2002 KASIM İhlal Raporu

MAZLUMDER

KASIM 2002 İNSAN HAKLARI RAPORU

YAŞAMA HAKKI

Faili Meçhul Cinayetler/Şüpheli Ölümler : 14

Çatışmalarda Ölenler ve Yaralananlar: 11 ölü

Sivillere Yönelik Eylemler : 7 olay, 1 ölü, 7 yaralı

KİŞİ ÖZGÜRLÜĞÜ

Kaçırma ve Kayıplar : 6 kayıp, 1 kaçırma

Cinsel Taciz/Tecavüz: 1

İşkence/İşkence İddiası : 32

Çeşitli Amaçlarla Yapılan Baskı ve Tehditler: 6

Gözaltılar : 635

Tutuklamalar : 4

Yerleşim Merkezlerine Yönelik Baskılar : 6 olay

Cezaevlerinde Yaşanan Olaylar :

Cezaevlerinde Ölüm : 3

DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ:

İstenen Ceza:

Verilen Ceza:

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

Kapatılan/Toplatılan/Yasaklanan Yayın ve Etkinlik : 1 kapatma, 1 toplatma, 1 yasaklama

Gazetecilere Ve Yayın Organlarına Yönelik Baskılar :

Gözaltına Alınana Gazeteciler: 1

DİN ÖZGÜRLÜĞÜ:

Soruşturma Geçiren/Ceza Alan/Atılan Öğrenci : 3

Gayrimüslimlere Yönelik Baskılar:

Gözaltılar : 3

ÖĞRENİM ÖZGÜRLÜĞÜ:

Soruşturma Geçiren/Ceza Alan/Atılan Öğrenci :

ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ:

Sivil Toplum Örgütlerine Yönelik Baskılar :

SIĞINMA HAKKINA YÖNELİK İHLALLER: 318

ÇALIŞMA YAŞAMINA YÖNELİK İHLALLER

Ölenler : 8

Yaralananlar: 2

İşten Atılanlar : 152

SAĞLIK: 8 olay

____________________

(*) MAZLUMDER İnsan Hakları İhlallerini İzleme Komisyonu'nca hazırlanmıştır.

MAZLUMDER

KASIM 2002 İNSAN HAKLARI RAPORU

YAŞAMA HAKKI

FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLER/ŞÜPHELİ ÖLÜMLER

Balıkesir'in Burhaniye ilçesinde yaşayan Şerife Sokullu, 5 Kasımda Ören Karakol Amirliğine başvurarak, evden ayrılan eşi emekli albay Mustafa Sokullu'nun kayıp olduğunu bildirdi. Güvenlik güçleri, kaybolan emekli albay Mustafa Sokullu'nu, Pelitköy beldesi yakınlarındaki zeytinlik alanda öldürülmüş, otomobili ise Aydın'ın Çine ilçesinde uçuruma yuvarlanmış buldular. İki kolu bileklerinden kesik ve sağ bacağında bir kurşun izi olan Sokullu'nun 6 Kasım'da öldürüldüğü tespit edildi. Sokullu'nun cesedi, Bursa Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. Yetkililer, olayla ilgili soruşturmanın jandarma ve polis tarafından geniş kapsamlı yürütüldüğünü, Sokullu'nun ikinci eşi olduğu öğrenilen Şerife Sokullu'nun gözaltına alındığını bildirdiler.

7 Kasım'da, Fatih'teki işyerinden ayrıldıktan sonra bir daha haber alınamayan işadamı Mustafa Hasanoğlu (41), Tekirdağ'da domuz bağıyla bağlandıktan sonra başından tek kurşunla vurularak öldürülmüş bulundu.

8 Kasım'da, İstanbul Maltepe'de, biri kurusıkı tabancalı maskeli üç kişi tarafından çalıştığı şirkete ait servis minibüsünden indirilen Hacı Mehmet Canbolat (18), sokak ortasında kalabalık bir grup tarafından sopalarla dövülerek öldürüldü. Söz konusu grubun daha önce ölüm orucundakiler lehine gösteri yaparlarken, Canbolat'ın kendilerine tepki göstererek karşı çıktığı belirtildi.

8 Kasım'da, Batman'ın Aydınkonak Mahallesi'nde bıçaklanarak öldürüldüğü tespit edilen 25 yaşlarında bir kadın cesedi bulundu.

10 Kasım'da, İstanbul'un Maltepe İlçesi Ferhatpaşa Mahallesi Mimar Sinan Caddesi'ndeki boş alanda vatandaşlar tarafından bir erkek cesedi bulundu. Polis yetkilileri, üzerinden kimlik çıkmayan 18-20 yaşlarındaki kişinin cesedinin, bulunduğu boş alana bir arabayla bırakıldığının belirlendiğini bildirdiler.

16 Kasım'da İstanbul Esenler'de bir plastik atölyesinde çalışan Yakup Kızılan (38), işyerine 200 metre mesafede satır ve bıçakla öldürülmüş olarak bulundu. Olay, 155'e gelen "Birisi satırla adam öldürdü. Elde satır kurbanının başında bekliyor" ihbarı üzerine ortaya çıktı. Hemen harekete geçen fakat satırlı katili olay yerinde bulamayan polis, çevrede operasyon başlattı. Kızılan'ın ensesinde satır, sırtında çok sayıda bıçak yarası tespit edildi.

18 Kasım'da, Elazığ Fevzi Çakmak Mahallesi Özdeş Sokak sakinleri, tek katlı terk edilmiş evin dışarıda bulunan tuvaletinde bir çocuk cesedi olduğunu polise bildirdi. Olay yerine gelen polis ekipleri, cesedin 5 yaşındaki Gizem Doğdu'ya ait olduğunu ve kafatasının taşla ezildiğini belirledi. Cumhuriyet Savcısı da "ölü" raporu düzenledikten sonra olay yerinden ayrıldı. Olay yerine gelen Gizem'in anne Ayşe ve babası Hıdır da gözyaşlarına boğuldu. Cinayet Büro Amiri Baş komiser İlker Aybar, cesedi morga kaldırmak isterken, çocuğun yaşadığını fark etti. Küçük çocuk tedavi altına alınırken, polis olayla ilgili soruşturmasını sürdürüyor.

İstanbul Ümraniye'de 21 Kasım gecesi meydana gelen olayda, müteahhit Aydın Özbey'e, Atakent Bura Caddesi üzerinde aracından inerken, cadde üzerinden gelen otomobilden ateş açıldı. Vücudunun üç yerinden yaralanan Aydın Özbey, kaldırıldığı Özel Çamlıca Hastanesi'nde hayatını kaybetti. Polis katillerin yakalanması için operasyon başlattı.

19 Kasım akşamı İstanbul'da Fatih Camii avlusunun girişinde kimliği belirlenemeyen bir kişi, balıkçı Mehmet Azman'ı (54) başından tek kurşunla yaraladı. İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi'nde hastanede tedavi altına alınan ağır yaralı Mehmet Azman tüm çabalara rağmen kurtarılamadı.

21 Kasım'da, İstanbul Bayrampaşa'da, Terazidere Öztekin Caddesi üzerinde meydana gelen olayda, evine dönen Hamdi Türk'e (45), binanın önünde bir otomobilin içinden ateş açıldı. Vücudunun çeşitli yerlerinden yaralanan Türk, kaldırıldığı Özel Gaziosmanpaşa Hayat Hastanesi'nde öldü. Saldırganların kullandığı 34 NPG 33 plakalı otomobil ise Gaziosmanpaşa'da terk edilmiş olarak bulundu. Polis yetkilileri, Türk'ün inşaat işleriyle uğraştığının belirlendiğini kaydederek, cinayetin alacak-verecek meselesi olabileceğini ifade ettiler.

24 Kasım'da İzmir'in Kadifekale semtinde, 5307 Sokak 6 numaradaki evde, yangın çıktı. Yangın, çevredekiler ve itfaiye ekiplerinin müdahalesi sonucunda büyümeden söndürüldü. Eve giren polis, Hasan Atasoy'un (27) hafif şekilde yanmış cesedi ile karşılaştı. Yapılan incelemede, Atasoy'un dövülerek öldürüldüğü, sonra çıkarılan yangında yakılmak istendiği belirlendi.

25 Kasım'da Ankara, Batıkent'te, Güvençkent Sitesi 69 numarada oturan 2 çocuk annesi Esma Ünsal (31) akşam işten eve gelen kocası Muharrem Ünsal tarafından kanlar içinde bulundu. Ostim'de köftecilik yaptığı öğrenilen Muharrem Ünsal, iftar saatinde evine geldiğinde kapıyı çalmasına rağmen açan olmadı. Bunun üzerine pencere camını kırarak içeriye giren talihsiz koca, eşinin kanlar içindeki cesediyle karşılaştı. Olayın polise intikal etmesi üzerine, olay yerine çok sayıda polis gelerek incelemelerde bulundu. Yapılan incelemeler sonucu, genç kadının kimliği belirsiz kişi veya kişilerce kafasına sert bir cisimle vurulduktan sonra bıçaklanarak öldürüldüğü anlaşıldı. Polis olayın hırsızlık amacıyla eve giren bir kişi tarafından yapılmış olabileceği ihtimali üzerinde duruyor.

28 Kasım'da Siirt'in Şirvan İlçesi'ne bağlı Zivzik Köyünde, çift sürmek için sabah saatlerinde tarlaya giden 35 yaşındaki Abidin Ubat, silahlı saldırıya uğradı. Ubat, olay yerinde yaşamını yitirdi. 3 Kasım seçimlerinde DEHAP adına müşahitlik yapan Ubat'ın yakınları, Ubat'ın Üstpınar Karakolu Başçavuşu tarafından "Seninle sonra görüşürüz" denilerek tehdit edildiğini ileri sürdü. Abidin Ubat'ın köylülerle herhangi bir sorununu bulunmadığını belirten köylüler, cinayetin karanlık güçlerce işlenmiş olabileceğini dile getirdi.

28 Kasım'da Konya'nın Ereğli İlçesi'nde Emniyet Müdürlüğü ekipleri, "bir kadının intihar ettiği" şeklindeki ihbar üzerine, Hacı Mütahir Mahallesi Çavuşlu Sokak'taki eve gitti. Olay yerinde yapılan incelemede, evin ortasında çıplak olarak bulunan Saliye Ekici'nin, göğüs altından bacaklarına kadar 13 ayrı yerinden bıçaklandığı belirlendi. Polis, Saliye Ekici'nin ölümüyle ilgili geniş çapta soruşturma başlattı.

YERİNDE İNFAZ ve İŞKENCE İLE ÖLÜM

Mazot kaçakçılığı yaptığı iddiasıyla vurularak öldürülen Mümtaz Özdemir olayında ortaya çıkan deliller, yargısız infaz iddiasını güçlendirdi. Olay hakkında hazırlanan son rapor, Özdemir'in 'dur' ihtarına uymadığı gerekçesiyle 280 metre mesafeden vurulduğu yönündeki iddiaların gerçekdışı olduğunu ortaya çıkardı. Van Jandarma Bölge Komutanlığı Kriminal Laboratuarı Şube Müdürlüğü tarafından hazırlanan raporda, Özdemir'in yakın mesafeden açılan ateş sonucu vurulduğu belirtildi. Raporda, Özdemir'in vücudunda barut parçacıkları bulunduğu, böylesi bir durumun ancak yakın mesafeden ateş açılması sonucu oluşabileceği ifade edildi. Özdemir, yaralı olan sağ bacağı yerine sol bacağı sarıldığı ve olay yerinde 4 saat bekletildiği için kan kaybından yaşamını yitirmişti.

ÇATIŞMALARDA ÖLEN VE YARALANANLAR:

ÖLENLER:

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, KADEK'in Kuzey Irak'ta ilan ettiği "Medya Savunma Alanları"na yönelik kapsamlı bir operasyon başlatması üzerine askerler ile KADEK Halk Savunma Güçleri arasında yaşanan çatışmalarda 7 asker ve 4 MİT mensubunun öldüğü iddia edildi.

SİVİLLERE YÖNELİK EYLEMLER :

İstanbul'da, 31 Ekim günü akşam saat 19.00 sıralarında meydana gelen olayda, Atatürk Hava Limanı Güvenlik Büro Amirliği'nde görevli polis memuru Şahin Ekiz, Şirinevler Mehmet Akif Mahallesi 3. Sokak'taki evinden, işine gitmek üzere çıktığı sırada bir kişinin silahlı saldırısına uğradı. Ekiz saldırı sonucu ağır yaralandı.

Bismil'in Yukarısalat Beldesi'nde jandarma, "Halay çekip propaganda yaptıkları" gerekçesiyle bir düğün törenine dipçiklerle girip dağıttı. Olayda çok sayıda kişi yaralandı. Yaralananlar ile gözaltına alınan 8 kişi jandarma görevlileri hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu.

19 Kasım akşamı Fatih Camii avlusunun girişinde kimliği belirlenemeyen bir kişi, balıkçı Mehmet Azman'ı (54) başından tek kurşunla yaraladı. İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi'nde hastanede tedavi altına alınan ağır yaralı Mehmet Azman tüm çabalara rağmen kurtarılamadı. Mehmet Azman'ı yaralayan ve olay yerinden kaçan kişi, 34 ZJ 0693 plakalı Honda marka cipi ile Fatih Camii'nin Malta Kapısı'nda bulunan, 2000 yılında yapılan "Uluslararası Kuran'ı Kerim Yarışmasında" Türkiye'de birincilik kazandıran, hafız Selman Okumuş (25) tarafından yakalanmak istedi. Aralarındaki boğuşma sırasında Okumuş, saldırgan tarafından karın ve çenesinden 2 kurşunla yaralandı. Çevredeki vatandaşlarca İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırılan Selman Okumuş'un çenesine isabet eden kurşunun kafasının arkasından çıktığı ve sağlık durumunun ağır olduğu bildirildi.

Samsun'da Karadeniz Yağlı Tohumlar Birliği (Karadenizbirlik) Genel Müdürü Ebubekir Türk, makamında uğradığı silahlı saldırıda ayağından yaralandı. Liman Mahallesi'ndeki Karadenizbirlik Genel Müdürlüğü binasının 10. katında bulunan Ebubekir Türk'ün makam odasına giren kimliği henüz belirlenemeyen bir kişi, Türk'le tartıştı. Tartışma sırasında söz konusu kişi tabancayla üç el ateş etti. Ayağından ve kalçasından yaralanan Türk, tedavi altına alındı.

BOMBA VE MAYIN PATLAMASI

Ağrı Dağı eteğindeki Yaygın Yurt Köyü'nün yakınında, daha önce güvenlik güçlerinin tatbikat yaptığı alana giren Emrah Bitirge (5), Melek Bitirge (7), Necla Bitirge (10) ve Hacı İrvan (12), içinde yanıcı madde bulunan varillerle oynamaya başladılar. Varillerin aniden patlaması sonucu, çocuklar yanarak ağır yaralandı. Emrah Bitirge, Melek Bitirge ve Necla Bitirge adlı çocuklar Doğubeyazıt Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alındılar. Bir hafta hastanede tedavi gören ve vücudunun yüzde 53'ünde yanık tespit edilen Haci İrvan ise hayatını kaybetti. İrvan'ın yakınları, ölümden askeri yetkilileri sorumlu tutarken amca Ahmet İrvan, askerilerin köy içinde tatbikat yapmaları sonucu yeğeninin hayatını kaybettiğini söyledi. Askeri yetkililerin kendilerine davacı olmamalarını istediğini kaydeden İrvan, "Sorumlu olan askerler hakkında dava açacağız" dedi.

Gaziantep'te Cuma Türkaslan adlı şahsın, Çağlayan Mahallesi Göllüceli Cafer Sokak'taki evinin kapısına gece geç saatlerde bırakılan patlayıcı madde infilak etti. Çevrede korkuya yol açan patlayıcının evin kapısında tahribata neden olduğu, evde bulunanların bir zarar görmediği belirlenirken, ev sahibi Cuma Türkaslan, bir süredir kendisinden 20 milyar lira istendiğini bildirdi.

Malatya'nın Yeşilyurt ilçesindeki Hacımustafaağa Camii'nde teravi namazın ardından camiden en son ayrılan Mehmet Canal'ın (65), ayakkabılıktaki ayakkabısını alırken gördüğü bir poşetin içine bakmak isterken patlama olduğu bildirildi. Patlama sonucu sağ elinin 4 parmağı kopan Canal'ın Turgut Özal Tıp Merkezi'ne kaldırılarak tedavi altına alındığı belirtildi. Patlamaya, poşette bulunan boru tipi patlayıcının yol açtığı belirtilerek, soruşturmanın sürdürüldüğü bildirildi.

KİŞİ ÖZGÜRLÜĞÜ

KAÇIRMA/KAYIP

İstanbul'un Pendik ilçesine bağlı Yeni Mahalle'nin Muhtarı Sebahattin Bilge kayıplara karıştı. 7 Mayıs'ta 13 gün yıllık izne ayrılan Bilge, Pendik Kaymakamlığı'na başvurarak izin tarihini 7 Haziran'a kadar uzattırdı. Ancak Bilge izni bitmesine rağmen görevine dönmedi. Türkiye'nin dört bir yanında aranan Bilge'nin bir süre sonra Antalya'da Ziraat Bankası bankamatiğinden para çektiği belirlendi. Bunun üzerine Pendik Kaymakamı Hasan Duran, Antalya Valiliği'ne yazı gönderdi. Polis, muhtarın kaçırılmış olabileceği ihtimali üzerinde duruyor.

Muğla'da kasım ayı ortalarında ailesine, "Okumaya gidiyorum" yazılı bir mektup bırakarak evden ayrılan ve bir daha da eve dönmeyen 19 yaşındaki Ayşe Altın adlı genç kızdan, haber alınamadı. Ayşe Altın'ın annesi Hatice Yıldız (69), gece gündüz demeden her yerde kaybolan kızını arıyor.

Kırşehir'in Kaman ilçesinde, Sarıuşağı Mahallesi Elmalıoğlu Çıkmazı No: 9/B'de ikamet eden 11 yaşındaki Dilek Armağan, 12 Kasım 2002 Salı günü öğle saatlerinde eğitim gördüğü Atatürk İlköğretim Okulu'na gitmek üzere yola çıktı. Ancak saat 12.00 sıralarında okul bahçesinde 5 dakika görülen Dilek Armağan ortadan kayboldu. Aynı gün akşama kadar çocuğundan haber alamayan baba Yücel Armağan, Kaman Emniyet Müdürlüğü ve jandarma ekiplerine müracaat ederek kızının kayıp olduğunu bildirdi.

İzmir Gaziemir Ulaştırma Okulu'nda görev yaparken kaybolan uzman çavuş Kenan Kahraman'dan (24) 36 gündür haber alınamıyor. Ailesi, Kahraman'ın hayatından endişe ettiklerini bildirdi. 7 ay önce göreve başlayan yine kendisi gibi uzman çavuş olan Mehmet Yeymek ile sevgilisi Hatice Yerliyiğit (20) tarafından kaçırıldığını iddia eden kardeşi Mustafa Karaman, ağabeyinin bir an önce bulunmasını istiyor.

19 Kasım Salı gününden bu yana kendisinden haber alınamayan ve bürosunda boğuşma izlerine rastlanan İstanbul Barosu avukatlarından Nihat Afyonğolu'nun eşi ve çocukları polise kayıp başvurusunda bulundu. Afyonoğlu'nun, eşi Yüksel Afyonoğlu ile olay günü bir arkadaşlarının cenaze törenine katıldığı, daha sonra bürosuna gittiği öğrenildi. Polisin yaptığı incelemede, yerde etere benzer bir madde bulundu. Afyonoğlu'nun, daha önce Narkotik Şube'de görev yaptığı, sonra avukatlığa döndüğü belirtildi. Polis, iki çocuk babası Afyonoğlu'nu arıyor.

Muş'un Varto ilçesinde, Karapınar köyünde oturan Sıdık Kaya, 20 Kasım günü Yeşil Kart almak üzere ilçe merkezine geldi. Akşam saatlerinde ablası Herdem Kaya'nın evine giden Kaya'ya, kendini Başçavuş Celal Şen diye tanıtan birinden telefon geldi. Telefon üzerine ablasına Başçavuş Şen'in kendisini çağırdığını anlatan Kaya, ilçe girişindeki köprüde görüşmeye gideceğini söyleyerek evden ayrıldı. Ancak Kaya'dan bir daha haber alınamadı. Kaya ailesi ilk olarak Emniyet Müdürlüğü'ne başvurdu ancak Sıdık Kaya'nın gözaltına alınmadığı yanıtı verildi. Daha sonra Varto Jandarma Bölük Komutanlığı'na başvuruldu. Kaya'yı telefonla arayarak kaybolmasına neden olduğu ileri sürülen komutanlıkta görevli Başçavuş Celal Şen, Yeşil Kart konusunda Kaya ile muhatap olduğunu, ancak söz konusu akşam aramadığını ileri sürdü. Komutanlık yetkilileri de Kaya'nın gözaltına alınmadığını bildirdi. Bu girişimlerinden sonuç alamayan aile 23 Kasım günü İHD Muş Şubesi'ne başvurarak yardım talebinde bulundu. Baba Tekdemir Kaya, oğlunun hayatından endişe duyduğunu belirterek, "Üç gün geçmesine rağmen oğlum eve dönmediği gibi nerede olduğu konusunda da bilgi edinmemiz mümkün olmadı" dedi. Ailenin başvurusunu değerlendiren İHD ilgili kurumlara bilgi verdi.

Şanlıurfa'da, ilköğretim okulu 3. sınıf öğrencisi Mustafa Altınkan, kimliği belirlenemeyen 2 kişi tarafından okul arkadaşlarının gözleri önünde kaçırıldı. Çocuğu kaçıranlar Altınkan ailesinden 12 milyar lira fidye istedi. Ancak 10 milyar lira bulabilen acılı baba, parayı ödeyerek oğluna kavuştu. Mustafa Altınkan'ın annesi Bedriye Altınkan, "Bizden çocuğumuzu serbest bırakmak için fidye istediler. Eşim Selami'de temin ettiği 10 milyar lirayı belirlenen kamyonun yanına bıraktı. 10 milyar fidyeyi alan kimliği meçhul kişiler, parayı aldıktan 45 dakika sonra çocuğumu serbest bıraktılar" dedi.

Muş Varto'da "Beni Başçavuş Celal Şen çağırıyor" diyerek 20 Kasım'da kaybolan Sıdık Kaya (40) olayının üzerindeki sis perdesi aralanamadı. Fakat İHD, yaptığı araştırmada Şen ile Kaya arasında kompleks bir ilişki belirledi. Muş İl Jandarma Alay Komutanlığı kayıp iddiasının ortaya atılması ve ailenin savcılığa başvurması üzerine idari soruşturma başlattığı bildirildi. Bu çerçevede bir subayın Varto'ya giderek Astsubay Şen ile görüştüğü öğrenildi. Varto Başsavcısı Aziz Angay ise, ailenin şikayeti üzerine Celal Şen'in ifadesini aldı. Şen'in Sıdık Kaya ile yalnızca yeşil kart alınması konusunda ilişkiyi kabul ettiği öğrenildi. Sıdık Kaya ile ilgili heyet oluşturan İHD heyeti, incelemelerini tamamladı. İHD Bölge Temsilcisi M. Hanifi Işık, "Astsubay Celal Şen ile kayıp Sıdık Kaya arasında tartışmasız bir ilişki" olduğunu söyledi. Varto Kaymakamı Özgür Kürekçi, İHD'lilere, AB ve insan hakları ihlalleri konularının güncel olduğu bir süreçte böyle bir kaybedilme olayının devlet veya kamu güçlerince gerçekleştirilmiş olabileceği ihtimalinin izahı güç bir çelişki olacağını söyledi. Kaymakam Kürekçi, olayı araştırdıklarını bildirdi. Hanifi Işık, kaymakam ve başsavcıdan edindikleri bilgiye göre Sıdık Kaya ile ilgili herhangi bir soruşturmanın bulunmadığını söyledi. Sıdık Kaya'nın babası Tekdemir Kaya ise oğlunun daha önce PKK'ye yardım ve yataklık ettiği iddiasıyla birkaç kez gözaltına alındığını ve işkence gördüğünü söyledi. Oğlunun kaybedilmesinden Astsubay Celal Şen'i sorumlu tutan Tekdemir Kaya, "Oğlum ile astsubayın diyalogları iyiydi. Oğlumu harcadılar. Tek düğüm Celal astsubaydır" dedi. Sıdık Kaya'nın köyü olan Karapınar'da 1 Temmuz günü ot biçen Ahmet Kartal'ın öldürülmesi olayından Kaya ailesinin sorumlu tutulduğu iddia ediliyor. Kaya ailesi Celal Şen'in o akşam Sıdık Kaya'yı yanına çağırdıktan sonra Kartal ailesine teslim etmiş olabileceği kaygısını taşıyor. Herdem Şengül ise, kardeşinin saat 17.00 sıralarında cep telefonundan arandığını belirterek, şunları söyledi: "Nereye gidiyorsun dedim, 'Celal Şen ile görüşmek için Varto çıkışındaki köprüye gidiyorum' dedi. Gitmeden önce de zarf içinde yüklü miktarda para bıraktı. İçinde ayrıca Celal Şen'in ev ve cep telefon numarası vardı."

CİNSEL TACİZ/TECAVÜZ

Van'ın Saray ilçesine bağlı Beyaslan köyünde arazi anlaşmazlığı yüzünden çıkan kavga sonrası, İlçe Jandarma Karakol Komutanlığına bağlı askerler tarafından gözaltına alınan Okan Yurdabak, karakolda coplu tecavüze maruz kaldığını belirtti. Yurdabak'a 15 günlük iş göremez raporu verildi.

İŞKENCE/İŞKENCE İDDİASI ve KÖTÜ MUAMELE

Van DGM'de uyuşturucu ticareti yaptıkları iddiasıyla tutuklu yargılanan iki uzman çavuş, gözaltında işkence gördüklerini öne sürdü. Van DGM'de örgütlü uyuşturucu ticareti yaptıkları ve ruhsatsız silah bulundurdukları gerekçesiyle 30 Nisan'da Yüksekova'da gözaltına alınıp tutuklanan uzman çavuşlar Ali Korkmaz, Hüseyin Polat ile korucu Sadi Özatak'ın yargılanmasına devam edildi. Söz alan ve haklarında 10 yıla kadar ağır hapis istenen uzman çavuşlar, gözaltındayken ve savcılıkta verdikleri ifadelerin baskı altında alındığını ileri sürdü. Uzman Çavuş Hüseyin Polat, "Yüksekova Tabur Komutanlığı'nda gördüğüm işkence sonucu çenemden ses gelmektedir. Savcılıkta da görevliler 'tekrar geri götüreceğiz' şeklinde beni tehdit edince suçlamaları kabul ettim. Gözaltında ve savcılıkta verdiğim ifadeleri kabul etmiyorum. Tüm suçlamalar asılsızdır" dedi. Uzman Çavuş Ali Korkmaz da, gözaltında suçun kendisine işkence ile kabul ettirildiğini, savcılıkta da "kabul etmesen tekrar geri götürürüz" şeklinde tehdit edildiğini belirterek, suçlamaları reddetti. Yaklaşık iki saat süren duruşmanın ardından DGM heyeti, 5 aydır tutuklu bulunan sanıkları tahliye etti.

Mersin'de askere alınan vicdani retçi Mehmet Bal'ın, askerlik yapmayacağını açıklaması üzerine tutuklandığı Adana 6. Kolordu Askeri Cezaevi'nde işkence gördüğü açıklandı. Bal'ın avukatı Suna Coşkun, müvekkiline yapılanların hukuk ve insanlık dışı olduğunu belirterek, ulusal ve uluslararası hukuk yollarına başvuracaklarını açıkladı. Vicdani retçi Mehmet Bal, 24 Ekim günü Mersin'deki birliğine teslim edildi. Bal, aynı gün takım komutanı Durmuş Er'in yanına giderek, vicdani retçi olduğunu ve askerlik yapmayacağını söyledi. Buradan astsubayın odasına götürülen Bal'a, askeri üniformayı giymesi emredildi. Üniformayı giymeyi reddeden Bal, Mersin Ulaştırma Birliği'nde bir gece gözaltında tutuldu. Ertesi gün Adana 6. Kolordu Askeri Mahkemesi'ne götürüldü. Psikiyatrik muayeneden sonra tutuklanan Bal, Adana 6. Kolordu Askeri Cezaevi'ne konuldu. Bir süre hücrede tutulduktan sonra havalandırmaya çıkartılan Bal'ın yanına gelen Albay Solak, "esas duruş emri verdi". Esas duruşa geçmeyen Bal'a Solak tarafından tekme atıldığı, tekme nedeniyle Bal'ın ayağında 12 santimli yara oluştuğu kaydedildi. Aynı gün Albay Solak'ın emriyle Bal'a özel pranga yapıldı. Bal'ın prangaları, avukat ve doktor görüşlerinde de çıkartılmadı. Daha sonraki günlerde de Albay Solak'ın hazır duruşa geçmesini istediği Bal'ın prangalarındaki zincirler asma kilitle birleştirildi. İşkencenin son bulması talebiyle başlattığı açlık grevinde parası olmadığı için şeker ve şekerli su verilmeyen Bal'a ancak birkaç gün sonra hücrenin bitişiğindeki koğuşta bulunan diğer tutuklular tarafından şeker verildi. Bal, 45 kiloya düşmesi ve sağlık durumunun kötüleşmesi üzerine Ankara Mevkii Hastanesi'ne kaldırıldı.

10 Kasım tarihinde Eskişehirspor-Güngören Belediyespor maçında taşkınlık yaptığı ve polise mukavemette bulunduğu iddiasıyla gözaltına alınan Eskişehirspor Taraftarlar Derneği Başkanı Deniz Yılmaz, gözaltında komalık oldu. Yılmaz, gözaltında tutulduğu Çarşı Karakolu'nun nezarethanesinde kafasını duvarlara vurup kendini yaraladığı iddiasıyla Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne kaldırıldı. OGÜ Tıp Fakültesi Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Tunerir, tedavisi süren Yılmaz'ın, darp sonucu göğüssünde travma tespit ettiklerini söyledi. Sol akciğerinin yırtılması üzerine, akciğere kaçan havanın çıkarılması amacıyla Yılmaz'a göğüs tüpü taktıklarını ifade eden Tünerir, "Hastanın, darp sonucu akciğerinde yırtılma var; ancak sağlık durumu iyiye gidiyor. Hastada, göğüs travması tespit ettik; fakat kaburgalarında bir kırık gözlenmedi. Yılmaz'ın tansiyon ve nabız gibi hayati belirtileri normal, tedavisi devam ediyor." dedi. Gözaltına alınan kişilerin öncelikle kemerleri, ayakkabı bağcıkları ve üzerinde kendine zarar verebilecek eşyalar alınması genel bir uygulamadır. Deniz Yılmaz ise karakola kelepçeli olarak götürülmüş. Emniyet'in iddiasına göre Yılmaz karakolda kafasını vura vura ciğerini yırtmış ve komaya girmişti. Deniz Yılmaz o anı şöyle anlatıyor, "Ellerim kelepçeliydi. Hep birden beni dövmeye başladılar. Zaten ben kendimden geçmişim. Polisler beni gözaltında öldüresiye dövdüler. Suçum olsa bile, bir insan böyle kötü muameleye maruz kalamaz. Dayak yerken, 'Benim sonum Metin Göktepe gibi olacak galiba' diye içimden geçirdim. Sonuçta kıl payı kurtulduk. Türkiye'de yargı yolunu bitirdikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne de başvuracağım."

İstanbul Barosu avukatlarından Erdal Tuncel, iki kardeşini sakladığı iddiasıyla evini basan Terörle Mücadele Şubesi polislerince işkence edildiğini ve ölümle tehdit edildiğini söyledi. Av. Tuncel, polisler hakkında suç duyurusunda bulundu. DİHA'ya konuşan avukat Erdal Tuncel, 9 Kasım Cumartesi günü saat 02.30'da evinin kapısının çalındığını, "Kim o" diye sorması üzerine de "Polis" yanıtı aldığını belirtti. Kapıyı açtığında sivil giyimli ve ellerinde telsiz bulunan 4 kişinin evin içine girdiğini ve talepte bulunmasına karşın kendisine polis kimliği bile göstermediğini vurgulayan Tuncel daha sonra yaşananları şöyle aktardı: "Onlara avukat olduğumu ve arama izni olmadan arama yapamayacaklarını söyledim. Bunun üzerine hakaretlerde bulunup, tekme tokat dövmeye başladılar. Sürekli kardeşlerim Serhan ve Uygar'ın yerini sorup duruyorlardı. Onların arandığını ve benim onları sakladığımı söylüyorlardı. Daha sonra evin her tarafını didik didik aradılar. Dava dosyalarımı ve müvekkillerimle yaptığım görüşme notlarını incelediler. Bu esnada, HADEP üyesi olmam nedeniyle HADEP Şişli ilçe teşkilatına yatırdığım aidata ilişkin makbuzu ve Yeniden Özgür Gündem gazetesini gördüler. Bunların yasal olduğunu belirtmeme rağmen, sürekli dövüyor ve 'Namussuz, şerefsiz, terörist, hem siz teröristsiniz hem de savunduğunuz insanlar. Sizin gibi teröristleri savunan avukatlar olmasa bu memleket düzelirdi. Siz savunduğunuz için teröristler artıyor. Teröristi savunan da teröristtir. Zaten Kürtler teröristtir. Devlet size bu avukatlık ruhsatını, teröristleri savunasınız diye mi verdi? Alçaklar' şeklinde hakaret edip tehdit ettiler." Evde bulunan bir çok şeye arama tutanağı düzenlemeden el konulduğunu belirten Tuncel "Arama bittikten sonra da ayağımı denk almam konusunda uyarılarda bulundular. HADEP'le ilişkimi kesmemi, Yeniden Özgür Gündem gazetesini okumamamı, DGM'lerde görülen siyasi duruşmalara katılmamamı ve kardeşlerim Serhan ve Uygar'ı teslim etmem gerektiğini söylediler. Hatta 'Aksi takdirde sen ve ailen faili meçhule kurban gidebilirsiniz' şeklinde tehdit ettiler" dedi. "Bu ülkede bir hukukçunun başına bunlar gelebiliyorsa, sırdan insanların başına neler gelebilir, düşünmek bile istemiyorum" diyen Erdal Tuncel, bu baskının ardından ailesinin ve kendisinin yaşamından endişe ettiğini söyledi. Tuncel, evine baskın düzenleyerek, kendisini ölümle tehdit eden polisler hakkında Eyüp Cumhuriyet Savcılığı'na da suç duyurusunda bulundu. Tuncel, polislerin, "Mesken masuniyetini ihlal, müessir fiil, hakaret ve sövme, ölümle tehdit" suçlarını işlediklerine dikkat çekerek, haklarında gerekli işlemin yapılmasını istedi.

Van'ın Saray ilçesine bağlı Beyaslan köyünde arazi anlaşmazlığı yüzünden çıkan kavga sonrası, İlçe Jandarma Karakol Komutanlığına bağlı askerler tarafından gözaltına alınan Okan Yurdabak, karakolda coplu tecavüze maruz kaldığını belirtti. Yurdabak'a 15 günlük iş göremez raporu verildi.

Mersin'deki Newroz kutlamaları sırasında gözaltına alınan, tutuklanarak cezaevine gönderilen ve 8 ay sonra cezaevinden tahliye edilen Nimet Tekin gözaltında işkenceye maruz kaldığını belirtti. Tekin, kendisine işkence yaparak böbrek kanamasına neden olan polisler hakkında suç duyurusunda bulunacak.

Diyarbakır'ın Özekli köyünde 18 kadın "nüfus planlaması" gerekçesiyle kandırılarak istemleri dışında kısırlaştırıldı. Sağlık personeli olmayan 4 kişi tarafından aldatılarak tüpligasyon merkezine götürülen kadınlar, bilgileri dışında kılsılaştırıldı. Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, söz konusu işlemin valiliğin görevlendirme yazısıyla yapıldığını belirterek, yaşananları "insanlık dışı bir uygulama" olarak değerlendirdi. Beştaş, kadın ve insan hakları savunucularını olayı araştırmaya çağırdı.

16 Kasım'da Mersin'de polisler tarafından gözaltına alınan haftalık Azadiya Welat Gazetesi çalışanı Sıracettin Karataş, gözaltında ölümle tehdit edildiğini ileri sürdü. DİHA'ya bilgi veren Karataş, şunları söyledi: "Demirtaş Mahallesi'nde, cumartesi akşamı gazete dağıtımı yapıyordum. Birden etrafımı 10 polis sardı ve bana burada ne yaptığımı sordular. Ben de Azadiya Welat gazetesi çalışanı olduğumu, gazete dağıtımı yaptığımı söyledim. Arandığımı söyleyen polisler, beni tartaklamaya başladı. Sonra da Yumuktepe Karakolu'na götürdüler. Burada aranmadığım ortaya çıktı. Fakat polisler beni tartakladı. Bu esnada ellerim kelepçeli idi. Sonra karakolun nezarethanesine atıldım. Karakolda bulunan terörle mücadeleye bağlı polisler beni sorgulamaya başladı. Polisler 'sen bu gazetede çalışmayacaksın, hemen yarın biletini kesip memleketine gideceksin. Seni bir daha burada görürsek öldürürüz' dediler. Ve beni dövdüler." Kendisini tehdit eden polisler hakkında suç duyurusunda bulunacağını kaydeden Karataş, "Polisler beni 2 defa hastaneye götürdü. Tartaklamadan kaynaklı ellerim uyuşmuştu, yüzümde ve sırtımda ağrılar vardı. Buna rağmen doktor rapor vermedi. Pazar günü saat 15.00'de adliyeye götürüldüm. Savcıya çıkarılmadan serbest bırakıldım. Beni ölümle tehdit eden ve döven polisler hakkında, suç duyurusunda bulunacağım" dedi.

Diyarbakır'da abisi yerine gözaltına alınan 12 yaşındaki Erdal Güler'e karakolda işkence yapıldığı belirtildi. Erdal Güler'in ailesi tarafından yapılan açıklamada, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı polis ekiplerinin eve baskın düzenlendiği, arandığı iddia edilen 17 yaşındaki Ekrem Güler'i evde bulunamayınca 12 yaşındaki Erdal Güler'in gözaltına alındığı bildirildi. Güler ailesi çocuklarının karakolda yarım saat tekme tokat dövüldüğünü, 20 dakika boyunca da tek ayak üzerinde bekletildiğini belirterek İHD'ye başvurdu. Baba Fahri Güler, 4 yıldır evlerine sürekli sivil polisler tarafından baskın düzenlediğini belirterek, "Oğlum Ekrem serseri bir çocuk, günlerce eve gelmiyor. Polisler de gece eve baskın düzenleyerek onu bizden istedi. Ekrem olmayınca 12 yaşındaki oğlum Erdal'i gözaltına aldılar" dedi. Aynı gece oğlu Erdal'in gözaltından serbest bırakıldığını ifade eden Fahri Güler, şunları söyledi: "Erdal eve gelmeden Şehitlik ve Bağlar Karakolu'na gittim. Bana burada böyle bir çocuk yok dediler. Aradım fakat bulamadım oğlumu. Eve geldim. Arkamdan çocuğu serbest bırakmışlar. Ama her tarafı şiş içinde. Gözleri, bacak ve karın bölgesinde şişmeler ve darp izleri vardı. Artık polislerin evime baskın düzenlemesini istemiyorum." Baba Güler, polisler hakkında suç duyurusunda bulunacağını bildirdi. 12 yaşındaki Erdal Güler ise gözaltına alındığında polislerin önce kendisini Şehitlik Karakolu'na götürdüğünü, ardından da Ofis Semti'nde bulunan Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldüğünü belirterek, burada aralıksız yarım saat boyunca tekme tokat dövüldüğünü anlattı. Kendisine dayak atan polislerin daha sonra 15-20 dakika tek ayak üzerinde bekletme cezası verdiğini anlatan Erdal Güler, "Bana kötü küfürler ediyorlardı. Giden gelen beni dövüyordu. Çok korktum. Bana hep sen Erdal değil Ekrem'sin diyorlardı. Buna bir türlü anlam veremiyordum" dedi.

Tutuklanarak Eskişehir Cezaevi'ne konulan Anadolu Üniversitesi öğrencisi Önder Bayındır'a gözaltında işkence yapıldığı iddia edildi. DİHA'ya bilgi veren Önder Bayındır'ın ablası ve HADEP Genel Sekreter Yardımcısı Seval Bayındır, kardeşinin 2 gün tutulduğu Eskişehir Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Terörle Mücadele Şubesi'nde yoğun bir işkenceye maruz bırakıldığını ileri sürdü. Bayındır, kardeşi ile yaptığı görüşme sırasında kardeşinin kendisine "Kafama vurdular, cinsel organımı sıktılar tazyikli suyla işkence yaptılar" dediğini aktardı.

İsrail'in 17 Kasım'da İstanbul seferini yapan El Al Havayolları'na ait uçağı kaçırarak ABD'deki 11 Eylül saldırılarının bir benzerini gerçekleştirmeye teşebbüs etmekle suçlanan 23 yaşındaki İsrail vatandaşı Arap öğrenci Tevfik Fukra, işkence gördüğü için suçlamaları kabul ettiğini öne sürdü. Ancak Fukra savcılıktaki ifadesinde de 'uçağı kaçırmak niyetinde olduğunu' itiraf etmişti. Fukra, uçak kaçırma girişiminde bulunduğunu kabul ettiği ifadesinde Türkiye'deki sorgusu sırasında maruz kaldığı baskıların neden olduğunu kaydetti. Kendisini 8-10 polisin sorguladığını belirten Fukra, "Bana büyük bir baskı uygulayıp tehdit ettiler. Bana 'onlarla işbirliği yapmayan kişileri hadım ettiklerini' söylediler. 'Uçağı kaçırmak istedin mi?' diye sordular. Onlara 'Evet' dedim. 'Uçağı bir binaya çarptırıp havaya uçurmak mı istedin?' diye sordular, 'Evet' dedim. Bana 'Tıpkı New York'ta olduğu gibi mi?' diye sordular, yine 'Evet' yanıtını verdim" dedi. Türk polisinde gördüğü kötü muamele yüzünden İsrail'e iade edilmek istediğini belirten Fukra, İstanbul'a gideceğinden ailesinin haberdar olmamasının nedenini ise 'evden uzaklaşma isteği' olarak izah etti. Arap öğrenci hakkında 'Uçak kaçırmaya teşebbüs' suçlamasıyla beş yıl hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı.

Hakkari'de polisin gözaltına aldığı 3 kişiye feci şekilde işkence yapıldı. Mağdurlardan Nadir Çiftçi kan kusarken, idrarından da kan geldiği bildirildi. Edinilen bilgilere göre, kaçak yollardan İran'a giden Resul Çiftçi ile Kemal Ege, "sınırı ihlal" den İran askerlerince gözaltına alındıktan sonra 17 Kasım Pazar günü Esendere Sınır Jandarma Karakolu'na teslim edildi. Kaçaklık suçlamasına muhatap olan Çiftçi ve Ege, yapılan sorguların ardından Yüksekova Savcılığı'nca "Pasaport Kanunu'na muhalefet etmek"ten 54 milyon lira para cezasına çarptırılarak serbest bırakıldı. Hakkari il merkezindeki evlerine dönen Çiftçi ve Ege, bu kez de polis tarafından gözaltına alındı. Hakkari Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesine bağlı polisler, 19 Kasım akşamı Çiftçi ve Ege ile Bay köyünden Nadir Çiftçi'yi evlerine yaptığı baskında gözaltına aldı. 4 gün gözaltında kalan Resul Çiftçi, Kemal Ege ve Nadir Çiftçi, 22 Kasım'da çıkarıldıkları Hakkari Asliye Mahkemesi'nce "PKK/KADEK'e yardım ve yataklık etmek"ten tutuklanarak Hakkari cezaevine konuldu. Avukat Mikail Demiroğlu, mahkemeye çıkarılmadan önce Hakkari Devlet Hastanesine götürülen müvekkillerinin, hastanedeki polis odasında muayene edildiğini söyledi. Polislerin, savcılık ve mahkemede müvekkillerinin ifadelerinin alındığı sırada da hazır bulunduğunu kaydeden Demiroğlu, müvekkillerinin özgürce ifade veremediğini söyledi. Nadir Çiftçi'nin emniyette gördüğü işkenceden dolayı ağzından ve idrarından kan geldiği, tedavi amacıyla 25 Kasım'da Hakkari Devlet Hastanesi'ne kaldırıldığı öğrenildi. Bu arada Çiftçi ve iki arkadaşı, avukatları aracılığıyla Hakkari Savcılığı'na başvurarak, polisler hakkında suç duyurusunda bulundu.

Gözaltında öldürülen Limter-İş Sendikası Eğitim Uzmanı Süleyman Yeter'in de aralarında bulunduğu 15 kişiye "işkence yapmak" suçundan 8 polise açılan dava ertelendi. 16 Aralık 2002 tarihinde zamanaşımı kapsamına girecek olan dava, mahkeme heyetinde yer alan hakim Mehmet Uysal'ın muhalefetine rağmen ertelendi. Mağdur tarafın avukatları bu duruma tepki gösterdiler. Duruşma 2 Aralık 2002 tarihine ertelendi.

Seyyar satıcı Haydar Durmaz'ı gözaltına alan ancak gözaltı kaydı tutmayarak feci şekilde döven, işkence yapan polisler yargılanıyor. Polisler işkence suçunu inkar ederken, dinlenen tanık feci dayağı ve işkenceyi doğruladı. Ankara Genelevi'nde seyyar satıcı olan Haydar Durmaz, satış yaptığı bölgede polislerin arkadaşını dövmesine engel olmak istemişti. Ancak Durmaz dayağa müdahale ettiği için 17 Ağustos günü Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Şubesi polisleri tarafından gözaltına alınmıştı. Gözaltı kaydı tutmayan polisler, Durmaz'ı hücreye atarak işkence yapmışlardı. 10 günlük işgöremez raporu bulunan Durmaz, Tayfun Nalçakar ile Ali Gültepe isimli polisler hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Polislerin yargılandığı davaya 14 Kasım günü Ankara 9. Asliye Ceza Mahkemesi'nde başlandı. Duruşmada, sanık polisler ile müşteki Haydar Durmaz ve avukatı İmam Buğu hazır bulundu. Duruşmada, sanık polisler, Durmaz'a işkence yapmadıklarını ileri sürerek, Durmaz'ın kendilerine saldırdığını iddia ettiler. Duruşmada dinlenen tanık Eyüp Acay ise polislerin Durmaz'ı dövdüğüne tanık olduğunu belirtti. Acay, "Olay tarihinde huzurda bulunan sanıklar şerefsiz, adi diyerek küfür ederek kendisine vuruyorlardı. Alıp götürdüler" dedi. Duruşma eksik evrakların tamamlanması ve diğer tanıkların dinlenmesi için 16 Aralık 2002 tarihine ertelendi.

İHD Ankara Şube Başkanı Ender Büyükçulha, Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'nde 1991'de işkence sonucu yaşamını yitiren Birtan Altınbaş'ın davasının zaman aşımı nedeniyle düşme aşamasına geldiğini bildirdi.

İstanbul'da Emekçi Kadınlar Birliği (EKB), basında yer alan "Güneydoğu'da kadınlar iradeleri dışında kısırlaştırılıyor" haberinin dehşet verici olduğunu belirterek, "Kadınların istemleri dışında kısırlaştırılması bir işkencedir" görüşünü dile getirdi. Emekçi Kadınlar Birliği "Güneydoğu'da kadınlar iradeleri dışında kısırlaştırılıyor" haberi üzerine yazılı açıklama yaptı. 18 kadının istemi dışında kısırlaştırılmasının, kadının bedeninde insan haklarına yapılan bir saldırı olduğu belirtilen açıklamada, "Uygulamanın sağlık elemanları tarafından gerçekleştirilmesi olayın vahametini iki kat daha büyütmektedir. Kürt kadınının bedenine yeni saldırı biçimleri uygulanmaktadır" denildi.

Van'ın Saray ilçesinde Jandarma Karakol Komutanlığı'nda coplu tecavüze maruz kaldığını belirten Okan Yurdabak, gözaltına alındı. Karakolda işkenceciler hakkında davacı olmaması yönünde tehdit edildiğini belirten Yurdabak, kaybedilme korkusu yaşadığını söyledi. Beyaslan köyünde arazi anlaşmazlığı yüzünden çıkan kavgadan sonra 5 Kasım günü İlçe Jandarma Karakolu'na bağlı askerlerce gözaltına alınan ve karakolda coplu tecavüze maruz kaldığını belirten Yurdabak, 18 Kasım günü evine giderken askerler tarafından tekrar gözaltına alındı. Aynı gün serbest bırakılan Yurdabak, karakolda yaşananları şöyle anlattı: "Askerler bir jiple beni karakola götürdü. Komutanın odasına çıkardılar. Gider gitmez de, 'kimi kime şikayet ediyorsun, ulan şerefsiz' diye küfür etmeye başladı. Komutan bana, 'sana savcılar hakimler mi akıl verdi. Adalet, madalet diyorsun ama üzerinize bir sürü bomba, silah bırakır ve seni savcı, hakimi de içeri tıkarım. Ayrıca neden Van'a gidip rapor almışsın, burada doktor yok muydu? Köyünde adamlarım var, evine silah, eroin bırakırım, içeri tıkarım. Git adam ol, jandarma hakkında şikayetçi olma. Yoksa seni bu köyden sürerim' dedi. Daha sonra serbest bırakıldım".

Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan'ında aralarında bulunduğu 3 emniyet görevlisi hakkında "kötü muamele" suçundan 8 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına 25 Ekim 2002 tarihinde şikayet dilekçesi veren Hakkı Saygılı, 1 Aralık 1997 tarihinde o dönem İstanbul Mali Şube Müdürlüğü'nde görevli olan polis memuru Ufuk Baysan tarafından gözaltına alındığını ifade etti. Saygılı gözaltında kaldığı 4 gün boyunca o dönemde Mali Şube Müdürlüğü'nde görevli 3. sınıf emniyet müdürü olan Adil Serdar Saçan ile polis memurları Ufuk Baysan ve Dinçer Karataş tarafından kendisine kötü muamele yapıldığını öne sürdü. Saygılı'nın 5 Aralık 1997'de İstanbul Özel Tip Kapalı Cezaevi Tabipliği'nden, 8 Aralık 1997'de de Adli Tıp Kurumu Bakanlığı Eyüp Şube Müdürlüğü'nde verilen raporları bulunduğu belirtiliyor. Saygılı'nın ayrıca, üzerindeki darp izini gösteren 8 fotoğraf olduğu da ifade ediliyor. Adil Serdar Saçan, Ufuk Baysan ve Dinçer Karataş'ın, TCK'nin 243. maddesinin 1. fıkrası uyarınca 8'er yıla kadar ağır hapis cezası istemiyle yargılanması isteniyor. Aynı konuya ilişkin 22 Haziran 1999'da, o dönemde Mali Şube Müdürlüğü'nde görevli komiser Mehmet Arslan ile polis memuru Mevlüt Havaoğlu hakkında dava açıldığı hatırlatılıyor.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan, polisler Dinçer Karataş ve Ufuk Baysan hakkında eski Buca Cezaevi Müdürü Hakkı Saygılı'ya işkence yaptıkları iddiasıyla dava açıldı. İstanbul savcısı Kemal Çalışkan tarafından hazırlanan iddianamede, 'polislerin suçu söyletmek için Saygılı'ya işkence yaptığını' iddia edildi.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, insan haklarının ayrım gözetilmeksizin sahip olunan hakların tümünü kapsadığına işaret ederek, işkencenin insanlığa karşı işlenen bir 'insanlık suçu' olduğunu belirtti. Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesi, suçunu söyletmek için işkence yapmaktan 2 polis ve bir doktor hakkında açılan davada, polislerin suçunu işkence kabul etmedi ve sanıklar hakkında Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 245. maddesinde düzenlenen 'kötü muameleden' hüküm kurdu. Yerel mahkeme, doktorun ise görevi ihmal suçundan beraatine karar verdi. Yargıtay 8. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu. Kararda, hırsızlık suçlamasıyla gözaltına alınan mağdurlara suçlarını söyletmek amacıyla soyarak elektrik verildiği, haya sıkma ve dayak atmak suretiyle işkence yapıldığının, mağdurların beyanı ve raporlarla sabit olduğu belirtildi. Daire, polislerin, TCK'nın 243. maddesindeki işkence suçundan cezalandırılmasını istedi. Daire, sanık doktorun polislerin yanında mağdurları soymadan sözle muayene ederek görevi ihmal suçunu işlediğine işaret etti. Ancak yerel mahkeme ilk kararında direndi. Mağdurlar bu kararı temyiz edince, konu Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na geldi. Genel Kurul, polisler hakkında işkence suçundan, doktor hakkında ise görevi ihmal suçundan hüküm kurulması gerektiğine karar verdi. Genel Kurulu'nun kararı kesin olduğu için yerel mahkeme sanık polisler hakkında işkence suçundan hüküm kuracak. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, bozma kararında insan haklarının yüzyılın en önemli konularından biri olduğu belirterek, insanın içindeki, bazı dürtülerin ağır basması ya da dışa yansıyan davranışlarını denetleyememesi sonucu şiddete başvurabildiğini kaydetti. Kararda şöyle denildi: "İnsan haklarının en üst düzeyde korunması, insan onuruna gereken değerin verilmesi büyük önem arz etmekte olup, bu husus ancak adaletin herkesin güven duyabildiği bir şekilde gerçekleştirilmesi ile mümkün olabilir. İnsan hakları, ayrım gözetilmeksizin sahip olunan hakların tümünü kapsar. Bu nedenle ve tek cümle ile işkence suçu insanlığa karşı işlenen bir 'insanlık suçu'dur." İşkencenin iç ve dış hukukta yasaklandığına dikkat çekilen kararda şöyle denildi: "Demokratik bir hukuk devletinde, delil elde etme, soruşturmanın temel amacı ve kolluğun görevi olmakla birlikte, bu amaç ve görev insan hakları ihlallerini meşrulaştırıcı ve hukuka aykırı davranmanın bir mazereti olamaz. Kolluk görevlileri insan haklarına saygılı kalarak, hukuka uygun bir şekilde delil elde etme görevlerini yerine getirmelidir." Karada, doktorların muayeneyi polis olmaksızın yapması gerektiği de vurgulandı.

Gözaltına alınan Hüseyin Altuncu'ya "kötü muamele etmek" suçundan beraat eden 2 polis, kararın Yargıtay tarafından bozulmasının ardından tekrar yargılanıyor. İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki ilk duruşmaya, tutuksuz sanık Alpay Atıcı katıldı. Diğer sanık Selahattin İpek ise duruşmaya gelmedi. Adiliye binasına gelen müşteki Hüseyin Altuncu, polisler tarafından ölümle tehdit edildiği için duruşmaya katılamadığını söylerken, mahkeme, diğer sanıklara Yargıtay'ın bozma kararına karşı diyeceklerinin sorulması için ertelendi.

Mersin'deki askeri birliğine 24 Ekim 2002 günü giderek askeri kimliği ve eşyalarını teslim edip, 'askerliğini yapmak istemediğini' belirttiği için tutuklanan Mehmet Bal, 6. Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nde yargılandı. Bal, mahkemece 'halkı askerlikten soğutmak yolunda neşriyat ve telkinatta bulunmak ve emre itaatsizlikte ısrar' suçundan tutuklanırken 'emre itaatsizlikte ısrar' suçlamasından beraat etti. Dosyası Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesi'ne gönderilen Bal'ın Mamak Askeri Cezaevi'nde yatacağı bildirildi. Avukatları Mehmet Bal'ın askeri cezaevinde kaldığı süre içerisinde işkence gördüğünü iddia etti. Adana Adli Tıp Kurumu'na işkence iddialarıyla ilgili gönderilerek muayene edilen Bal'ın raporunun ise henüz hazırlanmadığı öğrenildi. Bal'a destek amacıyla oluşturulan komiteler adına açıklama yapan Oğuz Sönmez, "Bal, kendisine yapılan insanlık dışı muameleye karşı sürdürmekte olduğu açlık grevi eyleminin 32. gününü doldurması nedeniyle 39 kiloya kadar düşmüştür." dedi. Mehmet Bal, 1995'te askere gitti. Aynı yıl adli bir olay nedeniyle tutuklandı. 23 Mayıs 2002'de tahliye oldu ve doğrudan askere gitti. 27 yaşındaki Mehmet Bal, askerlikten önce, cinayet iddiasıyla Eskişehir Askeri Cezaevi'ne gönderilmişti. Aftan yararlanarak cezaevinden çıkan Bal, askerden izne gelmeden önce silah taşımak istemediğini belirttiğinden geri hizmete verildi. Askerden izne geldiğinde ise Bal, askerliğini sürdürmeyeceğini açıkladı. Sağ dizinde erime olduğu için bacağı işlevsiz olan Bal, vicdani retçiliği seçerek birliğine gidip askeri malzemelerini bıraktıktan sonra gözaltına alındı ve tutuklandı.

YÖK'ü protesto eden öğrencilerinin polisler tarafından bir depoda dövüldüğü iddiası hakkında Emniyet'in başlattığı araştırma tamamlandı. Müfettişler, polislerin yaptığının yasal olduğunu belirtirken, öğrencinin serbest bırakılmasını emreden polis müdürünün yargılanmasını istedi. Raporda, Veli Kaya adlı öğrencinin gözaltına alınarak depoya konulması talimatını veren polis müdürü ile gözaltı işlemini gerçekleştiren polisler hakkında herhangi bir işlemin gerekmediği ifade edildi. Polis baş müfettişleri yalnızca gözaltına alınan Veli Kaya adlı öğrencinin serbest bırakılması talimatını veren Çevik Kuvvet Şube Müdürü Mehmet Yüksel'in yargılanması isteğinde bulundu. Vatandaşlardan gelen tepkiler üzerine Kaya'nın Kaya'nın serbest bırakıldığına dikkat çeken müfettişler, gözaltına alınan şahıs hakkında herhangi bir işlem yapılmadan serbest bıraktığı gerekçesiyle Mehmet Yüksel hakkında lüzum-u muhakeme istedi. Müfettişler, Kaya'nın gözaltına alındıktan sonra Şekerbank Levazım Deposu'na konulması talimatını veren Emniyet Müdür Yardımcısı Zekai Baloğlu hakkında Yargıtay içtihadına dayanarak herhangi bir işlem yapılmaması gerektiğini savundu. Bu içtihada göre polisin, toplumsal olaylarda belirli bölgeleri güvenli bölge olarak belirleyip gözaltına alınan kişileri buralara koyabilme yetkisine sahip olduğu hatırlatıldı. Müfettişler bu doğrultuda Baloğlu hakkında herhangi bir işlem yapılmaması gerektiğini vurguladı. Müfettişlerin raporlarında Veli Kaya'yı gözaltına alan polisler hakkında herhangi bir işlem yapılmasına gerek bulunmadığı kaydedildi. Polisler müfettişlere, gözaltını, müdürlüklerin talimatları doğrultusunda gerçekleştirildiklerini, öğrenciye darp gibi herhangi bir davranışta bulunulmadığını da ileri sürdü.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) şu günlerde ilginç bir davaya evsahipliği yapıyor. Davayı ilginç kılan ise, AİHM önüne taşınan işkence vakasına ilişkin 5 polisin mağdur ve avukatından habersiz üç yıldır İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanıyor olması. AİHM'in "yargılaması süren bir dava hakkında neden başvuru yaptıklarını" sorması üzerine bu olayı öğrenen mağdur avukatı, yargılamanın kendilerinden habersiz yapılmasını Yüksek Mahkeme'nin gündemine taşımaya hazırlanıyor. Kendisine işkence yapan polislerin yargılandığından haberi olmayan Cafer Kurt'un 4 sene önce, 21 Mayıs 1998 tarihinde İstanbul Terörle Mücadele Şubesi polisleri tarafından gözaltına alınmasıyla başlayan olaylar şöyle gelişti: Gözaltında tutulduğu 4 gün boyunca işkenceye maruz kalan Kurt, çıkarıldığı savcılık ve mahkemede işkenceye maruz kaldığını belirtti. İstanbul DGM tarafından tutuklanan Kurt, Ümraniye Cezaevi'ne konuldu. Bu arada DGM Cumhuriyet Savcısı, Kurt'un kötü muameleye maruz kaldığını söylemesi üzerine polisler hakkında soruşturma başlattı. Hazırlanan soruşturma dosyasını da görevsizlik kararı vererek, Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdi. İşkencenin mağduru ile avukatının buraya kadar olan bütün işlemlerden haberi oldu. Ancak olay skandal haline getiren gelişmeler bundan sonra başladı. 2000 yılındaki başvuruyla başlayan yazışmalar AİHM'nin, Türkiye hükümetinden konuya ilişkin yazı istemesi ile ilginç bire boyuta girdi. Çünkü 18 Eylül 2002 tarihli hükümet yazısında sözkonusu olayın mağduruna kötü muamelede bulunan beş polis hakkında 1999 yılında dava açıldığı ve yargılamanın sürdüğü belirtildi. Hükümet, yazısında Ümraniye Cezaevi'ndeki Kurt'un ifadeye çağırıldığını ancak gelmediğini de belirtti. Yazı üzerine büyük bir şaşkınlık yaşayan avukatlar, yargılamanın üç yıldır kendilerinden ve müvekkillerinden habersiz yürütülmesine büyük tepki gösterdi. Kurt'un çağrılmasına rağmen ifade vermeye neden gitmediğini sorduğumuz Avukatı Zeynel Polat, müvekkilinin böyle bir dava açıldığından haberi olmadığı için gelen mahkeme celbini hakkında açılan davalardan biri sandığını, bu yüzden gitmediğini söyledi. Polat, mahkemeye çağırma yazılarında olay anlatılmadığı için dava açıldığını bilmeyen kişinin yanılgıya düşebileceğini kaydetti. Yıllardır kendilerinden habersiz yürütülen davaya ancak kısa bir süre önce katılabilen Kurt'un avukatları, hem Türkiye'deki duruşmayı takip edeceklerini hem de bu yargı skandalını AİHM'e taşıyacaklarını belirttiler.

Ankara'da Yüksek Öğretim Kurulu'nu (YÖK) protesto eden bir öğrenciyi karakol yerine depoya götüren polislerle ilgili müfettiş raporu büyük yankı uyandırdı. Emniyet, müfettişlerin görüşünü savunma eğilimi gösterirken, raporda polislerin Veli Kaya adındaki öğrenciyi can güvenliğini sağlamak amacıyla depoya götürdüğü ifade edildi. Rapordaki yeni bilgiye göre ise öğrencinin vücudundaki izler, gözaltına alınmadan önce yere düşmesinden ve yakalanmadan önce aldığı darbelerden kaynaklandı. Raporun yasalar doğrultusunda ve olması gerektiği şekliyle hazırlandığını ifade eden üst düzey emniyet yetkilileri, gözaltına alınan şahsın hakkında herhangi bir işlem yapılmadan bırakılmasını eleştirdi. 10 tanık 7 emniyet mensubunun ifadeleriyle oluşturulan raporda Yargıtay'ın kararına göre memur suçlarının kasıtla işlenmiş olması gerektiği belirterek, Veli Kaya adlı öğrencinin depoya götürülmesinde kasıt olmadığı, bu nedenle suç işlenmediğine dikkat çekildi. Rapora göre polisler Veli Kaya adındaki öğrenciyi can güvenliği sağlamak ve geçici olarak alıkoymak için depoya götürdü ve dövmedi. Raporda, 10-12 dakika depoda kaldığı ve burada sadece kimlik sorgulaması yapıldığı belirtilen Veli Kay'nın kafasındaki izin 0,2 mm'lik çizik olduğu, kapıya çarparak bu izin oluşmasının mümkün olmadığı kaydedildi. Raporda ayrıca Veli Kaya'nın kafasındaki darp iziyle kapının açılış istikameti ve öğrencinin içeriye sokulma istikametinin ters olduğuna da dikkat çekildi. 10 tanık ve 7 emniyet mensubunun ifadelerinin alımıyla video kasetlerinin izlenmesinden sonra oluşturulan raporda yer alan ifadelere göre, polisler öğrenciyi gözaltına alma ve depoya götürme talimatını emniyet müdür yardımcısından aldıklarını söyledi. Emniyet Müdür Yardımcısı Zekai Baloğlu ise böyle bir talimat vermediğini belirtti. Olayla ilgili müfettişlerin taleplerine de yer veren raporda, Baloğlu hakkında herhangi bir işlem yapılmaması istendi. Raporda, sadece öğrenciyi serbest bırakan Çevik Kuvvet Şube Müdürü mehmet Yüksel hakkında görevini ihmal suçundan lüzumu muhakeme talep edildi. Gerekçe olarak da Emniyet Müdürü Yüksel'in gözaltına alınan bir kişiyi işlem yapmadan serbest bırakması gösterildi.

Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığı, "PKK/KADEK'e yardın ve yataklık yaptıkları" iddiasıyla tutuklanan Resul Çiftçi, Nadir Çiftçi ile Kemal Ege'nin emniyette işkence gördüklerine dair başvurusu üzerine soruşturma başlattı. 22 Kasım 2002 tarihinde tutuklanarak Hakkari Kapalı Cezaevi'ne konulan Resul Çiftçi, Nadir Çiftçi ile Kemal Ege, gözaltında işkence gördükleri gerekçesiyle, 25 Kasım'da Hakkari Başsavcılığına başvurmuştu. Başvuruyu değerlendirerek soruşturma başlatan savcılık, tutukları savcılığa çağırarak ifadelerini aldı. Tutuklu sanıkların, emniyette işkence gördüklerini ve polislerden davacı olduklarını söyledikleri öğrenildi.

ÇEŞİTLİ AMAÇLARLA YAPILAN BASKI VE TEHDİTLER

İstanbul Barosu avukatlarında Erdal Tuncel, iki kardeşini sakladığı iddiasıyla evini basan İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi polislerince ölümle tehdit edildiğini açıkladı. Tuncel polisler tarafından Yeniden Özgür Gündem gazetesini okumaması, HADEP'le ilişkisini kesmesi ve Devlet Güvenlik Mahkemesinde görülen siyasi davalara girmemesi yönünde uyarıldığını, aksi takdirde "faili meçhule" kurban gidebileceği yönünde tehditlerde bulunduğunu söyleyerek söz konusu polisler hakkında suç duyurusunda bulundu.

Evrensel gazetesinde yayımlanan, Amerikan sermayeli Normandy şirketine ait altın madeni ile ilgili haberler, şirket yetkililerini saldırganlaştırdı. Madenin bu nedenle kapatılma noktasına geldiğini söyleyen madenin Toplumla İlişkiler Uzmanı İsmet Sivrioğlu, tüm çalışanlarını toplayarak Evrensel gazetesini hedef gösterdi ve "Bu gazeteyi okuyanı da dağıtanı da gördüğünüz yerde dövün" dedi. Daha önce Evrensel gazetesinin dağıtımını yapmak için Bergama Kınık yolu üzerinde bir kahvehaneye girip, kahveciden izin aldıktan sonra gazetedeki haber ve madendeki gelişmelerle ilgili konuşmaya başlayan emekli öğretmen Gani Oğuz madende çalışan bir grubun saldırısına uğramış ve dövülmüştü. Maden yanlılarının saldırısının ardından gittiği Bergama Devlet Hastanesi'nde 5 gün işgöremez raporu alan Gani Oğuz, kendisine saldıranlar hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.

Mersin'de 2.5 yıl cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edilen Fehim Azak, gözaltında onur kırıcı hakaretlerde bulunan polislerin kendisine zorla belge imzalattırdığını iddia ederek, polisler hakkında dava açacağını söyledi. 1994 yılında Mersin'e bağlı Fındıkpınar Beldesi'nde çalışırken gözaltına alınan Ömer Adıyaman adli kişinin hakkında ifade vermesi üzerine gözaltına alındığını belirten Azak, polisleri tarafından kendisine zorla "Dağa gittim, silah kullandım" şeklinde ifade imzalattırdığını öne sürdü. Azak, şunları söyledi: "1994 yılında tutuklandık. 1995 yılında serbest bırakıldık. 1998 yılında yine aynı davadan tutuklandım. 2000'de serbest bırakılıp askere gönderildim. Haziran 2002'de de evime döndüm. 1994'te eşimle birlikte gözaltına alınmıştık. İddiaya göre şahıs bizim üzerimize ifade vermişti. Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldük. 9 gün işkencede kaldık. Polis bize zorla belge imzalatmak istedi. Ben de imzalamayacağımı söyleyince, polis bana 'Karın elimizde belgeyi imzalamazsan karının başına gelecekleri sen düşün' dediler. Ben de korkudan imzaladım." Belgeyi imzaladıktan sonra eşi ve iki yaşındaki kızıyla birlikte cezaevine girdiğini belirten Azak, "Eşim iki ay cezaevinde yattıktan sonra tahliye oldu. Bense 2.5 yıl cezaevinde yattım" dedi. Azak, "Boş yere 2.5 yıl cezaevinde yattım. Hem ben hem ailem perişan oldu. Maddi ve manevi anlamda yıprandım. Tüm iş ilişkilerim bozuldu. Bana zorla belge imzalatan polisler hakkında davacı olacağım" diye konuştu.

Ankara'da üniversite öğrencisi Barış Demirci'nin Cebeci'deki evine bir süredir kimliğini ve bağlı olduğu birimi açıklamayan sivil polisler geliyor. Ev arkadaşlarına Demirci'yi soran ve onu gözaltına almakla tehdit eden sivil polisler yasal izin ve gerekçe göstermeden evde dolaşıyorlar. Demirci yaşadığı olaylar üzerine İHD Ankara Şubesi'ne başvurdu. Demirci'nin evine en son ziyaretlerinde sivil polislerin, Çankaya Emniyet Müdürlüğü'ne gelmesini söylemeleri üzerine Demirci'nin avukatları Çankaya Emniyet Müdürlüğü'nü aradı. Avukatlara verilen yanıt ise "konu hakkında hiçbir bilgilerinin olmadığı, adı geçen öğrencinin kendileri tarafından aranmadığı" oldu. İHD Ankara Şube Başkanı Ender Büyükçulha yaptığı yazılı açıklamada, Ankara'da Demirci gibi birçok üniversite öğrencisinin evine bu tür ziyaretler düzenlendiğini bildirdi.

İsrail'in 17 Kasım'da İstanbul seferini yapan El Al Havayolları'na ait uçağı kaçırarak ABD'deki 11 Eylül saldırılarının bir benzerini gerçekleştirmeye teşebbüs etmekle suçlanan 23 yaşındaki İsrail vatandaşı Arap öğrenci Tevfik Fukra, işkence gördüğü için suçlamaları kabul ettiğini öne sürdü. Ancak Fukra savcılıktaki ifadesinde de 'uçağı kaçırmak niyetinde olduğunu' itiraf etmişti. Fukra, uçak kaçırma girişiminde bulunduğunu kabul ettiği ifadesinde Türkiye'deki sorgusu sırasında maruz kaldığı baskıların neden olduğunu kaydetti. Kendisini 8-10 polisin sorguladığını belirten Fukra, "Bana büyük bir baskı uygulayıp tehdit ettiler. Bana 'onlarla işbirliği yapmayan kişileri hadım ettiklerini' söylediler. 'Uçağı kaçırmak istedin mi?' diye sordular. Onlara 'Evet' dedim. 'Uçağı bir binaya çarptırıp havaya uçurmak mı istedin?' diye sordular, 'Evet' dedim. Bana 'Tıpkı New York'ta olduğu gibi mi?' diye sordular, yine 'Evet' yanıtını verdim" dedi. Türk polisinde gördüğü kötü muamele yüzünden İsrail'e iade edilmek istediğini belirten Fukra, İstanbul'a gideceğinden ailesinin haberdar olmamasının nedenini ise 'evden uzaklaşma isteği' olarak izah etti. Arap öğrenci hakkında 'Uçak kaçırmaya teşebbüs' suçlamasıyla beş yıl hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı.

Heybeliada Ruhban Okulu'na Teoloji Bölümü açılması için açılan verdiği 3 milyon 300 bin doların okul açılmadan kullanıldığı iddiasıyla Fener Rum Patriği Bartholomeos'un da aralarında bulunduğu 23 kişi hakkında dava açılan Rum asıllı işadamı Vasilaki Filoridi, ölümle tehdit edildiği gerekçesiyle Kadıköy Cumhuriyet Savcılığına başvurdu. Kadıköy Adliyesine gelen Filoridi, "ölümle tehdit ve şantaj" suçlamasıyla Fener Rum Patriği Bartholomeos, Patrik Vekili Metropolit Theoliptos, sen Sinod Meclisi üyeleri ile İsmail Sıtkı Küçük'ün cezalandırılmalarını talep ettiği dilekçesini, Kadıköy Cumhuriyet Savcısı Müçteba Numanoğlu'na verdi. Suç duyurusu dilekçesinde, kendisini "Türkiye'de yaşayan, Hıristiyan Ortadoks dini mensubu Türk Vatandaşı" olarak tanıtan Filoridi, 3 milyon 300 bin doların akıbeti için Patrik Barholomeos, Sen Sinod Meclisi üyeleri ve İsmail Sıtkı Küçük aleyhine Kadıköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne dava açtığını hatırlattı. Bu dava nedeniyle bu kişiler tarafından sürekli rahatsız edildiğini öne süren Filioridi, başvurusunda can güvenliği için koruma görevlisi verilmesini de istedi.

GÖZALTILAR

ADANA: Şakirpaşa Mahallesi Milli Mensucat İlköğretim Okulu'nda oy kullanan eşine yardım eden Mehmet Aktar ile dayak atan polis memuru;

AĞRI: Doğubeyazıt ilçesinde sandık başlarında görevli 17 DEHAP'lı müşahit gerekçe gösterilmeksizin;

ANKARA: Zafer Çarşısı önünde toplanarak Kızılay'a yürüyen öğrencilere müdahale eden polisler ile öğrenciler arasında çıkan arbedede 56 kişi; Üniversite öğrencilerin, YÖK'ün kuruluş yıldönümünde YÖK'ü protesto etme eylemi öncesinde, Atatürk Bulvarında yaklaşık 20 genç; 16-17 Kasım günü Ankara ve İstanbul'da düzenlenen 'savaş karşıtı' eylemlere müdahale eden polis tarafından 30 kişi;

BATMAN: Gerçüş İlçesi'ne bağlı Yakıtlı Köyü'nde sandıklara askerler tarafından el konulurken, DEHAP'ın müşahidi Hüseyin Kırlan; Beşevler Mahallesi'nde Ayhan Demir ve İkram Soylu protesto gösterilerine katıldıkları gerekçesiyle;

BURSA: Anket yapan 3 kişi Seçim Kanunu'na muhalefet ettikleri gerekçesiyle; DEHAP müşahidinin oyların kullanıldığı bölüme alınmaması sonucu çıkan tartışmada 4 kişi; Osmangazi ilçesinde, kaçak olarak yapıldığı belirlenen 13 evin yıkımı sırasında, Hulusi Ekici, Murat Eylenti, Mesim Yılmaz, Fedakar Top ve Nain Top isimli 5 kişi ve belediye ekiplerine saldırmak isteyen Cemil Karataş;

DİYARBAKIR: Toplu Konut Semti'nde Toplukonut İlköğretim Okulu'nda görevli DEHAP müşahidi Medine Kaya ile Kayapınar Beldesi'nde Hasan Akın, Mahmut Ekmen, Ramazan Baydemir adlı müşahitler; Seçimler sırasında, Alipınar İlköğretim Okulu'nda Sevgi Kaya, Muradiye Mahallesi'nde Metin Yakıştır, Balıkçılarbaşı Cumhuriyet İlköğretim Oklu'nda Sabri Kortak, merkeze bağlı Karaçalı Köyü'nde Gülistan Işık, Atatürk İlköğretim Okulu'nda Hacı Akengin ve Tek Gıda-İş Sendikası 1 No'lu Şube Başkanı Arif Akkaya, Muradiye Mahallesi'nde Ercan Çelik, Toplukonut İlköğretim Okulu'nda Kudret Yakut ile Cami Kebir Mahallesi'nde Gezal Perihan, Namık Kemal Lisesi'nden Reşat Hayme, Birlik Lisesi'nden Bedri Adanır ve Pervin Altındağ adlı 12 kişi; Bismil'in Yukarısalat Beldesi'nde, "Halay çekip propaganda yaptıkları" gerekçesiyle bir düğün törenine dipçiklerle girip dağıtan jandarma tarafından 8 kişi; Dicle Üniversitesinde gerçekleştirilen YÖK'ü protesto eyleminde, isimleri öğrenilemeyen 3 kişi; Hazro Lisesi'nde okuyan bir öğrenci, okulda Kürtçe konuştuğu gerekçesiyle; Bismil'in Kazancı Köyü İlköğretim Okulu'nda okuyan 14 yaşındaki B.A., "Andımız" okunduğu sırada "Ne Mutlu Kürdüm" dediği gerekçesiyle;

EDİRNE: Yapılan kontrollerde, Yunanistan'a gitmek isteyen 53 göçmen; Kaçak yoldan sınırı geçmek isteyen 40 yabancı uyruklu; Yasadışı yoldan sınırı geçerek Yunanistan'a gitmek isteyen 62 yabancı uyruklu; Trakya Üniversitesinde, iki grup arasında çıkan kavga sonucu, K.A., S.Z., A.Ö., S.M., A.K., E.A. adlı 6 öğrenci;

ERZURUM: 3 Kasım seçimlerinde DEHAP seçim çalışmalarına katıldıkları gerekçesiyle, Atatürk Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencileri; Yasemin Köroğlu, Onur Olgun Özdemir, Fevzi Demir, Ercan Erdemir ile Mühendislik Fakültesi öğrencileri Faruk Adıyaman, İsmail Aksu ile Faruk Taştan üniversite kampusünde ellerinde DEHAP'lı öğrencilerin listesinin bulunduğu polislerce; Evinde düzenlenen baskında seçim çalışmalarına katılan esnaflardan Mehmet Polat; PKK'nin propagandasını yaptıkları ve örgütle ilgili yasak yayın bulundukları iddiasıyla 10'u öğrenci, 12 kişi;

GÖKÇEADA: DEHAP seçim aracını kullanan şoför Hayrettin Bayar ile DEHAP mitinginde kürsü platformu olarak kullanılan kamyonetin sahibi Mehmet Güzel, "Seçim Kanunu'na muhalefet ettikleri" gerekçesiyle;

İSTANBUL: Okula alınmayan başörtülü öğrencilerin durumlarını yerinde tespit etmek için Kadıköy İHL'ye gelen İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün raportörü Jonhatan Sugden; Gaziosmanpaşa Esentepe'de, üzerinde DEHAP bölümüne "evet" mührü basılmış 35 adet örnek oy pusulası bulundurduğu gerekçesiyle Halit Güldür; Beyazıt Meydanında merkez kampüse gitmek isteyen yaklaşık 100 kişilik guruba polisin müdahale etmesi sırasında 15 öğrenci; Ümraniye'de Savaş Kütüz isimli bir kişi, cep telefonundan çektiği Kürtçe mesajda KADEK'in propagandasını yaptığı gerekçesiyle; Aksaray'da bulunan Marmara TAYAD binasına düzenlenen baskında, Marmara TAYAD Başkanı Tekin Tangün; Taksim'de basın açıklaması yapmak üzere bir araya gelen Halkevleri ve İstanbul Üniversite Öğrencileri Koordinasyonu'nu üyelerinden 100'ü aşkın kişi cop, biber gazı ve tekme kullanılarak; Almanya'dan ailesini ziyaret etmek üzere Türkiye'ye gelen Hacı Erdoğan adlı bir kişi İstanbul Havaalanı'nda; Türk vatandaşı ünlü yazar Hanri Benazus (72), asker kaçağı olmaktan; Tuzla Organize Deri Sanayi Bölgesinde bulunan Güven Karaca ve Kampana işyerlerinde çalışırken işten atılan işçilere jandarmanın saldırısı sırasında Deri-İş yöneticilerinden Deri-İş Genel Başkan Vekili Musa Servi, Deri-İş Tuzla Şube Başkanı Hasan Sonkaya, Örgütlenme Sekreteri Gürsel Menteşe, Yönetim Kurulu üyesi Yusuf Gökçe ve işçilerin bulunduğu bir gurup;

İZMİR: Aliağa İlçesi'nde "Angel-heart" adlı sürat teknesiyle yasadışı yollardan Yunanistan'a geçmek isteyen 15 kaçak, Sahil Güvenlik ekipleri tarafından; İzmir'in Karaburun ilçesinde karaya oturan Rus teknesinde, 94 yabancı uyruklu kaçak ile 2 mürettebat;

KAYSERİ: Rejim karşıtı oldukları için bir süre önce İran'dan kaçarak Türkiye'ye sığınan ve Avrupa ülkelerine gitmek için "geçici ikamet belgesi" alarak Kayseri'de aileleriyle birlikte kalan 2 İranlı misyoner Hamıdreza Shoja Jaor ile Gholamreza Rafıeı Damnabı, Hıristiyanlık propagandası yaptıkları iddiasıyla polis ekiplerince;

KOCAELİ: Emniyet Müdürlüğü'nün "huzur sağlamak adı altında İzmit'te gerçekleştirdiği operasyonlarda, aranan 3 kişi ile şüpheli görülen 1'iyabancı uyruklu 30 kişi;

MARDİN: Savur İlçesi'ne bağlı Sürgücü (Evina) Beldesi'nde sandık başkanın açık oy kullandırtmasına itiraz eden DEHAP müşahitleri İsa Can, Hasan Uyuk, Hikmet Poyraz ve M. Salih Budak Sürgücü jandarma tarafından;

MERSİN: Haftalık Azadiya Welat gazetesi çalışanı Sıracettin Karataş, Mersin'in Demirtaş Mahallesi'nde 16 Kasım günü akşam saatlerinde dağıtım yaparken, terörle mücadeleye bağlı polisler tarafından;

SİİRT: Gültensüver'de DEHAP'lılara yönelik tehditler artarken, olay yerine giden İHD Siirt Şube yöneticilerinden Demir emniyet yetkilileri tarafından; DEHAP Siirt Aydınlar İlçe Başkanı Metin Beydoğan parti binasında;

VAN: Muradiye İlçesi'nde, ANAP Van birinci sıra adayı Şeref Bedirhanoğlu'nun köyü Balaklı'ya giden DEHAP'ın gezici müşahidi Osman Başak ile köylüler arasında oy kullanma nedeniyle çıkan tartışmada 2 kişi; Saray ilçesinde Jandarma Karakol Komutanlığı'nda coplu tecavüze maruz kaldığını belirten Okan Yurdabak; Eğitim-Sen Van Şubesi'nin düzenlediği basın açıklamasında polisle öğretmenler arasında yaşanan gerginlikte bir öğretmen gözaltına alındı.

TUTUKLAMALAR

?????: Nafey Şingiz adlı kadının polise 3.5 yıl önce verdiği "Faik Oğaç'ı babasının evine" götürdüğüne ilişkin ifadesine dayanılarak, aranan Faik Oğaç'ı evinde barındırdığı gerekçesiyle 60 yaşındaki babası İsmail Oğaç ve kardeşi Hikmet Oğaç, örgüte yardımdan;

ESKİŞEHİR: Anadolu Üniversitesi (AÜ) Fransızca Öğretmenliği Bölümü 1. sınıf öğrencisi Önder Bayındır, "Terör örgütüne yardım ve yataklık" ettiği iddiasıyla;

TRABZON: KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği son sınıf öğrencisi M.Y. (23), KADEK üyesi olduğu iddiasıyla tutuklandı.

GÖZALTINDA ÖLÜM

Limter-İş Sendikası Eğitim Uzmanı Süleyman Yeter'in gözaltında işkence ile öldürülmesi iddiasıyla 4 yıldır yargılanan 3 polis ile ilgili savcı, görüşünü bildirdi. Savcı, görüşünde Yeter'in sandalyeden düşüp öldüğünün belirtildiğini söyledi. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya sanıklar katılamazken, taraf avukatları hazır bulundu. Esas hakkındaki görüşünü bildiren İstanbul cumhuriyet savcısı, sanıklar hakkında her ne kadar işkence ile adam öldürmek suçundan kamu davası açılsa da olay tarihinde Süleyman Yeter'in sorgusuna katılmayan, sadece nezarethaneye götürüp getiren Erol Ertan'ın suçu işlediğine dair yeterli delil bulunamadı gerekçesiyle beraatını istedi. Savcı, Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin kararı ile 5 Mayıs 1999 tarihinde Yeter'i gözaltına alan ve Haseki Hastanesinden vücudunda herhangi bir darp izi bulunmadığına dair rapor alındığını ve 4 kez nezaretten alınıp sorgulandığını, yine bu tarihte Yeter'in ifadesinin zabıtlara geçirildiği sırada oturduğu sandalyeden rahatsızlanıp düştüğünü ve kaldırıldığında hastanede öldüğünü belirtti. Savcı, Fatih Adli Tabipliği tarafından düzenlenen doktor raporunda Yeter'in üzerinde harici bir darp izi ne rastlanmadığını, bunun üzerine Adli Tıp Kurumundan 28 Temmuz 1999'da otopsi raporu düzenlendiğini, ceset üzerindeki bulguların ise Tokyo bildirgesinde yer alan işkence tanımına uyduğunun bildirildiğini kaydetti. Savcı tüm bulguların olayı Komiser Yardımcısı Ahmet Okutucu ve polis memuru Mehmet Yutar tarafından yapıldığını gösterdiği belirtilerek sanıkların faili belli olmayacak işkence ile adam öldürmek suçundan 4 yıldan 10 yıla kadar hapisleri istendi. Duruşma sonunda halen kırmızı bültenle aranan Ahmet Okutucu'nun dosyasının ayrılmasına karar verilirken, diğer sanıkların ise son savunmalarını yapmak için dava ertelendi.

Aydın'da 1993 yılında gözaltında ölen Baki Erdoğan'ın işkenceyle ölümüne sebebiyet vermek suçundan yargılanan ve 5 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan 6 polis hakkındaki davanın temyiz duruşması Yargıtay'da yapıldı. Yargıtay 8. Ceza Dairesi'ndeki temyiz duruşmasına sanık polisler İbrahim Türedi, Ayhan Erdal, Abdurrahman Çetinkaya, Cahit Sandıkçı, Ali Kumral ve Necmettin Aydın Kaya ile avukatları katıldı. Sanık avukatlarından İbrahim Pehlivan, yerel mahkemenin Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun bozma gerekçesini yerine getirmediğini öne sürdü. Maktul Baki Erdoğan'ın epilepsi hastası olup olmadığının ve bu hastalığın gözaltında iken ölüme neden olup olmayacağının Adli Tıp Kurumu raporunda belirtilmediğini öne süren Pehlivan, ayrıca, Erdoğan'ın sonradan tüberküloz hastalığının da bulunduğunun tespit edildiğini, ancak bu hastalığın ölüme neden olup olmayacağının belirlenmediğini kaydetti. Yerel mahkemenin, bozma kararından sonra yeni deliller ortaya çıkmasına karşın ilk kararındaki gerekçelerle hüküm kurduğunu ileri süren Pehlivan, yerel mahkemenin temel ceza olarak TCK'nın işkence suçunu düzenleyen 243. maddesini almasının da yanlış olduğunu, adam öldürme fiilini düzenleyen 448. ve 452. maddelerin temel ceza olarak alınması gerektiğini savundu. Pehlivan, bu maddelerin temel ceza olarak kabul edilmesi halinde tanıklar hakkında 4616 sayılı Şartla Salıverilme Yasası'nın uygulanması gerektiğini belirtti. Sanık avukatlarından Olcayto Özhan da Adli Tıp Kurumu raporunun yetersiz olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etti. Sanıklardan Necmettin Aydın Kaya da, 15-20 yıldır terörle mücadele içinde yer aldıklarını, bu süre içinde kimseye işkence yapmadıklarını savundu. Kaya, "Biz, sadist insanlar değiliz. Görevimizi hukuk içinde yaptık. Suçsuzuz. 10 yıldır devam eden bu dava bizler için işkence haline geldi."diye konuştu. Diğer sanıklarda suçsuz olduklarını öne sürerek, kararın bozulmasını istediler. Yargıtay 8. Ceza Dairesi kararını daha sonra açıklayacak.

YERLEŞİM MERKEZLERİNE YÖNELİK BASKILAR

DİYARBAKIR: Kulp İlçesi'ne bağlı Özbek Köyü'nde korucular, ağaçlarının kesilmesine karşı çıkan Ali İhsan Polat'ın ayağını kesti. Diyarbakır Devlet Hastanesi'nde 5 gündür tedavi gören Polat, korucular hakkında suç duyurusunda bulunacağını açıkladı. Polat, şunları söyledi: "Köye gittiğimde koruculardan Seyithan Polat ile arkadaşı Mahmut Polat'ın ağaçlarımı kestiğini gördüm. Onları uyardım bana 'Fazla konuşma seni de keseriz' dediler. Bunun üzerine yine onları ikna etmeye çalıştım. Kesmemeleri konusunda ısrarlı davranınca Seyithan isimli korucu silahını alarak beni vurmakla tehdit etti." Polat, korucuların orak ile kendisine saldırdıklarını belirterek, "Daha ne olduğunu anlayamadan korucular orakla saldırdı ve ayağımı yaraladılar" dedi.

HAKKARİ: Geçitli Beldesi'nde "DEHAP'a oy verdikleri" iddiasıyla arkadaşlarının gözaltına alınmasına tepki gösteren 180 korucunun silah bıraktığı bildirildi. İddiaya göre 556 seçmeni bulunan Geçitli'de, 3 Kasım seçimlerinde DEHAP'a 192 oy çıkmasından sorumlu tutulan Hamdi Kurt, İbrahim Keskin, İlhan Şimşek, Şehmus Kaçar, Ramazan Korkmaz, İbrahim Duman, Fadıl Aslan, Kerem Korkmaz, Veysi Aslan, Bedel Gültekin, Ahmet Duman, Bedel Tunç adlı 13 korucu, Geçitli Karakolu'na bağlı jandarma tarafından gözaltına alındı. Bunun üzerine bir grup korucu, arkadaşlarının serbest bırakılması için karakol komutanıyla görüştü. Ancak karakol komutanı korucuları serbest bırakmayacağını söyleyince, 180 korucu karakola giderek silah bıraktı. Silah bırakan korucuların istifalarının kabul edilip edilmediği öğrenilmezken, beldede gerginliğin sürdüğü öğrenildi.

ŞIRNAK: Beytüşşebap ilçesine bağlı Hisarkapı köyünün ormanlık alanına giden Korucubaşı Tahir Adıyaman'a bağlı korucular, köylülerin kışın yakmak için topladığı odunları 4 kamyona yükleyerek götürdü. Bu sırada olayı görerek koruculara müdahale etmek isteyen 14 yaşındaki Nadir Temil ise, Hasan ve Nuri Adıyaman isimli korucular tarafından dövüldü. Odunları çalınan köylüler, Beytüşşebap Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulundu.

TUNCELİ: Yüzbaşı Adnan Uluçeçen, bir grup askerle birlikte Pertek'teki bir köy mezarlığına operasyon düzenleyerek, iki mezarlığı tahrip etti, ekilen çiçekleri yoldurdu. Mezar sahipleri yüzbaşıyı savcıya şikayet ederken, İHD mezarlıkta inceleme yaptı.

OHAL'in 30 Temmuz'da kaldırıldığı Tunceli'de fiili OHAL sürüyor. Pertek'te iki gerillaya ait mezar taşlarının kırılmasından sonra bu kez de geçen yıl meydana gelen trafik kazasında yaşamını yitiren EMEP İl Yöneticisi Abbas Tuğrul'un mezar taşı kırıldı. "O emeğin sesiydi" yazısı bulunan Tuğrul'un mezar taşının askeri yetkililer tarafından kırıldığı öğrenildi. EMEP İl Başkanı Salih Gündoğan, Tuğrul'un mezarına yapılan saldırıyı protesto ettiklerini belirtti. Gündoğan, 25 yıla yakın bir süre devam eden sıkıyönetim ve OHAL uygulamalarının etkilerinin hala sürdüğünü belirterek, olayın takipçisi olacaklarını açıkladı.

VAN: İleride hukuki ve cezai yaptırımdan kurtulmak için köye dönmek isteyenlere, "Köyümüzü PKK yaktı" formlarını imzalamadığını gören devlet yetkilileri, şimdi de "Köyümüz yakılmadı, biz boşalttık" şeklinde form imzalattırılmaya çalışılıyor. Benzeri uygulama ile karşı karşıya olan göçzede Aydın Avras uygulamaya itiraz ederek köyünün yakıldığının delilleri olan savaş artıklarını gösterdi. Van'ın Gevaş İlçesi'ne bağlı Doruklu Köyü'nde yaşarken uygulanan baskılar nedeniyle 1994'te köyünden ayrılmak zorunda kalan Aydın Avras, köylerinin 1997'de de korucu ve askerler tarafından yakıldığını söyledi. Avras, Gevaş Kaymakamlığı'na, köyüne geri dönmek için verdiği dilekçeye gelen yanıtı ise şöyle anlattı: "Kaymakamlığın bize verdiği cevapta köyümüzün kimse tarafından yakılmadığı söyleniyor. Oysa köyümüzün yakıldığı gün gibi ortada. Köyde hala kimse yaşamıyor. Köyümüz, yakılmış evler ve patlamamış mermi ve havan gülleleriyle dolu. Bu köyü cinler mi yaktı o zaman? Köye gidip bir sürü kovan ve patlamamış mermi getirdim. Hepsinin üzerinde MKE yazıları var. Bu da köyün kimler tarafından yakıldığını çok açık bir şekilde ortaya koyuyor. Ayrıca her yer mayın döşeli. Bunların da temizlenmesi gerekiyor."

CEZAEVLERİ

Bir grup tutuklu yakını, Yozgat Cezaevi yönetiminin tutuklulara ve kendilerine yönelik haksız uygulamalar yaptığını öne sürdü. Tutukluların sağlık sorunları ile ilgilenmediğini, tedavi amaçlı hastaneye götürülen tutukluların ise dövüldüğünü ve hakarete maruz kaldıklarını ileri süren tutuklu aileleri, "Ziyaret için çok uzak yollardan geliyoruz. Burada cezaevi yetkilileri tarafından her türlü insanlık dışı uygulamalara maruz kalıyor ve hakaretler işitiyoruz. Sudan gerekçelerle görüştürülmüyoruz. Hasta olan yakınlarımızın tedavileri yapılmıyor, görüş saatleri keyfi olarak kısaltılıyor. Yakınlarımız, sevk sırasında askerlerin hakaret ve dayağına maruz kaldıklarını söylüyorlar" şeklinde konuştular.

F tipi cezaevlerindeki arama yöntemleri sınır tanımıyor. Elle arama ve iç çamaşırı kontrolünün ulaştığı son nokta cezaevine iç çamaşırsız girme şartı! Uygulamanın mağduru olan Avukat Gül Altay, Tekirdağ F Tipi Cezaevi'ne sutyenini çıkararak girebildi. Altay, iç çamaşırlarını ancak cezaevinden çıkınca giyebildi.

Ağrı Özel Tip Kapalı Cezaevi'ndeki KADEK'li tutuklular, hücre sistemine geçilmesinin ardından, tecrit politikasıyla karşı karşıya kaldıklarını açıkladılar.

Yasadışı terör örgütü DHKP-C davası hükümlüsü Enver Yanık, çok sayıda doktorun "hayati tehlikesi var, tedavi olması lazım" şeklindeki beyanına rağmen, bir yandan cezaevinde yaşamını sürdürmeye, bir yandan da Adli Tıp'a hasta olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Geçirdiği rahatsızlık sonucu 1996'da Ankara Numune Hastanesi'ne kaldırılan Yanık'a, doktorlar hidrosefali (beyinde su toplanması) teşhisi koydu. Ölüm oruçlarına katılan ve sinir sistemi ağır hasar gören Yanık, uzun süre tedavi gördü. 26 Eylül 1999'da cezaevine düzenlenen operasyonda Yanık, iki bacağındaki ateşli silah yaralanması ve akciğer kanamasıyla kurtulabildi. Bu arada Yanık, Sincan F Tipi Cezaevi'ne gönderildi. Sincan'da, cezaevi revirinden, hastaneye yapılan sevk sonucu "epilepsi" olduğu anlaşıldı. Yanık'ın "şansızlıkları" bununla da bitmedi. Şartla Salıverilme Yasası kapsamında tahliye edilen Yanık, askerlik muayenesi için Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde muayeneden geçti. Röntgen servisi, Yanık'ın hastalığının iyice ilerlediğine yönelik rapor verdi. Ancak cezasının yanlış hesaplandığı kaydedilerek, yeniden cezaevine konuldu ve 17 yıl daha hapis yatacağı bildirildi. Kafatasındaki deformasyon gözle görülür hale gelen Yanık, epilepsi krizleri geçirmeye, idrarını tutamamaya başladı. Avukatları, sağlık koşulları cezaevinde kalmaya elverişli olmayan mahkumların tedavisi yapılıncaya kadar tahliye edilmesini düzenleyen CMUK'un 399. maddesinden yararlanması için dilekçe verdi. Ankara Numune Hastanesi doktorları, Yanık'ı Adli Tıp heyetine sevk etmedi. Avukatlarının "acilen tedavi olmazsa ölecek" dediği Yanık'ın tahliye edilebilmesi için hastanenin Adli Tıp'a sevki, buranın da hasta olduğuna yönelik rapor düzenlemesi gerekiyor.

M. Emin Tosun, Bozova'da boru hattından petrol çalmaya çalışırken çıkan yangında yaralanan ve daha sonra Şanlıurfa Kapalı Cezaevi'ne konulan oğlu Emin Tosun'un hastaneye sevk edilmesi için MAZLUMDER Şanlıurfa Şubesi'ne başvurdu. Baba Tosun, oğlunun tüm ihtiyaçlarının tutuklu arkadaşları tarafından karşılandığını söyledi. Tosun, oğlunun doktor kontrolündeyken tedavisi bitmeden Diyarbakır Kapalı Cezaevi'nden Şanlıurfa Kapalı Cezaevi'ne sevk edildiğini dile getirdi. MAZLUMDER Şanlıurfa Şube Başkanı Şehmus Ülek ise, cezaevi idaresi ve savcılık nezdinde girişimlerde bulunacağını kaydetti.

Aydın'ın Nazili ilçesindeki cezaevinde kalan siyasi tutuklu 98 kişinin yaptığı bir günlük açlık greviyle ilgili soruşturma başlatıldığı bildirildi. Alınan bilgiye göre, 98 tutuklu ve hükümlü, "cezaevi idaresinin keyfi uygulamalarda bulunduğu ve görüşme taleplerinin de kabul edilmediği" gerekçesiyle 1 günlük açlık grevi eylemi yaptı. Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı ile Cezaevi Müdürlüğü'nce 98 kişi hakkında soruşturma başlatıldı.

Cezaevleri Çalışma Grubu, Uşak E Tipi Cezaevi'nde kalan Hüsne Davran ve Mürüvet Küçük'ün bir süre önce saldırıya uğrayarak çeşitli yerlerinden yaralandıklarını açıkladı.

Kürkçüler Cezaevi'nde tutuklu bulunan Şadiye Güngör, Hatice Aydemir, Naciye Öner ve Şermin Doruk'a isimli 4 kadın siyasi tutukluya sayım vermedikleri gerekçesiyle kapalı görüş yasağı kondu. Tutuklu Şadiye Güngör'ün eşi Ali Güngör, görüş yasağını eleştirerek, eşi ile altı aydır açık görüş yapmasına izin verilmediğini de kaydetti. Kürkçüler Cezaevinde bayanların koğuşunda 4 siyasi kadın tutuklunun bulunduğunu belirten Güngör, "Gardiyanlar 4 kişinin zorla duvarın karşısına geçmesini istemiş. Geçmeyenleri 3-4 gardiyan saçlarından tutarak duvarın dibine çekmiş ve sayımı öyle yaptıklarını söylemiş. Eşimde sayılarının az olduğunu, buna gerek olmadığını söylemiş. Buna rağmen gardiyanlar sayıma uymadığı gerekçesiyle tutanak hazırlayarak eşim dahil 4 bayan tutukluya da kapalı görüş yasağı getirdi" diye konuştu.

İnsan Hakları Derneği Ankara Şubesi tarafından hazırlanan Cezaevleri Ekim ayı raporu, cezaevlerindeki hak ihlallerinde bir azalma olmadığını gözler önüne serdi. Rapor 20 Kasım günü İHD Ankara Şubesi'nde düzenlenen basın toplantısı ile açıklandı. Raporda, avukatların F tipi cezaevlerinde onursuz aramalara maruz kaldığı bildirilerek, Avukat Filiz Kalaycı'nın başına gelenlerin buna örnek olduğu belirtildi. Raporda, Kalaycı'nın Sincan F Tipi Cezaevi'ne müvekkili ile görüşmeye gittiğinde dosyalarına el konulduğu ve bu surette savunma hakkının engellendiğine işaret edildi. Raporda, açık görüş hakkının engellendiği belirtilerek, tutuklu yakını Şengül Kalkan Eker ile birlikte birçok tutuklu yakınının engellemelere ilişkin tutanaklar tutturduğu aktarıldı. İskenderun Cezaevi'nde bulunan Zeki Şahin'in de beyninde tümör olduğu halde tedavisinin yapılmadığı kaydedilen raporda, Erzurum Cezaevi'ndeki Bekir Yulu'nun ve Adana Kürkçüler Cezaevi'ndeki Şermin Doruk'un tedavi edilmediği belirtildi. Batman Cezaevi'ndeki Kader Özkan ile Malatya Cezaevi'ndeki Yahya Fidan'ın da tedavi edilmediği bildirilen raporda, tahliyesine karar verilen Okan Barış Ekinci ve Yusuf Kenan Dinçer'in de serbest bırakılmadığı aktarıldı.

