2 Nisan günü Ankara Abdi İpekçi Parkı havuzu içinde bir ceset gören park görevlileri polis ekiplerine haber verdi. Polis ekipleri, savcının olay yerine gelmesinin ardından havuz etrafında biriken yüzlerce kişinin meraklı bakışları altında cesedi havuzdan çıkarmaya çalıştı. Uzun metal çubuklarla cesedi çekmeye çalışan ekipler, cesedi çıkaramayınca olay yerine gelen 2 dalgıç havuza girerek cesedi çıkardı. Havuzdan çıkarılan kişinin üzerinde kimlik bulunamadı.
10 Nisan'da İstanbul'da Emlakçilik yapan Süleyman Doğruer (72), evinde kafasından tabancayla vurularak öldürüldü. Laleli Mimar Kemalettin Mahallesi Çoban Çavuş Sokak'taki evinde yalnız yaşayan Bağ-Kur emeklisi Süleyman Doğruer, ziyaretine gelen akrabaları tarafından ölü bulundu. Polis Doğruer'in darp edildikten sonra kafasına dört kurşun sıkılarak öldürüldüğünü bildirdi.
İzmir'de Behor Roziya (51) adlı Musevi kuyumcu, 15 Nisan'da işyerinin yakınında öldürüldü. Roziya, sabahleyin işyerinin yakınında silahlı saldırıya uğradı. Roziya, olay yerinde hayatını yitirirken saldırıyı yapan kişi ya da kişilerin kaçtığı bildirildi.
Mardin'in Dargeçit ilçesinde traktörüyle korucu köyü Ilısu'daki kum ocağına giden Şerif Alptekin'in ölümü şüphe yarattı. Olayla ilgili herhangi bir soruşturma başlatılmazken, Dargeçit Savcısı olay yerine gelmesine karşın, ölüm nedenini ortaya koyabilecek bir adli tıp raporuna da gerek duyulmadı.
İhbar üzerine Şişli baruthane Deresi'ne giden polis, derenin kenarında yüzü örtülü ve yüzüstü yazar vaziyette 40 yaşlarında bir kadının cesediyle karşılaştı. Kadının boğazının bıçakla kesilerek öldürüldüğü anlaşıldı. Ekipler, cesette darp izlerinin olduğunu ve gözlerinin de siyah bin bandajla kapatıldığını belirtti.
İstanbul Yenikapı sahilinde 27 Nisan'da esrarengiz bir erkek cesedi bulundu. Üzerinden İhsan Güneş (32) adına düzenlenmiş kimlik çıkan cesette darp ya da yara izine rastlanmadı.
YERİNDE İNFAZ
ve İŞKENCE İLE ÖLÜM
ÖLENLER:
YARALANANLAR:
SİVİLLERE YÖNELİK EYLEMLER:
Hakkari'nin
Şemdinli ilçesinde Aşağı Kayalar köyünde oturan Ercan Torun (12), Baboş
mevkiinde hayvanlarını otlatırken mayına bastı. Mayının patlaması sonucu ağır
yaralandı.
AZINLIK
HAKLARI:
Van'ın Özalp ilçesinin Şehittepe köyünde Şehittepe İlköğretim Okulu yakınlarında buldukları el bombasıyla oynayan çocuklardan Cihan Yazan (7) olay yerinde hayatını yitirdi, Ömer Yazan (10) ve Hayati Yazan (9) yaralandı.
Siirt'in Eruh ilçesinden Siirt'e yerleşen Özalp ailesinin 15 yaşındaki çocuğu Rıdvan ve amcaoğlu Ahmet 16 Mart günü koyunlarını otlattıkları sırada, birinin ölümüne, diğerinin yaralanmasına sebep olan bir olay yaşandı. Rıdvan, Eruh yolu üzerinde bulunan askeri atış alanının yakınında bulduğu bombayla oynadığı sırada bombanın patlaması sonucu feci şekilde can verdi. Beraber koyun otlatmaya giden amcaoğlu Ahmet ise bacaklarına isabet eden şarapnel parçalarıyla yaralı olarak kurtuldu.
13 yaşındaki R.Ç., 12 yaşındaki İ. Ç. Ve 14 yaşındaki E. Ç. ile N. S. Hakkari'nin hem köy hem de bir bölge adı olan ve boşaltıldığı 1992 yılına kadar birçok mezradan oluşan Otluca köyünde oturmaktadır. Adı geçen çocuklar bir çukurda bir çift yırtık askeri bot ile bir çift eldiven görürler. Evlerine dönerken beraberinde onları da götürürler. Peşlerinden hem Hakkari Dağ Komando Tugayı hem de İl Jandarma Alayı harekete geçer ve çocuklar evlerinde suç delili olan bot ve eldivenlerle kıskıvrak yakalanırlar. Sorgular yapılır, ifadeleri alınır, eldivenler, botlar teslim alınır. Dağ Komando Tugayı'ndaki vukuata Hakkari İl Jandarma "olay yeri tutanağı" düzenler. Ve çocuklar çıkarıldıkları Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığı'nda ilk ifadelerinden sonra serbest bırakılır. Hazırlık soruşturması tamamlanır, Hakkari Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açılır. Çocukların yargılamalarının yapılabilmesi için bir avukatın olması gerekmektedir. Bu da Hakkari Barosu'ndan istenir. Avukat Mikail Demiroğlu müdafi olarak atanır. Yargılamaya başlanır, iddianame ve tutanaklar çocukların askeri telleri aşarak hurda deposuna kadar girdikleri, 3 çift bot ve 3 çift eldiven çaldıkları şeklindedir. Ancak başka malzemeler, masalar da çalınmıştır. İlk etapta çocuklar bu malzemelerden de sorumlu tutulurlar. Ancak mahkeme sadece 3 çift bot ve 3 çift eldivenle ilgilenir. Çocuklar mahkemede bir çift bot ve eldiven bulduklarını anlatır. Ot temizlerken askeri telörgü olmayan çukur bir yerde yırtık botları bulduklarını anlatırlar. Çocukların yaşları 11-15 arasında olduğundan yargılama gizli yapılır. Tutanakları düzenleyen jandarma tanık olarak dinlenir. Fakat tutanakların olay sırasında ve olay yerinde değil de, sonradan düzenlendiği anlaşılır. Savcı, olay yerinde keşif yapılmasını ve çocukların suçu ayırt edip etmeyeceğinin belirlenmesi için doktor raporunun alınmasını ister. Yargılamaları devam eden R. Ç., İ. Ç., E. Ç. ile N. S. için Van Devlet Hastanesi'nden rapor alınır. Duruşmanın 14 Mayıs'ta yapılacağı karara bağlanır.
Kurban Bayramı'nda gözaltına alındığı açıklanan Coşkun Doğan'dan haber alınamadı. İHD İstanbul Şubesi, gözaltına alınan ancak nerede olduğu bildirilmeyen Doğan hakkında bilgi verilmesi talebiyle, 2 Nisan'da Galatasaray Postanesi'nden İçişleri Bakanlığı'na mektup gönderdi.
Van'da Tutuklu ve Hükümlülerle Yardımlaşma Dayanışma Derneği'nden (THYD-DER) çıkarken görülen Fedakar Çaçan adlı gençten haber alınamadı. İHD Van Şubesi'nden yardım isteyen anne Gülşen Çaçan, Van Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak, oğlunun bulunmasını istedi. Yardım yataklık suçunun af kapsamına alınmasıyla oğlunun cezaevinden çıktığını söyleyen anne Çaçan, oğlunun gözaltına alınabileceği düşüncesiyle Van Emniyet Müdürlüğü'ne yaptığı başvurudan da olumsuz cevap aldı.
İstanbul Beşiktaş'ta bir kadına tecavüz edilmesi olayına ilişkin 2 polis memuru yargılandı. İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde duruşmaya, tutuklu yargılanan Nihat yıldız ile gıyabi tutuklu sanık Engin Konak katıldı. Nihat Yıldız'ın avukatı Sezai Denel, sanıklar hakkındaki suçlamanın niteliği göz önüne alınarak, duruşmaların gizli yapılmasını istedi. Avkuat Denel'in talebine yerinde bulan mahkeme Heyeti, duruşmaların gizli yapılmasına karar verdi.
Mardin'in
Ömerli ilçesinde Şehmus Batuk ilçe Emniyet Müdürlüğü'nde dövüldüğü iddiasıyla
suç duyurusunda bulundu. Çalıştığı kahvehanede müşteri ile tartışması üzerine
götürüldüğü ilçe Emniyet Müdürlüğü'nde dövüldüğünü iddia ederek savcılığa
başvuran Şehmus Batuk, İlçe Emniyet Amir Vekili ile ismini bilmediği bir polis
memuru hakkında suç duyurusunda bulundu. Batuk, Emniyet'te dövüldükten sonra
ailesinin kendisini almaya geldiğini ve kaldırıldığı Mardin Devlet
Hastanesi'nin kendisini Diyarbakır Devlet Hastanesi'ne sevkettiğini belirterek,
"Beni dövenlerden adalet önünde hesap soracağım" dedi. Kaymakam Muammer Balcı
ise, "İddiaların aslı yok" dedi.
Bingöl'ün
Karlıova ilçesinde vatandaşlara kar üzerinde işkence yaptıkları öne sürülen
dört astsubay hakkında dava açıldı. Astsubaylarla birlikte vatandaşlara
işkence yapmak suçundan zanlı bir belediye zabıtası da sanıklar arasında yer aldı. İddialara göre olay şöyle gelişti: Karlıova Jandarma Komutanlığı'nda
görevli astsubaylar Ali Özsevim, Hasan Çoban, Şinasi Bilici ve Kenan Gayaker,
geçen yıl Şubat ayında ilçeye bağlı Yorganç Köyü'nde PKK'lıların bulunduğuna
yönelik bir ihbar aldı. Yüzlerine kar maskesi geçiren astsubaylar, Hüseyin
Ata'nın evine baskın düzenledi. Ata ile birlikte çocuklarını ve eşini
dışarıya çıkaran astsubaylar, kar üzerine yatırdıkları mağdurları PKK'lılara
yardım ettikleri gerekçesiyle saatlerce sorgu!adı. Ata'nın komşusu Selahattin
Öğe'nin evinde de arama yapan astsubaylar, mağdurları korkutmak için yere
doğru otomatik silahlarla ateş de açtı. Fesih Ata ve Selahattin Öğe'yi feci
şekilde döven astsubaylar bu iki kişiyi yanlarına alarak ilçe merkezine gitti.
Mağdurları bir süre jandarma nezaretinde de tutan astsubaylar, daha sonra
gözaltındakileri serbest bıraktı.
İşkence
mağdurlarının üniversite tıp fakültelerinden aldıkları raporlarla işkencecilere
peşpeşe dava açması üzerine İstanbul üniversitesi Rektörlüğü aldığı bir
kararla, bundan sonra mağdurların başvurularını değerlendirmeye almayacağını
açıkladı. Karar, avukatların delil toplama hakkına da bir darbe olurken, Avukat
Süleyman Anıl, kararın iptali için İdare Mahkemesi'ne başvurdu.
Bingöl'ün
Karlıova ilçesinde geçen yıl JİTEM tarafından kaçırılan ve işkence yapılıp
sonra "öldü" denilerek yola bırakılan Selahattin Öğe'ye işkence yapan askerlere
dava açıldı. Karlıova Jandarma Karakol Komutanı Ali Özsevim, Karakol komutan
yardımcısı Hasan Çoban, Astsubaylar Şinasi Bilici ve Kenan Gayaker, erler
Oğuzhan Türkoğlu ve Hüseyin Selçuk hakkında "İşkence yapmak, efrada kötü
muamele ve görevi kötüye kullanmak" suçlarından dolayı Bingöl Ağır Ceza
Mahkemesi'nde dava açıldı. Sanıklar hakkında TCK'nın 243 ve 245. maddeleri
uyarınca 11 yıla kadar hapis cezası istendi.
İstanbul'da
Emine Pak adlı kadın cep telefonu çaldığı iddiasıyla gözaltına alındı.
Çocukları 6 yaşındaki Dilara ve 5 yaşındaki Barış ile birlikte götürüldüğü
Güngören Polis Karakolu'nda, çocuklarının gözleri önünde tekme-tokat dövüldü,
saçlarından tutularak yerlerde sürüklendi, sözlü cinsel tacize maruz kaldı,
yatırılarak çiğnendi.
Ankara'nın
Tuzluçayır semtindeki 30 Ağustos Karakolu'nda işkence gören Mehmet ve İsmail
Candoğan'ın yaptığı suç duyurusu üzerine 8 polis hakkında "kötü muamele"
suçundan açılan davaya bakıldı. 8 polisin, Candoğan kardeşleri vahşi bir
şekilde dövmesi üzerine açılan davanın 19 Nisan'da yapılan duruşması, Ankara 3.
Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşma beklenen evrakların mahkemeye
ulaşmaması nedeniyle ileri bir tarihe ertelendi.
Küçükyalı'da
şüphe üzerine gözaltına alınan Gökmen Alakuş adlı genç, sevkedildiği Gayrettepe
Asayiş Şube Müdürlüğü'nde 2 gün süreyle işkence gördü. Şişli Nöbetçi Cumhuriyet
Savcılığı'na şikayet dilekçesi vermesi, görevli polislerce engellenen Alakuş,
İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na başvurdu. Gayrettepe Asayiş Şube Müdürlüğü'nde
vücudunun çeşitli yerlerine elektrik verildiğini ileri süren Alakuş, işkenceci
polisler hakkında dava açacağını söyledi.
Avrupa
Konseyi, yayınladığı bir raporla Türkiye'nin işkence ve kötü muamele ile
mücadelede başarılar elde etmeye başladığını kamuoyuna açıkladı. Avrupa Konseyi
İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) tarafından açıklanan Türkiye raporunda, insan
hakları konusunda 2000 yılından bu yana gözlenen iyileşmenin sürdüğüne dikkat
çekildi. Komite'nin geçen yıl 2-14 Eylül tarihleri arasında Türkiye'de yaptığı
gözlemlere dayanan rapor, gözaltındaki kötü muamele vakalarının hızla
azaldığını vurguladı. Türkiye'de karakol, hapishane ve diğer gözaltı yerlerinde
bulunanlarla ilgili raporda genelde olumlu bir gelişmenin olduğu belirtildi.
Gülderen
Baran'a işkence yapmaktan yargılanan polisler zamanaşımından beraat ettirildi.
İşkence nedeniyle vücudunda kalıcı sakatlık oluşan Gülderen Baran ise, işkence
altında imzalatılan ifadeler ve kendisine işkence yapmak suçundan yargılanan
polislerin aleyhine tanıklıkları nedeniyle müebbet hapse mahkûm oldu.
Aynı
mahkemede üç ayrı işkence davasından yargılanan polis ere ceza veren mahkeme,
sanıkların 'aynı suçu bir daha işlemeyeceklerine kanaat getirip' cezaları
erteledi.
Ãstanbul'da
8 Eylül 1996 tarihindeki bir örgüt operasyonunda gözaltına alınan 20 kişiye işkence
yaptıkları iddiasıyla Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde görevli 7 polis
hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Bunun üzerine başkomiser Bayram Kartal ile
Yusuf Õz, Ali Kaya, Mustafa İnal, Yalçın Büyükhan, Zafer Virlan ve Nazif
Aktaş isimli polisler hakkında İstanbul 7.Ağır Ceza Mahkemesi'nde TCK'nın 243.
maddesi uyarınca 'cürmü söyletmek için işkence yapmak' suçundan dava açıldı.
Mağdur1ar, ifadelerinde polislerin kendilerine askıya alma, Filistin askısı,
elektrik verme, hayalarının sıkılması, falaka, kaba dayak, uzun süre ayakta
bekletme, hakaret ve tehdit gibi işkenceler yaptıklarını ileri sürdü.
Emniyet'te dokuz gün kaldıktan sonra çıkarıldıkları DGM Adli Tabipliği'nde
işkence yapıldığına dair rapor alan 20 mağdurdan 13'ü, yargılama sırasında
işkence yapan polisleri teşhis etti.
Davanın
geçen hafta yapılan son duruşmasında mahkeme heyeti, yedi polise, işkence
yapmak suçundan 1 yıl 2'şer ay ağır hapis ve 3 ay 15'er gün memuriyetten men
cezası verdi. Ancak mahkeme heyeti, 'sanıkların geçmişteki hali ve suç işleme
konusundaki eğilimlerine göre cezanın ertelenmesine' kanaat getirerek sanık1arı
serbest bıraktı.
Kararın
ertelenmesine yalnızca üye hãkim Mehmet Uysal, diğer işkence davaları
nedeniyle muhalefet şerhi koydu. Bir daha işkence suçu işlemeyeceklerine kanaat
getirilerek cezaları ertelenen polislerden Bayram Kartal ile Yusuf Õz iki,
Mustafa İnal, Yalçın Büyükhan ve Nazif Aktaş ise bir işkence davasından daha
aynı mahkemede yargılandı.
Köprü
ve otoyollara 23 Haziran 2001 tarihinde yapılan fahiş zamlara karşı, Tüketiciyi
Koruma Derneği (TükoDer) tarafından açılan dava, "yürütmenin durdurulması"
kararıyla sonuçlandı. Ankara 4. İdare Mahkemesi verdiği kararın gerekçesinde
"zamların ekonomik sıkıntının aşılması açısından iç kaynak teminine yönelik
olduğunun anlaşıldığı ve önemli kamusal faaliyetlerden olan ulaşım sektörünün
öncelikli olarak devletin gelir artırıcı bir kalemi olarak görülmesinin hukuka
aykırı olduğu belirtildi. TükoDer Genel Başkanı Mehmet Sevim, kararın kaynak
yaratma amacıyla kamusal hizmetlere yapılan zamların yanlışlığını gösterdiğini
ifade etti.
