2002 NİSAN İhlal Raporu

YAŞAMA HAKKI

FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLER/ŞÜPHELİ ÖLÜMLER

2 Nisan günü Ankara Abdi İpekçi Parkı havuzu içinde bir ceset gören park görevlileri polis ekiplerine haber verdi. Polis ekipleri, savcının olay yerine gelmesinin ardından havuz etrafında biriken yüzlerce kişinin meraklı bakışları altında cesedi havuzdan çıkarmaya çalıştı. Uzun metal çubuklarla cesedi çekmeye çalışan ekipler, cesedi çıkaramayınca olay yerine gelen 2 dalgıç havuza girerek cesedi çıkardı. Havuzdan çıkarılan kişinin üzerinde kimlik bulunamadı.

10 Nisan'da İstanbul'da Emlakçilik yapan Süleyman Doğruer (72), evinde kafasından tabancayla vurularak öldürüldü. Laleli Mimar Kemalettin Mahallesi Çoban Çavuş Sokak'taki evinde yalnız yaşayan Bağ-Kur emeklisi Süleyman Doğruer, ziyaretine gelen akrabaları tarafından ölü bulundu. Polis Doğruer'in darp edildikten sonra kafasına dört kurşun sıkılarak öldürüldüğünü bildirdi.

İzmir'de Behor Roziya (51) adlı Musevi kuyumcu, 15 Nisan'da işyerinin yakınında öldürüldü. Roziya, sabahleyin işyerinin yakınında silahlı saldırıya uğradı. Roziya, olay yerinde hayatını yitirirken saldırıyı yapan kişi ya da kişilerin kaçtığı bildirildi.

Mardin'in Dargeçit ilçesinde traktörüyle korucu köyü Ilısu'daki kum ocağına giden Şerif Alptekin'in ölümü şüphe yarattı. Olayla ilgili herhangi bir soruşturma başlatılmazken, Dargeçit Savcısı olay yerine gelmesine karşın, ölüm nedenini ortaya koyabilecek bir adli tıp raporuna da gerek duyulmadı.

İhbar üzerine Şişli baruthane Deresi'ne giden polis, derenin kenarında yüzü örtülü ve yüzüstü yazar vaziyette 40 yaşlarında bir kadının cesediyle karşılaştı. Kadının boğazının bıçakla kesilerek öldürüldüğü anlaşıldı. Ekipler, cesette darp izlerinin olduğunu ve gözlerinin de siyah bin bandajla kapatıldığını belirtti.

İstanbul Yenikapı sahilinde 27 Nisan'da esrarengiz bir erkek cesedi bulundu. Üzerinden İhsan Güneş (32) adına düzenlenmiş kimlik çıkan cesette darp ya da yara izine rastlanmadı.

YERİNDE İNFAZ ve İŞKENCE İLE ÖLÜM

ÇATIŞMALARDA ÖLEN VE YARALANANLAR:

ÖLENLER:

YARALANANLAR:

SİVİLLERE YÖNELİK EYLEMLER:

Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde Aşağı Kayalar köyünde oturan Ercan Torun (12), Baboş mevkiinde hayvanlarını otlatırken mayına bastı. Mayının patlaması sonucu ağır yaralandı.

AZINLIK HAKLARI:

BOMBA VE MAYIN PATLAMASI

Van'ın Özalp ilçesinin Şehittepe köyünde Şehittepe İlköğretim Okulu yakınlarında buldukları el bombasıyla oynayan çocuklardan Cihan Yazan (7) olay yerinde hayatını yitirdi, Ömer Yazan (10) ve Hayati Yazan (9) yaralandı.

Siirt'in Eruh ilçesinden Siirt'e yerleşen Özalp ailesinin 15 yaşındaki çocuğu Rıdvan ve amcaoğlu Ahmet 16 Mart günü koyunlarını otlattıkları sırada, birinin ölümüne, diğerinin yaralanmasına sebep olan bir olay yaşandı. Rıdvan, Eruh yolu üzerinde bulunan askeri atış alanının yakınında bulduğu bombayla oynadığı sırada bombanın patlaması sonucu feci şekilde can verdi. Beraber koyun otlatmaya giden amcaoğlu Ahmet ise bacaklarına isabet eden şarapnel parçalarıyla yaralı olarak kurtuldu.

KİŞİ ÖZGÜRLÜĞÜ

ÇOCUK HAKLARI

13 yaşındaki R.Ç., 12 yaşındaki İ. Ç. Ve 14 yaşındaki E. Ç. ile N. S. Hakkari'nin hem köy hem de bir bölge adı olan ve boşaltıldığı 1992 yılına kadar birçok mezradan oluşan Otluca köyünde oturmaktadır. Adı geçen çocuklar bir çukurda bir çift yırtık askeri bot ile bir çift eldiven görürler. Evlerine dönerken beraberinde onları da götürürler. Peşlerinden hem Hakkari Dağ Komando Tugayı hem de İl Jandarma Alayı harekete geçer ve çocuklar evlerinde suç delili olan bot ve eldivenlerle kıskıvrak yakalanırlar. Sorgular yapılır, ifadeleri alınır, eldivenler, botlar teslim alınır. Dağ Komando Tugayı'ndaki vukuata Hakkari İl Jandarma "olay yeri tutanağı" düzenler. Ve çocuklar çıkarıldıkları Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığı'nda ilk ifadelerinden sonra serbest bırakılır. Hazırlık soruşturması tamamlanır, Hakkari Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açılır. Çocukların yargılamalarının yapılabilmesi için bir avukatın olması gerekmektedir. Bu da Hakkari Barosu'ndan istenir. Avukat Mikail Demiroğlu müdafi olarak atanır. Yargılamaya başlanır, iddianame ve tutanaklar çocukların askeri telleri aşarak hurda deposuna kadar girdikleri, 3 çift bot ve 3 çift eldiven çaldıkları şeklindedir. Ancak başka malzemeler, masalar da çalınmıştır. İlk etapta çocuklar bu malzemelerden de sorumlu tutulurlar. Ancak mahkeme sadece 3 çift bot ve 3 çift eldivenle ilgilenir. Çocuklar mahkemede bir çift bot ve eldiven bulduklarını anlatır. Ot temizlerken askeri telörgü olmayan çukur bir yerde yırtık botları bulduklarını anlatırlar. Çocukların yaşları 11-15 arasında olduğundan yargılama gizli yapılır. Tutanakları düzenleyen jandarma tanık olarak dinlenir. Fakat tutanakların olay sırasında ve olay yerinde değil de, sonradan düzenlendiği anlaşılır. Savcı, olay yerinde keşif yapılmasını ve çocukların suçu ayırt edip etmeyeceğinin belirlenmesi için doktor raporunun alınmasını ister. Yargılamaları devam eden R. Ç., İ. Ç., E. Ç. ile N. S. için Van Devlet Hastanesi'nden rapor alınır. Duruşmanın 14 Mayıs'ta yapılacağı karara bağlanır.

KAÇIRMA/KAYIP

Kurban Bayramı'nda gözaltına alındığı açıklanan Coşkun Doğan'dan haber alınamadı. İHD İstanbul Şubesi, gözaltına alınan ancak nerede olduğu bildirilmeyen Doğan hakkında bilgi verilmesi talebiyle, 2 Nisan'da Galatasaray Postanesi'nden İçişleri Bakanlığı'na mektup gönderdi.

Van'da Tutuklu ve Hükümlülerle Yardımlaşma Dayanışma Derneği'nden (THYD-DER) çıkarken görülen Fedakar Çaçan adlı gençten haber alınamadı. İHD Van Şubesi'nden yardım isteyen anne Gülşen Çaçan, Van Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak, oğlunun bulunmasını istedi. Yardım yataklık suçunun af kapsamına alınmasıyla oğlunun cezaevinden çıktığını söyleyen anne Çaçan, oğlunun gözaltına alınabileceği düşüncesiyle Van Emniyet Müdürlüğü'ne yaptığı başvurudan da olumsuz cevap aldı.

CİNSEL TACİZ/TECAVÜZ

İstanbul Beşiktaş'ta bir kadına tecavüz edilmesi olayına ilişkin 2 polis memuru yargılandı. İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde duruşmaya, tutuklu yargılanan Nihat yıldız ile gıyabi tutuklu sanık Engin Konak katıldı. Nihat Yıldız'ın avukatı Sezai Denel, sanıklar hakkındaki suçlamanın niteliği göz önüne alınarak, duruşmaların gizli yapılmasını istedi. Avkuat Denel'in talebine yerinde bulan mahkeme Heyeti, duruşmaların gizli yapılmasına karar verdi.

İŞKENCE/İŞKENCE İDDİASI ve KÖTÜ MUAMELE

Mardin'in Ömerli ilçesinde Şehmus Batuk ilçe Emniyet Müdürlüğü'nde dövüldüğü iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Çalıştığı kahvehanede müşteri ile tartışması üzerine götürüldüğü ilçe Emniyet Müdürlüğü'nde dövüldüğünü iddia ederek savcılığa başvuran Şehmus Batuk, İlçe Emniyet Amir Vekili ile ismini bilmediği bir polis memuru hakkında suç duyurusunda bulundu. Batuk, Emniyet'te dövüldükten sonra ailesinin kendisini almaya geldiğini ve kaldırıldığı Mardin Devlet Hastanesi'nin kendisini Diyarbakır Devlet Hastanesi'ne sevkettiğini belirterek, "Beni dövenlerden adalet önünde hesap soracağım" dedi. Kaymakam Muammer Balcı ise, "İddiaların aslı yok" dedi.

Bingöl'ün Karlıova ilçesinde vatandaşlara kar üze­rinde işkence yaptıkları öne sü­rülen dört astsubay hakkında da­va açıldı. Astsubaylarla birlikte vatandaşlara işkence yapmak su­çundan zanlı bir belediye zabıta­sı da sanıklar arasında yer aldı. İddialara göre olay şöyle gelişti: Karlıova Jandarma Komutanlı­ğı'nda görevli astsubaylar Ali Öz­sevim, Hasan Çoban, Şinasi Bilici ve Kenan Gayaker, geçen yıl Şubat ayında ilçeye bağlı Yorganç Köyü'nde PKK'lıların bulundu­ğuna yönelik bir ihbar aldı. Yüzlerine kar maskesi geçiren astsubaylar, Hüseyin Ata'nın evi­ne baskın düzenledi. Ata ile bir­likte çocuklarını ve eşini dışarıya çıkaran astsubaylar, kar üzerine yatırdıkları mağdurları PKK'lılara yardım ettikleri gerekçesiyle saat­lerce sorgu!adı. Ata'nın komşusu Selahattin Öğe'nin evinde de ara­ma yapan astsubaylar, mağdurları korkutmak için yere doğru oto­matik silahlarla ateş de açtı. Fesih Ata ve Selahattin Öğe'yi feci şekilde döven astsubaylar bu iki kişiyi yanlarına alarak ilçe merkezine gitti. Mağdurları bir süre jandarma nezaretinde de tutan astsubaylar, daha sonra gözaltındakileri serbest bıraktı.

İşkence mağdurlarının üniversite tıp fakültelerinden aldıkları raporlarla işkencecilere peşpeşe dava açması üzerine İstanbul üniversitesi Rektörlüğü aldığı bir kararla, bundan sonra mağdurların başvurularını değerlendirmeye almayacağını açıkladı. Karar, avukatların delil toplama hakkına da bir darbe olurken, Avukat Süleyman Anıl, kararın iptali için İdare Mahkemesi'ne başvurdu.

Bingöl'ün Karlıova ilçesinde geçen yıl JİTEM tarafından kaçırılan ve işkence yapılıp sonra "öldü" denilerek yola bırakılan Selahattin Öğe'ye işkence yapan askerlere dava açıldı. Karlıova Jandarma Karakol Komutanı Ali Özsevim, Karakol komutan yardımcısı Hasan Çoban, Astsubaylar Şinasi Bilici ve Kenan Gayaker, erler Oğuzhan Türkoğlu ve Hüseyin Selçuk hakkında "İşkence yapmak, efrada kötü muamele ve görevi kötüye kullanmak" suçlarından dolayı Bingöl Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. Sanıklar hakkında TCK'nın 243 ve 245. maddeleri uyarınca 11 yıla kadar hapis cezası istendi.

İstanbul'da Emine Pak adlı kadın cep telefonu çaldığı iddiasıyla gözaltına alındı. Çocukları 6 yaşındaki Dilara ve 5 yaşındaki Barış ile birlikte götürüldüğü Güngören Polis Karakolu'nda, çocuklarının gözleri önünde tekme-tokat dövüldü, saçlarından tutularak yerlerde sürüklendi, sözlü cinsel tacize maruz kaldı, yatırılarak çiğnendi.

Ankara'nın Tuzluçayır semtindeki 30 Ağustos Karakolu'nda işkence gören Mehmet ve İsmail Candoğan'ın yaptığı suç duyurusu üzerine 8 polis hakkında "kötü muamele" suçundan açılan davaya bakıldı. 8 polisin, Candoğan kardeşleri vahşi bir şekilde dövmesi üzerine açılan davanın 19 Nisan'da yapılan duruşması, Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşma beklenen evrakların mahkemeye ulaşmaması nedeniyle ileri bir tarihe ertelendi.

Küçükyalı'da şüphe üzerine gözaltına alınan Gökmen Alakuş adlı genç, sevkedildiği Gayrettepe Asayiş Şube Müdürlüğü'nde 2 gün süreyle işkence gördü. Şişli Nöbetçi Cumhuriyet Savcılığı'na şikayet dilekçesi vermesi, görevli polislerce engellenen Alakuş, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na başvurdu. Gayrettepe Asayiş Şube Müdürlüğü'nde vücudunun çeşitli yerlerine elektrik verildiğini ileri süren Alakuş, işkenceci polisler hakkında dava açacağını söyledi.

Avrupa Konseyi, yayınladığı bir raporla Türkiye'nin işkence ve kötü muamele ile mücadelede başarılar elde etmeye başladığını kamuoyuna açıkladı. Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) tarafından açıklanan Türkiye raporunda, insan hakları konusunda 2000 yılından bu yana gözlenen iyileşmenin sürdüğüne dikkat çekildi. Komite'nin geçen yıl 2-14 Eylül tarihleri arasında Türkiye'de yaptığı gözlemlere dayanan rapor, gözaltındaki kötü muamele vakalarının hızla azaldığını vurguladı. Türkiye'de karakol, hapishane ve diğer gözaltı yerlerinde bulunanlarla ilgili raporda genelde olumlu bir gelişmenin olduğu belirtildi.

Gülderen Baran'a işkence yapmaktan yargılanan polisler zamanaşımından beraat ettirildi. İşkence nedeniyle vücudunda kalıcı sakatlık oluşan Gülderen Baran ise, işkence altında imzalatılan ifadeler ve kendisine işkence yapmak suçundan yargılanan polislerin aleyhine tanıklıkları nedeniyle müebbet hapse mahkûm oldu.

Aynı mahkemede üç ayrı işkence davasından yargılanan polis ere ceza veren mahkeme, sanıkların 'aynı suçu bir daha işlemeyeceklerine kanaat getirip' cezaları erteledi.

Ístanbul'da 8 Eylül 1996 tarihindeki bir örgüt operasyonunda gözaltına alınan 20 kişiye iş­kence yaptıkları iddiasıyla Terörle Mücadele Şube Müdürlü­ğü'nde görevli 7 polis hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Bunun üzerine başkomiser Bayram Kartal ile Yusuf Õz, Ali Kaya, Mustafa İnal, Yalçın Büyükhan, Zafer Virlan ve Nazif Aktaş isimli polisler hakkında İstanbul 7.Ağır Ceza Mahkemesi'nde TCK'nın 243. maddesi uyarınca 'cürmü söyletmek için işkence yapmak' suçundan dava açıldı. Mağdur1ar, ifadelerinde polislerin kendilerine askıya alma, Filistin askısı, elektrik verme, hayalarının sıkılması, falaka, kaba dayak, uzun süre ayakta bekletme, hakaret ve tehdit gibi işkenceler yaptıklarını ileri sürdü. Emniyet'te dokuz gün kaldıktan sonra çıkarıldıkları DGM Adli Tabipliği'nde işkence yapıldığına dair rapor alan 20 mağdur­dan 13'ü, yargılama sırasında işkence yapan polisleri teşhis etti.

Davanın geçen hafta yapılan son duruşmasında mahkeme heyeti, yedi polise, işkence yapmak suçundan 1 yıl 2'şer ay ağır hapis ve 3 ay 15'er gün memuriyetten men cezası verdi. Ancak mahkeme heyeti, 'sanıkların geçmişteki hali ve suç işleme konusundaki eğilimlerine göre cezanın ertelenmesine' kanaat getirerek sanık1arı serbest bıraktı.

Kararın ertelenmesine yalnız­ca üye hãkim Mehmet Uysal, diğer işkence davaları nedeniyle muhalefet şerhi koydu. Bir daha işkence suçu işlemeyeceklerine kanaat getirilerek cezaları ertelenen polislerden Bayram Kartal ile Yusuf Õz iki, Mustafa İnal, Yalçın Büyükhan ve Nazif Aktaş ise bir işkence davasından daha aynı mahkemede yargılandı.

TÜKETİCİ HAKLARI

Köprü ve otoyollara 23 Haziran 2001 tarihinde yapılan fahiş zamlara karşı, Tüketiciyi Koruma Derneği (TükoDer) tarafından açılan dava, "yürütmenin durdurulması" kararıyla sonuçlandı. Ankara 4. İdare Mahkemesi verdiği kararın gerekçesinde "zamların ekonomik sıkıntının aşılması açısından iç kaynak teminine yönelik olduğunun anlaşıldığı ve önemli kamusal faaliyetlerden olan ulaşım sektörünün öncelikli olarak devletin gelir artırıcı bir kalemi olarak görülmesinin hukuka aykırı olduğu belirtildi. TükoDer Genel Başkanı Mehmet Sevim, kararın kaynak yaratma amacıyla kamusal hizmetlere yapılan zamların yanlışlığını gösterdiğini ifade etti.