Tutuklu Aileleriyle Yardımlaşma Derneği (TAYAD), tarafından hazırlanan rapor F tipi cezaevlerinde uygulanan tecrit ve izolasyonun tutuklu ve hükümlüler üzerinde yarattığı tahribatı bir kere daha gözler önüne serdi. Sincan F Tipi Cezaevi'nde bulunan 105 tutuklu üzerinde yapılan sağlık araştırması, tutuklu ve hükümlülerde her türlü rahatsızlığın mevcut olduğunu ortaya koydu. Ciddi fiziksel ve ruhsal hastalıkların tespit edildiği raporda fiziksel rahatsızlıklar şöyle sıralandı, "Kulaklarda uğultu olmak üzere, duymada zorlanma, zonklama, bariz koku alam duyusundaki kayıp, burun kanaması, burunda tıkanıklık, boğazlarda kuruma, ağrı, midede ağrı, yanma, şişkinlik, sürekli ishal ya da kabızlık, bu ikisinin sürekli değiştiği dengesizlik ve gaz şikayetleri, böbrek-idrar yollarında ağrı, yanma, idrar çıkarmada sorun." Tecridin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin yer aldığı raporda tutuklu ve hükümlülerin özellikle algılama yetilerinde azalma olduğu, zamanları karıştırdıkalrı belirtildi. Raporda intihar girişimlerine de yer verildi. 2000 yılında tutuklanan Aziz Doağn'ın, 8 ay sonra psikolojik sorunlar yaşamaya başladığının belirtildiği raporda, Doğan'ın iki kez intihar girişiminde bulunduğu ve arkadaşları tarafından kurtarıldığı aktarıldı. Saldırganlık eğilimi nedeniyle ağustos ayında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne sevk edilen Doğan'ın halen sinir ilacı kullandığı ifade edildi. Raporda, cezaevleri operasyonunun ardından F tipine götürülen Turan Bulut'un bir buçuk ay boyunca tek kişilik hücrede kaldığı ve şu anda sürekli bayıldığı bilgisine de yer verilerek, baygınlığının tespit edilemediği belirtildi.

CEZAEVLERİNDE ÖLÜM

3 Haziran 2001'de ölüm orucu eylemine başlayan ve "Hayata Dönüş Operasyonundan" sonra Kandıra Cezaevine nakledilen İmdat Bulut, tedavi gördüğü Sağmalcılar Devlet Hastanesi'nde öldü. Bulut, DHKP/C örgütü operasyonunda yakalanmıştı.

DHKP/C hükümlüsü Serdar Karabulut ölüm orucunda yaşamını yitirdi. Geçtiğimiz yıl Sincan F Tipi Cezaevinden sağlık durumunun ağırlaşması nedeniyle Numune Hastanesine kaldırılan Karabulut'a 1.5 ay önce müdahale yapılmıştı. F Tipi cezaevleri bilançosu Serdar Karabulut'un ölümü ile 101'e ulaştı.

Buca Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan Mesut Turan'ın (21), çamaşır ipiyle kaldığı özel odanın ranza demirlerine kendini astığı belirtildi. Mesut Turan'ın adam öldürmek suçundan İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki yargılanmasının devam ettiği belirtildi.

DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ

"Düşünceye Özgürlük- Herkes İçin" adlı kitapçığa yayıncı olarak imza atan yazar, sanatçı, öğretmen, avukat ve sendikacılardan oluşan 76 kişinin yargılanmasına devam edildi. İstanbul 4 Nolu DGM'de görülen duruşmaya, tutuksuz sanıklardan Mehmet Şanar Yurdatapan ve Abdurrahman Dilipak katıldı. Duruşmada söz alan Yurdatapan, davanın karara bağlanmasını istedi. Dilipak da, bu dosyanın bir insan hakları davası olduğunu belirterek, "Biz, hukuki sürecin işlenmesini istiyoruz. Hukukun yeniden yapılanması için bu kitaba imza koyduk" dedi. Mahkeme heyeti diğer sanıkların ifadelerinin alınması için duruşmayı erteledi.

Yargıtay 8. Ceza Dairesi, TCK'nın 312. maddesinin 2. fıkrasının önceki halinden mahkum olan ve basın yoluyla halkı kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek suçundan daha önce de mahkum olan ve Malatya DGM'de yargılanan Ramazan Keskin ve Servet Başıbüyük adlı 2 sanık hakkında değişiklikten sonra verilen beraat kararını bozdu. Gerekçede, "Tehlike suçu olan 312. maddede yapılan değişiklikten sonra da eylem suç olmaktan çıkmamıştır" denildi. Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin bu kararı, TCK'nın 312. maddesinin 2. fıkrasında yapılan değişikliğin ardından verilen bir beraat kararını esastan bozması nedeniyle ilk olma özelliğini taşıyor.

Cezaevleri ve ölüm oruçları ile ilgili olarak yaptıkları açıklamalarla, Adalet eski Bakanı Hikmet Sami Türk'e hakaret ettikleri öne sürülen İHD İstanbul Şubesi'nin eski yöneticileri yargılandıkları davada beraat ettiler. Mahkeme, İHD yöneticilerinin kamu yararına eleştiri hakkını kullandıklarına ve bu nedenle hakaret suçunu işlemediklerine karar verdi. İHD İstanbul Şubesi eski yöneticileri Ağustos 2001'de dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'e "F tipi cezaevlerinde ölümler sürüyor. Kör inadınızdan vazgeçin" yazılı bir metni fakslamışlardı. Türk de bunun üzerine suç duyurusunda bulunmuştu. İHD yöneticileri suç duyurusunun üzerine "Görevliye sövme" suçundan 3 ay ile 6 ay arasında değişen hapis cezası istemiyle Ankara 8. Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan davada yargılanmışlardı. Yargılama sürecinde Türk hiçbir duruşmaya katılmazken, İHD yöneticileri ise verdikleri ifadede eleştiri hakkını kullandıklarını belirtmişlerdi.

MGK'nin, ordunun siyaset ve yargı üzerindeki etkisi tartışıla dursun, Adana 6. Kolordu Adli Müşaviri Vedat Erkan, Kolordu Komutanı'nın emri ile gazeteci-yazar Yıldırım Türker'i "vicdani ret hakkı" ile ilgili yazdığı bir yazıdan dolayı Askeri Savcılığa suç duyurusunda bulundu. Vicdani retçi Mehmet Bal, yargılandığı Askeri Mahkemesi'nde zorla giydirildiği tek tip elbiseyi mahkeme salonunda çıkardı. Bal, askeri cezaevinde yaşadığı işkenceyi de anlattı. Askerlik yapmayacağını açıkladığı için açlık grevinde bulunan ve prangaya vurulan Mehmet Bal, tutulduğu Ankara Mevki Hastanesi'nden Adana'ya götürüldü. Bal aynı gün, "emre itaatsizlikte ısrar" ettiği gerekçesiyle 6. Kolordu Askeri Mahkemesine çıkarıldı. Avukatı Meriç Tümer'in de hazır bulunduğu duruşmaya kelepçeli olarak getirilen Bal, hakim karşısına çıkarılırken kelepçeleri çıkarıldı. Mehmet Bal bu sırada üzerindeki tek tip elbiseyi çıkardı. Jandarmaların müdahale etmek istemesine askeri hakim izin vermedi ve "Tamam, bırakın çıkarsın" dedi. Bal da, üzerindeki tüm elbiseleri çıkardı ve duruşmada yalnızca donla kaldı. Hakimin "Mehmet Bey, buyurun oturun, ayakta kalmayın" şeklindeki yaklaşımı üzerine Mehmet Bal, cezaevinde yaşadıkları işkenceyi anlattı. Bal, dayak yemesini ve prangaya vurulmasını anlatarak bunların dosyaya girmesini ve sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunmasını talep etti. Askeri hakim de suç duyurusunun savcılığa yapılabileceğini belirtti. Avukat Meriç Tümer de müvekkilinin Adli Tıp Kurumu'na sevkini istedi. Hakim de Bal'ın Adli Tıp Kurumu'na gönderilmesi için askeri savcılığa müzekkere yazılmasını kararlaştırdı. Mehmet Bal, "emre itaatsizlikte ısrar" suçunu işlemediğini, vicdani ret kararını açıklayarak askerlik yapmak istemediğini söyledi. Bal, "Ben vicdani retçiyim, askeri kimliği kabul etmiyorum. İrademin dışında hiç kimse beni bir şey yapmaya zorlayamaz. Bu nedenle benim bu hususlarda emir almam da söz konusu olamaz" diye konuştu. Hakim, Bal'ın askeri elbiselerini çıkardığına ilişkin Mersin'deki birliğinde diğer askerlerin tanık olarak dinlenmesi için duruşmayı 25 Kasım'a erteledi.

Gazeteci-Yazar Ahmet Altan; hakkında "Askeri kuvvetleri tahkir ve tezyif etmek" suçlamasıyla açılan 2 davada beraat etti. İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 2 ayrı davanın sırayla yapılan duruşmalarda, mahkeme heyeti, yazılarda eleştiri sınırlarının aşılmadığını, Anayasa'nın 26. maddesinde ifade edilen düşünce ve görüş açıklama, yayma özgürlüğü sınırlarında kaldığını belirterek, TCK'nin 159. maddesinde yapılan son değişiklik de göz önüne alınarak Altan'ın, "Sarıkamış'tan Akdeniz'e" ve "Orada Geceler" başlıklı yazılarına dava açılmıştı.

DEHAP Muş Milletvekili adayı Abdulkerim Bingöl hakkında, Medya TV'ye yaptığı bir konuşmada kullandığı "15 yıllık savaş" ifadesinden dolayı soruşturma başlatıldı. Bingöl, 26 Ekim'de Medya TV'nin Kürtçe yayınlanan Rojev programında yaptığı konuşma nedeniyle hakkında açılan soruşturma kapsamında Muş Nöbetçi Cumhuriyet Savcılığı'na ifade verdi. Türkiye'de Kürt sorununun var olduğunu, 15 yıllık savaşın yaşandığını vurgulanan konuşmada "örgütü överek, bölücülük propagandası yaptığı" ileri sürülen Bingöl, savcılıkta suçlamaları reddetti. Bingöl, yaşanan çatışmayı savaş olarak nitelendirdiklerini, Kürt sorununun ülkenin bir gerçeği olduğunu, bunun da partilerinin programında da yer aldığını ifade etti. İfadesi alındıktan sonra serbest bırakılan Bingöl, soruşturmanın takipsizlikle sonuçlanmasını beklediğini kaydetti.

Araştırmacı yazar Emin Karaca, merkezi Frankfurt'ta bulunan YAZIN dergisinin Nisan-Mayıs 2002 tarihli sayısında yayımlanan "Otuzuncu Yılın Anımsattıkları" başlıklı yazısında TCK'nin 159/1 maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle yargılanıyor. Aynı derginin aynı yazısında "Otuz Yıl Sonra" yazısı yüzünden 1971'den beri Belçika'da siyasi sürgün olarak yaşayan gazeteci-yazar Doğan Özgüden'le birlikte derginin Türkiye sorumlusu Mehmet Emin Sert de TCK'nin aynı maddesinden yargılanacak. Her üç sanık, İstanbul Adliyesi 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde 26 Kasım saat 10.30'da yargı önüne çıkacaklar. Duruşmayı çok sayıda aydın ve sanatçı yargılanan yazarları desteklemek amacıyla izleyecek.

Ankara DGM, "Ben de Tayyipçiyim" adlı kitap hakkında DGM savcılığına ifade veren kitabın yazarı gazeteci Salim Koçak, kitabına altbaşlık olarak "İnsana, Hukuka ve Demokrasiye Yapılan Saygısızlığın Karşısına Dikilmek İçin..." diye yazmasına rağmen, TCK'nın 312. maddesinde yer alan "bölücülük ve halkın bir kesimini diğer kesimine karşı kışkırtmak ve insanlar arasına düşmanlık tohumları ekmekle" suçlandığını bildirdi. Koçak, "Ne yazık ki savcılığın bu girişimi, yazdıklarımızı doğrulamıştır. Çünkü kitabımızda hukukun politize edilmesine karşı çıkıyoruz" dedi.

Eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren'e Marmaris'te suikast düzenlemek için hazırlık yaptırdığı ve DHKP/C'nin yönetim kadrosunda bulunduğu iddiasıyla yargılanan Ercan Kartal hakkında, duruşmada başbakan ve bakanlara hakaret ettiği gerekçesiyle suç duyurusunda bulunuldu.

Amerikalı yazar Margaret Kanh'ın Avesta yayınlarından çıkan "Cinlerin çocukları Kürtler ve ülkelerinin izinde" adlı kitap, İstanbul 4 Nolu DGM kararıyla toplatıldı. Toplatma kararına, "kitabın 'Sunuş've 'Önsöz' kısımlarında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü aleyhine basın yoluyla propaganda yapılması" gerekçe gösterildi. Avesta yayınları konuyla ilgili açıklamasında, toplatmaya gerekçe gösterilen "Sunuş" yazısını, ABD'de 1979 yılında kitabın birinci basımını yapan yayınevinin, konuya yabancı okuru aydınlatmak amacıyla yazıldığını belirtti.

Temel hak ve hürriyetlere getirdiği kısıtlamalarla ün yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesi, yine tartışma meydana getirecek bir karara imza attı: "Türban, laikliğe karşı başkaldırının simgesidir." Uğradığı ekonomik linç dolayısıyla yayınına son vermek zorunda kalan Akit gazetesinde 25 Kasım 2000 tarihinde yayınlanan yazar Asım Yenihaber'in "Başörtüsü Generalleri ve Saim Hoca" başlıklı yazıyla ilgili TCK 312-2'ye muhalefetten açılan davada, DGM'nin verdiği "beraat" kararı, Yargıtay 8. Ceza Dairesi tarafından bozuldu. İstanbul 2 Nolu DGM, 18 Nisan'da aldığı kararla Sorumlu Yazı işleri Müdürü Mehmet Özcan hakkında beraat kararı vermiş, ancak İstanbul DGM Başsavcılığının temyizi üzerine konu Yargıtay'a intikal etmişti. Temyiz başvurusunu 25 Kasım'da karara bağlayan Yargıtay 8. ceza Dairesi, dava konusu yazının bütününe bakıldığında TCK'nın 312. maddesinin değişen. 2. fıkrasındaki suçun oluştuğunu öne sürdü. Naci Ünver başkanlığındaki daire; bu sebeple yazının yayınlandığı gazetenin sorumlu müdürünün cezalandırılmasını istedi. Kararda söyle denildi: "... Toplumun kimi kesimlerince Cumhuriyetin temel ilkelerinden biri olan laiklik ilkelerine karşı zaman zaman başkaldırı simgesi olarak ta kullanılan türbanın, hukukun gereği olarak kamu alanında takılmasına karşı çıkanlar düşman ilan edilerek, böylece bunlara karşı toplumun bir bölümünün din farklılığına dayalı olarak kamu düzeni için tehlikeli olabilecek bir şek,ilde düşmanlığa ve kin beslemeye alenen tahrik edildiği ve bu suretle TCK'nın 312. maddesinin değişik 2. fıkrasındaki suçu oluşturduğu gözetilmeden, dosya içeriğine uymadan bir gerekçe ile mahkumiyet yerine yazılı biçimde beraat hükmü kurulması bozmayı gerektirmişti. Vakit'in edindiği bilgilere göre; Yargıtay 8. Ceza Dairesi bu kararı oy birliği ile aldı. Daire üyelerinin, özellikle "temel hak ve hürriyetler" konusunda önyargılı oldukları iddiaları sürekli gündeme gelmişti.

İSTENEN CEZA

"Düşünceye Özgürlük 2000" adlı kitaba imza attıkları gerekçesiyle aralarında müzisyen Şanar Yurdatapan, Lale Mansur, Zuhal Olcay'ın da bulunduğu 15 kişi hakkında, 8 yıldan 17.5 yıla kadar ağır hapis cezası istendi. İstanbul 5 No'lu DGM'de görülen duruşmaya tutuksuz yargılanan sanıklar Şanar Yurdatapan, H. Ali Nesin ve sanık avukatları hazır bulundu. İstanbul DGM Cumhuriyet Savcısı Ahmet Kelebek, "Düşünceye Özgürlük 2000" adlı kitaba imza attıkları gerekçesiyle; Mehmet Şanar Yurdatapan, Cengiz Bektaş, Yılmaz Ensaroğlu, Siyami Erdem, Vahdettin Karabay, İbrahim Ömer, Madra Etyen Mahçupyan, Ayşe Lale Mansur, M. Atilla Maraş, H. Ali Nesin, Zuhal Olcay, Hüsnü Öndül, Yavuz Önen, Erdal Öz, Salim Uslu hakkında "Sosyal sınıf ırk, din, mezhep veya bölge farklılığına dayanarak halkı birbirine karşı kamu düzeni için tehlikeli olabilecek bir şekilde düşmanlığa veya kin beslenmeye tahrik etmek", "Terörle Mücadele kanununa muhalefet etmek" ve "PKK'nin hal ve sıfatını bilerek yardım yataklık etmek" suçlarından 8 yıldan 17.5 yıla kadar ağır hapis cezası istedi. Sanıklardan H. Ali Nesin, mütalaa hakkında savunma yapmayacağını belirtirken, Şanar Yurdatapan, "Daha önceki savunmalarımı tekrar ediyorum" dedi. Sanık avukatları esas hakkındaki mütalaaya karşı ek süre talebinde bulundu. Mahkeme Heyeti, avukatların talebini kabul ederek, duruşmayı erteledi.

1996 ve 2000 yılında Belge yayınları tarafından basılan "Pontus Kültürü" isimli kitabın yazarı ve Abdi İpekçi gazetecilik ödülü sahibi Ömer Şükrü Asan'ın "Türkiye Devletinin milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak amacı ile yazılı propaganda yapmak" suçundan yargılanmasına devam edildi. İstanbul 6 nolu DGM'de görülen duruşmaya 16 aydan 4 yıla kadar hapis cezası ve 1 milyondan 3 milyona kadar para cezasına çarptırılması istenen Asan'ın avukatı Ergin Cinmer'in "Pontus Kültürü" adlı kitap üzerindeki toplatma kararının geri alınması istemini reddeden heyet, kitabın yayıncısı olan Belge yayınları sahibi Ayşe Nur Zarakolu'nun 28 Ocak 2002 tarihinde ölmesi nedeniyle hakkında takipsizlik kararı vererek duruşmayı erteledi.

Müzisyen Şanar Yurdatapan ile Yılmaz Çamlıbel hakkında, "Askeri kuvvetleri tahkir ve tezyif" gerekçesiyle açılan davanın görülmesine, İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nde devam edilecek. Davanın iddianamesinde, sanıklar Şanar Yurdatapan ve Yılmaz Çamlımbel'in, "Düşünceye Özgürlük 2001" başlıklı broşürü, İstanbul DGM binasının arkasında halka dağıttıkları ve bu broşürde yer alan ifadelerde "Askeri kuvvetleri tahkir ve tezyif ettikleri" iddia edildi ve haklarında 1 ile 3'er yıl arasında hapis cezası istemiyle yargılanmaları istendi.

VERİLEN CEZA

Diyarbakır'da bir parkın açılışı sırasında "yasadışı slogan attıkları" iddiasıyla haklarında dava açılan 6 öğrenci, "PKK/KADEK'e yardım ve yataklık" tan 3 yıl 9'ar ay hapis cezasına çarptırıldı.

Cezaevlerindeki hasta tutukluların tedavi edilmesi ve haksız uygulamalara son verilmesi ile ilgili olarak savcılığa verdiği dilekçede, "Cumhurbaşkanına, TBMM ve hükümetin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif" ettiği gerekçesiyle 40 ay hapse çarptırılan eğitimci yazar Hasan Basri Aydın tutuklanarak cezaevine konuldu. 75 yaşındaki Aydın'ın ağır sağlık sorunları da bulunuyor.

Yazar Melih Pakdemir, "Acil Barış ya da Öcalan Devleti mi?" isimli kitabından dolayı 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı.

İstanbul Barosu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkan Yardımcısı Avukat Eren Keskin'in bir yıl süreyle meslekten uzaklaştırılmasını kararlaştırdı. Keskin, olayla ilgili basın açıklaması yaptıktan sonra İdare Mahkemesi'ne itiraz başvurusunda bulunacak. Keskin hakkında, 1991 yılında basında yer alan bir demecinden dolayı İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde (DGM) 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 8/1 maddesine göre 'Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü hedef alan propaganda fiilini işlemek' suçundan dava açılmıştı. İstanbul Barosu da keskin hakkında soruşturma başlatmış, ancak disiplin cezası verilmesine gerek olmadığını kararlaştırmıştı. Ancak DGM, Keskin hakkında davayı 1995'te karara bağlayarak TMK'nın 8/1 maddesi gereğince bir yıl, bir ay, 10 günlük hapis cezası vermişti. Bunun üzerine Keskin tutuklanarak cezaevine konulmuştu. Türkiye Barolar Birliği (TBB) Disiplin Kurulu iki yıl önce İstanbul Barosu Disiplin Kurulu'nun Keskin'e ilişkin 'Disiplin cezası verilmesine yer olmadığı' yönündeki kararını kaldırmasına karar vererek, Keskin'in bir yıl süreyle işten çıkarılması kararı vermiş, ancak Yücel Sayman yönetimi, TBB'nin kararını reddetmişti. Bu arada Sabri Ercan isimli avukatın üç yıl süreyle işten çıkarılmasına, Hasan Bakırcı'nın ise meslekten men edilmesine karar verildi.

İstanbul 1 No'lu DGM, Pencere Yayınları'ndan çıkan "Savaş'a Mektuplar" isimli kitaba toplatma kararı verirken kitabın yayıncısı Muzaffer Erdoğdu'yu ise eserde "bölücülük propagandası yapıldığı" gerekçesiyle 1 yıl 1 ay 10 gün hapis ve 1 milyar 111 milyon lira ağır para cezasına çarptırdı.

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), "Geçen ay içinde basında sansür niteliğine dönüşen yayın yasaklarının öne çıktığını" bildirdi. TGC Araştırma Gurubunca hazırlanan "Basında Ekim Ayı Raporu" açıklandı. "Geçen ay içinde basında sansür niteliğine dönüşen yayın yasakları öne çıktı" denilen raporda, 3 Kasım milletvekili seçimleri öncesinde "Siyasal partiler arasında eşitlik ilkesine uygun yayın yapmadıkları" gerekçesiyle bazı televizyon ve radyoların kapatılmasının tartışmalara yol açtığına işaret edildi. Ankara DGM Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel'in görevden alınması ve Ankara Cumhuriyet Savcılığı'na atanmasıyla ilgili haberlere getirilen yasağın "sansür" tartışmalarını gündeme getirdiği anlatılan raporda, TGC Başkanı Orhan Erinç'in de "konulan yayın yasağının hukuka uygun olmadığını" bildirdiği ifade edildi. Yüksel ile ilgili haberlere yer veren Hürriyet gazetesinin 24 Ekim 2002 tarihli sayısının toplatılmasına karar verildiği hatırlatılan raporda, geçen aya ilişkin şu bilgiler verildi: "Ekim ayının bir diğer önemli olayı da, Milli Gazete için verilen 3 günlük kapatma kararı oldu. Gazetenin "Takvimden Yaoraklar" köşesinde yazdığı "Din Düşmanlığı Terörü" başlıklı yazısı nedeniyle İstanbul 6 Nolu DGM'de yargılanan gazeteci Mehmet Şevket Eygiile gazetenin Sorumlu yazı İşleri Müdürü Selami Çalışkan, 1 yıl 8'er ay hapis cezasına çarptırıldı. Çalışkan'ın cezası 1 milyar 840 milyon lira ağır para cezasına çevrildi. Eygi'nin cezası ise ertelendi."

KAPATILAN/TOPLATILAN/YASAKLANAN YAYIN VE ETKİNLİK

Ardahan'ın Göle ilçesinde, "tezek koktukları" gerekçesiyle ilçe kaymakamı Alper Faruk Güngör tarafından makamından kovulan köylüleri haber yaparak gündeme gelen Yeşil Göle Gazetesi, gazetenin Yazı İşleri Müdürü'nün yazısı gerekçe gösterilerek kapatıldı.

Devrimci Demokrasi gazetesinin, 16-30 Kasım 2002 tarihli 5. sayısı İstanbul 3 Nolu DGM tarafından toplatıldı.

Grup Yorum'un dün akşam Kayseri'de vereceği konsere, Emniyet Müdürlüğü'nce "evrak eksikliği gerekçesiyle izin verilmedi. Asya Organizasyon sahibi ve Grup Yorum'un menajeri Necip Aslan, yaptığı yazılı açıklamada, Grup Yorum'un, daha önce İstanbul, İzmir, Adana, Mersin ve Antalya'da konser verdiğini, ancak Kayseri'de verilmesi planlanan konsere Emniyet Müdürlüğü'nün izin vermediğini söyledi.Daha önce verilen konserlerde hiçbir sorun ve olay yaşanmadığını ifade eden Eraslan, Kayseri Şehir Tiyatrosu'nda gerçekleştirilecek konsere izin vermemesini yadırgadıklarını kaydetti. Kayseri Emniyet Müdürlüğü yetkilileri ise Grup Yorum'un kendilerine sadece bir faks çekerek konser izni istediklerini, gerekli evrakın eksik olması nedeniyle de konser başvurusunun kabul edilmediğini açıkladı.

GAZETECİLERE VE YAYIN ORGANLARINA YÖNELİK BASKILAR / KISITLAMALAR

Ankara DGM ve Cumhuriyet Savcılıkları Yüksel'le ilgili haber yazan gazete muhabirleri hakkında çifte soruşturma başlattı. DGM Savcısı Hakan Kızılaslan, "unvan gasbı, taciz, Basın Kanunu ve yayın yasağına muhalefet" suçlarından haklarında soruşturma açtığı Hürriyet, Sabah, Milliyet, Vatan ve Radikal muhabirlerinin sorgusuna başvurdu. DGM Savcısı Hakan Kızılaslan, daha önce de Beyaz Enerji davasında gazeteciler hakkında soruşturma açmıştı. Savcı Yüksel'le ilgili haber yazan Hürriyet ve Sabah muhabirlerini polis kanalıyla DGM'deki makamına getirten Kızılaslan, saatler süren sorgulama yaptı. Gazetelerinde Yüksel'le ilgili neden bu tür haberlere yer verdiklerini araştıran Kılıçaslan, muhabirlere "gazetecilik etiği" dersi de vermeye çalıştı. Özel hayatla ilgili bu tür haberleri yazmanın ve fotoğraflar basmanın Basın Kanunu'na göre suç olduğunu hatırlatan Kızılaslan, bir kısım gazetelerin savcı Nuh Mete Yüksel'le ilgili DGM Yedek Hakimliği'nce verilen yayın yasağına uymadıklarına da dikkat çekti.

Özgür Kadının Sesi dergisi İzmir Temsilcisi Dürdane Süren, İHD İzmir Şubesi'nde düzenlediği basın toplantısında temsilcilik binalarının sürekli sivil giyimli polislerce basıldığını belirterek, İzmir Emniyet'i hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını belirtti.

Siirt'ten bağımsız milletvekili seçilen Fadıl Akgündüz'ün Siirt'e girişi sırasında gazeteciler saldırıya uğradı. Daha sonra Diyarbakır'a ve ardından Batman'a geçen Akgündüz, seçim takviminin sona ermesinden dolayı siyasi propaganda yapmaması için uyarıldı. Akgündüz daha sonra Veysel Karani Türbesi'ne geçti. Bu sırada bir grup seçmen, Akgündüz'ün aleyhine haber yaptıkları gerekçesiyle gazetecilere saldırdı. Saldırı sonucu çıkan arbedede 4 gazeteci çeşitli yerlerinden hafif şekilde yaralandı. Öfkeli kalabalık Akgündüz'ün dua etmesini görüntülemek isteyen gazetecileri de engelledi.

Devrimci Demokrasi gazetesi Yazıişleri Müdürü Mahir Zengin'e hapis cezası verildi. Gazetenin 1-16 Haziran 2002 tarihli sayısında "Komünist önder İbrahim Kaypakkaya anıldı", "İdeolojimiz, moralimiz, irademiz kazandı" başlıklı yazıları nedeniyle TKP (ML) TİKKO örgütüne yardım ve yataklık iddiasıyla TCK'nın 169. maddesine göre İstanbul 1 Nolu DGM'de yargılanan Yazıişleri Müdürü mahir Zengin, 4 yıl 6 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı. Verilen hapis cezasını para cezasına çeviren mahkeme Zengin'e 9 milyar 923 milyon 640 lira ağır para cezası verdi.

Yeni Asya Gazetesi'nin sahibi Mehmet Kutlular'ın, mahkumiyet aldığı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 312. maddesinin 2. fıkrasındaki değişiklikten sonra, hakkında verilen beraat kararını Yargıtay'ın bozması üzerine yeniden yargılandığı davada, "Kutlular'ın eyleminin suç olmaktan çıkarılmadığına" karar verildi. Ankara 1 Nolu DGM'deki davanın dünkü duruşmasına, Başkan Karadeniz, 4744 sayılı yasa ile değişik TCK'nın 312/2. maddesine göre, "sanığın sabit olan eyleminin suç olmaktan çıkarılmadığını" belirterek, "basın yoluyla halkı sınıf, ırk, din, mezhep farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik etmek suçunun maddi ve manevi unsurlarının oluştuğunu kanaatine varıldığını" bildirdi. Karadeniz, Kutlular'ın,4744 sayılı yasa ile değişik TCK'nın 312/2. maddesi uyarınca, 1 yıl hapis, 3 bin lira ağır para cezasına mahkum edildiğini bildirdi. TCK'nın "suça kapalı tahrik" başlıklı 312/3 ve "tekerrür" başlıklı 81/1-3. maddeleri de uygulayan mahkeme heyeti, Kutlular'ı 2 yıl 1 gün hapis ve 352 bin lira ağır para cezasına çarptırıldı.

Gazeteci Nevzat Bingöl ve Melike Irmak'ın, Diyarbakır'da yayın yapan "Gün FM'de", dinleyiciye yaptıkları anons nedeniyle yargılamalarına devam edildi. "Halkı itaatsizliğe tahrik ettikleri" iddia edilen gazetecilerin, 6 aydan 2 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları isteniyor. 10 gazetecinin destek verdiği duruşmada ifade veren Bingöl, "Yetkililer yayını kesmeye gelmeden önce ne Radyo Televizyon Üst Kurulu ne de Savcılık bize bir tebliğ yapmıştı. Bu nedenle savcılık emriyle radyonun kapatılıp, cihazlara el konulduğunun yasa gereği anons edilmesini istedim" dedi. Melike Irmak da Bingöl'ün anonsta söylemesini istediklerini duyurduğunu açıkladı. Avukat Yaşar Altürk ise mahkemeden mütalaa alınmasını ve beraat kararı verilmesini istedi. Mahkeme radyo personelinin dinlenmesi ve bant kayıtlarının incelenmesine karar vererek, duruşmayı 6 Şubat 2003'e erteledi.

Evrensel gazetesinde yayımlanan, Amerikan sermayeli Normandy şirketine ait altın madeni ile ilgili haberler, şirket yetkililerini saldırganlaştırdı. Madenin bu nedenle kapatılma noktasına geldiğini söyleyen madenin Toplumla İlişkiler Uzmanı İsmet Sivrioğlu, tüm çalışanlarını toplayarak Evrensel gazetesini hedef gösterdi ve "Bu gazeteyi okuyanı da dağıtanı da gördüğünüz yerde dövün" dedi. Daha önce Evrensel gazetesinin dağıtımını yapmak için Bergama Kınık yolu üzerinde bir kahvehaneye girip, kahveciden izin aldıktan sonra gazetedeki haber ve madendeki gelişmelerle ilgili konuşmaya başlayan emekli öğretmen Gani Oğuz madende çalışan bir grubun saldırısına uğramış ve dövülmüştü. Maden yanlılarının saldırısının ardından gittiği Bergama Devlet Hastanesi'nde 5 gün işgöremez raporu alan Gani Oğuz, kendisine saldıranlar hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.

Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Radikal gazetesi köşe yazarı Yıldırım Türker ile Sorumlu Müdür Hasan Çakkalkurt'u, MHP'ye hakaret ettikleri gerekçesiyle 3'er ay hapis cezasına mahkum etti. Türker ve Çakkalkurt'un hapis cezaları, paraya çevrildi.

Araştırmacı-yazar Emin Karaca ve Doğan Özgüden'in 'Türkiye'de ve Avrupa'da Yazın' dergisinde yayımlanan iki yazıda 'askeri kuvvetleri tahkir ve tezyif ettikleri' iddiasıyla yargılanmalarına başlandı. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde 26 Kasım'da yapılan duruşmaya Belçika'da yaşayan Özgüden katılamazken, diğer sanıklar Karaca ile derginin sahibi ve yazıişleri müdürü Mehmet Emin Sert hazır bulundu. Yazar Vedat Türkali de duruşmaya izleyici olarak katıldı. Sert, savunmasında "Yazılarımda hiçbir şekilde suç yok. Tartışma özgürlüğü ve eleştiri çerçevesinde değerlendirilmelidir" dedi. Karaca da "Silahlı kuvvetleri tahkir ve tezyif kastım yok" diye konuştu. Duruşma, sanıkların savunmalarını hazırlayabilmeleri amacıyla ileri bir tarihe ertelendi.

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu tarafından yapılan yazılı açıklamada, Feshane'de gerçekleştirilen etkinlikleri izleyen Star TV kameramanı Hikmet Tekemen ile Star TV muhabiri Ceren Korkmaz'ın saldırıya uğramasına tepki gösterdi. Konuyla ilgili yapılan yazılı açıklamada, Korkmaz ve Tekemen'in, şenliklerin yapıldığı alana girdiklerinde ilk olarak sözlü tacize maruz kaldığı belirtildi. Ceren Korkmaz'ın yanına gelen güvenlik görevlilerinin, "Siz buralara bedava geliyorsunuz, her şeyden bedava yararlanıyorsunuz" gibi sözler sarf ettiklerinin ve hakaretler yağdırdıklarının aktarıldığı açıklamada, daha sonra İnsel Tanıtıma bağlı olduğu belirlenen Sinan adlı görevlinin, olay yerine gelerek "ne olduğunu" soran Hikmet Tekemen'in üzerine saldırdığını kaydedildi. Tekemen'e tekmeyle saldıran görevlilerin, kamerayı da kırdığının söylendiği açıklamada, "Feshane Şenlikleri adı altında yapılan etkinliğin 27 Kasım geceki bölümü, güvenlik görevlilerinin 'gösterisi' iki gazetecinin saldırıya uğraması ve bir kameranın kırılmasıyla son buldu.

Şubat Basım Yayım bünyesinde çıkan "Damlada Okyanus" adlı kitapta "örgüt üyelerinin propagandası yapıldığı" iddiasıyla İstanbul 3 Nolu DGM tarafından 7 milyar lira para cezası verildi. İstanbul 5 Nolu DGM'de görülen duruşmada da Alınteri gazetesinin 8. sayısında yer alan "Zeynel Karataş ölümsüzdür" başlıklı haberde "yasadışı örgüte yardım ve yataklık yapıldığı iddiasıyla" 9 milyar para cezası verildi. Her iki duruşmada da şirket sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürü Sakine Yalçın'ın savunması dahi alınmadan para cezası kararlarının verilmesi dikkat çekti.

Hürriyet gazetesi yazarlarından Cüneyt Ülsever ile yaptığı röportajda "devletin askeri kuvvetlerini tahkir ve tezyif ettiği" iddia edilen gazeteci Cengiz Kapmaz hakkında Beyoğlu Asliye Ceza Mahkemesi'nde 6 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcı Vekili Atıf Perçin tarafından hazırlanan iddianamede, Cengiz Kapmaz hakkında Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 23 Eylül 2002 gün ve 40123 sayılı oluru ve TCK'nın 160/2 maddesi uyarınca verildiği izin ile soruşturma başlatıldığı kaydedildi.söz konusu röportaj, haftalık olarak yayımlanan Yedinci Gündem gazetesinin 1-7 Haziran 2002 tarihli sayısının 13. sayfasında yayınlanmıştı.

Temel hak ve hürriyetlere getirdiği kısıtlamalarla ün yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesi, yine tartışma meydana getirecek bir karara imza attı: "Türban, laikliğe karşı başkaldırının simgesidir." Uğradığı ekonomik linç dolayısıyla yayınına son vermek zorunda kalan Akit gazetesinde 25 Kasım 2000 tarihinde yayınlanan yazar Asım Yenihaber'in "Başörtüsü Generalleri ve Saim Hoca" başlıklı yazıyla ilgili TCK 312-2'ye muhalefetten açılan davada, DGM'nin verdiği "beraat" kararı, Yargıtay 8. Ceza Dairesi tarafından bozuldu. İstanbul 2 Nolu DGM, 18 Nisan'da aldığı kararla Sorumlu Yazı işleri Müdürü Mehmet Özcan hakkında beraat kararı vermiş, ancak İstanbul DGM Başsavcılığının temyizi üzerine konu Yargıtay'a intikal etmişti. Temyiz başvurusunu 25 Kasım'da karara bağlayan Yargıtay 8. ceza Dairesi, dava konusu yazının bütününe bakıldığında TCK'nın 312. maddesinin değişen. 2. fıkrasındaki suçun oluştuğunu öne sürdü. Naci Ünver başkanlığındaki daire; bu sebeple yazının yayınlandığı gazetenin sorumlu müdürünün cezalandırılmasını istedi. Kararda söyle denildi: "... Toplumun kimi kesimlerince Cumhuriyetin temel ilkelerinden biri olan laiklik ilkelerine karşı zaman zaman başkaldırı simgesi olarak ta kullanılan türbanın, hukukun gereği olarak kamu alanında takılmasına karşı çıkanlar düşman ilan edilerek, böylece bunlara karşı toplumun bir bölümünün din farklılığına dayalı olarak kamu düzeni için tehlikeli olabilecek bir şek,ilde düşmanlığa ve kin beslemeye alenen tahrik edildiği ve bu suretle TCK'nın 312. maddesinin değişik 2. fıkrasındaki suçu oluşturduğu gözetilmeden, dosya içeriğine uymadan bir gerekçe ile mahkumiyet yerine yazılı biçimde beraat hükmü kurulması bozmayı gerektirmişti. Vakit'in edindiği bilgilere göre; Yargıtay 8. Ceza Dairesi bu kararı oy birliği ile aldı. Daire üyelerinin, özellikle "temel hak ve hürriyetler" konusunda önyargılı oldukları iddiaları sürekli gündeme gelmişti.

"Basın yoluyla mahkemeyi eleştirdiği" gerekçesiyle hakkında dava açılan DEHAP Hakkari İl Başkanı Musa Çiftçi, beraat etti. HADEP Hakkari İl Başkanı Sebahattin Suvağcı'nın Şubat 2002 tarihinde tutuklanmasına tepki göstermek amacıyla yaptığı basın açıklaması sonrasında hakkında "TCK'nın 159/1 maddesine aykırı davrandığı" iddiasıyla dava açılan Çiftçi'nin yargılanmasına Hakkari Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildi. Duruşmaya, Hakkari il Başkanı Musa Çiftçi, Emniyetin tanık olarak gösterdiği İHA Hakkari Muhabiri Feyzullah Taş ile sanık avukatı Mikail Demiroğlu kaltıldı. Feyzullah Taş, suç unsuru olarak gösterilen basın açıklamasını emniyete vermediğini belirtti. Mahkeme Heyeti, suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle sanık Musa Çiftçi'nin beraatı kararı verildi.

GÖZALTINA ALINAN GAZETECİLER

Haftalık Azadiya Welat gazetesi çalışanı Sıracettin Karataş, Mersin'in Demirtaş Mahallesi'nde 16 Kasım günü akşam saatlerinde dağıtım yaparken, terörle mücadeleye bağlı polisler tarafından gözaltına alındı.

DİN ÖZGÜRLÜĞÜ

KAMU GÖREVLİLERİNE YÖNELİK BASKILAR

Malatya İnönü Üniversitesi'nde düzenlenen "Doğu Anadolu 2002 Doğalgaz Kongre ve Fuarı" toplantısında iki başörtülü bayan salondan çıkartıldı. 15-17 Kasım 2002 tarihleri arasında İnönü Üniversitesi Mediko sosyal tesislerinde düzenlenen 6 ilin belediye başkanlarının yanı sıra Türkiye'nin enerji sektöründen yetkililer katıldı. Fuarda bir programın ana sponsoru olan İstanbul Gaz Dağıtım AŞ (İGDAŞ) Genel Müdürü Süreyya Polat'ın asistanı ve serbest makine mühendisi olarak çalışan Remziye Elmalı ve makine mühendisi Nihal Uyanık güvenlik görevlilerince başörtülü oldukları gerekçesiyle toplantı salonundan çıkarıldı.

ORTA ÖĞRENİM

Malatya'da uygulanan başörtüsü yasağına karşı hak arayışında bulunan Hüda Kaya ve üç kızına 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet ettikleri gerekçesiyle toplam 12 yıl hapis cezası verildi. Malatya İmam Hatip Lisesi öğrencilerinden Zehra Nurulhak Saatçioğlu (19) 2 yıl 6 ay, Nurcihan Saatçioğlu (17) 1 yıl 8 ay, Gülan İntisar Saatçioğlu (17) 3 yıl 9 ay, Hüda Kaya 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı. Malatya İnönü Üniversitesi Senatosu tarafından alınan ve üniversitenin kapalı alanlarına başörtülü girişini yasaklayan kararını protesto eden Hüda Kaya ve kızları, katıldıkları her eylem için ayrı ayrı cezalandırıldı. Avrupa Birliği (AB) Uyum Yasaları'na göre her türlü gösteri ve yürüyüş hiçbir izne tabii olmadan serbest bırakılmıştı.

Başörtülü adayların Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı (ÖSYM) kayıtları yapılmadı. Betül Özgün adlı örencinin fotoğrafı başörtülü olduğu için başvurusu kabul edilmedi. Fatih ÖSYM yetkilileri, kendileri hakkında tutanak hazırlayan Betül Özgün'ün dilekçesini de almadı.

GAYRİMÜSLİMLERE YÖNELİK BASKILAR

Rejim karşıtı oldukları için bir süre önce İran'dan kaçarak Türkiye'ye sığınan ve Avrupa ülkelerine gitmek için "geçici ikamet belgesi" alarak Kayseri'de aileleriyle birlikte kalan 2 İranlı misyoner Hamıdreza Shoja Jaor ile Gholamreza Rafıeı Damnabı, Hıristiyanlık propagandası yaptıkları iddiasıyla polis ekiplerince yakalanarak gözaltına alındı.

GÖZALTILAR

Aylardır başörtülü oldukları gerekçesiyle eğitim hakları engellenen Kadıköy Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri bir şok daha yaşadı. Öğrencilerin durumunu yerinde tespit etmek için okul önüne gelen Human Rights Watch (İnsan Hakları İzleme Örgütü) raportörü Jonhatan Sugden gözaltına alındı. Jonhatan Sugden, Kadıköy İHL önünde öğrenciler ve velileriyle gerçekleştirdiği görüşmenin ardından bir açıklama yaparak "Türkiye'de başörtülü öğrencilere yapılan baskılar kesinlikle bir insan hakkı ihlalidir. Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonunun 9 ve 10. maddelerinin ihlalidir. Din ve ifade özgürlüğünün ihlalidir. Bu problemi belgeleyen bir rapor hazırlıyoruz. AB'ye girmek isteyen Türkiye'de bu yasakların kaldırılması gerekiyor. İngiltere'de polis memurları bile başörtülü olarak görev yapabiliyorlar" dedi. Sugden'in öğrencilerle konuşmasına müdahale eden polisler, raportörü kimlik ve pasaport kontrolünden geçirdiler. Sugden kimliğini ve pasaportunu göstermesine rağmen, polis gözaltına alınarak Kadıköy İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü.

ÖĞRENİM ÖZGÜRLÜĞÜ

İstanbul'da Beyazıt Meydanında merkez kampüse gitmek isteyen yaklaşık 100 kişilik guruba müdahale eden polis, 15 öğrenciyi gözaltına alarak girişe izin vermedi.

Ankara'da Zafer Çarşısı önünde toplanarak Kızılay'a yürüyen öğrencilere müdahale eden polis, silah kullandı. Kızılay çevresinde polisler ile öğrenciler arasında çıkan arbedede 56 kişi gözaltına alındı. Polis, zaman zaman silahına davranarak havaya ateş açtı.

YÖK'ün kaldırılmasını isteyen protestolar Diyarbakır'da Dicle Üniversitesinde de vardı. Polisin yoğun önlem aldığı protesto eyleminde, isimleri öğrenilemeyen 3 kişinin gözaltına alındığı öğrenildi.

Ankaralı üniversite öğrencileri, YÖK'ü YÖK'ün kuruluş yıldönümünde polis ablukası altında protesto ettiler. Kızılay'da yapılması planlanan eylem için polis Kızılay'a çıkan tüm caddeleri çevik kuvvet ve panzerlerle kuşatırken, öğrenciler protestolarını Atatürk Bulvarında yaptılar. Bulvar üzerinde eylem öncesi yaklaşık 20 genci yaka paça gözaltına alan polisler, eylem sonrasında da bir öğrenciyi kıyasıya dövdüler.

Ankara Valiliği, Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK)'nu protesto eden öğrencilerin eyleminde çıkan olaylarla ilgili başlattığı soruşturma çerçevesinde iki polis memurunu açığa aldı.

Van İdare Mahkemesi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörlüğü'ne Kürtçe'nin seçmeli dersler kapsamına alınması talebiyle dilekçe vere 171 öğrencinin okuldan bir hafta ile bir yıl arasında uzaklaştırılması kararını, usul yönünden sakat olduğu gerekçesiyle iptal etti. Adana 1 ve 2 No'lu İdare Mahkemesi de aynı gerekçe ile Çukurova Üniversitesi Rektörlüğü'ne dilekçe verdikleri için okuldan atılma ve uzaklaştırılma cezalarına çarptırılan 54 öğrencinin yaptığı "yürütmeyi durdurma" istemini yerinde bularak, üniversite yönetiminin öğrencilerle ilgili kararını bozdu.

Kayseri Erciyes Üniversitesi'ne bağlı Yozgat Meslek Yüksekokulu'nda okuyan ülkücü öğrenciler arasında genel seçime ilişkin çıkan kavgada bir kişi öldü iki kişi yaralandı. Ata Ocağı ile Ülkü Ocağı'na üye üniversite öğrencileri arasında ATP'nin DYP ile ittifak yapıp destek vermesiyle ilgili tartışma çıktı. Okulda başlayan tartışma, gece sokağa taştı. Sahur saatini bekleyen gençler, grup halinde Yozgat'ın Lise Caddesi'nde karşılaştı. İki grup arasında çıkan kavgada üç kişi bıçakla yaralandı. Yaralılardan Ömer ekinci yaşamını yitirdi. Polis kavga sonrasında 12 kişiyi gözaltına aldı.

Ankara Gençlik Derneği Girişimi (AGDG), Gazi Üniversitesi'nde oruç tutmamaları nedeniyle dövülen iki öğrenci için Yüksel Caddesi'nde eylem yaptı. AGDG ve dövülen öğrenciler adına konuşan Eda Satılmış, 14 Kasım akşamı Gazi Üniversitesi Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi'nde öğrenim gören Murat Korkut ve Serkan Onur Yıldız adlı iki arkadaşlarının oruç tutmadıkları gerekçesiyle dövüldüklerini söyledi. Korkut ve Yıldız'ın Gazi Üniversitesi Hastanesi'nde tedavi altına alındığını ifade eden Satılmış, sorumluların bulunmasını istediklerini söyledi.

Bolu'da, Sağlık Mahallesi'nde bir ilköğretim okulunun 2. sınıf öğrencisi 8 yaşındaki E. E.'nin babası Abdullah E., oğlunun, ders dinlemediği için öğretmeni tarafından dövüldüğünü iddia etti. Baba Abdullah E., oğlunun okuldan eve sol gözünün altı morarmış şekilde geldiğini belirtti. Durumu bildirmek için gittiği okuldan müdür yardımcısı tarafından kovulan Abdullah E., karakola giderek oğlunun öğretmeni ve okul müdür yardımcısı hakkında şikayetçi oldu.

Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu olan bir grup genç, ilahiyat fakültelerine öğretmenlik hakkı tanınmadığı gerekçesiyle Milli Eğitim Bakanlığı aleyhine dava açarak, "haksız işlemin iptali ile öğretmen olarak atamalarının sağlanması" talebinde bulundu. Davacı öğrenciler, 24 Ekim-4 Kasım tarihleri arasında yapılan öğretmen alımında, ilahiyat fakültelerine öğretmenlik hakkı tanınmadığı gerekçesiyle MEB'i mahkemeye verdi. İlahiyat fakültelerinin, eğitim fakültesi denkliğinde olduğunu ve pedagojik formasyonun okulun kendi müfredatında bulunduğunu belirten öğrenciler, "Tam manası ile öğretmenlik vasfına sahip bulunmamıza rağmen, müracaatlarımız dahi kabul edilmemiştir" diyerek tepki gösterdi.

Erzurum'da, Menderes Altay (33) koltuk değnekleri yardımıyla yürüyebilen Abdulmuttalib Altay isimli oğlunu Halit Paşa İlköğretim Okulu'na kayıt yaptırmak istedi. Ancak okul idarecileri 'Yürüyemeyen çocuğu okula alamayız.' diyerek 7 yaşındaki Abdulmuttalib'in kaydını yapmadı.

Eğitim-Sen, 2002-2003 öğretim yılında üniversite öğrencilerinin katkı payları ile 2. öğretim ücretlerinin arttırılmasını öngören Bakanlar Kurulu kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Danıştay'da dava açtı. Dava dilekçesi, Eğitim-Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer tarafından Danıştay'a verildi. Dava dilekçesinde, bu kararın, Anayasanın sosyal hukuk devleti, eşitlik, temel haklar ve ödevler, eğitim ve öğrenim hakkına ilişkin ilkelerine de aykırılık taşıdığı belirtildi.