ÇEŞİTLİ AMAÇLARLA YAPILAN
BASKI VE TEHDİTLER
Diyarbakır Polis Okulu Spor
Salonu'ndaki judo ve tekvando kurslarına 3 yıl boyunca giden S.I.'nın (17)
hayatını değiştiren ve onu ölüme götüren olay, okul idaresinin 14 Mart
tarihinde yaptığı rutin bir aramada ortaya çıktı. Namık Kemal Lisesi okul
idaresinin tüm sınıflarda yaptığı arama sırasında, 9/P sınıfında okuyan
S.I.'nın üzerinde bir disket ve iki adet sahte öğrenci kimlik kartı buldu.
Müdür yardımcıları tarafından bilgisayara takılarak incelenen diskette HADEP'in
propaganda ve çalışmalarına ilişkin bilgilerin olduğu görüldü. Üzerinde
yakalanan disket ve bulunan sahte kimlikler nedeniyle disipline verilen S.I.,
okuldan uzaklaştırıldı. S.I.'ya tasdiknamesinin verilmesi için ailesinin okula
gelmesi beklenirken, sonraki gün kendisini ablası diye tanıtan sivil giyimli
bir polis okula gelerek, ailesinden habersiz S.I.'nın tasdiknamesini aldı. S.I.
alelacele Melikahmet Lisesi'ne kaydedildi. Namık Kemal Lisesi'nde okuyan
arkadaşlarıyla vedalaşmaya gelen S.I., daha önce onu tanıyan ve okulda görevli
polislerle yakınlığını bilen arkadaşları tarafından dışlandı. Üzerinde HADEP'e
ilişkin bilgileri içeren disket ve sahte kimlik bulunmasının okulda
duyulmasıyla, vedalaşmaya gelen S.I. öğrenciler tarafından yuhalandı.
Melikahmet Lisesi'ne iki hafta kadar devam eden S.I., 30 Mart günü Bağlar
semtinde bulunan evlerinde tek sayfalık bir mektup yazdıktan sonra, karnına av
tüfeği dayayarak ateşledi. Yakınları tarafından Dicle Üniversitesi Tıp
Fakültesi Hastanesi Acil Servisi'ne kaldırılan S.I. kurtarılamadı.
ADANA: Adana'da "Kürtçe
eğitim için dilekçe verdikleri" ve PKK'ye yardım ve yataklık yaptıkları
iddiasıyla, 1'i öğretmen, 2'si üniversite öğrencisi 3 kişi gözaltına alındı.
AĞRI:
ADIYAMAN:
ANKARA:
ANTALYA:
ARDAHAN:
BATMAN: Batman'da Kürtçe
eğitim talebinde bulunan 32 kişi;
BİTLİS:
BİNGÖL:
BOLU:
BURDUR:
BURSA:
ÇANAKKALE: Çanakkale'nin Ezine ilçesinde, yurtdışına çıkış hazırlığı yapan 7 Afgan yakalandı.
ÇORUM: Çorum merkeze bağlı
Yağdiğin köyünde 37 kişi, zikir yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alındı.
DENİZLİ:
DİYARBAKIR: İsrail'in
Filistin halkına yönelik katliamını protesto etmek isteyen Dicle Üniversitesi
öğrencilerine polis saldırdı. 15-20 kişi gözaltına alındı.
DÜZCE: Düzce'de jandarma
kontrolü sırasında Gaziantep'ten İstanbul'a giden yolcu otobüsünde 18 Iraklı
kaçak yakalandı.
EDİRNE: Edirne'de yasadışı
yollardan Yunanistan ve Bulgaristan'a gitmek isteyen yabancı uyruklu 134 kişi
yakalandı.
Uzunköprü ve Meriç
ilçelerinde Yunanistan'a ve buradan da aynı yollarla Türkiye'ye giriş yapan
yabancı uyruklu 44 kişi gözaltına alındı.
ELAZIĞ:
ERZURUM:
GAZİANTEP: Atılım gazetesi Gaziantep muhabiri Yüksel Bulut 7 Nisan günü Yukarıbayır
Mahallesi'nde ziyarete gittiği evden polis tarafından gözaltına alındı.
Anayasa'nın 42. maddesinin değiştirilmesi
talebiyle TBMM'ye dilekçe gönderen 3 kişi gözaltına alındı.
HAKKARİ:
HATAY: Hatay'ın Samandağ
ilçesinde Afganistan, İran, Irak,
Somali, Pakistan, Filistin ve Türkiye'nin çeşitli kentlerinden 500 mülteciden
274'ü gemiyle İtalya'ya kaçarken yakalandı.
İSTANBUL: Marmara Üniversitesi Göztepe Kampüsü önünde basın açıklaması yapan üniversite öğrencilerine saldıran polis 14 kişiyi gözaltına aldı.
Pendik'te Evrensel gazetesinin dağıtımını yapan Mustafa Şakaroğlu ve Okan Yiğit gözaltına alındı.
İstanbul'daki İmam-Hatip liselerinde uygulanan başörtüsü yasağını protesto etmek için Eyüp Sultan Camii'nde 5 Nisan'da Cuma namazından sonra dua okumak isteyen dört kişi gözaltına alındı.
F Tipi Cezaevlerinde süren ölüm oruçlarının son bulması amacıyla baroların önerdiği "üç kapı üç kilit" uygulamasının kabul edilmesi için Beyoğlu'nda eylem yapmak isteyen 15 kişi, polis tarafından dövülerek gözaltına alındı.
İstanbul'da polisler tarafından kaçırılan TAYAD çalışanı Murat Bargu ile Ekmek ve Adalet okuru Aytekin Dönmez'in gözaltına alındığı kabul edildi.
İstanbul'da "Önleme Huzur 34 A Uygulaması" adı altında yapılan operasyonlarda, 2'si yabancı 255 kişi gözaltına alındı.
"Halk Muhtırayı 1 Mayıs'ta verecek" yazılı afişleri İstanbul'un çeşitli yerlerinde asan 40 kişinin gözaltına alındığı belirtildi.
Tuzla Organize deri Sanayi Bölgesi'nde 105 gündür direnişte olan 7 işçi gözaltına alındı.
Yasak nedeniyle eğitim hakları ellerinden alınan mağdur öğrenciler Eyüp sultan Camii bahçesinde protestolarını devam ettirdi. Protesto sırasında 3 kişi gözaltına alındı. Kadıköy İHL öğrencileri de okul çıkışında eylem yapmak istedi ancak 13 öğrenci gözaltına alındı.
İstanbul'da huzur ve güvenliğin sağlanması amacıyla gerçekleştirilen uygulamalarda, 2'si yabancı uyruklu 329 kişi gözlem altına alındı.
Yedinci Gündem editörü Ayten Akgün, idare çalışanı Davut Uçar ve arşiv
çalışanı Birsen Deli ile haftalık Kürtçe Azadiya Welat gazetesi çalışanlarından
Mikail Şit gözaltına alındı.
Mecidiyeköy ve Beşiktaş ilçelerinde 1 Mayıs afişleri yapan Türkiye
Komünist Partisi (TKP) üyesi 16 kişi gözaltına alındı.
Alibeyköy Yeşilpınar'da Ercan Büyüktaş adlı bir kişi gözaltına alındı.
Kadıköy'de İsrail'in işgalini
protesto etmek isteyen 14 örgütün eylemini polis engelledi. İHD'lilerin
İstiklal Caddesinde düzenlemek istediği meşaleli yürüyüş de polis engeliyle
karşılaştı. İsrail'i destekleyen hükümetin politikalarına uygun davranan polis
iki eylemde 23 kişiyi gözaltına aldı...
İZMİR: İzmir'in Sığacık
Teke Burnu'ndan yurtdışına çıkmaya çalışan 49'u Pakistanlı, 25'i Iraklı, 5'i
Hindistanlı, 10'u Suriyeli ve 1'i Bangladeşli 90 kaçak gözaltına alındı.
Bornova'da bulunan BMC Fabrikası önünde Emeğin Partisi'nin bülteni "Emeğe
Sesleniş"i dağıtan Bülent Kılıç, Turan Kara, Deniz Çetin ve Günay Ayaz isimli
parti üyeleri gözaltına alındı.
Halkın Demokrasi Partisi (HADEP)
İzmir İl Başkanı Cemal Coşgun ve iki parti üyesi polis tarafından tartaklanarak
gözaltına alındı.
KAHRAMANMARAŞ: Maraş'ın
Pınarcık ilçesi Alibeyuşağı köyüne baskın düzenleyen jandarmalar, yasadışı örgüt
üyesi oldukları iddiasıyla aradıkları Mehmet ve İbrahim Renkli kardeşleri
bulamayınca köyden 7 kişiyi gözaltına aldılar.
KOCAELİ: Kocaeli Emniyet
Müdürlüğü'nce yapılan Huzur operasyonunda 94 kişi gözaltına alındı.
Emeğin Partisi (EMEP) Kocaeli İl Örgütü üyesi üç kişi "Filistin'e
Özgürlük" yazılı afişi asarken gözaltına alındı.
MALATYA:
MARDİN: Mardin'in Yalım
beldesinde bir eve baskın düzenleyen askerler, HADEP Mardin Merkez ilçe
yöneticisi Fahri Demirtaş Mehmet Bakay ile oğlu Aziz Bakay'ı gözaltına aldı.
MERSİN:
MUĞLA:
MUŞ: Muş'un Malazgirt
ilçesinde, yurda kaçak giren yabancı uyruklu 47 kişi gözaltına alındı.
ORDU:
SAMSUN:
SİİRT: Kürtçe eğitim önünde
engel olarak görülen Anayasa'nın 42. maddesinin kaldırılması için Meclis'e
mektup gönderen 3 kişi, polis tarafından gözaltına alındı.
HADEP tarafından yurt genelinde başlatılan kampanya kapsamında Siirt'te
TBMM'ye mektup ve faks gönderdikleri gerekçesiyle 33 kişi gözaltına alındı, 5
kişi tutuklandı...
SİVAS:
ŞANLIURFA:
TRABZON:
TOKAT:
TUNCELİ: Haklarında ifade
verildiği gerekçesiyle EMEP üyesi Gökhan Gündoğan ve Gökhan Yılmaz ile enerji
Yapı Yol-Sen Genel Merkez Üyesi Metin Turan sorgulandı.
VAN: Van'ın Başkale ilçesinde kaçak yollarla giriş yapan Irak ve Afganistan uyruklu 71 kişi yakalandı.
YOZGAT:
ADANA:
ANKARA:
BATMAN:
BİNGÖL:
BURSA:
DİYARBAKIR:
ELAZIĞ:
ERZURUM:
GAZİANTEP:
İSTANBUL:
İZMİR: Menemen ilçesi Asarlık beldesinde, Kürtçe eğitim için dilekçe verdirdiği gerekçesiyle aranan Dilber Öztürk gözaltına alındı. HADEP İzmir il Kadın Kolları yönetiminde olduğu bildirilen Dilber Öztürk tutuklanarak cezaevine gönderildi.
KOCAELİ:
MERSİN:
MUŞ: Muş'ta Anayasa'nın 42. maddesinin değiştirilmesi için TBMM Başkanlığı'na
dilekçe gönderdikleri gerekçesiyle gözaltına alınan 6 HADEP'liden 2'si
tutuklandı.
SAKARYA:
SİİRT: HADEP tarafından
yurt genelinde başlatılan kampanya kapsamında Siirt'te TBMM'ye mektup ve faks
gönderdikleri gerekçesiyle 33 kişi gözaltına alındı, 5 kişi tutuklandı...
ŞANLIURFA:
Bir kadına sarkıntılık ettiği iddiasıyla gözaltına alınan Ahmet Arslan'ın 7 Nisan sabahı 04.00 sıralarında Fikirtepe'de gözaltına alındıktan sonra Hasanpaşa Karakolu'nda kazağıyla kendini nezarethane parmaklıklarına astığı açıklandı. Arslan'ın tutulduğu nezarethanede güvenlik kamerası olduğu da öğrenildi.
Sarkıntılık suçundan gözaltına alınan Ahmet Arslan'ın nezarethanede kendini kazakla asarak intihar etmesine ilişkin Hasanpaşa Polis Karakolu'nda görevli iki polis açığa alındı. İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir, soruşturma başlattığını açıkladı. Konuyla ilgili müfettiş talebinde bulunduğunu da belirten Özdemir, "Gözaltındaki kişilerin mutlaka gözle görülecek, kulakla duyulabilecek mesafede kontrol altında tutulması gerekir. Bu olayların olmaması gerekir" dedi.
Otomobiline aldığı bir kadına sarkıntılık ettiği iddiasıyla gözaltına alınan Ahmet Arslan, gözaltında tutulduğu Fikirtepe'deki Hasan Paşa Karakolu'nun nezarethanesinde asılı bulundu. Kazayağıyla kendini nezarethane parmaklıklarına astığı öne sürülen Arslan'ın cesedi otopsi yapılması için Adli Tıp Kurumuna kaldırıldı. Adli ve İdari soruşturma başlatılan olayla ilgili polis bilgi vermekten kaçınırken, cenazenin alınması sırasında gazetecilerin görüntü alması da engellendi...
DİYARBAKIR:
ERZİNCAN:
HAKKARİ:
MUŞ:
SİİRT:
VAN:
BOŞALTILAN/YAKILAN KÖYLER
CEZAEVLERİ
Adalet
Bakanı Hikmet Sami Türk, E tipi ceza-evlerinden geri dönüş olmayacağını
belirterek, «Bu bir devlet politikasıdır.» dedi. Ankara Hakimevi'nde düzenlenen
'F Tipi Kapalı Cezaevlerinin Değerlendirilmesi' seminerinin açılışında konuşan
Türk, F tipi cezaevlerine karşı başlatılan açlık grevi ve ölüm orucu
eylemlerinin sona ermeye başladığını bildirdi. Türk, böyle bir zamanda 'Uç
Kapı Uç Kilit' önerisi için imza kampanyası düzenlemenin bu eylemleri açıkça
teşvik etmek anlamına geldiğini söyledi. Meclis Adalet Komisyonu'nda kabul
edilen kanun tasarısıyla insanları ölüm orucu ve açlık grevi eylemlerine
zorlama ve teşvik etmenin ayrı bir suç olarak düzenlendiğini hatırlatan Türk,
tasarı yasalaştıktan sonra bu tür eylemleri teşvik edenlerin
cezalandırılacaklarını belirtti.
Bitlis
Cezaevi'ndeki baskıları ve keyfi uygulamaları protesto etmek için tutuklular
açlık grevine başladı. Tutuklu yakınları tarafından yapılan açıklamada, cezaevi
idaresinin tutuklulara yönelik keyfi uygulamalarının had safhaya ulaştığı
belirtildi. Kitap, gazete, kart ve mektupların cezaevine alınmadığı ifade
edilen açıklamada, ziyaretçilerin de baskılara maruz kaldığı kaydedildi. Açıklamada,
cezaevine ilk getirildiklerinde onur kırıcı davranışlara maruz kalan HADEP'li
yöneticilerin ise 15 gündür hücrede tutulduktan sonra müşahedeye alındıkları
bildirildi.
Milliyet
gazetesinde "canlı bomba" olarak tanıtılan kişilerin yürüyemeyecek durumdaki
ölüm orucu eylemcileri olduğu ortaya çıktı. 155 Polis İmdat telefonlarına
"canlı bomba olarak ihbar edildikleri" açıklanan iki kişinin, ölüm orucunda
oldukları ve başka birinin yardımı olmadan yaşamlarını sürdürmelerine bile
imkân olmadığı ortaya çıktı.Ancak baştan itibaren inandırıcı olmayan olaylar
sonucunda daha önce tahliye edilen "canlı bomba" Özkan Güzel, tutuklanarak
tekrar cezaevine kondu.
Ölüm
orucundan dolayı gizleri görmeyen ve yürüyemeyen Tamer Tuncer idam cezasına
çarptırıldı. Adli Tıp'ın "Cezaevinde kalamaz" raporuna rağmen hakkında idam
cezası verilen Tuncer, son savunmasını bile yapamadı. İzmit Devlet
Hastanesi'nde yatırılan Tuncer'in sağlık durumu ciddiyetini koruyor.
Van THYYD-Der cezaevlerinde keyfi uygulamaların devam ettiğini belirterek, Bitlis Cezaevi'nde bulunan siyasi tutukluların dönüşümlü açık grevine başladığını açıkladı. THYYD-Der adına yönetim kurulu üyesi Nihat Avcı, yaptığı basın açıklamasında cezaevlerinde tutukluların yaşam alanının gittikçe daraltıldığını, tutukluların ihtiyaç duydukları kitap ve yayınları temin etmede engellemelere maruz kaldıklarını, odadaki teyp ve kasetlere el konulduğunu belirtti. Avcı, ziyaretçilerin güvenlik bahanesiyle sürekli tacize uğradıklarını ifade etti. Hasta tutukluların tedavisinin yapılmadığı vurgulayan avcı, koşulların düzeltilmesi için siyasi tutukluların dönüşümlü olarak açlık grevine başladıklarını söyledi.
Ölüm orucunun 340. gününde bulunan ve durumu çok ağır olan Tamer Tuncer tahliye edilmedi. Tuncer'in hükümlülerinin cezasının infazını 6 ay erteleyen CMUK'un 399'uncu maddesi kapsamında salıverilmesini isteyen ağabeyi Berkemal Tuncer, kardeşinin bir türlü tahliye edilmemesini hakkında verilen "idam" cezasının fiilen hayata geçirilmesi olarak değerlendirdi.
Iğdır'ın Aralık ilçesi Kapalı Cezaevi'nde tahliye edileceği günden 17 gün önce ölen mahkum Cumali Başaran'ın ailesi, ölüm nedeninin kendilerine bildirilmediğini kaydederek, araştırma için Cumhuriyet Savcılığı'na başvurdu. Başaran, ruhsatsız silah taşıma suçundan 4 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.