ÇEŞİTLİ AMAÇLARLA YAPILAN BASKI VE TEHDİTLER

Diyarbakır Polis Okulu Spor Salonu'ndaki judo ve tekvando kurslarına 3 yıl boyunca giden S.I.'nın (17) hayatını değiştiren ve onu ölüme götüren olay, okul idaresinin 14 Mart tarihinde yaptığı rutin bir aramada ortaya çıktı. Namık Kemal Lisesi okul idaresinin tüm sınıflarda yaptığı arama sırasında, 9/P sınıfında okuyan S.I.'nın üzerinde bir disket ve iki adet sahte öğrenci kimlik kartı buldu. Müdür yardımcıları tarafından bilgisayara takılarak incelenen diskette HADEP'in propaganda ve çalışmalarına ilişkin bilgilerin olduğu görüldü. Üzerinde yakalanan disket ve bulunan sahte kimlikler nedeniyle disipline verilen S.I., okuldan uzaklaştırıldı. S.I.'ya tasdiknamesinin verilmesi için ailesinin okula gelmesi beklenirken, sonraki gün kendisini ablası diye tanıtan sivil giyimli bir polis okula gelerek, ailesinden habersiz S.I.'nın tasdiknamesini aldı. S.I. alelacele Melikahmet Lisesi'ne kaydedildi. Namık Kemal Lisesi'nde okuyan arkadaşlarıyla vedalaşmaya gelen S.I., daha önce onu tanıyan ve okulda görevli polislerle yakınlığını bilen arkadaşları tarafından dışlandı. Üzerinde HADEP'e ilişkin bilgileri içeren disket ve sahte kimlik bulunmasının okulda duyulmasıyla, vedalaşmaya gelen S.I. öğrenciler tarafından yuhalandı. Melikahmet Lisesi'ne iki hafta kadar devam eden S.I., 30 Mart günü Bağlar semtinde bulunan evlerinde tek sayfalık bir mektup yazdıktan sonra, karnına av tüfeği dayayarak ateşledi. Yakınları tarafından Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisi'ne kaldırılan S.I. kurtarılamadı.

Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği (TAYAD) Marmara Bölge Başkanı Tekin Akgün yaptığı yazılı açıklamada bir süredir takip edildiğini belirtti. Arabayla ve yaya olarak takip edildiğini ifade eden Akgün sık sık keyfi olarak gözaltına alındığını kaydetti...

Antalya'da karşıt görüşlü öğrenciler arasında çıkan tartışma sırasında yanlışlıkla gözaltına alınan 18 yaşındaki Zafer Aldemir, polislerin kendisine nuhbirlik teklif ettiğini ve tehditler savurduğunu iddia etti. Aldemir, 'Kabul etmezsem üzerime suç atacaklar' dedi. Geçen hafta evinden çıktıktan sonra dolmuş beklerken bir kadının kullandığı Doğan marka metalik yeşil arabanın yanında durduğunu anlatan Aldemir, 'Arabada iki kişilerdi. Erkek olanı bana muhtarlığı sordu. Bende tarif ettim. Sonra bana arabaya binip göstermemi rica ettiler. Arabaya bindikten sonra Emniyetten olduklarını açıkladılar ve 'Biz seni biliyoruz iyi bir insansın, bize yardım edersen geleceğin de ailen de kurtulur' dediler. Bende kabul edemeyeceğimi söyledim. Aldemir araçtan indikten sonra 'iyi düşünmesi' için uyarıldığını belirterek 'Pazartesi saat 10:30'da Demokrasi Kavşağı'ndaki TEDAŞ binasının önünde bekleyeceklerini ve gitmezsem benim için kötü olacağını söylediler' dedi...

GÖZALTILAR

ADANA: Adana'da "Kürtçe eğitim için dilekçe verdikleri" ve PKK'ye yardım ve yataklık yaptıkları iddiasıyla, 1'i öğretmen, 2'si üniversite öğrencisi 3 kişi gözaltına alındı.

AĞRI:

ADIYAMAN:

ANKARA:

ANTALYA:

ARDAHAN:

BATMAN: Batman'da Kürtçe eğitim talebinde bulunan 32 kişi;

BİTLİS:

BİNGÖL:

BOLU:

BURDUR:

BURSA:

ÇANAKKALE: Çanakkale'nin Ezine ilçesinde, yurtdışına çıkış hazırlığı yapan 7 Afgan yakalandı.

ÇORUM: Çorum merkeze bağlı Yağdiğin köyünde 37 kişi, zikir yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alındı.

DENİZLİ:

DİYARBAKIR: İsrail'in Filistin halkına yönelik katliamını protesto etmek isteyen Dicle Üniversitesi öğrencilerine polis saldırdı. 15-20 kişi gözaltına alındı.

DÜZCE: Düzce'de jandarma kontrolü sırasında Gaziantep'ten İstanbul'a giden yolcu otobüsünde 18 Iraklı kaçak yakalandı.

EDİRNE: Edirne'de yasadışı yollardan Yunanistan ve Bulgaristan'a gitmek isteyen yabancı uyruklu 134 kişi yakalandı.

Uzunköprü ve Meriç ilçelerinde Yunanistan'a ve buradan da aynı yollarla Türkiye'ye giriş yapan yabancı uyruklu 44 kişi gözaltına alındı.

ELAZIĞ:

ERZURUM:

GAZİANTEP: Atılım gazetesi Gaziantep muhabiri Yüksel Bulut 7 Nisan günü Yukarıbayır Mahallesi'nde ziyarete gittiği evden polis tarafından gözaltına alındı.

Anayasa'nın 42. maddesinin değiştirilmesi talebiyle TBMM'ye dilekçe gönderen 3 kişi gözaltına alındı.

HAKKARİ:

HATAY: Hatay'ın Samandağ ilçesinde Afganistan, İran, Irak, Somali, Pakistan, Filistin ve Türkiye'nin çeşitli kentlerinden 500 mülteciden 274'ü gemiyle İtalya'ya kaçarken yakalandı.

İSTANBUL: Marmara Üniversitesi Göztepe Kampüsü önünde basın açıklaması yapan üniversite öğrencilerine saldıran polis 14 kişiyi gözaltına aldı.

Pendik'te Evrensel gazetesinin dağıtımını yapan Mustafa Şakaroğlu ve Okan Yiğit gözaltına alındı.

İstanbul'daki İmam-Hatip liselerinde uygulanan başörtüsü yasağını protesto etmek için Eyüp Sultan Camii'nde 5 Nisan'da Cuma namazından sonra dua okumak isteyen dört kişi gözaltına alındı.

F Tipi Cezaevlerinde süren ölüm oruçlarının son bulması amacıyla baroların önerdiği "üç kapı üç kilit" uygulamasının kabul edilmesi için Beyoğlu'nda eylem yapmak isteyen 15 kişi, polis tarafından dövülerek gözaltına alındı.

İstanbul'da polisler tarafından kaçırılan TAYAD çalışanı Murat Bargu ile Ekmek ve Adalet okuru Aytekin Dönmez'in gözaltına alındığı kabul edildi.

İstanbul'da "Önleme Huzur 34 A Uygulaması" adı altında yapılan operasyonlarda, 2'si yabancı 255 kişi gözaltına alındı.

"Halk Muhtırayı 1 Mayıs'ta verecek" yazılı afişleri İstanbul'un çeşitli yerlerinde asan 40 kişinin gözaltına alındığı belirtildi.

Tuzla Organize deri Sanayi Bölgesi'nde 105 gündür direnişte olan 7 işçi gözaltına alındı.

Yasak nedeniyle eğitim hakları ellerinden alınan mağdur öğrenciler Eyüp sultan Camii bahçesinde protestolarını devam ettirdi. Protesto sırasında 3 kişi gözaltına alındı. Kadıköy İHL öğrencileri de okul çıkışında eylem yapmak istedi ancak 13 öğrenci gözaltına alındı.

İstanbul'da huzur ve güvenliğin sağlanması amacıyla gerçekleştirilen uygulamalarda, 2'si yabancı uyruklu 329 kişi gözlem altına alındı.

Yedinci Gündem editörü Ayten Akgün, idare çalışanı Davut Uçar ve arşiv çalışanı Birsen Deli ile haftalık Kürtçe Azadiya Welat gazetesi çalışanlarından Mikail Şit gözaltına alındı.

Mecidiyeköy ve Beşiktaş ilçelerinde 1 Mayıs afişleri yapan Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi 16 kişi gözaltına alındı.

Alibeyköy Yeşilpınar'da Ercan Büyüktaş adlı bir kişi gözaltına alındı.

Kadıköy'de İsrail'in işgalini protesto etmek isteyen 14 örgütün eylemini polis engelledi. İHD'lilerin İstiklal Caddesinde düzenlemek istediği meşaleli yürüyüş de polis engeliyle karşılaştı. İsrail'i destekleyen hükümetin politikalarına uygun davranan polis iki eylemde 23 kişiyi gözaltına aldı...

İZMİR: İzmir'in Sığacık Teke Burnu'ndan yurtdışına çıkmaya çalışan 49'u Pakistanlı, 25'i Iraklı, 5'i Hindistanlı, 10'u Suriyeli ve 1'i Bangladeşli 90 kaçak gözaltına alındı.

Bornova'da bulunan BMC Fabrikası önünde Emeğin Partisi'nin bülteni "Emeğe Sesleniş"i dağıtan Bülent Kılıç, Turan Kara, Deniz Çetin ve Günay Ayaz isimli parti üyeleri gözaltına alındı.

Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) İzmir İl Başkanı Cemal Coşgun ve iki parti üyesi polis tarafından tartaklanarak gözaltına alındı.

KAHRAMANMARAŞ: Maraş'ın Pınarcık ilçesi Alibeyuşağı köyüne baskın düzenleyen jandarmalar, yasadışı örgüt üyesi oldukları iddiasıyla aradıkları Mehmet ve İbrahim Renkli kardeşleri bulamayınca köyden 7 kişiyi gözaltına aldılar.

KAYSERİ:

KOCAELİ: Kocaeli Emniyet Müdürlüğü'nce yapılan Huzur operasyonunda 94 kişi gözaltına alındı.

Emeğin Partisi (EMEP) Kocaeli İl Örgütü üyesi üç kişi "Filistin'e Özgürlük" yazılı afişi asarken gözaltına alındı.

MALATYA:

MARDİN: Mardin'in Yalım beldesinde bir eve baskın düzenleyen askerler, HADEP Mardin Merkez ilçe yöneticisi Fahri Demirtaş Mehmet Bakay ile oğlu Aziz Bakay'ı gözaltına aldı.

MERSİN:

MUĞLA:

MUŞ: Muş'un Malazgirt ilçesinde, yurda kaçak giren yabancı uyruklu 47 kişi gözaltına alındı.

ORDU:

SAMSUN:

SİİRT: Kürtçe eğitim önünde engel olarak görülen Anayasa'nın 42. maddesinin kaldırılması için Meclis'e mektup gönderen 3 kişi, polis tarafından gözaltına alındı.

HADEP tarafından yurt genelinde başlatılan kampanya kapsamında Siirt'te TBMM'ye mektup ve faks gönderdikleri gerekçesiyle 33 kişi gözaltına alındı, 5 kişi tutuklandı...

SİVAS:

ŞANLIURFA:

TRABZON:

TOKAT:

TUNCELİ: Haklarında ifade verildiği gerekçesiyle EMEP üyesi Gökhan Gündoğan ve Gökhan Yılmaz ile enerji Yapı Yol-Sen Genel Merkez Üyesi Metin Turan sorgulandı.

VAN: Van'ın Başkale ilçesinde kaçak yollarla giriş yapan Irak ve Afganistan uyruklu 71 kişi yakalandı.

YOZGAT:

TUTUKLAMALAR

ADANA:

ANKARA:

BATMAN:

BİNGÖL:

BURSA:

DİYARBAKIR:

ELAZIĞ:

ERZURUM:

GAZİANTEP:

İSTANBUL:

İZMİR: Menemen ilçesi Asarlık beldesinde, Kürtçe eğitim için dilekçe verdirdiği gerekçesiyle aranan Dilber Öztürk gözaltına alındı. HADEP İzmir il Kadın Kolları yönetiminde olduğu bildirilen Dilber Öztürk tutuklanarak cezaevine gönderildi.

KOCAELİ:

MERSİN:

MUŞ: Muş'ta Anayasa'nın 42. maddesinin değiştirilmesi için TBMM Başkanlığı'na dilekçe gönderdikleri gerekçesiyle gözaltına alınan 6 HADEP'liden 2'si tutuklandı.

SAKARYA:

SİİRT: HADEP tarafından yurt genelinde başlatılan kampanya kapsamında Siirt'te TBMM'ye mektup ve faks gönderdikleri gerekçesiyle 33 kişi gözaltına alındı, 5 kişi tutuklandı...

ŞANLIURFA:

GÖZALTINDA ÖLÜM

Bir kadına sarkıntılık ettiği iddiasıyla gözaltına alınan Ahmet Arslan'ın 7 Nisan sabahı 04.00 sıralarında Fikirtepe'de gözaltına alındıktan sonra Hasanpaşa Karakolu'nda kazağıyla kendini nezarethane parmaklıklarına astığı açıklandı. Arslan'ın tutulduğu nezarethanede güvenlik kamerası olduğu da öğrenildi.

Sarkıntılık suçundan gözaltına alınan Ahmet Arslan'ın nezarethanede kendini kazakla asarak intihar etmesine ilişkin Hasanpaşa Polis Karakolu'nda görevli iki polis açığa alındı. İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir, soruşturma başlattığını açıkladı. Konuyla ilgili müfettiş talebinde bulunduğunu da belirten Özdemir, "Gözaltındaki kişilerin mutlaka gözle görülecek, kulakla duyulabilecek mesafede kontrol altında tutulması gerekir. Bu olayların olmaması gerekir" dedi.

Otomobiline aldığı bir kadına sarkıntılık ettiği iddiasıyla gözaltına alınan Ahmet Arslan, gözaltında tutulduğu Fikirtepe'deki Hasan Paşa Karakolu'nun nezarethanesinde asılı bulundu. Kazayağıyla kendini nezarethane parmaklıklarına astığı öne sürülen Arslan'ın cesedi otopsi yapılması için Adli Tıp Kurumuna kaldırıldı. Adli ve İdari soruşturma başlatılan olayla ilgili polis bilgi vermekten kaçınırken, cenazenin alınması sırasında gazetecilerin görüntü alması da engellendi...

YERLEŞİM MERKEZLERİNE YÖNELİK BASKILAR

DİYARBAKIR:

ERZİNCAN:

HAKKARİ:

MUŞ:

SİİRT:

VAN:

BOŞALTILAN/YAKILAN KÖYLER

CEZAEVLERİ

Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, E tipi ceza-evlerinden geri dönüş olmayacağını belirterek, «Bu bir devlet politikasıdır.» dedi. Ankara Haki­mevi'nde düzenlenen 'F Tipi Kapalı Cezaevleri­nin Değerlendirilmesi' seminerinin açılışında konuşan Türk, F tipi cezaevlerine karşı başlatı­lan açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerinin sona ermeye başladığını bildirdi. Türk, böyle bir za­manda 'Uç Kapı Uç Kilit' önerisi için imza kam­panyası düzenlemenin bu eylemleri açıkça teşvik etmek anlamına geldiğini söyledi. Meclis Adalet Komisyonu'nda kabul edilen kanun tasarısıyla insanları ölüm orucu ve açlık grevi eylemlerine zorlama ve teşvik etmenin ayrı bir suç olarak düzenlendiğini hatırlatan Türk, tasarı yasalaş­tıktan sonra bu tür eylemleri teşvik edenlerin cezalandırılacaklarını belirtti.

Bitlis Cezaevi'ndeki baskıları ve keyfi uygulamaları protesto etmek için tutuklular açlık grevine başladı. Tutuklu yakınları tarafından yapılan açıklamada, cezaevi idaresinin tutuklulara yönelik keyfi uygulamalarının had safhaya ulaştığı belirtildi. Kitap, gazete, kart ve mektupların cezaevine alınmadığı ifade edilen açıklamada, ziyaretçilerin de baskılara maruz kaldığı kaydedildi. Açıklamada, cezaevine ilk getirildiklerinde onur kırıcı davranışlara maruz kalan HADEP'li yöneticilerin ise 15 gündür hücrede tutulduktan sonra müşahedeye alındıkları bildirildi.

Milliyet gazetesinde "canlı bomba" olarak tanıtılan kişilerin yürüyemeyecek durumdaki ölüm orucu eylemcileri olduğu ortaya çıktı. 155 Polis İmdat telefonlarına "canlı bomba olarak ihbar edildikleri" açıklanan iki kişinin, ölüm orucunda oldukları ve başka birinin yardımı olmadan yaşamlarını sürdürmelerine bile imkân olmadığı ortaya çıktı.Ancak baştan itibaren inandırıcı olmayan olaylar sonucunda daha önce tahliye edilen "canlı bomba" Özkan Güzel, tutuklanarak tekrar cezaevine kondu.

Ölüm orucundan dolayı gizleri görmeyen ve yürüyemeyen Tamer Tuncer idam cezasına çarptırıldı. Adli Tıp'ın "Cezaevinde kalamaz" raporuna rağmen hakkında idam cezası verilen Tuncer, son savunmasını bile yapamadı. İzmit Devlet Hastanesi'nde yatırılan Tuncer'in sağlık durumu ciddiyetini koruyor.

Van THYYD-Der cezaevlerinde keyfi uygulamaların devam ettiğini belirterek, Bitlis Cezaevi'nde bulunan siyasi tutukluların dönüşümlü açık grevine başladığını açıkladı. THYYD-Der adına yönetim kurulu üyesi Nihat Avcı, yaptığı basın açıklamasında cezaevlerinde tutukluların yaşam alanının gittikçe daraltıldığını, tutukluların ihtiyaç duydukları kitap ve yayınları temin etmede engellemelere maruz kaldıklarını, odadaki teyp ve kasetlere el konulduğunu belirtti. Avcı, ziyaretçilerin güvenlik bahanesiyle sürekli tacize uğradıklarını ifade etti. Hasta tutukluların tedavisinin yapılmadığı vurgulayan avcı, koşulların düzeltilmesi için siyasi tutukluların dönüşümlü olarak açlık grevine başladıklarını söyledi.