Erzurum'da 3 Kasım seçimlerinde DEHAP seçim çalışmalarına katıldıkları gerekçesiyle, Atatürk Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencileri; Yasemin Köroğlu, Onur Olgun Özdemir, Fevzi Demir, Ercan Erdemir ile Mühendislik Fakültesi öğrencileri Faruk Adıyaman, İsmail Aksu ile Faruk Taştan üniversite kampusünde ellerinde DEHAP'lı öğrencilerin listesinin bulunduğu polislerce gözaltına alındı. Öğrencileri gözaltına alan Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Ekipleri'nin konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapmadığı belirtilirken, öğrencilerin avukatlarıyla görüştürülmediği de kaydedildi.

Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nde öğrencilere verilen okuldan uzaklaştırma ve atılma cezaları hız kazanırken, trajikomik olaylar da yaşanıyor. Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) İktisat Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Mustafa Karadağ, 2002'nin Şubat döneminde tüm derslerini vererek, mezun olmaya hak kazandı. Sınavların sona ermesinin ardından, üniversite yönetimi Karadağ'a bir yazı göndererek okuldan atıldığını belirtti. Karadağ şimdi Bölge İdare Mahkemesi'ne başvurarak, diplomasını almaya çalışıyor. İktisat fakültesi 4. sınıf öğrencisi Mustafa Karadağ 6 Kasım 2001'de yapılan YÖK protestosuna katıldığı gerekçesi ile Anadolu Üniversitesi yönetimi tarafından bir yarı yıl okuldan uzaklaştırma cezası tebliğ edildi. Cezanın mart ayında başlayıp temmuzda sona ereceği belirtildi. Uzaklaştırma cezasının mart ayında yürürlüğe girmesi nedeniyle, Mustafa Karadağ tüm sınavlarını başarıyla tamamlayarak, mezun olmaya hak kazandı. Karadağ, daha sonra 2002 Şubat'ında rektörlük önünde uzaklaştırmalar ve atılmalara karşı yapılan "YÖK'e evet" protesto eylemine katıldığı gerekçesiyle 2002 Temmuz ayının 9'unda okuldan atıldı. Bu sırada mezun olmaya hak kazanmıştı. Tüm sınavları geçen Karadağ, mezun olmasına rağmen atıldığı gerekçesiyle diploma alamıyor.

Anadolu Üniversitesi'nden YÖK'ü protesto ettiği için atılan öğrencilerden biri olan Pınar Çelik, Danıştay'ın verdiği "yürütmeyi durdurma" kararına uymayarak, öğrencileri okula almayan rektör Engin Ataç hakkında suç duyurusunda bulundu. Öğrenciler, Danıştay'a 6 Eylül 2002 tarihinde "Yürütmeyi durdurma" istemli dava açmışlardı. Danıştay 8. Ceza Dairesi de 25 Eylül 2002'de "Yürütmenin durdurulmasına" karar vermişti. Ancak, Rektörlük, Danıştay kararını en geç 30 gün içinde uygulama zorunluluğunu hiçe sayarak, öğrencileri okula almamaya devam ediyor.

Ankara'da üniversite öğrencisi Barış Demirci'nin Cebeci'deki evine bir süredir kimliğini ve bağlı olduğu birimi açıklamayan sivil polisler geliyor. Ev arkadaşlarına Demirci'yi soran ve onu gözaltına almakla tehdit eden sivil polisler yasal izin ve gerekçe göstermeden evde dolaşıyorlar. Demirci yaşadığı olaylar üzerine İHD Ankara Şubesi'ne başvurdu. Demirci2nin evine en son ziyaretlerinde sivil polislerin, Çankaya Emniyet Müdürlüğü'ne gelmesini söylemeleri üzerine Demirci'nin avukatları Çankaya Emniyet Müdürlüğü'nü aradı. Avukatlara verilen yanıt ise "konu hakkında hiçbir bilgilerinin olmadığı, adı geçen öğrencinin kendileri tarafından aranmadığı" oldu. İHD Ankara Şube Başkanı Ender Büyükçulha yaptığı yazılı açıklamada, Ankara'da Demirci gibi birçok üniversite öğrencisinin evine bu tür ziyaretler düzenlendiğini bildirdi.

2003-Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS)'na başvuruların 25 Kasım Pazartesi günü sona ereceği belirtilerek adaylar fotoğraf konusunda uyarılıyor. "Fotoğraf uyarısı" bölümünde, uyulması istenen kurallar şöyle sıralandı: Cepheden ve son 6 ay içinde, başı açık, adayı kolaylıkla tanıtabilecek şekilde çekilmiş net bir fotoğraf olacak. Sınav günü bu fotoğraftaki saç, bıyık, makyaj gibi tanımda önemli rol oynayacak görünüm özelliklerinde bir değişiklik olmamasına dikkat edilecek; Kayıt kartına başı örtülü ve belirlenen kurallara uymayan fotoğraf yapıştıran adayların başvurusu kabul edilmeyecek.

Marmara Üniversitesi (MÜ) Göztepe Kampusü'nde afiş asan öğrencilere sivil polisler müdahale etti. Bir grup öğrenci "Savaşa hayır" ve "YÖK Yasa Tasarısı geri çekilsin" yazılı afişleri kampus duvarlarına asarken, sivil polisler yanlarına geldi. Afiş asılmasını engellemek ve kimlik kontrolü yapmak isteyen polis, itiraz eden öğrencileri tartaklayarak gözaltına almak istedi. Fakat öğrenciler, hiçbir arkadaşlarının gözaltına alınmasına izin vermeyerek, afişlerini astılar.

Diyarbakır Bismil'in Kazancı Köyü İlköğretim Okulu'nda okuyan 14 yaşındaki B.A., "Andımız" okunduğu sırada "Ne Mutlu Kürdüm" dediği gerekçesiyle gözaltına alındı. B.A.'nın okul müdürü ve öğretmenler tarafından feci şekilde dövüldüğü iddia edildi. Bir gün gözaltında da kalan B.A.'nın söylediklerinde kasıt bulunursa, öğrenci hakkında "halkı ırk farkı gözeterek ayrımcılık yaptığı" gerekçesiyle dava açılacak.

Özel Öğretim Kurumları Çalışanları Derneği (ÖZ-DER) Yönetim Kurulu Başkanı Nilüfer Demirel Sümbüloğlu, ÖSS sınav sisteminde yapılan son değişiklikle Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanı'nın (AOBP) etkisini artırmanın ciddi adaletsizlikler yarattığını belirterek, yürütmenin durdurulması ve iptali istemiyle Danıştay'a dava açtıklarını bildirdi. Sümbüloğlu, konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, üniversiteye giriş sisteminin derin adaletsizlikler taşıdığını ifade etti. Sümbüloğlu, "Yeni uygulamayla Anadolu, Fen ve bazı özel lise öğrencilerine avantajlar sağlanırken, meslek lisesi ve düz lise öğrencilerinin üniversite okuma hakları büyük oranda ellerinde alınmıştır" dedi.

Muğla Üniversitesi öğrencileri; 3 Kasım seçimleri sonrası kampuslerinde sol görüşlü ve Kürt öğrencilere, ülkücü öğrenciler tarafından çeşitli baskıların uygulandığını belirttiler. Yazılı bir açıklamayla tepkilerini ifade eden öğrenciler, 21 Kasım Perşembe günü saldırıya uğradıklarını, yurtlarda öğrencilerin kendi aralarında Kürtçe konuşmamaları yönünde tehdit edildiklerini ve son olarak da ÖTK seçimlerinde bazı adaylar ile oy kullanacak öğrencilerin engellenmeye çalışıldığını belirttiler.

Erzurum Atatürk Üniversitesinde okuyan Tuncelili Yusuf Bilmez'in eğitim yaşamı bir gün sürdü. Ülkücüler tarafından zorla teravi namazına götürülmek istenen ve tehdit edilen Bilmez, okulu bırakarak memleketine dönmek zorunda kaldı. Erzurum Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksekokulu Doğal Gaz Sıhhi Tesisat bölümünü bu yıl kazanan Yusuf Bilmez, büyük bir hevesle kaydını yaptırdı. Ailesinin olanakları kısıtlı olduğu için Pasinler'de kiralık ev tutamayan Bilmez, okul yurdunda kalmaya başladı. İlk gün akşam yurda giren Bilmez'e arkadaşları "Haydi hep birlikte teravi namazına" dediler. Çağrıya olumsuz yanıt veren Bilmez, "Müslüman değil misin?" sorusuyla karşılaştı. Müslüman olduğunu, ancak namaz kılmadığını söyleyen Bilmez'in Tuncelili olduğunu öğrenen ülkücüler, "Alevisin ama mecburen geleceksin , Burası bizim egemenliğimizde" diye tehditlere başladılar. Yurdun reislikle yönetildiğini ve reisin her dediğini yapmak zorunda olduğunu ifade eden ülkücüler, tehditlerine "namaz kılıp, oruç tutacaksın, ülkü ocaklarına da geleceksin. Yoksa burada okuman imkansız" diye devam ettiler. Sabah ilk iş olarak Okul Müdürü Prof. Dr. Hanifi Saraç'a durumu anlattığını, ancak müdürün "Korkma bir şey yapamazlar" dediğini anlatan Bilmez, okulu bırakma kararı aldığını belirtti. Okul yönetiminin, Baskılar nedeniyle eğitime devam edemeyeceğim" diye yazdığı dilekçeyi değiştirmesini de istediğini anlatan Bilmez, "Ben biran önce orayı terk etmek için maddi sıkıntılar nedeniyle okuldan ayrılacağımı yazdım ve Tunceli'ye döndüm" dedi.

İstanbul Üniversitesi'nde yeni eğitim-öğretim yılının açılış töreninde protesto gösterisi yaptığı için polis tarafında yaka paça gözaltına alınan Başak Şahin, üniversiteden bir aylık uzaklaştırma cezası aldı.

Malatya'da uygulanan başörtüsü yasağına karşı hak arayışında bulunan Hüda Kaya ve üç kızına 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet ettikleri gerekçesiyle toplam 12 yıl hapis cezası verildi. Malatya İmam Hatip Lisesi öğrencilerinden Zehra Nurulhak Saatçioğlu (19) 2 yıl 6 ay, Nurcihan Saatçioğlu (17) 1 yıl 8 ay, Gülan İntisar Saatçioğlu (17) 3 yıl 9 ay, Hüda Kaya 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı. Malatya İnönü Üniversitesi Senatosu tarafından alınan ve üniversitenin kapalı alanlarına başörtülü girişini yasaklayan kararını protesto eden Hüda Kaya ve kızları, katıldıkları her eylem için ayrı ayrı cezalandırıldı. Avrupa Birliği (AB) Uyum Yasaları'na göre her türlü gösteri ve yürüyüş hiçbir izne tabii olmadan serbest bırakılmıştı. Bu arada başörtülü adayların Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı (ÖSYM) kayıtları yapılmadı. Betül Özgün adlı örencinin fotoğrafı başörtülü olduğu için başvurusu kabul edilmedi. Fatih ÖSYM yetkilileri, kendileri hakkında tutanak hazırlayan Betül Özgün'ün dilekçesini de almadı.

Eskişehir Anadolu Üniversitesi (AÜ) Fransızca Öğretmenliği Bölümü 1. sınıf öğrencisi Önder Bayındır, "Terör örgütüne yardım ve yataklık" ettiği iddiasıyla tutuklanarak cezaevine konuldu. Bayındır'ın evinde arama yapan Eskişehir Terörle Mücadele Şubesine bağlı polislerin, birçok roman, ders kitabı ve bir adet fotoğraf makinesine el koyduğu ve eşyaları tahrip ettiği belirtildi. Önder Bayındır, Kürtçe'nin seçmeli ders kapsamına alınması için üniversite rektörlüğüne dilekçe verdiği gerekçesiyle 4 dönem okuldan uzaklaştırma cezası almıştı.

YÖK'ü protesto eden öğrencilerinin polisler tarafından bir depoda dövüldüğü iddiası hakkında Emniyet'in başlattığı araştırma tamamlandı. Müfettişler, polislerin yaptığının yasal olduğunu belirtirken, öğrencinin serbest bırakılmasını emreden polis müdürünün yargılanmasını istedi. Raporda, Veli Kaya adlı öğrencinin gözaltına alınarak depoya konulması talimatını veren polis müdürü ile gözaltı işlemini gerçekleştiren polisler hakkında herhangi bir işlemin gerekmediği ifade edildi. Polis baş müfettişleri yalnızca gözaltına alınan Veli Kaya adlı öğrencinin serbest bırakılması talimatını veren Çevik Kuvvet Şube Müdürü Mehmet Yüksel'in yargılanması isteğinde bulundu. Vatandaşlardan gelen tepkiler üzerine Kaya'nın Kaya'nın serbest bırakıldığına dikkat çeken müfettişler, gözaltına alınan şahıs hakkında herhangi bir işlem yapılmadan serbest bıraktığı gerekçesiyle Mehmet Yüksel hakkında lüzum-u muhakeme istedi. Müfettişler, Kaya'nın gözaltına alındıktan sonra Şekerbank Levazım Deposu'na konulması talimatını veren Emniyet Müdür Yardımcısı Zekai Baloğlu hakkında Yargıtay içtihadına dayanarak herhangi bir işlem yapılmaması gerektiğini savundu. Bu içtihada göre polisin, toplumsal olaylarda belirli bölgeleri güvenli bölge olarak belirleyip gözaltına alınan kişileri buralara koyabilme yetkisine sahip olduğu hatırlatıldı. Müfettişler bu doğrultuda Baloğlu hakkında herhangi bir işlem yapılmaması gerektiğini vurguladı. Müfettişlerin raporlarında Veli Kaya'yı gözaltına alan polisler hakkında herhangi bir işlem yapılmasına gerek bulunmadığı kaydedildi. Polisler müfettişlere, gözaltını, müdürlüklerin talimatları doğrultusunda gerçekleştirildiklerini, öğrenciye darp gibi herhangi bir davranışta bulunulmadığını da ileri sürdü.

Trakya Üniversitesi'nde (TÜ) karşıt görüşlü öğrenciler arasında çıkan kavgada 5 kişi yaralandı. Edinilen bilgiye göre, TÜ Edirne Meslek Yüksekokulu önünde, sağ ve sol görüşlü öğrenci gurubu arasında tartışma çıktı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine 5 öğrenci aldığı yumruk ve tekme darbeleriyle yaralandı. Yetkililer, olayın, öğrenci M.E'nin 28 Kasım akşam saatlerinde dövülerek kaburgasının kırılmasına bağlı olarak geliştiğini belirttiler.

Ankara'da Yüksek Öğretim Kurulu'nu (YÖK) protesto eden bir öğrenciyi karakol yerine depoya götüren polislerle ilgili müfettiş raporu büyük yankı uyandırdı. Emniyet, müfettişlerin görüşünü savunma eğilimi gösterirken, raporda polislerin Veli Kaya adındaki öğrenciyi can güvenliğini sağlamak amacıyla depoya götürdüğü ifade edildi. Rapordaki yeni bilgiye göre ise öğrencinin vücudundaki izler, gözaltına alınmadan önce yere düşmesinden ve yakalanmadan önce aldığı darbelerden kaynaklandı. Raporun yasalar doğrultusunda ve olması gerektiği şekliyle hazırlandığını ifade eden üst düzey emniyet yetkilileri, gözaltına alınan şahsın hakkında herhangi bir işlem yapılmadan bırakılmasını eleştirdi. 10 tanık 7 emniyet mensubunun ifadeleriyle oluşturulan raporda Yargıtay'ın kararına göre memur suçlarının kasıtla işlenmiş olması gerektiği belirterek, Veli Kaya adlı öğrencinin depoya götürülmesinde kasıt olmadığı, bu nedenle suç işlenmediğine dikkat çekildi. Rapora göre polisler Veli Kaya adındaki öğrenciyi can güvenliği sağlamak ve geçici olarak alıkoymak için depoya götürdü ve dövmedi. Raporda, 10-12 dakika depoda kaldığı ve burada sadece kimlik sorgulaması yapıldığı belirtilen Veli Kay'nın kafasındaki izin 0,2 mm'lik çizik olduğu, kapıya çarparak bu izin oluşmasının mümkün olmadığı kaydedildi. Raporda ayrıca Veli Kaya'nın kafasındaki darp iziyle kapının açılış istikameti ve öğrencinin içeriye sokulma istikametinin ters olduğuna da dikkat çekildi. 10 tanık ve 7 emniyet mensubunun ifadelerinin alımıyla video kasetlerinin izlenmesinden sonra oluşturulan raporda yer alan ifadelere göre, polisler öğrenciyi gözaltına alma ve depoya götürme talimatını emniyet müdür yardımcısından aldıklarını söyledi. Emniyet Müdür Yardımcısı Zekai Baloğlu ise böyle bir talimat vermediğini belirtti. Olayla ilgili müfettişlerin taleplerine de yer veren raporda, Baloğlu hakkında herhangi bir işlem yapılmaması istendi. Raporda, sadece öğrenciyi serbest bırakan Çevik Kuvvet Şube Müdürü mehmet Yüksel hakkında görevini ihmal suçundan lüzumu muhakeme talep edildi. Gerekçe olarak da Emniyet Müdürü Yüksel'in gözaltına alınan bir kişiyi işlem yapmadan serbest bırakması gösterildi.

Anadolu Üniversitesi Yunus Emre Kampusü'nde 6 Kasım'da yapılan YÖK protestosuna katılan öğrencilere yine soruşturma açıldı. Soruşturma açılan öğrencilerin sayısının 50 olduğu belirtildi. Rektör Yardımcısı ve Soruşturma Komisyonu Başbakanı Prof. Nüvit Gerek tarafından öğrencilere gönderilen yazıda, YÖK Disiplin Yönetmeliği'nin 13. Maddesi uyarınca, öğrenciler hakkında soruşturma açıldığı belirtildi. Soruşturmalara gerekçe olarak öğrencilerin kampus içinde yürüyüş düzenlemeleri, rektörlük binası önünde basın açıklaması yapmaları, "Savaşsız bir dünya, IMF'siz bir ülke, YÖK'süz üniversite istiyoruz." Yazılı pankart açmaları ve "bilimsel, demokratik, anadilde eğitim" , "Çeteler mecliste öğrenciler hücrede" sloganları atılması gösterildi.

Trakya Üniversitesinde, iki grup arasında çıkan kavga sonucu, 6 öğrenci gözaltına alındı. Trakya Üniversitesi Ayşekadın Yerleşkesi Meslek Yüksek Okulunda, iki grup arasında önceki gün çıkan kavga sonrası, K.A., S.Z., A.Ö., S.M., A.K., E.A. adlı öğrenciler "eğitim ve öğretimi engellemek, yasadışı slogan atmak, üniversite özel güvenlik biriminin işini engellemek" suçlarından gözaltına alındılar.

ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ

Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun AK Parti'nin kapatılması ve Erdoğan'ın genel başkanlığına tedbir konulması istemiyle açtığı davada, AK Parti'ye savunma için 15 gün süre verdi. Anayasa Mahkemesi'nin 2,5 saat süren toplantısının ardından alınan kararı açıklayan Başkanvekili Haşim Kılıç, "Tedbir isteminin davalı partinin savunması alındıktan sonra ele alınmasına, bu konudaki savunmanın verilebilmesi için esasa ilişkin savunma hakkı saklı kalmak üzere davalı partiye 15 gün süre verilmesine, Enis Tunga ve Mehmet Erten'in karşı oyları ve oy çokluğuyla karar verilmiştir" dedi.

Yargıtay, Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin Alevi Bektaşi Kuruluşları Birliği (ABKB) Kültür Derneği'nin, adında 'Alevi' sözcüğü olduğu için kurulmasına izin verilmemesi kararını bozdu. Kararda, "Yasalar sözüyle ve özüyle yorumlanmalıdır" denildi. Geçen şubat ayında, Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin tartışmalara yol açan kararını ABKB, temyize götürdü. Mahkemenin, 'Alevi' sözcüğünün mezhep adı olduğunu, 'Alevi-Bektaşi' ismiyle dernek kurulamayacağını, dernek adında ve tüzüğünde yer alamayacağını hüküm altına alan kararını, Yargıtay, başkan ve üyenin muhalefetine karşın oyçokluğuyla bozdu. Yargıtay'ın kararında, şöyle denildi: "Derneğin amacı tüzükte açıklanmıştır. Amacın azınlık yaratmak yahut belli bir din yahut mezhep mensubunu kendisinden olmayanlar nezdinde hakim kılmak yahut imtiyazlı sınıf yaratmak olmadığı açıktır. Yasalar sözüyle ve özüyle yorumlanmalıdır. Derneğin Anayasamızın başlangıç bölümünde yer alan temel ilkeler aykırı olarak faaliyette bulunduğu ve Dernekler Yasası'nın 5 maddesinde yer alan amaçları hedeflediği yolunda bir delil de getirilememiştir. Tüzüğün kaleme alınmış biçimi de derneğin 50. madde uyarınca feshini gerektirmez. Gerçekleşen bu durum karşısında davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır".

İHD Ankara Şubesi'nin kapatılarak, yönetici ve bazı üyelerinin "Yasadışı örgütlere yardım ve yataklığı" düzenleyen Türk Ceza Yasası'nın 169'unucu maddesi uyarınca mahkum edilmesi istemiyle açılan dava sürüyor. Davanın Ankara 1 No'lu DGM'de görülen duruşmada Mahkeme heyeti Adli Tip Kurumu görüşlerinin mahkemeye ulaşmadığını bildirdi. Duruşma, incelemenin tamamlanmaması nedeniyle 26 Aralık 2002 tarihine ertelendi.

Ankara'da yapılan YÖK protestosunda iki çevik kuvvet polisi tarafından Şekerbank Deposu'nda kıyasıya dövülen Veli Kaya, Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Savcılık Kaya'nın şikayeti üzerine soruşturma başlatırken, Adli Tıp da Kaya'ya iki günlük "iş göremez" raporu verdi.

Yüksek Öğretim Kurulu'nun (YÖK) kuruluş yıldönümünü protesto eden öğrencilere müdahale eden polislerin müdahale tarzını incelemek ve gerekirse soruşturmak üzere 2 polis başmüfettişi görevlendirildi. Ankara'daki YÖK'ün kuruluş yıldönümü eyleminde polisin müdahale tarzı tepkilere sebep oldu. Tepkilerin başında gözaltına alınan Veli Kaya adlı öğrencinin gözaltı arabasına konulması yerine Şekerbank levazım deposuna sokularak dövülmesi olayı geldi. Kaya, çevrede bulunan vatandaşların tepkisi üzerine bir emniyet amirinin talimatı ile serbest bırakılmıştı. Polisin müdahalesinde havaya kurşun sıkması da eleştirilen diğer müdahale tarzı oldu. Öğrencileri Ankara Üniversitesi kampusüne kadar takip eden Çevik Kuvvet'ten sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Zekai Baloğlu'nun 20 kadar öğrenci tarafından linç edilmek istenmesi üzerine polis havaya ateş açmıştı. YÖK eyleminde Ankara polisi yaklaşık 40 kişiyi gözaltına alarak Çankaya Merkez Karakolu'na götürdü. Ancak gözaltına alınan öğrenciler Çankaya Merkez Karakolu'nun fayanslarını ve camlarını kırdı. Emniyet Genel Müdürlüğü, eylemde polisin müdahale tarzını incelemek ve gerekirse soruşturmak üzere 2 polis başmüfettişi görevlendirdi. Ankara Valiliği de eyleme müdahale tarzını inceliyor.

İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı İZBELCOM Şirketi'nde çalışan 150 işçi, sendikadan istifa ettirildi. Göreve gelmeden önce işyerlerinde sendikasız işçi çalıştırmayacağını söyleyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Priştina, gelişmelerden haberi olmadığını iddia ederek, suçu İZSU yöneticilerine attı. Belediye-İş Sendikası İzmir 2 No'lu Şube, İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı İZBELCOM'da çalışan işçileri kendisine üye yaptı.

DEHAP ve HADEP'in İskenderun'daki ilçe merkez binalarına giren kimliği belirsiz kişi veya kişiler, içerde bulunan eşyalara zarar verdi. Saldırganlar, DEHAP'a ait parti bilgisayarını da yanlarında götürdü. DİHA'ya bilgi veren HADEP Hatay İl Başkanı Yusuf Alataş, HADEP Hatay ilçe binasının kapısını kırarak içeri giren kimliği belisiz kişi ya da kişilerin eşyalara zarar verdiğini söyledi. Alataş, "Duvardaki tablolar, masaların üzerinde bulunan evraklar, hatta mutfakta bulunan eşyalar dağıtılmış" dedi. DEHAP bayrağının da yakıldığını söyleyen Alataş, olaydan sonra Hatay Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Siyasi Partiler Masası ekiplerinin ilçe binasında inceleme yaptığını bildirdi.

Van'da Dünya Öğretmenler Günü nedeniyle oturan 9 sendikacıya, Dersim'de viziteye çıkan 33 kamu emekçisi, Muş'ta da mitinge katılan 11 sendikacıya soruşturma açıldı.

Cezaevleri ve ölüm oruçları ile ilgili olarak yaptıkları açıklamalarla, Adalet eski Bakanı Hikmet Sami Türk'e hakaret ettikleri öne sürülen İHD İstanbul Şubesi'nin eski yöneticileri yargılandıkları davada beraat ettiler. Mahkeme, İHD yöneticilerinin kamu yararına eleştiri hakkını kullandıklarına ve bu nedenle hakaret suçunu işlemediklerine karar verdi. İHD İstanbul Şubesi eski yöneticileri Ağustos 2001'de dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'e "F tipi cezaevlerinde ölümler sürüyor. Kör inadınızdan vazgeçin" yazılı bir metni fakslamışlardı. Türk de bunun üzerine suç duyurusunda bulunmuştu. İHD yöneticileri suç duyurusunun üzerine "Görevliye sövme" suçundan 3 ay ile 6 ay arasında değişen hapis cezası istemiyle Ankara 8. Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan davada yargılanmışlardı. Yargılama sürecinde Türk hiçbir duruşmaya katılmazken, İHD yöneticileri ise verdikleri ifadede eleştiri hakkını kullandıklarını belirtmişlerdi.

İstanbul'da Taksim'de basın açıklaması yapmak üzere bir araya gelen Halkevleri ve İstanbul Üniversite Öğrencileri Koordinasyonu'nu üyeleri 300 kişi, İstiklal Caddesi'nde toplanarak meydana doğru yürümek istedi. Ancak buna izin vermeyen asayiş, çevik kuvvet ve sivil polisler, göstericilere saldırdı. Polisler 100'ü aşkın kişiyi cop, biber gazı ve tekme kullanarak gözaltına alırken, çok sayıda kişide yaralandı. Duruma müdahale etmeye çalışan avukatlar da polisler tarafından gözaltına alınmak istendi.

ABD'nin olası Irak müdahalesini protesto etmek isteyen Halkevleri ve İstanbul Üniversite öğrencileri Koordinasyonu üyesi 200 kişilik grup, Sarmaşık Sokak'ta toplanarak Taksim Meydanı'na yürümek istedi. Güvenlik güçleri ve göstericiler arasında yaşanan taşlı sopalı çatışmada 22'si polis, 20'si gösterici, 2'si gazeteci olmak üzere toplam 44 kişi yaralandı.

DEHAP İskenderun İlçe binası kimliği belirsiz kişi veya kişilerce taşlı saldırıya uğradı.

OHAL yasası gerekçe gösterilerek bir süre önce 3 aylık kapatma cezası verilen Dicle Üniversitesi Öğrenci Derneği, kapatma süresinin sona erdiği gün yeniden 3 ay süreyle kapatıldı. 1999 yılında kurulan ve 1200 üyesi bulunan Dicle Üniversitesi Öğrenci Derneği (DÜÖ-DER), 17 Mayıs 2000 günü Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Dernekler Masası tarafından "Genel güvenlik, asayiş ve kamu düzenini bozduğu ve şiddet olaylarını yaygınlaştırdığı" gerekçesiyle OHAL yasasının 11/0 maddesi uyarınca kapatılmıştı. Sadece 5 ay açık kalan DÜÖ-DER, kapatılma tarihinden sonra 3 aylık periyotlarla açılıp tekrar kapatıldı.

Halkevleri Genel Sekreteri Mustafa Coşar, 16-17 Kasım günü Ankara ve İstanbul'da düzenlenen 'savaş karşıtı' eylemlere müdahale eden polis 30 kişiyi gözaltına aldığını, çok sayıda göstericiyi de yaraladığını bildirdi.

Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi, Milli Gençlik Vakfı'nın (MGV) kapatılması ve bazı yöneticilerinin görevlerinin sona erdirilmesi talebiyle Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından açılan davayı reddetti.

Muş, Bulanık'ın Elmakaya Beldesi'nde ikametgah belgesi vermeyerek HADEP teşkilatının kurulmasına engel olduğu ileri sürülen muhtar Agit Koçlu'nun yargılanmasına Kaymakamlık izin vermedi. Parti teşkilatı açmak isteyen İhsan Görgeç, Gıyasettin Akkaya ile Zeynel Ateş, ikametgah belgelerini onaylatmak için 6 Aralık 2001'de bağlı bulundukları Cumhuriyet Mahallesi muhtarı Agit Koçlu'ya gitti. Ancak Koçlu, ikametgah belgesi vermeyerek teşkilatın kurulmasına engel oldu. Bunun üzerine suç duyurusunda bulunan HADEP'liler, "görevi kötüye kullandığı" gerekçesiyle muhtara dava açılmasını istedi. Kaymakam A. Ufuk Hasçakal ise, muhtarın "gerekli belgeleri imzalayacağını beyan ettiğini" belirterek soruşturma izini vermedi. Bunun üzerine Bulanık Savcısı Davut Dağ, soruşturma şartı oluşmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi.

Marmara Üniversitesi (MÜ) Göztepe Kampusü'nde afiş asan öğrencilere sivil polisler müdahale etti. Bir grup öğrenci "Savaşa hayır" ve "YÖK Yasa Tasarısı geri çekilsin" yazılı afişleri kampus duvarlarına asarken, sivil polisler yanlarına geldi. Afiş asılmasını engellemek ve kimlik kontrolü yapmak isteyen polis, itiraz eden öğrencileri tartaklayarak gözaltına almak istedi. Fakat öğrenciler, hiçbir arkadaşlarının gözaltına alınmasına izin vermeyerek, afişlerini astılar.

Eğitim-Sen Van Şubesi'nin düzenlediği basın açıklamasında polisle öğretmenler arasında gergin anlar yaşandı. Van Belediyesi önünde toplanan 100 öğretmene polis izin vermedi. Tartışma çıkması üzerine bir öğretmen gözaltına alındı. Polis, tepkiler üzerine öğretmeni serbest bıraktı ve basın açıklaması yapıldı.

Malatya'da İnönü Üniversitesi'nde Sağlık-İş Sendikası'na üye oldukları için 26 Kasım günü üç işçi işten atıldı. Rektör Fatih Hilmioğlu, işçilerin sendikadan istifa etmeleri için baskı yapmaya devam ediyor. Sendika binasında basın açıklaması düzenleyen Sağlık-İş Malatya Şube Başkanı Halit Kayalı, üniversite bünyesinde çalışan 600 işçiyi sendikaya üye yaptıklarını ancak rektör Fatih Hilmioğlu'nun bunu kabullenmediğini söyledi. Kayalı, "Hilmioğlu, Anayasa'da sendika hakkını kazandığımızı kabul ediyor. Ama ben bu hakkı size vermeyeceğim diyor. İşçilerle toplantı yapıyor. Sendikadan istifa etmezlerse işten atacağını söylüyor. Tehditler savuruyor" dedi.

KESK'e bağlı sendikalara üye 33 kamu emekçisine Hozat Kaymakamı tarafından soruşturma açıldı. 17 Ekim'de sevk alma eylemi yapan KESK üyeleri hakkında TCK'nın 236 maddesi uyarınca açılan soruşturmaya Eğitim-Sen Tunceli Şube TİS ve Hukuk Sekreteri Mustafa Taşkale tepki gösterdi. Taşkale, Hozat dışında hiçbir yerde soruşturmaların açılmadığına da dikkat çekerek, kamu emekçilerine yönelik keyfi tutumun hiçbir şekilde grevli ve toplusözleşmeli sendikal hak mücadelesini engellemeyeceğini vurguladı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 3 Kasım Milletvekili genel seçimleri öncesinde, Türkiye Komünist Partisinin (TKP) afişlerinin belirlenen yerler dışına izinsiz olarak astıkları gerekçesiyle 6 kişi hakkında dava açtı. Nöbetçi Ankara Asliye Ceza Mahkemesi'ne açılan davanın iddianamesinde, Ankara Emniyet Müdürlüğü Çankaya Merkez Karakolu ekiplerince hazırlanan evrakın içeriğinin incelendiği belirtilerek, sanıkların, TKP'ye ait afişleri ilçe seçim kurulunun tespit ettiği yerler dışına izinsiz olarak asarken 20 Ekim 2002 tarihinde yakalandıklarını belirtti.

SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNE YÖNELİK BASKILAR/SALDIRILAR

TAYAD'ın Aksaray'da bulunan Marmara TAYAD binası 14 Kasım günü saat 11.30 sıralarında İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı TEM ve Güvenlik Şube ekipleri tarafından basıldı. TAYAD'lı aileler ise bu gelişme üzerine yaptıkları açıklamada, derneklerinin arama adı altında talan edildiğini söyleyerek, evrak ve kasetlerine de inceleme adı altında el konulduğunu ve Marmara TAYAD Başkanı Tekin Tangün'ün gözaltına alındığını belirttiler.

SIĞINMA HAKKINA YÖNELİK İHLALLER

Edirne'de yapılan kontrollerde, Yunanistan'a gitmek isteyen 53 göçmen gözaltına alındı.

Siirt'te, ABD'nin Irak'a yönelik olası operasyon söylentileri üzerine paniğe kapılan 49 Kuzey Iraklı, kaçak yollarla Türkiye'ye giriş yapmaya çalışırken yakalandı.

Moskova'da tiyatroda rehin alma eylemi sırasında eylemcilerle telefon konuşması yaptığı ileri sürülen Zelimhan Arslangereyev'in, Türkiye'den sınırdışı edildiği öğrenildi. Emniyet yetkililerinden alınan bilgiye göre, kendisini Çeçen isyancı liderliğinin "Türkiye ve Ortadoğu Temsilcisi" olarak tanıtan Arslangereyev için 5 Kasım'da Türkiye'den sınırdışı edilme kararı alındı. Arslangereyev'in, İstanbul'dan sınırdışı edildiği bildirildi.

Edirne'de, kaçak yoldan sınırı geçmek isteyen 40 yabancı uyruklu gözaltına alındı.

İzmir'in Aliağa İlçesi'nde "Angel-heart" adlı sürat teknesiyle yasadışı yollardan Yunanistan'a geçmek isteyen 15 kaçak, Sahil Güvenlik ekipleri tarafından yakalandı.

Yasadışı yoldan sınırı geçerek Yunanistan'a gitmek isteyen 62 yabancı uyruklu yakalandı.

İzmir'in Karaburun ilçesinde karaya oturan Rus teknesinde, 94 yabancı uyruklu kaçak ile 2 mürettebat yakalandı. 40 metrelik "DBE 32" adlı Rus teknesine çıkan Sahil Güvenlik ekipleri, teknede 73 Iraklı, 6 Afgan, 2 Filistinli, 13 Ukraynalı kaçak ile 2 mürettebatı gözaltına aldı.

Muğla emniyet Müdürlüğü'nde, sınır dışı edilmek üzere gözaltında tutulan Filistin uyruklu kaçak göçmenin, tuvalette hap içerek intihara kalkıştığı açıklandı. Emniyet Müdürlüğü 2. Kademe Amirliği'nde sınır dışı edilmek üzere gözaltında tutulan Maya Don'un (30), görevli polise tuvalete gitmek istediğini söylediği, tuvaletten uzun süre çıkmayan Don'un, hap içerek intihara kalkıştığı açıklandı. 72 hap içtiği tespit edilen ve tedavi altına alınan Maya Don'un hayati tehlikesinin sürdüğü bildirildi.

Rejim karşıtı oldukları için bir süre önce İran'dan kaçarak Türkiye'ye sığınan ve Avrupa ülkelerine gitmek için "geçici ikamet belgesi" alarak Kayseri'de aileleriyle birlikte kalan 2 İranlı misyoner Hamıdreza Shoja Jaor ile Gholamreza Rafıeı Damnabı, Hıristiyanlık propagandası yaptıkları iddiasıyla polis ekiplerince yakalanarak gözaltına alındı.

Van'da Birleşmiş Milletlerden (BM) oturma izni alamayan bir grup, sorunlarını iletmek üzere toplandıkları BM Mülteciler Yüksek Komiserliği önünde polis tarafından dağıtıldı. BM Yüksek Komiserliği önünde toplanan bir grup İranlı, sorunlarının çözümü için yetkililerden yanıt bekledi. BM Yüksek Komiserliği önünde bir süre bekleyen İranlı göçmenler, "yasadışı gösteri yapacakları" gerekçesiyle polis tarafından dağıtıldı. Adının açıklanmasını istemeyen bir göçmen, şu bilgileri verdi: "Bizler hepimiz siyasi mülteciyiz. Burada toplananların hepsi İran rejimine karşı savaşmış ve mücadele etmiş kişilerdir. Hepimiz İran devleti ve istihbarat güçleri tarafından aranıyoruz. Bizler BM BM'den Türkiye'de oturma izni alabilmek için burada toplanmış bulunmaktayız. Fakat BM bizi emniyete, emniyet ise BM Yüksek Komiserliği'ne havale ediyor. Kimse bizimle ilgilenmiyor. Bizlerle ilgilenecek bir muhatap arıyoruz."

ÇALIŞMA YAŞAMINA YÖNELİK İHLALLER

ÖLENLER: Zonguldak'ın Devrek ilçesinde, Karaelmas Elektrik Dağıtım A. Ş.nin (KEDAŞ) müteahhit firmasında çalışan Nihat Yılmaz (22), onarım yapmak amacıyla Devrek Eğerci beldesi yolu üzerinde elektrik direğine çıktı. Akıma kapılarak beton zemine düşen Yılmaz, hastaneye kaldırılmak istenirken yolda yaşamını yitirdi.

Gaziantep'te, Eyüboğlu Mahallesi'nde Servan Oteli'nde temizlik işçisi olarak çalışan Ayşe Kulata (33), asansöre sıkışması sonucunda olay yerinde öldü.

Gaziantep Kocatepe Mahallesi 42 No'lu Sokak'taki bir inşaatta çalışan Abdullah Ethem (40) adlı işçi, 4. katta sıva yaparken dengesini kaybedip düştü. Hastaneye kaldırılan Ethem, müdahaleye rağmen kurtarılamadı.

MKE Kapsülsan Fabrikası'nda 14 Kasım günü sabah saatlerinde, 2 kiloluk sis kutusu imalinde kullanılan ecza maddeleri patlaması sonucu, işçilerden Ali Yıldırım ölürken, Mehmet Çetin Ceylan da hafif yaralandı.

Adana'da bir mermer atölyesinde meydana gelen iş kazasında, 26 adet blok mermerin dayalı bulunduğu sehpanın kırılması sonucu devrilen mermerler atölyede çalışan usta Mehmet Ali Akdoğan ile işçi Gazi Murt'in üzerine devrildi. Olayda mermer ile beton zemin arasında ezilen Akçoban hastaneye götürülürken yolda öldü. Gazi Murt ise kaldırıldığı Başkent Hastanesinde tedavi atına alındı.

Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde, Çatalhöyük köyü yakınlarındaki Çalımlar Yağ ve Pres Fabrikası'nda çalışan Kenan Kasapoğlu (26), elektrik akımına kapılarak öldü.

İzmir'in Karaçam köyünde Gür-Vak Vakfı tarafından yaptırılmakta olan inşaat alanında Bekir Yıldırım (38) adlı inşaat işçisi, inşaatın 4. katından düşerek hayatını kaybetti.

Kahramanmaraş'ta Yeni Sanayi Sitesi'ndeki bir işyerindeki olayda, Şevket Gül (55), iş elbisesini kaptırdığı makinede sıkışarak yaralandı. Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Şevket Gül, kurtarılamadı.

İŞTEN ATILANLAR:

Diyarbakır'ın Lice ilçesinde DEHAP'ın seçim bürosunun açılışı ile mitingine katıldıkları gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan 3 memur, görevden uzaklaştırıldı. Müftülük'te görevli imam Yunus Aytek ile Milli Eğitim Müdürlüğü'nde görevli Etem Özen hakkında "DEHAP mitingine katıldığı", Lice Belediyesi'nde Emlak Şefi olarak görev yapan Mehmet Emin Akgündüz hakkında ise "hem DEHAP mitingine hem de seçim bürosu açılışına katıldığı" gerekçesiyle soruşturma açıldı. Lice Belediye Başkanı Fevzi Çelik imzasıyla tebliğ edilen yazıda Mehmet Emin Akgündüz hakkında 657 sayılı yasanının 7. maddesi ve 125. maddesi gereğince soruşturma açıldığı ve soruşturma sonuçlanıncaya kadar geçici olarak görevden uzaklaştırılmasına karar verildiği ifade edildi.

Sakarya Sosyal Hizmetleri İl Müdürlüğü'ne bağlı Dostluk Çocuk Yuvası'nda çalışan Aysun Görgülü ve Filiz Karacan işten atıldılar. SES Kocaeli Şube Başkanı Güner Kizir, işten atmaların protokole rağmen yapıldığını bildirdi.

Şırnak Belediyesi, 3 Kasım seçimlerinden önce işe aldığı, kaldırım ve parke taşı döşeme işlerinde çalıştırılan 70 geçici işçiyi bütçe yetersizliğini gerekçe göstererek işten çıkardı.

Malatya İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi'nde 8 işçinin işten atıldığı bildirildi. İşçileri Sağlık-İş Sendikası'na üye oldukları için işten atan üniversite yönetiminin, diğer işçilere de sendikadan istifa etmeleri yönünde baskı yaptığı ifade edildi.

İnönü Üniversitesi'ne bağlı Turgut Özal Tıp Merkezi'nde 10 işçinin işine son verildi. Turgut Özal Tıp Merkezi ile Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası (Sağlık-İş) arasındaki anlaşmazlık böylece yeniden alevlendi.

Sakıp Sabancı kendisine ait BOSSA fabrikalarında çalışan 25 işçiyi işten attı.

Kelebek Mobilya'dan Ağaç-İş Sendikası'na üye 25 işçi, 15 Kasım'da işten çıkarıldı.

KESK müzik grubunda yer alan Bendiwelat Eminoğlu, Sertaç Demirel, Sedat Balibey, Zahide Petekbaşı ve Ramazan Demir adlı öğretmenler Milli Eğitim Bakanlığı tarafından memurluktan men edildiler. Yüksek Disiplin Kurulu'nda görülen idari soruşturma sonucunda men cezası alan öğretmenlere gösterilen gerekçe ise, 2 Şubat 2002 tarihinde yapılan Eğitim-Sen Diyarbakır Şube Kongresi'nde söyledikleri Kürtçe şarkılar.

Öğretmen Mehmet Şahin hiçbir gerekçe gösterilmeden Sinop'a tekrar "sürgüne" gönderiliyor. Şırnak'ta Nisan 2001 tarihinde PKK'ye üye olduğu iddiasıyla gözaltına alınan Mehmet Şahin, 3 ay sonra tahliye edildi ve OHAL Valiliği'nin kararıyla Sinop'un Kayabaşı İlköğretim Okulu'na tayin edildi. 30 Ekim 2001 tarihinde göreve başlayan Şahin, bir süre sonra eş durumundan dolayı Mardin'e tayininin çıkarılmasını istedi. 30 Eylül 2002 tarihinde Mardin'e göreve başlayan Şahin'in, 19 Kasım 2002 tarihinde ikinci kez Sinop'a tayini çıkarıldı. Bunun üzerine geçici bir süre rapor alan Şahin, tayin kararını imzalamadı. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından gönderilen yazıda şu ifadeler yer aldı; "Şırnak'ta çalışırken OHAL Valisi'nin teklifi ile Sinop'a atanan Mehmet Şahin daha sonra eş durumu özründen Mardin'e atanması yapılmış olup Mardin Valiliği'nin teklifi ile atanması aşağıdaki yere yapılmıştır. Yeni Görev Yeri: Kayabaşı İlköğretim Okulu Türkeli/Sinop, Eski Görev Yeri: Nur Mahallesi İlköğretim Okulu/Mardin." Mardin Milli Eğitim Müdürlüğü ve Valilik yetkilileri ise, ellerinde 600 atama dosyası olduğunu söyleyerek konuya ilişkin bilgileri olmadığını belirttiler.

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), memur olarak atadığı 135 kişinin hayallerini yıktı. ÖSYM'nin internet sitesinde, endüstri meslek lisesi mezunlarının 'yerleştirme işlemlerinde tutarsızlık saptandığı' için memurluğa başlayamayacağı yazısı üzerine hayal kırıklığına uğrayan memur adayları, ÖSYM hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. Balıkesir'deki evini bırakıp atamasının yapıldığı Ankara'ya taşınan Zafer Sezer, göreve başlamadan bir gün önce gelen 'Herhangi bir kadroya yerleştirilemediniz' belgesi ile şoke olmuş.

2002 yılının ilk altı ayında, 2149 gazeteci işinden oldu. Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) İstanbul Şubesi Çalışma Hayatı Komisyonu'nun verilerine göre, medya sektöründeki işsizlik sorunu, her geçen gün daha da büyüyor. Komisyon tarafından hazırlanan rapora göre 2002 yılının ilk ayında da sektördeki işsizlik dalgası durmadı. "Eylül-Ekim 2002" başlıklı raporda ortaya konulan veriler, adı geçen aylarda, 35 kişinin istifa ettiğini, altı kişinin ise işine son verildiğini ortaya çıkardı.

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), memur olarak atadığı 135 kişinin hayallerini yıktı. ÖSTM'den memurluk belgesi gelmesi üzerine resmi işlemlerini tamamlayarak il değiştiren mağdurlar, işe başlamadan bir gün önce ÖSYM'nin yaptığı açıklamayla memurluktan oldu. ÖSYM'nin internet sitesinde, endüstri meslek lisesi mezunlarının 'yerleştirme işlemlerinde tutarsızlık saptandığı' için memurluğa başlayamayacağı yazısı üzerine hayal kırıklığına uğrayan memur adayları, ÖSYM hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.

Malatya'da İnönü Üniversitesi'nde Sağlık-İş Sendikası'na üye oldukları için 26 Kasım günü üç işçi işten atıldı. Rektör Fatih Hilmioğlu, işçilerin sendikadan istifa etmeleri için baskı yapmaya devam ediyor. Sendika binasında basın açıklaması düzenleyen Sağlık-İş Malatya Şube Başkanı Halit Kayalı, üniversite bünyesinde çalışan 600 işçiyi sendikaya üye yaptıklarını ancak rektör Fatih Hilmioğlu'nun bunu kabullenmediğini söyledi. Kayalı, "Hilmioğlu, Anayasa'da sendika hakkını kazandığımızı kabul ediyor. Ama ben bu hakkı size vermeyeceğim diyor. İşçilerle toplantı yapıyor. Sendikadan istifa etmezlerse işten atacağını söylüyor. Tehditler savuruyor" dedi.

Tuzla Organize Deri Sanayi Bölgesinde bulunan Güven Karaca ve Kampana işyerlerinde çalışırken işten atılan işçilere jandarma saldırdı. Saldırı sırasında Deri-İş yöneticilerini gözaltına alan jandarma, çok sayıda işçiyi çeşitli yerlerinden yaraladı. İşten atıldıkları için Organize Sanayi Bölgesi'ne alınmayan Güven Karaca ve Kampana işyerlerinde çalışan işçiler, üzerlerindeki baskıyı protesto etmek için dün bir basın açıklaması düzenlemek istediler. Ancak bölgeyi ablukaya alan Jandarma, Türk-İş Genel Sekreteri Salih Kılıç, Türk-İş 1. bölge Başkanı Faruk Büyükkucak ve Deri-İş Genel Başkanı Yener Kaya'nın da katılacağı basın açıklamasına izin vermedi. İşçilerin önünü kesen jandarma ellerindeki coplarla işçilere müdahale ederek işçileri dağıtmaya başladı. Bu sırada bir işçi baygınlık geçirdi. Jandarmanın müdahalesi sonucu Deri-İş Genel Başkan Vekili Musa Servi, Deri-İş Tuzla Şube Başkanı Hasan Sonkaya, Örgütlenme Sekreteri Gürsel Menteşe, Yönetim Kurulu üyesi Yusuf Gökçe ve işçilerin bulunduğu bir gurup gözaltına alındı.

SAĞLIK

Adana'da bir kuruluşta işçi olarak çalışan 35 yaşındaki Mustafa Usta, soğuk algınlığı şikayeti ile gittiği Hekimbey Sağlık Kabini'nde, sağlık memuru Ali Aslan'ın vurduğu iğne sonucu hayatını kaybetti. Mustafa Usta'nın ölümünü şüpheli bulan ve yapılan iğnelerin ölüme neden olabileceğini belirten Adana Devlet Hastanesi Acil Servis doktorları, durumu polise bildirdi.

Konya'da bir baba, SSK Bölge Hastanesi'nde ameliyat olan 2 yaşındaki kızının "yanlış narkoz verilmesi sonucu bitkisel hayata girdiği" iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Acılı baba Muammer Öz, kalça çıkıklığı olan 2 yaşındaki Sevgi'yi tedavi ettirmek için SSK Konya Bölge Hastanesi'ne başvurdu. Öz, ortopedi Uzmanı Dr. İbrahim Baran'ın, kızını 400 milyon liraya ameliyat yapmayı kabul ettiğini söyledi. Öz, "Doktor 16 Ekim'de kızımı ameliyata aldı. Ancak kızım ameliyattan bitkisel hayata girmiş olarak çıktı" dedi. Ameliyatı yapan Dr. Baran, olayda bir kusuru olmadığını savundu. SSK Hastanesi Başhekimi Dr. Mete Duruk ise olayla ilgili soruşturma açılacağını bildirdi.

SES Diyarbakır Şubesi tarafından hazırlanan sağlık raporunda, sosyal güvencesi olmayan vatandaşlara verilen Yeşil Kart'ta önceliğin korucu ve parti yandaşlarına verildiği belirtildi. SES, yoğun göç alan kentlerden Diyarbakır'da yaşanan sağlık sorunları ve sorunun giderilmesi için yoğun talep alan Yeşil Kart uygulamasında yaşanan kayırmacılığın boyutunu bir rapor halinde kamuoyuna duyurdu. SES raporuna göre, Diyarbakır'da 2001 yılında Yeşil Kart almak için 63 bin kişi başvurdu. 57 bin kişiye Yeşil Kart verildiği bildirilen raporda Yeşil Kart verilen 57 bin kişiden çoğunun korucu veya siyasi partilere yakın kişiler olduğu bilgisine yer verildi. Yeşil Kart almada emniyet güçlerinin ve karakolların belirleyici rolü olduğu belirtilen raporda, önceliğin siyasi parti üyelerine ve koruculara tanınmış olduğu belirtildi.

