MAZLUMDER Cezaevi Komisyonu tarafından tertiplenen Cezaevi Söyleşilerinin 40.’sı 12.10.2019 tarihinde MAZLUMDER Genel Merkez binasında, 28 Şubat mahpuslarından olup yeniden yargılama neticesinde beraat eden, Abdüsselam Durmaz’ın katılımı ile gerçekleştirilmiştir.
Program, MAZLUMDER Genel Sekreteri Av. Kaya Kartal’ın açılış ve selamlama konuşması ile başlamıştır. Kartal, 19 yaşında cezaevi ile tanışan ve fantastik roman türünün özgün bir örneği olan İLMA’nın yazarı olan Abdüsselam Durmaz’ı kısaca tanıttıktan sonra sözü Durmaz’a bırakmıştır.
Sözlerine kısa bir özgeçmiş bilgisi vermekle başlayan Durmaz, Batmanlı olduğunu, cezaevi sürecinin 1994 yılında 19 yaşında iken “İslami Hareket Örgütü Mensubiyeti” suçlaması ile başladığını, yaklaşık 25 yıl cezaevinde tutulduktan sonra 2018 yılında yeniden yargılama kararı ile tahliye edildiğini ve yapılan yargılama neticesinde beraat ettiğini ifade etmiştir.
1994 yılında ilk olarak İzmir’de gözaltına alındığını ve burada 15 gün gözaltında tutularak yoğun bir işkence süreci yaşadığını belirten Durmaz, 15 günlük gözaltı sürecinde iki defa hastaneye kaldırıldığını, gözaltı sonrasında tutuklama istemi ile mahkemeye sevk edildiğini, iki polisin desteği ile ayakta durabilecek şekilde hakim karşısına çıkarıldığını, hakime ağır şekilde işkence gördüğünü söylediğinde ise hakimin; “Sizi az dövmüşler, çok dövselerdi konuşurdunuz.” şeklinde yanıt verdiğini ve aynı hakim tarafından sorgu işlemi sonrasında tutuklandığını ifade etmiştir.
1990’ların Türkiye’sinde işkencenin gayet sıradan bir vaka olarak yaygın şekilde tüm karakollarda ve kolluk birimlerinde mevcudiyetini koruduğunu ifade eden Durmaz; “İşkence o kadar normal bir uygulamaydı ki bize uygulanan işkencelere bizzat savcı dahi katılmıştır, normal bir rutin olarak o dönem herkese işkence yapılmıştır” ifadelerini kullanmıştır.
1994 yılı itibari ile yaşadıkları sürecin 28 Şubat dönemine geçiş bakımından bir hazırlık evresi olduğunu ifade eden Durmaz, 1997 yılı ve 28 Şubat darbesi ile birlikte, yapılan tüm operasyonlar, tutuklamalar ve baskıların gerçek amacının anlaşıldığını, bu dönemin tüm Müslüman topluma yönelik bir darbe ve sindirme süreci olduğunu ifade etmiştir.
Kendi yaşantısı özelinde de süreci değerlendiren Durmaz; “Biz İslami çevrelerin insanlarıydık, birlikte belli şeylerin mücadelesini vermekle meşguldük, cezaevi süreci ile birlikte imtihan ve mücadele sürecimiz kesintisiz devam etti, yaşanan siyasi ve toplumsal süreç itibari ile zaten cezaevi gerçekliğine vakıftık, neticede cezaevi sürecini de kendimize bir fırsat olarak gördük, cezaevlerinden istifade etmek için elimizden gelen her şeyi yaptık ve oraları Medrese-i Yusuf’a dönüştürdük. Hatta örnek vermek gerekirse cezaevi koğuşundan içeri girdiğimiz ilk gün koğuşun kapısına Fussilet Suresi 33. Ayeti olan; “Allah'a çağıran, salih amel işleyen ve ‘Kuşkusuz ben Müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kimdir?” ayetini kapıya astık” ifadelerinde bulunmuştur.