Ölüm orucunun 340. gününde bulunan ve durumu çok ağır olan Tamer Tuncer tahliye edilmedi. Tuncer'in hükümlülerinin cezasının infazını 6 ay erteleyen CMUK'un 399'uncu maddesi kapsamında salıverilmesini isteyen ağabeyi Berkemal Tuncer, kardeşinin bir türlü tahliye edilmemesini hakkında verilen "idam" cezasının fiilen hayata geçirilmesi olarak değerlendirdi.

CEZAEVLERİNDE ÖLÜM

Iğdır'ın Aralık ilçesi Kapalı Cezaevi'nde tahliye edileceği günden 17 gün önce ölen mahkum Cumali Başaran'ın ailesi, ölüm nedeninin kendilerine bildirilmediğini kaydederek, araştırma için Cumhuriyet Savcılığı'na başvurdu. Başaran, ruhsatsız silah taşıma suçundan 4 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.

Yasadışı DHKP/C örgütü üyesi olduğu iddiasıyla İstanbul DGM'de tutuklu yargılanan Meryem Altun, katıldığı ölüm orucu eyleminin 301. gününde hayatını kaybetti. F tipi cezaevi uygulamasını protesto amacıyla 301 gün önce Ümraniye Cezaevi'nde ölüm orucu eylemine başlayan ve hayata Dönüş operasyonundan sonra Kartal Özel Tip Cezaevi'ne ardından da tedavisinin yapılması için Sağmalcılar Devlet Hastanesi'ne nakledilen Altun (26) burada öldü.

Sincan F Tipi Cezaevinde tutulan ve çete üyesi olmak suçundan yargılanan Halit Koçyiğit intihar etti. 10 Nisan'da tartıştığı oda arkadaşı başka yere alınınca yalnız kalan Koçyiğit, 11 Nisan'da yatak çarşafıyla intihar etti. Ölümle ilgili soruşturma başlatılırken, otopsi işlemi süren Koçyiğit'in intihar ettiği kesinleşti. Koçyiğit, Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu'na göre çete üyesi olmak suçundan Ankara 1 No'lu DGM tarafından tutuklu olarak yargılanıyordu.

Giresun Kapalı Cezaevi'nde bir tutuklunun kendini astığı açıklandı. İstanbul'da işlediği bir cinayetten dolayı tutuklanan ve 6 ay önce Giresun Kapalı Cezaevi'ne nakledilen 22 yaşındaki Recep Akarsu, 15 Nisan'da tuvaletin demir parmaklıklarına bağlanan naylonla intihar etmiş olarak bulundu. Cesedin otopsi için Trabzon Adli Tıp Kurumu'na sevk edildiği bildirildi.

F Tipi cezaevlerine karşı ölüm orucu yapan yirmi altı yaşındaki Meryem Altun Sağmalcılar Devlet Hastanesi'nde eyleminin 301. gününde hayatını yitirdi. Ümraniye Cezaevi'nde ölüm orucuna başlayan Altun, cezaevleri operasyonunun ardından Kartal Özel Tip Hapishanesi'nde nakledilmiş, durumunun kötüleşmesi üzerine Sağmalcılar Devlet Hastanesi'ne kaldırılmıştı.

Sincan F Tipi Cezaevi'nden tüberküloz teşhisiyle Ankara Senatoryum Hastanesi'ne kaldırılan Hıdır Demir hayatını yitirdi. Devrimci Demokrasi Gazetesi, Demir'in ölümü ile ilgili yazılı açıklama yaparak, Sincan F Tipi Cezaevi yönetiminin Demir'in tedavisini engelleyerek ölümüne sebebiyet verdiğini belirtti.

DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ

Avesta Yayınları'nın sahibi Abdullah Keskin'in Washington Post gazetesinin 30 yıllık savaş muhabiri Jonathan C. Randal'ın yazdığı kitabı yayınlayarak "bölücülük" yaptığı gerekçesiyle yargılanmasına başlandı. İstanbul 3 No'lu DGM'deki duruşmaya Keskin ve Randal katıldı. Keskin, "Yazarın deneyimlerinden yararlanacağımıza onu yargılıyoruz." dedi.

Aydın ve Sanatçı Girişimi üyesi 14 kişi, F tipi cezaevini protesto ederek "örgüte yardım ve yataklık" ettikleri iddiasıyla haklarında açılan davada beraat ettiler. DGM Savcısı Talat Şalk, sanatçıların, insani açıdan doğru olduğuna inandıkları F tipi cezaevine karşı tepkilerini ortaya koyduklarını vurguladı. Ankara 2 No'lu DGM'de görülen davanın 8 Nisan'da yapılan karar oturumuna sanıklardan Ahmet Telli, Şükrü Erbaş, Aydın Çubukçu, İlhan Akalın, Ali Balkız, Selma Ağabeyoğlu, Yılmaz Demiral, Hüseyin Şahin, Necmeddin Salaz, Fettah köleli, Oktay Etiman, Zerrin Taşpınar ve Abdullah Aydın ile avukatları katıldı.

Hapisteki düşünce suçlusu Doç. Dr. Fikret Başka­ya'nın, Terörle Mücadele Yasa­sı'nın (TMY) 8. maddesinde yapı­lan değişiklikten sonra yargıla­manın yenilenmesi amacıyla baş­lattığı girişim, skandala dönüştü. En son işlem gördüğü Adalet Ba­kanlığı'ndan 28 Şubat'ta çıkan dosya, aradan geçen 39 günde İstanbul DGM'ye ulaşmadı. Avukat Aydın Erdoğan, düşün­celeri nedeniyle TMY 8. madde­den kesinleşen 16 aylık hapis cezası nedeniyle halen hapiste bulunan Doç. Dr. Başkaya için ilk girişimi, Ekim ayındaki Anayasa değişikliğinden hemen sonra yapmıştı. Erdoğan, değişiklikle düşünce özgürlüğü sınırlarının genişletilmesinin amaçlandığına ve ardından çıkarılacak uyum yasalarıyla bunun garanti edildi­ğine dikkat çekerek, Başkaya'nın ceza infazının durdurularak, tahliye edilmesini ve yargılama­nın yenilenmesini istemişti.

Radikal gazetesi yazarı Mine Kırıkkanat ile sorumlu yazıişleri müdürü Hasan Çakkalkurt, TCK'nın 159. maddesi uyarınca "Devletin Emniyet kuvvetlerini tahkir ve tezyif" suçlamasıyla yargılandığı davadan beraat etti. Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 11 Nisan'da görülen duruşmaya katılan sanık avukatları, dava konusu 19 Ocak 2000 tarihli "Hokus Pokus Suç" başlıklı yazıdaki konuların tamamen gerçeği dayalı olduğunu söyledi. Savcı da beraat istedi. Yazıyı düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirdiğini belirten mahkeme heyeti de sanıkların beraatine karar verdi.

Ankara 1 No'lu DGM, TCK'nın 312. maddesinden 2 yıl hapis cezasına çarptırdığı ancak uyum yasalarıyla yapılan değişiklik sonunda "iade-i muhakeme" başvurusu üzerine yeniden yargılamasını yaptığı Yeni Asya gazetesinin sahibi Mehmet Kutlular'ı ilk duruşmada beraat ettirdi. Karar, aynı maddeden hüküm giyen ve cezası infaz edilen AKP Genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı da umutlandırdı. Erdoğan, Diyarbakır DGM'ye başvurmadan önce kendisiyle aynı konumdaki eski Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Şükrü Karatepe'nin başvurusunun sonuçlanmasını beklemeye başladı.

Devrim Yolunda İşçi Köylü dergisinin Yazı İşleri Müdürü, 6. sayıda yer alan bir açıklama nedeniyle açılan dava sonucu İstanbul 1 No'lu DGM tarafından 83 milyon lira ağır para cezasına çarptırıldı. DGM tarafından gazetenin yazı İşleri Müdürü'8ne terör örgütünün açıklamalarını yayınlamak suçunun işlendiği gerekçesiyle verilen 99 milyon liralık ağır para cezası, duruşmadaki hal ve tavırlar gözönüne alınarak indirildi.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından, "Kudüs Gecesi Davası"nda 17 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan Selam gazetesi yazarı Nurettin Şirin "Silahlı Kuvvetler'e yayın yoluyla hakaret" suçundan yargılandı. Bolu Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan duruşmaya, hakkında kesinleşen hapis cezasını Bolu F Tipi Cezaevi'nde çeken Nurettin Şirin katıldı. Mahkemedeki savunmasında, dava konusu "Kemalizm" başlıklı yazısında, amacının silahlı Kuvvetlere hakaret olmadığını kaydeden Şirin, Hazreti Muhammed'e karşı yapılan aşağılayıcı konuşmaya cevap verdim. Konuşmayı yapan general (Yalçın Işımer) Peygamberimizi aşağılamış, ben de tepkimi yazımla gösterdim. Bana göre, asıl generalin Peygamberimize hakaretten yargılanması lazım" diye konuştu. Mahkeme, dosyadaki eksiklerin tamamlanması için ertelendi.

Liberal Düşünce dergisinde yayınlanan bir yazısında, Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin ile 3 üyenin kişilik haklarına hakaret ettiği gerekçesiyle Hacettepe Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mustafa Erdoğan ile derginin sorumlu yazı işleri müdürü Haluk Kürşat Kopuzlu'nun yargılanmalarına devam edildi. Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın duruşmasına katılan Kopuzlu, yazının hakaret içermediğini savundu. Duruşma ileri bir tarihe ertelendi.

Diyarbakır'da yaptığı bir konuşmada bölücülük yaptığı gerekçesiyle hakkında Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından dava açılan İsveç vatandaşı yazar Mehmet Uzun beraat etti. Eğitim-Sen'in Ocak 2000'deki toplantısında yaptığı konuşmada, halkı ayrımcılığa teşvik ettiği iddiasıyla hakkında Diyarbakır 4 No'lu DGM tarafından dava açılan Uzun, 19 Nisan'da yapılan duruşmasında beraat etti.

Flash TV'de "F Tipi Cezaevleri"nin ele alındığı "Düzlem Ayna" adlı programda, "hükümeti, adliyeyi, devletin askeri ve emniyet güçlerini aşağılayıcı beyanlarda" bulundukları iddia edilen eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar, şair Ataol Behramoğlu ve gazeteci-yazar Oral Çalışlar'ın da aralarında bulunduğu 9 kişi hakkında açılan davanın görülmesine başlandı. Fikri Sağlar, Mehmet Akif Han, Ataol Behramoğlu ve Hasan Sonkaya için "hükümeti tahkir etme" suçundan TCK'nın 159/1-2 maddelerinden ayrı ayrı 6 yıla kadar, Şenay Şenol ve Yalçın Çakır hakkında "Hükümeti, adliyeyi, devletin askeri ve emniyet muhafaza kuvvetlerini TCK'nın 159/1-2. maddeleri gereğince ayrı ayrı dörder kez olmak üzere 24 yıla kadar, Oral Çalışlar'ın da "adliyenin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif etmek" suçundan aynı maddeden 6 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi. Melek Altuntaş'ın ise "hükümeti, devletin askeri ve muhafaza kuvvetlerini tahkir ve tezyif etmek" suçundan üçer kez olmak üzere 18 yıla kadar cezalandırılması istendi.

Genelkurmay Başkanlığı, AK Parti lideri Erdoğan'ın 22 Mayıs 1992'de Rize'de yaptığı konuşma nedeniyle, TCK'nın 159 ve 312. maddeleri uyarınca işlem yapılması istemiyle Adalet Bakanlığı'na suç duyurusunda bulundu.

HADEP eski Genel Başkanı Ahmet Turan Demir'in TMY'nin 'bölücülük propagandası yapmak' suçunu düzenleyen 8. maddesi uyarınca, TSİP ve TKP genel başkanları Turgut Koçak ile Aydemir Güler'in de TCK'nın 'halkı sınıf ve bölge farklılıkları göstererek kin ve düşmanlığa teşvik etmek' suçunu düzenleyen 312. maddesi uyarınca yargılandıkları dava

İSTENEN CEZA

VERİLEN CEZA: HADEP eski Genel Başkanı Ahmet Turan Demir'in TMY'nin 'bölücülük propagandası yapmak' suçunu düzenleyen 8. maddesi uyarınca, TSİP ve TKP genel başkanları Turgut Koçak ile Aydemir Güler'in de TCK'nın 'halkı sınıf ve bölge farklılıkları göstererek kin ve düşmanlığa teşvik etmek' suçunu düzenleyen 312. maddesi uyarınca yargılandıkları davada, hapis cezası kararı çıktı...

ONANAN CEZA

CEZAEVİNE GİREN DÜŞÜNCE SUÇLUSU

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

Devrim Yolunda İşçi-Köylü gazetesi bir açıklama yaparak gazetenin 25. sayısının İstanbul 4 No'lu DGM tarafından toplatıldığını belirtti.

İşçi-Köylü gazetesinin 12-25 Nisan 2002 tarihli 26. sayısı toplatıldı. 6 No'lu DGM tarafından verilen toplatma kakarına gerekçe olarak derginin 2. sayfasında yer alan "Dersim halkının öfkesi yozlaştırma politikalarınadır", 6. sayfasında yer alan "Meryem Altun ölümsüzlüğe uğurlandı", 8. sayfasında yer alan "Emekçi semtlerin öfkesi mayalanıyor" başlıklı yazılar gösterildi.

Van'ın Edremit ilçesinde bir kahvehanede düzenlenen basın toplantısı izlemek isteyen Doğan haber Ajansı'ndan Sabahattin Yılmaz ve Van'da yerel yayın yapan Alp TV kameramanı Şükrü Akyüz polis tarafından tartaklandı.

ODAK dergisi sahibi Kemal Aydemir yaptığı yazılı açıklamada, Nisan sayılarının toplatıldığını belirti. Derginin 8 Nisan 2002 tarihli 2002-4 No'lu sayısının İstanbul 6 No'lu DGM tarafından toplatıldığını kaydeden Aydemir, toplatmaya gerekçe olarak belirtilen sayıda bulunan yazılarla, 3713 sayılı kanunun 872 maddesine muhalefet edildiğinin gösterildiğini ifade etti.

Haber yapmak için Şırnak'a gitmek isteyen Middle East Brodcasting Center (MBC) Türkiye temsilcisi Daniel Abdulfettah ve kameramanı askerler tarafından Şırnak'a sokulmadı.

19 Nisan'da Evrensel gazetesi muhabiri Savaş Velioğlu, ölüm orucu eylemcilerinden Özkan Güzel'in ailesinin evinden gözaltına alındı.

Gazeteci Faruk Aktaş, bir yakınının pasaportunu almak için gittiği İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde gözaltına alındı. Emniyet Müdürlüğü'ne girişte bıraktığı kimlik bilgilerinin sorgulanması üzerine gözaltına alınan Aktaş, Gayrettepe'deki Asayiş Şube Müdürlüğü İnfaz Masası'na götürüldü. Aktaş hakkında kapatılan 2000'de Yeni Gündem gazetesinde çıkan ve gözaltında tecavüze uğradığı iddia edilen Kamile Çiğci ile ilgili haberi üzerine açılan davada gıyabi tutuklama kararı verildiği öğrenildi.

Yedinci Gündem gazetesinin Mersin Bürosu çalışanı Azad Adıyaman tutuklandı. Adıyaman'ın tutuklanma gerekçesi ise Mersin'de Nevruz'a katılmak, slogan atmak ve ortamı provake etmek olarak gösterildi.

Yedinci Gündem editörü Ayten Akgün, idare çalışanı Davut Uçar ve arşiv çalışanı Birsen Deli ile haftalık Kürtçe Azadiya Welat gazetesi çalışanlarından Mikail Şit gözaltına alındı.

Yedinci Gündem gazetesi Adana ve İzmir büroları 29 Nisan'da polis tarafından basıldı. İzmir'de ayrıca diğer muhalif dergiler ve Mezopotamya Kültür Merkezi'ne de baskın düzenlendi. Yedinci Gündem gazetesinin 27 Nisan'da yayınlanan son sayısı hakkında toplatma kararı olduğu iddiasıyla baskın düzenleyen polis, arama yaptıktan sonra 12 gazeteye ve arşive ait 7 kitaba el koydu.

Hakkında verilen ifadeler gerekçesiyle gözaltına alınan Atılım Gazetesi Antep Muhabiri Yüksel Bulut tutuklandı...

RTÜK

Anadolu'nun Sesi Radyosu, 28 Şubat 2002 tarihinde yayımlanan "Hukuka Bakış" adlı programda Alevilik konusunda yapılan konuşmaların, "Toplumu şiddet, terör ve etnik ayrımcılığa sevk eden toplumda nefret duyguları oluşturacak yayınlara imkân verilmemesi" ilkesinin ihlal edilmesi gerekçesiyle Radyo Televizyon Üst kurulu (RTÜK) tarafından geçici olarak kapatıldı. Aynı gerekçeyle 24 Ekim 2002 tarihinde de uyarı aldığı için ceza süresi artırılan Anadolu'nun Sesi Radyosu, 2 Mayıs 2002 tarihinden itibaren 180 gün kapalı olacak.

RTÜK, Show TV, Kanal D ve ATV'ye birer gün yayın durdurma cezası verdi. Gani Şavata'nın Türkçe altyazılı Kürtçe film "Dumanlı Yol"un bazı bölümlerini yayımlayan Kanal 7'ye ise uyarı cezası verildi.

KAPATILAN/TOPLATILAN/YASAKLANAN YAYIN VE ETKİNLİK

GAZETECİLERE VE YAYIN ORGANLARINA YÖNELİK BASKILAR / KISITLAMALAR

GÖZALTINA ALINAN GAZETECİLER

DİN ÖZGÜRLÜĞÜ

Eyüp Anadolu İHL'de geçen günlerde okula giren bir grup başörtülü öğrenciye okul idaresi 4 gün okuldan uzaklaştırma cezası verdi. Eyüp İHL'de öğrenciler yürüyüş yaparken Kadıköy İHL öğrenci ve velileri İstanbul Valiliği İnsan Hakları Komisyonu'na başvurdu.