İstanbul Ümraniye Dispanseri Baştabipliği'ne ilaç yazdırmak için giden Elazığ'lı Yusuf Cengiz, düzgün Türkçe konuşmadığı gerekçesiyle doktor Efkan Efe'nin kendisine "hanzo" diyerek hakaret ettiğini iddia etti. Cengiz, doktor hakkında işlem yapılması için İstanbul Tabip Odası'na başvururken suçlanan doktor Efgan Efe iddiaları reddetti.

Gaziantep Devlet Hastanesi Başhekimi Opt. Dr. Mehmet Özdal'ın, KBB Kliniğinde görevli bazı doktorların, hastaları muayenehanelerine gelmeye mecbur ettiklerini iddia ederek, Sağlık Müdürlüğü aracılığıyla Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı'na başvurduğu belirtildi.

Bolu'da şehir içinde meydana gelen trafik kazasına ambulans geç gelince 7 yaşındaki Hilal Çiğdem isimli bir kız çocuğu hayatını kaybetti. Emniyet Müdürü Uğur Gür, ambulansın geç geldiğine dair tutanak tutulmasını istedi.

Sol göğsünde meydana gelen ağrı nedeniyle gittiği Hakkari Yüksekova Devlet Hastanesi'nde kendisine sadece ağrı kesici verilen Sulhiye Çakan'ın, göğüs kanseri olduğu tespit edildi. Hastalığın geç teşhis edilmesi nedeniyle sol göğsü alınan Sulhiye Çakan, bir yandan tedavi yollarını ararken, diğer yandan da zamanında teşhis koyamadığını iddia ettiği hastane doktoruna karşı hukuk mücadelesi başlattı.

Sağlık bakanı Recep Akdağ, "özel ve kamu hastanelerinde, acil durumlarda ödeme gücüne bakılmaksızın hastaları kabul etme" zorunluluğunu getiren genelgeyi 81 İl Valiliğine göndere dursun, 150 bin nüfuslu Ağrı'nı Patnos İlçesindeki Devlet Hastanesi Acil servisinde hastalar, doktorların izinli olması nedeniyle evlerine geri gönderiliyor. 1988 yılından itibaran faaliyet gösteren Patnos Devlet Hastanesinde personel sıkıntısı yaşanmıyor. Ancak çalışan doktorlar sürekli rapor alıyor. Hastanenin önemli bölümlerinden olan Acil Serviste görevli 4 doktor aynı anda rapor alınca, serviste hizmet verecek doktor kalmıyor. Doktorlardan biri ilçedeki özel polikliniğinde çalışıyor., diğer 3 doktor da ilçe çıkışında oturuyor. Hastanedeki acil durumlara da başhekim yetişiyor. Acil servise yolu düşen hastalar, durumlarının acillik olup olmadıklarının tespiti için önce hemşire kontrolünden geçiriliyor. Durumu acil olanların tedavisini başhekim yaparken, "ciddi bir sorunu olmayanlar" da hemşire tarafından evine geri gönderiliyor. İki gün önce aniden fenalaşan yeğeni Cansu Acar'ı hastaneye kaldırdıklarını söyleyen Ercan Özdemir, Acil Serviste nöbetçi doktor olmadığı için hemşire tarafından Erciş'e sevk edildiklerini söyledi. Yeğeninin yolda yaşamını kaybettiğini anlatan Özdemir, "Çok basit hastalıklar da sevk edilir mi? Birimizin kolu kırılsa başka yerlere sevk ediliyoruz. Eğer burada doktor olsaydı yeğenim ölmeyecekti" dedi.

YARGI HABERLERİ

Yargıtay, Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin Alevi Bektaşi Kuruluşları Birliği (ABKB) Kültür Derneği'nin, adında 'Alevi' sözcüğü olduğu için kurulmasına izin verilmemesi kararını bozdu. Kararda, "Yasalar sözüyle ve özüyle yorumlanmalıdır" denildi. Geçen şubat ayında, Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin tartışmalara yol açan kararını ABKB, temyize götürdü. Mahkemenin, 'Alevi' sözcüğünün mezhep adı olduğunu, 'Alevi-Bektaşi' ismiyle dernek kurulamayacağını, dernek adında ve tüzüğünde yer alamayacağını hüküm altına alan kararını, Yargıtay, başkan ve üyenin muhalefetine karşın oyçokluğuyla bozdu. Yargıtay'ın kararında, şöyle denildi: "Derneğin amacı tüzükte açıklanmıştır. Amacın azınlık yaratmak yahut belli bir din yahut mezhep mensubunu kendisinden olmayanlar nezdinde hakim kılmak yahut imtiyazlı sınıf yaratmak olmadığı açıktır. Yasalar sözüyle ve özüyle yorumlanmalıdır. Derneğin Anayasamızın başlangıç bölümünde yer alan temel ilkeler aykırı olarak faaliyette bulunduğu ve Dernekler Yasası'nın 5 maddesinde yer alan amaçları hedeflediği yolunda bir delil de getirilememiştir. Tüzüğün kaleme alınmış biçimi de derneğin 50. madde uyarınca feshini gerektirmez. Gerçekleşen bu durum karşısında davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır".

Kendisini "potansiyel gözaltıcı" olarak tanımlayan Özgür Elma, hakkındaki gıyabi tutuklama kararı kaldırılmadığı için sürekli gözaltına alınıyor. Cüzdanında gıyabi tutuklu olarak aranmadığına dair bir tomar kağıt taşıyan Elma, şu ana kadar beş kere gözaltına alındı. Gözaltıların ikisinde bir haftaya varan sürelerle cezaevinde tutulan Elma, bu durumu nedeniyle hayatında kısıtlamalara gitmek zorunda kaldığını söylüyor. İki yıldır gıyabi tutuklama kararının kaldırılması için her yola başvuran Elma, sonuç alamayınca, "devlet beni görür ve sorunumu çözer" umuduyla Avrupa İnsan Haklları Mahkemesi (AİHM)'ne başvurdu.

Ankara 8. İdare Mahkemesi, Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı'nın Diploma Denklik Belgelerine yetkisi olmadığı halde kısıtlama getirmesini haksız buldu.

Adana'da, sakız satan iki çocuğun 2 milyon lirasını bıçak zoruyla gasp ettikleri iddiasıyla yargılanan sokak çocuklarından biri 10 yıl, diğeri 16 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, tutuklu sanıklar Y. A. (16) ve M. B. (14) ile tutuksuz sanık S. T. (14) hazır bulundu. Davacı B. G. (11) ile L. A. (10) ise duruşmaya katılmadı. Avukat Murat Karan, sanıkların, suçlamaları kabul etmediklerini belirterek, "Davacılar, olayın gasp suçu olmadığını ve kız kardeşlerine laf atılması yüzünden kavga ettiklerini söylemişlerdir. Ayrıca, davalarından da vazgeçtiler. Sanıkların cezaevinde kaldıkları sürenin de dikkate alınarak, tahliyelerine karar verilmesini talep ediyorum" dedi. Sanıklar da, avukatlarının savunmasına katıldıklarını ifade ederek, tahliyelerini istediler. Mahkeme heyeti, Y. A.'yı, 'bıçak zoruyla gasp' suçu işlediği gerekçesiyle 16 yıl 8 ay, M. B.'yi de 10 yıl 10 ay ağır hapis cezasına çarptırdı. S. T.'nin ise beraatına karar verdi.

Yargıtay, faili meçhul cinayetlerle ilgili Umut Davası'nda, idam cezasına çarptırılan 3 sanıktan Necdet Yüksel ve Rüştü Aytufan hakkında verilen idam kararını müebbet ağır hapis cezasına dönüştürerek onadı. Yüksek Mahkeme, 8 sanık hakkındaki çeşitli mahkumiyet kararlarını onarken, idam cezasına çarptırılan Ferhan Özmen'in de aralarında bulunduğu 8 sanık hakkında verilen bazı mahkumiyet kararlarını ise eksik soruşturma gerekçesiyle bozdu. Ankara 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin Uğur Mumcu suikastına karıştığı ileri sürülen Abdullah Argun Çetin hakkında verdiği beraat kararı da onandı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Ankara 2 Nolu DGM'nin Umut Davası'na ilişkin davada verdiği kararlarına yönelik sanıklar ve müdahillerin temyiz istemlerine ilişkin kararlarını açıkladı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanı Hasan Gerçeker'in yaptığı açıklamaya göre, sanıklar Derviş Polat ile Yüksel Pekdemir'e "terör örgütüne yardım ve yataklık" suçundan verilen 3 yıl 9'ar aylık hapis cezası onandı. Abdullah Argun Çetin hakkında "Uğur Mumcu'nun taammüden adam öldürmesi olayına feri fail olarak iştirak etmek" suçumu işlemediği gerekçesiyle verilen beraat kararı da onandı. Gazeteci-yazar Uğur Mumcu, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Doç. Dr. Bahriye Üçok ve Prof. Muammer Aksoy cinayetleri dahil 22 faili meçhul olayı gerçekleştirdikleri gerekçesiyle idam cezasına çarptırılan Necdet Yüksel ve Rüştü Aytufan'ın cezaları, idamın kaldırılması sebebiyle müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülerek onandı. Temyiz davasına bakan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Ankara 2 Nolu DGM'nin idama mahkum ettiği Ferhan Özmen hakkındaki kararı ise eksik soruşturma gerekçesiyle bozdu. Yargıtay, idama mahkum edilen 2 kişyla birlikte 8 sanık hakkında verilen çeşitli mahkumiyet kararlarını onarken, eski selam Gazetesi sahibi Hasan Kılıç'ın da aralarında bulunduğu diğer 8 sanık hakkında verilen mahkumiyet kararlarını da eksik soruşturma gerekçesiyle bozdu.Yargıtay'ın eksik soruşturma gerekçesiyle haklarında bozma kararı verdiği sanıklar Ferhan Özmen, Hasan Kılıç, Mehmet Ali Tekin, Yusuf Karakuş, Muzaffer Dağdeviren, Abdülbasit Çelik, Fatih Aydın ve Mehmet Şahin, Ankara 2 Nolu DGM'de tekrar yargılanacak.

Kandıra F Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan Gazeteci-Yazar Nurettin Şirin'in hakkındaki mahkumiyet kararı ertelenmesine rağmen yeniden yargılanarak mahkum oldu.

Selam Gazetesi'nde 13 Haziran 1997 tarihinde yayınlanan "Ateist de olsa mazlumun yanında olmalıyız" başlıklı yazısından dolayı TCK'nın 312. maddesine istinaden 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılan ve Kandıra F Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan Gazeteci-Yazar Nurettin Şirin'in hakkındaki mahkumiyet kararı, kanun gereği üç yıl ertelenmesine rağmen uygulanmadı ve cezası ertelenmedi. Şirin, yeniden yargılanarak mahkum oldu.

Ankara eski DGM Cumhuriyet Savcısı Talak Şalk'ın, Bartın İmam Hatip Lisesi öğretmenlerinden Hüseyin Arslan ve Tarık Sezai Karatepe'nin görevlerinden uzaklaştırılmasında asılsız iddianame hazırladığı ortaya çıktı. Şalk; isimsiz, tarihsiz ve imzasız bir kişinin ihbarını dikkate alarak Hüseyin Arslan ve Tarık Sezai Karatepe adlı öğretmenlerin, "öğrenciler arasında başörtüsünü bahane ederek din farklılığına yol açtığı" iddiasında bulunmuştu. Ankara 2. No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi; öğretmenler hakkında kesin ve inandırıcı deliller elde edilmediğinden beraatlarına karar verdi. Şalk'ın iddianamesi üzerine Hüseyin Arslan ve Tarık Sezai Karatepe adlı öğretmenler, Bartın İmam Hatip Lisesi'nden uzaklaştırılmış ve maaş kesme cezasına çarptırılmıştı. Öğretmenler, sürgün mahiyetinde tayinlerle mağdur edilmişti.

İHD İzmir Şube Başkanı Mustafa Rollas'ı yapmadığı bir açıklama nedeniyle yargılayan mahkeme, "Bu açıklamayı okuyan ve bunun için yargılanan biri var. Onu tanık olarak dinleyin" yönündeki talebi reddetti. İzmir Hücre Karşıtı Platformu'nun 27 Ocak 2000'de yaptığı açıklamaya "gözlemci" olarak katılan Rollas, "Adalet Bakanlığı ve askeri güçlere hakaret ve küçük düşürmek"le suçlanıyor. Aynı basın açıklaması ile ilgili olarak İzmir 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nde de dava açıldığına dikkat çeken Av. Eylem Yıldız, "Bu davada basın açıklamasını okuduğunu kabul ettiğini belirten biri var. Bunun mahkeme tarafından dinlenilmesini istiyoruz" dedi. Savcı ise tanık dinlenme talebinin "davayı sürümcemede bırakma amaçlı" olduğunu savunarak soruşturmanın genişletilmesi talebinin reddine karar verilmesini istedi. Mahkeme, tanık dinleme talebini reddederek savunmanın yapılması için duruşmayı 13 Aralık'a erteledi.

Vicdani ret kararını açıklayıp askerlik yapmayı reddettiği için tutuklanan Mehmet Bal, "emre itaatsizlikte ısrar" suçundan tahliye edildi. Bal, "halkı askerlikten soğutma" suçundan yargılanmak üzere Ankara'daki Genelkurmay Askeri Mahkemesi'ne gönderildi.

Zorunlu Göç Araştırma Raporu'nu hazırlayan ve okuyan 2 kişi hakkında, "Halkı ırk ve bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek" suçlarından açılan davanın görülmesine 25 Kasım günü başlandı. İstanbul 4 No'lu DGM'de görülen duruşmaya, Mersin'de bir üniversitede öğretim görevlisi olan ve 1999-2001 Zorunlu Göç Araştırma Raporu'nu hazırlayan Mehmet Barut katılmazken, aynı raporu 17 Nisan 2002 tarihinde GÖÇDER merkezinde okuyan GÖÇDER Yönetim Kurulu Başkanı Şefika Gürbüz hazır bulundu. "Halkı ırk ve bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek" suçlarından haklarında 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası istenen sanıklardan Şefika Gürbüz, suçlamaları kabul etmeyerek, "Rapor tamamen bilimsel olup, göç olgusunu irdeleyip kamuoyuna yansıtmak amacıyla hazırlanmıştır" dedi. Sanık avukatı İbrahim İnce de hazırlanan raporun sorunlara yardımcı olacağını ve olaylara ışık tutacak kişilerin sanık sandalyesinde oturtulduğunu kaydetti. Mahkeme heyeti, dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi.

Geçirdiği trafik kazası sonucu felç olan Hüseyin Yıldırım'ın "yasadışı örgütün üst düzey yöneticisi olduğu ve gasp suçuna karıştığı" iddiasıyla 10 ile 42,5 yıl arasında ağır hapis cezasına çarptırılması istendi. İstanbul DGM'de görülen davanın 27 Kasım duruşmasında geçen celse yaşanan görüntüler tekrarlanmadı. Bir önceki celsede adliyeye ring aracı ile getirilen duruşma salonuna ise askerlerin kollarında gelen Yıldırım, bu sefer adliyeye ambulansla, duruşma salonuna tekerlekli sandalyede getirildi. Duruşmada esas hakkındaki DGM Cumhuriyet Savcısı Ahmet Ayvaz, Yıldırım'ın "yasadışı örgüt yöneticisi olduğu ve gasp suçuna karıştığı" iddiasıyla 10 ile 42,5 yıl arasında ağır hapse çarptırılmasını istedi. Yıldırım, hakkında dosya kapsamında yer almayan üç suçun bulunduğunu iddia eden Savcı Ayaz, bunları şöyle özetledi: "Asker olan Günay Öztürk ile Uğur Bozaran'ın şehit edilmeleri, Behçet Kabak'ın ticari taksisinin gasp edilmesi ve Ahmet Purak'ın silahla yaralanması." Savcı Ayaz, bu suçlar hakkında dava açılabileceği söyledi. Esas hakkındaki savunmasını yapan Yıldırım'ın Avukatı Mihriban Kırdök ise, savcının sözünü ettiği ve dava açılabileceğini söylediği suçların maddi dayanaktan yoksun, hangi şartlar altında ifade verdikleri bilinmeyen kişilerin beyanları olduğunu dile getirdi. Müvekkilinin felçli olduğunu ve Tekirdağ Devlet Hastanesinin raporunda iyileşmesinin mümkün olmadığının belirtildiğini aktaran Kırdök, tahliye talep etti. Müvekkilinin AİHM'in isteği ile cezaevinden alınarak Tekirdağ Devlet Hastanesi'ne götürüldüğünü dile getiren Kırdök, hastane bodrumunda tutulan Yıldırım için koşulların cezaevinden kötü olduğunu ifade etti. Yıldırım da, suçlamaları reddederek tahliye isteminde bulundu. Duruşma 11 Aralık'a ertelendi.

Bitlis'in Tatvan İlçesinde itirafçıların verdiği bilgilerle "örgüt üyesi olduğu" iddiasıyla tutuklanan ve akli dengesi yerinde olmadığı halde Van DGM'de idamla yargılanan Sabahattin Özmen, tahliye edildi. Özürlü olduğu Gölcük Askeri Hastanesinin verdiği raporla kesinleşen, ancak TCK'nın 125. maddesi gereğince idam istemiyle tutuklanarak Muş Cezaevine konulan Özmen'in yargılanmasına Van DGM'de dün devam edildi. Duruşmada tutuklu Sebahattin Özmen ile avukatı Murat Timur hazır bulundu. Sanık avukatı Murat Timur, müvekkilinin sağlık durumunun cezaevi koşullarında kötüye gittiğini belirterek, tahliye talebinde bulundu. Mahkeme heyeti de, akli dengesinin yerinde olup olmadığına ilişkin 9 aydır Adli Tıp'tan beklediği rapor gelmediği ve kaçma ihtimali bulunmadığı için Özmen'in tahliye edilmesine karar verdi. Akli dengesinin yerinde olmadığı kesinleşen Özmen, 1985 yılında Gölcük Askeri Deniz Hastanesi'nden "karşısındaki insanın konuştuğu sözleri, yaptığı hareket ve jestleri olduğu gibi tekrar ettiği ve üzerine gidildiğinde eksitasyon hali gözlendiği anlaşılmış, askerliğe elverişli değildir" şekilde rapor aldı. Özmen, 1993 yılında Tatvan'da gözaltına alınan itirafçıların verdiği bilgiler doğrultusunda 1999 yılında İstanbul'da yakalanarak, "PKK'lılarla birlikte yol kesip otobüs yaktığı" iddiasıyla tutuklanmıştı.

AİHM

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, "adil yargılanma hakkının ihlal edildiği" gerekçesiyle yapılan bir şikayet başvurusunda, Türkiye'yi suçlu bularak maddi tazminat ödemeye mahkum etti. AİHM, Türkiye'nin halen Bayrampaşa cezaevinde yatan Yaşar Özel adlı mahkuma, mahkeme masrafları da içinde olmak üzere 3 bin euro ödemesini kararlaştırdı. Özel, İstanbul'da yasadışı bir örgüte para temin etmek için 1994 yılında banka soymak suçundan tutuklu bulunuyor.

Türkiye'nin kapatılan DEP'in 13 milletvekiline 50'şer bin euro (yaklaşık 82'şer milyar lira) tazminat ödenmesine yönelik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararına yaptığı itiraz AİHM Büyük Dairesi tarafından reddedildi. Verilen karar böylece kesinleşmiş oldu. 1991 yılında yapılan seçimlerde TBMM'ye giren DEP hakkında 2 Kasım 1993 yılında kapatılması davası açıldı. Meclise giren 13 milletvekilinin dokunulmazlığı 2 Mart 1994'te kaldırıldı., Meclisteki 13 milletvekilinin üyeliği düşürüldü. Milletvekilleri gözaltına alınıp tutuklanırken, avukat Hasip Kaplan, Türkiye'nin serbest seçimleri ihlal ettiği gerekçesiyle 1994 yılında AİHM'ye başvurdu. 9 Mayıs 2000'de kabul edilen dava 11 Haziran 2002'de, Türkiye'nin 13 milletvekiline 50'şer bin euro tazminat ödenmesine karar verilmesiyle bitti. Türkiye, kararın açıklanmasından iki gün sonra itiraz hakkını kullandı. İtirazı değerlendiren AİHM Büyük Daire kararını 6 Kasım'da açıkladı. Dairenin beş yargıçtan oluşan kurulu, Türkiye'nin itirazını reddetti. Kesinleşen karara göre her bir başvurucuya 50 bin euro ve 19 bin 500 euro yargılama giderinin ödenmesine karar verildi. Avukat Kaplan, kararın önemli olduğunu belirterek, "Türkiye'de Anayasa başta olmak üzere, seçim ve siyasi partiler yasalarında mevzuat değişikliği şarttır" dedi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), sendikal faaliyetlerde bulundukları için sürgün cezasına çarptırıldıklarını iddia eden Eğitim Sen üyesi Mehmet Şirin, Abdulmecit Aslan, Musa Farisoğulları, Rıfat Gücelman, Mehmedi Kaya, Ahmet Örde ve Osman Toprak adlı 7 öğretmenin yaptığı başvuruyu kabul etti. Hükümet, savunma yaparken öğretmenlerin PKK'ye militan kazandırma, yardım yataklık etme ve propagandasını yapmaktan dolayı Diyarbakır, Siirt, Batman ve Muş'tan sürgün edildiğini iddia etti.

Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü Feyzullah Arslan, Türkiye'nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) en çok şikayet edilen ülke olmaktan kurtulduğunu açıkladı. Türkiye'den AİHM'ye son beş yılda sadece 153 başvuru yapıldığını söyleyen Arslan, "1998 yılı sonlarında başlayan gerileme 2000 yılında da devam etmiş, ülkemiz Rusya, Fransa, İtalya ve Polonya'dan sonra beşinci sıraya düşmüştür." dedi. Arslan, 15 Kasım'da düzenlediği haftalık olağan basın toplantısında; AİHM'ye bugüne kadar Türkiye aleyhine yaklaşık 5 bin başvuru yapıldığını söyledi. Başvuruların tamamının işkence ve kötü muameleden kaynaklanmadığını ifade eden Arslan, "Bunların büyük çoğunluğu kamulaştırma bedellerine itiraz, düşünce ve ifade özgürlüğü, adil yargılama, mülteci başvuruları, sendika özgürlüğü ve parti kapatma, dernek kurma gibi sebeplerden dolayı yapılmaktadır." diye konuştu. Başvurulardan sadece 465'inin polis sorumluluk bölgesinde meydana gelen olaylardan dolayı yapıldığına dikkat çeken Arslan, "Polise yönelik suçlamalar, genel başvuruların sadece yüzde 9,3'ünü oluşturmaktadır." dedi. Arslan, polisteki bu gelişmenin gerek Avrupa Birliği İlerleme Raporu'na, gerekse Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi raporlarına yansıdığını bildirdi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), ekim ayında Türkiye aleyhine açılan 8 davayı karara bağladı ve Türkiye'yi toplam 240 bin 772 euro (392.5 milyar) tazminat ödemeye mahkum etti. Bu davalardan işkence ile ilgili olan beşinde ise Türkiye'nin 181 bin euro (yaklaşık 290 milyar lira) tazminat ödemesine karar verildi. Davalar arasında en fazla tazminat cezası, Diyarbakır'da Mehmet Sıddık Öncü'nün 1993 yılında gözaltında yaşamını yitirmesi üzerine Öncü ailesinin açtığı davada, mahkeme, Türkiye'yi 100 bin euro maddi ve manevi tazminat ödemeye mahkum etti.

Avukat Murat Toprak'ın avukatların cezaevleri giriş kapılarına yerleştirilen X-Ray cihazlarından geçirilerek içeriye alınmasını uygulamasının iptal edilmesi için AİHM'e yaptığı başvuru kabul gördü.

Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM), ifade özgürlüğü, köy yakma, yargısız infaz, gözaltı süresi ve işkence iddialarıyla açılan beş ayrı davada, maddi tazminat ödeyerek "dosthane çözüme" gitmeyi kabul etti. Türkiye bölücü propaganda yapmak suçunda yargılanıp, mahkum olan Yeni Ülke Dergisi'nin Yazı İşleri Müdürü Özkan Kılıç'ın, ifade özgürlüğü ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle yaptığı şikayetle ilgili olarak, başvuru sahibine mahkeme masrafları da içinde olmak üzere yaklaşık 8 bin 500 euro maddi tazminat ödeyecek. AİHM'den yapılan açıklamaya göre, Makbulu ve Ramazan Tınay'ın, Muş İli'nin Malazgirt Kasabasının Dirimpınar Köyünde evlerinin güvenlik güçleri tarafından yakıldığı gerekçesiyle yaptıkları şikayette de, Türkiye, başvuru sahiplerine 59 bin euro ödemede bulunacak. AİHM, Mehmet Yakar adlı vatandaşın, gözaltına alınan oğlu Orhan Yakar'ın hayatını kaybetmesi üzerine yaptığı şikayetteyse Türkiye'nin başvuru sahibine 40 bin euro maddi tazminat ödeyeceğini bildirdi. AİHM'den yapılan açıklamaya göre; Türkiye Erkan Kuray adlı vatandaşın gözaltı süresinin uzunluğu ve makul bir zamanda yargı önüne çıkarılmadığı gerekçesiyle yaptığı şikayette de başvuru sahibine 5 bin 250 euro maddi tazminat ödeyecek. Türkiye, gözaltında işkence ve kötü muamele gördüğü gerekçesiyle şikayette bulunan Bekir Sıtkı Keçeci adlı vatandaşa da 15 bin euro maddi tazminat verecek Türkiye, başvurulara neden olan ihlallerden üzüntü duyduğunu belirtti.

Haksızlığa uğradığı ve haksız yere emekli edildiğini iddia ederek Diyarbakır Valisi ve Emniyet Müdürü hakkında dava üstüne dava açan polis müdürü Mehmet Satıcıoğlu, AİHM'e başvurdu. Diyarbakır'da iki yıl önce görevi başındayken "dolandırıcılık yaptığı iddiasıyla tutuklandıktan 51 gün sonra serbest bırakılan polis müdürü Mehmet Satıcıoğlu, tahliye edilmesinin ardından kendisine komplo kurulduğunu ve iftira atıldığını belirterek, Emniyet Müdürlüğü ve Valilik hakkında çok sayıda dava açmıştı. DİHA'nın haberine göre, dün evinde basın açıklaması yapan Satıcıoğlu, iç hukuk yollarında yaptığı tüm başvuruların sonuçsuz kaldığını belirterek, AİHM'e başvurduğunu ifade etti. Satıcıoğlu, AİHM'in başvurusunu kabul ettiğini ve kendisinden belge istediğini belirterek "Ancak onları gönderecek maddi imkanım yok" dedi. Satıcıoğlu, haksız yere emekli edilmesinin araştırılması için defalarca müfettiş istediğini belirterek yeni hükümeti bu konuda göreve davet etti. Satıroğlu şimdiye kadar yazmış olduğu 200'den fazla beste ve güftesinin olduğunun ve bunlardan bazılarının TRT repertuarında da yer aldığını kaydederek, bunları satışa sunduğunu açıkladı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), ifade özgürlüğü, adil yargı, işkence, cinsel taciz ve yaşam hakkını kapsayan 5 davada Türkiye'nin dostane çözüm talebini kabul etti. 1990'lı yıllarda güvenlik güçleri tarafından işlenen insan hakları ihlalleri davaları, Strasburg'daki mahkemede 27 Kasım 2002 tarihinde bağlandı. Davalarda sorumluluğunu üstlenen Türkiye'nin mağdurlara toplam 151 bin 872 bin Euro tazminat ödemesi kararlaştırıldı. Mahkeme, özellikle haftalık Yeni Ülke gazetesi ve Alternatif dergisi imtiyaz sahibi Özkan Kılıç davası vesilesiyle yaptığı açıklamada, basın yoluyla suç işlenmiş olunamayacağını, bunun sivil ve siyasi haklar çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti. AİHM, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin 23 Temmuz 2001 tarihli kararıyla bunu Türkiye'ye bildirdiğini ve bunların gereğinin yapılmasını istediğini, aksi durumda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 10. maddesinin ihlalinin daimi olarak ihlal edileceğine dikkat çekti. Mahkemenin karara bağladığı davalardan biri Türkiye'de bir süre çıktıktan sonra kapatılan haftalık Yeni Ülke gazetesi ve Alternatif dergisini kapsıyor. Yayınların imtiyaz sahibi Özkan Kılıç, 1993-1995 yılları arasında yayın yoluyla PKK'yi övdüğü ve dolayısıyla "devletin ve milletin birlik ve bütünlüğüne karşı suç işlediği, halkı ayrımcılık yaparak kışkırttığı" iddiasıyla DGM'de yargılanarak toplam 500 milyon TL para ve 3 yılı aşkın hapis cezasına mahkum edilmesi üzerine AİHM'e başvurmuştu. Kılıç, Hükümetin AİHS düşünce özgürlüğü ile ilgili maddelerini ihlal ettiğine dikkat çekerek, hatanın telafi edilmesini istemişti. AİHM, Türkiye'nin söz konusu davada sorumluluğunu kabul ettiğini ve mağdura maddi ve manevi tazminat niteliğinde 7 bin 622 Euro ödemeyi kabul ettiğini bildirdi. Davacılardan Makbule Kınay'ın dosyası ise, eşi Ramazan Kınay'ın Diyarbakır Cezaevi'nde tutuklu bulunduğu sırada, PKK'ye yardım ve yataklık yaptığı gerekçesiyle, 18 Eylül 1995'deki bir askeri operasyonda Muş Malazgirt'teki evinin içindeki eşyalarla birlikte yakılması iddiasını kapsıyor. Türk hükümeti, AİHM'e gönderdiği bir deklarasyonda güvenlik güçlerinin 90'lı yıllarda bölgede PKK'ye yönelik yürütülen operasyonlarda köy yakıldığını ilk defa resmen kabul etti. Türk hükümeti AİHM'in bu duyurusuna ek olarak Strasburg'a gönderdiği deklarasyonda davacıların ev ve mallarının güvenlik güçlerinin operasyonu esnasında yakılıp tahrip edildiğini resmen kabul etti. Olayla ilgili yeterli adli soruşturma yapılmadığını da kabul eden Türk hükümeti, bu tür olayların bir daha meydana gelmemesi için her türlü önlemi alacağına dair AİHM'e söz verdi. AİHM bu davada Türkiye'nin mağdur Makbule Kınay'a maddi ve manevi tazminat olarak 59 bin euro ödemesini kararlaştırdı. Diğer bir dosya ise Yakar'a ait. Baba Mehmet Yakar, 16 yaşındaki oğlu Orhan Yakar'ın PKK üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandıktan sonra askerler tarafından mayın tarlasına sürülerek öldürüldüğünü iddia ederek mahkemeye başvurmuştu. Mehmet Yakar, askerlerin Bingöl'de yakaladığı oğlunu 18 Kasım 1996'da "İhsan Meriç'in cesedini arıyorduk" iddiasıyla mayın tarlasına sürerek öldürdüğünü, bir cürümün mahkum edilmesini istemişti. Mahkeme, Türkiye'nin söz konusu davada da sorumluluğunu kabul ettiğini belirterek mağdur aileye 5 bin 250 Euro tazminat ödemeyi kabul ettiğini bildirdi. PKK ile ilişkisi bulunduğu gerekçesiyle 17 Aralık 1996'da gözaltına alınan Erkan Kuray ise 11 gün boyunca işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını ileri sürerek, AİHM'e başvurmuştu. Mahkeme bu davada ise dostane çözüm sonucu mağdura 40 bin euro tazminat ödenmesini kararlaştırdı. AİHM'e başvuran davacılardan Bekir Sıtkı Keçeci ise, DHKP/C örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle 26 Ocak 19932te tutuklandıktan sonra işkence altında itirafa bulunamaya zorlandığını öne sürmüştü. Keçeci, aynı amaçla eşine de gözleri önünde cinsel tacizde bulunulduğunu ve işkence edildiğini belirtmişti. AİHM, Keçeci davasında da dostane çözüm sonucu mağdura 40 bin Euro tazminat ödenmesi sonucuna vardı.

İNSAN HAKLARI POLİTİKALARI

Emniyet Genel Müdürlüğü, bünyesindeki görevlilerin yaptığı insan hakları ihlalleri ile ilgili rapor hazırladı. Özeleştiri niteliği taşıyan raporda, polisin en çok ifade almada insan haklarını ihlal ettiği belirtildi. Rapora göre, son 7 yılda efrada kötü muamele suçundan 9 bin 104, işkence suçundan 975 personel hakkında işlem yapıldı. Kötü muamele suçundan soruşturma açılan 9 bin 104 personelden 5 bin 36'sı hakkında adli soruşturma, 4 bin 68 personel hakkında idari soruşturma gerçekleştirildi. Son yedi yılda bu suçtan hakkında dava açılıp hüküm giyen personel sayısı 210 olarak belirlendi. Bu tarihler arasında işkence yapma suçundan hakkında işlem yapılan toplam 975 personelden 609'u hakkında adli, 356'sı hakkında idari soruşturma açıldı. İşkence suçundan hakkında adli soruşturma açılan personelden 31'i hüküm giydi. 68'inin ise yargılanmasına devam ediliyor.

Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Feyzullah Arslan, Yüksek Öğrenim Kurulu'nun (YÖK) yıldönümü dolayısıyla izinsiz olarak düzenlenen gösteride bir öğrencinin dövülmesi olayını "kastı aşan" bir davranış olarak nitelendirdi. Emniyet Genel Müdürlüğü'nde düzenlediği haftalık basın toplantısında teşkilat olarak insan haklarının korunmasına önem verdiklerini vurgulayan Feyzullah Arslan, anayasada son yapılan değişikliklerin "her isteyene istediği zaman eylem" yapma hakkını vermediğini ifade etti. Arslan, gösteri yapmak isteyenlerin yeni değişiklerle 48 saat öncesinden yetkili makamlara bilgi vermek zorunda olduğunu hatırlatarak, izinsiz gösterilerde emniyet güçlerinin gerekli tedbiri almakta zorlandıklarını, kastı aşan ve istenmeyen davranışların ortaya çıkabildiğini söyledi. Arslan, konuyla ilgili iki polis başmüfettişi görevlendirildiği için daha fazla açıklama yapamayacağını belirtti. Arslan, havaya polis memurları tarafından ateş açılması olayını, polisin kanunlardan kaynaklanan hakkı olduğuna, buna karşılık polisin toplumsal olaylarda üç kez ikaz etme daha sonrada güç kullanma hakkının olduğuna işaret etti.

Merkez New York'ta bulunan İnsan Hakları İzleme Komitesi (Human Rights Watch), 2002 yılı insan hakları savunuculuğu ödüllerinin aralarında Türkiye'den Şanar Yurdatapan'ın da bulunduğu 3 kişiye verileceğini açıkladı. Ödüle bu yıl, Yurdatapan'ın yanı sıra Afrika'dan Süleyman Guengueng ve Hindistan'dan Meena Seshu layık görüldü. Komite, Yurdatapan'ın ifade özgürlüğü, Seshu'nun AIDS'le mücadele, Guengueng'in ise Afrika ülkelerine adalet getirmesi yolunda yaptığı çalışmalardan ötürü ödüle layık görüldüğünü belirtti.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), ABD'nin 11 Eylül'den sonra Müslümanlara ve Araplara karşı şiddeti önlemede yetersiz kaldığını bildirdi. Örgütün raporunda, ABD yönetiminin "terörizm" soruşturması çerçevesinde 1200 Müslüman'ı gizlice tutuklaması eleştirildi. "Biz düşman değiliz" başlıklı 41 sayfalık raporda, 11 Eylül'den sonra Araplara, Müslümanlara ve Müslüman olarak algılanan Güney Asyalılarla Sihlere karşı yönelen şiddet ayrıntılarıyla anlatıldı. Raporda, bu şiddet eylemleri sırasında en az üç kişinin öldüğü, Müslüman, Sih ve Hinduların ibadet yerlerine saldırıldığı, bu gruplardan kişilerin dövüldüğü, vurulduğu ve sözlü saldırıya uğradıkları kaydedildi.

Avrupa Birliği Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Günter Verheugen, "Türkiye, 40 yıldan bu yana Avrupa Konseyi'nin eşit haklara sahip bir ortağıdır" dedi. AB ülkelerinde Türkiye'nin üyeliğinin bu dönemde çoğunluk bulmayacağı görüşünü de dile getiren Verheugen, "Ancak bu durum tümüyle değişmiş bir Türkiye söz konusu olduğunda değişecektir. Yine de politika orduyu değil de ordu politikayı kontrol ettiği sürece Türkiye'yi bir AB üyesi olarak düşünemiyorum" diye konuştu.

Birleşmiş Milletler geçen yıl kuzey Afganistan'da yüzlerce Taliban tutuklunun ölümüne tanık olanlara karşı şiddet yanı sıra korkutma ve yıldırma girişimleri yapıldığına ilişkin haberleri soruşturduğunu açıkladı. Birleşmiş Milletler'in açıklamasında tutukluların nakliyat konteynerlerinde havasızlıktan boğularak öldükleri olay hakkında bilgisi olan Afganlara işkence yapıldığı hatta öldürüldüğüne ilişkin haberler aldığı belirtildi.

BM'ye bağlı Dünya Gıda Programı (WEP), Afrika kıtasında 38 milyon kişinin açlıkla karşı karşıya olduğunu ve bu kişilere acil yardım planlandığını bildirdi. "Afrika Açlık Alarmı" adı verilen kampanyanın, ABD ve Kanada'daki öğrenci topluluklarından gelen talep üzerine başlatıldığı ve kampanyanın Avrupa'dan Hong Kong'a kadar uzanan bir alanı kapsayacağı belirtildi. WEP'nin kampanyasının 16 Aralık'ta yürürlüğe gireceği ve 3 ay süreyle uygulanacağı kaydedildi. WEP, Afrika'daki açlığın sebepleri arasında iklim koşulları, AİDS salgını, siyasi istikrarsızlıklar ve yanlış ekonomik politikaların bulunduğuna dikkati çekti.

Adalet Bakanı Cemil Çiçek, AB'ye tam üyelik ve demokratikleşme hedefinde, yargının, özgürlüklerin genişletilip yasaksız bir ülke olma mücadelesine yeterli desteği vermediğini ileri sürdü. Çiçek, Radikal Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan, Ankara Temsilcisi Murat Yetkin, Ankara İstihbarat Şefi İsmet Demirdöğen ve yargı muhabiri Adnan Keskin'i kabulünde yargıyla ilgili şu değerlendirmeleri yaptı: Esas itibarıyla yargı birliğinden yanayım, bildiğim kadarıyla DGM'ler en son Fransa'da vardı. 1981'de orada da kalktı. Bizden başka DGM'si olan yok. DGM'ler yargının hızlandırılması için güvenlikle ilgili suçlarda getirilmişti, caydırıcı olsun diye. Ama artık yargının genelinin hızlandırılmasını istiyorsak DGM'lerin kuruluşuyla ilgili temel gerekçeler de ortadan kalkmış olur. Hemen bugünden DGM'ler kalkacak derseniz çok iddialı bir laf olur, ama çok hızlandıracağız. CMUK'un tüm hükümleri DGM'de uygulanmalı. Orayı ne kadar iyi hale getirirsek AB'ye giriş süreci kolaylaşır. DGM'lik zanlının yanında avukat bulunması doğru, çünkü bu işkence, kötü muamele iddiaları, yargıya gölge düşme yeterince şeffaf olmamaktan kaynaklanıyor. Sadece milletvekillerinde değil, dokunulmazlık başka kurumlarda da var, her kesime bir ayrıcalık verilmiş (polis amirleri vb). İşkence konusunun bir boyutu da içişleriyle ilgili. Bunlardan bazıları süratle kalkabilir ama bir kısmı var ki eğitimle ilgili. Polis eğitiminde de, hukuk eğitiminde de kalite düştü. İcraatın her alanına olumsuz yansıyor. Türkiye'de bir kısım işlerin üzerine gidilebilmesi kamuoyu baskısına bağlı. İşkenceye kesinlikle göz yummayacağız. Gerçekçi olmak lazım, bu iş kolay değil. Batı sistemi teknik delile dayanır, bizde sistem itirafa dayanıyor. Böyle olunca işkence devreye giriyor. Kanunlar yetmiyor, sorun uygulamada. İşkence konusunda ancak uzun vadede eğitimle sonuç alırız."

İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, bakanlık olarak önceliği AB uyum yasalarına ve uygulamalarına vereceklerini belirterek, "İşkence, kayıp, gözaltında ölüm, faili meçhul cinayet gibi insan hakları ihlallerinin üzerine ciddiyetle ve kararlılıkla gideceğiz" dedi. Abdülkadir Aksu, İçişleri Bakanlığı Toplantı Salonu'nda düzenlenen Vilayetler Hizmet Birliği'nin 19. Genel Kurulu'na katıldı. Bakanlık olarak önceliği Avrupa Birliği uyum yasalarına ve uygulamalarına vereceklerine dikkat çeken Aksu, şöyle konuştu: "AB Uyum Yasalarını sadece yasalarda kalmaktan kurtarıp, uygulayıcı personelin bu yasaların ruhunu içselleştirmelerini sağlayacağız. İnsan hak ve hürriyetlerini AB kriterleri doğrultusunda evrensel standartlara kavuşturacağız. İşkence, kayıp, gözaltında ölüm, faili meçhul cinayet gibi insan hakları ihlallerinin üzerine ciddiyetle ve kararlılıkla gideceğiz, bunları önleyecek tedbirleri derhal alacağız. Yakalama, tutuklama ve gözaltı yönetmeliğinde insan hakları merkezli bakış açısını daha da geliştireceğiz. Kamu yönetiminde açıklık, halka hesap verme, performansa dayalı yönetim ve denetim, kamusal ahlakın güçlendirilmesi gibi ilkeleri hayata geçireceğiz. Bürokratik işlemleri en asgari seviyeye indireceğiz. Devlet vatandaş arasındaki güven ilişkisini yeniden tesis edeceğiz."

Başbakan Abdullah Gül tarafından TBMM'ye sunulan hükümet programında, hükümet, temel hak ve özgürlükleri, ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde özellikle Kopenhag kriterlerinde belirtilen seviyeye yükseltmek için anayasa ve yasalarda gerekli tüm değişiklik yapılacaktır. Temel hak ve özgürlüklerin sadece anayasal ve yasal güvenceye alınması ile yetinmeyip fiilen uygulanması ve siyasal kültürümüzün yerleşik bir boyutu olarak güçlenmesi yönünde çaba sarf edecektir. Temel hak ve özgürlükler konusunda, toplumun değişik kesimlerinin sorunlarına ve taleplerine karşı duyarlı olacak, bu alanda çifte standartlara, kısır çekişmelere ve siyasi istismarlara izin vermeyecektir. İşkence başta olmak üzere demokratik hukuk devletiyle bağdaşmayan tüm insan hakları ihlallerinin üzerine karalılıkla gidecektir.

Hükümet Programı, ekonomiden dış politikaya, sosyal adaletten demokratikleşme ve eğitime kadar her alanda "reformlar" içeriyor. İnsan Hakları: Temel hak ve özgürlükleri, ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde, özellikle Kopenhag Kriterleri'nde belirtilen seviyeye yükseltmek için Anayasa ve yasalarda gerekli tüm değişikliği yapacaktır; Bu konuda sadece değişikliklerle yetinilmeyecek, uygulamaya önem verilecek; Tüm toplum kesimlerinin haklarına saygı gösterilecek, çifte standart olmayacak; Mülkiyet hakkını, düşünce, ifade inanç, girişim ve örgütlenme özgürlüğünü sınırlayan hükümler, evrensel hukuk ve özgürlük anlayışı içinde yeniden düzenlenecek. Anayasa Değişikliği: Katılımcı ve özgürlükçü yeni bir Anayasa hazırlanacak; Adil yargılanma ilkesine aykırı olan yargı kademeleri kaldırılacak; Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunları, tüm kesimlerin üzerinde mutabakatı aranarak değiştirilecek; Koruyucu hukuk sistemi başlatılacak; Yeni bir Ceza Kanunu hazırlanacak; Türk Ticaret Kanunu, İcra İflas Kanunu ve İş Kanunu gibi temel kanunlar, çağdaş gelişmeler ve AB normları dikkate alınarak güncelleştirilecek. Yargı Reformu: Anayasa ve yasalardaki yargı bağımsızlığı ve hakimlik teminatı ile bağdaşmayan hükümler değiştirilecek; Yargı hatalarından dolayı mağdur olanlar için bütçeden kaynak ayrılacak; Basın ve kamuoyunda etkili kişi ve organların yargıyı etkilemeye yönelik faaliyetlerine engel olucu nitelikteki düzenlemelerin uygulanması sağlanacak; Davaların çabuk sonuçlandırılması amacıyla yargılama usulünde basitlik sağlanacak; Adiliye teşkilatlanması "nüfus" ve "iş yükü" kriterlerine göre yeniden düzenlenecek; Örgütlü suçlar, terör suçları, ekonomik suçlar için ihtisas mahkemeleri kurulacak; Yargının iş yükünü hafifletmek için İstinaf Mahkemeleri kurulacak; Hakim, savcı ve yardımcı adalet personeli açığı kısa sürede kapatılacak; Vatandaşla devlet arasındaki sorunların yargısız çözümlenmesi sağlanacak; Parası olmayanlar için adli yardım müessesi kurulacak; Yargı organları arasında bilgi ağı oluşturulacak.

Türkiye'nin de üye olduğu Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), dünyada 2.3 milyar kişinin basın özgürlüğünden yoksun olduğunu açıkladı. IPI'nin Viyana'da 24 Kasım'da sona eren toplantısında yapılan açıklamada, dünyada 2.4 milyar kişinin ise "kısmen basın özgürlüğü bulunan" ülkeler arasında gösterildi. 1950 yılından beri faaliyet gösteren IPI'nin, son 10 yılda, basın özgürlüğünün ihlal edilmesi nedeniyle 450 defa protesto girişiminde bulunduğu bildirildi. 150 ülkede 2 bin gazeteci ya da basın organını bünyesinde barındıran IPI, yaptığı yazılı açıklamada, Rusya, Güney Kore, Venezüella ve Zimbabve'de "basın özgürlüğüne yönelik tehditleri" kınadı ve bu ülkelerin yanı sıra Sri Lanka'yı, her altı ayda bir yeniden değerlendirilen "izlenecek ülkeler listesinde" tutma kararı aldı. IPI Genel Direktörü Johann P. Fritz, 1992 yılından bu yana 600 gazetecinin görevleri başında öldüğünü, Rusya, Eritre, Liberya, Kolombiya, Küba, Karayip Adaları, Haiti, Bangladeş, Myanmar, Belarus, Ukrayna ve İran'ı, gazeteciler için "tehlikeli" olarak niteledi. Bu ülkelerde gazetecilerin tehdit edildiklerini, saldırıya uğradıklarını, hatta öldürüldüklerini belirten Fritz, basın özgürlüğü konusunda öncü rol üstlenmesi gereken ABD ve Batı dünyasında dayeterince sorumlu davranılmadığını söyledi. Fritz, Çin'deki basın özgürlüğü ihlallerini örnek gösterdi ve "Batılı liderlerin Çin'i ziyaretlerinde basın özgürlüğü ihlallerini sadece bir cümleyle dile getirdiklerini, ardından Çin ile ekonomik sözleşmeler imzaladıklarını" kaydetti.

Başbakan Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in başörtüsüyle ilgili sözlerini değerlendirirken, "Din özgürlüğünün de temel hak ve özgürlüklerin bir parçası olduğunu, bunlara kişisel olarak yaklaşmak, kişisel tercihler olarak bakmak gerektiğini" söyledi. Başbakan Gül, "Türkiye'nin doğal yapısı içerisinde başörtüsü yabancı bir unsur değildir. Ne yazık ki bu konular siyasetin çok konusu haline geldi, çok siyasileşti. Yanlış, aslında buydu. Bu çerçeve içersinde baktığımızda din özgürlüğü de temel hak ve özgürlüklerin bir parçasıdır, bunlara kişisel olarak yaklaşmak gerekir, kişisel tercihler olarak bakmak gerekir. Dini kuralların devlet içerisinde yer alması değil, medeni ülkelerde bu iş nasıl oluyorsa öyle olması açısından bakmak gerekir" dedi.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, laiklik ilkesi uyarınca devletin sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal temel düzeninin din kurallarına dayandırılmasının imkansız olduğunu belirterek, "Toplumun gündeminden çıkmış bulunan başörtüsünün yeniden sorun durumuna getirilmesinin kimseye yararı yoktur" iddiasında bulundu. Sezer, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla Çankaya Köşkü'nde bir grup öğretmeni kabul etti. Cumhurbaşkanı Sezer, kabulde yaptığı konuşmada, özel alanda özgürlük kapsamına girdiğinden kuşku bulunmayan başörtüsünün kamusal alanda kabul edilip edilemeyeceği sorununun Anayasa Mahkemesi kararları ile çözümlendiğini ileri sürerek, şunları kaydetti: "Yüksek mahkeme, yükseköğretim kurumlarında başörtüsünü serbest bırakan yasal düzenlemeyi Anayasa'ya aykırı bularak iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesi'nin yerleşik kararlarına göre, artık anayasa ile bağdaşmayacağı için kamusal alanda başörtüsünü serbest bırakacak bir yasal düzenleme yapılması olanaksızdır. Kamusal alanı düzenleyen hukuksal kurallar görmezden gelinerek, uygulamada dini kuralları geçerli kılmak da hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz. Bir kez daha vurgulamak isteriz ki, Anayasa'nın değiştirilemez nitelikte görerek güvenceye aldığı Cumhuriyet'in temel ilkelerinden vazgeçilmesi asla söz konusu olamaz."

Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Birliği'nin (AB) müzakere tarihi önünde en büyük engellerden biri olarak gösterdiği işkence konusunda harekete geçti. Bakanlık, yargı kurumlarından işkence davalarının daha hızlı ve etkili bir şekilde sonuçlandırılmasını istedi.

DÜNYA İNSAN HAKLARI RAPORU

İngiltere'de yayınlanan The Observer gazetesi; İngiltere ve ABD'nin, öldürücü olmayan, ancak cildi yakan ya da kör eden yeni silahlar geliştirmeye yönelik görüşmeler başlattıklarını öne sürdü. "Düşman rejimler" olarak kabul edilen ülkelerde kullanılması öngörülen silahların ilkinin bilinen lazer ışınlarını yaydığı ve düşmanın gözüne tutulması halinde kör ederek onu etkisiz hale getirdiği kaydedildi. Bu silahın ayrıca, herhangi bir aracı, metal aksamını keserek mücadele dışında bırakabileceği belirtildi. Diğer silahın ise mikrodalga ışınları kullanarak kişinin cildini yakarak, onu sakatlayabileceğini yazan The Observer; ABD ile İngiltere'nin, Moskova'daki Rus güçlerinin katliam gibi tiyatro baskınında kullandıkları cinsten kimyasal gazlarla çalışan silahlar geliştirme fikri üzerinde de durduklarını belirtti.

