Cezaevleri operasyonu

Ankara, 20 Aralık 2000

MAZLUMDER Genel Başkanı Yılmaz Ensaroğlu, son cezaevi operasyonlarıyla ilgili olarak aşağıdaki açıklamayı yapmıştır:

"F Tipi Cezaevlerinin evrensel insan hakları ve cezaevleri standartlarına aykırılığı ve sakıncaları konusunda, pek çok görüş dile getirilmiştir. İnsan hakları örgütleri başta olmak üzere çeşitli alanlarda çalışan sivil toplum örgütlerinin ve konu ile ilgili bilim adamlarının uzunca bir zamandan beri yaptıkları uyarıları ve eleştirileri dinleme gereği bile duymayan yönetim, tutukluların cezaevlerinde, yakınlarının ve yandaşlarının da meydanlarda ve sokaklarda gösterdiği tepkileri de görmezden gelmiştir. Genel anlamda hükümet, özel olarak da Adalet Bakanlığı; toplumla hiçbir tartışmaya girmeyerek ve sanki Türkiye'nin cezaevleri sorunlarının tek kaynağı koğuşlarmış gibi bir ön yargıyla, F Tipi Cezaevlerini Türkiye'ye dayatmıştır.

İki aydan beri süren açlık grevleri de aynı duyarsızlık duvarına çarpmış ve sonuçta bazı tutuklu ve hükümlüler, eylemlerini 'ölüm orucu'na dönüştürmüşlerdir. Bu eylemlerin amacı olarak dile getirilen birtakım isteklerin tartışılabilir olması, cezaevlerindeki insanların, insanca yaşayabilmek için bedenlerini ortaya koymak zorunda kaldıkları gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır.

Eylemler neredeyse ellinci gününe girinceye kadar sorumlularca yok sayılmış, kamuoyunun da ilgisine mazhar olamamıştır. Son iki haftada başlatılan görüşmelerin neden daha önce başlatılmadığı ve ölümün artık çok yaklaştığı günlerde başlatıldığı sorusu cevap beklemektedir. Aylardan beri gerekli yasal düzenlemeler yapılmadan bu cezaevlerine sevklerin yapılmayacağını sık sık açıklayan Adalet Bakanı, 9 Aralık 2000 günü de TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile konunun yeniden ele alınacağı ve varılacak mutabakat doğrultusunda gerekli hukuksal ve fiziksel düzenlemeler yapılıncaya kadar F Tipi Cezaevlerinin ertelendiğini kamuoyuna duyurmuştur. Bu açıklama herkes tarafından önemsenmiş ve eylemlerin can kaybı olmaksızın sona erdirilebileceği umutlarını artırmıştır. Ne var ki Adalet Bakanının bu açıklamaları, Başbakanın son derece talihsiz açıklamalarıyla gölgelenmiş ve var olan güven bunalımı daha da derinleşmiştir. Sürdürülen görüşmeler, 15 Aralık Cuma günü Adalet Bakanının isteği üzerine kesilmiştir. Birçok sivil toplum örgütünün, görüşmeleri sürdüren heyetin ve son olarak da cezaevlerindekilerin isteklerine rağmen Adalet Bakanı, son bir görüşmeye, 19 Aralık Salı gününe kadar anlaşılamayan nedenlerle izin vermemiştir.

Adalet Bakanının heyetin bir daha cezaevine girmesine izin vermeyişinin, operasyona daha önceden karar verilmiş olmasından kaynaklandığı artık anlaşılmıştır. Nitekim İçişleri Bakanı, bu operasyona on aydan beri; Başbakan da haftalardan beri hazırlık yapıldığını açıklamıştır. Bu gelişme ise, birtakım insanların görüşmeler yoluyla sorunun çözümlenmesiyle neden meşgul edildiği sorusunu gündeme getirmektedir. Ne yazık ki, kamuoyu ve kamuoyunda saygın yerleri olan birtakım kişi ve kurumlar, oyalanmıştır, aldatılmıştır ve yıpratılmıştır. Buna bilerek ya da bilmeyerek yol açanlar, bu gizli komplonun hesabını vermek durumundadırlar. Müdahaleler sonrası mahkumları F tipi cezaevlerine gönderilmesi de, hükümetin aslında gizli bir operasyonu önceden kararlaştığını kanıtlamaktadır. Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün bu komplodaki payını ve rolünü öğrenmek istiyoruz. Çünkü ya korkunç bir aldatılma ile ya da büyük bir acz ile karşı karşıyayız. Bunun açığa çıkması, Adalet Bakanlığının "adalet" adına mı yoksa başka bir mekanizma adına mı hareket ettiğinin anlaşılmasını sağlayacaktır.

Sonuç olarak, tüm umutlar kesilmeden asla kabul edilemeyecek bir müdahalede bulunulmuş ve "Hayata Dönüş Operasyonu" ile 16 kişinin hayatı söndürülmüştür. Kaldı ki gerçek ölü sayısının çok daha fazla olduğuna ilişkin duyumlar da alınmaktadır. F Tipi Cezaevleri, "erteliyorum" açıklamaları eşliğinde devreye sokulmuştur. Aylardan beri izlenen tüm politikaların, aslında dünkü operasyonun gerçekleştirilmesini amaçladığı ortaya çıkmıştır. Hem tutuklu ve hükümlülerden, hem de güvenlik görevlilerinden ölümler olmuş olması, tüm ülkeyi üzüntüye boğmuştur. Daha önemlisi, insan hakları ihlallerinin ve halka karşı açık ve saydam olmamanın, Türkiye'de bir yönetim pratiği haline geldiği, bir kez daha görülmüştür.

Bu kanlı bilançonun ortaya çıkmasında, F tipi cezaevlerini dayatan devletin sorumluluğu açıktır. Ancak bu sonucun ortaya çıkmasında, insan hayatı üzerinden pazarlık yapan, sivil toplum örgütleri ve arabulucuların çabalarını gereği gibi değerlendirmeyen ve sonuçta görüşmelerin kilitlenmesine katkıda bulunarak, çok önceden planlandığı anlaşılan bu operasyonun kamuoyunda meşrulaştırılması için "malzeme" verenlerin sorumluluğu da açıktır.

Bu operasyonla Türkiye'nin, bir kez daha kaosa sürüklenmek ve teröre teslim edilmek istendiği kaygısını taşımaktayız. Başbakan düğmeye basanların üzerine gitmek zorundadır. Eğer üzerlerine gidemiyorsa, düğmecilerin kimliklerini kamuoyuna açıklamalıdır. 19 Aralık müdahalesinin önümüze çıkardığı tüm sorular cevaplanıncaya ve yol açtığı tüm haksızlıklar giderilinceye kadar sorunun takipçisi olacağımız bilinmelidir ve devletlerin güç kullanımının da meşruiyeti hukukla ölçülmektedir."

FAALİYET BİLGİLERİKategori Adı Basın AçıklamalarıTarih 2000-12-20
Okunma Sayısı : 1955
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4643969