İŞGALCİ İSRAİL’İN FİLİSTİN HALKINA KARŞI YÜRÜTTÜĞÜ KANLI SALDIRI DURDURULMALIDIR!

 İsrail’in kuşatma altındaki Gazze’ye “Koruyucu Eşik” ismini verdiği işgal saldırısı hiçbir karşılık görmeden sürerken çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere yüzü aşkın masum sivil hava saldırıları ve karadan ve denizden bombardıman sonucu hayatını kaybetti. Bu metnin yazıldığı sıralarda İsrail saldırıları sonucu ölenlerin sayısı % 77’si sivil olmak üzere 165’e ulaşmış ve yaralananların sayısı 1000’i geçmiş durumdaydı. Diğer taraftan Gazze’yi en az 1500 roket vurmuş, 589 ev tahrip olunmuş ve ardında binlerce evsiz bırakmıştır.

Manzara gayet nettir: İşgal altındaki Batı Şeria’da 3 yeşiva öğrencisi gencin kaçırılması ve öldürülmesiyle sonuçlanan vak’a normalde olağan bir cezaî soruşturma ve adlî takibat gerektiren bir durum olarak alınmalıydı. Ne var ki, İsrail “dökülen kanın intikamını alacağını” beyan ederek Filistinlilere karşı topyekun cezalandırma yolunu tercih etmiştir. İşgal kuvvetleri şüpheli addettikleri kişilerin evlerini yıkarak başlattığı operasyonlarda yüzlerce Filistinliyi tutuklamış, 2000’in üzerinde mekâna baskın yapmış ve Dördüncü Cenevre Konvansiyonunun açık bir ihlâliyle 3 milyon dolar değerinde nakit para ve kıymetli eşya çalmıştır. Operasyonun daha Batı Şeria’daki ilk safhalarında işgal kuvvetlerince işlenen intikam cinayetlerinde aralarında birçok çocuk ve bir de engellinin olduğu onlarca insan öldürülmüştür. Nefret çığırtkanı resmî retorik sonucunda bazı fanatik yerleşimcilerin 16 yaşındaki Filistinli çocuk Muhammed Ebu Hudayr’ı diri diri yakarak katletmesi bile intikam operasyonlarını durdurmamıştır. İşgal güçleri kaçırma vak’asının Hamas yönetiminin emriyle gerçekleştirildiğini veya şüphelilerin teşkilâtta resmî bir konuma sahip olduğunu ispat edememiş olsa bile hadiseden Hamas’ı ve bütün bir Filistin yönetimini sorumlu tutmuşlar, Hamas’ı zaafa uğratarak Filistin birlik hükümetini düşürme ümidiyle Filistin halkını topyekun cezalandırma yoluna gitmişlerdir. İsrail kuvvetlerinin hava saldırısıyla 29 Haziran’da bir Hamas yöneticisini öldürmesi Hamas’ın misillemesiyle karşılık görünce 2012’den beri süregelen ateşkes bozulmuş ve işgal güçleri Gazze’de yaşayan Filistin halkına karşı kanlı “Koruyucu Eşik Operasyonu’nu başlatmıştır.

Gazze’ye yönelik İsrail saldırısı uluslararası hukukun açık bir ihlâliyle şu ana kadar dünyanın en yoğun nüfuslu bölgelerinden birinde evlerin ve meskûn bölgelerin ayrım gözetilmeksizin hedef alınması suretiyle devam etmektedir. İnsan hakları örgütlerinin kaydettiğine göre şu ana kadar hiçbir evde bombalama sonrası patlama yaşanmamış olması evlerin silâh deposu olarak kullanıldığı, dolayısıyla Filistinlilerin evlerinin bir askerî zorunluluk gereği bombalandığı ihtimalini de ortadan kaldırmaktadır. İşgal kuvvetleri şimdiye kadar insanların evlerini bombalayıp binlerce insanı evsiz bırakmasının hangi askerî gerekliliğe dayandığına yönelik herhangi bir açıklama sunamamıştır. Kaware ailesinin evlerinin yıkılmasını önlemek için canlı kalkan olarak kendisini siper etmelerine rağmen İsrail’in doğrudan hedef alarak yaptığı saldırı sonucunda 6’sı çocuk 7 sivilin hayatını kaybedip ve 25 kişinin de yaralanması İsrail’in uluslararası hukuk normlarını nasıl hiçe saydığının örneklerinden sadece biridir. İsrail bu saldırılarını Gazze’deki silahlı grupların roket saldırılarına misilleme olduğunu iddia ederek savunmaya çalışsa da bahsedilen roket saldırıları sonucunda herhangi bir ölüm olmaması saldırıların İsrail’in orantısız ve kindar tepkisi olduğunu ortaya koymaktadır.

BM ve bazı uluslararası insan hakları kuruluşları işgal kuvvetlerinin topyekun cezalandırma girişiminde olduğunu teyit etmektedir. İsrail savaş uçakları “terörist sığınakları” adı altında evleri hedefleyerek yargısız infazlarını yürütürken bu arada artan bir biçimde okullar, hastaneler, yardım kuruluşları, engelli tedavi merkezi gibi yerler vurulmaktadır ve çoğunlukla siviller öldürülmektedir. 6 Temmuz’da İsrail ordusunun kaçırma vak’asıyla hiçbir alâkası olamayacak Gazzeli balıkçıların kendi sularına erişimini kısıtlaması işgalcilerin bütün bir halktan intikam almaya kalkıştıklarını göstermektedir. Öte taraftan hem İsrail hem de Mısır’ın yıllardır cezalandırıcı politikalarla temel ihtiyaç ve malzemelerin sınırlardan geçişini kısıtlamış olmaları Gazze’nin tıbbî tesislerinin ve personelinin yüksek rakamlardaki ölü ve yaralıya gerekli tedaviyi sağlamasını engellemektedir.