Yasadışı DHKP/C örgütü üyesi olduğu iddiasıyla İstanbul DGM'de tutuklu yargılanan Meryem Altun, katıldığı ölüm orucu eyleminin 301. gününde hayatını kaybetti. F tipi cezaevi uygulamasını protesto amacıyla 301 gün önce Ümraniye Cezaevi'nde ölüm orucu eylemine başlayan ve hayata Dönüş operasyonundan sonra Kartal Özel Tip Cezaevi'ne ardından da tedavisinin yapılması için Sağmalcılar Devlet Hastanesi'ne nakledilen Altun (26) burada öldü.
Sincan F Tipi Cezaevinde tutulan ve çete üyesi olmak suçundan yargılanan Halit Koçyiğit intihar etti. 10 Nisan'da tartıştığı oda arkadaşı başka yere alınınca yalnız kalan Koçyiğit, 11 Nisan'da yatak çarşafıyla intihar etti. Ölümle ilgili soruşturma başlatılırken, otopsi işlemi süren Koçyiğit'in intihar ettiği kesinleşti. Koçyiğit, Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu'na göre çete üyesi olmak suçundan Ankara 1 No'lu DGM tarafından tutuklu olarak yargılanıyordu.
Giresun Kapalı Cezaevi'nde bir tutuklunun kendini astığı açıklandı. İstanbul'da işlediği bir cinayetten dolayı tutuklanan ve 6 ay önce Giresun Kapalı Cezaevi'ne nakledilen 22 yaşındaki Recep Akarsu, 15 Nisan'da tuvaletin demir parmaklıklarına bağlanan naylonla intihar etmiş olarak bulundu. Cesedin otopsi için Trabzon Adli Tıp Kurumu'na sevk edildiği bildirildi.
F Tipi cezaevlerine karşı ölüm orucu yapan yirmi altı yaşındaki Meryem Altun Sağmalcılar Devlet Hastanesi'nde eyleminin 301. gününde hayatını yitirdi. Ümraniye Cezaevi'nde ölüm orucuna başlayan Altun, cezaevleri operasyonunun ardından Kartal Özel Tip Hapishanesi'nde nakledilmiş, durumunun kötüleşmesi üzerine Sağmalcılar Devlet Hastanesi'ne kaldırılmıştı.
Sincan F Tipi Cezaevi'nden tüberküloz teşhisiyle Ankara Senatoryum Hastanesi'ne kaldırılan Hıdır Demir hayatını yitirdi. Devrimci Demokrasi Gazetesi, Demir'in ölümü ile ilgili yazılı açıklama yaparak, Sincan F Tipi Cezaevi yönetiminin Demir'in tedavisini engelleyerek ölümüne sebebiyet verdiğini belirtti.
Avesta Yayınları'nın sahibi Abdullah Keskin'in Washington Post gazetesinin 30 yıllık savaş muhabiri Jonathan C. Randal'ın yazdığı kitabı yayınlayarak "bölücülük" yaptığı gerekçesiyle yargılanmasına başlandı. İstanbul 3 No'lu DGM'deki duruşmaya Keskin ve Randal katıldı. Keskin, "Yazarın deneyimlerinden yararlanacağımıza onu yargılıyoruz." dedi.
Aydın ve Sanatçı Girişimi üyesi 14 kişi, F tipi cezaevini protesto ederek "örgüte yardım ve yataklık" ettikleri iddiasıyla haklarında açılan davada beraat ettiler. DGM Savcısı Talat Şalk, sanatçıların, insani açıdan doğru olduğuna inandıkları F tipi cezaevine karşı tepkilerini ortaya koyduklarını vurguladı. Ankara 2 No'lu DGM'de görülen davanın 8 Nisan'da yapılan karar oturumuna sanıklardan Ahmet Telli, Şükrü Erbaş, Aydın Çubukçu, İlhan Akalın, Ali Balkız, Selma Ağabeyoğlu, Yılmaz Demiral, Hüseyin Şahin, Necmeddin Salaz, Fettah köleli, Oktay Etiman, Zerrin Taşpınar ve Abdullah Aydın ile avukatları katıldı.
Hapisteki
düşünce suçlusu Doç. Dr. Fikret Başkaya'nın, Terörle Mücadele Yasası'nın
(TMY) 8. maddesinde yapılan değişiklikten sonra yargılamanın yenilenmesi
amacıyla başlattığı girişim, skandala dönüştü. En son işlem gördüğü Adalet Bakanlığı'ndan
28 Şubat'ta çıkan dosya, aradan geçen 39 günde İstanbul DGM'ye ulaşmadı. Avukat
Aydın Erdoğan, düşünceleri nedeniyle TMY 8. maddeden kesinleşen 16 aylık
hapis cezası nedeniyle halen hapiste bulunan Doç. Dr. Başkaya için ilk
girişimi, Ekim ayındaki Anayasa değişikliğinden hemen sonra yapmıştı. Erdoğan,
değişiklikle düşünce özgürlüğü sınırlarının genişletilmesinin amaçlandığına ve
ardından çıkarılacak uyum yasalarıyla bunun garanti edildiğine dikkat çekerek,
Başkaya'nın ceza infazının durdurularak, tahliye edilmesini ve yargılamanın
yenilenmesini istemişti.
Radikal
gazetesi yazarı Mine Kırıkkanat ile sorumlu yazıişleri müdürü Hasan Çakkalkurt,
TCK'nın 159. maddesi uyarınca "Devletin Emniyet kuvvetlerini tahkir ve tezyif"
suçlamasıyla yargılandığı davadan beraat etti. Bakırköy 2. Ağır Ceza
Mahkemesi'nde 11 Nisan'da görülen duruşmaya katılan sanık avukatları, dava
konusu 19 Ocak 2000 tarihli "Hokus Pokus Suç" başlıklı yazıdaki konuların
tamamen gerçeği dayalı olduğunu söyledi. Savcı da beraat istedi. Yazıyı düşünce
özgürlüğü kapsamında değerlendirdiğini belirten mahkeme heyeti de sanıkların
beraatine karar verdi.
Ankara
1 No'lu DGM, TCK'nın 312. maddesinden 2 yıl hapis cezasına çarptırdığı ancak uyum yasalarıyla yapılan değişiklik
sonunda "iade-i muhakeme" başvurusu üzerine yeniden yargılamasını yaptığı Yeni
Asya gazetesinin sahibi Mehmet Kutlular'ı ilk duruşmada beraat ettirdi. Karar,
aynı maddeden hüküm giyen ve cezası infaz edilen AKP Genel başkanı Recep Tayyip
Erdoğan'ı da umutlandırdı. Erdoğan, Diyarbakır DGM'ye başvurmadan önce
kendisiyle aynı konumdaki eski Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Şükrü
Karatepe'nin başvurusunun sonuçlanmasını beklemeye başladı.
Devrim
Yolunda İşçi Köylü dergisinin Yazı İşleri Müdürü, 6. sayıda yer alan bir
açıklama nedeniyle açılan dava sonucu İstanbul 1 No'lu DGM tarafından 83 milyon
lira ağır para cezasına çarptırıldı. DGM tarafından gazetenin yazı İşleri
Müdürü'8ne terör örgütünün açıklamalarını yayınlamak suçunun işlendiği
gerekçesiyle verilen 99 milyon liralık ağır para cezası, duruşmadaki hal ve
tavırlar gözönüne alınarak indirildi.
Yargıtay
9. Ceza Dairesi tarafından, "Kudüs Gecesi Davası"nda 17 yıl 6 ay hapis cezasına
çarptırılan Selam gazetesi yazarı Nurettin Şirin "Silahlı Kuvvetler'e yayın
yoluyla hakaret" suçundan yargılandı. Bolu Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan
duruşmaya, hakkında kesinleşen hapis cezasını Bolu F Tipi Cezaevi'nde çeken Nurettin
Şirin katıldı. Mahkemedeki savunmasında, dava konusu "Kemalizm" başlıklı
yazısında, amacının silahlı Kuvvetlere hakaret olmadığını kaydeden Şirin,
Hazreti Muhammed'e karşı yapılan aşağılayıcı konuşmaya cevap verdim. Konuşmayı
yapan general (Yalçın Işımer) Peygamberimizi aşağılamış, ben de tepkimi yazımla
gösterdim. Bana göre, asıl generalin Peygamberimize hakaretten yargılanması
lazım" diye konuştu. Mahkeme, dosyadaki eksiklerin tamamlanması için ertelendi.
Liberal
Düşünce dergisinde yayınlanan bir yazısında, Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa
Bumin ile 3 üyenin kişilik haklarına hakaret ettiği gerekçesiyle Hacettepe
Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mustafa Erdoğan ile derginin sorumlu
yazı işleri müdürü Haluk Kürşat Kopuzlu'nun yargılanmalarına devam edildi.
Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın duruşmasına katılan
Kopuzlu, yazının hakaret içermediğini savundu. Duruşma ileri bir tarihe
ertelendi.
Diyarbakır'da
yaptığı bir konuşmada bölücülük yaptığı gerekçesiyle hakkında Diyarbakır Devlet
Güvenlik Mahkemesi tarafından dava açılan İsveç vatandaşı yazar Mehmet Uzun
beraat etti. Eğitim-Sen'in Ocak 2000'deki toplantısında yaptığı konuşmada,
halkı ayrımcılığa teşvik ettiği iddiasıyla hakkında Diyarbakır 4 No'lu DGM
tarafından dava açılan Uzun, 19 Nisan'da yapılan duruşmasında beraat etti.
Flash
TV'de "F Tipi Cezaevleri"nin ele alındığı "Düzlem Ayna" adlı programda,
"hükümeti, adliyeyi, devletin askeri ve emniyet güçlerini aşağılayıcı
beyanlarda" bulundukları iddia edilen eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar, şair
Ataol Behramoğlu ve gazeteci-yazar Oral Çalışlar'ın da aralarında bulunduğu 9
kişi hakkında açılan davanın görülmesine başlandı. Fikri Sağlar, Mehmet Akif
Han, Ataol Behramoğlu ve Hasan Sonkaya için "hükümeti tahkir etme" suçundan
TCK'nın 159/1-2 maddelerinden ayrı ayrı 6 yıla kadar, Şenay Şenol ve Yalçın
Çakır hakkında "Hükümeti, adliyeyi, devletin askeri ve emniyet muhafaza
kuvvetlerini TCK'nın 159/1-2. maddeleri gereğince ayrı ayrı dörder kez olmak
üzere 24 yıla kadar, Oral Çalışlar'ın da "adliyenin manevi şahsiyetini tahkir
ve tezyif etmek" suçundan aynı maddeden 6 yıla kadar hapisle cezalandırılması
talep edildi. Melek Altuntaş'ın ise "hükümeti, devletin askeri ve muhafaza
kuvvetlerini tahkir ve tezyif etmek" suçundan üçer kez olmak üzere 18 yıla
kadar cezalandırılması istendi.
Genelkurmay Başkanlığı, AK Parti lideri Erdoğan'ın 22 Mayıs 1992'de Rize'de yaptığı konuşma nedeniyle, TCK'nın 159 ve 312. maddeleri uyarınca işlem yapılması istemiyle Adalet Bakanlığı'na suç duyurusunda bulundu.
HADEP eski Genel Başkanı Ahmet Turan Demir'in TMY'nin 'bölücülük propagandası yapmak' suçunu düzenleyen 8. maddesi uyarınca, TSİP ve TKP genel başkanları Turgut Koçak ile Aydemir Güler'in de TCK'nın 'halkı sınıf ve bölge farklılıkları göstererek kin ve düşmanlığa teşvik etmek' suçunu düzenleyen 312. maddesi uyarınca yargılandıkları dava
İSTENEN CEZA
VERİLEN CEZA: HADEP eski Genel Başkanı Ahmet Turan Demir'in TMY'nin 'bölücülük propagandası yapmak' suçunu düzenleyen 8. maddesi uyarınca, TSİP ve TKP genel başkanları Turgut Koçak ile Aydemir Güler'in de TCK'nın 'halkı sınıf ve bölge farklılıkları göstererek kin ve düşmanlığa teşvik etmek' suçunu düzenleyen 312. maddesi uyarınca yargılandıkları davada, hapis cezası kararı çıktı...
ONANAN CEZA
CEZAEVİNE GİREN DÜŞÜNCE SUÇLUSU
Devrim Yolunda İşçi-Köylü gazetesi bir açıklama yaparak gazetenin 25. sayısının İstanbul 4 No'lu DGM tarafından toplatıldığını belirtti.
İşçi-Köylü gazetesinin 12-25 Nisan 2002 tarihli 26. sayısı toplatıldı. 6 No'lu DGM tarafından verilen toplatma kakarına gerekçe olarak derginin 2. sayfasında yer alan "Dersim halkının öfkesi yozlaştırma politikalarınadır", 6. sayfasında yer alan "Meryem Altun ölümsüzlüğe uğurlandı", 8. sayfasında yer alan "Emekçi semtlerin öfkesi mayalanıyor" başlıklı yazılar gösterildi.
Van'ın Edremit ilçesinde bir kahvehanede düzenlenen basın toplantısı izlemek isteyen Doğan haber Ajansı'ndan Sabahattin Yılmaz ve Van'da yerel yayın yapan Alp TV kameramanı Şükrü Akyüz polis tarafından tartaklandı.
ODAK dergisi sahibi Kemal Aydemir yaptığı yazılı açıklamada, Nisan sayılarının toplatıldığını belirti. Derginin 8 Nisan 2002 tarihli 2002-4 No'lu sayısının İstanbul 6 No'lu DGM tarafından toplatıldığını kaydeden Aydemir, toplatmaya gerekçe olarak belirtilen sayıda bulunan yazılarla, 3713 sayılı kanunun 872 maddesine muhalefet edildiğinin gösterildiğini ifade etti.
Haber yapmak için Şırnak'a gitmek isteyen Middle East Brodcasting Center (MBC) Türkiye temsilcisi Daniel Abdulfettah ve kameramanı askerler tarafından Şırnak'a sokulmadı.
19 Nisan'da Evrensel gazetesi muhabiri Savaş Velioğlu, ölüm orucu eylemcilerinden Özkan Güzel'in ailesinin evinden gözaltına alındı.
Gazeteci Faruk Aktaş, bir yakınının pasaportunu almak için gittiği İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde gözaltına alındı. Emniyet Müdürlüğü'ne girişte bıraktığı kimlik bilgilerinin sorgulanması üzerine gözaltına alınan Aktaş, Gayrettepe'deki Asayiş Şube Müdürlüğü İnfaz Masası'na götürüldü. Aktaş hakkında kapatılan 2000'de Yeni Gündem gazetesinde çıkan ve gözaltında tecavüze uğradığı iddia edilen Kamile Çiğci ile ilgili haberi üzerine açılan davada gıyabi tutuklama kararı verildiği öğrenildi.
Yedinci Gündem gazetesinin Mersin Bürosu çalışanı Azad Adıyaman tutuklandı. Adıyaman'ın tutuklanma gerekçesi ise Mersin'de Nevruz'a katılmak, slogan atmak ve ortamı provake etmek olarak gösterildi.
Yedinci Gündem editörü Ayten Akgün, idare çalışanı Davut Uçar ve arşiv
çalışanı Birsen Deli ile haftalık Kürtçe Azadiya Welat gazetesi çalışanlarından
Mikail Şit gözaltına alındı.
Yedinci Gündem gazetesi Adana ve İzmir büroları 29 Nisan'da polis
tarafından basıldı. İzmir'de ayrıca diğer muhalif dergiler ve Mezopotamya
Kültür Merkezi'ne de baskın düzenlendi. Yedinci Gündem gazetesinin 27 Nisan'da
yayınlanan son sayısı hakkında toplatma kararı olduğu iddiasıyla baskın
düzenleyen polis, arama yaptıktan sonra 12 gazeteye ve arşive ait 7 kitaba el
koydu.
Hakkında verilen ifadeler gerekçesiyle gözaltına alınan Atılım Gazetesi
Antep Muhabiri Yüksel Bulut tutuklandı...
RTÜK
Anadolu'nun Sesi Radyosu, 28 Şubat 2002 tarihinde yayımlanan "Hukuka Bakış" adlı programda Alevilik konusunda yapılan konuşmaların, "Toplumu şiddet, terör ve etnik ayrımcılığa sevk eden toplumda nefret duyguları oluşturacak yayınlara imkân verilmemesi" ilkesinin ihlal edilmesi gerekçesiyle Radyo Televizyon Üst kurulu (RTÜK) tarafından geçici olarak kapatıldı. Aynı gerekçeyle 24 Ekim 2002 tarihinde de uyarı aldığı için ceza süresi artırılan Anadolu'nun Sesi Radyosu, 2 Mayıs 2002 tarihinden itibaren 180 gün kapalı olacak.
RTÜK, Show TV, Kanal D ve ATV'ye birer gün yayın durdurma cezası verdi. Gani Şavata'nın Türkçe altyazılı Kürtçe film "Dumanlı Yol"un bazı bölümlerini yayımlayan Kanal 7'ye ise uyarı cezası verildi.
KAPATILAN/TOPLATILAN/YASAKLANAN
YAYIN VE ETKİNLİK
GAZETECİLERE VE YAYIN ORGANLARINA YÖNELİK BASKILAR /
KISITLAMALAR
GÖZALTINA ALINAN GAZETECİLER
Eyüp Anadolu İHL'de geçen günlerde okula giren bir grup başörtülü öğrenciye okul idaresi 4 gün okuldan uzaklaştırma cezası verdi. Eyüp İHL'de öğrenciler yürüyüş yaparken Kadıköy İHL öğrenci ve velileri İstanbul Valiliği İnsan Hakları Komisyonu'na başvurdu.