İstanbul'daki türban eylemlerini araştırmak için TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nda oluşturulan alt komisyona bilgi veren İstanbul Valiliği, gösterilerin tamamen ideolojik olduğunu bildirdi. Vali Erol Çakır 5 Nisan'da İstanbul'da imam-Hatip öğrencilerinin başörtüsü eylemleriyle ilgili olarak gazetecilerin sorularını yanıtlarken "Benim bilgime göre öğrencilere kelepçe takma olayı yok" dedi. "Hakkınızda soruşturma açıldı mı?" sorusunu da İstanbul Valisi, "Sayın bakanlığın tasarruflarına benim bir diyeceğim yok. Benim hakkımda böyle bir soruşturma olmadığını zaten Ankara açıkladı" diye yanıtladı.

Kadın Doğum Uzmanı Dr. Ayşe Duman, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Oditoryum binasında gerçekleşen "Mezuniyet Sonrası Eğitim kursu" konulu seminere başörtülü olduğu için alınmadı. Semineri izlemek isteyen Dr. Duman'a "Şimdi rektör gelecek bu şekilde (başörtülü) toplantıyı izleyemezsiniz" denildi.

Yargıtay Baş­savcısı Sabih Kanadoğlu, tür­ban tartışmasında İstanbul Valisi Erol Çakır'a destek ver­di. "Türban laik cumhuriyete karşı duruşun simgesidir" di­yen Kanadoğlu, Çakır hakkın­da soruşturma açılması istem­lerini işleme koymadı. Sultan­beyli İmam Hatip Lisesi'ndeki türbanlı kız öğrencelerin oku­la alınmaması üzerine bazı veliler, uygulamaya kaynaklık eden yazıyı yayımlayan Çakır ile güvenlik görevlileri hak­kında suç duyurusunda bu­lunmuştu. Sultanbeyli Baş­savcılığı, Çakır yönünden ayırdığı dosyayı, Yargıtay Başsavcılığı'na göndermişti. Yargıtay Başsavcısı Kanadoğlu, 'laik cumhuriyet ilkele­rine dayalı, Anayasa'ya, yasa­lara, mahkeme kararlarına uy­gun biçimde görevini ifa etti­ği, suç teşkil etmesi nedeniyle incelemeye konu olabilecek bir eylemi söz konusu olmadı­ğı' görüşüyle Çakır'la ilgili şi­kayet dilekçelerini işleme da­hi koymadı. Kanadoğlu, kara­rında, "şikayet dilekçelerinin içeriğinden ve valiliğin yazıla­rından açıkça anlaşılmaktadır ki sorun, İmam-Hatiplerdeki kız öğrencilerin türban konu­sundaki yasal düzenlemelere riayet etmemelerinden kay­naklanmakta" dedi.

Malatya Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde 240 öğrenci, başörtüsü yasağı gerekçesi ile okullarından atılma noktasına geldi. Başörtülerini çıkarmadıkları gerekçesi ile haklarında önce disiplin cezası verilen, sonra üç günlük uzaklaştırma cezasına maruz kalan ve soruşturmaları tamamlanan öğrenciler çaresiz, okullarından atılacakları günü beklemeye başladılar.

Mersin Üniversitesi (MÜ) Rektörü Prof. Dr. Uğur Oral, hemşirelere yönelik düzenlenen "Çocuk Sağlığı ve Beslenme" konulu seminere başörtüsüyle girmek isteyen kişiye izin vermedi. MÜ Tıp Fakültesi'nce İçel ve Adana'daki hastanelerde görevli hemşirelere yönelik düzenlenen "Çocuk Sağlığı ve Beslenme" konulu seminer, Hilton Oteli'nde gerçekleştirildi. Seminere başörtüsüyle girmek isteyen SSK Adana Hastanesi'nde görevli olduğu öğrenilen Yasemin Kes, izin verilmeyince önce görevlilerle tartıştı. Bunun üzerine Rektör Uğur Oral devreye girdi ve kendilerini davet etmediğini ifade ederek "Bu üniversitemizin etkinliğidir. Bu şekilde katılmanıza izin veremeyiz" dedi. Yasemin Kes ise, kendisini, sponsor olan ilaç firmasının davet ettiğini, ancak yapılana bir anlam veremediğini söyleyerek bir süre direndi, ardından da seminerin yapıldığı yeri terk etti.

Çorum merkeze bağlı Yağdiğin köyünde 37 kişi, zikir yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alındı.

Kadıköy İmam Hatip Lisesi öğrenci kızı ve arkadaşlarına başörtüsü yasağından bu yana destek veren bedensel özürlü Gürsoy Erol, 29 Nisan'da keyfi şekilde gözaltına alındı.

Boğaziçi Üniversitesi'nde başörtülü oldukları için derslere alınmayan ve haklarında soruşturma açılana öğrencilere 2 dönem uzaklaştırma cezası verildi. Habibe Ustacık ve Sibel Kodakoğlu adlı öğrenciler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Başkanı Prof. Dr. Luzius Wildhaber İstanbul'a geldiğinde üniversitelerdeki başörtüsü sorununu anlatmıştı.

KAMU GÖREVLİLERİNE YÖNELİK BASKILAR

ÜNİVERSİTELER

GÖZALTILAR

YARGILAMALAR

ÖĞRENİM ÖZGÜRLÜĞÜ

Malatya İnönü Üniversitesi'nde Kürtçe eğitim talebinde bulunan 20 öğrencinin üniversiteyle ilişiği kesilirken, 14 öğrenciye de bir yıl uzaklaştırma cezası verildi.

Malatya İnönü Üniversitesi'nde Kürtçe eğitim istemiyle dilekçe veren 20 öğrenciye okuldan uzaklaştırma cezası verildi. Siirt'te Anayasanın 42. maddesinin değiştirilmesi istemiyle meclise faks çeken 19 kişi gözaltına alındı. Rektörlük de öğrencilerden 20'sinin üniversiteyle ilişkisini keserken 14'üne 2 yarıyıl okuldan uzaklaştırma cezası verdi.

Kocaeli Üniversitesi'nde Kürtçe'nin seçmeli ders olarak verilmesi amacıyla üniversite rektörlüklerine verdikleri dilekçelerden dolayı 16 öğrenciye ceza verildi. Dilekçe veren öğrencilerden, 3 öğrenciye 2 dönem, 10 öğrenciye 1 dönem ve 2 öğrenciye 1 ay ceza verildi.

Kürtçe eğitim talebiyle Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) Rektörlüğü'ne dilekçe veren 310 öğrenciden 9'u okuldan atıldı. MKÜ disiplin kurulu, 60 öğrenciye bir dönem, 241 öğrenciye de birer ay uzaklaştırma cezası verdi.

Adana Şehit Temel Cingöz Lisesi öğrencisi Demet Şahin ile Sunar Nuri Çomu Lisesi öğrencisi Pınar Çalışır hakkında polisin hazırladığı raporlar iki öğrencinin eğitimlerinin engellenmesine gerekçe yapıldı. Şahin ve Çalışır hakkında İl Milli Eğitim Müdürlüğü Üst Disiplin Kurulu tarafından alınan "örgün eğitim dışında bırakma" kararının alınmasına gelinen süreç Adana Emniyet Müdürlüğü'nün hazırladığı raporlarla başladı. Bu raporlar üzerine iki lisenin idareleri öğrenciler hakkında soruşturma başlattı.

Kürtçenin seçmeli ders olması için Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) rektörlüğüne dilekçe veren 432 öğrenciye ceza verildi. Dilekçelerin verilmesinden sonra YYÜ rektörlüğünün 800 öğrenci hakkında başlattığı soruşturma sonuçlandı. Ceza alan 432 öğrenciden 24'ü okuldan atılırken, 21'i 6 ay, 387'si ise birer hafta uzaklaştırma cezası aldı.

Adana Şehit Temel Cingöz Lisesi son sınıf öğrencisi 16 yaşındaki D.Ş., "Kürtçe eğitim" eylemine katılıp izinsiz gösteri yaptığı için eğitim dışı kaldı. Uğur mumcu Meydanı'nda 17 Ocak tarihinde "Adana Demokratik Lise Birliği-Girişim" imzasıyla yapılan basın açıklamasında "Kürtçe dahil ana dilde eğitim" talebinde bulunulmuş, paralı eğitim ve ÖSS sınav sistemi eleştirilmişti. Polisin düzenlediği tutanakta, D.Ş.'nin yasadışı kuruluşların eylemine aktif olarak katıldığı ve destek verdiği yazıldı. Seyhan Milli Eğitim İlçe Disiplin Kurulu, bu tutanağa dayanarak D.Ş.'nin Ortaöğretim Kurumları Ödül ve Disiplin Yönetmeliği'ne göre "Örgün eğitim dışına çıkarma" cezası istemini üst kurula gönderdi. Üst kurul da cezayı onayladı. Aile itiraz edince, karar onay için MEB'e gönderildi.

Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), Fen-Edebiyat Fakültesi öğrencilerinin öğretmenlik hakkı elde etmesine ilişkin yargı kararına uymadı. Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi'nden Meral Külte ve 120 arkadaşı, üniversite rektörlüğü ve YÖK'ü formasyon programlarının kaldırılması gerekçesiyle mahkemeye vermişti. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 28 Şubat 2002 tarihinde oybirliği ile öğrenciler lehinde karar verdi. Bu karara göre Fen-Edebiyat Fakültesi'nde formasyon programları başlayacak ve YÖK bunu uygulayacaktı. Yasal süre 19 Nisan'da dolmasına rağmen, gerek üniversite rektörlüğü gerekse YÖK, gerekli düzenlemeyi yapmadı ve yargı kararına uymadı.

Marmara Üniversitesi (MÜ) İlahiyat Fakültesi'nde uygulanan başörtüsü yasağını protesto ettikleri iddiasıyla gözaltına alınan iki öğrenciden Ahmet Gür, haksız şekilde gözaltına alındıkları gerekçesiyle Maliye Hazinesi aleyhinde açtığı manevi tazminat davasını kazandı. Maliye Hazinesi'nin son çıkan uyum yasalarına göre mahkemenin öngördüğü 100 milyon lirayı, gözaltıyı gerçekleştiren polisten tahsil etmesi bekleniyor.

Çanakkale 18 Mart Üniversitesi'nde okuyan devrimci, demokrat ve yurtsever öğrenciler, bir grubun saldırısına uğradı. Saldırı sonucunda öğrencilerden İlkay Özalan 3, Erkin Can 7, Refah Tanrıverdi 5, M. Ali Işık ise 12 gün işgörmez raporu aldı.

Yıldız Teknik Üniversitesi'nde özel güvenlik elemanları açıkça öğrencilere saldırdı. Öğrencileri sürekli tehdit ederek göz hapsinde tutan Özel Güvenlik Birimi personeli üniversite içerisinde huzurun kaçmasına sebep oldu. Öğrencileri tehdit eden ÖGB'ler, bu olaylara rağmen hâlen üniversite içerisinde bulunuyor.

Balıkesir'in Edremit İlçesinde, çocuklarını okula göndermedikleri tespit edilen iki veliye 2 milyar 232 milyon lira para cezası verildi...

ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ

Diyarbakır'da İsrail'i protesto eden öğrencilere dava açıldı. Filistin topraklarında süren İsrail vahşetini protesto etmek isteyen Dicle Üniversitesi Emek Gençliği, önce polisin saldırısına uğrayarak gözaltına alındı sonra da "izinsiz gösteri ve yürüyüş yaptıkları" gerekçesiyle haklarında dava açıldı.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği'nde izinsiz sağlık merkezi açtığı iddiasıyla hakkında açılan davada yargılanan Avukat Sezgin Tanrıkulu beraat etti.

ÖDP İstanbul İl Sekreteri Sinan Tutal, kimliği belirsiz kişi veya kişilerin il binasına girerek partiye ait evrak ve dokümanları tahrip ettiğini ve kilitli dolapları kırdığını söyledi.

Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) İzmir İl Başkanı Cemal Coşgun ve iki parti üyesi polis tarafından tartaklanarak gözaltına alındı.

İHD Ankara Şubesi'nin kapatılması ve bazı yönetici ve üyelerinin hapsi istemiyle açılan davaya devam edildi. "Yasadışı örgütlere yardım ve yataklık" suçlamasıyla açılan dava, sanık Ali Rıza Bektaş'ın psikolojik testlerinin mahkemeye ulaşmaması nedeniyle ertelendi.

İHD Elazığ şubesi yönetim kurulu üyeleri hakkında "Mini Demokrasi Paketi" olarak sunulan uyum yasaları hakkında 29 Ocak 2002 tarihinde dernek binasında basın açıklaması yaptıkları gerekçesiyle dava açıldı.

İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi yöneticileri hakkında "Newroz 2002 Resepsiyonu" afişi ile karar defterinde yer alan "Newroz" kelimesindeki "w" harfinden dolayı dava açıldı.

Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı, "Kürtçe eğitim" talebini içeren pankartları İHD şubelerinde astırdıkları iddiasıyla, İHD Genel Başkanı Hüsnü Öndül'ün de aralarında bulunduğu 24 kişi hakkında soruşturma başlattı.

Kadıköy'de İsrail'in işgalini protesto etmek isteyen 14 örgütün eylemini polis engelledi. İHD'lilerin İstiklal Caddesinde düzenlemek istediği meşaleli yürüyüş de polis engeliyle karşılaştı. İsrail'i destekleyen hükümetin politikalarına uygun davranan polis iki eylemde 23 kişiyi gözaltına aldı...

SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNE YÖNELİK BASKILAR/SALDIRILAR

SIĞINMA HAKKINA YÖNELİK İHLALLER

Elazığ'da Irak uyruklu 81 kişiyi kaçak yollardan yurtdışına çıkarmaya çalışan emekli yüzbaşı Aydın Usta yakalandı.

İzmir'in Çeşme ilçesinde Yunanistan'a kaçmak istedikleri bildirilen yabancı uyruklu 9 kişi gözaltına alındı.

Iğdır'da 7 Kasım Mahallesi'nde Salih Taş'a ait evde düzenlenen operasyonda, 57 Pakistanlı, 3 Bangladeşli ve 2 Afgan bulundu.

Van'da yurda kaçak yollarla giriş yapan 19 Iraklı ve 8 Afgan bir otel inşaatında yakalandı.

Van'da gerçekleştirilen arazi aramalarında 33 Afgan yakalandı.

Elazığ'ın Kovancılar ilçesinde yurda kaçak yollardan giren Irak uyruklu 81 kişi yakalandı.

Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği Brüksel temsilcisi Johannes van der Klaauw, Avrupa dışından gelenlere mülteci olma hakkı tanımayarak aday ülkeler arasında coğrafi sınırlandırmayı kaldırmayan tek aday ülke olan Türkiye'nin bir an önce üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesini gerektiğini ifade etti. Temsilci Van der Klaauw, Türkiye'nin yasalarında gerekli değişiklikleri yapması durumunda, ülkede mülteci başvurusunda bulunan sığınmacıların bir kısmının bazı Avrupa ülkelerine gönderilebileceğini belirtti. Klaauw, bu şekilde Ankara hükümetinin üzerine fazla yük binmemesini sağlayacak bazı önlemlerin de alınabileceğine işaret etti.

Hatay'ın Samandağ ilçesinde Afganistan, İran, Irak, Somali, Pakistan, Filistin ve Türkiye'nin çeşitli kentlerinden 500 mülteciden 274'ü gemiyle İtalya'ya kaçarken yakalandı.

Edirne'de bir eve düzenlenen operasyonda, Filistin ve Somali vatandaşı olduğu sanılan 14 mülteci gözaltına alındı.

Çatalca'da yurda kaçak yollarla giriş yapan 12 Bangladeşlinin yakalanmasının ardından çevrede yapılan aramalarda kaçaklardan 3'ünün cesedi bulundu.

Çanakkale'nin Ezine ilçesinde, yurtdışına çıkış hazırlığı yapan 7 Afgan yakalandı.

Van'ın merkez, Başkale, Gürpınar ve Erciş ilçelerinde 255 kaçak yakalandı.

Edirne'nin Meriç ve Uzunköprü ilçelerinde Yunanistan'dan Türkiye'ye giriş yapan yabancı uyruklu 29 kişi yakalandı. Meriç'in Akçadam ve Uzunköprü'nün Eskiköy köylerinde kaçak gittikleri Yunanistan'dan aynı yolla Türkiye'ye giriş yapan Senegal, Filistin, Cezayir, Sudan, Tunus ve Hindistan vatandaşı 29 kişi bulundu. İstanbul'da da Türkiye'den Yurtdışına çıkmak üzere, Gaziosmanpaşa'daki boş bir un fabrikasında bekletilen ve aralarında kadın ile çocukların da bulunduğu Irak, Afganistan ve Filistin uyruklu 60 kaçak gözaltına alındı...

ÇALIŞMA YAŞAMINA YÖNELİK İHLALLER

ÖLENLER: İş kazaları, savaşlardan daha çok can alıyor. Uluslar arası Çalışma Örgütü'nün (ILO) verilerine göre, her yıl savaşlarda ölen 650 bin kişiye karşın, 2 milyon kişi iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu yaşamını yitiriyor.

İzmir'in Çiğli ilçesinde devrilen iş makinesinin altında kalan operatör Mustafa Söyler öldü.

Çanakkale'nin Bayramiç ilçesine bağlı Daloba köyündeki taş ocağında çalışan Aysen Göksu (28), iş makinesi altında kalarak öldü.

Zonguldak İl Emniyet Müdürlüğü İstatistik verilerinden elde edilen bilgiye göre, Türkiye'nin tek taşkömürü üretim bölgesi olan Zonguldak'ta, 1997-2001 yılları arasında kaçak kömür ocaklarında meydana gelen iş kazalarında 35 kişi öldü, 26 kişi yaralandı.

Denizli'de Merkez ilçeye bağlı Bereketler Beldesi'ndeki Adliye Binası inşaatında iskelenin çökmesi sonucu 2 kişi öldü, 7 kişi yaralandı.

İŞTEN ATILANLAR: İstanbul Avcılar'da bulunan İstanbul Giyim Sanayi (İGS)'de işçi kıyımı devam etti. 2001 yılı başında 3500 işçinin çalıştığı İGS'de bu rakam 500'e düştü. En son 20-28 Mart tarihleri arasında yaklaşık 500 işçi "iş yok" gerekçesiyle işten atıldı. Fabrikada kalan yaklaşık 500 işçi ise 45 günlük zorunlu izne çıkarıldı.

Bursa'da Cam-İş Madencilik AŞ'de, sendikaya üye oldukları gerekçesiyle 4 kişinin işine son verildi.