Birleşmiş Milletlerin iki ayrı komitesi ABD yönetimini insani konularda uyardı. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi Başkanı Jacob Doek, ABD yönetimini 1989 Çocuk Hakları Konvansiyonu'nu imzalayan 191 ülkenin arasına katılmaya çağırdı. ABD'nin konvansiyonu imzalamasının "dünyaya yardım edeceğini" söyleyen Doek, uluslararası toplumla bu alanda buluşmanın ABD'ye herhangi bir ek külfet getirmeyeceğini ifade etti.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, işkencenin önlenmesi için uluslararası denetimin sağlanmasına izin veren düzenlemeler için görüşmelere başladı. Görüşmelerin başlamasından önce insan hakları grupları, ABD'yi denetim için gerekli olan kaynakların aktarılmasını engelleyerek denetimin gerçekleşmemesini sağlamaya çalışmakla suçluyor. 1989 yılında düzenlenen BM İşkence Anlaşması, 130 ülke tarafından imzalanmış ve ABD tüm çabalarına rağmen geçtiğimiz aylarda anlaşmanın BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi'nden geçmesine engel olamamıştı. Konsey aynı zamanda anlaşmaya ek bir protokolü de kabul ederek imzacı ülkelerin uluslararası denetime açık olması ve bu amaçla bir komite oluşturulmasını karar altına almıştı. Bu karar ancak Genel Kurul tarafından onaylanmasının ardından yürürlüğe girecek. Birleşmiş Milletler İşkence Komitesi'nin denetleme rolü ve bunun çerçevesini düzenlenmesi gibi konuların ele alınacağı toplantılarda, ABD ile özellikle AB ülkeleri arasında şiddetli tartışmaların yaşanması bekleniyor. ABD, sadece ek protokolü kabul eden ülkelerin denetim mekanizması içinde olmasına rağmen, insan hakları örgütlerine göre İşkence Komitesine ayrılacak kaynakları bloke ederek komitenin çalışmalarını engellemeye çalışıyor. Örgütler, ABD'ye karşı bu konuda İran ve Nijerya başta olmak üzere Japonya, Çin, Küba, Kıbrıs, Pakistan, Hindistan ve Mısır'dan destek görüyor. ABD cezaevlerindeki koşullar, insan hakları örgütleri tarafından şiddetle eleştirirken özellikle Küba'daki Guantanamo üssünde tutulan Taliban ve El Kaide örgütüne mensup kişilerin durumları da önemli oranda tartışma konusu. Genel Kurul'da yürütülecek tartışmaların yaklaşık bir hafta sürmesi bekleniyor.

ABD'nin muhalefetine rağmen, İşkence ile Mücadele Sözleşmesinin bir ek protokolü BM'nin ilgili komisyonunda kabul edildi. Protokol, mahkumlara işkence yapılmasını engellemek için uluslararası bir kontrol sistemi kurulmasını öngörüyor. ABD, ek protokolün kabul edilmesini yıllardır bloke etmekte ve çok sayıda insan hakları örgütünün eleştirisini toplamaktaydı. Sözleşmenin gelecek ay BM Genel Kurulunda oylanması bekleniyor.

ABD Başkanı George Bush'un, CIA'in Yemen'de düzenlediği ve 6 El Kaide üyesinin ölümüyle sonuçlanan füze saldırısına benzer operasyonlar için birçok kişiye geniş yetki vermesi bütün dünyada "devlet terörizmi"ne verilen onay olarak nitelendi. Bush'un Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice, "Başkan, ülkeyi korumak için birçok kişiye geniş yetki verdi. Bu yeni bir savaş. Birçok farklı cephede savaşıyoruz" dedi. Rice, Yemen'de düzenlenen saldırıya benzer operasyonların, ABD yasaları ya da uluslararası hukuku ihlal edip etmediği yönündeki soruya, "Burada anayasal sorunların ortaya çıkmayacağına sizi temin ederim" yanıtını verdi. Rice, "Başkan, kabul edilen uygulamanın sınırları ve anayasal yetkisinin ne anlama geldiğini çok iyi biliyor" diye konuştu. ABD Dışişleri Bakanlığı Terörle Mücadele Yetkilisi Francis Taylor da, Yemen'de, CIA'in düzenlediği ve 6 El Kaide üyesinin ölümüne yol açan füze saldırısının "yasal ve gerekli olduğunu" söyledi. İsrail'in uzun zamandır uyguladığı, ABD'den sonra Rusya ve Hindistan'ın da bir yöntem olarak başvurduğu devlet eliyle suikast, sabotaj ve sivilleri hedef alma şeklindeki yaklaşım tam anlamıyla bir devlet terörizmi olarak nitelendirildi.

Uluslararası Af Örgütü ve diğer insan hakları örgütleri, Batı Afrika ülkelerinden Moritanya'da köleliğin, resmen kaldırılmasının üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen halen devam ettiğini açıkladı. Senegal'ın başkenti Dakar'da bir basın toplantısı düzenleyen SOS Köleler örgütünde Bubakar Mesut, Moritanya'da köleliğin yasaklandığını ancak, kölelik zihniyetinin baki olduğunu söyledi. Af Örgütü ise ülkedeki köleliğin oldukça kritik bir aşamada olduğunu duyurdu. Moritanya'daki köleliğin sosyal sınıflaşma ile ilgili olduğunun belirtildiği raporda 2,8 milyonluk ülkede 100 binden fazla kişinin gönülsüz olarak zorla çalıştırıldığı ifade edildi.

Avrupa Parlamentosu, AB üyesi Yunanistan ve İngiltere'de mültecilere ve azınlıklara işkenceye varan uygulamalar yapıldığını açıkladı. AP tarafından her yıl yayınlanan AB'de Temel Haklar raporunda, üye ülkelerin "bir kısmında" cezaevi şartlarının insanlık dışı olduğu, kötü şartların "çoğu üye ülkede işkenceye" kadar vardığı kaydedildi. AP raporunda, birçok cezaevinin kalabalık, binaların ise eski ve yetersiz olduğu belirtilerek, tutuklu ve hükümlülere tıbbi tedavinin de çok kısıtlı olarak sunulduğuna dikkat çekildi. Raporun yazarı AP üyesi Alman Sosyalist Joke Swiebel, işkence ve kötü muamele vakalarında son zamanlarda artış kaydedildiğini belirterek, "Bu artış daha çok suç işleyen memurlarla ilgili işlem yapılmamasından kaynaklanıyor" dedi. Swiebel, 2001'de 15 AB üyesinden 10'unun AİHM tarafından zanlı haklarının ihlali dolayısıyla suçlu bulunduklarını söyledi. Özellikle yabancıların hakları konusunda Belçika, Fransa, İspanya ve Portekiz'den çok sayıda şikayet geldiğine dikkat çekildi.

Birleşmiş Milletler, Afganistan'ın kuzeyindeki Özbek komutan Raşid Dostum'un kendine karşı tanıklık etmek isteyen çok sayıda kişiyi hapse atarak işkence ettiğine ve şiddet kullandığına dair kanıtlar bulunduğunu açıkladı. Birleşmiş Milletler'den bir yetkili, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Taliban'a karşı savaşta ABD'nin müttefiki olan Özbek General Dostum hakkındaki ciddi insan hakları ihlali iddiaları üzerine başlatılan soruşturmada, iddiaları doğrulayan ciddi bulgulara ulaştıklarını söyledi. BM uzmanları, Dostum'un birliklerinin, yakaladıkları Taliban savaşçılarını konteynerlere koyarak hapishaneye naklettikleri, bu esnada çok sayıda Taliban savaşçısının havasızlıktan öldüğü iddialarını araştırıyordu. Uzmanlar, araştırma sırasında, söz konusu iddiaya ilişkin olarak Dostum aleyhinde ifade vermek isteyen görgü tanıklarına işkence edildiğine dair bulgular elde ettiklerini, bunların, Dostum'a darbe vuracak nitelikte olduğunu belirtti.

El-Kaide'nin Körfez Bölgesi Sorumlusu Abdül Rahim Nasıri'nin Amerikan ve İsrail istihbaratı adına çalıştığı ortaya çıktı. İnternet üzerinde yayın yapan el-Fecr sitesi Nasır'i hakkında uzun bir dosya yayımladı. ABD'nin Afganistan saldırısı öncesi CIA ve Mossad adına çalışan bir grup Arap ve bir Amerikalı'nın Taliban güçleri tarafından tutuklandığını belirten site, bunların içinde el-Kaide'nin Körfez sorumlusu olduğu iddia edilen Nasıri'nin de bulunduğunu açıkladı. Taliban yönetimi tarafından tutuklu iken bir Arap televizyonunda kendisiyle röportaj yapılan Nasıri, ABD ve İsrail adına çalıştıklarını itiraf ediyor.

Amerikan Federal Araştırma Bürosu FBI, 11 Eylül 2001'de New York ve Washington'a düzenlenen saldırılarının ardından bu ülkede yaşayan Araplara ve Müslümanlara yönelik işlenen suçlar hakkında ilk kez açıklamada bulundu. FBI tarafından yayınlanan raporda, Araplara ve Müslümanlara yönelik saldırıların 11 Eylülden sonra 16 kat arttığı belirtildi. Raporda saldırılar %1600 oranında artmış denildi. FBI'ın araştırmaları sonucu yayınlanan raporda Arap ve Müslümanlara karşı işlenen 481 kayıtlı suç olduğu belirtildi. 2000 yılında ise 28 suç tespit edilmişti. Raporda bu oranın son 11 yılda ülkede yaşanan etnik düşmanlıktan kaynaklanan suç oranlamasının en yüksek seviyesinde olduğu ifade ediliyor. FBI Müslümanlara yönelik saldırıların sayısını 481 olarak açıklasa da, Amerika İslami İlişkiler Konseyi (CAIR)'in sözcüsü İbrahim Huber bu sayının gerçeği yansıtmadığını ve saldırıların çok daha fazla olduğunu açıkladı. Huber, FBI'ın bu konuda yaptığı açıklamanın olumlu bir gelişme olduğunu kaydetti ancak sayının gerçeğin çok altında gösterildiğini belirtiyor. Hyber saldırıya uğrayan çok kişinin bunu resmi yetkililere iletmediğini söyledi. ABD İslami İlişkiler Konseyi çalışanları da Müslümanlara yönelik işlenen suçlar arasında telefon, faks ve e-mail yoluyla çok sayıda ölüm tehdidi ibadethaneler ve işyerlerine saldırı tehditleri aldıklarını kaydettiler. Öte yandan Müslümanlara ve Araplara yönelik saldırılar piyasalarda da yüzünü gösteriyor. Orta Doğu kökenli olduğu tahmin edilen kişilere karşı cepheleşmeler oluştuğu belirtiliyor.

ABD: Başkan George W. Bush'un, Irak tasarısını bir an önce oylaması için sıkıştırdığı BM Güvenlik Konseyi'nde tartışmalar devam ederken, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, Amerikan yönetiminin elinin kolunun, BM'nin tutumuyla bağlanamayacağı" uyarısında bulundu.

Afganistan'da bir Amerikan askerini öldürdüğünden şüphelendiği 16 yaşındaki Kanadalı genc, Küba'daki Guantanamo üssüne gönderildi. Kanada Dışişleri Bakanı Bill Graham, bu konudaki haberleri doğruladı ve Ömer Hadr adlı gencin, Afganistan'daki Bagram üssünden Guantanamo'ya nakledildiğini belirtti. Guantanamo'da halen 40 kadar ülkeden 600'den fazla tutsak bulunuyor. Ancak içlerinden hiçbiri şimdiye dek mahkemeye çıkarılmadı.

ABD'nin Küba'daki üssü Guantanamo'dan serbest bırakılan ilk Pakistanlı esir olan Muhammed Sagir'in, masum olduğu halde aylarca tutuklu bulunduğunu söylediği ve tazminat davası açmaya hazırlandığı bildirildi. Serbest bırakıldıktan sonra döndüğü köyü Patten'de açıklama yapan Sagir, "Hiçbir suçla itham edilmeden tutukluluk halim aylarca devam etti. Bu yüzden tazminat davası açmak için Uluslararası Kızılhaç Örgütü'ne başvurarak yardım istedim, zaten serbest bırakılmam da masumiyetimi kanıtlıyor" diye konuştu. Sagir, "Eğer fırsat olursa ya da beni birileri desteklerse adli bir çözüm arayışı içine gireceğim, çünkü tamamen masumum" dedi. Taliban rejiminin devrilmesinden sonra El Kaide örgütüyle bağlantısı bulunduğu iddiasıyla Afganistan'da tutuklanarak Guantanamo'ya gönderilen 60 yaşındaki 16 çocuklu Sagir, 27 Ekim'de Pakistan'a dönmüş, Pakistanlı yetkilerince sorgulanmak amacıyla cezaevine gönderilmiş ve yeniden serbest kalmıştı. Sagir, tutukluluk günlerinin çok zor geçtiğini, hiç konuşmadan gözleri bantlı olarak 22 saatlik bir uçak yolculuğundan sonra sakalının tıraş edildiğini ve Amerikalıların kendisine "Usame Bin Ladin'i tanıyor musun? Onunla hiç karşılaştın mı? Nerede olabileceği konusunda bilgin var mı?" gibi sorular sorduğunu söyledi.

ABD'nin Afganistan'da gerçekleştirdiği operasyonlar sırasında ele geçirdiği Taliban ve Usame Bin Ladin'in El Kaide Örgütü Mensuplarının Küba'daki Guantanamo Üssü'ne kargo uçağında paket gibi bağlanarak çağ dışı yöntemle götürülüşlerini gözler önüne seren fotoğraflar, Bush yönetimini üçüncü kez zor durumda bıraktı.

ABD'li din adamı Pat Robertson, Müslümanların, Nazilerden kötü olduklarını öne sürdü. Televizyon vaazlarıyla ünlü Robertson, Christian Broadcasting Network televizyonundaki konuşmasında, "ABD'deki Yahudiler gözlerini açsınlar ve haklarında söylenenleri okusunlar" dedi. Robertson, "Hitler kötüydü, ama Müslümanların Yahudilere yapmak istedikleri daha kötü" diye konuştu.

1993 yılında, 2 CIA mensubunu öldürmekle suçlanarak idama mahkum edilen Pakistan uyruklu Mir Aimal Kasi'nin cezasının infaz edildiği bildirildi. İnfazın detayları hakkında bilgi veren Virginia Eyalet Hapishanesi Sözcüsü Larry Traylor, Kasi'nin, mavi mahkum üniforması ve elleri ile ayakları zincirlemiş halde infaz odasına getirildiğini söyledi. Mir Aimal Kasi'nin cezası zehirli iğneyle infaz edildi.

Guantanamo'da esir tutulduktan sonra serbest bırakılan eski bir Taliban savaşçısı, üste tutsaklara işkence yapıldığını anlattı. Afgan Can Muhammed (37), Amerikan askerlerinin, tutsakları ayak tabanlarına vurarak dövdüğünü ve uykusuz bıraktığını söyledi. Sorgulamalarında işbirliği yapmadıklarında kelepçelerinin çıkarıldığını ve çarmıha gerilir pozisyona getirildiklerini belirten Muhammed, "Ayak tabanlarımıza vuruyorlar, ancak kalıcı izler bırakmamaya özen gösteriyorlardı. Çoğu zaman gece yarısı uyandırılarak sorgulandım" dedi. Muhammed, Arapların atış sahasında hedefler arasında durmaya zorlandıklarını duyduğunu da anlattı.

Amerikan yönetimi, olası Irak harekatı öncesinde, ülkedeki Iraklıları mercek altına aldı. Medya kuruluşlarına açıklama yapan istihbarat yetkilileri, ABD'de okuyan ya da çalışan, Irak lideri Saddam Hüseyin'in sempatizanı olabilecek binlerce Iraklının, terör eylemlerine karışabilecekleri gerekçesiyle "yakın izlemeye" alındığını söylediler.

ABD'de federal bir istinaf mahkemesi, hükümetin teröristlerin izini sürmek amacıyla telefon dinleyebileceğine, insanları takip altına alabileceğine hükmetti. Cincinnati İstinaf Mahkemesi'nin üç yargıcı, Adalet Bakanı John Aschcroft'un 11 Eylül saldırılarından sonra getirilen mevzuat kapsamında istediği yetkilerin, bireysel özgürlüklerin korunmasına ilişkin Anayasa hükümlerine aykırı olmadığına karar verdi. Karşı casusluk kurumlarının çok gizli faaliyetlerini denetlemekle görevli mahkeme ise geçen mayısta "tele-kulak" yetkisini Anayasa'ya aykırı bulmuş, bu tür uygulamaların mahremiyet ve yurttaş haklarının çiğnenmesi riskini taşıdığını bildirmişti.

Teksas eyaletinde, Houston kentinde bir mahkumun idam cezası zehirli iğneyle infaz edildi. Craig Ogan adlı 47 yaşındaki mahkum, 1989'da polis memuru James Boswell'i başından vurarak öldürmekten idam cezasına çarptırılmıştı. Ogan, bu yıl içinde eyalette cezası infaz edilen 30. mahkum oldu.

Pakistanlı 350 akademisyen, 11 Eylül saldırılarının ardından başlayan süreçte Müslüman oldukları gerekçesiyle gördükleri olumsuz davranışlarından dolayı Amerika'dan ayrılma kararı aldıkları bildirildi. Pakistan medyasına yansıyan haberlere göre, 350 akademisyenin, güvenlik gerekçesiyle temel insani hürriyetlerin kısıtlandığı ve Müslümanlar'a potansiyel şüpheli gözüyle bakıldığı gerekçesiyle ABD'yi terk etme kararı aldıkları kaydedildi.

AFGANİSTAN: İnsan Hakları İzleme Komitesi (Human Rights Watch), Afganistan'daki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü'nün (ISAF), başkent Kabil ile sınırlandırılan faaliyet alanının ülke geneline yayılmasını istedi. Komitenin "Batı Afganistan'da Şiddet ve Baskı" adını verdiği 51 sayfalık raporunda, Herat Valisi İsmail Han, görevini suiistimal etmek, işkence yapmak ve keyfi tutuklamalara gitmekle suçlandı. Raporda, Herat bölgesinde bir orduya komuta eden Han'ın, siyasi muhaliflerini tutuklattığı, sopa, tel ve tüfek dipçikleriyle dövdürttüğü ve çeşitli yöntemlerle işkence uyguladığı kaydedildi.

Afganistan'da tutuklu bulunan 17 Pakistanlının serbest bırakıldığı açıklandı. Afganistan Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili, serbest bırakılan 17 Pakistanlının 11 Eylül saldırılarından sonra ülkenin değişik yerlerinde yakalandığını söyledi.

Rus İnterfax ajansının bir haberine göre, Afganistan'da gerçekleşen çeşitli bombalı saldırılarda 16 Amerikan askeri yaşamını yitirdi. Afgan Savunma Bakanlığı'ndaki bir kaynağa dayandırılan haberde, Paktia Eyaleti'nde üç Amerikan askeri cipinin uzaktan kumandalı bombalarla havaya uçurulduğu bildirildi. Aynı anda Host Eyaleti'ndeki bir askeri depoyla, Gardes Eyaleti'ndeki bir üssün de top ateşine tutulduğu öne sürüldü.

Kuzeyde, Özbek General Raşid Dostum'a bağlı güçlerle Tacik Komutan Atta Muhammed'e bağlı güçler arasında çıkan çatışmada 2 kişi öldü, 3 kişi ise esir alındı.

Başkent Kabil'de, buldukları havan topu mermisi ile oynayan iki çocuk, merminin patlaması sonucu öldü. Afganistan'daki Uluslararası Güvenlik ve Destek Gücü (ISAF) yetkilisi İngiliz Binbaşı Mike Edward yaptığı açıklamada, diğer bir bölgede bir çocuğun, Rus yapımı "kelebek mayını" ile oynarken, mayının patlaması sonucu tek elini kaybettiğini belirtti.

Kandahar kentinde patlama olduğu ve 8 kişinin yaralandığı bildirildi.

AFRİKA: Afrika ülkelerinden Gana'nın Moskova Büyükelçisi ve şoförü, ırkçı dazlakların saldırısına uğradı. Moskova'da önceki gün meydana gelen olayda, 60 yaşındaki Büyükelçi Yahaya Mahama ve şoförüne 6 kişilik gurup saldırdı.

AVUSTURYA: Çalışırken "hırsızlık ve trafik suçu işlediği" gerekçesiyle 1997 yılında sınırdışı edilen Türk işçisi Mehmet Yıldız, AİHM'de açtığı davayı kazanarak, Avusturya devletini 8 bin euro tazminat ödemeye mahkum etti.

BANGLADEŞ: Güvenlik güçlerinin ülke çapında yürüttüğü "suçla mücadele" operasyonları sırasında 21 kişi gözaltında yaşamını yitirdi. Gözaltında ölümleri kabul eden güvenlik yetkilileri, bunların çoğunun kalp krizinden kaynaklandığını öne sürdüler. Yetkililere göre, 17 Ekim'de başlayan operasyonlarda 4500'den fazla kişi tutuklandı.

Devlet güçlerinin ülke çapında yürüttüğü "suçla mücadele" operasyonları sırasında gözaltında ölenlerin sayısı 27'ye yükseldi. Bangladeş Genelkurmay Başkanı General Hasan Mesud Çovdury, Başbakan Halide Ziya'nın emriyle 17 Ekim'de başlatılan operasyonlarla ilgili olarak başkent Dakka'da yaptığı açıklamada, askerlerden "masum kişilere zarar vermemelerini" istedi. Gözaltındakilerin ailelerinden bazıları ise sorgulama sırasında işkence yapıldığını ve onlarca kişinin hastaneye kaldırıldığını belirtiyorlar. Yetkililer ise ölümlerin çoğunun kalp krizi sonucu meydana geldiğini ileri sürüyor.

BELÇİKA: Anvers kentinde 28 Kasım günü 27 yaşındaki Fas asıllı Muhammed Aşrak'ın öldürülmesinin ardından başlayan olaylar sürüyor. Aşrak'ın 66 yaşındaki ırkçı bir Belçikalı tarafından öldürülmesinin duyulmasıyla birlikte Arap gençleri Anvers'i birbirine kattı. Çok sayıda mağaza ve vitrini kıran, arabalara saldıran ve polisle çatışan Arap gençlerinin eylemlerinin protesto sınırlarını aştığı bildiriliyor. Belçika Türk toplumu olaylara karışmazken, Türk asıllı siyasetçiler olayların yatıştırılmasında önemli rol oynuyor. Arap gençleri ise son aylarda artan ırkçı saldırılara Belçika polisinin güçlü bir şekilde müdahale etmediğini savunuyor. Mayıs ayında Brüksel'de yine yaşlı bir Belçikalı ırkçı tarafından öldürülen Fas asıllı karı-koca Ahmed Isiasni ve Habibe El-Hacı örneğini veren Arap gençleri "sabırlarının taştığını" belirtiyor.

CEZAYİR: Yola konulan bir bombanın patlaması sonucu, otomobille seyahat eden 6 kişinin öldüğü bildirildi.

Tizi Ouzou şehri yakınlarındaki Tigrine dağı bölgesinde bombalı bir tuzakla bir askeri konvoyu pusuya düşüren İslamcı militanlar daha sonra konvoyu otomatik silahlarla taradı. Olay sırasında dokuz asker ölürken çok sayıda askerinde yaralandığı bildiriliyor.

ÇEÇENİSTAN: Başkent Grozni yakınlarında bir Rus helikopterinin düştüğü, 9 kişinin öldüğü bildirildi. İnterfaks ajansı Çeçen gerillaların Rus MI-8 tipi helikoptere Grozni yakınlarında seyrederken bir füze fırlattığını ve helikopterdeki askerlerden 9'unun öldüğünü duyurdu.

Moskova'daki son rehin alma eylemini düzenleyen kadın eylemciler birinin Çeçenistan'daki evi, İsrail'in Filistinlilere uyguladığı yönteme benzer bir şekilde havaya uçuruldu. Çeçenistan'ın güneybatısında bir yola yerleştirilen mayının patlaması sonucu bir Rus askeri öldü, 3 kişi de yaralandı. Öte yandan Rusya İçişleri Bakanlığı güçlerinin kurduğu kontrol noktasına düzenlenen bombalı saldırının ardından Rus askerlerinin bir Çeçeni öldürdüğü belirtildi.

Avrupa İnsan Hakları gurupları, Rus ordusunun son üç yılda 20 bin Çeçeni öldürdüğünü ileri sürdü. Uluslararası Helsinki İnsan Hakları Federasyonu Direktörü Aaron Rhodes, düzenlediği basın toplantısında, hükümet dışı örgütlerin Rusya'nın Çeçenistan'da sivilleri bilerek hedef aldığından şüphelendiklerini söyledi. Basın toplantısında Human Rigths Watch, Rus Memorial gurubu, Almanya-Kafkasya Derneği temsilcileri ile Avrupa Konseyi Çeçenistan raportörü Lord Frank Judd da hazır bulundu.

Başkent Grozni'de, askeri yapı kuruluşu Glavspetsstroi'nin başkanı Korgeneral İgor Shifrin'in 15 Kasım Cuma gecesi makam arabasında uğradığı silahlı bir saldırı sonucu öldüğü bildirildi.

Grozni'nin Zavodskoy bölgesindeki Kirov yerleşim biriminde Çeçen savaşçılar ve Rus askerleri arasında yaşanan şiddetli çatışmalarda bir FSB albayının öldürüldüğü ileri sürüldü. Olayda, bir UAZ aracın imha edildiği, 4 Rus askerinin öldürüldüğü ve 6 Moskova yanlısı Çeçen'in silahtan arındırıldığı kaydedildi.

Kimliği belirsiz kişiler, ülkenin çok sevilen imamlarından ve vaizlerinden Seyid Paşa Salihov ile oğlunu evlerinin yakınında vurarak öldürdüler.

Başkent Grozni'de, Çeçenlerin taarruzlarında 6 Rus askeri öldü, 9 asker yaralandı.

ÇİN: Bir kentte bir günde 17 kişi idam edildi. Yeni Çin Haber Ajansı'na göre, Henan eyaletindeki Pingdingsan kentindeki 17 mahkum, halkın izlediği tören sonunda zehirli iğneyle öldürüldü. İdamlar, Komünist Partisi'nin 8 Kasım'da başlayacak 16. kurultayı öncesinde başlatılan "suçla mücadele kampanyası" çerçevesinde infaz edildi.

Çin Komünist Partisi'nin Pekin'deki kongresini protesto eden en az 6 kişi gözaltına alındı. Görgü tanıkları, gözaltına alınanlardan ikisinin kadın olduğunu söyledi. Gözaltına alınan kadınların bildiri dağıttığı belirtildi.

Uluslararası Af Örgütü, Çin hükümetinden internette fikirlerini açıkladığı için hapse atılanların listesini açıklamasını istedi. Örgüt en az 33 kişinin "internet suçları" nedeniyle tutuklandığını, iki kişinin de işkence ve kötü muameleden gözaltında hayatını kaybettiğini belirtirken, Çin hükümetinin bu tutumuyla yeni bir düşünce suçları kategorisi oluşturduna dikkat çekti. Tutuklanan 33 kişinin arasında polis memurlarında, siyasi faaliyetlere katılanlara, yazarlardan, hükümetin "şeytani" olarak nitelediği Falun Gong tarikatı üyelerine kadar halkın çeşitli kesimlerinden insanlar bulunduğu öne sürüldü. Raporla ilgili görüşleri sorulan Çin hükümeti sözcüsü ise Uluslararası Af Örgütünün raporundan haberdar olmadıklarını, ancak aynı örgütün daha önce de Çin hükümetine yönelik gerçek temele dayanmayan iddialar öne sürdüğünü ifade etti.

Guangdong eyaletindeki Hueiji'de bir ilkokulda 4 öğrencinin sınıfta bıçaklanarak öldürüldüğü bildirildi. Polis, 30 yaşlarındaki saldırganın, yaşları 8-10 arası değişen 4 öğrenciyi bıçaklayarak öldürdüğünü, 3 öğrenciyi de ağır yaraladığını belirtti. Olaydan birkaç saat sonra yakalanarak gözaltına alınan saldırganın "ruhsal sorunları" bulunduğunun belirlendiği kaydedildi.

ENDONEZYA: Endonezya'nın işgali altındaki Aceh Bölgesi Hükümeti, yıllardır süren savaştan zarar gören mağdurlara 13.2 milyon rupi tazminat ödeyecek. Savaş sırasında yaşanan insan hakları ihlallerinin çözümü için 4 bin 400 savaş mağduruna maddi tazminatın verilmesi bölge hükümetince kararlaştırıldı. Aceh Bölge Valisi yardımcısı Mizwar Ebubekir, ödenmesi uygun görülen tazminatın savaşta zarar gören kurbanlara ve yakınlarına yardım amaçlı olup, parça parça verileceğini belirtti. Tazminatın kişi başına 50 milyon rupi olduğu belirtiliyor.

EKVADOR: En büyük askeri üssündeki bir mühimmat deposunda meydana gelen patlamada 5 kişi öldü, yaklaşık 300 kişi yaralandı. Askeri sözcü Albay Arturo Cadena, 3'ü sivil 2'si asker 5 kişinin patlamada öldüğünü duyururken, Sağlık Bakanı Vicente Habze de bir radyoya yaklaşık 300 kişinin yaralandığını söyledi.

ETİYOPYA: Başbakan Meles Zenawi, ülkede 15 milyon kişinin açlık tehdidiyle karşı karşıya olduğunu bildirdi. Zenawi, BBC radyosuna yaptığı açıklamada, bu tehdidin ülkede 1984-1985 yılında yaşanan açlıktan daha büyük olduğunu belirterek, uluslararası yardım çağrısında bulundu.

Acil durumlar ve felaketlerin önlenmesi komisyonu sorumlusu Simon Mechale, kuraklık sebebiyle 6 milyon insanın doğrudan açlık tehdidi altında olduğunu, Etiyopya'da ulusal gıda rezervlerinin yeterli olmadığını belirtti. Mechale, özellikle 2003 yılının ilk üç ayında açlık sıkıntısının başlayacağına dikkat çekerek, ülkenin ihtiyacının karşılanması için acil yardım çağrısında bulundu.

FAS: Filistin ile ilgili broşür dağıtan el-adl vel ihsan cemaatine mensup üç kişi tutuklandı. Alınan bilgilere göre suçları Filistin'deki olaylara sahip çıkmak ve işgal kuvvetlerinin yaptıkları zulmü anlatmak maksadıyla halkı bilgilendirdikleri için gözaltına alınıp işkencelere duçar edildiler. Abdüsselam Yasin'in liderliğini yaptığı el-adl vel ihsan cemaatinin mensuplarının sorgulama sırasında acımasız işkencelere uğratıldıkları anlatıldı. Geniş bir tabana sahip olan al-adl vel ihsan cemaatınin geçtiğimiz ay yapılan seçimlere girememişti. Bu kadar geniş bir taban sahip olmasına rağmen hükümet tarafından illegal kabul ediliyor.

FİLİPİNLER: Ayrılıkçı Müslüman gerillalardan oluştuğu tahmin edilen bir grubun Filipinler'in güneyindeki bir köye yaptıkları baskın sonucu 7 sivilin öldüğü bildirildi. Polis yetkilileri, Lanao del Sur eyaletine bağlı Tubaran kentinden olduğu belirlenen köylülerin uykudayken öldürüldüklerini belirttiler.

FİLİSTİN: İsrail güçleri, Gazze'de bazı bölgelere yönelik saldırılar düzenlemeye başladılar. Alınan haberlere göre; işgal güçleri Gazze'nin kuzeyindeki Beyti Hanun mıntıkasına girerek bazı ekili arazileri tahrip ettiler. İşgalciler Gazze'nin Han Yunus bölgesine silahlı saldırı düzenleyerek, bir yaşlı Filistinlinin de ağır yaralanmasına sebep oldular.


İsrail askerleri, İsrail'e yönelik saldırılara katılan 2 Filistinlinin Batı Şeria'daki evlerini yıktı. Filistinli kaynaklara göre, radikal eylem grubu Hamas üyesi Ahmet Abdül Kadir Atık'ın evi dinamit ve buldozer kullanılarak yıkıldı. İsrail ordusu Atık'ın Mart ayında Batı Şeria'da düzenlenen, bir İsrail askerinin öldüğü saldırıya karıştığını açıkladı. Filistin'in İslami Cihad Hareketi üyesi olan Nidal İbrahim Mustafa Ebu Şaru adlı eylemcinin evinin de aynı yöntemlerle yıkıldığı kaydedildi.

Ramallah'ta Yahudi askerlerinin saldırıya geçmesi üzerine Filistinlilerle girişilen çatışmada yerleşimcilerin yoğun bulunduğu bir mahallede açılan ateş sonucunda Eşref Mansur adında bir Filistinli şehit oldu. Nablus yakınlarında da işgal kuvvetlerinin çocuklar üzerine açtığı ateş sonunda üç Filistinli çocuk yaralandı. Ayrıca Nablus'un kuzey batısında Tel Ali adı verilen bir köyde halk üzerine açılan ateşte iki gencin ağır yaralandığı bildirildi. Diğer yandan; Tulkerem mülteci kampına doğru açılan ateş sonunda da iki Filistinli daha şehit oldu ve 15 yaşında bir çocuk ağır yaralandı. Yine Bubadiye kasabasında 50 kadar askeri araç ve tank ilçeye girip halkın üzerine ateş açtı. Ketaib el-Aksa kumandanlarından biri tutuklandı. Cenin'de el-Fetih ve İslami Cihad'a mensup dört kişiyi gözaltına alınarak evleri yıkıldı. Ayrıca işgalciler bu bölgede 22 genci tutukladılar. Tel Aviv'e 17 km uzaklıkta bulunan Kefersaba kasabasında bir istişadi eylem gerçekleştirildi. İslami Cihad'ın üstlendiğ olayda 8 Yahudi öldü, 37 kişi yaralandı.

İsrail askerlerinin, Gazze'nin Han Yunus kentine girdiği bildirildi. Han Yunus kentihalkının ifadelerine göre, askerlerle Filistinliler arasında çatışmalar yaşandığı ifade edildi. İsrail askeri radyosunun haberinde ise, ev yıkımı sırasında 2 Filistinlinin yaralandığı ve operasyonlar sırasında çeşitli patlayıcı maddeler ele geçirildiği öne sürüldü. İsrail güçlerinin, Batı Şeria'nın Tulkarim mülteci kampında bir Filistinliyi öldürdüğü bildirildi. Son yaşanan olayla, Eylül 2000'de başlayan Filistin intifasından bu yana hayatını kaybedenlerin sayısı 2 bin 651'e yükseldi.

İsrail askerlerinin, Batı Şeria'nın Cenin kentinde düzenledikleri operasyonda, İslami Cihad üyesi olan, İyad Savalha adındaki bir kişiyi öldürdükleri bildirildi.

Batı Şeria sınırında bir otomobilin havaya uçtuğu ve içindeki iki Filistinli'nin öldüğü bildirildi. Polis yetkilileri, İsrail güvenlik kuvvetlerince Netzer yakınlarında durdurulan aracın hemen ardından infilak ettiğini söylediler.

Batı Yaka'daki Nablus kentinde, İsrail tankının işgalci askerlere taş atan bir grup Filistinli'ye otomatik silahla ateş açması sonucu, Celal Ayeya'nın isimli, 17 yaşında bir gencin öldürüldüğü bildirildi.

Filistin güvenlik yetkilileri ve görgü tanıklarının verdikleri bilgiye göre, İsrail askerleri 30 kadar tank ve 3 helikopterle Gazze kentine girdiler. Güvenlik yetkilileri, askerlerin makineli tüfeklerle açtıkları ateş sonucu, 2 Filistin polisinin ve bir kent sakininin yaralandığını, Önleyici Güvenlik Servisi'nden Yusuf Medradi ile 3 kardeşi tutuklandığını söylediler.

Filistinli silahlı kişiler, Batı Şeria'nın El Halil kentinde İsrailli göçmenlerin üzerine ateş açarak 11 kişiyi öldürdü, 15 kişiyi de yaraladı.

İsrail ordusu Batı Şeria'nın kuzeyinde Zababide köyüne yaptığı operasyonda, bir El Fetih yetkilisini yaraladı. Filistin güvenlik kaynakları, zırhlı araçlar ile iki saldırı helikopteri desteğinde Cenin kenti yakınlarındaki köye giren motorize piyade birliğinin, burada yaptığı operasyonda El Fetih yetkilisinin dışında, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi üyesi ve sempatizanı 7 Filistinliyi daha esir aldığını belirtti. Operasyonda helikopterlerden birinin bir eve açtığı ateş sonucunda evde hasar meydana geldiği bildirildi.


Gazze Şeridi'ndeki Refah kasabasında Cemal Ebu Helal (33) adlı bir Filistinlinin İsrail askerlerinin ateşiyle öldürüldüğü bildirildi.

Batı Şeria'nın El Halil kentinde Filistinli silahlı kişilerin İsrailli göçmenlerin üzerine ateş açması sonucu 11 İsrailli öldü İsrail hastane kaynakları, saldırıda yaklaşık 30 kişinin de yaralandığını duyurdu.

Batı Şeria'nın El Halil kentinde Filistinli militanların Yahudi yerleşimciler üzerine ateş açması sonucu aralarında askerlerinde bulunduğu en az 12 kişi öldü. İsrail ve Filistin kaynakları, yaralı sayısının 20 olduğunu kaydettiler.

İsrail işgal kuvvetlerinin saldırıları, sadece Filistinlileri hedef almıyor. Askerler; bölgedeki ağaçların, Batı Şeria ile İsrail'i birbirinden ayırmak için kurulacak olan "güvenlik çiti" nedeniyle yok edilmesini önlemek isteyen Filistin dayanışmacılarına saldırdı. Saldırıda; üçü ABD vatandaşı olmak üzere 9 dayanışmacı tartaklanarak gözaltına alındı. Eylemcilerden Robert Smith; askerlerin üzerlerine şok bombaları ve gözyaşartıcı gaz attığını, en az bir kişinin feci şekilde dövüldüğünü anlattı.

İsrail ordusuna ait helikopterlerin, Tel el-Hava yakınlarındaki bir askeri karargaha iki füze fırlattığı, yaklaşık 30 tankın kentin dış mahallelerine girdiği ve bölgeden patlama sesleri geldiği bildirildi. Sağlık çalışanları, Filistin 3 güvenlik görevlisinin yaralandığını söylediler. Bu arada Gazze operasyonunda, biri Reuters kameramanı üçü polis dört Filistinlinin yaralandığı açıklandı. Öte yandan, İsrail ordusunun Batı Şeria'da, aranmakta olan 12 Filistinliyi tutukladığı bildirildi.

İsrail ordusunun Gazze Tulkarim kentlerinde başlattığı saldırıda 4 Filistinli öldü, 14 Filistinli yaralandı.

Batı Şeria'daki Rimonim Yahudi yerleşim birimi yakınlarında Filistinlilerin ateş açması sonucu ağır yaralanan İsrailli kadının öldüğü bildirildi.

Batı Şeria'nın Tulkarim kentinde İsrail Savunma Güçleri (IDF)'ne bağlı askeri birliklerin ateş açması sonucu 5 Filistinli öldü, 13'ü de yaralandı. Filistin hastane kaynakları, İsrail askerlerinin ateş açması sonucu Zyad Haşaki (50), İhab Zakli (15), Tarık Muhammed Zagal'ın (25) hayatını kaybettiğini, ölen diğer Filistinlilerinin kimliğinin henüz belirlenemediğini bildirdiler.

Batı Şeria'nın kuzeyindeki Tulkarim kentinde 15 yaşındaki Ömer el Kudsi isimli bir Filistinli çocuğun İsrailli askerlerinin açtığı ateşte sırtından vurularak öldüğü bildirildi. Aynı çatışmada bir çocuğun da hafif yaralandığı bildirildi. İntifadanın başlamasından bu yana 2695 kişi öldü.

BM görevlisi Iain Hook'ün, Cenin mülteci kampına giren İsrail askerleriyle Filistinliler arasında çıkan çatışma sebebiyle, buradaki BM binasından ekibini tahliye etmeye çalışırken öldürüldüğü bildirildi.

Filistinli tıbbi kaynaklar, Cenin'e giren İsrail tanklarının taş atan çocuklara açtığı ateşte bir Filistinli çocuğun başından ağır yaralandığı açıklandı.

İsrail askerlerinin Gazze'nin güneyindeki bir karakola açtığı tank ateşinde, 1 Filistinli şehit oldu.

Gazze Şeridi'nin kuzey kıyısı açıklarında İsrail donanmasına ait bir gemiye düzenlenen bombalı sadırıda, eylemi düzenleyen 2 Filistinli hayatını kaybederken 4 İsrail askeri de yaralandı.

Batı Şeria'nın El Halil kentinde İsraillilerce açılan ateş sonucu 21 Kasım günü yaralanarak hastanede tedavi altına alınan 15 yaşındaki Abdullah Arafat El Natş isimli Filistinli genç, 24 Kasım günü hayatını kaybetti. Natş'ın ölümüyle, Eylül 2000'de başlayan Filistin intifadasından bu yana hayatını kaybedenlerin sayısı 2 bin 715'e yükseldi.

İsrail askerlerinin, Batı Şeria'nın Nablus kentinde 8 yaşındaki bir Filistinli çocuğu öldürdüğü bildirildi. Filistinli hastane kaynakları, Cihad Fakih adlı çocuğun, kentte uygulanan sokağa çıkma yasağını denetleyen İsrailli askerlere taş atan çocuklar arasında bulunduğunu belirtti. Hastane kaynakları, Filistinli çocuğun göğsünden aldığı kurşun yarası sonucu hayatını kaybettiğini kaydetti.

Lider Yasir Arafat'ın karargahının bulunduğu Ramallah kentinde, 3 İsrail askerinin, çırılçıplak soydukları bir Filistinliye köpek taklidi yaptırdıkları ifade edildi. Filistinli görgü tanıkları, İsrail askerlerinin, 25 yaşındaki Yasir Şerif'i soyunmaya zorladıklarını ve "köpek gibi yürüttüklerini" söylediler. Reuters haber ajansının foto muhabiri olduğu belirtilen Şerif, olayla ilgili açıklama yapmayı ret ederken, İsrail ordusu, askerlerin, vücudunda bomba olup olmadığını anlayabilmek için Şerif'i tişörtünü çıkarmaya zorladıklarını öne sürdü. Ordu yetkilisi, "Şerif, çevresinde basın mensuplarını görünce tamamen soyunmaya karar verdi" iddiasında bulundu.

İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nde bir HAMAS mensubunun ailesinin evini havaya uçurdular. Aranan HAMAS mensubunun Mahmut Ebu Huli'nin ailesinin evinin yıkılmasıyla, 17 kişinin evsiz kaldığı bildirildi. Bu arada Deir el Bala kasabasında askerlerle silahlı Filistinliler arasında çıkan çatışmada ilk belirlemelere göre 4 Filistinli yaralandı. Batı Yaka'daki mülteci kampı Deişe'de ise askerlerin evlerde arama yaptığı bildiriliyor.

İsrail'in, Batı Şeria kentlerinden Cenin'deki mülteci kampına düzenlediği saldırıda 2 Filistinli komutanın hayatını kaybettiği bildirildi. Filistin güvenlik kaynaklarından yapılan açıklamaya göre, İsrail askerlerinin mülteci kampındaki bir eve attıkları füze sonucu el-Aksa Şehitleri Tugayı üyesi olduğu bildirilen Ali Sabah (25) ile el-Fetih örgütü olduğu bildirilen İmad Nashati (23) hayatını kaybetti. Saldırının öncesinde 20 kadar Filistin tankı ve zırhlı araçların mülteci kampına üç ayrı yerden girdikleri ve doğrudan saldırının yapıldığı eve yöneldikleri bildirildi. Öte yandan, Batı Şeria'nın Nablus Kenti'nde, bir Filistinlinin, dün erken saatlerde, İsrail askerleri tarafından öldürüldüğü bildirildi.

Batı Yaka'nın El Halil kentinde, 3 yaşındaki bir çocuk, İsrail askerlerinin açtığı ateşte öldü. Aile, İsrail askerlerinin evin penceresinde duran çocuğa ateş açtığını söyledi. Filistin hastane kaynakları ise, 3 yaşındaki erkek çocuğunun karnından vurulduğunu kaydetti.

Gazze Şeridi'nin güneyinde, Gush Katif Yahudi yerleşim bölgesinde Filistinlilerin açtığı ateş sonucu 3 kişinin yaralandığı bildirildi. İsrail radyosu, yaralıların 2 Taylandlı işçi ve bir İsrailli olduğunu duyurdu. Haberde, işçilerden birinin durumunun ağır olduğu bildirildi.

İsrail ordusu, Beyt Şean'da Likut Partisi seçim bürosuna istişhadi eylem düzenleyen 2 Filistinli mücahidin akrabalarına ait olduğu ileri sürülen evleri yıktı. El Aksa Şehitleri Tugayı üyesi kuzenler Ömer ve Yusuf Ebu Rub'un Batı Yakanın Calbun köyündeki, akrabalarına ait olduğu ileri sürülen evlerin, sabaha karşı İsrail askerleri tarafından patlayıcıyla havaya uçurulduğu bildirildi. Yıkılan evlerde kalan 18 kişinin sokakta kaldığı belirtildi. İsrail'in yargısız infaz şeklindeki bu eylemlerine karşı BM'nin bir karar alması bekleniyor.

FRANSA: Fransız polisi, çoğunluğu Iraklı Kürt olan kaçak göçmenlerin liman kenti Calais'de bir kiliseyi işgaline son verdi. Yaklaşık 70 Iraklı Kürt ve 10 dolayındaki Afgan, Sangatte mülteci kampının yeni gelenlere kapanmasından sonra kalacakları yer olmadığı için Saint Pierre Paul kilisesini işgal etmişti. Kiliseye giren polis, yabancıları dışarıda bekleyen otobüslerle civardaki karakollara gönderdi.

GÜNEY KORE: Adalet Bakanı Kim Jung-kil ve Başsavcı Lee Myung-jae, bir cinayet zanlısının gözaltında ölümü nedeniyle istifa ettiler. Devlet Başkanlığı sözcüsü, iki yetkilinin, zanlının sorgusu sırasında işkenceden kaynaklandığı sanılan ölümünün sorumluluğunu üstlenerek görevlerinden ayrıldıklarını açıkladı. Sözcü, Kim ve Lee'nin istifalarını Devlet Başkanı Kim Dae-jung'a sunduklarını belirtti. Zanlının 26 Ekim'de, 1998 ve 1999 yıllarında işlenen cinayetlerden dolayı Seul Bölge Savcılık Bürosunda sorgulanmasının ardından 8 saat sonra kaldırıldığı hastanede iç kanamadan öldüğü belirtildi.

Başkent Seul'de polis, çalışma yasasını değiştirme girişimlerine karşı düzenlenen grevi örgütleyen 10 sendikacıyı tutukladı. Sendikacıların, "kamu hizmetleri yasasını ihlal ettikleri" belirtildi. Dört sendikacı hakkında da gözaltına alınma kararı çıkarıldı.

HİNDİSTAN: Dini çatışmalara sahne olan Gucarat eyaletinde polis, eyaletin en büyük kenti Ahmedabad'ın kuzeybatısındaki Mahudha'da 20 yaşlarındaki iki kişinin bıçaklanarak öldürüldüğünü kaydetti.

Hindistan hükümeti, Cammu-Keşmir eyaletindeki bağımsızlık yanlısı hareketin liderlerinden Yasin Malik'i serbest bıraktığını açıkladı. Cammu-Keşmir'deki Emniyet Müdürlüğü yetkilileri, Amerikan AP ajansına yaptıkları açıklamada, kalp rahatsızlığı olan Malik'in salıverildiğini söylediler. "Cammu-Keşmir Kurtuluş Cephesi" isimli siyasi partinin lideri olan Malik, kara para aklamak suçundan 8 ay önce tutuklanmıştı.

Bir yolcu otobüsünün mayına çarpması sonucu 30 dolayında kişi öldü. Polis, Haydarbad'ın 200 km kuzeyindeki ormanlık bölgedeki yolda mayına çarpan otobüste 35 yolcu olduğunu, yolcuların tamamının da ölmüş olabileceğini söyledi.

Güneydeki Andra Pradeş eyaletinde bir yolcu otobüsünün mayına çarpması sonucu 14 yolcu öldü, 16 kişi yaralandı. Eyalet yetkilileri, mayının Maocu Halk Savaşı Grubu tarafından yerleştirildiğini öne sürdüler.

Güney kesimlerdeki Hayderbab kentinde, bir parkta meydana gelen patlamada, 2 kişinin öldüğü 19 kişinin de yaraladığı bildirildi. Uzaktan kumandalı bombanın yasa dışı Maocu örgüt Halk Savaş Grubu üyeleri tarafından patlatıldığının sanıldığı kaydedildi.

Hindistan'ın işgali altındaki Keşmir'in Srinagar Kenti'nde, polis kampı olarak kullanılan bir otele Müslüman olduklarından şüphelenilen kişilerce düzenlenen saldırıda, 5 polisin öldüğü açıklandı. Açıklamada, el bombaları ve silahlarla otele saldıran 2 kişinin de çatışma sırasında vurularak öldürüldüğü belirtildi. Daha önce yapılan açıklamada, 2 polisin öldüğü bildirilmişti. Olayın ardından hastaneye kaldırılan yaralı polislerden 3'ünün hayatını kaybetmesiyle olayda ölenlerin sayısının 7'ye ulaştığı kaydedildi. 4'ü ağır yaralı olmak üzere 10 polisin ise halen hastanelerde tedavi altında tutulduğu kaydedildi.

HOLLANDA: Hollanda Parlamentosu, Bosna'nın Srebrenica kentinde 1995 yılında meydana gelen katliamla ilgili olarak 12 Kasım'da bir soruşturma başlatıyor. BM tarafından güvenli bölge ilan edilen Srebrenica'da, BM'ye bağlı Hollandalı barış gücü askerlerinin koruması altında olan yaklaşık 7 bin Müslüman erkek, Sırp güçlerinin istilasından sonra katledilmişti. Hollanda hükümeti tarafından nisan ayında yayımlanan bir resmi rapor, Srebrenica'daki katliamdan BM'yi de sorumlu tutuyor. Hollanda'daki BBC muhabiri, yeni soruşturmanın katliamdan kurtulanlara yasal taleplerde bulunma hakkı tanınacağını bildirdi. TV'lerde yayınlanacak oturumlarda, 30'dan fazla görgü tanığı, politikacı ve askeri yetkilinin sorgulanması bekleniyor.