İstanbul'daki türban eylemlerini araştırmak için TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nda oluşturulan alt komisyona bilgi veren İstanbul Valiliği, gösterilerin tamamen ideolojik olduğunu bildirdi. Vali Erol Çakır 5 Nisan'da İstanbul'da imam-Hatip öğrencilerinin başörtüsü eylemleriyle ilgili olarak gazetecilerin sorularını yanıtlarken "Benim bilgime göre öğrencilere kelepçe takma olayı yok" dedi. "Hakkınızda soruşturma açıldı mı?" sorusunu da İstanbul Valisi, "Sayın bakanlığın tasarruflarına benim bir diyeceğim yok. Benim hakkımda böyle bir soruşturma olmadığını zaten Ankara açıkladı" diye yanıtladı.
Kadın Doğum Uzmanı Dr. Ayşe Duman, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Oditoryum binasında gerçekleşen "Mezuniyet Sonrası Eğitim kursu" konulu seminere başörtülü olduğu için alınmadı. Semineri izlemek isteyen Dr. Duman'a "Şimdi rektör gelecek bu şekilde (başörtülü) toplantıyı izleyemezsiniz" denildi.
Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, türban
tartışmasında İstanbul Valisi Erol Çakır'a destek verdi. "Türban laik
cumhuriyete karşı duruşun simgesidir" diyen Kanadoğlu, Çakır hakkında
soruşturma açılması istemlerini işleme koymadı. Sultanbeyli İmam Hatip
Lisesi'ndeki türbanlı kız öğrencelerin okula alınmaması üzerine bazı veliler,
uygulamaya kaynaklık eden yazıyı yayımlayan Çakır ile güvenlik görevlileri hakkında
suç duyurusunda bulunmuştu. Sultanbeyli Başsavcılığı, Çakır yönünden ayırdığı
dosyayı, Yargıtay Başsavcılığı'na göndermişti. Yargıtay Başsavcısı Kanadoğlu, 'laik cumhuriyet ilkelerine dayalı,
Anayasa'ya, yasalara, mahkeme kararlarına uygun biçimde görevini ifa ettiği,
suç teşkil etmesi nedeniyle incelemeye konu olabilecek bir eylemi söz konusu
olmadığı' görüşüyle Çakır'la ilgili şikayet dilekçelerini işleme dahi
koymadı. Kanadoğlu, kararında, "şikayet dilekçelerinin içeriğinden ve
valiliğin yazılarından açıkça anlaşılmaktadır ki sorun, İmam-Hatiplerdeki kız
öğrencilerin türban konusundaki yasal düzenlemelere riayet etmemelerinden kaynaklanmakta"
dedi.
Malatya
Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde 240 öğrenci, başörtüsü yasağı gerekçesi ile
okullarından atılma noktasına geldi. Başörtülerini çıkarmadıkları gerekçesi ile
haklarında önce disiplin cezası verilen, sonra üç günlük uzaklaştırma cezasına
maruz kalan ve soruşturmaları tamamlanan öğrenciler çaresiz, okullarından
atılacakları günü beklemeye başladılar.
Mersin
Üniversitesi (MÜ) Rektörü Prof. Dr. Uğur Oral, hemşirelere yönelik düzenlenen
"Çocuk Sağlığı ve Beslenme" konulu seminere başörtüsüyle girmek isteyen kişiye
izin vermedi. MÜ Tıp Fakültesi'nce İçel ve Adana'daki hastanelerde görevli
hemşirelere yönelik düzenlenen "Çocuk Sağlığı ve Beslenme" konulu seminer, Hilton
Oteli'nde gerçekleştirildi. Seminere başörtüsüyle girmek isteyen SSK Adana
Hastanesi'nde görevli olduğu öğrenilen Yasemin Kes, izin verilmeyince önce
görevlilerle tartıştı. Bunun üzerine Rektör Uğur Oral devreye girdi ve
kendilerini davet etmediğini ifade ederek "Bu üniversitemizin etkinliğidir. Bu
şekilde katılmanıza izin veremeyiz" dedi. Yasemin Kes ise, kendisini, sponsor
olan ilaç firmasının davet ettiğini, ancak yapılana bir anlam veremediğini
söyleyerek bir süre direndi, ardından da seminerin yapıldığı yeri terk etti.
Çorum
merkeze bağlı Yağdiğin köyünde 37 kişi, zikir yaptıkları gerekçesiyle gözaltına
alındı.
Kadıköy
İmam Hatip Lisesi öğrenci kızı ve arkadaşlarına başörtüsü yasağından bu yana
destek veren bedensel özürlü Gürsoy Erol, 29 Nisan'da keyfi şekilde gözaltına
alındı.
Boğaziçi Üniversitesi'nde başörtülü oldukları için derslere alınmayan ve haklarında soruşturma açılana öğrencilere 2 dönem uzaklaştırma cezası verildi. Habibe Ustacık ve Sibel Kodakoğlu adlı öğrenciler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Başkanı Prof. Dr. Luzius Wildhaber İstanbul'a geldiğinde üniversitelerdeki başörtüsü sorununu anlatmıştı.
KAMU GÖREVLİLERİNE YÖNELİK
BASKILAR
ÜNİVERSİTELER
GÖZALTILAR
YARGILAMALAR
Malatya İnönü Üniversitesi'nde Kürtçe eğitim talebinde bulunan 20 öğrencinin üniversiteyle ilişiği kesilirken, 14 öğrenciye de bir yıl uzaklaştırma cezası verildi.
Malatya İnönü Üniversitesi'nde Kürtçe eğitim istemiyle dilekçe veren 20 öğrenciye okuldan uzaklaştırma cezası verildi. Siirt'te Anayasanın 42. maddesinin değiştirilmesi istemiyle meclise faks çeken 19 kişi gözaltına alındı. Rektörlük de öğrencilerden 20'sinin üniversiteyle ilişkisini keserken 14'üne 2 yarıyıl okuldan uzaklaştırma cezası verdi.
Kocaeli Üniversitesi'nde Kürtçe'nin seçmeli ders olarak verilmesi amacıyla üniversite rektörlüklerine verdikleri dilekçelerden dolayı 16 öğrenciye ceza verildi. Dilekçe veren öğrencilerden, 3 öğrenciye 2 dönem, 10 öğrenciye 1 dönem ve 2 öğrenciye 1 ay ceza verildi.
Kürtçe eğitim talebiyle Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) Rektörlüğü'ne dilekçe veren 310 öğrenciden 9'u okuldan atıldı. MKÜ disiplin kurulu, 60 öğrenciye bir dönem, 241 öğrenciye de birer ay uzaklaştırma cezası verdi.
Adana Şehit Temel Cingöz Lisesi öğrencisi Demet Şahin ile Sunar Nuri Çomu Lisesi öğrencisi Pınar Çalışır hakkında polisin hazırladığı raporlar iki öğrencinin eğitimlerinin engellenmesine gerekçe yapıldı. Şahin ve Çalışır hakkında İl Milli Eğitim Müdürlüğü Üst Disiplin Kurulu tarafından alınan "örgün eğitim dışında bırakma" kararının alınmasına gelinen süreç Adana Emniyet Müdürlüğü'nün hazırladığı raporlarla başladı. Bu raporlar üzerine iki lisenin idareleri öğrenciler hakkında soruşturma başlattı.
Kürtçenin seçmeli ders olması için Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) rektörlüğüne dilekçe veren 432 öğrenciye ceza verildi. Dilekçelerin verilmesinden sonra YYÜ rektörlüğünün 800 öğrenci hakkında başlattığı soruşturma sonuçlandı. Ceza alan 432 öğrenciden 24'ü okuldan atılırken, 21'i 6 ay, 387'si ise birer hafta uzaklaştırma cezası aldı.
Adana Şehit Temel Cingöz Lisesi son sınıf öğrencisi 16 yaşındaki D.Ş., "Kürtçe eğitim" eylemine katılıp izinsiz gösteri yaptığı için eğitim dışı kaldı. Uğur mumcu Meydanı'nda 17 Ocak tarihinde "Adana Demokratik Lise Birliği-Girişim" imzasıyla yapılan basın açıklamasında "Kürtçe dahil ana dilde eğitim" talebinde bulunulmuş, paralı eğitim ve ÖSS sınav sistemi eleştirilmişti. Polisin düzenlediği tutanakta, D.Ş.'nin yasadışı kuruluşların eylemine aktif olarak katıldığı ve destek verdiği yazıldı. Seyhan Milli Eğitim İlçe Disiplin Kurulu, bu tutanağa dayanarak D.Ş.'nin Ortaöğretim Kurumları Ödül ve Disiplin Yönetmeliği'ne göre "Örgün eğitim dışına çıkarma" cezası istemini üst kurula gönderdi. Üst kurul da cezayı onayladı. Aile itiraz edince, karar onay için MEB'e gönderildi.
Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), Fen-Edebiyat Fakültesi öğrencilerinin öğretmenlik hakkı elde etmesine ilişkin yargı kararına uymadı. Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi'nden Meral Külte ve 120 arkadaşı, üniversite rektörlüğü ve YÖK'ü formasyon programlarının kaldırılması gerekçesiyle mahkemeye vermişti. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 28 Şubat 2002 tarihinde oybirliği ile öğrenciler lehinde karar verdi. Bu karara göre Fen-Edebiyat Fakültesi'nde formasyon programları başlayacak ve YÖK bunu uygulayacaktı. Yasal süre 19 Nisan'da dolmasına rağmen, gerek üniversite rektörlüğü gerekse YÖK, gerekli düzenlemeyi yapmadı ve yargı kararına uymadı.
Marmara Üniversitesi (MÜ) İlahiyat Fakültesi'nde uygulanan başörtüsü yasağını protesto ettikleri iddiasıyla gözaltına alınan iki öğrenciden Ahmet Gür, haksız şekilde gözaltına alındıkları gerekçesiyle Maliye Hazinesi aleyhinde açtığı manevi tazminat davasını kazandı. Maliye Hazinesi'nin son çıkan uyum yasalarına göre mahkemenin öngördüğü 100 milyon lirayı, gözaltıyı gerçekleştiren polisten tahsil etmesi bekleniyor.
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi'nde okuyan devrimci, demokrat ve yurtsever öğrenciler, bir grubun saldırısına uğradı. Saldırı sonucunda öğrencilerden İlkay Özalan 3, Erkin Can 7, Refah Tanrıverdi 5, M. Ali Işık ise 12 gün işgörmez raporu aldı.
Yıldız Teknik Üniversitesi'nde özel güvenlik elemanları açıkça öğrencilere saldırdı. Öğrencileri sürekli tehdit ederek göz hapsinde tutan Özel Güvenlik Birimi personeli üniversite içerisinde huzurun kaçmasına sebep oldu. Öğrencileri tehdit eden ÖGB'ler, bu olaylara rağmen hâlen üniversite içerisinde bulunuyor.
Balıkesir'in Edremit İlçesinde, çocuklarını okula göndermedikleri tespit edilen iki veliye 2 milyar 232 milyon lira para cezası verildi...
Diyarbakır'da İsrail'i protesto eden öğrencilere dava açıldı. Filistin topraklarında süren İsrail vahşetini protesto etmek isteyen Dicle Üniversitesi Emek Gençliği, önce polisin saldırısına uğrayarak gözaltına alındı sonra da "izinsiz gösteri ve yürüyüş yaptıkları" gerekçesiyle haklarında dava açıldı.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği'nde izinsiz sağlık merkezi açtığı iddiasıyla hakkında açılan davada yargılanan Avukat Sezgin Tanrıkulu beraat etti.
ÖDP İstanbul İl Sekreteri Sinan Tutal, kimliği belirsiz kişi veya kişilerin il binasına girerek partiye ait evrak ve dokümanları tahrip ettiğini ve kilitli dolapları kırdığını söyledi.
Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) İzmir İl Başkanı Cemal Coşgun ve iki parti üyesi polis tarafından tartaklanarak gözaltına alındı.
İHD Ankara Şubesi'nin kapatılması ve bazı yönetici ve üyelerinin hapsi istemiyle açılan davaya devam edildi. "Yasadışı örgütlere yardım ve yataklık" suçlamasıyla açılan dava, sanık Ali Rıza Bektaş'ın psikolojik testlerinin mahkemeye ulaşmaması nedeniyle ertelendi.
İHD Elazığ şubesi yönetim kurulu üyeleri hakkında "Mini Demokrasi Paketi" olarak sunulan uyum yasaları hakkında 29 Ocak 2002 tarihinde dernek binasında basın açıklaması yaptıkları gerekçesiyle dava açıldı.
İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi yöneticileri hakkında "Newroz 2002 Resepsiyonu" afişi ile karar defterinde yer alan "Newroz" kelimesindeki "w" harfinden dolayı dava açıldı.
Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı, "Kürtçe eğitim" talebini içeren pankartları İHD şubelerinde astırdıkları iddiasıyla, İHD Genel Başkanı Hüsnü Öndül'ün de aralarında bulunduğu 24 kişi hakkında soruşturma başlattı.
Kadıköy'de İsrail'in işgalini protesto etmek isteyen 14 örgütün eylemini polis engelledi. İHD'lilerin İstiklal Caddesinde düzenlemek istediği meşaleli yürüyüş de polis engeliyle karşılaştı. İsrail'i destekleyen hükümetin politikalarına uygun davranan polis iki eylemde 23 kişiyi gözaltına aldı...
SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNE YÖNELİK
BASKILAR/SALDIRILAR
Elazığ'da Irak uyruklu 81 kişiyi kaçak yollardan yurtdışına çıkarmaya çalışan emekli yüzbaşı Aydın Usta yakalandı.
İzmir'in Çeşme ilçesinde Yunanistan'a kaçmak istedikleri bildirilen yabancı uyruklu 9 kişi gözaltına alındı.
Iğdır'da 7 Kasım Mahallesi'nde Salih Taş'a ait evde düzenlenen operasyonda, 57 Pakistanlı, 3 Bangladeşli ve 2 Afgan bulundu.
Van'da yurda kaçak yollarla giriş yapan 19 Iraklı ve 8 Afgan bir otel inşaatında yakalandı.
Van'da gerçekleştirilen arazi aramalarında 33 Afgan yakalandı.
Elazığ'ın Kovancılar ilçesinde yurda kaçak yollardan giren Irak uyruklu 81 kişi yakalandı.
Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği Brüksel temsilcisi Johannes van der Klaauw, Avrupa dışından gelenlere mülteci olma hakkı tanımayarak aday ülkeler arasında coğrafi sınırlandırmayı kaldırmayan tek aday ülke olan Türkiye'nin bir an önce üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesini gerektiğini ifade etti. Temsilci Van der Klaauw, Türkiye'nin yasalarında gerekli değişiklikleri yapması durumunda, ülkede mülteci başvurusunda bulunan sığınmacıların bir kısmının bazı Avrupa ülkelerine gönderilebileceğini belirtti. Klaauw, bu şekilde Ankara hükümetinin üzerine fazla yük binmemesini sağlayacak bazı önlemlerin de alınabileceğine işaret etti.
Hatay'ın Samandağ
ilçesinde Afganistan, İran, Irak,
Somali, Pakistan, Filistin ve Türkiye'nin çeşitli kentlerinden 500 mülteciden
274'ü gemiyle İtalya'ya kaçarken yakalandı.
Edirne'de bir eve
düzenlenen operasyonda, Filistin ve Somali vatandaşı olduğu sanılan 14 mülteci
gözaltına alındı.
Çatalca'da yurda
kaçak yollarla giriş yapan 12 Bangladeşlinin yakalanmasının ardından çevrede
yapılan aramalarda kaçaklardan 3'ünün cesedi bulundu.
Çanakkale'nin Ezine ilçesinde, yurtdışına çıkış hazırlığı yapan 7 Afgan yakalandı.
Van'ın merkez, Başkale, Gürpınar ve Erciş ilçelerinde 255 kaçak yakalandı.
ÖLENLER: İş kazaları, savaşlardan daha çok can alıyor. Uluslar arası Çalışma Örgütü'nün (ILO) verilerine göre, her yıl savaşlarda ölen 650 bin kişiye karşın, 2 milyon kişi iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu yaşamını yitiriyor.
İzmir'in Çiğli ilçesinde devrilen iş makinesinin altında kalan operatör Mustafa Söyler öldü.
Çanakkale'nin Bayramiç ilçesine bağlı Daloba köyündeki taş ocağında çalışan Aysen Göksu (28), iş makinesi altında kalarak öldü.
Zonguldak İl Emniyet Müdürlüğü İstatistik verilerinden elde edilen bilgiye göre, Türkiye'nin tek taşkömürü üretim bölgesi olan Zonguldak'ta, 1997-2001 yılları arasında kaçak kömür ocaklarında meydana gelen iş kazalarında 35 kişi öldü, 26 kişi yaralandı.
Denizli'de Merkez ilçeye bağlı Bereketler Beldesi'ndeki Adliye Binası inşaatında iskelenin çökmesi sonucu 2 kişi öldü, 7 kişi yaralandı.
İŞTEN ATILANLAR: İstanbul Avcılar'da bulunan İstanbul Giyim Sanayi (İGS)'de işçi kıyımı devam etti. 2001 yılı başında 3500 işçinin çalıştığı İGS'de bu rakam 500'e düştü. En son 20-28 Mart tarihleri arasında yaklaşık 500 işçi "iş yok" gerekçesiyle işten atıldı. Fabrikada kalan yaklaşık 500 işçi ise 45 günlük zorunlu izne çıkarıldı.
Bursa'da Cam-İş Madencilik AŞ'de, sendikaya üye oldukları gerekçesiyle 4 kişinin işine son verildi.
TRT Ankara Bölge Vericiler Müdürlüğü'nün 1995 yılında eski hükümlü kadrosuna eleman almak için açtığı sınavı kazanarak işe alınan Hayret Bayın, 7 yıl sonra "durumu personel yönetmeliğine uymadığı" gerekçesiyle tazminatı ödenmeden işten çıkarıldı.