TRT Ankara Bölge Vericiler Müdürlüğü'nün 1995 yılında eski hükümlü kadrosuna eleman almak için açtığı sınavı kazanarak işe alınan Hayret Bayın, 7 yıl sonra "durumu personel yönetmeliğine uymadığı" gerekçesiyle tazminatı ödenmeden işten çıkarıldı.

Yalova Kriz Koordinasyon Merkezinde, 17 Ağustos Depremi'nden bu yana geçici statüde çalışan 23 kişinin işine son verildi...

YARGI MEKANİZMASI

YARGI HABERLERİ

İki ayrı davada, iki ayrı aske­rin intiharına dayak ve onur kırıcı muame­lenin neden olduğunu belirleyen Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM), "İntiha­rın sorumlusu devlet. İşlenen hizmet kusuru nedeniyle askerlerin ailesine maddi, ma­nevi tazminat ödemelidir" kararlarını verdi. Milli Savunma Bakanlığı, geçen hafta orduda 10 yılda 1248 intihar yakası yaşan­dığını ve 815 askerin bu yolla yaşamlarını yitirdiğini açıklamıştı. Radikal gazetesinin ulaştığı kararlar, kimi intiharlarda birliklerdeki aşağılamanın etkili olduğunu gösterdi. AYİM'in kararlarından ilki şöyle gelişti: Asker ailesi, çocuklarının intihar nedeninin dayak ve bölük önünde yuhalanması oldu­ğunu belirterek mahkemeye başvurdu. Ço­cuklarının, arkadaşlarına 'gururuma yedire­mem' deyip intihar ettiğini belirleyen aile, devletin 10 milyar maddi, 5 milyar da ma­nevi tazminat ödemeye mahkûm edilmesini istedi. Bakanlık ise davanın reddini istedi. AYİM ise şu kararı verdi: "Müteveffanın spor ve atışta başarısız olması nedeniyle ko­mutanlarınca azarlandığı, intihar ettiği gün ve önceleri müteaddit kereler müessir fiile maruz kaldığı, müteveffaya başarısızlığı son­rasında bölüğün önünde yuh çektirildiği ve müteaddit kereler dövülmesi sonucu buna­lıma girerek nöbeti sırasında intihar ettiği, bu şekilde olayın bölük komutanı ve takım komutanının kusurundan ileri geldiği, birlikteki hizmetin iyi işlemediği, ajanların ye­terince denetlenmediği, dolayısıyla idare­nin hizmet kusuru içinde bulunduğu anla­şıldığından zararların dayalı idarece karşı­lanması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır..." Mahkeme, davacı babaya 800 milyon, an­neye 1 milyar manevi tazminat, her birine 600'şer milyon lira manevi tazminat öden­mesine, ayrıca dava açma tarihinden itiba­ren yasal faiz yürütülmesine karar verdi. İkinci olay da şöyle gelişti: 'Şehit düştü­ğü' belirtilen erin cenazesi Niğde'ye gönde­rilip defnedildi. Gerçek ölüm nedeni, bir polis memurunun aileye gönderdiği mahkeme kararıyla ortaya çıktı. Er yediği da­yaklar sonucu intihar etmiş, dayak atan ko­mutanlar da yargılanıp mahkûm edilmişti. Mahkeme kararı şöyle: "Disiplinsiz hare­ketleri olsa dahi gereğinin yasal yolla halli gerekirken, astsubay (...) tarafından küfre­dilip arkadaşlarının önünde birkaç kez dö­vülüp başının aracın kasasına çarptırıldığı, ağzının ve burnunun kanadığı, bu davra­nışlara dayanamayarak intihar ettiği, olayın astsubayın kusurundan ileri geldiği, idare­nin hizmet kusuru içinde olduğu anlaşıldı."

Hiçbir silahlı eylemleri olmadığı halde "terör örgütü üyesi" olmakla suçlanan Anarşist gençler tahliye edildi. Uşak'ta Anarşist Gençlik Federasyonu (AGF) adı altında yasadışı örgüt kurmak suçundan beş yıl hapisleri istenen beş sanık savunmalarında anarşizmin terörizme karşı olduğunu söyledi. Duruşmada, Emniyet Genel Müdürlüğü'nden gönderilen bilgi notunda Anarşist Gençlik Örgütü adlı örgütün lideri olduğu öne sürülen Tayfun Gönül de tanık olarak dinlendi. Gönül "Anarşizmin kendi felsefesi içinde örgütlenme yoktur" dedi. Mahkeme beş gencin tahliyesine karar verdi.

Malatya'da çocuğuna Kürtçe "Jiyan" ismini vermek isteyen Kadir Bilgiç gözaltına alındı.

Diyarbakır'da Kürtçe isimlerin davası sürerken, Mardin'in Nusaybin ilçesinde de kızına Rojin adını verdiği için HADEP İlçe Başkanı Hasan Bozkurt hakkında soruşturma başlatıldı. 1 yaşındaki kızına nüfus cüzdanı çıkartmak için Nüfus Müdürlüğü'ne giden Bozkurt'a Rojin ismi için Cumhuriyet Savcılığı'na ve Kaymakamlığa dilekçeyle başvurması istendi. Dilekçe ile Savcılık ve Kaymakamlığa başvuran Bozkurt, kızına doğduğundan bu yana Rojin ismi verdiklerini ve bu isimle seslendiklerini belirterek, kimlik çıkartmak istediğini söyledi. Dilekçenin ardından Nüfus Müdürlüğü'ne giden Bozkurt'a kızının Rojin ismi yazılı kimliği verildi. Ardından Bozkurt hakkında Cumhuriyet Savcılığı hakkında Asliye Ceza Mahkemesi'de dava açıldı. Dava 2 Mayıs tarihinde Nusaybin'de görülecek.

Diyarbakır'ın Hazro ilçesinde lise öğrencisi oğlunun öğretmeniyle tartıştığı iddiasıyla tutuklanan Kutbettin Çelik hakkında, TCK 312'ye göre "halkı din ve ırk farkı gözeterek açıkça kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" iddiasıyla 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.

Başta Avukatlık Yasası olmak üzere birçok yasaya da aykırı olan üçlü protokol uygulanmasıyla başlatılan cezaevi girişlerinde avukatların aranması uygulanmasına karşı çıkan Denizli Barosu Başkanı hakkında soruşturma başlatıldı.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, yasadışı İBDA/C örgütü lideri Salih İzzet Erdiş'e, "Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak" suçundan verilen idam cezasını onadı. İstanbul 6 No'lu DGM'nin sanıklar Salih İzzet Erdiş, Sadettin Ustaosmanoğlu, Mehmet Fazıl Aslantürk hakkında verdiği kararların temyiz incelemesi tamamlandı. Yargıtay, Erdiş'e verilen idam, Ustaosmanoğlu ve Aslantürk'e 18'er yıl hapsi yasaya uygun buldu.

İHD Diyarbakır şube yöneticileri hakkında "Newroz 2002 resepsiyonu" afişi ile buna ilişkin karar defterinde yer alan "Newroz" kelimesindeki "w" harfinden dolayı dava açıldı. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülecek dava, "Derneklerin yabancı bir dille yazılmış bir afişi asamayacağı ve beyanatta bulunamayacağı" gerekçesine dayandırıldı. Şube Başkanı Osman Baydemir, "w" harfinin Türkiye'de siyasi partiler, dernekler ve her vatandaşın günlük yaşantısının vazgeçilmez bir parçası haline geldiğini belirterek, açılan davada "w" harfini savunacaklarını söyledi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), kapatılan Halkın Emek Partisi (HEP) yöneticilerinin şikayeti üzerine, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin örgütlenme hakkıyla ilgili 11. maddesini ihlal ettiği görüşüne vardı. Mahkeme, düşünce özgürlüğüyle ilgili 9.,ifade özgürlüğüyle ilgili 10.,adil yargılama hakkıyla ilgili 6. ve ayrımcılığın yasaklanmasıyla ilgili 14. maddeden yapılan başvuruların ise incelemeye alınmasını uygun görmedi. AİHM, Türkiye'nin başvuruyu yapanlara yaklaşık 40 bin euro (yaklaşık 46 milyar lira) maddi tazminat ödemesini kararlaştırdı. HEP yöneticileri, Anayasa Mahkemesinin bölücülük suçlamasıyla partiyi kapatmasından sonra 1993 yılında AİHM'ye başvurmuşlardı...

AİHM

Uluslararası Paris Kürt Konferansı isimli kitabı yayınlayarak bölücülük propagandası yaptığı gerekçesiyle 6 ay hapis yatan Eren Keskin'in başvurusunu görüşen AİHM, Türkiye'yi 10 bin Euro tazminata mahkûm etti.

İNSAN HAKLARI POLİTİKALARI

/

AB'ye uyum amacıyla hazırlanan ve kı­sa vadeli taahhütler arasında yer alan, "Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Ulusla­rarası Sözleşme'; TBMM'de İsrail'i protesto konuşma­ları arasında görüşülerek kabul edildi. TBMM'de dün görüşülen, Türkiye'nin 13 Ekim 1972 tarihinde imza koyduğu ve 'BM'nin insan hakları ala­nındaki ilk sözleşmesi' unvanını da taşıyan sözleşme, taraf devletlerin kişiler, gruplar veya kurumlar aley­hinde ırk ayrımcılığı ve ayrımcılık içeren hiçbir uygu­lamada bulunmamasını öngörüyor. Sözleşmeye taraf devletler; herkesin evrensel insan haklarına ve temel özgürlüklerine, ırk, cinsiyet, dil veya din ayrımı yapılmaksızın geliştirilmesi ve korunması doğrultusunda faaliyette bulunmayı taahhüt ediyorlar.

Başbakan Bülent Ece­vit'in "İsrail'in Filistinlilere karşı dün­yanın gözü önünde soykırım yaptığı­na" ilişkin ifadeleri ABD ve İsrail'de rahatsızlık yarattı.

Başbakan, partisinin önceki grup top­lantısında "Yalnız Yaser Arafat değil, tü­müyle Filistin devleti adım adını yok edil­mektedir. Filistin halkına karşı, dünya­nın gözleri önünde soykırım uygulanmaktadır" demişti. Ecevit'in bu ifade­leri, Türkiye-İsrail-ABD hattında önemli bir rahatsızlığın or­taya çıkmasına ve yo­ğun bir diplomatik tra­fiğin yaşanmasına ne­den oldu. "Grup konuşmamda yer alan soykırım sözcüğünün bazı çev­relerde benim maksadımı aşan yorumlara neden olduğu anlaşılmaktadır. Bu ko­nuşmamda ben, Ortadoğu'daki olayla­rın yol açabileceği vahim sonuçlara de­ğindim. Sözlerim son gelişmelerden ül­kemizde ve bölgemizde duyulan kaygıları yansıtmaktadır."

Ecevit, 5 Nisan'da da Danimarka Başbakanı Andres Fogh Ramussen'le yaptığı ortak basın toplantısında açıklamalarını netleştirmeye çalıştı. Ecevit şunları kay­detti: "Biz İsrail ile ilişkilerimize çok önem veririz. Son günlerdeki demeçlerim­de kesinlikle İsrail halkını kastetmiyorum. Ama bugünkü İsrail yönetimi tüm dünyadan tepki alıyor. Bu konudaki üzün­tü ve beklentilerimizi açıkça belirtmemiz, kesinlikle alınganlıklara yol açmamalı. İki toplum arasında barışçı diyalog ve işbirliğinin başlaması için elimizden ge­len çabayı göstermeye devam edeceğiz. Bu tüm bölgenin huzuru için şarttır."

Türkiye, 20 Mayıs 1999 tarihinde New York'ta imzaya açılan "Terörist Bombalamalarının Önlenmesine ilişkin Uluslar arası Sözleşme"yi bazı maddelerine konulan çekincelerle onayladı. Resmi Gazete'de yayımlanan sözleşme, kişi ya da devlet kurumuyla tesislerine yönelik saldırılarda bulunan şahısların, eylem yaptıkları ülkelerde suçlu olarak kabul edilmesini ve uygun cezalara çarptırılmasını öngördü. Taraf devletler, sözleşme kapsamındaki suçları işleyenlerin hiçbir siyasi, felsefi, ideolojik, ırk, etnik, dini ya da başka benzer bir yorumla haklı kılınmayacağını ve suçların ağır niteliklerine uygun olarak cezalandırılacağını taahhüt etti. Sözleşmenin 9, 12 ve 19. maddelerine yoruma ilişkin çekinceler koyan Türkiye, sözleşmenin 20. maddesinin 1. paragrafının ise kendisi için bağlayıcı nitelik taşımadığını belirtti. Türkiye'nin çekince koyduğu paragraf şöyle: "İki ya da daha fazla taraf devlet arasında makul bir süre içinde müzakere yoluyla çözümlenemeyen herhangi bir uyuşmazlık, taraf devletlerden birinin talebi üzerine tahkime sunulabilir. Tahkim talebi tarihinden itibaren 6 ay içerisinde taraflar tahkimin düzenlenmesi konusunda anlaşamadıkları takdirde, taraflardan herhangi biri uyuşmazlığı, statüsüne uygun bir şekilde başvuru yoluyla Uluslar arası Adalet Divan4ı'na getirebilir."

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, 1992'de Rize'de yaptığı bir konuşmada orduyu eleştiren AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan'a ateş püskürdü. TBMM'de 23 Nisan günü düzenlenen 23 Nisan resepsiyonunda basının ilgi odağı olan Orgeneral Kıvrıkoğlu, şunları söyledi: "Hakkında adli işlemi başlattık. Sonuna kadar takipçisiyiz. Bu sözler normal bir insanın söyleyeceği sözler değil. Ağızdan çıkanla beynin irtibatı olmadan söylenmiş sözler. Beğenmediği ordu, 20 yaşında insanlarla yedi düvelle baş etti; Kore'de, Kıbrıs'ta ve 15 yıl da PKK'ya karşı mücadelede dünyaya parmak ısırttı. Terörü yenen başka ordu var mı? Fransızlar Vietnam'da bu işi ABD'ye devretti, onlar da yarıda bıraktı. Rusya Çeçenistan'da bugün mücadele ediyor. Terörle mücadelede başarılı olmuş tek orduyuz. Şimdi de Afganistan için teşvik ediyorlar. Silahlı Kuvvetler'e tüm dünya hayran, ama on9lar içlerindeki kini kusuyor." Erdoğan'ın bahsi geçen konuşmadaki "Askerler Doğu'ya eğitimsiz gönderiliyor" sözünün anımsatılması üzerine ise Orgeneral Kıvrıkoğlu, "O ne biliyor kimin ne kadar eğitimli olduğunu" dedi. Kıvrıkoğlu, "Değiştik diyorlar, samimi olduklarına inanıyor musunuz?" sorusuna, "değişmediklerine inanıyoruz. Biz boşuna mı söyledik, 28 Şubat daha bin yıl sürer" diye konuştu. Kıvrıkoğlu, Erdoğan'ın konuşmayı 1992 yılında yaptığını anımsatırken, zamanaşımı süresinin 15 Mayıs'ta dolacağını ve bu tarihten önce hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını da söyledi. Kıvrıkoğlu, Erdoğan'ın siyasi yaşamına ilişkin bir soru üzerine de Fransa'daki seçimlere atıfta bulundu ve iki turlu seçimi doğru bulduklarını ima etti. Orgeneral Kıvrıkoğlu, "Onlar iki turlu seçim sistemiyle önlemlerini almışlar. Fransa'daki seçimler Türkiye için bir ders. Aklı selim olmak lazım. İki turlu seçimin Türkiye için faydası var" dedi. İdam konusuna da değinen Kıvrıkoğlu, "Biz tarafız o nedenle bu konuyla ilgili bir yorum yapamam. Ama biz daha önce bu konudaki görüşlerimizi söyledik. Görüşlerimiz neyse aynen geçerlidir" diye konuştu. Orgeneral Kıvrıkoğlu, anadilde yayınla ilgili bir soruyu ise, o kamuoyunda bir şey söylemek istemediğini ifade ederek cevapsız bıraktı.

AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan'ın 1992'de yaptığı bir konuşmada Türk Silahlı Kuvvetleri'ni (TSK) hedef aldığının ortaya çıkması ve AKP'li Mehmet Elkatmış'ın eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya'yı kastederek "Bir generalin yurtdışında tedavisi için özel yasa çıkarıldı" sözlerine Genelkurmay sert tepki gösterdi. Erdoğan'ın konuşması hakkında zamanında neden işlem yapılmadığını araştıran Genelkurmay Başkanlığı, yaptığı yazılı açıklamada, "Bazı çevreler her fırsatta TSK'yı karalama peşinde" dedi. Bazı çevrelerin hedeflerine ulaşmada en büyük engel olarak gördükleri TSK'yı yıpratmaya yönelik faaliyetlerde bulunduklarının vurgulandığı açıklamada, "Bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da bu tür düşünce sahibi kişilerin, aziz milletimizin Türk Silahlı Kuvvetleri'ne olan güvenini sarsmaya güçleri yetmeyecektir" denildi.

Anayasa Mahkemesi'nin 40. kuruluş yıldönümü için düzenlenen törende konuşan Mustafa Bumin, insan haklarına en başta ülkelerin kendi anayasalarında yer vermesi gerektiğini belirtti. Bumin, devletlerin bu hakları tanımama veya güvenceye almama gibi bir tutuma girmeleri durumunda saygınlıklarının hatta varlıklarının dahi tartışma konusu olacağını ifade etti.

32. Gün-Anar tarafından yapılan anket, Türkiye'de milletvekilleriyle ilgili çarpıcı gerçekleri ortaya çıkardı. Ankete katılan 200 milletvekilinin, Türkiye'nin kaderini etkileyen en önemli kurum olarak Türk Silahlı Kuvvetleri'ni gördükleri saptandı. Milletvekillerine Türkiye'nin kaderini belirlemede hangi kurumun en etkili olduğu sorulduğunda şu sonuç alındı: Türk Silahlı Kuvvetleri % 48.6, hükümet % 37.5, medya % 36.5, TBMM % 26.9. Buna karşılık milletvekilleri, "Türkiye'nin kaderini etkilemede hangi kurumlar etkili olmalıdır?" diye sorulduğunda şu yanıtı verdiler: TBMM % 75.3, hükümet % 62.8, siyasi partiler % 55.1, silahlı kuvvetler % 2.8.

