Ankara, 14 Nisan 2001
İşitme organında yaşadığı bazı problemler nedeniyle Diyarbakır SSK'dan Ankara SSK'ya sevkedilen, ancak ilgili doktor tarafından "Türkçe bilmediği için" muayene talebi reddedilen Mekiye Polat'la ilgili olarak MAZLUMDER Genel Sekreteri Ömer Ekşi, aşağıdaki açıklamayı yapmıştır:
"Geçtiğimiz ay içerisinde açıklanan ve Türkiye'nin insan hakları sorununa neşter vuracağı düşüncesiyle bazı kimselerce bir "milat" veya "özgürlükler manifestosu" olarak yorumlanan Ulusal Program (UP)'ın Türkiye gerçeklerine ne derece kapalı olduğunu Ankara SSK'da yaşanan bu utanç verici gelişme açıkça ortaya koymuş bulunmaktadır.
Hiç kuşkusuz olay çok çirkin ve çirkin olduğu kadar da düşündürücüdür.
Diyarbakırlı Mekiye Polat'ın, eşinin de tercümanlık önerilerine rağmen "Türkçe bilmediği için güvenilir değildir" ifadelerinin yer aldığı bir raporla tedavi edilmeden tekrar Diyarbakır SSK'ya gönderilmesini, kişi hak ve özgürlüklerine saygısız, ideolojik düşüncelerini evrensel etik değerlere tercih eden bir doktorun "haddini aşması" olarak yorumlamak, olayı hafife almak anlamını taşır.
Tek cümleyle olay, tarih boyunca süregelen tek tip insan ve buna bağlı bir toplum oluşturma özlemine dayalı ayrımcılığın günümüz Türkiye'sinde devlet eliyle nasıl yaşatıldığının resmini simgelemektedir.
Olayın bazı gazetelerde ilk sayfadan "haber" olması ve yine bazı yayın organlarınca "Gel de çık işin içinden" manşetiyle verilmesi, bu tür faşizan ayrımcılıkların Türkiye'de bugüne değin hiç yaşanmadığından değildir. Tam aksine, o derece kanıksanmış fiili ve yasal ayrımcılıklar vardır ki, ancak Mekiye Polat örneğinde olduğu gibi "alanında ilk" olunca "haber değeri" gözetilerek gazete sayfalarına taşınmaktadır.
Polat'ı muayene etmesi gereken doktorun ve hastane başhekiminin, yapılan ayrımcılığı "teknik" nedenlerle "masum" göstermeye çalışmasından hareketle olayı "işin içinden çıkılmaz" bulan gazete ise, tıp dünyasındaki teknik gelişmelerin böylesi "mazeretlere" meydan vermeyecek kadar ileride olduğunu unutmuş gözükmektedir. Ayrıca, aynı gazete sözkonusu ayrımcılığı haber yaptığı sayfanın devamında, bu muayenede "tercüman kullanılabileceğini" söyleyen bir uzmanla (Nurettin Sözen), zaten bu şekilde aynı hastayı tedaviye başlayan Dicle Tıp Fakültesine de yer veriyor. Buna rağmen gazetenin "Gel de çık işin içinden" manşetiyle, bu ilkel ayrımcılığı "meşrulaştırıcı" bir tavır içerisine girmesini anlamak mümkün değildir.
Bu olay karşısında herkes çok açık bir şekilde tepkisini dile getirmeli ve ilgili Cumhuriyet Savcılığı gerek basında çıkan haberleri ve gerekse bu metni bir ihbar kabul etmelidir. Ayrıca, sözkonusu ilkelliğin, Çalışma Bakanlığı'nın yanısıra, "kan" da bile ayrımcılık yapan Sağlık Bakanlığı'nı da ilgilendiriyor olması, gösterilecek tepkilerin önemini daha da artırmaktadır. Bu arada Ulusal Programda vatandaşların evlerinde ve sokakta -bölücü ve ayrılıkçı amaçlarla olmamak koşuluyla- Türkçe dışında bir dil veya lehçe ile konuşmalarını lütfedip de yasaklamayan "iradenin" de tavrını kamuoyu merak etmektedir.
BASIN BÜROSU