Cezaevlerinde geçirdiği dönemi İslami kimlik bakımından değerlendiren Durmaz; “O dönem birçok gruptan Müslüman cezaevlerine alınmaya başlanmıştı. Hizbullah, İbda-C vb. birçok isimde kişi ve grup cezaevlerindeydi. Ancak bizden önce cezaevlerinde çok fazla siyasi Müslüman bulunmadığı için bizim bir cezaevi geleneğimiz yoktu, biz de cezaevine girer girmez bir Müslüman siyasi mahpus nasıl olmalıdır sorusu ile cezaevlerinde Müslümanlara has bir gelenek oluşturmaya çalıştık. Bu gaye doğrultusunda çok fazla kavga verdik. Gardiyanlarla ve cezaevi idaresi ile birçok sürtüşme yaşadık ve sonuç olarak cezaevlerinde siyasi bir Müslüman geleneği inşa ettik” ifadelerinde bulunmuştur.
Cezaevi gündelik hayatına da değinen Durmaz; “Biz düzenli bir program dahilinde cezaevinde vakit geçirirdik, sabah namazı sonrası spor, dersler, çeşitli kurs faaliyetleri, sosyal etkinlikler, turnuvalar, yeni gelen Müslüman mahpusların rehabilite edilmesi vb. birçok meşgale ile günümüzü geçirirdik. Kendimizi yetiştirme ve yeni şeyler öğrenme konusunda gayretliydik. Bizi cezaevine ziyarete gelenler dahi bize özenerek kendi kendilerine “acaba ben de mi birkaç yıl cezaevinde kalsam!” diye düşünüyorlardı. Bu bakımdan cezaevinde kaldığım zaman dilimi çok verimli ve bereketli geçti” ifadelerinde bulunmuştur.
Cezaevi türleri ve F tipi cezaevleri konusuna da değinen Durmaz; “Ben 1994 sonrasında sırayla Buca, Bandırma, Balıkesir cezaevlerinde kaldım. Bu saydıklarım koğuş tipi cezaevleriydi. 2002 yılı itibari ile bizi Bolu F tipi cezaevine sevk ettiler. Bu cezaevi o dönem yeni yapılmıştı. F tipi cezaevlerinin tek amacı siyasi mahpusları tecrit ederek onları sindirmektir. Biz Bolu F tipi cezaevine girer girmez sorunlar da bizimle birlikte geldi. Cezaevi girişinde arama öncesi soyunmamı istemişlerdi, buna karşı koyunca iki ayrı girişte benim üstüme saldırarak zorla soydular, yine saçınızı zorla kesiyorlardı, bu kesim işlemini de rastgele başınızı makineye vurarak gerçekleştiriyorlar. Yaklaşık altı ay boyunca cezaevi yönetimi ile mücadele ettik. Çalışan personeller birbirlerini isimleri ile değil numaraları ile çağırıyorlardı. F tipi cezaevlerinin siyasi mahpuslara baskı kurma amacından başka hiçbir gayesi yoktur” ifadelerinde bulunmuştur.
Kalmış olduğu 25 yıllık cezaevi hayatını modern bir ashab-ı kehf benzetmesi ile anan Durmaz, dışarıdaki Müslümanlardan ayrı olsa bile yaşadığı süreç itibari ile her zaman Müslüman onuruna yaraşır şekilde ayakta durmaya gayret ettiğini, bu süreçte yaşadığı sıkıntılarda her zaman Bakara Suresi’nde geçen ; “Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenlerin benzeri sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” ayetini ve buna benzer ayetleri hatırlayarak motive olduğunu ifade etmiştir. Yine bu konuda Durmaz; “İnsan başına ne gelirse gelsin, yaşadığı şeyin kendisi için en hayırlı olan durum olduğunu bilmeli, daha fazlasını istemek ve halde şikâyet etmek sadece kişiyi tüketir. Bu sebeple biz de cezaevlerinde dört duvar arasında da olsak hiçbir zaman bu halden şikâyet etmedik ve bulunduğumuz durumda yapabileceğimizin en iyisini yapmaya gayret ettik” ifadelerini kullanmıştır.
Son olarak, MAZLUMDER tarafından 28 Şubat Mahpusları için gösterilen gayret ve desteklerin kendi tahliye ediliş sürecinde de büyük katkı sağladığını ifade eden Durmaz, bu konuda teşekkürlerini de sunarak soru cevap faslı ile söyleşiyi sonlandırmıştır.
#Mazlumder
#MazlumderCezaeviKomisyonu
#AbdüsselamDurmaz