2005 HAZİRAN-TEMMUZ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ DEĞERLENDİRMESİ

MAZLUMDER Genel Başkanı Cevat Özkaya'nın

İnsan Hakları İhlâlleri Açısından

Haziran-Temmuz 2005 Değerlendirmesi

Son aylarda hızlanan çatışmalar dolayısı ile hayatını kaybedenlerin sayısı her gün artmaktadır. Altı yıldan bu yana devam eden güvenlik ortamını yok eden çatışma süreci, yaşama hakkına yönelik ihlâlleri ve tehdidi ciddi boyutlara taşımıştır. Bu durum geçen birkaç yıl içinde insan hakları ve özgürlükler konusunda yapılan iyileştirmelerin ve hukukî düzenlemelerin oluşturduğu iyimser ortamı ve beklentiyi olumsuz etkileyecek bir zemine imkân sağlamaktadır.

Çatışma ortamının yeniden başlaması çözüm arayışları yerine, güvenlik politikalarının öncelenmesini sağlayacaktır. Altı yıllık güvenlikli ortamda bile kısır kalan çözüm arayışlarının, çatışma ortamında gündemden kaldırılacağı, bilinen bir gerçektir. Bu da yeni ölümler, yeni ihlâller ve şiddet sarmalının yeniden ortalığa hâkim olması sonucunu doğurur.

Şiddetin siyasette araç olarak kullanılmasının ülke insanının çok büyük bir çoğunluğunun hayrına olmadığı bilinmelidir.

Bu bağlamda haziran-temmuz döneminde meydana gelen olaylardan bazılarına göz atarsak, hadiselerin farklı boyutları çağrıştıracak bir yoğunlukta olduğunu görürüz. Er Coşkun Kırandi ve Bingöl'ün Yayladere ilçesi Belediye Başkanı'nın kaçırılması hadiseleri farklı bir yöntemin sistematik hale getirildiği izlenimini vermektedir. Bu gelişme, tehlikeli bir özelliğe sahiptir. Bu tür eylemlerin insanî olmadığı, insan haklarına aykırı olduğu da açıktır.

Kaçırılma hadisesi sonrasında, Kırandi'nin hayatının kurtarılmasında görev alan İHD heyetinin gözaltına alınması, insanların yaşam hakkı için verilen mücadelenin yeterince önemsenmediğini göstermektedir.İdarî organların egemenlik hakkına sahip çıkmaları ne kadar tabii bir refleks ise, insan hakları savunucularının da yaşam hakkını savunmaları da o kadar tabiidir.

DEHAP genel başkan yardımcısı Hikmet Fidan'ın öldürülmesi ve faillerin şu ana kadar yakalanamamış olması, fail-i meçhullerin yoğunlukla yaşandığı günleri hatırlatması bakımından önemlidir. Faillerin acilen bulunması ve yargılanması ertelenmez bir gerekliliktir.

Fail-i meçhullerin yanı sıra, haziran ayı içerisinde Adalet Bakanlığı'na bombalı saldırı teşebbüsünde bulunan Eyüp Beyaz'ın öldürülmesi, üzerinde durulması gereken önemli bir olaydır. Elleri bağlı olarak kaçmaya çalışan ve ayağından vurularak etkisiz hâle getirilen şahsın, bazı polislerin ' ateş etme' uyarılarına rağmen öldürülmesi, birçok soru işareti barındırmaktadır. Kasta mebni olmadığını düşündüğümüz bu olayın, bir telaş ortamının sonucu olduğunu zannediyoruz. Ancak, eğitimli olması ve bu konularda uzman olması gereken güvenlik güçlerinin böylesi bir telaş göstermesi ve aşırı güç kullanması yadırganacak bir durumdur.

Güvenlik güçlerinin aslî görevi zanlıyı yargıya teslim etmektir. Bahsi geçen olayda tersi bir durum yaşanmıştır. Konunun yetkililer tarafından araştırılması ve yargısız infaz şüphelerinin giderilmesi gereklidir.

Haziran ayı içinde yapılan ÖSS sınavında, meslek liselilere yönelik uygulanan katsayı adaletsizliği sistematik olarak sürdürülmüştür.

Meslek Lisesine devam eden öğrenciler, bu öğrencilerin velileri ve adaleti savunan bütün kesimlerin beklediği iyileşmenin bu yıl da yapılamamış olması hükümetin iktidarını YÖK ile paylaştığının açık ifadesidir.. Hükümet, kamuoyunun kendisinden beklediği olumlu adımları atmamaktadır. Mevcut hâl, hâkimiyet hakkının gasp edildiğini ve hükümetin de bu hakkın geri alınması hususunda yetersiz kaldığını göstermiştir.

2005 ÖSS sınavına da başörtülü vatandaşlarımız alınmamıştır. Başörtülülerin sınava alınmaması hukuk devleti olmanın şekli şartının bile yerine getirilme zorunluluğu duyulmadığını göstermektedir.

Türkiye'de fiili olarak sürdürülen başörtüsü yasağı sorunu, yalnızca bir din ve vicdan özgürlüğü, ifade özgürlüğü gibi kişinin temel hakları sorunu değildir. Başörtüsü yasağı sorunu, sosyal mühendislik anlayışıyla toplumu değiştirme anlayışının son bulup, demokratik tartışma zemininde yürüyen Türkiye'nin önünü açacak bir anahtardır. Bununla birlikte, Başörtüsü yasağı, kimi insanların bazı konumları işgal etmek için haksız olarak kullandıkları bir araca dönüşmüştür. Eğitim yoluyla ekonomik ve sosyal konumunu iyileştirmek isteyen insanların önünü yasakla kesenler, kendi konumlarını yasak üzerinde güçlendirme çabasını sürdürmektedirler.

Başörtüsü yasağı sorunu ve meslek liselerinde uygulanan Katsayı adaletsizliğine son verilmediği taktirde toplumda giderek artan bir huzursuzluğa sebebiyet vereceği açıktır.

Türkiye'de mülteci statüsü verilmeyen, geniş bir misafir grubumuz bulunmaktadır. Mevcut halde, Avrupa ülkeleri dışında kalan ülkelerin vatandaşları mülteci olarak kabul edilmemektedir. Bu nedenle, ülkelerinden bir şekilde Türkiye'ye gelen çok sayıda insan statüsü belirsiz ve zor şartlar altında yaşamaya devam etmektedir. Durumun düzeltilmesi hukuk devleti olmanın bir gereğidir.

YAYIN BİLGİLERİKategori Adı Yurt İçi RaporlarTarih 2005-08-01
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4644029