övmek suçlamasıyla soruşturma başlatılmış ve hakkında dava açılabilmiştir.

.

7- Basın özgürlüğü çerçevesinde örgüt yöneticilerin beyanları:

Bazı basın yayın kuruluşlarında örneğin PKK'nın üst düzey yöneticilerinden Murat Karayılan'ın röportajının yayınlanmasından dolayı o gazete toplatılabilmekte ve cezalandırılabilmektedir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken, sözü kimin söylediği değil, söylenen sözde ifade özgürlüğünün genel sınırları olan şiddet çağrısı, müstehcenlik, hakaret bulunup bulunmadığına dikkat edilmelidir. Eğer bunlar yoksa genel ifade özgürlüğü kapsamında ele alınmalıdır.

SONUÇ OLARAK MAZLUMDER;

İfade özgürlüğünün hayati derecede değerli olduğunu belirtir. Türkiye'de katı ideolojik devlet yapısının sorunların oluşumuna bizatihi kaynaklık ettiği hususuna dikkat ederek en fazla eleştiriyi hak ettiğini belirtiriz.

Türkiye'nin temel meselelerinden olan katı Laik dayatmadan kaynaklanan ve tüm dini grupların genelde yaşadığı dini özgürlükler sorunu ile tek tipçi ve bir ırkı esas alıp diğerlerini görmezden gelme hatta baskılamasından kaynaklı olarak etnik kimlik sorunları başta olmak üzere diğer meselelerinin de çözümünün ancak insanların çekinmeden, korkmadan ve baskı hissetmeden özgürce ifade özgürlüğünü kullanması ile mümkün olacaktır.

n SÖZÜ DİNLEYELİM...

n KATILMIYORSAK KARŞI ÇIKABİLİRİZ.

n O SÖZE KATILMAMAMIZ, ONUN SÖYLENMESİNİ ENGELLEMEMİZİ GEREKTİRMEZ.

n KENDİMİZ İÇİN İSTEDİĞİMİZİ BAŞKASI İÇİN DE İSTEYEBİLELİM

n SÖZE DEVAM ....

Dr. Ömer Faruk GERGERLİOĞLU

MAZLUMDER Genel Başkanı

FAALİYET BİLGİLERİKategori Adı Seminer & Panel & KonferansTarih 2009-05-25
Okunma Sayısı : 4360
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4644815