Maastricht kentinde bulunan "Be-Ne-Volence International" adlı bir Müslüman vakfı, ABD'nin istemi üzerine, El Kaide ile ilişkisi olabileceği gerekçesiyle incelenmeye alındı. İslam dünyasında yoksullar için para toplama işiyle uğraştığını bildiren vakıf, Amerikan yetkililerine göre, Afganistan ve Çeçenya'daki gruplara silah ve maddi destek sağlıyor. Amerikan yetkilileri, vakfın bütün hesaplarının derhal durdurulmasını istedi.

Polis, başkent Amsterdam'da, yasadışı konumda bulunan Bulgar ve Rumen vatandaşlarına yönelik düzenlediği geniş çaplı operasyonda, 90 kişiyi gözaltına aldı. Gözaltına alınan Rumen ve Bulgarların, kiralanan iki ayrı özel çarter uçağıyla sınırdışı edileceği açıklandı.

IRAK: Irak, Amerikan ve İngiliz uçaklarının bugün ülkenin güneyinde düzenlediği bombardımanda sivil hedeflerin vurulduğunu ve bombardımanda 4 kişinin yaralandığını bildirdi.

Irak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen ve Bağdat'ın silahsızlanmasını ve silah denetçileriyle işbirliğine gitmesini isteyen kararını şartsız kabul ettiğini duyurdu. Irak'ın BM'deki temsilcisi Muhammed Alduri, BM'nin1441 sayılı kararını kabul ettiğine dair altı sayfalık mektubu Genel Sekreter Kofi Annan'a verdiklerini açıkladı. Alduri, "Şimdi silah denetçilerinin programları dahilinde denetimlere başlamasını bekliyoruz. Denetçilerin uluslar arası kanunlar ışığında hareket etmelerini görmek istiyoruz." şeklinde konuştu. Alduri, kararı kabul etmelerinin, ülkelerini, milletlerini ve bölgelerini gerçekleşmek üzere olan bir savaştan koruma politikalarının bir parçası olduğunu da vurguladı.

Kuzey Irak'taki Erbil kentinde, Şorş mahallesinde bir binanın yakınında meydana gelen patlamada, 57 yaşındaki Süleyman Taceddin adlı kişinin hayatını kaybettiği bildirildi. Görgü tanıkları, meydana gelen patlamaya bombanın yol açtığını söylediler.

Irak, Amerikan ve İngiliz uçaklarının 28 Kasım günü ülkenin kuzeyinde sivil hedefleri vurduğunu ve bombardımanda bir Iraklı'nın hayatını kaybettiğini ileri sürdü. Iraklı asker sözcünün, resmi İNA ajansına yaptığı açıklamada, "Düşman uçaklarının, Bağdat'ın 400 kilometre kuzeyindeki Niniv'de sivil yerleşim bölgesine düzenlediği bombardımanında, bir Irak vatandaşı öldürüldü" ifadesi kullanıldı.

İNGİLTERE: Başkent Londra'nın Haringay semtinde iki Türkiyeli grup arasında çıkan çatışmada 1 kişi öldü, çok sayıda kişi de yaralandı.

Timur Kalayacı adlı Türk kökenli bir İngiliz paraşütçüsü, ırkı ve dininden dolayı işkence ve kötü muamelelere maruz kaldığı gerekçesiyle profesyonel bir ordu olan İngiliz ordusunu mahkemeye verdi. İngiliz The Independent gazetesine göre, 28 yaşında Kalayacı, bir iş mahkemesinde görülen dava sırasında orduda kendisine uygulanan şiddeti dile getirirken asker ve subayların ırkçı saldırılarının hedefi olduğunu, dininin gereklerini yerine getirmeye devam etmesi halinde öldürülmekle tehdit edildiğini bildirdi. Korktuğu için geceleri bir camide yattığını kaydeden Kalayacı, kendisine uygulanan şiddetin örneklerini verirken de bir çavuşun boğazına bıçak dayayarak sakal bırakması halinde onu keseceğini söylediğini anlattı. Bütün yaşamını doğu Londra'daki Hackney semtinde geçiren Kalayacı, 1997 yılında İngiliz ordusuna katılıncaya kadar ırkçılığa maruz kalmadığını da belirtirken orduda sürekli "zenci" veya "Paki" (Pakistanlı) olarak hitap edildiğini de kaydetti. Bu arada, Kalayacı'nın, hakkında ırk ayrımcılığı davası açtığı İngiliz ordusu, suçlamaları reddetti.

The Sunday Times gazetesi, halk arasında giderek büyüyen bir terör saldırısı korkusunun var olduğuna dair bir kamuoyu yoklamasının sonuçlarını yayınladı. İçişleri Bakanlığı ve Başbakan Tony Blair tarafından yapılan uyarıların ardından, 11 Eylül tarzı saldırı konusunda duyulan kaygının iyice arttığını belirten gazete, YouGov adlı internet üzerinden araştırma yapan kuruluşun 2 bin kişinin katılımıyla yaptığı anketin sonuçlarına dayanarak, İngilizlerin yüzde 45'inin önümüzdeki 6 ay içinde ülkenin büyük bir saldırının hedef olacağı kaygısını taşıdığını yazdı.

İRAN: "Peygambere hakaret"ten yargılanan reformcu yazar Haşim Agacari, idam cezasına çarptırıldı. Siyasi düşünceleri bakımından Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'ye yakınlığıyla bilinen Agacari, 19 Haziran'da Hamedan'da yaptığı konuşmada, İslam'da "reform" istemiş ve Müslümanları, "peygamberi körü körüne izlemek"le suçlamış, bu sözleri yüzünden tutuklanmıştı.

Uyuşturucu kaçakçılığından suçlu bulunan 5 kişi idam edildi. Abrar gazetesinin haberine göre, Tahran Devrim Mahkemesi Halkla İlişkiler Bölümü, İsmail Dana, Ali Kamyab Raini, Mecid Mustmend, Nasır İsmailzade be Beytullah adlı 5 kişinin idam cezasının, başkent Tahran'ın batısındaki Kerec kentindeki Recai Şehr cezaevinde infaz edildiğini açıkladı.

Başkent Tahran'ın kuzeyindeki Allameh Üniversitesi'nde, besiç adlı milis kuvvetleri, "peygambere hakaret"suçundan idama mahkum edilen Haşim Agaceri için toplanan yüzlerce öğrenciye saldırdı. Besiçlerin, Agaceri ve düşünce özgürlüğü için bir amfide konuşma yapan öğrencilere sandalye fırlattığı öğrenildi.

Ahvaz kenti milletvekili Muhammed Kianuş-Rad, kimliği belirsiz kişilerin saldırısına uğradı. Merdomsalari gazetesinin haberine göre, Kianuş-Rad ve beraberindeki iki kişi, başkent Tahran'dan Ahvaz kenti havaalanına vardıklarında, yaklaşık 20 kişinin saldırısına uğradı. Sloganlar atarak, milletvekili ile yanındakileri döven bu kişilerin, daha sonra bir araca binerek olay yerinden kaçtıkları belirtildi.

Muhalif Daryuş ve Parvaneh Foruhar çiftinin öldürülmesinin 4. yıldönümünde Tahran'da yapılan gösteride, aşırı muhafazakar Ensar-ı Hizbullah yanlılarıyla göstericiler arasında olaylar çıktı. Ensar-ı Hizbullah yanlılarının saldırısıyla patlak veren çatışmalarda 5 kişi yaralandı, 20 kişi de tutuklandı.

İran-Türkiye sınırında kimliği belirsiz kişiler, İranlı bir askeri vurarak öldürdü, birini de yaraladı. Batı Azerbaycan eyaleti polis idaresi halkla ilişkiler başkanı Yüzbaşı Natıki, eyaletin Çaldoran bölgesinde kimliği belirsiz kişilerin 21 Kasım Perşembe günü açtıkları ateşte, Ömer Çoroudeh adlı askeri öldürdüğünü, Erahim Gaffari adlı askeri yaraladığını söyledi. İranlı askerlere, İran-Türkiye sınırına 100 metre mesafede Türkiye topraklarından ateş açıldığını öne süren Natıki, olayın "sınır ihlali" olarak düşünüldüğünü ve oluşturulan komitenin olayı Türk makamlarıyla incelediğini belirtti.

İdam cezasına çarptırılan tarih profesörü ve reformcu yazar Haşim Agaceri'nin affedilmesi için son üç yılın en büyük gösterilerini düzenleyen 4 öğrenci lideri tutuklandı.

İSRAİL: İngiliz polis örgütü Scotland Yard, İsrail'in eski Genelkurmay Başkanı Şaul Mofaz'ın Filistinlilere karşı savaş suçu işlediği yönündeki savları araştırmak için soruşturma başlattı. İsrail'de istifa eden İşçi Partili Savunma Bakanı Binyamin Ben Eliezer'in yerine Savunma Bakanlığı'na getirilen Mofaz, temmuzda genelkurmay başkanlığı görevinden emekli olmuştu. İngiltere'deki bir Müslüman grup, Orgeneral Mofaz'ı, Cenevre Sözleşmesi'nin ihlal edilmesinden sorumlu komutan olmakla suçlarken suçlamaların birçoğunun, İsrail ordusunun nisanda Cenin mülteci kampına yönelik saldırısıyla ilgili olduğu kaydedildi. İsrail ordusu, Filistinlileri canlı kalkan olarak kullanmak, suikast politikası izlemek, mahkumlara işkence yapmak, sivilleri öldürmek ve evlerini yıkmakla suçlanıyor. İnsan Hakları İzleme Komitesi de bu operasyonla ilgili soruşturma istemişti. Ünlü İngiliz avukat İmran Han, İngiltere Başsavcılığı'na 17 sayfalık bir dosya sundu. Başsavcılığın, ilgili dosyayı Scotland Yard'a aktarmasının ardından Mofaz hakkında soruşturma başlatıldı. Han, sözleşmeyi imzalayan tüm ülkelerin, ihlaller nerde gerçekleşirse gerçekleşsin, sözleşme yükümlülüklerini uygulamak zorunda olduğunu ve bu nedenle de soruşturmanın ve davanın İngiltere'de de yapılabileceğini kaydetti.

Uluslararası Af Örgütü, bahar aylarında Batı Şeriadaki Cenin ve Nablus kentlerinde katliam yapan İsrail ordusunu "savaş suçu işlemekle" suçladı. Af Örgütü'nün yayınladığı raporda, İsrail ordusu savaş operasyon sırasında savaş suçu işlemekle suçlanırken, uluslar arası toplumdan, bu "savaş suçlarının" sorumluluklarının, mevki ve görevlerin ne olursa olsun tespit edilmesinin peşine düşmesini istedi. İsrail ordusunun bahar aylarında düzenlediği "Koruyucu Duvar" operasyonuna verilen adı çağrıştıran "Bir soruşturmaya karşı koyucu duvar: İsrail ordusunun Cenin ve Nablus'taki İnsan Hakları İhlalleri" başlığını taşıyan raporda ordunun sivilleri öldürdüğü, tutuklulara işkence ettiği, insanları canlı kalkan olarak kullandığı, insanların evlerini yıktığı ve Filipinlilere insani ve tıbbi yardım ulaştırılmasını engellediği belirtildi. Raporda, "Af Örgütü, raporda İsrail ordusunun yaptığı belirtilen eylemlerden bazılarının Cenevre İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ciddi ihlali olduğuna ve savaş suçu oluşturduğuna inanıyor" ifadesi kullanırken, örgüt, söz konusu insan haklarının ihlaline ilişkin iddiaların tarafsız, şeffaf ve ayrıntılı bir soruşturma kapsamında değerlendirilmesini istedi. Rapor yayınlanmasının, İşçi Partisi'nin hükümetten çekilmesiyle siyasi krizin eşiğine gelen İsrail'in Başkanı Ariel Şaron'un yeni hükümeti kurma çabaları çerçevesinde Filistinlilere yönelik sert tutumuyla tanınan ve "Koruyucu Duvar" operasyonu sırasında Genel Kurmay Başkanı sıfatıyla operasyonun başında bulunan Şaul Mofaz'ı savunma Bakanlığı görevini getirdiği döneme rastladığına dikkat çekiliyor. Örgüt raporundaki rakamlara göre, operasyon sırasında Cenin'de 7 kadın, 4 çocuk ve 55 yaşın üstündeki 6 erkek öldü ve 6 kişi de evlerinin çökmesi sonucu hayatını kaybetti. Raporda, Nablus'ta Nisan ayında en az 80 kişinin öldüğü,bunlardan 7'sinin kadın 9'unun da 15 yaşından küçük çocuk olduğu, ayrıca İsrail ordusunun 15-45 yaş arasındaki tutuklulara işkence ettiği kaydedildi. Konuyla ilgili BM'nin hazırladığı Raporu eleştiren Af Örgüt, BM raporunun Cenin ya da bir başka Filistin kentini ziyaret etmeden yazıldığı belirtirken, İsrail'in de BM'nin siyasi işlerden sorumlu genel sekreter yardımcısının hiçbir isteğine karşılık vermediğini kaydetti.

İsrail'in orta kesimlerinde bulunan Kfar Saba kasabasındaki bir alışveriş merkezinde patlama meydana geldi.patlamada ölen ya da yaralanalar bulunduğu bildirildi. İsrail radyosu görgü tanıklarına dayanarak verdiği haberde, Batı Şeria yakınlarındaki kasabada patlamanın saat 18.15 civarında meydana geldiğini duyurdu. Bu gelişmenin İsrail ordusuna bağlı 2 helikopterin, Batı Şeria'nın kuzeyindeki Nablus kentine 3 füze fırlattığı bildirildi. Filistinli görgü tanıkları, füzelerin Nablus'un doğusundaki sanayi bölgesini hedef aldığını kaydetti. Gazze Şeridi'nde İsrail askerleri 3 Filistinliyi öldürdü.

Başbakan Ariel şaron, Irak'a yönelik muhtemel bir Amerikan-İngiliz harekatından memnun olacağını, sonraki hedefin de İran olması gerektiğini söyledi. The Times of London'a konuşan Şaron, İran'ı Hizbullah'a silah desteği yapmakla ve bazı İsrailli Araplar arasında İsrail karşıtlığını kızıştırmakla da suçladı.

İsrail askerlerinin Batı Şeria'nın Cenin kentinden çekildiği bildirildi. Cenin Valisi Haydar İrşaid, askerlerin düzenledikleri operasyon sırasında işgal ettikleri 35 kadar evi de boşaltarak, bugün kentin hemen dışına çekildiklerini söyledi.

Filistin'de İslami Cihad örgütü, önde gelen üyelerinden İyad Savalha'nın öldürülmesine karşı misilleme yapan, Gazze Şeridi'ndeki bir Yahudi yerleşim merkezi yakınlarına yerleştirilen bir bombayı uzaktan patlatarak 1 İsrailli üstsubay çavuşu öldürdü, bir subayı yaraladı.

Başkent Tel Aviv'in 50 kilometre kuzeydoğusundaki çiftlikte, bir Yahudi yerleşim birimine düzenlenen saldırıda 5 kişi öldü. İsrail yetkilileri sayılarının birden fazla olduğunu tahmin ettikleri Filistinli'lerin dikkatle yapılan tüm aramalara rağmen tespit edilemediğini belirttiler.

İnsan hakları örgütü Btselem, İsrail Yüksek Mahkemesi'nin 18 Ağustos'ta aldığı yasak kararına rağmen, İsrail ordusunun hala operasyonlarında Filistinli sivilleri canlı kalkan olarak kullanmaya devam ettiğini bildirdi. Btselem tarafından yayınlanan raporda, İsrail askerlerinin Filistinli gerillaları yakalamak için düzenlediği operasyonlar sırasında nerede ve ne zaman canlı kalkanlar kullandığı da ayrıntılı olarak anlatıldı. Raporda sunulan bir örnekte, Batı Şeria'nın Cenin kentinde oturan Halid Kamil adlı Filistinli sivilin, 9 Kasım cumartesi günü İslami Cihadlideri İyad Savalha'nın yakalanması için düzenlenen operasyonda İsrail askerlerine yardım için zorlandığı belirtildi ve Kamil'in şu ifadelerine yer verildi: "İsrailli komutan beni arkamdan çekerek, 'içeriye girmeni istiyoruz, İyad'ı çağır ve ona dışarı çıkarsa iyi olacağını, aksi takdirde evini ve komşu evleri yıkacağımızı söyle' dedi. Yürüdüm ve açık bir yerde durdum. Karanlıktı, hiçbir şey göremiyordum. Askerlerden biri yıkık bir duvarın orda dikilmiş ve silahıyla beni hedef almıştı. İyad'a dışarı çıkması için bağırdım." Savalha, operasyon sırasında teslim olmayı reddetmiş ve 5 saat süren çatışmada öldürülmüştü. Kamil ise çatışmada zarar görmemişti. Yüksek Mahkeme'nin kararında 3 gün sonra 21 Ağustos'ta İsrail askerleri kurşun geçirmez yelek giydirdikleri Filistinli genç Nidal Daragmeh'i, bir Hamas gerillasının saklandığı eve yaklaşmaya zorlamışlardı. Daragmeh eve yaklaştığı sırada başından vurularak öldürülmüş, İsrail ordusu Filistinli gencin Hamas gerillası tarafından, Filistin kaynakları ise askerlerce öldürüldüğünü ileri sürmüşlerdi.

Yaklaşık 40 zırhlı personel taşıyıcı ve cip ile şehrin kilit noktalarına mevzilenen İsrail birlikleri şehirde baskınlara başladı. Evlere tek tek baskın yapan İsrail işgal askerleri, 41 Filistinliyi tutukladı. Tutuklanan Filistinlilerden 3'ünün İsrail ordusu tarafından uzun süredir arandığı ileri sürüldü.

Kudüs'ün Kiryat Menahem semtinde bir otobüse yönelik gerçekleştirilen intihar saldırısında 12 kişi öldü. Ölenler arasında İsrail'in İstanbul Başkonsolosluğu'nda görevli diplomat Shlomi Dayani'nin 20 yaşındaki yeğeni Dikla Zino'nun da bulunduğu açıklandı. Zino'nun babaannesinin de 8 yıl önce yine bir otobüse düzenlenen intihar saldırısında öldüğü öğrenildi. Saldırıyı Hamas örgütünün askeri kanadı İzzettin El Kassam Tugayları üstlendi. Polis, 49 kişinin yaralandığı saldırının düzenlendiği otobüste, çok sayıda öğrencinin bulunduğunu belirtti. Aralarında öğrencilerin de bulunduğu yaralılardan 7'sinin durumunun ağır olduğu kaydedildi.

Kuzeydeki Beyt Şean'da Likud Partisi seçim bürosuna saldırı düzenlendi. Saldırıda ikisi eylemci 6 İsrailli öldü. Saldırının sorumluluğunu El Akşa Şehitleri Tugayı üstlendi.

İSVEÇ: İsveç'in güneyindeki Malmö kentinde ırkçılara canice bir saldırı daha gerçekleştirildi. Kimliği belirlenemeyen maskeli 3 neonazi, 24 yaşındaki bir anarşisti bıçakla tehdit ederek kaçırdı. Otomobillerini ormanlık bir bölgede durduran ırkçılar, burada gencin sol küçük parmağını keserek ormana fırlattılar. Yarlı genç birkaç kilometre ötede serbest bırakıldı. Bu vahşetin bir "uyarı" olduğunu söyleyen ırkçıların kimlikleri hala belirlenemedi. 24 yaşındaki gencin daha önce bir çok ırkçılık ve küreselleşme karşıtı gösteriye katıldığı belirtiliyor. Genç, bir süre önce ırkçılar tarafından tehdit edildiğini belirterek polise başvurmuştu. Ama Malmö polisi, gencin güvenliğinin sağlanması için hiçbir girişimde bulunmadı. Irkçı "Nasyonal Sosyalist" partisinin internetteki sayfalarında, antifaşistlerin ve küreselleşme karşıtlarının fotoğraf ve kimlikleri yayınlanarak, bu kişiler hedef gösteriliyor. Neonaziler, bunun yanı sıra bu kişilere ilişkin ele geçirdikleri ev adresi, iş yeri ve okul gibi bilgileri de yayınlıyorlar. Parmağı kesilen gencinde ismi ve fotoğrafı bu sayfalarda yer alıyor. Irkçı ve faşist örgütler, tarihleri boyunca bu tip bir afişleme ve hedef gösterme faaliyeti yürüttüler. 1950'li yıllarca amatörce başlatılan bu afişleme çalışması, 1990'lı yıllarda profesyonelce ve kapsamlı bir şekilde yapılmaya başlandı. İsveç Başsavcısı Klas Bergenstrand, son saldırının ardından tüm savcılara bir mektup göndererek, ırkçı suçluların kabul edilemez bir seviyeye geldiğini belirtti. Bergenstrand, bu suların önlenmesi için polis ve savcıların daha kararlı davranmasını istedi. Mektupta, bu tip suçlara öncelik verilerek davaların en kısa sürede sonuçlandırılması talep ediliyor. Mektupta, ırkçı- faşist çetelere karşı alınması gereken önlemler, 14 madde de somutlaştırılmıştır. İsveç Güvenlik polisi verileri, ırkçı sebeplerle işlenen suçların son beş yıl içinde iki kat arttığını gösteriyor.

İTALYA: İtalya hükümeti insan kaçakçılarına karşı 12 Kasım'da başlatılan "Özgür Sokaklar" operasyonu çerçevesinde 1324 kişinin sınırdışı edildiğini açıkladı. İtalya İçişleri Bakanı Guiseppe Pisanu yaptığı açıklamada Nijerya, Romanya, Arnavutluk, Mısır, Nijerya ve Sri Lanka'dan ülkeye giriş yapmış 1324 kişinin charter uçak seferleriyle ülkelerine geri gönderildiğini duyurdu. Pisanu ayrıca insan kaçakçılığı ve yasadışı göçle mücadelelerinde kararlı olduklarını da sözlerine ekledi. Ancak insan hakları örgütleri Pisanu'nun açıklamalarına tepki gösterdi. Göçmenlerin ülkelerindeki baskıcı rejimlerin eline verildiğini söyleyen örgütler insan kaçakçılarıyla uğraşmasını istediler.

KENYA: İsrail hedeflerine 28 Kasım sabahı iki saldırı düzenlendi. Kenya'nın Mombasa kentinde İsrailli turistlerin rağbet ettiği ve bir İsrailli'ye ait olan Paradise Oteli'ne patlayıcı yüklü bir aracın çarpması sonucu 7 Kenyalı, 3 eylemci ve 2 İsrailli'nin öldüğü belirtildi. Otel saldırısında en az 80 kişinin de yaralandığı bildirildi. Bu saldırıdan hemen önce, yine Kenya'dan havalanan bir İsrail yolcu uçağına iki füze fırlatıldı, ancak isabet etmediği belirtildi. Patlamayla yaklaşık olarak aynı zamanda ise, yolcularını Mombasa'ya indirdikten sonra Tel Aviv'e dönmek üzere kentten kalkan Arkia şirketine ait aynı uçağa 2 füze fırlatıldı. Ancak uçak isabet almayarak rotasında devam etti.

Kenya'nın Mombasa kentinde, İsraillilere ait bir otelde düzenlenen eylemle Paradise Otelinde yeni bir ceset daha bulunduğu ve ölü sayısının 16'ya çıktığı bildirildi. Sözcü King'ori Mwangi, 16. cesedin kime ait olduğunun henüz bilinmediğini ve enkazdan başka cesetler çıkabileceğini söyledi. Diğer yandan; Kenya'nın Mombasa kentinde önceki gece bir otelde İsraillilerce düzenlenen eylemle ilgili olarak gözaltına alınanların sayısının 12'ye yükseldiği bildirildi.

KEŞMİR: Hindistan işgalindeki Cammu Keşmir eyaletinin Anantnag kentinde ayrılıkçıların bir güvenlik devriyesine el bombası attığı, saldırıda 15 kişinin yaralandığı bildirildi.

Cammu-Keşmir eyaletinde, bir karakolunda meydana gelen mayın patlaması sonucu 7 askerin öldüğü, çok sayıda askerin de yaralandığı bildirildi.

Hindistan'ın komşu Pakistan'la Cammu-Keşmir eyaletinde din çatışmaları bitmiyor. Müslüman militanlar 24 Kasım günü 150 yıllık Raghunath tapınak kompleksine baskın düzenledi. İçerde kadın ve çocuklar dahil ibadet edenler varken düzenlenen baskında aralarında askerlerinde bulunduğu en az 8 kişi hayatını yitirirken, 30'un üzerinde yaralı var. Baskının ardından Hint güvenlik güçleri tapınağı kuşatarak militanlarla çatışmaya başladı. Ranghunath'a geçen mart ayında da benzeri bir baskın düzenlenmiş ve 10 kişi hayatını yitirmişti.

Keşmir'in Hindistan'ın kontrolündeki bölümünde bir mayının patlaması sonucu 12 kişi bölgede çıkan şiddet olaylarında da 10 kişi yaşamını yitirdi. 12 kişinin ölümüne yol açan patlama Srinagar'a 75 kilometre uzaklıkta işlek bir karayolunda meydana geldi. Dağlık bölgedeki yola yerleştirilen mayının patlamasıyla askeri bir kamyon ve bir otobüs şarampole yuvarlandı. Yetkililer olayda 8 asker, 2 kadın ve 2 çocuğun yaşamını yitirdiğini, 24 kişinin de yaralandığını açıkladı.

Cammu-Keşmir Eyaleti'nde, silahlı kişilerce 2 ayrı Hindu tapınağına düzenlenen saldırılarda, 14 kişinin öldüğü, en az 48 kişinin de yaralandığı açıklandı. Polis yetkililerince yapılan açıklamada, ölenler arasında 2 gerilla ile 2 polisin de bulunduğu belirtildi.

Hindu tapınağı baskınının hemen ardından, bağımsızlık yanlısı gerillalar ile Hindistan askerleri arasında çıkan çatışmada, ilk belirlemelere göre 7 kişi öldü. Öte yandan Keşmir'in Kupwara bölgesinde terkedilmiş askeri mühimmatın yakınlarında oyun oynayan 3 çocuk, meydana gelen patlama nedeniyle öldüler.

Hindistan askerlerinin, sınırdaki Pakistan denetiminde bulunan Keşmir bölgesinde açtıkları ateş sonucu 2 Pakistanlı öldü, 11'i yaralandı. Pakistan askerlerinin, karşı ateş açtıkları, ancak Hindistan tarafından kayıp olup olmadığının bilinmediği kaydedildi.

KOLOMBİYA: Başkent Bogota'nın batısında bulunan ABD Büyükelçiliği ve Kolombiya Başsavcılığı binası yakınlarında, meydana gelen patlamada 2 kişinin yaralandığı bildirildi. Patlamanın hafif şiddette olduğu belirtildi.

Ordu güçleri ile FARC gerillaları arasında meydana gelen çatışmalarda 13 asker öldü. Gerillalar ayrıca Kolombiya'nın en büyük petrol botu hattına bombalı bir saldırı düzenledi.

38 yıldan bu yana diktatörlük güçleriyle savaşan Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri'ne (FARC) bağlı gerillaların devlet güçleriyle girdikleri çatışma sonucu 9 askerin öldüğü, 4 askerin yaralandığı bildirildi.

KONGO: Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin doğusundaki bir kentte, hükümet birliklerinin yaklaşık 100 sivili öldürdüğü açıklandı. Görgü tanıkları ve bir insan hakları örgütü tarafından yapılan açıklamalara göre, katliam, askerleri ile "Mayi Mayi" olarak bilinen hükümet yanlısı milisler arasında 10 Kasım'da çıkan çatışmanın ardından yaşandı. İnsan hakları örgütü, kentten yaklaşık 75 bin kişinin isyancıların kontrolündeki topraklarda bulunan Manano kentine doğru kaçtığını kaydetti.

MISIR: Uluslararası Af Örgütü'nün, Birleşmiş Milletler (BM) İşkenceyi Önleme Komitesine sunduğu bir raporda, Mısır hapishanelerindeki mahkumlara "yaygın ve sistematik" işkence uygulandığını ifadelerine yer verildi. Örgüt tarafından yapılan açıklamada, "Gözaltındaki herkes işkenceye uğramak tehlikesiyle yüz yüzedir" denildi ve "Örgütümüzün geçen yıllar boyunca temin ettiği bilgiler gösteriyor ki, Mısır'daki hapishanelerde yaygın ve sistematik işkence uygulanmaktadır" ifadeleri yer aldı. Açıklamada, gözaltında ölenlerin sayısının da dikkate değer ölçüde arttığı, hükümetin ise işkence ve kötü muamele vakalarıyla yeterince ilgilenmediği ifadeleri kullanıldı.

Merkezi Londra'da bulunan Uluslararası Af Örgütü (AI), Mısır cezaevlerindeki son durumu değerlendiren bir rapor yayınlayarak, tutuklulara karşı sistematik işkence yapıldığına dikkat çekti. Raporda, Uluslararası anlaşmalar ve Mısır anayasasında işkencenin yasak olması maddesinin yer almasına rağmen, ülkedeki cezaevlerinde tutsaklara karşı yoğun işkence ve şiddetin kullanıldığı belirtiliyor. Cezaevlerindeki tutsakların işkence korkusuyla yaşadığına dikkat çekilen raporda, cezaevlerindeki koşul ve işkence vakalarıyla ilgili birçok bilginin edinilemediği vurgulanıyor. Raporda, Mısır cezaevlerinde tutsaklara karşı en çok kaba dayak, göz bağlama, hakaret, elektrik verme, hücrede tecrit, ölüm tehdidi, askıya alma, aç ve susuz bırakma, aşağılama ve aşırı fiziki aktiviteye zorlama gibi işkence yöntemlerinin uygulandığı belirtiliyor. Af Örgütü raporunda, bazı tutsakların cinsel tacize maruz kaldığı da aktarılıyor.

LÜBNAN: Filistin mülteci kampı Ayn el Hilve'de, bir Filistinli yetkilinin evinin önünde bomba patladı. Bombanın, El Fetih örgütü yetkililerinden İbrahim el Şayib'in evinin giriş kısmında hasara yol açtığı, ancak saldırıda ölen ya da yaralanan olmadığı bildirildi.

NEPAL: Maocu gerillalar düzenledikleri iki ayrı saldırıda 103 polisi öldürdüler.

Ordunun ülkenin batısında Maocu gerillaların saklandığı bir sığınağa düzenlediği operasyonda 50 kadar gerilla öldürüldü.

NİJERYA: Lagos kenti havalimanının kargo bölümünde meydana gelen patlamada çok sayıda kişinin öldüğü sanılıyor. Patlamanın nedeni hakkında henüz bilgi verilmedi.

Dünya güzellik yarışmasını protesto eden Müslümanlara tepki için Peygambere "Hz. Muhammed yaşasaydı güzellerden birini karısı olarak seçerdi." şeklinde hakaret eden bir gazetenin editörü, Hıristiyan-Müslüman çatışmasını başlattı. 105 kişi öldü, 500 kişi yaralandı.

Bir gazetede ülkede düzenlenecek güzellik yarışmasıyla ilgili yayımlanan makalenin ardından Kaduna kentinde Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında çıkan çatışmalarda ölenlerin sayısının 215 olduğu bildirildi.

PAKİSTAN: Güneydeki Haydarbad kentinde bir otobüste meydana gelen patlamada 2 kişi ölürken 9 kişi de yaralandı. Bombanın Haydarbad'dan Kotri kasabasına gitmeye hazırlanan otobüsün koltuklarından birine yerleştirildiği bildirildi.

Terörle mücadele yasasında yapılan değişiklikle polise bir şüpheliyi hiçbir suçlama olmadan bir yıla kadar gözaltında tutma yetkisi verildi. Değişiklikle daha önce 1 ay olan gözaltı süresinin uzatılmasının yanı sıra polise, şüphelilerin yakınlarının malvarlıkları ve banka hesaplarını inceleme imkanı tanıdığı da belirtildi. Yasa değişikliği, ülkede insan hakları örgütlerinin ağır eleştirilerine hedef oldu.

RUSYA: Moskova'daki kanlı baskının ardından Çeçenlere karşı küresel savaş başlatıldı. Rus ordusuna bağlı birlikler, Çeçenistan-İnguşetya sınırındaki Çeçen mülteci kampını kuşatma altına aldılar. Çeçen siviller, Rusların katliam ve de geniş çaplı tutuklama kampanyasına girmesinden endişe ederken, Rus yetkililer, kuşatmanın savaşçı aramak için yapıldığını öne sürdüler. Çeçenistan'ın başkenti Grozni'nin Staropromyslovsky bölgesinde çıkan çatışmada 3 Çeçen savaşçının öldürüldüğü bildirildi.

Gazlı rehine operasyonunun ardından, 300 rehine hastanelerde ölümle pençeleşirken, Uluslararası Af Örgütü Rusya'da insan hakları ihlallerinin had safhada olduğunu açıkladı. Moskova'da açıkladığı 102 sayfalık raporda özellikle Çeçenistan'da insan hakları suçlarının işlendiği gözler önünde serildi. Raporda, büyük çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu 300 bin kişinin Rus katliamından kaçmak için yerlerini, yurtlarını terk ettikleri belirtilerek, 2002 yılı ortaları itibariyle 160 bin kişinin İnguşetya'da olmak üzere zor ve çetin şartlarda hayatlarını idame ettirmeye çalıştıkları belirtildi. Raporda, Rus kuvvetleri tarafından, Çeçenistan'dan İnguşetya'ya giden sivil konvoylara yapılan kimlik kontrolleri ya da yerleşim bölgelerine yapılan ve adına 'temizlik' denilen askeri baskınlar sırasında gruplar halinde keyfi gözaltıların olduğu, baskınlar sırasında sivil halka yönelik yaygın insan hakları ihlalleri gerçekleştirildiği kaydedildi. Kadın ve çocuklar dahil, sivillerin kaçırıldığı, tecavüz ve diğer işkence biçimlerine maruz kaldıkları tespit edilen raporda, bazı askeri birimlerin, baskınlar sırasında araçlarındaki plakaları ve diğer tanımlayıcı bilgilerin üzerini kapattığı bildirildi. Rapor, Rusya'daki hapishanelerde sistemli bir işkence uygulandığını ortaya çıkardı. Rapora göre, Rusya hapishanelerinde halen 1 milyonun üzerinde tutuklu bulunuyor. Bu tutuklulardan 17 bin tanesi çocuk. Basit suçlardan hapse atılan bu çocuklar da işkenceye tabi tutuluyor. Çocuk yaştaki mahkumlar büyük mahkumlarla birlikte çok zor şartlar altında yaşamaya mecbur ediliyor. Raporda, Rusya'da tutuklu kadınların tecavüze uğradıkları veya işkenceden geçirildikleri belirtiliyor. 114 bin kadın ev içi şiddete maruz bırakılarak yakınları tarafından şiddete maruz bırakıldığı, sakat bırakıldığı veya öldürüldüğünün açıklandığı raporda, onbinlerce kadın mahkumun da işkence ve tecavüz mağduru olduğu açıklanıyor. Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri İrene Khan, Çeçenler tarafından basılan tiyatroda yaşananların Rusya'ya "sıradan insanların insan haklarına nasıl bariz bir biçimde saygısızlık edildiğini gösteren bir örnek" olduğunu kaydetti. İrene Khan tarafından yapılan yazılı açıklamada, "Bugün Rusya'da tehlikeli bir insan hakları döngüsü var. Eğer Başkan Putin, Rusya'nın rolünü küresel bir aktör olarak yaymak istiyorsa, buna, Rusya'da herkes için gerçek adalet ve hakları vermekle başlamalıdır. Putin, Rus toplumunun içine sızmış olan adaletin reddiyle yüzleşmekten kaçınmak için 'terörle savaş' mazeretini kullanmamalıdır" dedi.

Rusya parlamentosunun alt katında Duma, "anti terör" operasyonlarıyla ilgili haberlere önemli yasaklamalar getiren bir yasa ekini oylayarak kabul etti. Anti terör operasyonlarıyla ilgili haberlere kısıtlama öngören yasaya yapılan ek, "operasyonu engelleyici, insanların sağlığını ve hayatını tehlikeye sokacak haberler yapılmayacağı" hükmünü içeriyor. Ek ayrıca, "bu tür operasyonlara karşı olan insanların veya operasyonlara karşı direniş çağrısı yapan kişilerin görüşlerinin yayımlanamamasını" da öngörüyor. "Operasyon karargahındaki kişilerin sahip olduğu bilgilerin, bu kişiler izin vermediği sürece yayımlanamamasını" da kapsayan yasa eki, onay için parlamentonun üst kanadı Federasyon Konseyi'ne gönderildi. Ek, Federasyon Konseyi'nin ardından Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından da onaylanınca yürürlüğe girecek. Son rehine "kurtarma" operasyonu, Rus basınından önemli eleştiriler almıştı.

Rus hükümeti, başkent Moskova'daki rehin alma eylemini yeni ve daha saldırgan bir "güvenlik konsepti" için gerekçe yaptı. Devlet Başkanı Vladimir Putin'in direktifi doğrultusunda hazırlanmaya başlanan yeni Ulusal Güvenlik Doktrini, ABD'nin benzer girişimlerine bir yanıt niteliği taşıyor. Doktrinde, "terörist tehdit nereden gelirse gelsin, erken aşamada etkisiz hale getirilecek" ilkesi yer almakta. Bu ilke, ABD'nin "önsaldırı doktrini"ni anımsatıyor. Putin başkanlığındaki Rusya Güvenlik Konseyi'nin Sekreter Yardımcısı Oleg Çernov, yaptığı açıklamada, "Terörizm ve kitle imha silahlarının yayılması, Rusya ulusal güvenliğine yönelik bir numaralı tehditler olarak belirlenecek" dedi. "Teröristlerin evlerimizi ele geçirmelerini beklemeyeceğiz. Terörist şebeke, düşünebildiğimizden de daha geniş ve yaygın hale geliyor. Yeni bir terörist saldırı olursa bizi kimse affetmez" diyen Çernov, "Terörizm, bu ülkeye yapılmış açık bir saldırıdan farksızdır. Eğer Moskova bölgesindeki bir nükleer tesise yarın ya da öbür gün saldırı olacağı istihbaratını alırsak, bu konunun basında tartışılmaya başlanmasını veya Parlamento'da oylanmasını beklememiz anlamsız olur. Terörist saldırıyı, nereden gelirse gelsin, erken aşamasında etkisiz hale getirmeye hazır olmalıyız" diye konuştu. Devlet Başkanı Putin, daha önceki bir açıklamasında, "Eğer teröristler bize karşı kitle imha silahları kullanmaya kalkışırsa onlar, her nerede olurlarsa olsunlar aynı şekilde yanıt vereceğiz. Silahlı kuvvetlerin yapılanması buna göre yeniden düzenlenecek" diye konuşmuştu.

Rus insan hakları temsilcisi Oleg Mironov, tiyatro basan Çeçenlerin "Çeçenistan'daki savaşın kurbanları" olduklarını söyledi. Moskova'da basın toplantısı yapan, devlet başkanlığına bağlı olmakla birlikte bağımsız olarak çalışan insan hakları komitesinde görevli Mironov, Kremlin'e Çeçen sorununun çözümü için diyalog çağrısında bulundu. "Çeçen savaşı sürdükçe Rusya'nın hiçbir bölgesi saldırılarından uzak kalamaz" diyen temsilci. Kremlin yönetiminin Çeçen lideri Aslan Mashadov'la masaya oturmasını istedi. Mironov, güvenlik güçlerini de eleştirdiği konuşmasında, "Onların görevi, baskın yapmaktan ziyade terör eylemlerini önlemek olmalı" dedi.

Medyanın yayınlarına sınırlama getiren yeni yasa Devlet Başkanı Vladimir Putin'in imzasını beklerken, polis baskınıyla bilgisayar kayıtlarına el konan Versiya gazetesinin yazı işleri müdürü "Yarınki yayınımızda Çeçenlerin tiyatro baskınına dört sayfa ayırmıştık" dedi. Yazı İşleri Müdürü Rustam Arifanov, polislerin, yarınki (bugün bayilerde olacak gazetenin) yayını engellemek amacıyla bilgisayarlara ve baskıya hazır sayfaları içeren verilere el koyduklarını söyledi. Polisin, baskının gerekçesini, "Mayıs ayında yayınlanan Rusya'nın gizli tesisleri ile ilgili bir haber" olarak açıklandığını belirten Arifanov, "Aradan uzun zaman geçmiş ve nedense bu konuyu bugün hatırlatmışlar" diye konuştu. Parlamentoda oyalanarak kabul edilen yasa değişiklikleri imzalanmak üzere Devlet Başkanı Vladimir Putin'e gönderdi. Sivil toplum kuruluşları ve gazeteciler ise yeni yasaların, Rus halkının Çeçenlere karşı düzenlenen operasyonlar hakkında yeterli bilgi almasını engelleyeceği görüşünde.

Başkent Moskova'da silahlı Çeçenlerin tiyatrodaki eyleminin ardından düzenlenen "kurtarma" operasyonundan sonra hastaneye kaldırılan rehinlerden birinin daha öldüğü, ölü sayısının 120'ye yükseldiği bildirildi. İnterfaks ajansı, hastanedeki kadınlardan birinin kalp yetmezliğinden öldüğünü, halen 4'ü çocuk 148 rehinenin tedavisini sürdüğünü belirtti.

Rusya'daki önde gele insan hakları savunucuları ve örgütleri, Moskova'daki rehin alma eylemi sırasında güvenlik güçlerinin sergilediği tutumun demokratik ülkelerin liderlerince kınanması çağrısı yaptı. Aralarında milletvekili Sergey Kovalyov, İnsan Hareketi Başkanı Lev Ponomaryov, Andrey Sahadov Vakfı'nın da bulunduğu toplam 10 imzacı tarafından yayımlanan bildiri, "Terörizm ile Mücadele, Kitlesel Öldürmeyi Aklamaz" başlığını taşıyor. Bildiride, "Moskova'da bu terör eylemi, Rusya yönetiminin Çeçenistan'da 1994 yılından beri uyguladığı canice siyasetin bir sonucudur" denildi. Hem rehin alma eyleminin, hem de güvenlik güçlerinin kurtarma operasyonu sırasındaki tutumunun kabul edilemeyeceğinin vurgulandığı bildiride, "yetkililer, olayların başından beri kamuoyuna yalan bilgiler aktardılar. Operasyon sırasında da insanlık dışı bir sertlik uyguladılar. Demokratik ülkelerin liderlerini, bu olaydaki sert insan hakları ihlallerini kınamaya çağırıyoruz" denildi. Yetkililerin olaylarla ilgili başından beri sansür uyguladıklarının kaydedildiği bildiride, "Kurtarma operasyonu, Çeçenlerin bir faaliyetinin neticesinde başlamadı. Rehinler öldürülmeye başlanmamıştı" denildi. Güvenlik güçleri, "rehineleri öldürmeye başladılar, harekete geçmek zorunda kaldık" açıklaması yapmıştı. Bildiride, Devlet Başkanı Vladimir Putin'in, Çeçenistan'da savaşın bitirilmesi ve Aslan Mashadov ile barış görüşmelerine oturulması için bir an önce adım atmaya başlaması çağrısı da yapıldı. Bildiriyi yayımlayan insan hakları kuruluşları, 9-10 Kasım'da Moskova'da, "Çeçenistan'daki savaşa son verilmesi ve barışın kurulması" konulu konferans düzenleyecekler. Rusya, teröristlerin artık, mali ve ideolojik destekçileri de dahil olmak üzere nerde olursa olsunlar, gelişmiş silahlarla vuracaklarını açıkladı.

Başkent Moskova'da silahlı Çeçenler tarafından tiyatro binasında rehin alınanlardan 128'inin öldüğü bildirildi. Moskova Savcılığı tarafından yayınlanan son açıklamaya dayanan haberde, rehinelerden 8'i yabancı uyruklu 120'si Rus olmak üzere toplam 128'inin öldüğünü belirtildi. Haberde, 5 rehinenin Çeçen teröristler tarafından kurşunlanarak öldürüldüğü, 4 kişinin ise kimliğinin şu ana kadar tespit edilemediği kaydedildi.

Bir gazetecinin, tiyatro basıp seyircileri rehin alan Çeçen kadın eylemcilerinin hepsinin kocalarının Rusya tarafından Çeçenistan da öldürülmüş olduğunu hatırlatması üzerine Vladimir Lukine, "Amerika Birleşik Devletleri de Afganistan'da istediği yeni silahları denedi ve çok kadını dul bıraktı" dedi.

Başkent Moskova'da geçen ay düzenlenen tiyatro baskınının ardından Rus güçlerince gözaltına alınan Çeçen rehinenin, 10 gün tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldığı bildirildi. Baskını düzenleyen silahlı Çeçenlerle işbirliği yaptığından kuşkulanılan ve bu yüzden gözaltına alınan Yahia Nesserkhoyeva'nın avukatı Stanislav Markelov, yüzlerce rehinenin kurtarılması için düzenlenen operasyonun ardından gözaltına alınan müvekkilini "terörist" olarak tanıtan Rus Jizn gazetesi hakkında dava açabileceklerini söyledi.

Moskova'da 9'u sivil 13 kişinin cesedi bulundu. Bu kişilerden 6'sının başından vurularak öldürüldüğü belirlendi. İki sivilin cesedi Caharkale'de, biri Stariye Atagi köyünde, 3 ceset ise Caharkale yakınlarındaki Karpinsky köyünde bulundu. Cesetleri bulunan bu kişilerin hepsinin başından vurularak öldürüldükleri belirtildi. Intefax ajansının haberine göre, bir yaşlı çift ve oğulları da Caharkale'nin Kirov bölgesinde ölü bulundu. Öte yandan, 3 Çeçen savaşçının da mayın patlaması sonucu şehit oldukları bildirildi. Caharkale'nin güneybatısındaki Urus Martan bölgesindeki karakolda görev yapan bir polisin de kimliği belirsiz bir kişi tarafından vurularak öldürüldüğü kaydedildi.

Başkent Moskova'nın dışında bulunan Roşali adlı yerleşim biriminde Tatarlar'a ait bir camiyi iftar sonrasında basan içkili Rus gençler, 75 yaşındaki din adamını dövdüler. Yaralanan 75 yaşındaki din adamı İshat Fatahuddinov hastaneye kaldırıldı.

SOMALİ: Yemen sahillerine ulaşmak amacıyla yola çıkan teknedeki Etiyopya ve Somalili 60 kaçak göçmenin Aden Körfezi'nde kaybolduğu bildirildi. Cibuti'deki Fransız askeri kaynakları, aynı teknedeki 93 yolcunun Aden Körfezi ve Hint Okyanusu'nda terörle mücadele amacıyla devriye gezen İspanyol gemisince kurtarıldığını, güvenlik görevlileri geldiğinde ölen 3 kişinin cesetlerinin hala teknede bulunduğunu gördüklerini belirtti. Somali'nin en büyük kenti Bossaso'dan 150 kaçakla ayrılan ve motoru arızalandıktan sonra 10 gün kadar açık denizde sürüklenen teknede 150'den fazla kişinin bulunduğu belirtiliyor.

TANZANYA: Yaklaşık 120 mahkumun konulduğu küçük bir hapishane hücresinde, 16 mahkumun havasızlıktan boğularak öldüğü kaydedildi. Polis, Tanzanya'nın orta kesimlerindeki Mbeya kentinin uzak bir köyünde bulunan cezaevinde meydana gelen olayı doğrularken, kesin ölü sayısının henüz tespit edilemediğini açıkladı. En fazla 30 mahkumun sığabileceği belirtilen bir hücreye sıkıştırılan 120 mahkumdan 16'sının havasızlıktan boğularak öldüğü, 7'sinin durumununsa ağır olduğu öğrenildi. Can çekişen mahkumların çığlıklarının, gardiyanlar tarafından dikkate alınmadığı da ortaya çıktı.

ÜRDÜN: Maan kentinde, dindar gruplara karşı operasyon düzenleyen Kraliyet kuvvetleri ile yüzlerce genç arasında şiddetli çatışmalar yaşandığı bildirildi. Olaylarda; 1'i polis 2 kişi öldü, çok sayıda kişinin de yaralandığı bildiriliyor.

ABD'li diplomat Laurence Foley'in öldürülmesinin ardından başlayan İslamcılara gözaltı furyasının gelip dayandığı Maan kentinde, halkın arananları teslim etmemesi üzerine, savaş alanına döndü. İslamcılarla güvenlik güçleri arasında devam eden çatışmalarda resmi açıklamalara göre bir polis ve üç militan öldü. İkisi gazeteci ve en az beşi yabancı uyruklu olan 25 kişi tutuklandı. Yaralanan 20'den fazla kişinin yarısı polis. Kent sakinleri ise beş kişinin öldüğünü, bunların dördünün kentin önde gelen ailelerinden, birinin ise polis olduğunu söylüyor. 100 bin nüfuslu Maan'a zırhlı araçlar eşliğinde giren binlerce asker ve polis, Ebu Sayyaf kod adlı Muhammed el Çelebi'nin liderliğinde beş kişilik bir grubun teslim olmasını istedi. Grup, Maan'da sık sık Irak'a destek için isyan çıkaran 'Takfir val Hicra' örgütünün üyesi olmakla suçlanıyor.

Dindar halkın yoğun olduğu Maan kentinde, güvenlik güçlerinin halka açtığı ateş sonucu 2 Ürdünlü öldü. Görgü tanıkları, başkent Amman'ın 250 kilometre güneyindeki Maan kentinde güvenlik güçlerinin yaygınlaştırdığı operasyonlarda çok sayıda kişinin de yaralandığı belirterek, operasyonların Ebu Seyyaf olarak bilinen müteddeyin yaşantısı ile tanınan lider Muhammed Celebi'nin 12 yaşındaki oğlunun tutuklanma girişimi ile başladığını söylediler. Maan kentinde, Kasım ayın ortalarında dindar halka karşı operasyon düzenleyen güvelik kuvvetleri ile gösteri yapmak isteyen binlerce genç arasında tartışmalar yaşanmış, polisler halkın içinden en az 7 kişiyi öldürdüğü, onlarca kişiyi de yaraladığı bildirilmişti.

YEMEN: Bir araçta meydana gelen, El Kaide üyesi olduğu öne sürülen 6 kişinin öldüğü patlamanın nedeninin ABD'nin düzenlediği füze saldırısı olduğu açıklandı. Adının açıklanmasını istemeyen bir Amerikalı yetkili, saldırının Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) tarafından düzenlendiğini söyledi.

Yemen sahillerine ulaşmak amacıyla yola çıkan teknedeki Etiyopya ve Somalili 60 göçmen, Aden Körfezi'nde kayboldu. Cibuti'deki Fransız kaynakları, aynı teknede 93 yolcunun 27 Kasım günü Aden Körfezi ve Hint Okyanusu'nda devriye gezen İspanyol gemisince kurtarıldığını belirtti.