İki ayrı davada, iki ayrı askerin
intiharına dayak ve onur kırıcı muamelenin neden olduğunu belirleyen Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM), "İntiharın sorumlusu devlet. İşlenen hizmet
kusuru nedeniyle askerlerin ailesine maddi, manevi tazminat ödemelidir"
kararlarını verdi. Milli Savunma Bakanlığı, geçen hafta orduda 10 yılda 1248
intihar yakası yaşandığını ve 815 askerin bu yolla yaşamlarını yitirdiğini
açıklamıştı. Radikal gazetesinin ulaştığı kararlar, kimi intiharlarda
birliklerdeki aşağılamanın etkili olduğunu gösterdi. AYİM'in kararlarından ilki
şöyle gelişti: Asker ailesi,
çocuklarının intihar nedeninin dayak ve bölük önünde yuhalanması olduğunu
belirterek mahkemeye başvurdu. Çocuklarının, arkadaşlarına 'gururuma yediremem'
deyip intihar ettiğini belirleyen aile, devletin 10 milyar maddi, 5
milyar da manevi tazminat ödemeye mahkûm edilmesini istedi. Bakanlık ise
davanın reddini istedi. AYİM ise şu kararı verdi: "Müteveffanın spor ve atışta
başarısız olması nedeniyle komutanlarınca azarlandığı, intihar ettiği gün ve
önceleri müteaddit kereler müessir fiile maruz kaldığı, müteveffaya
başarısızlığı sonrasında bölüğün önünde yuh çektirildiği ve müteaddit kereler
dövülmesi sonucu bunalıma girerek nöbeti sırasında intihar ettiği, bu şekilde
olayın bölük komutanı ve takım komutanının kusurundan ileri geldiği, birlikteki
hizmetin iyi işlemediği, ajanların yeterince denetlenmediği, dolayısıyla idarenin
hizmet kusuru içinde bulunduğu anlaşıldığından zararların dayalı idarece karşılanması
gerektiği sonucuna ulaşılmıştır..." Mahkeme, davacı babaya 800 milyon, anneye
1 milyar manevi tazminat, her birine 600'şer milyon lira manevi tazminat ödenmesine,
ayrıca dava açma tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verdi.
İkinci olay da şöyle gelişti: 'Şehit düştüğü' belirtilen erin cenazesi
Niğde'ye gönderilip defnedildi. Gerçek ölüm nedeni, bir polis memurunun aileye
gönderdiği mahkeme kararıyla ortaya çıktı. Er yediği dayaklar sonucu intihar
etmiş, dayak atan komutanlar da yargılanıp mahkûm edilmişti. Mahkeme kararı
şöyle: "Disiplinsiz hareketleri olsa dahi gereğinin yasal yolla halli
gerekirken, astsubay (...) tarafından küfredilip arkadaşlarının önünde birkaç
kez dövülüp başının aracın kasasına çarptırıldığı, ağzının ve burnunun
kanadığı, bu davranışlara dayanamayarak intihar ettiği, olayın astsubayın
kusurundan ileri geldiği, idarenin hizmet kusuru içinde olduğu anlaşıldı."
Hiçbir
silahlı eylemleri olmadığı halde "terör örgütü üyesi" olmakla suçlanan Anarşist
gençler tahliye edildi. Uşak'ta Anarşist Gençlik Federasyonu (AGF) adı altında
yasadışı örgüt kurmak suçundan beş yıl hapisleri istenen beş sanık
savunmalarında anarşizmin terörizme karşı olduğunu söyledi. Duruşmada, Emniyet
Genel Müdürlüğü'nden gönderilen bilgi notunda Anarşist Gençlik Örgütü adlı
örgütün lideri olduğu öne sürülen Tayfun Gönül de tanık olarak dinlendi. Gönül
"Anarşizmin kendi felsefesi içinde örgütlenme yoktur" dedi. Mahkeme beş gencin
tahliyesine karar verdi.
Malatya'da çocuğuna Kürtçe "Jiyan" ismini vermek isteyen Kadir Bilgiç gözaltına alındı.
Diyarbakır'da Kürtçe isimlerin davası sürerken, Mardin'in Nusaybin ilçesinde de kızına Rojin adını verdiği için HADEP İlçe Başkanı Hasan Bozkurt hakkında soruşturma başlatıldı. 1 yaşındaki kızına nüfus cüzdanı çıkartmak için Nüfus Müdürlüğü'ne giden Bozkurt'a Rojin ismi için Cumhuriyet Savcılığı'na ve Kaymakamlığa dilekçeyle başvurması istendi. Dilekçe ile Savcılık ve Kaymakamlığa başvuran Bozkurt, kızına doğduğundan bu yana Rojin ismi verdiklerini ve bu isimle seslendiklerini belirterek, kimlik çıkartmak istediğini söyledi. Dilekçenin ardından Nüfus Müdürlüğü'ne giden Bozkurt'a kızının Rojin ismi yazılı kimliği verildi. Ardından Bozkurt hakkında Cumhuriyet Savcılığı hakkında Asliye Ceza Mahkemesi'de dava açıldı. Dava 2 Mayıs tarihinde Nusaybin'de görülecek.
Diyarbakır'ın Hazro ilçesinde lise öğrencisi oğlunun öğretmeniyle tartıştığı iddiasıyla tutuklanan Kutbettin Çelik hakkında, TCK 312'ye göre "halkı din ve ırk farkı gözeterek açıkça kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" iddiasıyla 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.
Başta Avukatlık Yasası olmak üzere birçok yasaya da aykırı olan üçlü protokol uygulanmasıyla başlatılan cezaevi girişlerinde avukatların aranması uygulanmasına karşı çıkan Denizli Barosu Başkanı hakkında soruşturma başlatıldı.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, yasadışı İBDA/C örgütü lideri Salih İzzet Erdiş'e, "Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak" suçundan verilen idam cezasını onadı. İstanbul 6 No'lu DGM'nin sanıklar Salih İzzet Erdiş, Sadettin Ustaosmanoğlu, Mehmet Fazıl Aslantürk hakkında verdiği kararların temyiz incelemesi tamamlandı. Yargıtay, Erdiş'e verilen idam, Ustaosmanoğlu ve Aslantürk'e 18'er yıl hapsi yasaya uygun buldu.
İHD Diyarbakır şube yöneticileri hakkında "Newroz 2002 resepsiyonu" afişi ile buna ilişkin karar defterinde yer alan "Newroz" kelimesindeki "w" harfinden dolayı dava açıldı. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülecek dava, "Derneklerin yabancı bir dille yazılmış bir afişi asamayacağı ve beyanatta bulunamayacağı" gerekçesine dayandırıldı. Şube Başkanı Osman Baydemir, "w" harfinin Türkiye'de siyasi partiler, dernekler ve her vatandaşın günlük yaşantısının vazgeçilmez bir parçası haline geldiğini belirterek, açılan davada "w" harfini savunacaklarını söyledi.
Uluslararası Paris Kürt Konferansı isimli kitabı yayınlayarak bölücülük propagandası yaptığı gerekçesiyle 6 ay hapis yatan Eren Keskin'in başvurusunu görüşen AİHM, Türkiye'yi 10 bin Euro tazminata mahkûm etti.
/
AB'ye uyum amacıyla hazırlanan ve kısa vadeli taahhütler arasında yer alan, "Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme'; TBMM'de İsrail'i protesto konuşmaları arasında görüşülerek kabul edildi. TBMM'de dün görüşülen, Türkiye'nin 13 Ekim 1972 tarihinde imza koyduğu ve 'BM'nin insan hakları alanındaki ilk sözleşmesi' unvanını da taşıyan sözleşme, taraf devletlerin kişiler, gruplar veya kurumlar aleyhinde ırk ayrımcılığı ve ayrımcılık içeren hiçbir uygulamada bulunmamasını öngörüyor. Sözleşmeye taraf devletler; herkesin evrensel insan haklarına ve temel özgürlüklerine, ırk, cinsiyet, dil veya din ayrımı yapılmaksızın geliştirilmesi ve korunması doğrultusunda faaliyette bulunmayı taahhüt ediyorlar.
Başbakan Bülent Ecevit'in "İsrail'in Filistinlilere
karşı dünyanın gözü önünde soykırım yaptığına" ilişkin ifadeleri ABD ve
İsrail'de rahatsızlık yarattı.
Başbakan, partisinin önceki grup toplantısında
"Yalnız Yaser Arafat değil, tümüyle Filistin devleti adım adını yok edilmektedir.
Filistin halkına karşı, dünyanın gözleri önünde soykırım uygulanmaktadır"
demişti. Ecevit'in bu ifadeleri, Türkiye-İsrail-ABD hattında önemli bir
rahatsızlığın ortaya çıkmasına ve yoğun bir diplomatik trafiğin yaşanmasına
neden oldu. "Grup
konuşmamda yer alan soykırım sözcüğünün bazı çevrelerde benim maksadımı aşan
yorumlara neden olduğu anlaşılmaktadır. Bu konuşmamda ben, Ortadoğu'daki
olayların yol açabileceği vahim sonuçlara değindim. Sözlerim son
gelişmelerden ülkemizde ve bölgemizde duyulan kaygıları yansıtmaktadır."
Ecevit, 5 Nisan'da da Danimarka Başbakanı Andres Fogh Ramussen'le yaptığı ortak basın toplantısında açıklamalarını netleştirmeye çalıştı. Ecevit şunları kaydetti: "Biz İsrail ile ilişkilerimize çok önem veririz. Son günlerdeki demeçlerimde kesinlikle İsrail halkını kastetmiyorum. Ama bugünkü İsrail yönetimi tüm dünyadan tepki alıyor. Bu konudaki üzüntü ve beklentilerimizi açıkça belirtmemiz, kesinlikle alınganlıklara yol açmamalı. İki toplum arasında barışçı diyalog ve işbirliğinin başlaması için elimizden gelen çabayı göstermeye devam edeceğiz. Bu tüm bölgenin huzuru için şarttır."
Türkiye, 20 Mayıs 1999 tarihinde New York'ta imzaya açılan "Terörist Bombalamalarının Önlenmesine ilişkin Uluslar arası Sözleşme"yi bazı maddelerine konulan çekincelerle onayladı. Resmi Gazete'de yayımlanan sözleşme, kişi ya da devlet kurumuyla tesislerine yönelik saldırılarda bulunan şahısların, eylem yaptıkları ülkelerde suçlu olarak kabul edilmesini ve uygun cezalara çarptırılmasını öngördü. Taraf devletler, sözleşme kapsamındaki suçları işleyenlerin hiçbir siyasi, felsefi, ideolojik, ırk, etnik, dini ya da başka benzer bir yorumla haklı kılınmayacağını ve suçların ağır niteliklerine uygun olarak cezalandırılacağını taahhüt etti. Sözleşmenin 9, 12 ve 19. maddelerine yoruma ilişkin çekinceler koyan Türkiye, sözleşmenin 20. maddesinin 1. paragrafının ise kendisi için bağlayıcı nitelik taşımadığını belirtti. Türkiye'nin çekince koyduğu paragraf şöyle: "İki ya da daha fazla taraf devlet arasında makul bir süre içinde müzakere yoluyla çözümlenemeyen herhangi bir uyuşmazlık, taraf devletlerden birinin talebi üzerine tahkime sunulabilir. Tahkim talebi tarihinden itibaren 6 ay içerisinde taraflar tahkimin düzenlenmesi konusunda anlaşamadıkları takdirde, taraflardan herhangi biri uyuşmazlığı, statüsüne uygun bir şekilde başvuru yoluyla Uluslar arası Adalet Divan4ı'na getirebilir."
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, 1992'de Rize'de yaptığı bir konuşmada orduyu eleştiren AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan'a ateş püskürdü. TBMM'de 23 Nisan günü düzenlenen 23 Nisan resepsiyonunda basının ilgi odağı olan Orgeneral Kıvrıkoğlu, şunları söyledi: "Hakkında adli işlemi başlattık. Sonuna kadar takipçisiyiz. Bu sözler normal bir insanın söyleyeceği sözler değil. Ağızdan çıkanla beynin irtibatı olmadan söylenmiş sözler. Beğenmediği ordu, 20 yaşında insanlarla yedi düvelle baş etti; Kore'de, Kıbrıs'ta ve 15 yıl da PKK'ya karşı mücadelede dünyaya parmak ısırttı. Terörü yenen başka ordu var mı? Fransızlar Vietnam'da bu işi ABD'ye devretti, onlar da yarıda bıraktı. Rusya Çeçenistan'da bugün mücadele ediyor. Terörle mücadelede başarılı olmuş tek orduyuz. Şimdi de Afganistan için teşvik ediyorlar. Silahlı Kuvvetler'e tüm dünya hayran, ama on9lar içlerindeki kini kusuyor." Erdoğan'ın bahsi geçen konuşmadaki "Askerler Doğu'ya eğitimsiz gönderiliyor" sözünün anımsatılması üzerine ise Orgeneral Kıvrıkoğlu, "O ne biliyor kimin ne kadar eğitimli olduğunu" dedi. Kıvrıkoğlu, "Değiştik diyorlar, samimi olduklarına inanıyor musunuz?" sorusuna, "değişmediklerine inanıyoruz. Biz boşuna mı söyledik, 28 Şubat daha bin yıl sürer" diye konuştu. Kıvrıkoğlu, Erdoğan'ın konuşmayı 1992 yılında yaptığını anımsatırken, zamanaşımı süresinin 15 Mayıs'ta dolacağını ve bu tarihten önce hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını da söyledi. Kıvrıkoğlu, Erdoğan'ın siyasi yaşamına ilişkin bir soru üzerine de Fransa'daki seçimlere atıfta bulundu ve iki turlu seçimi doğru bulduklarını ima etti. Orgeneral Kıvrıkoğlu, "Onlar iki turlu seçim sistemiyle önlemlerini almışlar. Fransa'daki seçimler Türkiye için bir ders. Aklı selim olmak lazım. İki turlu seçimin Türkiye için faydası var" dedi. İdam konusuna da değinen Kıvrıkoğlu, "Biz tarafız o nedenle bu konuyla ilgili bir yorum yapamam. Ama biz daha önce bu konudaki görüşlerimizi söyledik. Görüşlerimiz neyse aynen geçerlidir" diye konuştu. Orgeneral Kıvrıkoğlu, anadilde yayınla ilgili bir soruyu ise, o kamuoyunda bir şey söylemek istemediğini ifade ederek cevapsız bıraktı.
AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan'ın 1992'de yaptığı bir konuşmada Türk Silahlı Kuvvetleri'ni (TSK) hedef aldığının ortaya çıkması ve AKP'li Mehmet Elkatmış'ın eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya'yı kastederek "Bir generalin yurtdışında tedavisi için özel yasa çıkarıldı" sözlerine Genelkurmay sert tepki gösterdi. Erdoğan'ın konuşması hakkında zamanında neden işlem yapılmadığını araştıran Genelkurmay Başkanlığı, yaptığı yazılı açıklamada, "Bazı çevreler her fırsatta TSK'yı karalama peşinde" dedi. Bazı çevrelerin hedeflerine ulaşmada en büyük engel olarak gördükleri TSK'yı yıpratmaya yönelik faaliyetlerde bulunduklarının vurgulandığı açıklamada, "Bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da bu tür düşünce sahibi kişilerin, aziz milletimizin Türk Silahlı Kuvvetleri'ne olan güvenini sarsmaya güçleri yetmeyecektir" denildi.
Anayasa Mahkemesi'nin 40. kuruluş yıldönümü için düzenlenen törende konuşan Mustafa Bumin, insan haklarına en başta ülkelerin kendi anayasalarında yer vermesi gerektiğini belirtti. Bumin, devletlerin bu hakları tanımama veya güvenceye almama gibi bir tutuma girmeleri durumunda saygınlıklarının hatta varlıklarının dahi tartışma konusu olacağını ifade etti.
32. Gün-Anar tarafından yapılan anket, Türkiye'de milletvekilleriyle ilgili çarpıcı gerçekleri ortaya çıkardı. Ankete katılan 200 milletvekilinin, Türkiye'nin kaderini etkileyen en önemli kurum olarak Türk Silahlı Kuvvetleri'ni gördükleri saptandı. Milletvekillerine Türkiye'nin kaderini belirlemede hangi kurumun en etkili olduğu sorulduğunda şu sonuç alındı: Türk Silahlı Kuvvetleri % 48.6, hükümet % 37.5, medya % 36.5, TBMM % 26.9. Buna karşılık milletvekilleri, "Türkiye'nin kaderini etkilemede hangi kurumlar etkili olmalıdır?" diye sorulduğunda şu yanıtı verdiler: TBMM % 75.3, hükümet % 62.8, siyasi partiler % 55.1, silahlı kuvvetler % 2.8.
BM
Güvenlik Konseyi, İsrail'in Filistin kentlerinden çekilmesini öngören kararının
uygulanmasını isteyen Arap Grubu'nun isteğini geri çevirdi. "Fazla sert"
ifadeler içermesi nedeniyle kabul görmediği belirtilen tasarı yerine, bölgeye
ilişkin "kaygı ve temennileri" dile getirmekten ibaret olan ABD tasarısı kabul
edildi. Böylelikle, İsrail'in sürdürdüğü katliam ve soykırım uygulamalarına bu
kez de BM ortak olmuş oldu.
BM
İnsan Hakları Yüksek Komiseri Mary Robinson, İsrail'in onay vermemesi nedeniyle
Ortadoğu'ya yapacağı ziyaretten vazgeçti. Robinson, yaptığı yazılı açıklamada
"İsrail makamlarının yapacakları geziye kolaylık göstermeyeceklerinin
anlaşılmazı üzerine iptal kararı aldıklarını" belirtti. Robinson, ayrıca
bölgedeki insan hakları durumuyla hazırlayacağı bir raporu 26 Nisan'dan önce Komisyon'a sunacağını kaydetti. Bu arada İsrail, yabancı
hekimlerin Filistin topraklarına geçişine izin vermedi. İşkence kurbanlarının
Rehabilitasyonu için Uluslararası Konsey adlı (IRCT) örgüt yaptığı açıklamada,
İsrail ordusunun örgütün hekimlerine Gazze ve Batı Şeria'ya geçiş izni
vermediğini duyurdu.
