Cezaevindeki Ölümleri Seyretmek İstemiyoruz

ÖLÜMLERİ SEYRETMEK İSTEMİYORUZ

Yaşama hakkı, insanın diğer tüm haklarını kullanabilmesinin temel şartı olan bir haktır. Tüm hak ve özgürlükler, ancak yaşama hakkının korunması durumunda mümkün olabilir. Devletin varlık nedeni de insanın insan olması bakımından sahip olduğu hakları güvence altına almaktır.

Eğer insanlar, bütün hakların kendisinden türediği yaşama haklarından vazgeçebiliyorlarsa, burada durup düşünmek zaruridir. Eğer birileri bu haklarından vazgeçerken diğer birileri seyretmekle yetiniyorlarsa, orada çok daha ciddi bir sorun var demektir.

Ülkemizde F Tipi cezaevine geçiş kararının ardından başlayan açlık grevleri ve ölüm oruçlarını da bu çerçevede ele almak gerekir. Bugüne kadar .. kişinin hayatını kaybettiği bu sorun, trajik olarak nitelendirerek veya üzüntü beyanlarıyla geçiştirilemeyecek ölçüde vahim bir durumu ifade etmektedir. Her doğan günün ölüm getirdiği bir ülke, ölümleri kanıksaması beklenen bir toplum, insan hayatını devlet otoritesine kurban eden bir siyasi irade ve acılı ailelerin oluşturduğu tablo, aslında toplum olarak içine itildiğimiz cinnetin tablosudur. Bugün yaşadıklarımızı ifade etmeye en uygun kavram malesef cinnettir.

Burada tüm topluma, ölüm orucunun taraflarına ve özellikle de devlete sesleniyoruz: Bütün idari ve siyasi kararlar değişebilir, F Tipi cezaevi uygulaması değişebilir, yanlış uygulamalar ortadan kaldırılabilir, kısacası bütün hatalar bir şekilde telafi edilebilir; ama giden insan canı geri gelmez. Şu anda, sizin bunları dinlediğiniz veya okuduğunuz şu anda da ölüm orucundaki bir insan daha hayatını kaybediyor olabilir. Önümüzdeki günlerde daha kaç evin cenaze evi olacağını bilmiyoruz. Bildiğimiz, bir an önce istemeden içinde yer aldığımız bu korkunç senaryonun daha fazla sahnelenmesine el birliğiyle engel olmamızın gerekli olduğudur. Burada herkese düşen bir görev, hiçbir siyasi mülahazayı yaşama hakkının önüne geçirmemektir.

Adalet Bakanlığı veya genel olarak devlet, bütün bu acılar karşısındaki duyarsız tutumunu bir an önce değiştirmelidir. TMK'nun 16. maddesindeki değişiklik olumlu olmakla birlikte, ölümleri durdurmaya yeterli olmamış görünmektedir. Bu süreçte kimsenin üzerine düşeni yaptığını söyleyerek ellerini temiz tutma lüksü yoktur. Ölüm orucunda bir kişinin ölümüne engel olunabilecek zaman varsa, ki vardır, bu durumda kimse üzerine düşeni tam olarak yaptığından yana emin olmamalıdır. Çocuklarının ölümünü beklemek gibi korkunç bir işkenceyi yaşamak zorunda bırakılan bir annenin acısının karşısında devlet ciddiyetinin bir anlamı olamaz. Yetkililer ne olduğu belli olmayan bir "devlet itibarı"na dayanarak bu acıyı görmezden gelmemeli; insan hayatını kurtarmak için diyalog içine girmeyi "pazarlık" olarak algılamamalıdırlar.

FAALİYET BİLGİLERİKategori Adı Basın AçıklamalarıTarih 2001-12-01
Okunma Sayısı : 1998
Şube ve Temsilcilerimiz
mazlumder-genel-merkez
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER GENEL MERKEZ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk, No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (0212) 526 2440 | Faks: +90 (0212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4645409