KÜLTÜREL HAKLAR

23 Ekim'de Mersin Yenişehir beldesine bağlı Fuat Moral Mahallesi'nde yapılan düğünde Kürtçe şarkı söyleyen müzisyen Devran Salış ve Kürtçe şarkıya izin veren düğün sahibi Sıddık Aydın tutuklandı. Salış ve Aydın, "yasadışı örgütü övücü nitelikte şarkı söyleyerek bölücülük yaptıkları ve PKK üyesi oldukları" iddiasıyla tutuklanarak cezaevine konuldu.

Kürtçe'nin seçmeli dersler kapsamına alınması için dilekçe veren, verdikleri için disiplin cezasına çarptırılan 171 öğrencinin Van İdare Mahkemesi2nde yürütmenin durdurulması talebiyle açtıkları dava sonuçlandı. Van İdare Mahkemesi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörlüğü tarafından verilen disiplin cezalarına ilişkin kararı iptal etti.

İkiz çocuklarına Baver ve Xebat ismi koyan baba Zeki Geriş ile 3 aylık bebeğine Şiyar adı koyan anne Filiz Coşkun hakkında, Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde isim iptal davası açıldı. Diyarbakır'da, dört buçuk aylık çocuğuna "Ahmed" ismi vermek isteyen Veli Aydıner'in talebi de reddedildi.

Korsan kaset satımlarının yaygın olduğu Van'da, Türkçe korsan kasetler ile yasal Kürtçe kasetlere el konulduğu bildirildi. Cumhuriyet Caddesi üzerinde yıllardır kasetçilik yapan Hacı Öztünç, "Bizimle sürekli muhatap olan Güvenlik Şubesi polisleri, korsan kaset konusunda çok duyarlı. Türkçe kasetlerin korsanlarını sattığımızda hemen ceza kesiliyor. Korsan olmayan Kürtçe kasetlere ise yasak olduğu gerekçesiyle el konuluyor. Şimdiye kadar orijinal olan 500'e yakın Kürtçe kasetim polisler tarafından kırıldı" dedi.

Şırnak'ta "bölücülük propagandası yapan Kürtçe kaset dinledikleri" iddiasıyla hakim karşısına çıkan 3 kişi beraat etti. 5 Eylül 2002 tarihinde kendi dükkanlarında kaset dinledikleri için tutuklanan ve haklarında PKK-KADEK'e yardım yataklıktan dava açılan Haydar Çevik, Abdi Çevik ve Abdülkerim Yorgun adlı esnaflar, çıkarıldıkları Diyarbakır 1 Nolu DGM'de beraat ettiler.

Anadilde eğitim talebiyle dilekçe verdikleri için "PKK-KADEK'e yardım-yataklık" suçlamasıyla yargılanan Mahiser Başkur ve Herdem Yılmaz beraat etti. İstanbul 4 Nolu DGM'de görülen duruşmada tutuksuz olarak yargılanan Başkur ve Yılmaz hazır bulundu. Türkçe bilmedikleri için Kürtçe tercüman aracılığıyla savunma yapan Başkur ve Yılma, çocuklarının anadilde eğitim görmesi amacıyla dilekçe verdiklerini belirterek, "Günlük izlediğimiz televizyonlardan hiçbir şey anlamıyoruz, biz kendi anadilimizde televizyon izlemek istiyoruz, onun içinde dilekçe verdik" dediler. Avukat İlhami Sayan'ın beraat istediği davada DGM Başsavcısının da sanıkların herhangi bir örgütle bağlantısının tespit edilemediğini belirtmesi üzerine mahkeme heyeti beraat kararı verdi.

İstanbul Üniversitesi'nde (İÜ) "Kürtçe Okuma Masası" açtığı gerekçesiyle okuldan uzaklaştırılan Ruken Buket Işık'ın "kararın iptali ve yürütmenin durdurulması" istemiyle yaptığı itirazı değerlendiren İdare Mahkemesi, sadece İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ndeki ifadelerin esas alınmasını ve başka delillere yer verilmemesini hukuka aykırı bularak kararı durdurdu.

Kongre salonunda Kürtçe anadil talebini dile getiren döviz astıkları gerekçesiyle haklarında "PKK'ya yardım yataklıktan" dava açılan ve sürgüne gönderilen Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Van Şubesi'nin 7 yöneticisinin yaptığı itirazı değerlendiren Van Bölge İdare Mahkemesi, sendikacıların yürütmeyi durdurma istemini yerinde bularak sürgün kararını bozdu.

Kürtçe'nin seçmeli ders olarak talebinde bulunan velilerin dilekçe başvurularını organize ettikleri iddiasıyla hakim karşısına çıkan HADEP'li yöneticilerin, Adana 1 No'lu DGM'de görülen davası, dosyanın incelenmesi için ileri bir tarihe ertelendi.

Ümraniye'de Savaş Kütüz isimli bir kişi, cep telefonundan çektiği Kürtçe mesajda KADEK'in propagandasını yaptığı gerekçesiyle gözaltına alındı.

Anadilde eğitim talebiyle dilekçe verdikleri için "PKK-KADEK'e yardım-yataklık" suçlamasıyla İstanbul 4 No'lu DGM'de yargılanan Mahiser Başkur ve Herdem Yılmaz beraat etti.

Eğitim-Sen Van eski Şube Başkanı Hasan Çiftçi hakkında, Ocak ayında Medya TV'ye anadilde eğitime ilişkin konuştuğu için açılan dava Van 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü. TCK'nin 312/1 maddesi uyarınca, "Suç sayılan bir fiili övdüğü" ileri sürülen ve 6 aydan 2 yıla kadar hapsi istenen Çiftçi katılırken, Avukatı Osman Tellioğlu, "AB Uyum Yasaları çerçevesinde, anadilde eğitim yaslaşmıştır. Müvekkilim suç içermeyen bir açıklama yaptığı halde yargılanmaktadır. Bu nedenle beraatını talep ediyorum" dedi. Mahkeme, Çiftçi'nin yaptığı konuşmayı içeren kasetinin çözülmesi için duruşmayı erteledi.

Diyarbakır Hazro Lisesi'nde okuyan bir öğrenci, okulda Kürtçe konuştuğu gerekçesiyle gözaltına alınarak silahla tehdit edildi. Çocuğunu döven öğretmenle tartışan baba ise 18 gün cezaevinde kaldı. Babanın suç duyurusu üzerine, öğrenciyi tehdit eden polisler hakim karşısına çıktı. DİHA muhabirinin edindiği bilgiye göre, yaşananlardan etkilenen öğrenci psikolojik tedavi görüyor.

Konya'nın Cihanbeyli Nüfus Müdürlüğü, çocuklarına Türkçe dışında isim koyan 15 aileye dava açtı. Davaya bakan Asliye Hukuk Mahkemesi, ailelere gönderdiği tebligatta, dava konusu olan isimlerin değiştirilmesini istedi. Değiştirilmesi talep edilen isimler arasında Kürtçe, İngilizce ve Rusça isimler bulunuyor. Haklarında dava açılan aileler ve değiştirilmesi talep edilen isimler şöyle: Dilek Biçer-Baret, Metin Çolak-Zana, İzet Yüksel-Avaşin, Reşat Mehmet Kaya-Rohan, Mehmet Bilen-Eray Nikolaj, Ömer Çelik-Berfin, Özlem Sağıcı-Ammer, İsmet Özdem-Bese, Reşat Mehmet Kaya-Rojda, Cevdet Kara-Azad Serbılınd, Hasan Baran-Bedirhan Anatoli, Hayri Önder-Ronay, Cengiz Yıldırım-Dennis, Nurettin Taşkın-Canbek Delali, Ömer Savran-Julia, Hatice Akkoyun-Jiyan.

DEHAP Muş Milletvekili adayı Abdulkerim Bingöl hakkında, Medya TV'ye yaptığı bir konuşmada kullandığı "15 yıllık savaş" ifadesinden dolayı soruşturma başlatıldı. Bingöl, 26 Ekim'de Medya TV'nin Kürtçe yayınlanan Rojev programında yaptığı konuşma nedeniyle hakkında açılan soruşturma kapsamında Muş Nöbetçi Cumhuriyet Savcılığı'na ifade verdi. Türkiye'de Kürt sorununun var olduğunu, 15 yıllık savaşın yaşandığını vurgulanan konuşmada "örgütü överek, bölücülük propagandası yaptığı" ileri sürülen Bingöl, savcılıkta suçlamaları reddetti. Bingöl, yaşanan çatışmayı savaş olarak nitelendirdiklerini, Kürt sorununun ülkenin bir gerçeği olduğunu, bunun da partilerinin programında da yer aldığını ifade etti. İfadesi alındıktan sonra serbest bırakılan Bingöl, soruşturmanın takipsizlikle sonuçlanmasını beklediğini kaydetti.

Mardin'in Nusaybin ilçesinde 'Meşaleli yürüyüş yaparak Kürtçe eğitim talebinde bulundukları' iddiasıyla tutuklanan 7 kişi, 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı. Diyarbakır 1 No'lu DGM'de görülen duruşmaya tutuklu yargılanan 7 sanık ile avukatları Muharrem Erbey katıldı. Erbey, olayın gece yaşandığını belirterek, "Polisler olaya müdahale etmeden 100 metre öteden havaya ateş etmeye başlamışlardı. Olay yerine gelindiğinde herkesi copla dövmeye başlamıştır". dedi. Kürtçe eğitim talebiyle verilen dilekçeler sebebiyle açılan davaların AB uyum yasaları çerçevesinde beraatla sonuçlandığına dikkat çeken Erbey, beraat talebinde bulundu. Mahkeme, KADEK'e yardım ve yataklık ettikleri gerekçesiyle Mehmet Atay, Faris Aslan, Süleyman Aslan, Hüseyin Pekbay, Adnan Ağırman A. Vahap Abdanır ve Nadir Duran'ı 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırdı. Avukat Erbey, kararı Yargıtay'da temyiz edeceklerini belirterek, "Yargıtay'ın kararı bozacağını umuyorum." dedi. 13 Şubat 2002'de Nusaybin'de 'Meşaleli yürüyüş yaparak Kürtçe eğitim talebinde bulundukları' gerekçesiyle 10 kişi gözaltına alınmış, bunlardan 7'si cezaevine konulmuştu.

KESK müzik grubunda yer alan Bendiwelat Eminoğlu, Sertaç Demirel, Sedat Balibey, Zahide Petekbaşı ve Ramazan Demir adlı öğretmenler Milli Eğitim Bakanlığı tarafından memurluktan men edildiler. Yüksek Disiplin Kurulu'nda görülen idari soruşturma sonucunda men cezası alan öğretmenlere gösterilen gerekçe ise, 2 Şubat 2002 tarihinde yapılan Eğitim-Sen Diyarbakır Şube Kongresi'nde söyledikleri Kürtçe şarkılar.

Mersin Nüfus Müdürlüğü, yeni doğan kız çocuğuna 'Jelya' ismi vermek isteyen Mehmet Emin Aydın'ın talebini "Türkçe değil" diyerek geri çevirdi.

Okullarda çocuklarına Kürtçe eğitim verilmesi talebiyle İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne dilekçe veren ve bu nedenle "PKK/KADEK'e yardım yataklık" suçlamasıyla yargılanan 15 öğrenci velisinden tutuklu olarak yargılanan Yusuf İlhan, tahliye edildi.

Ümraniye İlçe Kaymakamlığı ve Avcılar İlçe Eğitim Müdürlüğü'ne dilekçe ile başvurarak Kürtçe eğitim talebinde bulundukları için "PKK'ye yardım ve yataklıktan" yargılanan 22 kişi beraat etti. DGM Cumhuriyet Savcısı İsa Dalgıç esas hakkındaki mütalaasında, "PKK/KADEK'e yardım ve yataklık etmek" suçundan 22 sanık hakkında kamu davası açıldığını belirterek, toplanan deliller ışığında sanıkların işlediği suçun PKK'nın 7. Kongresi, 6. Ulusal Konferansında alınan kararları yaşama geçirme amacıyla gerçekleşmediğini söyledi.

SİYASİ YASAKLAR

Seçim çalışmalarını yürütürken saldırıya uğrayan İstanbul 3. Bölge Bağımsız Milletvekili adayı Müslüm Turfan, saldırı sonucu Murat Elverişli arkadaşlarının ağır şekilde bacağından yaralandığını bir arkadaşlarının ise gözaltına alındığını belirtti.

DEHAP aracına kimliği belirsiz kişilerce saldırıda bulunuldu. Balat'ta meydana gelen silahlı saldırıda araçta maddi hasar meydana gelirken, şans eseri ölen ya da yaralanan olmadı.

DEHAP Fatih İlçe Başkanlığı'na ait seçim minibüsü, MHP seçim minibüsünde bulunan bir grup tarafından silahlı saldırıya uğradı. Akşam saatlerinde meydana gelen saldırıda, araçta bulunan Hüseyin Meçhul adlı DEHAP'lı ayağından yaralanırken, çapraz ateş altında kalan araca 8 kurşun isabet etti.

Gökçeada'da DEHAP seçim aracını kullanan şoför Hayrettin Bayar ile DEHAP mitiginde kürsü platformu olarak kullanılan kamyonetin sahibi Mehmet Güzel, "Seçim Kanunu'na muhalefet ettikleri" gerekçesiyle gözaltına alındı.

Samsun'un Atakum beldesinde MHP'li bir grup, DEHAP'ın afişleme çalışmasını yapan gençlere saldırdı. MHP'ye ait ses arabasını gençlerin üzerine sürdükten sonra DEHAP'lılara saldıran MHP'lilerin afişleme malzemelerini gasp ettiği öğrenildi.

Ak Parti Sakarya Teşkilatı'nın seçim bürosu yaklaşık 20 kişilik bir gurubun saldırısına uğradı. Saldırganlar seçim bürosunun camlarını kırdıktan sonra içerde bulunan Ak Parti'de görevli 3 kişiyi dövdü. Dövülenlerin birinin parmağının kırıldığı, diğer 2 kişinin ise hastanede ayakta tedavilerinin yapılmasının ardından taburcu edildikleri öğrenildi. Maltepe'de ise, YTP'nin seçim irtibat bürosuna atılan molotofkokteyli küçük çapta maddi hasara yol açtı.

20 Ekim:Yurt Partisi İstanbul Kağıthane İlçe Başkanı Emin Mollaibrahimoğlu taşlı saldırıya uğradı. 26 Ekim:Gültepe'de DEHAP seçim minibüsüne düzenlenen silahlı saldırıda Mehmet Ali Kaya ayağından yaralandı. 29 Ekim:Bir DEHAP'lı Bodrum'da üç kişinin saldırısına uğrayarak yaralandı. 30 Ekim: Hatay'ın Belen ilçesinde mitingden dönen DEHAP'lı partilerin, MHP seçim bürosu önünde bekleyenlerin sözlü sataşmada bulunmaları üzerine çıkan kavgada DEHAP'lı 6 kişi yaralandı. 1 Kasım: Sultanbeyli'de, AK Parti'nin afişlerini yapıştıran bir gurup ile bu sırada çevrede bulunan alkollü bazı kişiler arasında tartışma çıktı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine, afiş yapıştıran guruptan Emir Carlı (37), kafasına aldığı darbeler sonucu yaşamını yitirdi. 5 Ekim: Elazığ'ın Yurtbaşı beldesindeki DEHAP seçim bürosuna tabancayla ateş açıldı. 8 Ekim: DEHAP'ın Kağıthane'deki seçim bürosuna molotofkokteyli atıldı. 17 Ekim: YTP Maltepe seçim bürosuna, molotofkokteyli saldırı düzenlendi. 30 Ekim: Genç Parti'nin Bahçelievler'deki Seçim İrtibat Bürosuna molotofkokteyli saldırı yapıldı. 31 Ekim: Fatih ilçesinde DEHAP'ın aracı silahlı saldırıya uğradı.

Siirt'in Eruh, Şirvan ve Kurtalan ilçelerine bağlı köylerde, köylülerin DEHAP'a oy vermemeleri yönünde tehdit edildiklerini belirtildi. Siirt'in Eruh ilçesinde sandık başında görev yapan DEHAP'lı Kasım Yılmaz ve Hüseyin Oktayı, korucuların saldırısı sonucu yaralandı.

Elazığ'ın Maden ilçesine bağlı Akboğa köyüne DEHAP müşahitlerinin sokulmadığı bildirildi.

Konya'da Akşemsettin ve İstiklal ilköğretim okullarında DEHAP adına seçimleri izlemekle görevlendirilen müşahitler, sandık alanı dışına çıkartıldı.

Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesinde sandık başlarında görevli 17 DEHAP'lı müşahit gözaltına alındı. Doğubeyazıt'ta DEHAP'lı gezici müşahitler Sabiha Savaş, Şefika Gürhan, Fatma Karadağ, Fatma Tunç, Fatma Karakuş, Ahmet Kahraman, Perihan Savaş, Naife Demir, Feridun Üstimen, Derya Çakal ve ismi öğrenilemeyen 3 kişinin; Ağrı merkezde de Nasir Barış, Serdar Kutay ve isimleri öğrenilemeyen 2 kişinin gerekçe gösterilmeksizin gözaltına alındığı öğrenildi.

DYP milletvekili adayı Musa Konyar'ın korucu akrabaları Mehmet Rahim Konyar ile Turan Konyar'ın, Dalbahçe, Karabulak, Gültepe, Sulucam, Somkaya köylerini dolaşarak, açık oy kullanılmasına yönelik baskı yaptığı bildirildi.


Doğubeyazıt'a bağlı Dalbaşı köyünde açık oy kullanılmasına yönelik baskılar nedeniyle köye giden DEHAP Seçim İzleme Komisyonu görevlisi İl Genel Meclis Üyesi M, Reşit İnci, DYP adayı Musa Konyar'ın kardeşi Doğubeyazıt eski Belediye Başkanı Ali Konyar'ın saldırısına uğradı.

Mardin'in Savur İlçesi'ne bağlı Sürgücü (Evina) Beldesi'nde sandık başkanın açık oy kullandırtmasına itiraz eden DEHAP müşahitleri İsa Can, Hasan Uyuk, Hikmet Poyraz ve M. Salih Budak Sürgücü jandarma tarafından gözaltına alındı.

ANAP Şırnak milletvekili adayı ve aynı zamanda korucubaşı olan Abdurahman Abay taraftarları, İdil'e bağlı köylere DEHAP müşahitlerinin girmesini engelledi. Birçok müşahit tartaklanarak sandık başlarından uzaklaştırılırken, seçim boyunca seçmenler Abdurahman Abay lehine açık oy kullanmaya zorlandılar.

Şırnak, Uludere'ye bağlı Mezra Beldesi ile Ayvalık, Ortasu, Andaç ve Ortaköy'de asker ve korucuların baskısı üzerine halkın açık oy kullanmaya zorlandığı iddia edildi.

Van'ın Muradiye İlçesi'nde DEHAP üyesi Ahmet Başak, müşahitlik yapmak üzere gittiği Balıklı köyünde ANAP milletvekili adayı Şeref Bedirhanoğlu'nun yakınlarının saldırısına uğradı. Kafasından aldığı darbeyle ağır yaralanan Başak, Van Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı. İlçeye bağlı Koçasapan, Ulucar, Babacan, Topuzarpa, Küçükköy, Yumaklı köylerinde DEHAP müşahitleri korucular ile Bedirhanoğlu'nun yakınlarının saldırısına uğradı ve köy dışına çıkarıldığı öğrenildi. Saldırı sonucu, HADEP İlçe Başkanı Şirin Yıldız, İzzet Çelik, Remzi Solmaz, Ali Selek, Fahrettin Başak ile ismi öğrenilemeyen 3 kişi hafif yaralandı.

Van'ın Muradiye İlçesi'nde ANAP'lı köylüler ile DEHAP'lı müşahit oy kullanma nedeniyle kavga etti. ANAP Van birinci sıra adayı Şeref Bedirhanoğlu'nun köyü Balaklı'ya giden DEHAP'ın gezici müşahidi Osman Başak ile köylüler arasında oy kullanma nedeniyle tartışma çıktı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine, Osman Başak çeşitli yerlerinden darp edilerek yaralandı. Başak, Van Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı. Olayla ilgili 2 kişi gözaltına alındı.

Batman'ın Gerçüş İlçesi'ne bağlı Yakıtlı Köyü'nde sandıklara askerler tarafından el konulduğu iddia edildi. Olayda, DEHAP'ın müşahidi Hüseyin Kırlan'ın ise gözaltına alındığı bildirildi.


Batman'ın Gerçüş İlçesi'ne bağlı Bağözü Köyü'nün Eymir Mezrası'nda AKP ve CHP'liler arasında oy kullanma sırası yüzünden çıkan kavgada 5 kişi yaralandı.

Seçimleri gözlemek amacıyla Bingöl'de bulunan İtalyan heyeti, polis tarafından engellendi. Massimo Ragnidda, Joyce Mattu, Alessandro Vinci, Roberto Loddo, Vito Biolchini ile Antonella Pabis'ten oluşan 6 kişilik İtalyan heyeti, Bingöl merkezde bulunan Vali Güner Orbay Okulu'nda seçmenlerle konuşurken polis tarafından engellendi. Polis tarafından kimliklerine ve pasaportlarına el konularak Sarıoğlu Oteli'ne gönderilen heyet üyelerinin, otelden çıkmasına izin verilmediği öne sürüldü.

Iğdır'da açık oy kullanıldığı iddiası üzerine korucu köyüne giden DEHAP milletvekili adayı Mehmet Nuri Güneş ile Fransa'dan gözlemci olarak Iğdır'da bulunan Joel Dutto, korucuların saldırısına uğradı. 9 kişilik DEHAP heyeti, Aralık İlçesi'ne bağlı Hasanhan, Karahacılı, Yenidoğan, Gödekli, Aratan ve Hacıağa köylerinde açık oy kullanılacağı duyumu üzerine harekete geçti. Adı geçen köylere giden DEHAP heyeti, tamamı korucu olan Hacıağa Köyü'nde 30-40 kişilik korucu grubunun saldırısına uğradı. Korucuların tekme tokatlarına hedef olan DEHAP'lılar ve heyet çeşitli yerlerinden yaralandı. Olay, askerlerin müdahalesiyle sona ererken, DEHAP'lılar daha sonra köyden ayrıldı. Başından yaralanan DEHAP'lı aday Mehmet Nuri Güneş, askerin olay yerinde olmasına rağmen geç müdahale ettiğini söyledi. Güneş, 6 köyde açık oy kullanıldığını söyledi.

Muş'un Malazgirt İlçesi'ne bağlı Kızılyusuf Köyü'nde hiçbir müşahidi kabul etmeyen ve köylülerin açık oy kullanmasını isteyen muhtar Ali İhsan Velioğlu ile köylüler arasında tartışma çıktı. Muhtarın talebini kabul etmeyen köylülere muhtar yakınları arasındaki tartışma, kısa sürede kavgaya dönüştü. Kavgada, muhtar Ali İhsan Velioğlu'nun da bulunduğu 5 kişi yaralandı. Olaydan sonra köye gelen Adaklı Jandarma Karakolu'na bağlı askerler, yaklaşık 20 kişiyi gözaltına aldı.

DEHAP'ın Elazığ, Maden İlçesi, Akboğa Köyü'nde sandık görevlileri olan Tarık Recep Özer ve Abdullah Tekmil'in köye girişine izin vermeyen korucular, müşahitlere "Köyün 100 metre dışında durun, sandıklar açıldıktan sonra gelirsiniz" dedikleri kaydedildi. HADEP Maden İlçe Başkanı Sezai Gökmen, engellemeye ilişkin Maden İlçe Seçim Kurulu ve İHD Elazığ Şubesi'ne başvuruda bulunduklarını belirten Gökmen, "Maden İlçe Jandarma Komutanlığı'nda 15 gün önce yapılan muhtarlar toplantısında jandarma komutanı yüzbaşı muhtarları DEHAP'a kesin oy çıkmaması yönünde ikaz ettiklerine dair elimize bilgiler ulaşmıştı, muhtarların çoğu kendilerinden çekindikleri için suç duyurusunda bulunamadık. Toplantıya ilişkin rahatsızlıklarımızı Elazığ İl Jandarma Komutanlığı'na bildirmiştik. Özellikle korucuların olduğu birçok köyde bu tür hak ihlallerinin yaşanacağından çekiniyoruz" diye konuştu.

Ankara, Haymana'ya bağlı Kürt köyü Bunsuz Beldesi'nde oy kullanılan Bunsuz İlköğretim Okulu'ndaki 1096, 1097, 1095, 1091 numaralı sandıklarda açık oy kullandırıldı. DEHAP Sandık Görevlisi Miktat Koyuncu, 1091, 1095, 1096, 1097 sandıklarda tüm itirazlara rağmen açık oy kullanımının önüne geçemediklerini belirterek, durumu İlçe Seçim Kurulu'na bildireceklerini söyledi.

Adana'nın Uçak Mahallesi Milli Mensucat İlköğretim Okulu'nda yapılan seçimlerde olay çıktı. Okur-yazar olmayan karısı Halise Aktaş'a yardımcı olmak isteyen DEHAP'a oy verdiği belirtilen Mehmet Aktaş sandık başkanının çağrısı üzerine seçim salonuna gelen polisler tarafından darp edildi. Olayın tanıklarından Ercan Doğan, "Mehmet Aktaş kendi oyunu kullandıktan sonra karısının yardım talebinde bulunması üzerine eşine yardımcı olmak istedi. Ancak sandık başkanı yapılan seçimin engellendiğini öne sürerek seçim salonuna polis çağırdı. Polisler de agresif tavırlar sergileyerek Hasan Aktaş'ı aşağıya indirmek istedi. Merdivenlerden aşağıya inerken Hasan Aktaş'a emniyet görevlilerinden birisi kafa vurdu. Böyle gelişmeler yaşanınca da okul önünde bulunan seçmenler polise müdahale ettiler" şeklinde yaşanılan olayları anlattı. Daha sonra emniyet yetkilileri tarafından Şakirpaşa Polis Merkezi Amirliği'nde gözaltına alınan Hasan Aktaş Numune Hastanesi'ne götürüldü. Ayrıca Adana'nın Doğankent beldesinde Doğankent Jandarma Karakolu'ndan gelen yetkililerin seçim sonuçlarının resmi evrak niteliği taşımayan bir belgeyle kendilerine verilmesini istedikleri bildirildi. Alına bilgilere göre Doğankent Jandarma Karakolu'ndan üniformalı yetkililer gelerek seçim görevlilerine yapılan seçimlerin sonuçlarını bildirir bir evrakın kendilerine verilmesini istediler ancak Jandarmanın böyle bir bilgi isteme hakkı yok.

Adana, Şakirpaşa Mahallesi Milli Mensucat İlköğretim Okulu'nda oy kullanan eşine yardım eden Mehmet Aktar ile dayak atan polis memuru gözaltına alındı.

Mersin'de polisin, seçmen kütüklerine mükerrer yazıldıkları iddia edilen yaklaşık bin kişiye oy kullandırmadığı bildirildi. Alınan bilgiye göre, Kurdali Mahallesi'ndeki Ersoy İlköğretim Okulu'nda 250, Çay Mahallesi'ndeki Halit Akgül İlköğretim Okulu'nda 300 ve Şevket Sümer Mahallesi'ndeki Hatice Uluğ İlköğretim Okulu'nda 500 seçmene, mükerrer yazıldıkları gerekçesiyle oy kullandırılmadı.

Şanlıurfa'nın Viranşehir Yollarbaşı Köyü'nde gece oy kullanıldığı iddiaları üzerine savcılık inceleme başlattı. Edinilen bilgiye göre, Yollarbaşı Köyü'nde sabah oy kullanmaya gelen seçmenlere oyların kullanıldığı bildirildi. Seçmenlerin şikayeti üzerine Viranşehir Cumhuriyet Savcısı, inceleme başlattı. Türkeli Köyü'nde ise, 45 yaşındaki Sabiha Durmuş'un oy kullanma girişiminin köy muhtarı Fethi Çeken tarafından engellendiği bildirildi. Bunu üzerine Durmuş, Viranşehir Cumhuriyet Savcılığı'na dilekçe vererek, suç duyurusunda bulundu. Şanlıurfa merkezde ise Sancak, Besi, Gelincik, Kavala köylerinde açık oy kullanıldığı iddia edildi.

İki ayrı siyasi partiye mensup şahsılar arasında çıkan kavgalarda Batman Gercüs'te 7 kişi, Siirt Kurtalan'da 11 kişi, oy kullanma esnasında çıkan tartışmada Rize'de 1, İstanbul Küçükçekmece'de 2, Van Muradiye ve Erciş ilçelerinde 2 kişi olmak üzere toplam 23 kişi yaralandı.

Bursa'da DEHAP müşahidinin oyların kullanıldığı bölüme alınmaması sonucu çıkan tartışmada 4 kişi gözaltına alındı.

Adana'da seçim sandığında görevli polis memuru bir grup vatandaşın saldırısına uğradı.

Sivas'ta bir mahalle muhtarı olan Haşim Şahin, oy kullanmak için geldiği okulda seçmen bilgi kağıdını kaybettiği gerekçesiyle, Turan Mercan adlı bir vatandaşı dövdü. Mercan, kol ve bacaklarından hafif yaralandı.

Demokratik Halk Partisi'nin (DEHAP) Antalya'nın Manavgat ilçesinde bulunan seçim bürosunun, kimliği belirsiz kişilerce kundaklandığı bildirildi. İtfaiyenin söndürdüğü yangın sonrası yapılan incelemede büronun kapısının tornavida ile zorlanarak açıldığı, büronun yanıcı madde yardımıyla ateşe verildiği belirlendi.

Seçimlerin demokratik bir ortamda geçmesi için Diyarbakır İHD Şubesi, Baro ve siyasi parti il başkanlıkları tarafından oluşturulan Kriz Masası'na ulaşan bilgiye göre merkeze bağlı, Çakıllı, Beneklitaş, Kabahıdır, Alatosun, Ovabağ, Uzunbahçe, Halıören, Aşağıkonak ile Bismil İlçesi'ne bağlı Bayındır köylerinde halk açık oy lamaya zorlandı. Ayrıca sandık başlarında görevli olan birçok DEHAP müşahidinin ise sandık başından uzaklaştırıldığı ya da gözaltına alındığı bildirildi.

Diyarbakır Toplu Konut Semti'nde Toplukonut İlköğretim Okulu'nda görevli DEHAP müşahidi Medine Kaya ile Kayapınar Beldesi'nde Hasan Akın, Mahmut Ekmen, Ramazan Baydemir adlı müşahitler gözaltına alındı.

Diyarbakır Ergani İlçesi'ne bağlı Hendek, Tevekli, Handoğan köylerinde korucu ve askerler DEHAP müşahitleri köylere almadı.

Diyarbakır'da Mehmetçik, Seyrantepe, Cumhuriyet, Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu ve Aralık, Göksu, Doruk Köyü, Salat Beldesi'nde de DEHAP müşahitlerinin sandık başlarına gitmeleri engellendi.


Diyarbakır'ın Bismil İlçesi'ne bağlı Kavşak Köyü'nde Resul Önen adlı DEHAP müşahidinin tartaklandığı bildirildi.

Diyarbakır il merkezindeki Şehit Polis Mehmet Erçin İlköğretim Okulu'nda, 87 seçmenin oy kullanacağı 4216 No'lu sandık yerinde bulunamadı.

Diyarbakır, Bismil'in Koyunlu Köyü'nde askerlerin sandıklara el koyduğu ve DEHAP milletvekili adayı Ali Ürküt'ün Hani'deki okulları ziyaret etmesinin engellendiği bildirildi.

Diyarbakır'da Burhanettin Yıldız Endüstri Meslek Lisesinde 3230 No'lu sandık görevlisi Mehmet Şah Çınar ile Çelebi Eser İlköğretim Okulu'nda görevli DEHAP müşahidi içeriye alınmadı.

Alipınar İlköğretim Okulu'nda Sevgi Kaya, Muradiye Mahallesi'nde Metin Yakıştır, Balıkçılarbaşı Cumhuriyet İlköğretim Oklu'nda Sabri Kortak, merkeze bağlı Karaçalı Köyü'nde Gülistan Işık, Atatürk İlköğretim Okulu'nda Hacı Akengin ve Tek Gıda-İş Sendikası 1 No'lu Şube Başkanı Arif Akkaya, Muradiye Mahallesi'nde Ercan Çelik, Toplukonut İlköğretim Okulu'nda Kudret Yakut ile Cami Kebir Mahallesi'nde Gezal Perihan, Namık Kemal Lisesi'nden Reşat Hayme, Birlik Lisesi'nden Bedri Adanır, Pervin Altındağ adlı kişiler gözaltına alındı.

Mardin'in Kızıltepe İlçesi'ne bağlı Dikmen Beldesi'nde açık oy kullanılmasına itiraz eden İHD'liler ve Norveç heyeti, saldırıya uğradı. Saldırıda yaralanan İHD Mardin Şube Sekreteri Serdar Kılıçarslan hastaneye kaldırılırken, savcılık oy kullanma işlemini geçici olarak durdurdu. Ortamın sakinleşmesi üzerine oy verme işlemlerine tekrar başlanırken, DEHAP seçmenlerinin sandıklara yaklaştırılmadığı ve eli silahlı korucuların sandıkların başında beklediği ileri sürüldü.

Gözpınar Beldesi Belediye Başkanı Mehmet Emin Soysal ile bazı vatandaşlar arasında oy kullanımı sırasında tartışma çıktı. Tartışmanın kısa sürede sopalı kavgaya dönüşmesi sonucu, Ethem Ayvaz, Fehim Ayaz, Hüseyin Ayaz ve Şerif Unutur isimli kişiler yaralandı. Yaralılar, Batman Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı.

Siirt, Eruh'un Çeltiksuyu, Erenkaya, Ormanardı, Kaşıkyayla ve Dağdişi, Pervari'nin Kilis ve Palamutlu, Şirvan'ın İkizler köyleri ile Kurtalan merkez ve bağlı birimlerde açık oy kullanma olayının gerçekleştiği bildirildi. Ayrıca Baykan'ın Ziyaret Beldesi'ne bağlı Meşalik Köyü'nde ismi öğrenilemeyen bir DEHAP görevlisinin dövüldüğü öğrenildi.

Siirt Merkez'e bağlı Cumhuriyet İlköğretim Okulu'nda 120 No'lu sandıkta görev yapan DEHAP'lıların tehdit edildiği bildirildi. Yağmurtepe'de oy kullanan DEHAP'lılara baskının artması üzerine savcılığa suç duyurusunda bulunuldu.

Siirt, Gültensüver'de DEHAP'lılara yönelik tehditler artarken, olay yerine giden İHD Siirt Şube yöneticilerinden Demir emniyet yetkilileri tarafından gözaltına alındı.

İstanbul, Gaziosmanpaşa Esentepe İlköğretim Okulu'nda Halit Güldür isimli kişinin gözaltına alınmasına neden olan, DEHAP bölümüne "evet" mührü basılmış 35 adet oy pusulasının 18 Nisan 1999 seçimlerine ait olduğu ve seçmenini bilgilendirmek amacıyla çıkarılan örnek niteliğinde metinler olduğu bildirildi. Gözaltına alınan Halit Güldür'ün avukatı Fatma Karataş, müvekkilinin Terörle Mücadele Şubesi'ne götürüldüğünü ve oy kullanmasına da izin verilmediğini kaydetti.

Diyarbakır'ın Lice ilçesinde DEHAP'ın seçim bürosunun açılışı ile mitingine katıldıkları gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan 3 memur, görevden uzaklaştırıldı. Müftülük'te görevli imam Yunus Aytek ile Milli Eğitim Müdürlüğü'nde görevli Etem Özen hakkında "DEHAP mitingine katıldığı", Lice Belediyesi'nde Emlak Şefi olarak görev yapan Mehmet Emin Akgündüz hakkında ise "hem DEHAP mitingine hem de seçim bürosu açılışına katıldığı" gerekçesiyle soruşturma açıldı. Lice Belediye Başkanı Fevzi Çelik imzasıyla tebliğ edilen yazıda Mehmet Emin Akgündüz hakkında 657 sayılı yasanının 7. maddesi ve 125. maddesi gereğince soruşturma açıldığı ve soruşturma sonuçlanıncaya kadar geçici olarak görevden uzaklaştırılmasına karar verildiği ifade edildi.

Diyarbakır'ın Dicle İlçesi'nde, seçimlerde DYP'lilerin saldırısına uğrayan CHP ve DSP'li sandık görevlileri, savcılığa suç duyurusunda bulundu. Dicle'nin Pekmezciler Köyünde yaşanan olayla ilgili olarak bilgi veren DSP'li sandık görevlisi olan Necdet Bozkurt ve CHP sandık görevlisi Mahmut Atakaya, soyadı öğrenilemeyen Abdulvahap adlı köy muhtarı ile korucubaşı olan oğlunun kışkırtmasıyla köylülerin kendilerine saldırdığını söyledi. Köylülerin kendilerine, "açık oy kullanmak istiyoruz" dediklerini belirten Necdet Bozkurt, "Biz bu istemi reddedince, muhtar ve korucubaşı olan oğlunun kışkırtmasıyla köylüler bize saldırdı.

Hakkari'nin Geçitli Beldesi'nde "DEHAP'a oy verdikleri" iddiasıyla arkadaşlarının gözaltına alınmasına tepki gösteren 180 korucunun silah bıraktığı bildirildi. İddiaya göre 556 seçmeni bulunan Geçitli'de, 3 Kasım seçimlerinde DEHAP'a 192 oy çıkmasından sorumlu tutulan Hamdi Kurt, İbrahim Keskin, İlhan Şimşek, Şehmus Kaçar, Ramazan Korkmaz, İbrahim Duman, Fadıl Aslan, Kerem Korkmaz, Veysi Aslan, Bedel Gültekin, Ahmet Duman, Bedel Tunç adlı 13 korucu, Geçitli Karakolu'na bağlı jandarma tarafından gözaltına alındı. Bunun üzerine bir grup korucu, arkadaşlarının serbest bırakılması için karakol komutanıyla görüştü. Ancak karakol komutanı korucuları serbest bırakmayacağını söyleyince, 180 korucu karakola giderek silah bıraktı. Silah bırakan korucuların istifalarının kabul edilip edilmediği öğrenilmezken, beldede gerginliğin sürdüğü öğrenildi.

Diyarbakır'ın Bismil İlçesine bağlı Harmanlı Köyü Muhtarı Şehmuz Çelebi, 3 Kasım seçimlerinde DEHAP'a 45 oy çıkması üzerine köylülere çektirmediğini bırakmadı. 1999 seçimlerinde tüm oyların MHP'ye gittiği Harmanlı köyü Muhtarı Şehmuz Çelebi'nin 3 Kasım seçimlerinde, DEHAP'a sandıktan 45 oy çıkması üzerine Münir Şen adlı bir köylüyü jandarmaya teslim ettiği belirtildi. Çelebi, Uzeyir Akgül adlı köylüye ait kahveyi ise DEHAP'a oy verdiği gerekçesi ile kapattı. Köyde çiftçilik yapan Münir Şen, Çelebi'nin, DEHAP'a oy verdiği içinkendisini tehdit ettiğini belirterek, "Muhtar seçimin ertesi günü jandarmaya giderek "Şen, beni öldürecek, tehdit etti" diyerek beni gözaltına aldırdı" dedi.

Aşireti nedeniyle sürekli siyasilerce sırtı sıvanan Korucubaşı Tahir Adıyaman, Şırnak'ın Ayvalık ve Bölücek köylerinde, seçimlerde DYP'ye "yeterli" oy çıkmaması üzerine intikam almaya başladı. Adıyaman, köylülerin odun toplamak için kullandığı yolu dozerle bozarak köylüleri cezalandırdı.

İzmir'in Gaziemir ilçesi, EVKA-7 toplu konut alanındaki Evrensel Yapı Kooperatifi'nin bulunduğu 38/2 Sokak'taki molozların içerisinde kullanılmış ve boş oy pusulaları gören vatandaşlar, durumu polise bildirdi. Söz konusu yere gelen Gaziemir İlçe Emniyet Müdürü Tekin Akdoğan ve diğer görevliler, çok sayıda kullanılmış ve boş oy pusulaları, damgalı zarflar ve seçmen listeleriyle karşılaştı. Yapılan incelemede, kullanılmış oyların "sayıldığı", İlçe Seçim Kurulu'nca, seçim sonrası saklanmak amacıyla Gaziemir Belediyesi'ne teslim edilen 621 adet torbadan 1026, 1063, 1089 ve 1139 numaralı torbalardakiler olduğu ortaya çıktı.

3 Kasım seçimlerinde DEHAP sandık görevlisinin tehdit edildiği iddialarını incelemek için gittiği Mardin'in Dikmen beldesine ANAP Mardin milletvekili adayı Salahattin Ertaş'ın saldırısına uğrayan İHD Mardin Şube Sekreteri Serdar Kılıçarslan, 7 gün işgöremez raporu aldı. DEHAP Mardin İl Başkanlığı, DEHAP Genel Merkezi'ne konuya ilişkin gönderdiği raporda, Kılıçarslan'ın başından darbe aldığı ve Kızıltepe Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak, 7 gün işgöremez raporu aldıktan sonra Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunduğu belirtildi. Olayın ardından oylarını kullanmak için sandığa gelen köylülerin de tehdit edildiği belirtilen raporda, aynı kişilerin köylülerden oylarını ANAP'a vermelerini istedikleri belirtildi. Köylülerin direnmeleri üzerine söz konusu kişilerin bu kez Savaş Yıldız ve Selahattin Örnek adlı kişileri döverek hastanelik ettikleri iddia edildi. Seçimlerden sonra umduğunu bulamayan bu kişilerin köye tekrar giderek, Tacettin Eren'i başından yaraladıkları belirtilen raporda, saldırıya uğrayan DEHAP sandık görevlisi Fahri Kino'ya 15 gün ve Rıdvan Olcaysöz'e de 7 gün 'işgöremez' raporu verildiği kaydedildi.

Ağrı'da Atatürk Üniversitesi'ne bağlı Ağrı Eğitim Fakültesi'nin arkasında bulunan çöplükte DEHAP'a verilmiş bir oy pusulasına rastlandı. 3 Kasım seçimlerinde DEHAP'tan Ağrı 1. sıra milletvekili adayı olan Ferah Diba Ergül, DEHAP'a kullanılan oyların benzer akibete uğramsından endişe duyduklarını söyledi.

3 Kasım seçimlerinde DEHAP sandık görevlisinin tehdit edildiği iddialarını incelemek için gittiği Mardin'in Dikmen Beldesi'nde ANAP Mardin Milletvekili adayı Salahattin Ertaş tarafından saldırıya uğrayan İHD Mardin Şube Sekreteri Serdar Kılıçarslan, 7 gün işgöremez raporu aldı.

Beytüşşebap'ta seçimlerden önce halkı DEHAP'a oy vermemeleri yönünde tehdit ettiği ve DEHAP konvoyuna katılan 10 korucuyu görevden aldırdığı iddialarıyla gündeme gelen Beytüşşebap Kaymakamı Adil Karataş ve askeri yetkililerin, DEHAP'a ilçe merkezinde yüzde 60 oranında oy çıkması üzerine ilçedeki bazı esnaflara inanılmaz cezalar verdi. Yerel kaynaklara göre DEHAP'lı oldukları tespit edilen 30 esnafa ait dükkan camlarına "KADEK, PKK'nin terör örgütüdür" yazıları ve çatışmalarda öldürülen çocuk fotoğrafları astırıldı. İlçede yaşayan memur ve görevlilerin sözkonusu dükkanlardan alışveriş yapmalarının engelendiği, dükkan sahiplerinin ilçede yapılacak olan Yatılı İlköğretim Okulu ve Sağlık Ocağı ihalelerine alınmayacağı belirtildi.

DEHAP ve HADEP'in İskenderun'daki ilçe merkez binalarına giren kimliği belirsiz kişi veya kişiler, içerde bulunan eşyalara zarar verdi. Saldırganlar, DEHAP'a ait parti bilgisayarını da yanlarında götürdü. DİHA'ya bilgi veren HADEP Hatay İl Başkanı Yusuf Alataş, HADEP Hatay ilçe binasının kapısını kırarak içeri giren kimliği belisiz kişi ya da kişilerin eşyalara zarar verdiğini söyledi. Alataş, "Duvardaki tablolar, masaların üzerinde bulunan evraklar, hatta mutfakta bulunan eşyalar dağıtılmış" dedi. DEHAP bayrağının da yakıldığını söyleyen Alataş, olaydan sonra Hatay Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Siyasi Partiler Masası ekiplerinin ilçe binasında inceleme yaptığını bildirdi.

Şırnak'ta seçim çalışmaları sırasında DEHAP seçim propaganda aracında PKK-KADEK'i övücü Kürtçe şarkı çaldıkları iddiasıyla tutuklanan 4 DEHAP'lının iddianamesi hazırlandı. İddianamede, "DEHAP partisinin seçim propagandası altında PKK'yi övücü mahiyette müzik yaptıkları, ayrıca halka örgütün simgesi olan zafer işaretleri yaptıkları böylece sanıkların üzerlerine atılı suçu işledikleri delillerden anlaşılmaktadır" denildi.

Batman'ın Beşevler Mahallesi'nde Ayhan Demir ve İkram Soylu'nun protesto gösterilerine katıldıkları gerekçesiyle gözaltına alındığı öğrenildi.

DEHAP Siirt Aydınlar İlçe Başkanı Metin Beydoğan parti binasında gözaltına alındı. Beydoğan seçim öncesinde de Aydınlar'da açılmak istenen DEHAP ilçe örgütünün açılmaması için ilçe kaymakamın ve polisin engellemeleriyle karşılaşmıştı.

Erzurum'da evinde düzenlenen baskında seçim çalışmalarına katılan esnaflardan Mehmet Polat gözaltına alındı.

Mardin'in Dargeçit İlçesi'nde Tabur Komutanı, DEHAP'ın seçim mitinginde platforma çıkarak zafer işareti yapan Abdullah Gezer adlı vatandaşa, evinin dış cephesine Türk Bayrağı asma zorunluluğu getirdi.

DEHAP Siirt Aydınlar İlçe Başkanı Metin Beydoğan parti binasında gözaltına alındı. Beydoğan, seçimler öncesinde de Aydınlar'da açılmak istenen DEHAP ilçe örgütünün açılmaması için ilçe kaymakamının ve emniyet müdürlüğünün çeşitli engellemeleriyle karşılaşmış ve bunlar basına da yansımıştı. Öte yandan, Batman'ın Beşevler Mahallesi'nde de Ayhan Demir ve İkram Soylu adlı iki kişinin de protesto gösterilerine katıldıkları gerekçesiyle gözaltına alındığı öğrenildi.

Erzurum'da 3 Kasım seçimlerinde DEHAP seçim çalışmalarına katıldıkları gerekçesiyle, Atatürk Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencileri; Yasemin Köroğlu, Onur Olgun Özdemir, Fevzi Demir, Ercan Erdemir ile Mühendislik Fakültesi öğrencileri Faruk Adıyaman, İsmail Aksu ile Faruk Taştan üniversite kampusünde ellerinde DEHAP'lı öğrencilerin listesinin bulunduğu polislerce gözaltına alındı. Öğrencileri gözaltına alan Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Ekipleri'nin konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapmadığı belirtilirken, öğrencilerin avukatlarıyla görüştürülmediği de kaydedildi.

3 Kasım seçimlerinde DEHAP Bursa 1. sıra milletvekili adayı olan Ayla Yıldırım, Bursa Cumhuriyet Savcılığı'nın, 13 Ekim'de gerçekleşen DEHAP Bursa Mitingi'nde yaptığı konuşmasında "Biji Aşiti" şeklinde Kürtçe slogan attığı ve Medya TV'de bir programa katılarak 'Kürtler ve Alevilerin ezildiği'ni söylediği gerekçesiyle hakkında iki ayrı soruşturma başlattığını söyledi. Yıldırım, Bursa Cumhuriyet Savcılığı'na gidip ifade verdiğini belirterek, soruşturmanın "Seçim yasasına muhalefet" kapsamında değerlendirildiğini ifade etti.

Tunceli'nin Mazgirt ilçesinde 3 Kasım seçim çalışmalarında DEHAP çalışmalarına arabalarıyla katılan üç kişiye para cezası verildi. Üç kişiye verilen ceza ise kişi başına 20 milyon 200 bin lira.

HADEP Kocaköy İlçe Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Şık, "DEHAP'a oy verdiği için" Kocaköy Kaymakamı Erhan Koyuncu'nun kendisine ayrımcılık yaptığını iddia etti. İHD Diyarbakır Şubesine başvuran Şık, "Kaymakamlık her yıl bazı öğrencileri ücretsiz dershaneye gönderiyor. Ancak bu yıl dershaneye gidecek olan öğrenciler sınava tabi tutuldu. Sınava ailemden Mehmet Kaya, Turgut Şık ve Havva Şık da katıldı. Ancak sınav sonuçları bize verilmedi. Milli Eğitim Müdürü Mehmet Bars ile yaptığım görüşmede, akrabalarımın sınavda başarılı oldukları ancak sınav sonuçlarının bana verilmemesi yönünde kaymakamlık emri olduğunu belirtti." Ayrımcılığa maruz kaldığını iddia eden Şık, kendisine ait olan iki öğrenci servisinin hiçbir gerekçe gösterilmeden elinden alındığını söyledi. Kocaköy Kaymakamı Erhan Koyuncu ise, iddiaları yalanladı. Dershaneye gönderilen öğrencilerin maddi durumu iyi olmayan ailelerden seçildiğine dikkat çeken Koyuncu, "Daha önce de bu tür uygulama ile maddi durumu kötü olanları dershaneye gönderiyorduk. Bu sene daha düzenli olması açısından sınava tabi tuttuk" dedi. Koyuncu, "Mehmet Şık'ın maddi durumu iyidir. Onun çocuklarını gönderme gibi bir durumumuz söz konusu olamaz" dedi. Koyuncu, servis taşımacılığının iptaliyle ilgili iddialar hakkında ise konunun kendi yetkilerinde olmadığını söyledi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 3 Kasım Milletvekili genel seçimleri öncesinde, Türkiye Komünist Partisinin (TKP) afişlerinin belirlenen yerler dışına izinsiz olarak astıkları gerekçesiyle 6 kişi hakkında dava açtı. Nöbetçi Ankara Asliye Ceza Mahkemesi'ne açılan davanın iddianamesinde, Ankara Emniyet Müdürlüğü Çankaya Merkez Karakolu ekiplerince hazırlanan evrakın içeriğinin incelendiği belirtilerek, sanıkların, TKP'ye ait afişleri ilçe seçim kurulunun tespit ettiği yerler dışına izinsiz olarak asarken 20 Ekim 2002 tarihinde yakalandıklarını belirtti.

YAYIN BİLGİLERİKategori Adı Yurt İçi RaporlarTarih 2002-11-30
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4643349