Bosna'da
Birleşmiş Milletler yetkililerinin kirli faaliyetleri ortaya çıktı. BM'deki
meslektaşlarının Bosnalı kadınlara cinsel tacizde bulunduğunu kamuoyuna
duyurduğu için işinden olan bir insan hakları müfettişi, mahkemede ifade verdi.
41 yaşındaki müfettiş Kathryn Bolkovaç, 15 yaş civarındaki Boşnak kızların BM
yetkilileri tarafından cinsel ilişkiye zorlandığını anlattı. Bolkovaç,
kadınların BM polis görevlileri tarafından barlarda çıplak dansa zorlandığını
söyledi. Eski müfettiş, kendisinin işte atılma nedeninin de bu iğrençliğe karşı
çıkması olduğunu anlattı. Bolkovaç, 24 Nisan'da görülen duruşmada, BM
yetkililerinden Jacques Paul Klein'e konuyla ilgili bir mesaj gönderdiği için işten
atıldığını kaydetti.
NATO'ya
bağlı olarak somali ve Balkanlar'da görev yaparken zayıflatılmış uranyumlu
silahlardan etkilenmiş olabileceği belirtilen 7 İtalyan askerinin çocuklarının
özürlü doğduğu bildirildi. Çocukların özürlü doğmasına, Somali'de ve
Balkanlar'da görev yapan bu askerlerin zayıflatılmış uranyum içeren silahlardan
etkilenmesinin sebep olabileceği ve soruşturma başlatıldığı bildirildi.
Cenevre'de
basını bilgilendiren Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı
(UNRWA) Başkanı Peter Hansen, İsrail ordusunun Batı Şeria'daki mülteci
kamplarında yaptığı kıyımın 'daha önce görülmemiş' boyutlarda olduğunu söyledi.
Uluslararası Af Örgütü de İsrail ordusunun uygulamaları karşısında dehşete
kapıldıklarını açıkladı. Hansen, Batı Şeria kentlerindeki işgaller sırasında
altyapı tahribi, elektrik ve su kesintisinin yanı sıra hastanelerin
yıkıldığını, ambulanslara dahi ateş edildiğini görmenin dehşet verici oluğunu
kaydetti. Sadece son on günde İsrail kurşunlarına hedef olan ambulans sayısının
185 olduğunu bildiren Hansen, UNRWA'nın ambulanslarının üçte birinin zarar
gördüğünü ve Kızılhaç'a ait sağlık hizmetleri araçlarının da hedef olduğunu
söyledi. Son günlerde öldürülen dört ambulans şoförü ve üç doktorun yanı sıra
122 sağlık personelinin de yaralandığını açıklayan Hansen, İsrail ordusunun
giriştiği kıyımın disiplinli bir ordudan beklenmeyecek boyutlarda olduğunu
iddia etti. UNRWA'nın Batı Şeria'da görev yapan bir elemanı da İsrail ordusu
tarafından tutuklanmış ve 56 ssat boyunca gözleri ve elleri bağlı olarak
tutulduktan sonra BM'nin baskısıyla salıverilmişti...
ABD:
Afganistan'da El Kaide saflarında
ABD'ye karşı çarpışırken Kasım ayında yakalanan "Amerikalı Taliban" John Walker
Lindh, 26 Ağustos'ta görülecek mahkemesine hazırlık için yargı önüne çıktı.
Mahkemeden arkasında "mahkûm" yazılı koyu yeşil bir tulumla çıkan 21 yaşındaki
Lindh'in uzun saçlarının kısaltıldığı ve sakal tıraşı olduğu görüldü.
Avukatları, Lindh'in Kandahar'daki Amerikan askeri kampı Rhino'da çekilmiş
resimlerini, sorgu sırasında işkenceye tabi
tutulduğunu kanıtlamak için kullandılar.
ABD'nin
Virginia eyaletinde iki kızını öldürmekten suçlu bulunan 33 yaşındaki Daniel
Lee Zirkle, zehirli iğne ile idam edildi.
CIA
yetkilileri Pakistan tarafından ABD'ye verilen Ebu Zübeyde'nin konuşturulması
için bazılarının işkence olarak adlandırabileceği tekniklere
başvurabileceklerini açıkladı. Ebu Zübeyde'nin Usame Bin Ladin'in
yardımcılarından biri olduğu öne sürüldü. CIA yetkilisi William Webster,
Zübeyde'nin yasadışı savaşçı statüsünde olduğunu ve bu nedenle sorgulamanın
klasik sorguların ötesine geçebileceğini ilan etti.
ABD'nin
Teksas eyaleti Dallas kenti banliyösünde, 11 Eylül'de ABD'ye düzenlenen
saldırıların ardından "Arap'a benzediği için" Hintli ABD yurttaşını öldüren Amerikalı
Mart Anthony Stroman adlı katil idama mahkûm edildi.
Merkezi
ABD'nin New York kentinde bulunan BM binasında, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin
(UCM) kuruluşu onaylandı. 1 Temmuz'da faaliyetlerine başlayacak UCM, tarihin
ilk uluslararası ceza mahkemesi olma özelliğini taşıyor.
UCM'nin
kuruluşu; Bosna-Hersek, Bulgaristan, Kamboçya, Kongo, İrlanda, Ürdün,
Moğolistan, Nijer, Romanya ve Slovakya'nın imzalamasıyla, 60 ülkelik barajı
aşarak BM merkezinde gerçeğe dönerken, bu 10 ülkenin büyükelçisinin katıldığı
töreni yöneten Hans Corell, "İnsanlık
tarihinde bir sayfa açılmıştır" dedi. Azgelişmiş ülkelerde kendi
çıkarlarına aykırı davranan liderleri göstermelik yargılamalarla mahkûm eden
ABD yönetimi ve İsrail, söz konusu mahkemede bir gün kendilerinin de
yargılanabileceği kaygısıyla, anlaşmaya katılmadı. Yeni mahkeme; soykırım,
insanlığa karşı suç ve savaş suçlarını görev kapsamına alacak. İnsanlığa karşı
suç tanımının içine sistematik öldürme ve işkence, tecavüz ve cinsel kölecilik
giriyor. 1 Temmuz'dan önce işlenmiş suçlar, mahkemenin görev alanına
girmeyecek. Mahkemenin fiilen 2003 yılında Lahey'de görevine başlaması
bekleniyor.
ABD'nin
Teksas eyaletinde, kız arkadaşını öldürdükten sonra, cesetle birlikte iki gün
boyunca otelde kalan 40 yaşındaki Jose Santellan, zehirli iğneyle idam edildi.
ABD'de
11 Eylül'deki saldırıların soruşturulması kapsamında gözaltına alınan 3 kişi,
New York'taki bir cezaevinde tutuldukları sırada kötü muamele gördüklerini
belirtti. Çok yakın bir zamanda serbest bırakılan bu kişiler, 24 saat boyunca
hücrelerine kapatıldıklarını, ışıklarının hiç söndürülmediğini ve avukatlarıyla
yaptıkları her görüşmeden sonra "içlerine kadar arandıklarını" anlattılar.
Gözaltına alınanlar, gardiyanların tacizine ve yaralanacak kadar sert muamelelerine
maruz kaldıklarını da kaydettiler.
Filistin Yönetimi, İran, İngiltere, Danimarka,
Avrupa Birliği ve İslam Konferansı Teşkilatı'ndan sonra Arap ülkeleri
tarafından hazırlanan ve Suriye'nin BM Güvenlik Konseyi'ne sunduğu Cenin
katliamının soruşturulmasını isteyen karar tasarısı ABD tarafından veto
edildi. Amerikan yönetimi, insanlık tarihinin en vahşi katliamlarından biri
olan Cenin katliamının soruşturulmasını engelleyerek, katliamda kendi rolü
olduğunu bütün dünyaya ilan etti. Arap Birliği üyesi ülkelerin ortaklaşa
hazırladıkları tasarı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne sunuldu.
Tasarı, Filistin topraklarına uluslararası bir güç konuşlandırılmasını ve
Cenin'de katliam soruşturmasını öngörüyordu. Tasarıda İsrail birliklerinin
Batı Şeria'dan derhal çekilmesi çağrısı da yer alıyordu. Tasarıyı veto
edeceğini resmen açıklayan ABD, veto etmek yerine 6 ülkeyi tasarıya çekimser oy
vermeleri için de yoğun çaba harcadı. Diplomatik gözlemciler, ABD'nin, en yakın
müttefiklerinden İngiltere'nin bile son dönemde İsrail'in 'çizmeyi aştığını'
düşünmesi nedeniyle yalnız kaldığına
dikkat çekti. ABD, Güvenlik Konseyi'nde İngiltere, Fransa, Norveç, Kamerun, Kolombiya
ve Meksika'nın çekimser oy kullanması için çalıştı. Eğer Güvenlik Konseyi'nde 7
ülke tasarıya çekimser oy verirse, tasarı, veto kullanılmadan da devre dışı
bırakılabiliyor. Tasarı, Genel Sekreter Kofi Annan tarafından desteklendi.
Arman, Filistin topraklarına uluslararası güç konuşlandırılmasını istemiş,
İsrail ve ABD, Filistin topraklarına uluslararası güç gönderilmesine karşı
çıkmıştı. Tasarıda Cenin'de inceleme yapılmasına izin verilmesi ve İsrail'in
Batı Şeria'dan derhal çekilmesi istendi. Tasarıda ayrıca Filistin lideri Yaser
Arafat'ın karargahına ve Beytüllahim'deki Nativitas Kilisesi'ne uygulanan
kuşatmaların kaldırılması isteği yer aldı. BM Güvenlik Konseyi'nde bugünden
itibaren bir strateji savaşı başladı. Tasarıyı hazırlayan Arap yönetimlerinin
amaçlarından biri de ABD'nin tasarıyı veto etmesini sağlamak. Müslüman ülkeler,
ABD'nin haftalardır sürdürülen işgal ve katliamların arkasındaki güç olduğunu
ifşa etmek için bu tasarıyı hazırladığı belirtildi. ABD'nin tercih hakkını
İsrail'den ve insan hakları ihlallerinden, baskıdan, şiddetten yana
kullandığının 'tescillenmesinden' korktuğu belirtildi.
11 Eylül olaylarından sonra yabancı
uyruklulara karşı başlatılan operasyonlar çerçevesinde ABD'de tutuklanan
İbrahim Türkmen adli Türk imam, kendisine etnik ve dinsel ayırımcılık yapıldığı
gerekçesiyle ABD Adalet Bakanı John Ashcroft ve FBI Başkanı Robert Mueller
aleyhine New York Brooklyn federal mahkemesinde dava açtı. Türkmen ile
birlikte, tutuklu olan Pakistan uyruklu Asif-ur-Rahman Safi ve Fransız
vatandaşı Sayed Amjad el Jafri de John Ashcroft ve Robert Mueller aleyhine
tazminat davası açtı. Öte yandan Türkiye'nin New York Konsolosu Sedat Onal,
"Elimizdeki kayıtlar Türkmen'in 22 Şubat'ta cezaevinden çıkarılarak sınırdışı
edildiğini gösteriyor" dedi.
AFGANİSTAN: Afganistan'ın
başkenti Kabil'de geçici yönetimin devrilmesi planlarıyla ilgili olarak
yüzlerce kişinin tutuklandığı bildirildi.
Afganistan'da, Amerikan askerleri ve geçici yönetime bağlı birliklerin
El-Kaide ve Taliban güçlerine karşı başlattıkları operasyonlarda 3 bin kadar
sivilin öldüğü bildirildi. İnterfaks ajansının Tacikistan'daki Afganistan
Büyükelçiliğine dayanarak verdiği habere göre, geçici yönetimin Planlama Bakanı
Muhammed Muhakeka, Ekim ayında başlatılan bombardımanda 3 bin sivilin yaşamını
yitirdiğini söyledi. Muhakeka, sivillerin çoğunun Amerikan uçaklarının saldırısında
öldüğünü belirtti.
Afganistan'ın güney bölgesinde bulunan Gardez kentine atılan 500 füze
sonucu 25 kişi hayatını kaybetti.
Afganistan'ın doğusunda Pakistan sınırı yakınlarında ABD önderliğindeki
işgal birlikleriyle El-Kaide savaşçıları arasında çıkan çatışmalarda, 2 El
Kaide üyesinin öldürüldüğü bildirildi.
ALMANYA: Almanya'nın
doğusundaki Erfurt kentinde okuldan atılan iki öğrenci okula silahlı saldırıda
bulundu. Saldırı sonunca 18 kişi yaşamını yitirdi. Olay sırasında yaralanan 6
kişi ise tedavi altına alındı.
Almanya'nın kuzeyindeki Bremen kentinde, çoğunlukla Türklerin oturduğu 2
bina kundaklandı. Kimliği belirsiz kişilerce, Vegesack semtindeki binaların
merdivenlerine benzin dökülerek çıkarılan yangın sonucu, 8 Türk ve 2 Yugoslav
duman zehirlenmesinden dolayı hastaneye kaldırıldı. 22'si Türk toplam 24
ailenin oturduğu 2 binada 100 bin Euro'luk maddi hasar meydana geldiği
belirtildi.
ANGOLA:
ARJANTİN:
AVUSTURYA:
BANGLADEŞ:
BELÇİKA: Belçika'nın Anvers kentindeki bir sinagoga 3 Nisan sabahı iki molotofkokteyli atıldı.
BİRMANYA:
BOSNA HERSEK:
BREZİLYA:
BRÜKSEL:
BURMA:
CEZAYİR: Cezayir'de, 21
asker pusuya düşürülerek öldürüldü.
ÇEÇENİSTAN: Çeçenistan'daki
Rus ordusuna yönelik 2 ayrı saldırıda 39 asker ve polis öldü.
ÇEK CUMHURİYETİ:
ÇİN:
DANİMARKA :
Danimarka, pek çok Avrupa ülkesi
gibi, İsrail'in Cenin'deki Filistin mülteci kampındaki saldırılarının
soruşturulmasını istedi. Danimarka Dışişleri Bakanı Per Stig Möller, İsrail
ordusunun uluslararası yasaları ihlal edip etmediği ya da Filistinli sivillere
katliam yapıp yapmadığını belirlemek amacıyla yapılmasını istediği
soruşturmanın, Birleşmiş Milletler'in yürütmesi gerektiğini belirtti. Möller,
bu talebini Avrupa Birliği'nde dile getireceğini söyledi.
ENDONEZYA:
ETİYOPYA:
DAĞISTAN:
DOĞU TÜRKİSTAN:
FİLİPİNLER:
FİLİSTİN: İsrail ordusu 1
Nisan gecesi Filistin Güvenlik Şefi Cibril Racub'un Ramallah yakınlarındaki
karargâhında kıstırdığı 400 Filistinli'yi üç günlük bir kuşatmadan sonra teslim
aldı. İsrail askerlerinin Beytuna'daki karargâha saldırıda 60 Filistinli'yi
canlı kalkan olarak kullandıkları ve böylelikle içerdekilerin ateş açamadığı ve
sonunda teslim olmak zorunda kaldıkları bildirildi. Filistinli kaynaklar,
yüzlerce Filistinli'nin Ramallah yakınındaki Beytunya köyünde bulunan karargâhı
terkederken ellerinin havada olduğunu belirtti.
Filistin kaynakları içinde kadın ve çocukların da bulunduğu karargahta
büyük bir kıyım yapılmasından endişe duyduklarını belirttiler. İsrail
tanklarının ateşi sonucu bazı binalar yandı. Batı Şeria Güvenlik Şefi Cibril
Racub'un, karargâhını kuşatan İsrail askerleriyle ateşkes görüşmesi yaptığı
ileri sürüldü. İsrail radyosu, Racub'un karargâhtaki ölü ya da yaralıların
çıkarılması için İsrail askerleriyle görüştüğünü duyurdu.
Filistin kaynaklarının bildirdiğine göre, İsrail ordusu,
El-Halil-Beytüllahim karayolu üzerinde dev bir toplama kampı inşa etmeye
başladı. Habere göre, Gush-Etzion alanındaki kampa, operasyonlarda tutuklanan
yüzlerce Filistinli yerleştirilecek. IAP'ın haberine göre, 10 bin metrekarelik
bir alan üzerine kurulan toplama kampının etrafına, üç metre yüksekliğinde
çitler ve dikenli teller çekildi. Kampın içinde işkence odaları inşa edildi.
Filistinli ajans IAP, kampa çok sayıda Filistinli çocuğun götürüldüğünü,
bunların bir dizi fiziksel ve psikolojik işkenceye tabi tutulduğunu bildirdi.
Bu işkenceler arasında dayak, aç ve uykusuz bırakma ve psikolojik baskı
bulunuyor. Toplama kampının 5000 Filistinliyi alabilecek biçimde inşa edildiği
kaydedildi. İsrail cezaevlerinde tutulan Filistinli sayısı da aynı. Bu rakamın
önemli bir bölümü çocuk yaştaki tutuklulardan oluşuyor. IAP, ordunun çöldeki
Ketziot toplama kampını da yeniden açma kararı aldığın yazdı. Onlarca yıl önce
kullanılan bu kamp, Mısır sınırına yakın bir noktada bulunuyor.
Filistin Uluslararası İşbirliği Bakanı Nebil Şaat'ın iddiasına göre,
İsrail ordusu El Fetih liderlerinden Mervan Barguti'yi ele geçirmek için 9
Filistinli'yi esir aldı.
