MAZLUMDER Genel Başkanı Yılmaz Ensaroğlu, dün Ankara'da meydana gelen olaylarla ilgili olarak aşağıdaki açıklamayı yapmıştır:
PROVOKATÖRLER KİM?
"Dün Ankara'da gerçekleştirilen esnaf eylemi sırasında yaşanan olaylar ve ardından bir ay süreyle toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yasaklanması, sivil ve siyasal hakların ihlali anlamını taşımaktadır.
Dünkü olaylarda Kızılay'a ve Meclis'e yürümek isteyen esnafın engellenmesi üzerine çıkan çatışmalarda güvenlik güçleri aşırı şiddet kullanmış ve polislerle birlikte çok sayıda kişi yaralanmıştır. Yetkililer ve basının bir bölümü, yaşanan olayları, göstericilerin arasına sızan bazı provokatörlere bağlamaktadır. Bazı kişi veya gruplar gösteriyi provoke etmek istemiş olabilirler. Ancak gösteriye katıldığı söylenen yetmiş bin esnaftan en az otuz bininin polisle çatıştığının ileri sürüldüğünü de göz önüne aldığımızda, böylesine kitlesel bir çatışmanın provokatörlere bağlanması inandırıcı değildir. İster güvenlik görevlilerinden, isterse de bazı göstericilerden gelsin; hangi amaçla ve kim tarafından kullanılırsa kullanılsın, her türlü provokasyon ve şiddeti kınamak ve karşı çıkmak gereği açıktır. Ancak yetkililerin de görmesi gereken gerçek, toplumda birikmiş olan öfkenin, eyleme geçmek için artık provokasyona ihtiyaç duymadığıdır. Bu öfke, son olarak Susurluk'da görüldüğü gibi, başka sorunlara yol açabilecek biçimde, kolaylıkla farklı bireylere, gruplara ve kesimlere yönelebilmektedir. Toplu iflasların yaşandığı, insanların işlerini kaybettiği ve intiharların başladığı bir ortamın kendisi provokatiftir. Hükümetin bu ortam ve süreç karşısındaki duyarsız ve aldırmaz tavrı, sorunu daha da derinleştirmektedir.
Böyle bir ortamda asıl provokasyon, vatandaşların toplanma ve gösteri yapma haklarını yasaklayarak, toplumsal muhalefetin kendisini ifade etmesinin engellenmesidir. EMEK Platformunun hafta sonu yapacağı mitingin ve 1 Mayıs kutlamalarının engellenmesi de anayasanın tanıdığı sivil ve siyasi hakların amacı dışında durdurulması anlamını taşımaktadır ve hiçbir sorunu çözmeyecektir.
Büyük medya olayı islamcı veya solcu provokatörlere bağlayarak, krizin başından beri ifa ettiği "ne pahasına olursa olsun iktidarı savunma" işlevini sürdürmüştür. Yaşadığımız koşullarda "Kriz bahane" diye manşet atmak, bu krizden hiçbir biçimde etkilenmeyen ve onların durumunu anlamayan bir kesimin yaklaşımı olabilir.
Medyada yeterince dile getirilmeyen diğer bir provokasyon ise, güvenlik güçlerinin tutumunda somutlaşmaktadır. Yere yatırılıp etkisiz hale getirilmiş göstericilerin bile ağızlarına, burunlarına cop vurarak kan içinde bırakan bir şiddet, hiçbir biçimde mazur gösterilemez. Hiçbir provokasyon, göstericinin başına toplanıp onu linç edercesine dövmeyi haklılaştırmaz ve bu saldırının kendisi bir provokasyondur. Bu şiddet görüntüleri çok sayıda ulusal yayın yapan TV'lere yansımıştır. Bu şiddeti uygulayan güvenlik görevlileriyle, onları buna sevk eden veya engellemeyen amirleri hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz. Vatandaşlara karşı uygulanan şiddetin nihai sorumluluğu ise İçişleri Bakanlığına ve hükümete aittir.
Bu kriz ortamında devlete çağrımız, tarihinde ilk kez sokaklara döküldüğü söylenen bir toplum kesiminin kendisini ifade hakkının engellenmemesi, onun dile getirdiği ve daha ciddi olaylara yol açabilecek sorunlarına kulak verilmesi, EMEK Platformunun eylemini ve 1 Mayıs kutlamalarını engelleyici valilik kararının geri alınması, gösterilere müdahalede şiddete başvurulmaması ve amacını aşan müdahale biçimlerine başvurarak vatandaşların can güvenliğini ihlal eden görevliler hakkında ciddi bir takibatın yapılmasıdır.
Ancak bu yaşananların hükümetin baskıcı tutumunu meşrulaştırmaya yaradığını göz önüne aldığımızda, ciddi bir takibatın yapılabileceğinden yana kuşkuluyuz."
BASIN BÜROSU