Saldırgan Tarafa ve sorumluluk taşıyan diğer devlet ve teşkilâtlara açık çağrımızdır:

İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları durdurulmalıdır ve derhal ateşkes görüşmelerine aracı olunmalıdır. Hükümetler, uluslararası örgütler ve daha genel olarak uluslararası camia Filistin’in masum halkının daha çok can ve mal kaybı ile yaralanmaya maruz kalmasını önleme noktasında ahlâkî mes’uliyet sahibidir.

İşgal kuvvetleri “Koruyucu Eşik Operasyonu” diye isimlendirilen saldırısını derhal durdurmalı, sivil bölgelerini ayrım gözetmeksizin bombalamaya ve sivilleri öldürmeye son vermelidir. Muhammed Ebu Hudeyr’in katilleri adlî süreçlerde gecikme ve geçiştirmeye yeltenilmeksizin yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır.

Uluslararası kuruluşlar, ABD hükümeti ve Avrupa ülkeleri İsrail’in kindar ve kanlı saldırılarını ve topyekun cezalandırmalarını “kendini savunma hakkı” olarak takdim etmek suretiyle İsrail’i cesaretlendirmekten vazgeçmelidir. Filistinlilere yönelik toplu cinayetler karşısındaki suskunlukları ve hatta “nefsi müdafaa” kavramını açık suiistimalleri İsrail’in savaş suçlarına doğrudan bir iştiraktir. Bu saldırıların doğrudan bir sonucu olarak Filistin’deki masum halkın hayat, barınma, sağlık hizmetleri ve diğer temel ihtiyaçlardan mahrum bırakılması hiçbir surette İsrail’in meşru müdafaası adı altında makul gerekçe bulamaz. Hatta işgal güçlerinin sivil-asker ayırt etmeksizin bir halka toptan ve ayrımsız gerçekleştirdiği kanlı saldırıların İsrail işgal güçlerini ve halkını dahi daha güvenli kıldığı savunulamaz.

BM ve diğer uluslararası örgütler saldırgan İsrail’i, silahlı çatışmalarda yürürlükte olan insanî ilkelerin ve uluslararası yaptırımların uygulamaya konulması için gerekli tedbirleri almalıdır. Masum sivilleri hedef almak ve öldürmek suretiyle savaş suçu işleyen saldırgan İsrail adalet karşısına çıkarılmalıdır.

Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin hakkı ile dış saldırı ve işgale karşı ortaya koyduğu her türlü meşru direniş mekanizmaları uluslararası örgütler ve hükümetler tarafından tanınmalı ve saygı görmelidir.

Öncelikle; Filistin’in bilfiil sömürgeleştirilmesi anlamına gelen yerleşimci kolonilerinin dağıtılmasının ve Filistinlileri gündelik teröre maruz bırakan kanunsuz yerleşimcilerin Filistin topraklarından çıkarılmasının müzakere edileceği barış görüşmeleri başlatılmalıdır. Devamında Filistin topraklarını vahşice işgal eden siyonist çete işgal ettiği bütün topraklardan çekilmeli, Filistin halkının toprakları üzerinde sahip olduğu taşınır ve taşınmaz bütün mallar iade edilerek uluslararası hırsızlık sona erdirilmeli ve bütün temel haklar iade edilmelidir.

İşgalci İsrail’in isteği ile ve Mısır ve Filistin’e komşu devletlerin Filistin’le olan sınırlarında uyguladıkları ve Filistinleri ablukaya maruz bırakarak zaruri ihtiyaçlarından sistematik bir şekilde mahrum bırakan cezalandırıcı nitelikteki kısıtlamalar kaldırılmalı ve Filistin halkının onurlu bir hayat sürme hakkı tanınmalıdır.

Ayrıca uluslararası camiaya ve sivil topluma, ilgili hükümetlere ve muhatap oldukları uluslararası örgütlere Filistin sorunu ile ilgili hakkaniyetli bir tavır almaları ve Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin haklarını savunmaları hususunda baskı uygulamaları çağrısında bulunuyoruz.

Uluslararası kamuoyunu Filistin topraklarının işgal altında tutulmasına ve Filistinlilerin can kayıplarının süregitmesine destek olan ticari kuruşlara karşı uygulanan BDS (boykot, yatırım çekme ve yaptırım) kampanyalarını desteklemeye çağırıyoruz.

Son olarak Türkiye hükümetini İsrail ile giderek artan ticarî ilişkilerini ve büyüyen ticaret hacmini gözden geçirmeye çağırıyoruz. Şu noktada Türkiye hükümeti ateşkesin derhal sağlanmasını zorlamak için İsrail’e ciddi iktisadî ve siyasî yaptırımlar konusunda açık tehditlerde bulunmalıdır. Uzun vadede ise hakkaniyetli bir barış süreci başlatılıncaya dek işgali meşrulaştıran ve idame eden her türlü iktisadî ve siyasî ilişkiyi askıya almalıdır. Türkiye hükümeti ve kamuoyu Filistin’e karşı mevcut İsrail saldırısını dış politikasının öncelikli gündemi edinmeli, bölgede daha fazla can ve mal kaybının önlenmesi için her türlü çabayı göstermelidir.

MAZLUMDER

FAALİYET BİLGİLERİKategori Adı Basın AçıklamalarıTarih 2014-07-14
Okunma Sayısı : 2065
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4643021