Filistin Güvenlik Şefi Cibril Recep, önceki gece Ramallah'ın Radyo Sokağı'ndaki bir binada 30 Filistin güvenlik görevlisinin toplu suikasta' kurban gittiğini söyledi. Olay yerine ulaşabilen AFP muhabiri, görgü tanıklarından geceki dehşeti öğrendi. 45 yaşındaki Amna Rimavi, binadaki Filistinli güvenlik görevlilerinin teslim olmak istediklerini, çoğunun çamaşırlarıyla dışarı çıktığını, bunlardan en az üçünün İsrail askerlerinin açtığı ateşte öldürüldüğünü gördüğünü anlattı. Rimavi, diğerlerinin içeri kaçtığını, ancak çoğunun İsrail ateşiyle ağır yaralandığını, ikisinin kanamadan öldüğünü, sonunda İsrail askerlerinin kalanları toplayıp bilinmeyen bir yere götürdüğünü kaydetti.AFP muhabiri, binanın girişindeki kan gölünde hala bot, tişört, çamaşır ve çorapların yattığını, binanın merdivenlerinin altında Filistin üniformaları ile sivil kıyafetlerden oluşan bir yığının durduğunu, merdiven duvarları ve basamakların kanla kaplandığını, üçüncü ve dördüncü katlardaki kapıların kırıldığını, duvarların mermi ve el bombalarıyla delik deşik edildiğini, bir kan gölcüğünün içinde bir çocuk bisikletinin yattığını aktardı.
İsrailli yetkililer Avrupa Birliği ülkelerinin temsilcilerinin Yaser Arafat ile görüşme talebine, ilginç bir yanıt verdi ve "Arafat, Ramallah'taki ofisinden çıkabilir. Ancak şu koşulları kabul etmeli: Bir daha Filistin topraklarına dönmeyecek ve giderken yanında kimseyi götürmeyecek." Bu sözler, Şaron'un Filistin liderini sürgüne gönderme yönündeki isteğinin bir göstergesi olarak değerlendirildi. Dışişleri Bakanı Şimon Peres de, Arafat'ın "başka bir ülkeye sığınabileceğini" söyledi.
Beytüllahim'de, sığındıkları dükkâna İsrail tanklarının ateş açması sonucu 64 yaşındaki Sumaya Abda ile 37 yaşındaki oğlu Halid öldüler. 60 yaşındaki bir Filistinli koruma da Beytüllahim'de makineli tüfek ateşinde öldü. Beyt Cala'da, 40 yaşındaki Halime El-Atraş, hastaneye gitmesine izin verilmediği için İsrail kontrol noktasında doğurmak zorunda kaldığı bebeğini kaybetti. Gazze Şeridi'nde 13 yaşında bir çocuk kontrol noktasında öldürüldü.
Beytüllahim'de kiliseye açılan ateş sonucu 1 rahip hayatını kaybetti, 7 rahibe yaralandı. İsrail saldırılarında 1'i ço5cuk, çok sayıda Filistinli öldü.
İsrail ordusunun, Filistin şehirlerindeki işgal operasyonu yedinci gününe girdi. İsrail ordusunun Ramallah'ta başlayan ve her geçen gün genişleyen askeri operasyonları sırasında büyük dramların yaşandığı ortaya çıktı. Batı Şeria'nın Beytüllahim kentindeki operasyonlar sırasında Filistinli bir ailenin iki ferdi İsrail askerleri tarafından öldürüldü; ancak cesetlerin defnedilmesine İsrail askerleri izin vermedi. Annesinin ve kardeşinin cesetleri başında ağlayan Sami Abde, cesetlerin kokmaya başladığını söyledi. Sami Abde, 64 yaşındaki annesi Samiye Abde ile kardeşi Halid Abde'nin (37) salı günü İsrail askerlerinin Beytüllahim'de başlattığı işgal operasyonu sırasında hayatlarını kaybettiğini belirtti. Filistinli anne ile oğlunun cesetlerinin iki gündür evin salonunda beklediği ifade edildi. Sami Abde, İsrail askerlerinin mermileriyle yaralanan anne ve kardeşinin, askerler ambulanslara izin vermediği içi gözleri önünde can verdiğini de iddia etti.
Cenin'de Filistinli güvenlik güçleriyle çatışan İsrail askerleri, bir bayan doktor, 13 yaşında bir çocuk ve 3 silahlı Filistinli'yi öldürdü; çatışmalarda bir İsrail askeri de yaralandı.
Filistin
lideri Yaser Arafat ile Ramallah'taki karargahında bir gece geçiren Amerikalı
gönüllü sağlık görevlisi Musevi kökenli Adam Shapiro'nun ailesi, ölüm
tehditleri üzerine New York'u terk etti. Adam Shapiro'nun kardeşi Noah, New
York Times gazetesine yaptığı açıklamada,
ilkokul öğretmeni olan annesi ile babasının, gelen tehditler üzerine New
York'u terk ederek eyalet dışındaki bir yakınlarının yanına gittiğini
belirtti. Filistin İlkyardım Komitesi görevlisi olan 30 yaşındaki Shapiro,
Filistinli nişanlısı Hüveyda Araf aracılığıyla verdiği bilgide, elektriği,
suyu, telefonu kesik karargahta Arafat ile aynı masada yemek yediğini
söylemişti.
Filistinli
yetkililer, 5 Nisan'da Nablus Cenin'de 19 Filistinlinin öldüğünü, çok sayıda
yaralı olduğunu duyurdu. Yetkililer, İsrail tanklarının ateş açtığı Nablus'un
kuzeyindeki Tubas köyünde biri 14 yaşındaki bir kız çocuğu olmak üzere iki
Filistinlinin öldüğünü kaydetti. Filistin kaynaklarına göre, iki İsrail
helikopteri El Halil'de bir aracı vurdu ve 11 Filistinli yaralandı. Nablus'ta
da bir cami, helikopter ateşinde isabet aldı. İsrail ise El Halil'de bir,
Cenin'de üç askerinin öldüğünü açıkladı.
Filistinli
baş müzakereci Saib Erakat, İsrail'in operasyonlarında bugüne dek 80'den fazla
Filistinlinin öldüğünü söyledi. İsrail radyosunun Cenin'de 70 Filistinlinin
öldürüldüğü haberi ise bağımsız kaynaklarca doğrulanmadı.
Batı
Şeria'nın işgalini tamamlayan İsrail, tutukladığı binlerce Filistinliyi 1987'de
başlayan ilk İntifada'da olduğu gibi toplama kamplarına koyma hazırlığı
yapıyor. AFP, ordu kaynaklarına dayandırdığı haberinde, İsrail'in güneyindeki
Necef Çölünde bulunan Kseiot bölgesindeki toplama kampının tekrar açılacağını
duyurdu. AFP'ye konuşan ve adını vermeyen ordu yetkilisi, "Bu kampın açılması
için hazırlıklara başladık" dedi. Kseiot kampına, 1987'de başlayıp 1993 Oslo
Barış anlaşmalarıyla sona eren ilk İntifada'da binlerce Filistinli
kapatılmıştı. Ansar 3 adı verilen ve Mısır sınırına yakın Berşeba bölgesinin 60
kilometre güneybatısına düşen bu kamp, etrafını saran dikenli telleri ve gözlem
kuleleriyle, klasik bir toplama kampının bütün özelliklerine sahip. İsrail'in
işgali altında tuttuğu yıllarda Güney Lübnan'da Ansar 1 ve Gazze Şeridi'nde de
Ansar 2 adlı iki toplama kampı daha bulunuyordu.
Filistin
Tıbbi Yardım Komiteleri Başkanı Dr. Mustafa Barguti, Evrensel gazetesinin
sorularını yanıtlarken kentte tam bir insani kriz yaşandığını belirterek,
"Durum çok kötü. İsrail ordusu yaralıları tedavi etmemizi engelliyor. Abluka
altındayız. Sadece Filistin yönetimi binalarına değil, sivil toplum örgütlerinin,
yardım kuruluşlarının merkezlerine de saldırıyorlar" dedi.
İsrail
helikopterinin Batı Şeria'da bir arabaya ateş açması sonucu infilak eden araçta
bulunan Filistinli bir çocuk yanarak can verdi.
BM'ye
bağlı Filistin Mültecilerine Yardım Ajansı (UNRWA), İsrail birliklerinin,
hastanelere,. Ambulanslara zarar vererek, sivillere yapılacak tıbbi
müdahalelere engel olduğunu bildirdi. UNRWA başkanı Peter Hansen, Kudüs'ten
telekonferansla Cenevre'deki gazetecilere yaptığı açıklamada "Bölgede sağlık kurumlarının
yıkıldığını, ilaçların parçalandığını ve binaların duvarlarına tehditkar
sözlerin yazıldığını" belirterek, "İsrail ordusunun yaralı Filistinlileri
taşıyan ambulanslara bilerek ateş ettiğini söyledi. Ajansın ambulansları dahil
bölgede 185 ambulansa ateş edildiğini belirten Hansen, İsrail ordusunun diğer
yardım çalışmalarını engellediğini de bildirdi. Hansen, elleri ve gözleri
bağlı, aç bırakılarak 52 saat gözaltında tutulan bir UNRWA çalışanının serbest
bırakıldığını kaydetti.
Batı
Şeria'daki yüzlerce Filistinli, İsrail saldırıları yüzünden sığınmacı konumuna
düştü. Bir yandan bombalardan korunmaya çalışan Filistinli siviller bir yandan
da yiyecek sıkıntısı çekti. Kuşatma altındaki Filistin bölgeleri günlerce
yardım alamadı. BM Genel Sekreteri Kofi Annan, İsrail'e, askerlerini derhal
çekmesi çağrısında bulundu. Belçika savunma Bakanı Andre Flahaut da,
Ortadoğu'ya çokuluslu bir askeri gücün gönderilmesinin tek çare olduğunu
söyledi.
Şaron, ABD
Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın Ortadoğu turunun ilk durağı Fas'a doğru yola
çıktığı saatlerde İsrail Parlamentosu'nda (Knesset) yaptığı konuşmada, "Batı
Şeria'daki operasyonlar geçici. Ama Filistinli teröristler ve Yaser Arafat'ın
terörist yapılanması yok edilene kadar sürecek" dedi. Şaron, İsrail'in geri
çekildikten sonra tampon bölgeler oluşturacağını da kaydederken, "Ordumuz Batı
Şeria'daki misyonunu tamamlayınca, güvenlik bölgeleri oluşturacaktır. Bu
bölgelere konuşlanacak birlikler, tampon görevi yapacaktır" ifadelerini
kullandı.
İsrail'in ağır saldırı altında tuttuğu Batı Şeria'nın
Cenin kenti ve bölgedeki mülteci kampından tüyler ürpertici haberler gelmeye
devam etti. 15 bin kişinin yaşadığı kamptaki erkeklerin kimi öldürüldü, kimi
yaralandı, kalanlar ise esir alınıp temerküz kamplarına götürüldü. Çatışmaların
10 Nisan'da sona erdiği kampta çok sayıda insanın öldüğü ve yaralandığı, ancak
kesin rakamların bilinmediği bildirildi. 10 Nisan'da bir açıklama yapan Hamas,
Cenin mülteci kampındaki çatışmaların sona erdiğini açıkladı. Hamas'ın üst düzey
yetkililerinden Cemal Ebu El-Hayca, kamptan telefonla yaptığı açıklamada,
İsrail ordusunu kitlesel katliam uyguladığı Cenin'de direnişe son verildiğini
söyledi. El-Hayca, "Çatışma bitti. Çok sayıda şehit ve yaralı var. Çok sayıda
insan esir alındı. İsrailliler denetimi tamamen ele geçirdi ve daha fazla
çatışma yok" dedi. Görgü tanıklarının verdiği bilgiye göre, İsrail askerleri,
evlerin boşaltılmasını istedi ve kamptaki evlerin büyük bölümünü buldozerlerle
yıktı.
Filistinli
yetkili Saib Erkakat, İsrail'i Batı Yaka'da yaklaşık 500 Filistinliyi
öldürmekle suçladı. Başgörüşmeci Erakat, AFP muhabirine verdiği demeçte,
"İsrail, 29 Mart'ta başlattığı askeri saldırıda 500 kadar Filistinliyi öldürdü"
dedi. İsrail başbakanı Ariel Şaron için de "Delirdi" diyen Erakat, "Batı
Yaka'da son 12 günde 500 Filistinli öldü. İsrail, Batı Yaka'da toplumumuza
karşı büyük suç işlemekte" ifadesini kullandı.
Askeri
yetkililer, 15. gününe giren operasyonlarda 4185 Filistinliyi tutukladıklarını
duyururken, bunlardan 117'sinin arananlar listesinde olduğunu açıkladı. 24
köyden çekildiğini açıklayan İsrail ordusu, 11 Nisan'da Bir Zeyt kasabasıyla,
Ramallah ve El-Halil yakınlarındaki bir mülteci kampı ve bir köyü işgal ederek
ev ev arama yaptı. Daha sonra Bir Zeyt'ten çekilen tanklar, Beytüllahim'deki
Aida kampına girdi.
İsrail Yüksek Mahkemesi, Batı Şeria'da katliam
iddialarının odak noktasında yer alan Cenin mülteci kampında ölen
Filistinlilere dair kanıtların ortadan kaldırılmasının önünü açan bir karar
aldı. İsrail parlamentosunun Arap milletvekilleri ve Filistin insan hakları
örgütü Adala'nın itirazı üzerine İsrail ordusunun ölenleri topluca gömmesini
engelleyen mahkeme, 14 Nisan'da cesetlerin Filistinlilere teslim edilmesini
karara bağladı. Ancak Filistinlilerin ölülerini derhal gömmeleri koşuluyla.
Mahkeme kararında aksi halde ordunun gömme işini yapacağı belirtildi. Toplu
gömme itirazlarına karşılık da orduya cesetleri teker teker gömme yetkisi
verildi. Filistinliler bu kararın katliam kanıtlarının yok edilmesine yol
açacağını savundu. İsrail Yüksek Mahkemesi 'kapalı askeri bölge' konumundaki
Cenin kampında cesetlerin toplanıp, kimlik tespitlerinin yapması işini de
orduya bıraktı. Bu işlem sırasında Kızılhaç'ın da gözlemcilik yapmasına karar
verildi. Ancak İsrail ordusu, Kızılhaç ve diğer yardım örgütlerinin kampa girmesine izin vermedi. Filistinliler mahkeme
kararından sonra bu örgütlerin kampa alınıp alınmayacaklarının da meçhul
olduğunu vurguladı. İsrail askerleri, Kızılhaç ambulanslarının yaralıları
almasına bile izin vermemişti.
Filistin lideri Arafat'a sert eleştiriler
yönelten İsrail Başbakanı Ariel Şaron, Ramallah ve Beytüllahim dışındaki Batı
Şeria kentlerinden 1 hafta içinde çekileceklerini iddia ederken, BM İnsan
Hakları Komisyonu, İsrail'i Filistinlilere yönelik "toplu katliam" yapmaktan
dolayı kınadı. BM Sözcüsü Fred Eckhard da, İsrail ordusunun Cenin'deki
Filistinlilere insani yardım götürülmesine izin vermediğini açıkladı. Time
dergisindeki bir habere göre ise, İsrailli komutanlar Arafat'ın karargahı ve
Beytüllahim'deki Nativitas Kilisesi'ne zehirli gaz verilmesini önerdiler. BM İnsan Hakları Komisyonunun yıllık oturumunda,
Arap ve Müslüman devletler tarafından desteklenen ve oyçokluğuyla alınan
kararda, İsrail, insan hakları yasasını "affedilmez ihlali" nedeniyle
eleştirildi ve "Filistin halkının yasal direnme haklı" bulunduğu belirtildi.
Komisyonun 5'e karşı 40 oyla kabul ettiği karara bazı Avrupa ülkeleri "evet"
oyu verirken, İngiltere ve Almanya karşı oy kullandı. Kararda, İsrail'in işgal
ettiği topraklardan çekilmesi talep edildi. Diplomatlar, Arap ve Müslüman
ülkelerin, kararda yer alan "İsrail'in devlet terörü yaptığı" ve
"Filistinlilerin bütün yönleriyle askeri harekata karşı koyma hakları bulunduğu"
şeklindeki bazı ifadeleri değiştirmeyi kabul etmesiyle Avrupa'nın önemli
desteğini alacağına dikkati çektiler.
Dünya
Sağlık Örgütü (WHO) İsrail askerleri tarafından işgal edilen Filistin
bölgelerinde salgın hastalıkların ortaya çıkmasından kaygı duyduğunu açıkladı.
WHO'nun Cenevre'de yaptığı açıklamaya
göre, salgın hastalık riskinin başlıca nedenleri su kıtlığı ve hijyen eksikliği
ile çöplerin toplanmaması. Elektrik kesintisinin, kan stokunun ve aşıların
bozulmasına neden olduğu belirtilen açıklamada, işgal altındaki Filistin bölgelerinde
ilaç da bulunmadığı kaydedildi. Açıklamada, "Kanalizasyon sisteminin tahrip
edilmesi nedeniyle, hastanelerin musluklarından lağım suyu akıyor" ifadeleri
yer aldı.
El-Şabi
ailesinin çocuklarının toza bulanmış cesetleri, Nablus'un eski kesiminde hayatlarının
son dakikalarına tanıklık edercesine donmuş kalmış bir şekilde bulundu. Nablus acil servisleri şefi Anan Kadri,
aileyi şehrin eski kesiminde bombalanan bir binadan çıkardıklarını anlattı.
İsrail ordusu, eve önce füze atmış, sonra buldozerle yıkmış. Sekiz kişilik
aile, Refidiye Hastanesi'nin verdiği bilgiye göre, 3 Nisan'da başlayan işgalde
öldürülen 71 kişi arasında.
Cenin'de
insalık tarihinin en vahşi katliamlarından birine imza atan İsrail Gazze
Şeridi'ndeki Refah kampını işgal etti. İsrail ordusunun Cenin katliamının
benzerini burada da uygulamasından endişe edildi. İsrail tankları Gazze
Şeridi'ni işgal etmeye başladı ve güneydeki Refah mülteci kampına girdi.
Saldırıda ilk belirlemelere göre 6 Filistinli hayatını kaybetti.
