28 ŞUBAT: HESAPLAŞMADAN OLMAZ

Bin yıldan fazla süreceği bizzat darbenin mimarları tarafından ifade edilen 28 Şubat “postmodern darbe”sinin üzerinden on beş yıl geçti. Darbeyi kurgulayanlar ve uygulayanlar bir zihinsel dönüşüm ve geri dönülemez bir yaşam biçimini dayatmayı; bir toplum mühendisliği ile kaba, ilkel ve tek tipçi bir dünya görüşünü devletin ve toplumun vazgeçilmez bir unsuru olarak hücrelerimize yerleştirmeyi denemişlerdi. 


1997’nin Şubat’ında, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere kimi legal siyasal aktörlerin, her kademede kamu otoritesinin, medya patronlarının, iş dünyasının, bazı sendika ve meslek örgütlerinin, yargının ve kolluk kuvvetlerinin işbirliği ile ortaya koyduğu “millete ihanet” cürmü, tıpkı bugün benzeri suça iştirak edenlerin yargılanmasına vesile olduğu gibi bu darbeyi de gerçekleştirenlerin alnında hayatları boyunca kara bir leke olarak taşınacaktır.


Geriye dönüp bakıldığında, devlete hakim güçlerin ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal ve askeri alanda işlediği bu cürme ilişkin sadece utanç cümlelerinin biriktirildiği görülecektir. Bu utanç cümleleri bizzat darbeyi yapanlara ait olduğu gibi, darbecilerle çeşitli çıkar ilişkileri nedeniyle iş tutan kişi ve kurumlara da aittir. 


Üzerinde taşıdığı üniformayla; bazen polis, bazen asker, bazen güvenlik personeli olarak, kimi zaman “buraya bu şekilde giremezsiniz”, kimi zaman “benim annem de başörtülüydü” diyerek kamu gücünü güçsüze karşı bir silah olarak kullanan kamu personeli tarih önünde kayıt altına alınmıştır. Tıpkı onlar gibi, dindar, muhafazakar ve benzeri isimler altında piyasa yapan kimi kişi ve kurumların, bütün hakları gasp edilmiş, okullarından atılmış, çalışma imkanları tamamen ellerinden alınmış olan başörtülü kadınları ceberrut devlet mekanizmaları ile korkutarak, “çalışacak başka yer bulamazsınız” tahdidi ile ucuz işgücüne veya ikinci-üçüncü eşliğe razı etmeye çalışmaları, içine düştükleri bir çukur olarak kayda geçirilmiştir.


28 Şubat darbesinden bugüne, ülkenin içine girdiği politik ortam ve özellikle üniversitelerde yaşanan kısmı rahatlama, ekonomi çevrelerinde sermaye kutuplaşmalarının nispeten ortadan kalkması, sosyal ve kültürel alanda yaşanan gelişme ve ifade hürriyetinin belirli alanlarda sağlanmış olması darbenin etkilerinin ve uygulamalarının tamamen ortadan kalktığı anlamına gelmez. 


Başörtülü bireylerin halen çalışma hayatından ve siyasal hayattan gizli yasaklarla tecrit edilmeleri ve “zamanı gelmedi”, “henüz erken” gibi subjektif kriterlerle siyasal pazarlıklara konu edilmeleri “muhafazakar” bir siyasi iradenin mevcudiyetine rağmen devam etmektedir. Başörtüsünün “eş kontenjanı”ndan meclise ve konuta girmiş olması nedeniyle ülkede başörtüsü sorununun sona erdiği düşüncesi tamamen gönüllü bir halüsinasyonun sonucudur.


Varlığını bir şekilde 28 Şubat darbesinde yaşanılanlara borçlu olan siyasi iktidar 28 Şubat darbesinin bütün uygulamalarını ve bu uygulamaların bütün sonuçlarını hukuk önünde sona erdirmeli, başta o günün Cumhurbaşkanı, Genel Kurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarını yargı önüne çıkarmalıdır. 28 Şubat yargılamaları ile mağdur edilmiş kişilerin yeniden yargılamalarının yapılması sağlanmalıdır. Özel olarak da 28 Şubat darbesinde en büyük mağduriyetleri yaşayan başörtülü kadınların, çalışma hayatında ve siyasal temsil alanında yaşadıkları bütün engellemeleri hukuken ve fiilen ortadan kaldırmalıdır.


Ahmet Faruk ÜNSAL

MAZLUMDER Genel Başkanı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

FAALİYET BİLGİLERİKategori Adı Basın AçıklamalarıTarih 2012-02-28
Okunma Sayısı : 1937
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4342045