DÜNYA İNSAN HAKLARI RAPORU

BM Güvenlik Konseyi, İsrail'in Filistin kentlerinden çekilmesini öngören kararının uygulanmasını isteyen Arap Grubu'nun isteğini geri çevirdi. "Fazla sert" ifadeler içermesi nedeniyle kabul görmediği belirtilen tasarı yerine, bölgeye ilişkin "kaygı ve temennileri" dile getirmekten ibaret olan ABD tasarısı kabul edildi. Böylelikle, İsrail'in sürdürdüğü katliam ve soykırım uygulamalarına bu kez de BM ortak olmuş oldu.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Mary Robinson, İsrail'in onay vermemesi nedeniyle Ortadoğu'ya yapacağı ziyaretten vazgeçti. Robinson, yaptığı yazılı açıklamada "İsrail makamlarının yapacakları geziye kolaylık göstermeyeceklerinin anlaşılmazı üzerine iptal kararı aldıklarını" belirtti. Robinson, ayrıca bölgedeki insan hakları durumuyla hazırlayacağı bir raporu 26 Nisan'dan önce Komisyon'a sunacağını kaydetti. Bu arada İsrail, yabancı hekimlerin Filistin topraklarına geçişine izin vermedi. İşkence kurbanlarının Rehabilitasyonu için Uluslararası Konsey adlı (IRCT) örgüt yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun örgütün hekimlerine Gazze ve Batı Şeria'ya geçiş izni vermediğini duyurdu.

Bosna'da Birleşmiş Milletler yetkililerinin kirli faaliyetleri ortaya çıktı. BM'deki meslektaşlarının Bosnalı kadınlara cinsel tacizde bulunduğunu kamuoyuna duyurduğu için işinden olan bir insan hakları müfettişi, mahkemede ifade verdi. 41 yaşındaki müfettiş Kathryn Bolkovaç, 15 yaş civarındaki Boşnak kızların BM yetkilileri tarafından cinsel ilişkiye zorlandığını anlattı. Bolkovaç, kadınların BM polis görevlileri tarafından barlarda çıplak dansa zorlandığını söyledi. Eski müfettiş, kendisinin işte atılma nedeninin de bu iğrençliğe karşı çıkması olduğunu anlattı. Bolkovaç, 24 Nisan'da görülen duruşmada, BM yetkililerinden Jacques Paul Klein'e konuyla ilgili bir mesaj gönderdiği için işten atıldığını kaydetti.

NATO'ya bağlı olarak somali ve Balkanlar'da görev yaparken zayıflatılmış uranyumlu silahlardan etkilenmiş olabileceği belirtilen 7 İtalyan askerinin çocuklarının özürlü doğduğu bildirildi. Çocukların özürlü doğmasına, Somali'de ve Balkanlar'da görev yapan bu askerlerin zayıflatılmış uranyum içeren silahlardan etkilenmesinin sebep olabileceği ve soruşturma başlatıldığı bildirildi.

Cenevre'de basını bilgilendiren Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA) Başkanı Peter Hansen, İsrail ordusunun Batı Şeria'daki mülteci kamplarında yaptığı kıyımın 'daha önce görülmemiş' boyutlarda olduğunu söyledi. Uluslararası Af Örgütü de İsrail ordusunun uygulamaları karşısında dehşete kapıldıklarını açıkladı. Hansen, Batı Şeria kentlerindeki işgaller sırasında altyapı tahribi, elektrik ve su kesintisinin yanı sıra hastanelerin yıkıldığını, ambulanslara dahi ateş edildiğini görmenin dehşet verici oluğunu kaydetti. Sadece son on günde İsrail kurşunlarına hedef olan ambulans sayısının 185 olduğunu bildiren Hansen, UNRWA'nın ambulanslarının üçte birinin zarar gördüğünü ve Kızılhaç'a ait sağlık hizmetleri araçlarının da hedef olduğunu söyledi. Son günlerde öldürülen dört ambulans şoförü ve üç doktorun yanı sıra 122 sağlık personelinin de yaralandığını açıklayan Hansen, İsrail ordusunun giriştiği kıyımın disiplinli bir ordudan beklenmeyecek boyutlarda olduğunu iddia etti. UNRWA'nın Batı Şeria'da görev yapan bir elemanı da İsrail ordusu tarafından tutuklanmış ve 56 ssat boyunca gözleri ve elleri bağlı olarak tutulduktan sonra BM'nin baskısıyla salıverilmişti...

ABD: Afganistan'da El Kaide saflarında ABD'ye karşı çarpışırken Kasım ayında yakalanan "Amerikalı Taliban" John Walker Lindh, 26 Ağustos'ta görülecek mahkemesine hazırlık için yargı önüne çıktı. Mahkemeden arkasında "mahkûm" yazılı koyu yeşil bir tulumla çıkan 21 yaşındaki Lindh'in uzun saçlarının kısaltıldığı ve sakal tıraşı olduğu görüldü. Avukatları, Lindh'in Kandahar'daki Amerikan askeri kampı Rhino'da çekilmiş resimlerini, sorgu sırasında işkenceye tabi tutulduğunu kanıtlamak için kullandılar.

ABD'nin Virginia eyaletinde iki kızını öldürmekten suçlu bulunan 33 yaşındaki Daniel Lee Zirkle, zehirli iğne ile idam edildi.

CIA yetkilileri Pakistan tarafından ABD'ye verilen Ebu Zübeyde'nin konuşturulması için bazılarının işkence olarak adlandırabileceği tekniklere başvurabileceklerini açıkladı. Ebu Zübeyde'nin Usame Bin Ladin'in yardımcılarından biri olduğu öne sürüldü. CIA yetkilisi William Webster, Zübeyde'nin yasadışı savaşçı statüsünde olduğunu ve bu nedenle sorgulamanın klasik sorguların ötesine geçebileceğini ilan etti.

ABD'nin Teksas eyaleti Dallas kenti banliyösünde, 11 Eylül'de ABD'ye düzenlenen saldırıların ardından "Arap'a benzediği için" Hintli ABD yurttaşını öldüren Amerikalı Mart Anthony Stroman adlı katil idama mahkûm edildi.

Merkezi ABD'nin New York kentinde bulunan BM binasında, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) kuruluşu onaylan­dı. 1 Temmuz'da faaliyetlerine başlayacak UCM, tarihin ilk uluslararası ceza mahke­mesi olma özelliğini taşıyor.

UCM'nin kuruluşu; Bosna-Hersek, Bul­garistan, Kamboçya, Kongo, İrlanda, Ür­dün, Moğolistan, Nijer, Romanya ve Slo­vakya'nın imzalamasıyla, 60 ülkelik barajı aşarak BM merkezinde gerçeğe dönerken, bu 10 ülkenin büyükelçisinin katıldığı töre­ni yöneten Hans Corell, "İnsanlık tarihinde bir sayfa açılmıştır" dedi. Azgelişmiş ülkelerde kendi çıkarlarına aykırı davranan liderleri göstermelik yargı­lamalarla mahkûm eden ABD yönetimi ve İsrail, söz konusu mahkemede bir gün ken­dilerinin de yargılanabileceği kaygısıyla, anlaşmaya katılmadı. Yeni mahkeme; soykırım, insanlığa kar­şı suç ve savaş suçlarını görev kapsamına alacak. İnsanlığa karşı suç tanımının içine sistematik öldürme ve işkence, tecavüz ve cinsel kölecilik giriyor. 1 Temmuz'dan ön­ce işlenmiş suçlar, mahkemenin görev ala­nına girmeyecek. Mahkemenin fiilen 2003 yılında Lahey'de görevine başlaması bekleniyor.

ABD'nin Teksas eyaletinde, kız arkadaşını öldürdükten sonra, cesetle birlikte iki gün boyunca otelde kalan 40 yaşındaki Jose Santellan, zehirli iğneyle idam edildi.

ABD'de 11 Eylül'deki saldırıların soruşturulması kapsamında gözaltına alınan 3 kişi, New York'taki bir cezaevinde tutuldukları sırada kötü muamele gördüklerini belirtti. Çok yakın bir zamanda serbest bırakılan bu kişiler, 24 saat boyunca hücrelerine kapatıldıklarını, ışıklarının hiç söndürülmediğini ve avukatlarıyla yaptıkları her görüşmeden sonra "içlerine kadar arandıklarını" anlattılar. Gözaltına alınanlar, gardiyanların tacizine ve yaralanacak kadar sert muamelelerine maruz kaldıklarını da kaydettiler.

Fi­listin Yönetimi, İran, İngiltere, Danimarka, Avrupa Birliği ve İslam Konferansı Teşkilatı'ndan sonra Arap ülkeleri tarafından hazırlanan ve Suriye'nin BM Güvenlik Konseyi'ne sunduğu Cenin katliamı­nın soruşturulmasını isteyen karar tasarısı ABD ta­rafından veto edildi. Amerikan yönetimi, insanlık tarihinin en vahşi katliamlarından biri olan Cenin katliamının soruşturulmasını engelleyerek, katliam­da kendi rolü olduğunu bütün dünyaya ilan etti. Arap Birliği üyesi ülkelerin ortaklaşa hazırladık­ları tasarı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne sunuldu. Tasarı, Filistin topraklarına uluslararası bir güç konuşlandırılmasını ve Cenin'de katliam soruş­turmasını öngörüyordu. Tasarıda İsrail birliklerinin Batı Şeria'dan derhal çekilmesi çağrısı da yer alı­yordu. Tasarıyı veto edeceğini resmen açıklayan ABD, veto etmek yerine 6 ülkeyi tasarıya çekimser oy vermeleri için de yoğun çaba harcadı. Diplomatik gözlemciler, ABD'nin, en yakın müttefiklerinden İngiltere'nin bile son dönemde İs­rail'in 'çizmeyi aştığını' düşünmesi nedeniyle yal­nız kaldığına dikkat çekti. ABD, Güvenlik Kon­seyi'nde İngiltere, Fransa, Norveç, Kamerun, Ko­lombiya ve Meksika'nın çekimser oy kullanması için çalıştı. Eğer Güvenlik Konseyi'nde 7 ülke tasa­rıya çekimser oy verirse, tasarı, veto kullanılmadan da devre dışı bırakılabiliyor. Tasarı, Genel Sekreter Kofi Annan tarafından desteklendi. Arman, Filistin topraklarına uluslararası güç konuşlandırılmasını is­temiş, İsrail ve ABD, Filistin topraklarına uluslara­rası güç gönderilmesine karşı çıkmıştı. Tasarıda Cenin'de inceleme yapılmasına izin verilmesi ve İsrail'in Batı Şeria'dan derhal çekil­mesi istendi. Tasarıda ayrıca Filistin lideri Yaser Arafat'ın karargahına ve Beytüllahim'deki Nativi­tas Kilisesi'ne uygulanan kuşatmaların kaldırılması isteği yer aldı. BM Güvenlik Konseyi'nde bugünden itibaren bir strateji savaşı başladı. Tasarıyı hazırlayan Arap yönetimlerinin amaçlarından biri de ABD'nin tasarıyı veto etmesini sağlamak. Müslüman ülkeler, ABD'nin haftalardır sürdürülen işgal ve katliamların arkasındaki güç olduğunu ifşa etmek için bu ta­sarıyı hazırladığı belirtildi. ABD'nin tercih hakkı­nı İsrail'den ve insan hakları ihlallerinden, baskı­dan, şiddetten yana kullandığının 'tescillenmesin­den' korktuğu belirtildi.

11 Eylül olaylarından sonra yabancı uyruklulara karşı başlatılan operasyonlar çerçevesinde ABD'de tutuklanan İbrahim Türkmen adli Türk imam, kendisine etnik ve dinsel ayırımcılık yapıldığı gerekçesiyle ABD Adalet Bakanı John Ashcroft ve FBI Başkanı Robert Mueller aleyhine New York Brooklyn federal mahkemesinde dava açtı. Türkmen ile birlikte, tutuklu olan Pakistan uyruklu Asif-ur-Rahman Safi ve Fransız vatandaşı Sayed Amjad el Jafri de John Ashcroft ve Robert Mueller aleyhine tazminat davası açtı. Öte yandan Türkiye'nin New York Konsolosu Sedat Onal, "Elimizdeki kayıtlar Türkmen'in 22 Şubat'ta cezaevinden çıkarılarak sınırdışı edildiğini gösteriyor" dedi.

AFGANİSTAN: Afganistan'ın başkenti Kabil'de geçici yönetimin devrilmesi planlarıyla ilgili olarak yüzlerce kişinin tutuklandığı bildirildi.

Afganistan'da, Amerikan askerleri ve geçici yönetime bağlı birliklerin El-Kaide ve Taliban güçlerine karşı başlattıkları operasyonlarda 3 bin kadar sivilin öldüğü bildirildi. İnterfaks ajansının Tacikistan'daki Afganistan Büyükelçiliğine dayanarak verdiği habere göre, geçici yönetimin Planlama Bakanı Muhammed Muhakeka, Ekim ayında başlatılan bombardımanda 3 bin sivilin yaşamını yitirdiğini söyledi. Muhakeka, sivillerin çoğunun Amerikan uçaklarının saldırısında öldüğünü belirtti.

Afganistan'ın güney bölgesinde bulunan Gardez kentine atılan 500 füze sonucu 25 kişi hayatını kaybetti.

Afganistan'ın doğusunda Pakistan sınırı yakınlarında ABD önderliğindeki işgal birlikleriyle El-Kaide savaşçıları arasında çıkan çatışmalarda, 2 El Kaide üyesinin öldürüldüğü bildirildi.

ALMANYA: Almanya'nın doğusundaki Erfurt kentinde okuldan atılan iki öğrenci okula silahlı saldırıda bulundu. Saldırı sonunca 18 kişi yaşamını yitirdi. Olay sırasında yaralanan 6 kişi ise tedavi altına alındı.

Almanya'nın kuzeyindeki Bremen kentinde, çoğunlukla Türklerin oturduğu 2 bina kundaklandı. Kimliği belirsiz kişilerce, Vegesack semtindeki binaların merdivenlerine benzin dökülerek çıkarılan yangın sonucu, 8 Türk ve 2 Yugoslav duman zehirlenmesinden dolayı hastaneye kaldırıldı. 22'si Türk toplam 24 ailenin oturduğu 2 binada 100 bin Euro'luk maddi hasar meydana geldiği belirtildi.

ANGOLA:

ARJANTİN:

AVUSTURYA:

BANGLADEŞ:

BELÇİKA: Belçika'nın Anvers kentindeki bir sinagoga 3 Nisan sabahı iki molotofkokteyli atıldı.

BİRMANYA:

BOSNA HERSEK:

BREZİLYA:

BRÜKSEL:

BURMA:

CEZAYİR: Cezayir'de, 21 asker pusuya düşürülerek öldürüldü.

ÇEÇENİSTAN: Çeçenistan'daki Rus ordusuna yönelik 2 ayrı saldırıda 39 asker ve polis öldü.

ÇEK CUMHURİYETİ:

ÇİN:

DANİMARKA : Danimarka, pek çok Avrupa ülkesi gibi, İsra­il'in Cenin'deki Filistin mülteci kampındaki saldı­rılarının soruşturulmasını istedi. Danimarka Dışiş­leri Bakanı Per Stig Möller, İsrail ordusunun ulus­lararası yasaları ihlal edip etmediği ya da Filistinli sivillere katliam yapıp yapmadığını belirlemek amacıyla yapılmasını istediği soruşturmanın, Bir­leşmiş Milletler'in yürütmesi gerektiğini belirtti. Möller, bu talebini Avrupa Birliği'nde dile getire­ceğini söyledi.

ENDONEZYA:

ETİYOPYA:

DAĞISTAN:

DOĞU TÜRKİSTAN:

FİLİPİNLER:

FİLİSTİN: İsrail ordusu 1 Nisan gecesi Filistin Güvenlik Şefi Cibril Racub'un Ramallah yakınlarındaki karargâhında kıstırdığı 400 Filistinli'yi üç günlük bir kuşatmadan sonra teslim aldı. İsrail askerlerinin Beytuna'daki karargâha saldırıda 60 Filistinli'yi canlı kalkan olarak kullandıkları ve böylelikle içerdekilerin ateş açamadığı ve sonunda teslim olmak zorunda kaldıkları bildirildi. Filistinli kaynaklar, yüzlerce Filistinli'nin Ramallah yakınındaki Beytunya köyünde bulunan karargâhı terkederken ellerinin havada olduğunu belirtti.

Filistin kaynakları içinde kadın ve çocukların da bulunduğu karargahta büyük bir kıyım yapılmasından endişe duyduklarını belirttiler. İsrail tanklarının ateşi sonucu bazı binalar yandı. Batı Şeria Güvenlik Şefi Cibril Racub'un, karargâhını kuşatan İsrail askerleriyle ateşkes görüşmesi yaptığı ileri sürüldü. İsrail radyosu, Racub'un karargâhtaki ölü ya da yaralıların çıkarılması için İsrail askerleriyle görüştüğünü duyurdu.

Filistin kaynaklarının bildirdiğine göre, İsrail ordusu, El-Halil-Beytüllahim karayolu üzerinde dev bir toplama kampı inşa etmeye başladı. Habere göre, Gush-Etzion alanındaki kampa, operasyonlarda tutuklanan yüzlerce Filistinli yerleştirilecek. IAP'ın haberine göre, 10 bin metrekarelik bir alan üzerine kurulan toplama kampının etrafına, üç metre yüksekliğinde çitler ve dikenli teller çekildi. Kampın içinde işkence odaları inşa edildi. Filistinli ajans IAP, kampa çok sayıda Filistinli çocuğun götürüldüğünü, bunların bir dizi fiziksel ve psikolojik işkenceye tabi tutulduğunu bildirdi. Bu işkenceler arasında dayak, aç ve uykusuz bırakma ve psikolojik baskı bulunuyor. Toplama kampının 5000 Filistinliyi alabilecek biçimde inşa edildiği kaydedildi. İsrail cezaevlerinde tutulan Filistinli sayısı da aynı. Bu rakamın önemli bir bölümü çocuk yaştaki tutuklulardan oluşuyor. IAP, ordunun çöldeki Ketziot toplama kampını da yeniden açma kararı aldığın yazdı. Onlarca yıl önce kullanılan bu kamp, Mısır sınırına yakın bir noktada bulunuyor.