Kızılhaç,
İsrail saldırılarında enkaza dönen Cenin kampından yıkıntı yüzeylerinde 26
kişinin cesedinin görüldüğünü, yıkıntılar altında kaç kişinin bulunduğu
konusunda ise bir öngörülerinin olmadığını bildirdi. BM Filistinli Mültecilere
Yardım Örgütü (UNRWV) da, kampta 800 mülteci evinin yıkıldığını, ancak kaç
kişinin öldüğünün bilinmediğini söyledi. Yıkıntılar altındaki insanların
kurtarılması ve felaketler sonrasındaki kurtarma-enkaz kaldırma çalışmaları
için 7 ülkeden ekibin bölgede çalışmalara katılacağını duyuran UNRWA, insanlara
gıda, su ve ilaç yardımı yapıldığını bildirdi.
İsrail
Genelkurmay Başkanı Şaul Mofaz, Batı Şeria'da 3 hafta boyunca süren
operasyonlarda 1200'ü gerilla 5 bin Filistinlinin tutuklandığını söyledi.
Cenin'de
5 kişi enkazdan sağ çıkarıldı. Görgü tanıkları, 2'si çocuk, 1'i kadın 5 kişinin
Cenin hastanesine kaldırıldığını, ancak durumlarının çok kötü olduğunu söyledi.
İnsan
hakları örgütleri, Cenin'de en az 300 kişinin öldüğünü açıkladı. Avukatlardan
oluşan bir insan hakları örgütü, görgü tanıklarına dayanarak yaptığı
açıklamada, en az 300 kişinin öldüğünü, 8 bin ila 13 bin 500 kişinin de kayıp
olduğunu bildirdi.
İsrail
polisi, Doğu Kudüs'te 20 Filistinli aileyi evlerinden çıkardı. Çıkarılan evlere
Yahudi yerleşimciler yerleştirildi. İsrail askerlerinin saldırılarında iki
Filistinli öldürüldü, 16 kişi tutuklandı. İsrail askerleri 23 Nisan sabahı
Gazze Şeridi'ndeki Vadi Salka köyüne saldırı başlattı. Belde Belediye Başkanı
Yusuf Ebu Acin, tanklar, zırhlı araçlar ve buldozerlerle beldenin bir
kilometreden fazla bir mesafe içine girilerek yapılan saldırıda, Filistin milli
güvenlik binalarının hedef alındığını söyledi. Köyde 16 kişinin İsrail
askerleri tarafından tutuklandığı belirtildi. Bu arada, Batı Şeria'nın el-Halil
kentinde, iki Filistinlinin öldürüldüğü bildirildi.
Filistin
kaynakları, Cibaliye mülteci kampında bir evde meydana gelen patlamada 3
Filistinlinin öldüğünü belirttiler. El-Halil'de ise İsrail askerlerinin açtığı
ateş sonucu 2 Filistinli öldü. İsrail ordusu Cenin yakınında bir köyde ise, 14
yaşında bir Filistinli çocuğu öldürdü, 10 kişiyi de yaraladı. Gazze'de İsrail
askerleri tarafından öldürülen 3 çocuğun cesetleri teslim edilmedi. Öldürülen
Filistinlilerin tamamının 14 yaşında ve öğrenci olduğu belirtildi.
İsrail
tankları el-Halil kentini işgal etti. Kentte tutuklamalara girişen İsrail
askerleri 6 Filistinliyi şehid etti. Bölgede bulunan solana, "Gördüğüm yaşam
koşulları karşısında şoke oldum" dedi.
Cenin
mülteci kampındaki Filistinliler, kampta yaşanan katliamın destekçisi olan
ABD'nin kendilerine gönderdiği "insani yardım"ı reddetti. ABD Uluslar arası
Kalkınma Ajansı'nın (USAID) gönderdiği çadır, gıda ve çocuklar için oyuncaktan
oluşan yardımın, kamp İsrail tarafından Amerikan silahlarıyla yıkıldığı için
reddedildiği belirtildi. Kampın yardım komitesinden İbrahim Hüseyin,
"Katillerimizin elinden besleneceğimize açlıktan ölürüz daha iyi" dedi. İsrail
Batı Şeria'daki Cenin mülteci kampını yerler bir etmiş; yüzlerce kişi ölmüş, 5
bin kadar kişi evsiz kalmıştı.
9
Nisan'da çekildiği Batı Şeria'nın Kalkilya kentine 26 Nisan sabahı ikinci kez
giren İsrail ordusu, kenti ve üç köyü bir süre işgal etti. 15 tank ve zırhlı
araçla kente giren ordu, sokağa çıkma yasağı ilan ettikten sonra evlerde teker
teker arama yaptı. Operasyonlarda Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nin yerel
liderlerinden intihar saldırısı planlayıcısı Raid Musa Nazal'ı öldüren
askerler, en az 46 Filistinliyi daha gözaltına aldı. Beytüllahim'de kuşatma
altında bulunan Doğuş Kilisesi'den 26 Nisan günü serbest bırakılan 4
Filistinlinin 2'si kimliği belirlenemeyen kişilerce vurularak yaralandı.
İsrail, kiliseden çıkan 9 Filistinli gençten 8'ini de serbest bıraktı. Ayrıca
Gazze Şeridi'nde bir Filistinli kadın, İsrail askerlerince öldürülürken,
Filistin lideri Arafat'ın karargahının kuşatma altında tutulduğu Ramallah'ta
Cuma namazı sonrası çatışma çıktı.
Batı
Şeria'daki bir Yahudi yerleşimine düzenlenen saldırıda 4 İsrailli öldürüldü, 6
kişi yaralandı. İsrail saldırıdan Filistin lideri Yaser Arafat'ı sorumlu tuttu.
Filistin
Mültecileri Yardım Komisyonu UNRWA Genel Başkanı Peter Hansen, Cenin'den
sürülen binlerce mültecinin akıbetinin ne olduğunu bilmediklerini söyledi.
Hansen,. "Cenin'de yaşananlar bir insanlık dramıdır. Cenin Mülteci Kampı'ndan
binlerce kişi sürüldü, 800'den fazla ev yerle bir edildi ve kampın alt yapısı
tamamen yok edildi" diyen Hansen, 13 bin mültecinin yaşadığı bu kamptan sürülen
binlerce mülteciye hâlâ ne olduğunu bilemediklerini açıkladı. UNRWA Başkanı, bu
binlerce mültecinin cesetlerinin enkaz haline getirilen binaların altında mı,
yoksa başka yere mi nakledildikleri üzerinde araştırmalarını sürdürdüklerini
belirtti. Hansen, BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından oluşturulan heyetin
acilen buna cevap araması gerektiğini de söyleyerek, Cenin halkına her türlü
yardımı yaptıklarını ancak İsrail'in Cenin'de katliamı işlediği günlerde hiçbir
kafilenin kampa girmesine izin verilmediğini belirtti.
İsrail
tankları 29 Nisan'da Batı Şeria'nın El Halil kentini işgal eti. İsrail
askerlerinin onlarca tank, zırhlı araç ve saldırı helikopteri desteğinde
gerçekleştirdiği işgal sırasında 9 Filistinli öldü, 20'den fazlası da
yaralandı. Görgü tanıkları, 9 Filistinlinin zırhlı araçlara eşlik eden saldırı
helikopterlerinin açtığı makineli tüfek ateşi sonucu hayatını kaybettiğini
söylediler.
İsrail
hükümeti Cenin mülteci kampında inceleme yapmak üzere bölgeye gitmek isteyen BM
heyetinin gelişine izin vermeyen tavrını sürdürme kararı aldı.
Gazze
Şeridi'nde İsrail askerlerin açtığı ateşte iki Filistinli öldü.
İsrail Cenin'de bulunan mülteci kamplarında karşılaştığı
direnişi katliamla kırmaya çalışıyor. Filistin kaynakları, Cenin'de iki gün
içinde ölen Filistinli sayısının en az 35
olduğunu kaydettiler. Kahire'deki Arap Birliği dışişleri bakanları
toplantısında konuşan Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa, Cenin ve Nablus'ta
sadece bir günde 100 Filistinlinin öldürüldüğünü söyledi. Olağanüstü
toplantıda, İsrail'in çekilmesi için BM ve ABD baskısının artırılması
istenerek, 'Müeyyide ve askeri güç kullanımını öngören' BM Şartı'nın 7.
maddesinin İsrail'de uygulanabilmesi için baskı kararı aldı...
Filistin
Yönetimi uluslararası topluma 'katliamın' durdurulması için acil müdahale
çağrısında bulundu. Bölgedeki İsrail güçlerinin komutanı Tat Aluf Eyal Şleyn de
İsrail radyosuna yaptığı açıklamada, 'Filistinlileri, duvara sıkıştırdıkları,
teslim olmaları için saldırıya geçtikleri' ifadesini kullanırken, teslim
olmayanları öldüreceklerini söylemişti. İsrailli komutan açıklamasında, karşı
tarafa çok sayıda kayıp verdirdiklerini belirterek, son Filistinli savaşçıya kadar
saldırıyı bırakmayacaklarını bildirdi. Cenin'i kapalı askeri bölge ilan eden
İsrail ordusu, gazetecilerin bölgeye girişine izin vermiyor. Filistin
Yönetimi'nden yapılan açıklamada 'Katliamın derhal durdurulması için BM
Güvenlik Konseyi, ABD Avrupa Birliği ve bütün insani kuruluşlar ile yasal
örgütler müdahale etmeleri çağrısında bulundukları' kaydedildi...
FRANSA:
GUATEMALA:
GÜNEY AFRİKA:
GÜRCİSTAN:
HİNDİSTAN: Hindistan'ın
Gucarat eyaletinde, fanatik Hinduların Müslümanlar'a yönelik son saldırılarında
6 kişi öldü, 11 kişi yaralandı.
Hindistan'ın
Cammu-Keşmlir eyaletinde, güvenlik güçleri ile ayrılıkçı militanlar arasında
çıkan çatışmalarda 15 kişinin öldüğü bildirildi.
HOLLANDA: Hollanda hükümeti, Bosna savaşının kanlı
yüzü Srebrenitsa katliamıyla ilgili rapor nedeniyle istifa etti. Hollanda Savaş
ve Dokümantasyon Merkezi (NIOD) tarafından Srebrenitsa katliamında Hollanda'nın
rolünü belirlemek amacıyla yapılan ve yaklaşık 6 yılda tamamlanan rapor, siyasi
krize yol açmıştı. Hollanda'da genel seçimlerin 15 Mayıs'ta yapılması
planlanıyordu.
Srebrenitsa raporunda, 30 bin kişiyi savunmak için
gereken silahlar ve açık bir görev tanımı olmadan Hollanda askerlerini
tehlikeli bir bölgeye gönderdiği için hükümet sert bir biçimde eleştirilmişti.
Raporun ardından siyasi tartışmalar ve hükümetin istifası gündeme gelmişti.
Çevre Bakanı Jan Pronk, Srebrenitsa raporunun
hükümete yüklediği siyasi sorumluluğun gereğini yerine getirmek üzere istifa
edeceğini açıklamıştı. Hollanda askeri birliğinin katliamdaki sorumluluğu için
sert ifadeler kullanmaktan kaçınılan 3 bin 400 sayfalık raporda, Hollanda
hükümetinin 1993'te asker gönderme kararı verirken ilk hatayı, koşulları ve
bölgeyi değerlendirememekle yaptığı belirtildi. Raporda, hükümetin asker
gönderme kararı verirken, insan hakları ve siyasi kaygılarla hareket ettiği,
meydana gelebilecek gelişmeler ve doğabilecek sonuçları iyi dikkate alamadığı,
dolayısıyla yerine getirilemeyecek bir görev için asker gönderme kararı
vermekle olaylarda doğrudan olmasa da dolaylı sorumluluk taşıdığı görüşüne yer
verildi. Aynı hatayı silahlı kuvvetler üst yönetiminin de yaptığı ifade edilen
raporda, savaşın devam ettiği bir bölgeye, barışı korumak adına gönderilen
Hollanda Birliği'nin görevinin baştan tam belli olmadığı belirtildi.
IRAK: Irak'ın kuzeyinde "keşif uçuşu" yapan Amerikan ve İngiliz uçakları, "ateş açıldığı" iddiasıyla Irak'ı bombaladı. Saldırı, Şubat ayından bu yana bölgeye düzenlenen ilk, yıl içindeki üçüncü bombardıman oldu.
Irak Sağlık Bakanlığı, BM tarafından ülkeye uygulanan ambargo yüzünden iki ayda 29 bin 547 kişinin öldüğünü açıkladı. Bakanlıktan yapılan açıklamada, ambargodan kaynaklanan hastalıklar yüzünden Ocak ve Şubat aylarında ölenlerden 14 bin 91'inin 5 yaşın altında çocuk olduğu belirtildi. Açıklamada, ölümlerin başlıca nedenlerinin bronşit, bağırsak iltihabı, ishal, yetersiz beslenme ve ilaç kıtlığı olduğu kaydedildi.
İNGİLTERE: İngiliz
parlamentosunda Ortadoğu'daki gelişmelerin ele alındığı oturumda, İsrail
Başbakanı Ariel Şaron'un savaş suçu işlediği öne sürüldü. İsrail işgalini sert
dille eleştiren milletvekilleri, özellikle Cenin kampında olup bitenler ve
birçok sivilin İsrail askerleri tarafından öldürüldüğüne dair duyumların
mutlaka soruşturulması" gerektiğini ifade ettiler. AB Komisyonu'nun dış
ilişkilerden sorumlu üyesi Chris Patten ise İsrail'de, Cenin mülteci kampına
insanî yardım girişini engelleyerek, Filistinlilerle anlaşmazlığı körüklemekle
suçladı.
İRAN:
İSRAİL: 10 Nisan'da İsrail'in
Hayfa kenti yakınlarındaki Kibutz Yagur bölgesinde bir otobüste intihar
saldırısı meydana geldi. Saldırıda 10 kişi öldü, 20 kişi de yaralandı.
Batı Yaka'da 2. Gazze Şeridi'nde de 2 kişi olmak üzere 4 Filistinli,
İsrail güçleri tarafından hunharca öldürüldü. Filistinli güvenlik yetkilileri,
Gazze kentinin güneyindeki Bureyc mülteci kampında iki Filistinli polisin,
İsrail askerleri tarafından öldürüldüğünü bildirdi. Öte yandan, İsrail
ordusunun Beytüllahim'de 17 gazetecinin basın kartlarına el koyduğu bildirildi.
Dünyanın Cenin katliamının soruşturulmasına yönelik talebi ABD ve
İsrail'in ortak girişimi ile engellendikten sonra İsrail, bölgeye gönderilecek
"sınırlı yetkili" BM heyetine de izin vermedi.
29 Nisan'da İsrail İşgal kuvvetleri sabahın erken saatlerinden itibaren
çok sayıda tank, helikopter ve askeri teçhizat eşliğinde normalde özerk yönetim
kontrolünde olması gereken El Halil'e girdi ve şehirde ikamet edenlere karşı
sokağa çıkma yasağı ilan etti. Gerçekleştirilen saldırılarda 8 kişi hayatını
kaybederken 25 kişi yaralandı, 60 kişi de esir alındı.
İSPANYA:
İSVİÇRE:
İTALYA:
JAPONYA:
KAZAKİSTAN:
KEŞMİR:
KOLOMBİYA:
KORSİKA:
KOSOVA:
KUZEY IRAK:
KUVEYT:
MAKEDONYA:
MALEZYA:
MEKSİKA:
MISIR:
LÜBNAN:
NEPAL: Nepal'de düzenlenen
operasyonlarda 35 Maocu gerillanın öldürüldüğü bildirildi.
NİJERYA:
ÖZBEKİSTAN:
PAKİSTAN: Pakistan'ın orta
kesimlerinde bulunan Pencap eyaletinin Bakkar kentindeki bir camiye
yerleştirilen bombanın patlaması sonucu., ilk belirlemelere göre 12 kişi öldü.
PERU:
RUSYA:
SIRBİSTAN:
SİNGAPUR:
SOMALİ:
SRİ LANKA:
SUDAN:
SURİYE:
SUUDİ ARABİSTAN: Suudi
Arabistan'dan bir İngiliz ile bir Kanadalı idama mahkûm edildi.
TACİKİSTAN:
TUNUS:
ÜRDÜN:
YUGOSLAVYA: Yugoslavya
hükümeti, eski Yugoslavya'daki savaş suçları için Lahey'de kurulan BM savaş
suçları mahkemesiyle tam işbirliğini kabul etti. Dışişleri Bakanı Goran
Svilanoviç, devletin bütün organlarından işbirliği yapmalarını istediklerini
söyledi. Svilanoviç, kararın Lahey'e yeni savaş suçlularının teslim edilmesi
anlamına mı geldiği yönündeki soruyu "Evet böyle bir karardan sonra tüm devlet
organlarının Lahey'deki mahkemeyle işbirliği yapmak zorunda olduğunu
düşünüyorum. Bu, savaş suçlularının yakalanması ve BM savaş suçları mahkemesine
teslim edilmesi anlamına geliyor" şeklinde konuştu.
YUNANİSTAN: Bodrum'dan yasadışı yollarla Yunanistan'ın İstanköy (Kos) Adası'na geçmek isteyen Eritreli üçü kız dört üniversite öğrencisi, Radikal gazetesinde yayınlanan bir iddiaya göre Yunan güvenlik güçleri tarafından yakalandıktan sonra can yeleği giydirilerek denize atıldı. Erkek mülteci boğularak hayatını yitirdi, nişanlısı ve iki kız arkadaşı yarı baygın halde sahile ulaştı.
Ege'de ambarında kaçak taşıyan Bandırma adlı Türk balıkçı teknesi Naksos Adası'nın kuzeyinde battı. Yunan Deniz Ticaret bakanlığı teknede yaklaşık 40 kişinin bulunduğunu, bunlardan 31'inin kurtarıldığını, 2'sinin cesedinin de çıkarıldığını açıkladı.
Ege Denizi'nde şüphe üzerine
aranan bir yelkenlide., üzerlerinde seyahat belgeleri olmayan 56 kişi
yakalandı.
SİVİL TARİH