Filistin Uluslararası İşbirliği Bakanı Nebil Şaat'ın iddiasına göre, İsrail ordusu El Fetih liderlerinden Mervan Barguti'yi ele geçirmek için 9 Filistinli'yi esir aldı.

Filistin Güvenlik Şefi Cibril Recep, önceki gece Ramallah'ın Radyo Sokağı'ndaki bir binada 30 Filistin güvenlik görevlisi­nin toplu suikasta' kurban git­tiğini söyledi. Olay yerine ula­şabilen AFP muhabiri, görgü tanıklarından geceki dehşeti öğrendi. 45 yaşındaki Amna Rimavi, binadaki Filistinli gü­venlik görevlilerinin teslim ol­mak istediklerini, çoğunun ça­maşırlarıyla dışarı çıktığını, bunlardan en az üçünün İsrail askerlerinin açtığı ateşte öldü­rüldüğünü gördüğünü anlattı. Rimavi, diğerlerinin içeri kaçtığını, ancak çoğunun İsrail ateşiyle ağır yaralandığını, iki­sinin kanamadan öldüğünü, sonunda İsrail askerlerinin ka­lanları toplayıp bilinmeyen bir yere götürdüğünü kaydetti.AFP muhabiri, binanın giri­şindeki kan gölünde hala bot, tişört, çamaşır ve çorapların yattığını, binanın merdivenle­rinin altında Filistin üniforma­ları ile sivil kıyafetlerden olu­şan bir yığının durduğunu, merdiven duvarları ve basa­makların kanla kaplandığını, üçüncü ve dördüncü katlardaki kapıların kırıldığını, duvarla­rın mermi ve el bombalarıyla delik deşik edildiğini, bir kan gölcüğünün içinde bir çocuk bisikletinin yattığını aktardı.

İsrailli yetkililer Avrupa Birliği ülkelerinin temsilcilerinin Yaser Arafat ile görüşme talebine, ilginç bir yanıt verdi ve "Arafat, Ramallah'taki ofisinden çıkabilir. Ancak şu koşulları kabul etmeli: Bir daha Filistin topraklarına dönmeyecek ve giderken yanında kimseyi götürmeyecek." Bu sözler, Şaron'un Filistin liderini sürgüne gönderme yönündeki isteğinin bir göstergesi olarak değerlendirildi. Dışişleri Bakanı Şimon Peres de, Arafat'ın "başka bir ülkeye sığınabileceğini" söyledi.

Beytüllahim'de, sığındıkları dükkâna İsrail tanklarının ateş açması sonucu 64 yaşındaki Sumaya Abda ile 37 yaşındaki oğlu Halid öldüler. 60 yaşındaki bir Filistinli koruma da Beytüllahim'de makineli tüfek ateşinde öldü. Beyt Cala'da, 40 yaşındaki Halime El-Atraş, hastaneye gitmesine izin verilmediği için İsrail kontrol noktasında doğurmak zorunda kaldığı bebeğini kaybetti. Gazze Şeridi'nde 13 yaşında bir çocuk kontrol noktasında öldürüldü.

Beytüllahim'de kiliseye açılan ateş sonucu 1 rahip hayatını kaybetti, 7 rahibe yaralandı. İsrail saldırılarında 1'i ço5cuk, çok sayıda Filistinli öldü.

İsrail ordusunun, Filistin şehirlerindeki işgal operasyonu yedinci gününe girdi. İsrail ordusunun Ramallah'ta başla­yan ve her geçen gün genişleyen askeri ope­rasyonları sırasında büyük dramların ya­şandığı ortaya çıktı. Batı Şeria'nın Beytül­lahim kentindeki operasyonlar sırasında Filistinli bir ailenin iki ferdi İsrail askerle­ri tarafından öldürüldü; ancak cesetlerin defnedilmesine İsrail askerleri izin verme­di. Annesinin ve kardeşinin cesetleri başın­da ağlayan Sami Abde, cesetlerin kokmaya başladığını söyledi. Sami Abde, 64 yaşın­daki annesi Samiye Abde ile kardeşi Halid Abde'nin (37) salı günü İsrail askerlerinin Beytüllahim'de başlattığı işgal operasyonu sırasında hayatlarını kaybettiğini belirtti. Filistinli anne ile oğlunun cesetlerinin iki gündür evin salonunda beklediği ifade edi­ldi. Sami Abde, İsrail askerlerinin mer­mileriyle yaralanan anne ve kardeşinin, as­kerler ambulanslara izin vermediği içi gözleri önünde can verdiğini de iddia etti.

Cenin'de Filistinli güvenlik güçleriyle çatışan İsrail askerleri, bir bayan doktor, 13 yaşında bir çocuk ve 3 silahlı Filistinli'yi öldürdü; çatışmalarda bir İsrail askeri de yaralandı.

Filistin lideri Yaser Arafat ile Ramal­lah'taki karargahında bir gece geçiren A­merikalı gönüllü sağlık görevlisi Musevi kökenli Adam Shapiro'nun ailesi, ölüm tehditleri üzerine New York'u terk etti. Adam Shapiro'nun kardeşi Noah, New York Times gazetesine yaptığı açıklama­da, ilkokul öğretmeni olan annesi ile ba­basının, gelen tehditler üzerine New York'u terk ederek eyalet dışındaki bir ya­kınlarının yanına gittiğini belirtti. Filis­tin İlkyardım Komitesi görevlisi olan 30 yaşındaki Shapiro, Filistinli nişanlısı Hü­veyda Araf aracılığıyla verdiği bilgide, e­lektriği, suyu, telefonu kesik karargahta Arafat ile aynı masada yemek yediğini söylemişti.

Filistinli yetkililer, 5 Nisan'da Nablus Cenin'de 19 Filistinlinin öldü­ğünü, çok sayıda yaralı olduğunu duyurdu. Yetkililer, İsrail tankları­nın ateş açtığı Nablus'un kuze­yindeki Tubas köyünde biri 14 ya­şındaki bir kız çocuğu olmak üze­re iki Filistinlinin öldüğünü kay­detti. Filistin kaynaklarına göre, iki İsrail helikopteri El Halil'de bir aracı vurdu ve 11 Filistinli ya­ralandı. Nablus'ta da bir cami, helikopter ateşinde isabet aldı. İsrail ise El Halil'de bir, Cenin'de üç askerinin öldüğünü açıkladı.

Filistinli baş müzakereci Saib Erakat, İsrail'in operasyonlarında bugüne dek 80'den fazla Filistinlinin öldüğünü söyledi. İsrail rad­yosunun Cenin'de 70 Filistinlinin öldürüldüğü haberi ise bağımsız kaynaklarca doğrulanmadı.

Batı Şeria'nın işgalini tamamlayan İsrail, tutukladığı binlerce Filistinliyi 1987'de başlayan ilk İntifada'da olduğu gibi toplama kamplarına koyma hazır­lığı yapıyor. AFP, ordu kaynaklarına dayandırdığı habe­rinde, İsrail'in güneyindeki Necef Çölünde bulunan Kseiot bölgesindeki toplama kampının tekrar açılacağı­nı duyurdu. AFP'ye konuşan ve adını vermeyen ordu yetkilisi, "Bu kampın açılması için hazırlıklara başladık" dedi. Kseiot kampına, 1987'de başlayıp 1993 Oslo Barış anlaşmalarıyla sona eren ilk İntifada'da binlerce Filis­tinli kapatılmıştı. Ansar 3 adı verilen ve Mısır sınırına yakın Berşeba bölgesinin 60 kilometre güneybatısına düşen bu kamp, etrafını saran dikenli telleri ve gözlem kuleleriyle, klasik bir toplama kampının bütün özel­liklerine sahip. İsrail'in işgali altında tuttuğu yıllarda Güney Lübnan'da Ansar 1 ve Gazze Şeridi'nde de An­sar 2 adlı iki toplama kampı daha bulunuyordu.

Filistin Tıbbi Yardım Komiteleri Başkanı Dr. Mustafa Barguti, Evrensel gazetesinin sorularını yanıtlarken kentte tam bir insani kriz yaşandığını belirterek, "Durum çok kötü. İsrail ordusu yaralıları tedavi etmemizi engelliyor. Abluka altındayız. Sadece Filistin yönetimi binalarına değil, sivil toplum örgütlerinin, yardım kuruluşlarının merkezlerine de saldırıyorlar" dedi.

İsrail helikopterinin Batı Şeria'da bir arabaya ateş açması sonucu infilak eden araçta bulunan Filistinli bir çocuk yanarak can verdi.

BM'ye bağlı Filistin Mültecilerine Yardım Ajansı (UNRWA), İsrail birliklerinin, hastanelere,. Ambulanslara zarar vererek, sivillere yapılacak tıbbi müdahalelere engel olduğunu bildirdi. UNRWA başkanı Peter Hansen, Kudüs'ten telekonferansla Cenevre'deki gazetecilere yaptığı açıklamada "Bölgede sağlık kurumlarının yıkıldığını, ilaçların parçalandığını ve binaların duvarlarına tehditkar sözlerin yazıldığını" belirterek, "İsrail ordusunun yaralı Filistinlileri taşıyan ambulanslara bilerek ateş ettiğini söyledi. Ajansın ambulansları dahil bölgede 185 ambulansa ateş edildiğini belirten Hansen, İsrail ordusunun diğer yardım çalışmalarını engellediğini de bildirdi. Hansen, elleri ve gözleri bağlı, aç bırakılarak 52 saat gözaltında tutulan bir UNRWA çalışanının serbest bırakıldığını kaydetti.

Batı Şeria'daki yüzlerce Filistinli, İsrail saldırıları yüzünden sığınmacı konumuna düştü. Bir yandan bombalardan korunmaya çalışan Filistinli siviller bir yandan da yiyecek sıkıntısı çekti. Kuşatma altındaki Filistin bölgeleri günlerce yardım alamadı. BM Genel Sekreteri Kofi Annan, İsrail'e, askerlerini derhal çekmesi çağrısında bulundu. Belçika savunma Bakanı Andre Flahaut da, Ortadoğu'ya çokuluslu bir askeri gücün gönderilmesinin tek çare olduğunu söyledi.

Şaron, ABD Dışişleri Bakanı Co­lin Powell'ın Ortadoğu turunun ilk durağı Fas'a doğru yola çıktı­ğı saatlerde İsrail Parlamento­su'nda (Knesset) yaptığı konuş­mada, "Batı Şeria'daki operas­yonlar geçici. Ama Filistinli te­röristler ve Yaser Arafat'ın terö­rist yapılanması yok edilene ka­dar sürecek" dedi. Şaron, İsra­il'in geri çekildikten sonra tam­pon bölgeler oluşturacağını da kaydederken, "Ordumuz Batı Şeria'daki misyonunu tamamlayınca, güvenlik bölgeleri oluşturacak­tır. Bu bölgelere konuşlanacak birlikler, tampon görevi yapa­caktır" ifadelerini kullandı.

İsrail'in ağır saldırı altında tuttuğu Batı Şeria'nın Cenin kenti ve bölgedeki mülteci kampından tüyler ürpertici haberler gelmeye devam etti. 15 bin kişinin yaşadığı kamptaki erkeklerin kimi öldürüldü, kimi yaralandı, kalanlar ise esir alınıp temerküz kamplarına götürüldü. Çatışmaların 10 Nisan'da sona erdiği kampta çok sayıda insanın öldüğü ve yaralandığı, ancak kesin rakamların bilinmediği bildirildi. 10 Nisan'da bir açıklama yapan Hamas, Cenin mülteci kampındaki çatışmaların sona erdiğini açıkladı. Hamas'ın üst düzey yetkililerinden Cemal Ebu El-Hayca, kamptan telefonla yaptığı açıklamada, İsrail ordusunu kitlesel katliam uyguladığı Cenin'de direnişe son verildiğini söyledi. El-Hayca, "Çatışma bitti. Çok sayıda şehit ve yaralı var. Çok sayıda insan esir alındı. İsrailliler denetimi tamamen ele geçirdi ve daha fazla çatışma yok" dedi. Görgü tanıklarının verdiği bilgiye göre, İsrail askerleri, evlerin boşaltılmasını istedi ve kamptaki evlerin büyük bölümünü buldozerlerle yıktı.

Filistinli yetkili Saib Erkakat, İsrail'i Batı Yaka'da yaklaşık 500 Filistinliyi öldürmekle suçladı. Başgörüşmeci Erakat, AFP muhabirine verdiği demeçte, "İsrail, 29 Mart'ta başlattığı askeri saldırıda 500 kadar Filistinliyi öldürdü" dedi. İsrail başbakanı Ariel Şaron için de "Delirdi" diyen Erakat, "Batı Yaka'da son 12 günde 500 Filistinli öldü. İsrail, Batı Yaka'da toplumumuza karşı büyük suç işlemekte" ifadesini kullandı.

Askeri yetkililer, 15. gününe giren operasyonlarda 4185 Filistinliyi tutukladıklarını duyururken, bunlardan 117'sinin arananlar listesinde olduğunu açıkladı. 24 köyden çekildiğini açıklayan İsrail ordusu, 11 Nisan'da Bir Zeyt kasabasıyla, Ramallah ve El-Halil yakınlarındaki bir mülteci kampı ve bir köyü işgal ederek ev ev arama yaptı. Daha sonra Bir Zeyt'ten çekilen tanklar, Beytüllahim'deki Aida kampına girdi.

İsrail Yüksek Mahkemesi, Batı Şeria'da katliam iddialarının odak noktasında yer alan Cenin mülteci kampında ölen Filistinlilere dair ka­nıtların ortadan kaldırılmasının önü­nü açan bir karar aldı. İsrail parlamen­tosunun Arap milletvekilleri ve Filis­tin insan hakları örgütü Adala'nın iti­razı üzerine İsrail ordusunun ölenleri topluca gömmesini engelleyen mah­keme, 14 Nisan'da cesetlerin Filistinlilere tes­lim edilmesini karara bağladı. Ancak Fi­listinlilerin ölülerini derhal gömmele­ri koşuluyla. Mahkeme kararında aksi halde ordunun gömme işini yapacağı belirtildi. Toplu gömme itirazlarına karşılık da orduya cesetleri teker teker gömme yetkisi verildi. Filistinliler bu kararın katliam kanıtlarının yok edil­mesine yol açacağını savundu. İsrail Yüksek Mahkemesi 'kapalı as­keri bölge' konumundaki Cenin kam­pında cesetlerin toplanıp, kimlik tes­pitlerinin yapması işini de orduya bı­raktı. Bu işlem sırasında Kızılhaç'ın da gözlemcilik yapmasına karar verildi. Ancak İsrail ordusu, Kızılhaç ve diğer yardım örgütlerinin kampa girmesine izin vermedi. Filistinliler mah­keme kararından sonra bu örgütlerin kampa alınıp alınmayacaklarının da meçhul olduğunu vurguladı. İsrail as­kerleri, Kızılhaç ambulanslarının yara­lıları almasına bile izin vermemişti.

Filistin lideri Ara­fat'a sert eleştiriler yönelten İsrail Başbakanı Ariel Şaron, Ramallah ve Beytüllahim dışındaki Batı Şeria kentlerinden 1 hafta içinde çekilecekleri­ni iddia ederken, BM İnsan Hakları Komisyonu, İsrail'i Filistinlilere yöne­lik "toplu katliam" yap­maktan dolayı kınadı. BM Sözcüsü Fred Eck­hard da, İsrail ordusunun Cenin'deki Filistinlilere insani yardım götürülme­sine izin vermediğini a­çıkladı. Time dergisin­deki bir habere göre ise, İsrailli komutanlar Ara­fat'ın karargahı ve Bey­tüllahim'deki Nativitas Kilisesi'ne zehirli gaz ve­rilmesini önerdiler. BM İnsan Hakları Ko­misyonunun yıllık oturu­munda, Arap ve Müslü­man devletler tarafından desteklenen ve oyçoklu­ğuyla alınan kararda, İs­rail, insan hakları yasası­nı "affedilmez ihlali" nede­niyle eleştirildi ve "Filis­tin halkının yasal diren­me haklı" bulunduğu be­lirtildi. Komisyonun 5'e karşı 40 oyla kabul ettiği karara bazı Avrupa ülke­leri "evet" oyu verirken, İngiltere ve Almanya kar­şı oy kullandı. Kararda, İsrail'in işgal ettiği top­raklardan çekilmesi talep edildi. Diplomatlar, Arap ve Müslüman ülkelerin, kararda yer alan "İsrail'in devlet terörü yaptığı" ve "Filistinlilerin bütün yön­leriyle askeri harekata karşı koyma hakları bu­lunduğu" şeklindeki bazı ifadeleri değiştirmeyi ka­bul etmesiyle Avrupa'nın önemli desteğini alacağına dikkati çektiler.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) İsrail askerleri tarafından işgal edilen Filistin bölgelerinde salgın hastalıkların ortaya çıkmasından kaygı duyduğunu açıkladı. WHO'nun Cenevre'de yaptığı açıklamaya göre, salgın hastalık riskinin başlıca nedenleri su kıtlığı ve hijyen eksikliği ile çöplerin toplanmaması. Elektrik kesintisinin, kan stokunun ve aşıların bozulmasına neden olduğu belirtilen açıklamada, işgal altındaki Filistin bölgelerinde ilaç da bulunmadığı kaydedildi. Açıklamada, "Kanalizasyon sisteminin tahrip edilmesi nedeniyle, hastanelerin musluklarından lağım suyu akıyor" ifadeleri yer aldı.

El-Şabi ailesinin çocuklarının toza bulanmış cesetleri, Nablus'un eski kesiminde hayatlarının son dakikalarına tanıklık edercesine donmuş kalmış bir şekilde bulundu. Nablus acil servisleri şefi Anan Kadri, aileyi şehrin eski kesiminde bombalanan bir binadan çıkardıklarını anlattı. İsrail ordusu, eve önce füze atmış, sonra buldozerle yıkmış. Sekiz kişilik aile, Refidiye Hastanesi'nin verdiği bilgiye göre, 3 Nisan'da başlayan işgalde öldürülen 71 kişi arasında.

Cenin'de insalık tarihinin en vahşi katliamlarından birine imza atan İsrail Gazze Şeridi'ndeki Refah kampını işgal etti. İsrail ordusunun Cenin katliamının benzerini burada da uygulamasından endişe edildi. İsrail tankları Gazze Şeridi'ni işgal etmeye başladı ve güneydeki Refah mülteci kampına girdi. Saldırıda ilk belirlemelere göre 6 Filistinli hayatını kaybetti.

Kızılhaç, İsrail saldırılarında enkaza dönen Cenin kampından yıkıntı yüzeylerinde 26 kişinin cesedinin görüldüğünü, yıkıntılar altında kaç kişinin bulunduğu konusunda ise bir öngörülerinin olmadığını bildirdi. BM Filistinli Mültecilere Yardım Örgütü (UNRWV) da, kampta 800 mülteci evinin yıkıldığını, ancak kaç kişinin öldüğünün bilinmediğini söyledi. Yıkıntılar altındaki insanların kurtarılması ve felaketler sonrasındaki kurtarma-enkaz kaldırma çalışmaları için 7 ülkeden ekibin bölgede çalışmalara katılacağını duyuran UNRWA, insanlara gıda, su ve ilaç yardımı yapıldığını bildirdi.

İsrail Genelkurmay Başkanı Şaul Mofaz, Batı Şeria'da 3 hafta boyunca süren operasyonlarda 1200'ü gerilla 5 bin Filistinlinin tutuklandığını söyledi.

Cenin'de 5 kişi enkazdan sağ çıkarıldı. Görgü tanıkları, 2'si çocuk, 1'i kadın 5 kişinin Cenin hastanesine kaldırıldığını, ancak durumlarının çok kötü olduğunu söyledi.

İnsan hakları örgütleri, Cenin'de en az 300 kişinin öldüğünü açıkladı. Avukatlardan oluşan bir insan hakları örgütü, görgü tanıklarına dayanarak yaptığı açıklamada, en az 300 kişinin öldüğünü, 8 bin ila 13 bin 500 kişinin de kayıp olduğunu bildirdi.

İsrail polisi, Doğu Kudüs'te 20 Filistinli aileyi evlerinden çıkardı. Çıkarılan evlere Yahudi yerleşimciler yerleştirildi. İsrail askerlerinin saldırılarında iki Filistinli öldürüldü, 16 kişi tutuklandı. İsrail askerleri 23 Nisan sabahı Gazze Şeridi'ndeki Vadi Salka köyüne saldırı başlattı. Belde Belediye Başkanı Yusuf Ebu Acin, tanklar, zırhlı araçlar ve buldozerlerle beldenin bir kilometreden fazla bir mesafe içine girilerek yapılan saldırıda, Filistin milli güvenlik binalarının hedef alındığını söyledi. Köyde 16 kişinin İsrail askerleri tarafından tutuklandığı belirtildi. Bu arada, Batı Şeria'nın el-Halil kentinde, iki Filistinlinin öldürüldüğü bildirildi.

Filistin kaynakları, Cibaliye mülteci kampında bir evde meydana gelen patlamada 3 Filistinlinin öldüğünü belirttiler. El-Halil'de ise İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu 2 Filistinli öldü. İsrail ordusu Cenin yakınında bir köyde ise, 14 yaşında bir Filistinli çocuğu öldürdü, 10 kişiyi de yaraladı. Gazze'de İsrail askerleri tarafından öldürülen 3 çocuğun cesetleri teslim edilmedi. Öldürülen Filistinlilerin tamamının 14 yaşında ve öğrenci olduğu belirtildi.

İsrail tankları el-Halil kentini işgal etti. Kentte tutuklamalara girişen İsrail askerleri 6 Filistinliyi şehid etti. Bölgede bulunan solana, "Gördüğüm yaşam koşulları karşısında şoke oldum" dedi.

Cenin mülteci kampındaki Filistinliler, kampta yaşanan katliamın destekçisi olan ABD'nin kendilerine gönderdiği "insani yardım"ı reddetti. ABD Uluslar arası Kalkınma Ajansı'nın (USAID) gönderdiği çadır, gıda ve çocuklar için oyuncaktan oluşan yardımın, kamp İsrail tarafından Amerikan silahlarıyla yıkıldığı için reddedildiği belirtildi. Kampın yardım komitesinden İbrahim Hüseyin, "Katillerimizin elinden besleneceğimize açlıktan ölürüz daha iyi" dedi. İsrail Batı Şeria'daki Cenin mülteci kampını yerler bir etmiş; yüzlerce kişi ölmüş, 5 bin kadar kişi evsiz kalmıştı.

9 Nisan'da çekildiği Batı Şeria'nın Kalkilya kentine 26 Nisan sabahı ikinci kez giren İsrail ordusu, kenti ve üç köyü bir süre işgal etti. 15 tank ve zırhlı araçla kente giren ordu, sokağa çıkma yasağı ilan ettikten sonra evlerde teker teker arama yaptı. Operasyonlarda Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nin yerel liderlerinden intihar saldırısı planlayıcısı Raid Musa Nazal'ı öldüren askerler, en az 46 Filistinliyi daha gözaltına aldı. Beytüllahim'de kuşatma altında bulunan Doğuş Kilisesi'den 26 Nisan günü serbest bırakılan 4 Filistinlinin 2'si kimliği belirlenemeyen kişilerce vurularak yaralandı. İsrail, kiliseden çıkan 9 Filistinli gençten 8'ini de serbest bıraktı. Ayrıca Gazze Şeridi'nde bir Filistinli kadın, İsrail askerlerince öldürülürken, Filistin lideri Arafat'ın karargahının kuşatma altında tutulduğu Ramallah'ta Cuma namazı sonrası çatışma çıktı.

Batı Şeria'daki bir Yahudi yerleşimine düzenlenen saldırıda 4 İsrailli öldürüldü, 6 kişi yaralandı. İsrail saldırıdan Filistin lideri Yaser Arafat'ı sorumlu tuttu.

Filistin Mültecileri Yardım Komisyonu UNRWA Genel Başkanı Peter Hansen, Cenin'den sürülen binlerce mültecinin akıbetinin ne olduğunu bilmediklerini söyledi. Hansen,. "Cenin'de yaşananlar bir insanlık dramıdır. Cenin Mülteci Kampı'ndan binlerce kişi sürüldü, 800'den fazla ev yerle bir edildi ve kampın alt yapısı tamamen yok edildi" diyen Hansen, 13 bin mültecinin yaşadığı bu kamptan sürülen binlerce mülteciye hâlâ ne olduğunu bilemediklerini açıkladı. UNRWA Başkanı, bu binlerce mültecinin cesetlerinin enkaz haline getirilen binaların altında mı, yoksa başka yere mi nakledildikleri üzerinde araştırmalarını sürdürdüklerini belirtti. Hansen, BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından oluşturulan heyetin acilen buna cevap araması gerektiğini de söyleyerek, Cenin halkına her türlü yardımı yaptıklarını ancak İsrail'in Cenin'de katliamı işlediği günlerde hiçbir kafilenin kampa girmesine izin verilmediğini belirtti.

İsrail tankları 29 Nisan'da Batı Şeria'nın El Halil kentini işgal eti. İsrail askerlerinin onlarca tank, zırhlı araç ve saldırı helikopteri desteğinde gerçekleştirdiği işgal sırasında 9 Filistinli öldü, 20'den fazlası da yaralandı. Görgü tanıkları, 9 Filistinlinin zırhlı araçlara eşlik eden saldırı helikopterlerinin açtığı makineli tüfek ateşi sonucu hayatını kaybettiğini söylediler.

İsrail hükümeti Cenin mülteci kampında inceleme yapmak üzere bölgeye gitmek isteyen BM heyetinin gelişine izin vermeyen tavrını sürdürme kararı aldı.

Gazze Şeridi'nde İsrail askerlerin açtığı ateşte iki Filistinli öldü.

İsrail Cenin'de bulunan mülteci kamplarında karşılaştığı direnişi katliamla kırmaya çalışıyor. Filistin kaynakları, Cenin'de iki gün içinde ölen Filistinli sayısının en az 35 olduğunu kaydettiler. Kahire'deki Arap Birliği dışişleri bakanları toplantısında konuşan Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa, Cenin ve Nablus'ta sadece bir günde 100 Filistinlinin öldürüldüğünü söyledi. Olağanüstü toplantıda, İsrail'in çekilmesi için BM ve ABD baskısının artırılması istenerek, 'Müeyyide ve askeri güç kullanımını öngören' BM Şartı'nın 7. maddesinin İsrail'de uygulanabilmesi için baskı kararı aldı...

Filistin Yönetimi uluslararası topluma 'katliamın' durdurulması için acil müdahale çağrısında bulundu. Bölgedeki İsrail güçlerinin komutanı Tat Aluf Eyal Şleyn de İsrail radyosuna yaptığı açıklamada, 'Filistinlileri, duvara sıkıştırdıkları, teslim olmaları için saldırıya geçtikleri' ifadesini kullanırken, teslim olmayanları öldüreceklerini söylemişti. İsrailli komutan açıklamasında, karşı tarafa çok sayıda kayıp verdirdiklerini belirterek, son Filistinli savaşçıya kadar saldırıyı bırakmayacaklarını bildirdi. Cenin'i kapalı askeri bölge ilan eden İsrail ordusu, gazetecilerin bölgeye girişine izin vermiyor. Filistin Yönetimi'nden yapılan açıklamada 'Katliamın derhal durdurulması için BM Güvenlik Konseyi, ABD Avrupa Birliği ve bütün insani kuruluşlar ile yasal örgütler müdahale etmeleri çağrısında bulundukları' kaydedildi...

FRANSA:

GUATEMALA:

GÜNEY AFRİKA:

GÜRCİSTAN:

HİNDİSTAN: Hindistan'ın Gucarat eyaletinde, fanatik Hinduların Müslümanlar'a yönelik son saldırılarında 6 kişi öldü, 11 kişi yaralandı.

Hindistan'ın Cammu-Keşmlir eyaletinde, güvenlik güçleri ile ayrılıkçı militanlar arasında çıkan çatışmalarda 15 kişinin öldüğü bildirildi.

HOLLANDA: Hollanda hükümeti, Bosna savaşının kanlı yüzü Srebrenitsa katliamıyla ilgili rapor nedeniyle istifa etti. Hollanda Savaş ve Dokümantasyon Merkezi (NIOD) tarafından Srebrenitsa katliamında Hollanda'nın rolünü belirlemek amacıyla yapılan ve yaklaşık 6 yılda tamamlanan rapor, siyasi krize yol açmıştı. Hollanda'da genel seçimlerin 15 Mayıs'ta yapılması planlanıyordu.

Srebrenitsa raporunda, 30 bin kişiyi savunmak için gereken silahlar ve açık bir görev tanımı olmadan Hollanda askerlerini tehlikeli bir bölgeye gönderdiği için hükümet sert bir biçimde eleştirilmişti. Raporun ardından siyasi tartışmalar ve hükümetin istifası gündeme gelmişti. Çevre Bakanı Jan Pronk, Srebrenitsa raporunun hükümete yüklediği siyasi sorumluluğun gereğini yerine getirmek üzere istifa edeceğini açıklamıştı. Hollanda askeri birliğinin katliamdaki sorumluluğu için sert ifadeler kullanmaktan kaçınılan 3 bin 400 sayfalık raporda, Hollanda hükümetinin 1993'te asker gönderme kararı verirken ilk hatayı, koşulları ve bölgeyi değerlendirememekle yaptığı belirtildi. Raporda, hükümetin asker gönderme kararı verirken, insan hakları ve siyasi kaygılarla hareket ettiği, meydana gelebilecek gelişmeler ve doğabilecek sonuçları iyi dikkate alamadığı, dolayısıyla yerine getirilemeyecek bir görev için asker gönderme kararı vermekle olaylarda doğrudan olmasa da dolaylı sorumluluk taşıdığı görüşüne yer verildi. Aynı hatayı silahlı kuvvetler üst yönetiminin de yaptığı ifade edilen raporda, savaşın devam ettiği bir bölgeye, barışı korumak adına gönderilen Hollanda Birliği'nin görevinin baştan tam belli olmadığı belirtildi.

IRAK: Irak'ın kuzeyinde "keşif uçuşu" yapan Amerikan ve İngiliz uçakları, "ateş açıldığı" iddiasıyla Irak'ı bombaladı. Saldırı, Şubat ayından bu yana bölgeye düzenlenen ilk, yıl içindeki üçüncü bombardıman oldu.

Irak Sağlık Bakanlığı, BM tarafından ülkeye uygulanan ambargo yüzünden iki ayda 29 bin 547 kişinin öldüğünü açıkladı. Bakanlıktan yapılan açıklamada, ambargodan kaynaklanan hastalıklar yüzünden Ocak ve Şubat aylarında ölenlerden 14 bin 91'inin 5 yaşın altında çocuk olduğu belirtildi. Açıklamada, ölümlerin başlıca nedenlerinin bronşit, bağırsak iltihabı, ishal, yetersiz beslenme ve ilaç kıtlığı olduğu kaydedildi.

İNGİLTERE: İngiliz parlamentosunda Ortadoğu'daki gelişmelerin ele alındığı oturumda, İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un savaş suçu işlediği öne sürüldü. İsrail işgalini sert dille eleştiren milletvekilleri, özellikle Cenin kampında olup bitenler ve birçok sivilin İsrail askerleri tarafından öldürüldüğüne dair duyumların mutlaka soruşturulması" gerektiğini ifade ettiler. AB Komisyonu'nun dış ilişkilerden sorumlu üyesi Chris Patten ise İsrail'de, Cenin mülteci kampına insanî yardım girişini engelleyerek, Filistinlilerle anlaşmazlığı körüklemekle suçladı.

İRAN:

İSRAİL: 10 Nisan'da İsrail'in Hayfa kenti yakınlarındaki Kibutz Yagur bölgesinde bir otobüste intihar saldırısı meydana geldi. Saldırıda 10 kişi öldü, 20 kişi de yaralandı.

Batı Yaka'da 2. Gazze Şeridi'nde de 2 kişi olmak üzere 4 Filistinli, İsrail güçleri tarafından hunharca öldürüldü. Filistinli güvenlik yetkilileri, Gazze kentinin güneyindeki Bureyc mülteci kampında iki Filistinli polisin, İsrail askerleri tarafından öldürüldüğünü bildirdi. Öte yandan, İsrail ordusunun Beytüllahim'de 17 gazetecinin basın kartlarına el koyduğu bildirildi.

Dünyanın Cenin katliamının soruşturulmasına yönelik talebi ABD ve İsrail'in ortak girişimi ile engellendikten sonra İsrail, bölgeye gönderilecek "sınırlı yetkili" BM heyetine de izin vermedi.

29 Nisan'da İsrail İşgal kuvvetleri sabahın erken saatlerinden itibaren çok sayıda tank, helikopter ve askeri teçhizat eşliğinde normalde özerk yönetim kontrolünde olması gereken El Halil'e girdi ve şehirde ikamet edenlere karşı sokağa çıkma yasağı ilan etti. Gerçekleştirilen saldırılarda 8 kişi hayatını kaybederken 25 kişi yaralandı, 60 kişi de esir alındı.

İSPANYA:

İSVİÇRE:

İTALYA:

JAPONYA:

KAZAKİSTAN:

KEŞMİR:

KOLOMBİYA:

KORSİKA:

KOSOVA:

KUZEY IRAK:

KUVEYT:

MAKEDONYA:

MALEZYA:

MEKSİKA:

MISIR:

LÜBNAN:

NEPAL: Nepal'de düzenlenen operasyonlarda 35 Maocu gerillanın öldürüldüğü bildirildi.

NİJERYA:

ÖZBEKİSTAN:

PAKİSTAN: Pakistan'ın orta kesimlerinde bulunan Pencap eyaletinin Bakkar kentindeki bir camiye yerleştirilen bombanın patlaması sonucu., ilk belirlemelere göre 12 kişi öldü.

PERU:

RUSYA:

SIRBİSTAN:

SİNGAPUR:

SOMALİ:

SRİ LANKA:

SUDAN:

SURİYE:

SUUDİ ARABİSTAN: Suudi Arabistan'dan bir İngiliz ile bir Kanadalı idama mahkûm edildi.

TACİKİSTAN:

TUNUS:

ÜRDÜN:

YUGOSLAVYA: Yugoslavya hükümeti, eski Yugoslavya'daki savaş suçları için Lahey'de kurulan BM savaş suçları mahkemesiyle tam işbirliğini kabul etti. Dışişleri Bakanı Goran Svilanoviç, devletin bütün organlarından işbirliği yapmalarını istediklerini söyledi. Svilanoviç, kararın Lahey'e yeni savaş suçlularının teslim edilmesi anlamına mı geldiği yönündeki soruyu "Evet böyle bir karardan sonra tüm devlet organlarının Lahey'deki mahkemeyle işbirliği yapmak zorunda olduğunu düşünüyorum. Bu, savaş suçlularının yakalanması ve BM savaş suçları mahkemesine teslim edilmesi anlamına geliyor" şeklinde konuştu.

YUNANİSTAN: Bodrum'dan yasadışı yollarla Yunanistan'ın İstanköy (Kos) Adası'na geçmek isteyen Eritreli üçü kız dört üniversite öğrencisi, Radikal gazetesinde yayınlanan bir iddiaya göre Yunan güvenlik güçleri tarafından yakalandıktan sonra can yeleği giydirilerek denize atıldı. Erkek mülteci boğularak hayatını yitirdi, nişanlısı ve iki kız arkadaşı yarı baygın halde sahile ulaştı.

Ege'de ambarında kaçak taşıyan Bandırma adlı Türk balıkçı teknesi Naksos Adası'nın kuzeyinde battı. Yunan Deniz Ticaret bakanlığı teknede yaklaşık 40 kişinin bulunduğunu, bunlardan 31'inin kurtarıldığını, 2'sinin cesedinin de çıkarıldığını açıkladı.

Ege Denizi'nde şüphe üzerine aranan bir yelkenlide., üzerlerinde seyahat belgeleri olmayan 56 kişi yakalandı.

SİVİL TARİH

YAYIN BİLGİLERİKategori Adı Yurt İçi RaporlarTarih 2002-04-30
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4642999